köpekpsikolojisi - Göktan Eker https://www.goktaneker.com Polis ve Askeri Köpek Eğitim Uzmanı - K9 Trainer Göktan Eker's Blog Sun, 10 Jul 2022 15:27:19 +0000 en-US hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.7 Köpek Sahipleri gözünde melez ve safkan köpekler arasındaki farklar https://www.goktaneker.com/2022/07/10/kopek-sahipleri-gozunde-melez-ve-safkan-kopekler-arasindaki-farklar/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=kopek-sahipleri-gozunde-melez-ve-safkan-kopekler-arasindaki-farklar Sun, 10 Jul 2022 15:27:06 +0000 http://www.goktaneker.com/?p=3766 Facebook Kinoloji Akademisi https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC5319786/#pone.0172720.ref021 sayfasından İlker Ünlü tarafından çevrilmiştir. GE: Genellikle safkan ırk köpekler ve melez köpekler ile ilgili çok fazla kıyaslama yapılır. Bununla birlikte farklılıkları veya benzerlikleri ortaya koymak,[...]

The post Köpek Sahipleri gözünde melez ve safkan köpekler arasındaki farklar first appeared on Göktan Eker.

]]>
Facebook Kinoloji Akademisi https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC5319786/#pone.0172720.ref021 sayfasından İlker Ünlü tarafından çevrilmiştir.

GE: Genellikle safkan ırk köpekler ve melez köpekler ile ilgili çok fazla kıyaslama yapılır. Bununla birlikte farklılıkları veya benzerlikleri ortaya koymak, bu bilimsel temelli çalışmalar sonucunda eğitim davranış veya popülasyon kontrolü konularında çalışma yapmak mümkün olabilecek gibi gözükür. He ne kadar her bilimsel araştırma oldukça önemli olsa da iş köpek sahiplerinin doldurdukları bilgiler ışığında oluşturulan anketler olunca ben her zaman temkinli olmuşumdur. Zira ikili konuşmalarda veteriner ziyaretleri ve eğitmenle yapılan görüşmelerde bir çok şikayet ya da sorun dile getirilse de konu anket ve yabancılara köpeklerimiz hakkında vereceğimiz bilgiler olunca durum biraz değişiyor. Bu sebeple insan faktörünün en aza indirilerek yapılacak etolojik temelli gözlemlerin daha doğru sonuçlar vereceğini düşünmekteyim.

Borbála Turcsán (*1,2) , Ádám Miklósi,(*1,3 ) ve Enikő Kubinyi(*1)

Giriş

Yeni bir köpek arkadaşı seçmek söz konusu olduğunda, uyumsuz bir ırk seçmek, hem sahibinin hem de köpeğin iyiliği açısından korkunç sonuçlar doğurabilir. Farklı köpek ırklarının tipik davranışları önemli ölçüde bilimsel ilgi çekmiş olsa da (örneğin [1]), karışık ırk köpeklerle ilgili çalışmalar nadirdir. Melez köpekler, tanım gereği, tanınan hiçbir ırka ait olmayan ve ataları genellikle karmaşık veya bilinmeyen heterojen kökenli köpeklerden oluşur.

İnsanlar tarafından tanınan ırkların melezleri (örneğin, “tasarımcı köpekler”); safkan ve melez bir köpeğin yavruları; iki melez köpeğin yavruları veya başıboş, vahşi veya sokak köpeğinin torunları olabilirler. Melez köpeklerin yüzdesinin (ABD’de evlerde yaşayan tüm köpekler içinde), Amerikan Veteriner Hekimler Birliği [2] tarafından yaklaşık %53 ve Amerikan Evcil Hayvan Ürünleri Birliği tarafından [3] yaklaşık %44 olduğu tahmin edilmektedir. Almanya ve Birleşik Krallık’ta köpeklerin yaklaşık %31-33’ü melez ırklardan [4,5], Avustralya’da ise evlerde yaşayan köpeklerin nüfusunun yarısını melez köpeklerden oluşturmaktadır [6].

Bilimsel veri tabanlarında, melez köpekler yaklaşık üçte birini oluşturur [7-9]. Ancak, bu verilerin yalnızca “sahip olunan” köpek popülasyonunu tahmin ettiği düşünüldüğünde (evcil hayvan endüstrisi raporlarına, veterinerlik kayıtlarına, ev panellerine veya posta anketlerine dayalı olarak) bu oranların tüm köpek popülasyonundaki gerçek melez sayısını muhtemelen olduğundan az tahmin etmesi muhtemeldir. 10]). Melez köpeklerin başıboş, vahşi ve sokak köpek popülasyonlarına katkısını güvenilir bir şekilde tahmin etmek zordur. Bununla birlikte, muhtemelen dünya çapındaki köpeklerin çoğunluğunu temsil etmektedirler [11].

Melez köpeklerin genellikle safkanlara göre zindelik açısından bazı fenotipik avantajlara sahip olduğu varsayılır (örneğin, daha iyi sağlık ve hastalıklara karşı daha düşük duyarlılık), çünkü daha düşük bir homozigotluk seviyesi gösterirler ve çok daha yüksek genetik varyasyona sahiptirler [12-14]. Bu da melez canlılığa yol açar [15]. Bazı araştırmalar, yetişkin melez köpeklerin safkanlara göre kalıtsal genetik hastalıklardan muzdarip olma ve daha uzun yaşama olasılığının daha düşük olduğunu bildirmiştir [12,16-18].

Çeşitli çalışmalar, karışık ırklar ve safkan köpekler arasında davranışsal farklılıklar tespit etmiştir. Örneğin, Bennett ve Rholf [7] melez ırkların daha itaatsiz, daha sinirli, daha heyecanlı olduklarını ve melez ırklarda safkan köpeklere göre daha sık aşırı havlama sergilediklerini bildirmiştir.

Hsu ve Sun [19], karışık ırklarda (yabancılara, köpeklere ve sahiplere karşı) üç saldırganlık alt ölçeği için daha yüksek oranlar bildirmiştir. Melez köpeklerin gürültü fobisi geliştirme riskinin arttığı bildirilmiştir [20]; safkanlara göre tanıdık olmayan insanlara karşı daha saldırgan, daha korkulu ve dokunmaya daha duyarlı olma olasılıkları daha yüksektir [21].

Temas et al. [22], oyuncak köpekler grubu dışındaki tüm AKC ırk gruplarına göre melez köpeklerde daha yüksek nevrotiklik, köpeğe yönelik korku ve insan odaklı korku bulmuştur. Öte yandan Ottenheimer-Carrier ve ark. [23], üç kişilik değerlendirmesinde safkan ve karışık cins köpekler arasında herhangi bir fark bulmamıştır.

Bununla birlikte, bu çalışmaların temel amacının safkanları ve melez köpekleri karşılaştırmak olmadığını belirtmek gerekir. Bu nedenle, bu sonuçlar, köpeklerin safkan statüsü dışında bu köpek grupları arasındaki bir dizi başka sistematik farkı yansıtabilir. Örneğin, köpek besleme uygulamalarının çok sayıda davranış özelliğiyle ilişkili olduğu rapor edilmiştir (örneğin [9,24–26]), bu nedenle bu faktörlerdeki farklılıklar, karma ve safkanlar arasında davranış farklılıklarına neden olabilir. Mevcut çalışmada, çeşitli davranış özelliklerinde ve köpek bakim özellikleri açısından karışık ırklar ve safkanlar arasındaki olası farklılıkları araştırdık.

Birçok ırktan çok sayıda birey birlikte araştırıldığında, ırka özgü davranış özelliklerinin birbirini dengeleyebileceğini varsaydık. Bu nedenle, karma cinsler ve safkanlar arasındaki köpek bakim uygulamalarındaki farklılıkları kontrol ettikten sonra, büyük bir karma cins köpek ve safkan köpek popülasyonunun ortalama davranışsal özellik puanları arasında hiçbir fark olmamasını bekledik. İki popülasyon arasındaki gen akışı da bu hipotezi destekliyor.

Safkanlar genellikle eski karışık ırklardan kaynaklanır ve karışık ırkların ataları arasında genellikle safkanlar bulunur. Hem sahiplerin hem de köpeklerin demografik özelliklerini ve ayrıca köpek besleme uygulamalarını ölçen iki anket geliştirilmiştir. Anket 1, köpeklerin genel davranış eğilimlerini (kişilik) ölçmeyi amaçlarken Anket 2 de tipik davranış problemlerini.

Malzemeler ve yöntemler

Etik Beyanı

Verileri, köpeklerin davranışlarını sahip raporu aracılığıyla değerlendirmek için tasarlanmış çevrimiçi bir anket kullanarak topladık. Halihazırda yürürlükte olan Macar kanununa göre (”1998. évi XXVIII. Törvény”—Hayvanları Koruma Kanunu, 3. paragraf, 9. nokta), köpek davranışlarına yönelik invaziv olmayan gözlemsel deneyler, hayvan deneyleri olarak kabul edilmez ve bu nedenle, izin verilir. Üniversite Kurumsal Hayvan Bakım ve Kullanım Komitesi’nden (UIACUC) herhangi bir özel izin alınmadan gerçekleştirilebilir.Anketlerin doldurulması gönüllü ve anonimdi, bu nedenle çalışma, katılımcıların mahremiyetini ihlal etmedi. Bilgilendirilmiş onam, anketlerin giriş mektubuna dahil edilmiştir.

Örnekler

Anket yöntemini kullandık çünkü ırk ve köpek bakımı uygulamaları açısından oldukça çeşitli olan çok sayıda denekten veri toplamamıza izin verdi. İlk anketi toplam 14.004 köpek sahibi, ikinci anketi ise 10.240 kişi doldurdu. Eksik veri ve tekrar içeren raporları hariç tuttuk (sahiplerin aynı köpek hakkında iki veya daha fazla rapor doldurduğu durumlarda, bu verileri yalnızca test-tekrar test ve değerlendiriciler arası güvenilirliği hesaplamak için kullandık). Her iki anketi de dolduran N = 312 sahip vardı, demografik ve köpek besleme soruları sadece bir kez değerlendirildi. Köpekleri, sahiplerinin özelliklerine göre safkan ve karışık cins gruplara ayırdık. Safkan gruptaki ırk popülaritesinin etkisini kontrol etmek için her iki araştırma için bir kesme noktası tanımladık, böylece belirli bir ırktaki maksimum birey sayısı Anket 1 için N = 60 ve Anket 2 için N = 37 oldu. Safkan ve melez gruptaki toplam birey sayısını eşleştirmek için kesme noktasını belirledik. Bir cins, kesme noktasından daha fazla bireyle temsil ediliyorsa, son veri seti için rastgele bir örnek seçtik.

Anket 1’in son örneğini N = 9186 köpek (safkanlarda 4593 ve karma gruplarda 4593), safkan grup 254 ırktan oluşuyordu ve hiçbir ırkın 60’tan fazla temsilcisi yoktu. Anket 2’nin son örneğinde N = 6384 köpek (safkanda N = 3199 köpek ve karma cins grubunda N = 3185 köpek) vardı, safkan grup 251 cinsten oluşuyordu ve hiçbir cinsin 37’den fazla temsilcisi yoktu. Veritabanlarının tanımlayıcı bilgileri ek materyalde bulunabilir (S1 ve S2 Tabloları).

Prosedür

Almanya’da, her ikisi de Alman “Dogs” dergisinin serbest gazetecisi Jesko Wilke tarafından geliştirilen iki anket gerçekleştirdik.Veriler derginin kendi web sitesi (www.dogs-magazin.de ) tarafından çevrimiçi olarak toplanmıştır. Anket 1’in sonuçları halihazırda [9] ve [27]’de yayınlanmıştır. Her iki anket de iki bölümden oluşmaktadır.

İlk bölümde, sahiplerin ve köpeklerin demografik özellikleri ile köpek besleme uygulamaları hakkında bilgi toplandı. Bu sorulardan 12’si her iki ankette de aynıydı; sekizi sadece birinde mevcuttu. İkinci kısım iki ankette farklılık göstermiştir. Anket 1, köpeklerin genel davranış eğilimlerini (kişilik) ölçmeyi amaçladı ve insan kişilik envanterine dayalı olarak geliştirildi. Bu anket 24 maddeyi içeriyordu (örneğin, “Köpeğim belirsiz durumlarda bile sakindir”) ve her bir madde için sahiplerden 3 puanlık bir ölçekte (doğru, kısmen doğru ve doğru değil) katılma düzeylerini belirtmeleri istendi. (bkz. S3 Tablosu). Temel bileşen analizini kullanan önceki sonuçlarımız, 24 maddeden 17’sinin sakinlik, eğitilebilirlik, köpek sosyalliği ve cesurluk olarak etiketlenen dört bileşene ait olduğunu ve tüm özelliklerin orta veya yüksek iç tutarlılığa sahip olduğunu ortaya koymuştur ([9,27], S3 Tablosu).

Anket 2, “Köpeğim onu çağırdığımda genellikle beni dinlemiyor” (S4 Tablosu) gibi 12 tipik davranışsal sorun örneği listeledi. Yine, sahipler her bir ifadeye ne kadar katıldıklarını 3’lü bir ölçek kullanarak belirtmişlerdir.Sorular, yalnızca köpeklerin davranış sorunlarının yaygınlığını değil, aynı zamanda köpek sahiplerinin bu davranışlara karşı tutumunu da değerlendirmek için tasarlanmıştır; yani onları sorunlu olarak görüyorsa. “Sorunlu davranış” ölçeğinin (Cronbach’s alpha = 0.720) 12 maddesinin iç tutarlılığı, sahiplerin köpeklerinin davranışlarını genel olarak ne kadar sorunlu değerlendirdiğine işaret eden tek bir özellik oluşturduklarını gösterir. Belirli bir özelliğe ait değişkenlerin ortalamasını alarak Anket 1 ve Anket 2’nin özellik puanlarını hesapladık.

Test-tekrar test güvenilirliğini hesaplamak için aynı köpek hakkında aynı köpek sahibine ait çoklu raporları kullandık (Sörvey 1’de N = 208 ve Anket 2’de N = 280) ve ikinci bir sahibinden (aynı köpeğin) toplanan raporları ( Anketlerin değerlendiriciler arası güvenilirliğini değerlendirmek için Anket 1’de N = 85 ve Anket 2)’de N = 136.

Istatistiksel Analizler

Anketlerin güvenirlik analizleri Anketlerin test-tekrar test ve puanlayıcılar arası güvenirliğini sınıf içi korelasyonları (test-tekrar test: İki Yönlü Karma model, tutarlılık; değerlendiriciler arası: Tek Yönlü Rastgele model, mutlak uyum) kullanarak analiz ettik.

Köpek grupları arasındaki davranış özelliği farklılıkları Veriler, her bir köpek için ayrı bir veri noktası olarak bireysel düzeyde analiz edildi. Safkan ve karma cins köpekler arasındaki farkı analiz etmek için, bağımsız örnek t-testlerini kullanarak köpek grupları arasında beş davranışsal özelliği (Araştırma 1’deki dört kişilik özelliği ve Anket 2’deki Problemli davranış özelliği) karşılaştırdık ve etki büyüklüğü Cohen’s d kullanılarak tahmin edildi.

Köpek grupları arasındaki demografik ve köpek bakımı farklılıkları İki anket arasında ortak olan on iki soru için iki anketin verilerini bir araya getirdik. Kategorik değişkenler köpek grupları arasında (safkan ve melez) ki-kare testleri ile z post hoc testi ile karşılaştırıldı ve iki gruptaki köpeklerin yaşları Mann-Whitney U testi kullanılarak karşılaştırıldı. Demografik ve köpek besleme faktörlerinin karşılaştırılması için standartlaştırılmamış etki büyüklüğü istatistikleri sağladık (yani gruplar arasındaki farkın büyüklüğü); çünkü bu durumda onları standart ölçülerden daha anlamlı bulduk [28].

Davranış farklılıkları ile demografik/köpek besleme farklılıkları arasındaki ilişki Davranışsal özellikler ile demografik ve köpek besleme faktörleri arasındaki ilişkileri beş genel doğrusal model (GLM) kullanarak analiz ettik. Her modelde bağımlı değişken davranışsal özellikti ve açıklayıcı faktörler sabit bir faktör olarak köpek grubunu (safkan ve karışık cins) ve köpek grupları arasında anlamlı farklılıkların bulunduğu tüm demografik ve köpek besleme faktörlerini içeriyordu. ortak değişken olarak yaş ve sabit faktörler olarak kategorik değişkenler). Bu GLM analizlerinin amacı, yalnızca demografik ve köpek besleme faktörlerinin davranışsal özelliklerle nasıl ilişkili olduğunu araştırmak değil, aynı zamanda demografik ve köpek beslemede herhangi bir farklılık kontrol edilirken köpek grupları arasındaki davranış farklılıklarının önemli olup olmadığını araştırmaktı. faktörler. Ayrıca köpek grubu ile demografik/köpek tutma faktörleri arasındaki tüm iki yönlü etkileşimleri de ekledik.

Önemli bir etkileşim, belirli bir faktörün safkanlarda davranışsal özellik ile karma ırklardan farklı bir ilişkisi olduğu anlamına gelir. Anlamlı olmayan etkileşimler, azalan önem sırasına göre sırayla modelden çıkarıldı; ancak tüm ana etkiler, hatta önemsiz olanlar bile modelde bırakılmıştır. Nihai modeldeki her bir faktörün etki büyüklüğü, modeldeki diğer faktörler toplam hatasız varyasyondan hariç tutulduğunda, belirli bir açıklayıcı faktöre atfedilebilen toplam varyasyon oranını yansıtan kısmi eta kare ile tahmin edildi [29].

Araştırılan çok sayıda denek ve gerçekleştirilen çoklu istatistiksel analizleri hesaba katmak için, Bonferroni düzeltme yöntemine göre anlamlılık düzeyi eşiğini p = 0.00037 (0.05 /134) olarak belirledik. İstatistiksel analizler SPSS versiyon 22 ile yapıldı.

Sonuçlar

Anketlerin güvenilirlik analizleri Beş özelliğin hem gözlemciler arası güvenilirliği hem de test-tekrar test güvenilirliği mükemmeldi (Tablo 1).

Köpek grupları arasındaki davranış özelliği farklılıkları

Anket 1’de, karışık cins köpekler daha az sakin (t-testi, N = 9.186 t = 14.910; p < 0.001, Cohen’s d = 0.311) ve diğer köpeklere karşı daha az sosyal (t = 4.919; p < 0.001) olarak derecelendirilmiştir. , Cohen’s d = 0.103), safkan köpeklerden daha fazla. Köpek grupları arasında eğitilebilirlik (t = 1.946; p = 0.052) veya cesurluk (t = 0.519; p = 0.604) özelliklerinde anlamlı bir fark bulamadık. Anket 2’de, karışık cinslerin sahipleri köpeklerinin davranışlarını safkan sahiplerine göre daha sorunlu (t-testi, N = 6.384 t = 5.577; p < 0.001, Cohen’s d = 0.140) bildirmiştir.

Köpek grupları arasındaki demografik ve köpek bakımı farklılıkları Çoklu karşılaştırmaları düzelttikten sonra, incelenen 20 demografik ve köpek bakim faktörlerinden 12’sinde safkan ve karışık cins köpekler arasında önemli farklılıklar bulduk (Tablo 2).

Bu faktörlerin on tanesi iki anket arasında ortaktı, sadece Anket 2’de iki faktör araştırıldı. Bununla birlikte, büyük örnekleme boyutu nedeniyle, p < 0.00037 eşiğinde bile, faktörlerin çoğunda anlamlı bir sonuç, belirli bir kategoride köpek grupları arasında yalnızca küçük bir (%3-6) fark olduğunu gösterdi. Demografik faktörlerle ilgili olarak: örneklemimizde karışık cins köpeklerin daha yaşlı olduğu ve aralarında safkanlardan daha fazla dişi olduğu bulundu. Karışık cins sahiplerinin kadın olma olasılığı daha yüksekti, daha gençtiler, daha düşük eğitim düzeyine sahiptiler ve köpeklerle daha önce safkan sahiplerine göre daha az deneyime sahiptiler. Ancak hanedeki yetişkin ve çocuk sayısı açısından gruplar arasında fark bulamadık.

Köpek besleme faktörleri ile ilgili olarak: karışık ırkların kısırlaştırılma olasılığı daha yüksekti, sahipler onları daha büyük yaşta aldılar, daha az eğitim aldılar ve safkan köpeklere göre sadece iç mekanlarda ve tek köpekler olarak tutulma olasılıkları daha yüksekti. Bununla birlikte, melez ırkların sahipleri, köpeklerini safkan sahiplerinden daha uzun süre yürüttmüslerdir. Sahiplerin genel olarak köpeğiyle ne kadar zaman geçirdikleri veya oyun oynayarak ne kadar zaman geçirdikleri, sahiplerin köpeği hangi amaçla besledikleri, köpeğe hediye alıp almadıkları ve köpeğin yatağa alınıp alınmadığı konusunda gruplar arasında bir fark bulamadık. (Tablo 2).

Davranışsal özellikler ile demografik/köpek besleme faktörleri arasındaki ilişki

Önceki analizimizde köpek grupları arasındaki farkın önemli olduğu tüm demografik ve köpek besleme faktörlerini kontrol ederken (Araştırma 1’deki özellikler için 10 faktör ve Anket 2’deki Problemli davranış özelliği için 12 faktör, bkz. Tablo 2) köpeklerin üreme durumunun sakinlik ve problemli davranış özellikleri ile hala önemli ölçüde ilişkili (Tablo 3) ve ilginç bir şekilde, eğitilebilirlik için de önemli olduğunu bulduk. Bununla birlikte, köpek grubu, Bonferroni düzeltmesinden sonra köpek sosyalliği ve cesaretinin GLM modellerinde önemli bir ana etki özelliğini yitirdi (sırasıyla p = 0,009 ve p = 0,003).

Köpek grubunun yanı sıra, demografik ve köpek bakim faktörleri ile davranış özellikleri arasında çok sayıda ilişki bulduk (istatistiksel ayrıntılar için Tablo 3’e bakınız), ancak köpek grubu ile herhangi bir modeldeki herhangi bir faktör arasında önemli bir etkileşim yoktu.

Sakinlik: 11 faktör birlikte bu özellikteki toplam varyansın %4.9’unu oluşturuyor. Bonferroni düzeltmesinden sonra beş faktörün birbiriyle önemli ilişkileri ortaya çıktı: karışık cinsler safkanlardan daha az sakindi, daha yaşlı köpekler daha sakindi ve kısırlaştırılmış köpekler daha az sakindi. 12 haftalıktan önce edinilen köpekler, daha büyük yaşta edinilen köpeklere göre daha sakindi. 18 yaşın altındaki sahipler, köpeklerini yaşlı sahiplerin değerlendirmelerinden daha sakin olarak değerlendirdi. Bu faktörlerden sadece köpek grubu %1’in üzerinde etki büyüklüğüne (%1.2) sahipti (Tablo 3).

Eğitilebilirlik: 11 faktör birlikte bu özellikteki toplam varyansın %10,3’ünü oluşturuyordu. Bonferroni düzeltmesinden sonra dört faktörün birbiriyle önemli ilişkileri ortaya çıktı: karışık cinsler safkanlardan daha eğitilebilirdi, yaşlı köpekler gençlerden daha az eğitilebilirdi, > 1 yaşında edinilen köpekler daha genç yaşta edinilen köpeklerden daha az eğitilebilirdi ve daha yüksek eğitim seviyesi daha yüksek eğitilebilirlik değerlendirmesi ile ilişkiliydi. Bu dört faktörden üçü %1’in üzerinde etki büyüklüğüne sahipti: yaş (%2.2), edinme yaşı (%1.3) ve eğitim düzeyi (%3.7) (Tablo 3).

Köpek sosyalliği: 11 faktör birlikte bu özellikteki toplam varyansın %8.3’ünü oluşturuyordu. Bonferroni düzeltmesinden sonra dört faktörün birbiriyle önemli ilişkileri ortaya çıktı: yaşlı köpekler diğer köpeklere karşı genç köpeklere göre daha az sosyaldi; dişilerde erkeklere göre ve 2-12 haftalık köpeklerde, daha büyük yaşlarda edinilen köpeklere göre daha yüksek sosyallik bulduk. 30 yaşından küçük sahipler, köpeklerinde yaşlı sahiplere göre daha düşük sosyallik bildirdiler. Bu dört faktörden sadece yaş %1’in üzerinde etki büyüklüğüne sahipti (%5,4) (Tablo 3).

Cesurluk: 11 faktör birlikte bu özellikteki toplam varyansın %4,1’ini oluşturuyordu. Bonferroni düzeltmesinden sonra üç faktörün birbiriyle önemli ilişkileri ortaya çıktı: erkeklerin dişilerden daha cesur olduğu bildirildi, 2-12 hafta arasında edinilen köpeklerin daha büyük yaşlarda edinilen köpeklerden daha cesur olduğu ve sadece bir tip eğitim alan köpeklerin, hiçbir eğitim almayan köpeklerden daha cesur olduğu bildirildi. Bu üç faktörden ikisi %1’in üzerinde etki büyüklüğüne sahipti: cinsiyet (%1.4) ve edinme yaşı (%1.6) (Tablo 3).

Sorunlu davranış: 13 faktör birlikte bu özellikteki toplam varyansın %15,4’ünü oluşturuyordu. Bonferroni düzeltmesinden sonra yedi faktörün birbiriyle önemli ilişkileri ortaya çıktı: safkanların, yaşlı köpeklerin ve dişilerin sahipleri, köpeklerinde daha az davranış sorunu bildirdiler. Daha fazla eğitim tecrübesi olan köpekler daha az davranış problemi gösterdi (sahibine göre). Daha eğitimli ve daha deneyimli sahipler de köpeklerinin daha az davranış sorunu yaşadığını bildirdi. Son olarak, köpekleriyle daha uzun yürüyüşler yapan sahipler daha az davranış sorunu bildirdiler. Bu yedi faktörden dördü %1’den daha yüksek bir etki büyüklüğüne sahipti: yaş (%2.5), eğitim (%6.3), önceki köpeklerin N sayısı (%1.4) ve yürüyüş için harcanan saatler (%2.1) (Tablo 3).

Tartışma

Bu çalışmada, safkan ve melez köpeklerin bazı kişilik özelliklerinde ve sahibi tarafından bildirilen davranış sorunlarının sıklığında farklılık gösterdiğini gösterdik. Safkan ve karışık cins köpekler ayrica sahiplerinin evlerinde farklı şekilde bakılmaktadır. Genel olarak, safkan köpek sahiplerinin köpeklerini nasıl değerlendirdikleri ile karşılaştırıldığında, karışık cins köpekler sahipleri tarafından daha az sakin ve diğer köpeklerle daha az sosyal olarak algılandı ve sahipleri davranışlarını daha sorunlu buldu. Bununla birlikte, etki büyüklüklerinin analizleri, sakinlik özelliği hariç, tüm özelliklerde küçük farklılıklar olduğunu göstermiştir. Önceki çalışmalar, safkan ve karışık cins köpekler arasında, özellikle korku, nevrotiklik ve saldırganlıkla ilgili davranışlarda benzer davranış farklılıkları bildirmiştir [7,19,21,22].

Ayrıca demografik ve köpek bakim özelliklerinde safkan ve karma cins köpekler arasında çok sayıda farklılık bulduk: Çoklu karşılaştırmalar için düzeltme yapıldıktan sonra 20 karşılaştırmadan 12’si önemliydi. Çoğunlukla, demografik faktörler farklılık gösteriyordu; erkeklere göre daha fazla kadın karma cins besliyor, karma cins sahipleri daha az eğitimli, daha genç ve köpeklerle daha az deneyime sahip. Muhtemelen demografik farklılıklarla ilgili olarak, köpek bakim özelliklerinde de farklılıklar bulduk, örn. karışık ırklar daha az eğitim aldılar, sadece içeride ve bekar köpekler olarak tutulma olasılıkları daha yüksekti. Ancak, sahiplerin tutum ve bağlılıklarında (örneğin, bakim amacı, köpekle geçirilen zaman, oyun oynama, hediye verme veya köpeğe yatakta izin verme) arasında hiçbir fark bulamadık.

Ancak, faktörlerin çoğu için, istatistiksel anlamlılığa bakılmaksızın, farklılıkların büyüklüğü alakalı olamayacak kadar küçüktü. Safkanlar ve karma ırklar arasında sadece iki faktör önemli (> %10) farklılıklar gösterdi: köpeklerin kısırlık durumu ve edinme yaşı. Karışık cins köpeklerin kısırlaştırılma olasılığı daha yüksekti, 2-12 haftalıkken elde edilme olasılıkları daha düşüktü ve safkan köpeklere göre daha büyük bir yaşta sahiplenilme olasılıkları daha yüksekti.

Demografik ve çevresel faktörler ile davranış özellikleri arasındaki ilişkiyi araştırdığımızda, 12 faktörden 9’unun en az bir davranış özelliği ile önemli ölçüde ilişkili olduğunu bulduk. Bu derneklerin çoğu, Kubinyi ve ark. [9]. Herhangi bir davranış özelliğinde köpek grubu ile herhangi bir demografik veya köpek bakim faktörü arasında anlamlı bir etkileşim bulamadık, bu faktörlerin hem safkanlarda hem de karışık ırklarda davranışla benzer ilişkilere sahip olduğunu gösterdik.

Bununla birlikte, bu üç sonucun, yani davranıştaki köpek grubu farklılıklarının, demografik/köpek besleme faktörlerindeki köpek grubu farklılıklarının ve davranışsal özellikler ile demografik/köpek besleme faktörleri arasındaki ilişkilerin birbirinden bağımsız olmadığını dikkate almaya değer. Köpek grupları arasında davranış farklılıkları bulmamız mümkündür, çünkü karışık ırklar ve safkanlar, sırayla ölçülen davranış özellikleriyle bağlantılı olan çok sayıda demografik/köpek besleme faktörü açısından farklı bir dağılım gösterir. Bu olasılığı dışlamak için, köpek grubu farklılıklarının bulunduğu tüm demografik ve köpek bakim faktörlerini kontrol eden istatistiksel modeller kullandık.

Karışık ırkların diğer köpeklere karşı daha düşük sosyalliğe sahip olduğu bulunan önceki sonucumuzun aksine, Genel Doğrusal Model, köpek grubunun köpek sosyallik özelliği üzerinde önemli bir etkisi olmadığını gösterdi. Bu modelde, köpek sosyalliğinin en güçlü belirleyicileri, köpeğin yaşı, cinsiyeti, edinme yaşı ve sahiplerinin yaşıydı: daha yaşlı köpekler, daha büyük yaşta edinilen köpekler, daha genç sahiplerin erkekleri ve köpekleri daha düşük köpek sosyallik derecelerine sahipti. Örneğimizde, melez ırklar daha yaşlı olduklarından, daha büyük yaşta edinildiklerinden ve safkanlardan daha genç sahiplere sahip olduklarından, ilk davranış karşılaştırmasında bulduğumuz melez ırkların daha düşük sosyalliği, bu demografik farklılıkların dolaylı bir sonucu gibi görünüyor. . Onları kontrol ettikten sonra, köpek grupları arasında köpek sosyalliği açısından hiçbir fark bulamadık.

Eğitilebilirlik özelliğinde durum tam tersi gibi görünüyor. Demografik ve köpek besleme farklılıklarını kontrol ettikten sonra Karışık cinslerin safkanlardan daha eğitilebilir olduğunu bulduk. Eğitilebilirlik en güçlü şekilde köpeğin yaşı, edinme yaşı ve eğitim düzeyi ile ilişkilendirildi: daha yaşlı köpekler, daha büyük yaşlarda edinilen köpekler ve daha düşük eğitim düzeyine sahip köpekler daha düşük eğitilebilirlik derecelerine sahipti. Bu durumda, örneğimizin özellikleri (yani, karma cinsler daha yaşlıydı, daha büyük yaşta edinildi ve safkanlardan daha az eğitim aldı), davranışsal farkı maskeliyor gibi görünüyor, bu nedenle sadece karışık cinslerde daha yüksek eğitilebilirlik bulduk. bu demografik ve köpek tutma farklılıkları için kontrol edildi. Cesurluk, sakinlik ve sorunlu davranış özellikleri durumunda, GLM analizleri ilk davranış karşılaştırmalarını destekler. Cesaret için, ne ilk davranış karşılaştırması ne de GLM analizi, köpek grupları arasında önemli bir fark göstermedi. Sakinlik ve sorunlu davranış özellikleri için köpek grubu, ölçülen demografik ve köpek tutma faktörleri kontrol edildikten sonra bile modellerde önemli bir belirleyici olarak kaldı. Bu, bu davranış farklılıklarının (yani, karışık cins köpeklerde daha az sakin ve daha sorunlu davranış), yalnızca çevresel farklılıklara atfedilmeyeceğini, en azından mevcut çalışmada araştırılanlara atfedilmeyeceğini göstermektedir.

Gözlenen köpek grubu farklılıkları için alternatif açıklamalar, olası genetik farklılıkları içerir. Örneğin, Schneider ve ark. [21] köpek yetiştiricilerinin genel olarak arzu edilen davranışa sahip bireyler üretmeye odaklandıklarını, bunun sonucunda daha olumlu davranış özellikleri ve karışık cinslere kıyasla safkanlarda daha düşük davranış sorunları sıklığına yol açtığını öne sürmüşlerdir. Gácsi et al. [30] ayrıca, günümüzün karma ırklarının bağımsız hayatta kalma becerileri için sürekli seçilim altında olan bir popülasyondan kaynaklanabileceğini öne süren, genetik etkileri içeren ilginç bir hipotez ortaya koydu. Bağımsız hayatta kalma becerilerine sahip köpeklerin geliştirilmesinin yetiştiriciler için uygun olmaması da mümkündür, bu nedenle iki hipotez birbiriyle bağlantılıdır. Mevcut çalışmada bu hipotezlerden herhangi birini doğrudan test edemesek de, sonuçlarımız her ikisini de desteklemektedir. Yetiştiriciler, daha sakin olmak ve daha az davranış problemi göstermek de dahil olmak üzere, iyi insan arkadaşları yapan köpekleri seçici olarak yetiştirebilirler. Buna karşılık, bağımsız hayatta kalmak için, daha iddialı ve daha gergin/uyanık davranış, örneğin sorunları bağımsız olarak çözmek, yabancılardan, diğer köpeklerden veya muhtemelen tehlikeli nesnelerden (arabalar, trenler) kaçınmak için avantajlı olabilir. Bununla birlikte, her iki sonucun da karışık ırkları en az bir melez ebeveyne sahip olarak tanımladığını ve safkan karışımı olan köpekleri içermediğini not etmeliyiz. Örneğimizdeki bu tür bireylerin oranlarını bilmediğimiz için bu tanımı yapamadık.

Erken sosyalleşme, yetiştirme ortamı ve geçmiş deneyimler gibi gelişimsel etkiler de gözlenen davranış farklılıkları için bir açıklama sağlayabilir. Önceki çalışmalar, erken gelişim sırasında uygun sosyalleşme miktarının, köpeğin korku ve saldırganlık dahil olmak üzere davranış sorunları geliştirip geliştirmemesinde büyük bir rol oynadığını göstermiştir ([31]’de gözden geçirilmiştir). Örneğin, çocuklu bir evde yetiştirilen köpekler, enerji düzeyi, uyarılabilirlik ve dikkat dağınıklığı açısından daha yüksek puan aldı; ve gelişim sırasında diğer köpeklerle oynayabilen köpekler, ayrılma ile ilgili davranışlarda daha düşük puan aldı [32]. Karışık cinsler barınaklarda (örneğin %80, [33]) ve barınaklara bırakılan sokak köpekleri arasında (%75.2, [34]) oldukça fazla temsil edilmektedir, bunun nedeni kısmen istenmeyen yavrulardan gelen yavruların nispeten sıklıkla barınağa veya sokağa düşmesidir. Bununla birlikte, aynı cinsten köpekler arasında nadiren istenmeyen yavrular meydana gelir. Bu nedenle, daha büyük yaşlarda sahiplenilen karma cinsler, büyük olasılıkla barınaklardan veya sahiplerinin yetiştirdiği köpeklerden tamamen farklı bir ortamda yaşadıkları sokaktan kaynaklanmıştır [35,36]. Çok sayıda çalışmanın sonuçları, barınak yaşamıyla ilişkili stres faktörlerine maruz kalma (sosyal ve mekansal kısıtlamalar gibi) ile yaşamın sonraki dönemlerinde istenmeyen davranışların yaygınlığı arasında bir bağlantı olduğuna dair güçlü kanıtlar sunmaktadır [23,37-39].

Çalışmamız, öncelikle safkan ve karma cins köpekler arasındaki olası davranışsal ve çevresel farklılıkları ele almayı amaçlayan ilk çalışmadır ve bu nedenle, doğası gereği büyük ölçüde keşif amaçlıdır. Çalışmanın en önemli sınırlılığı, sahibi raporlarına dayandığından öznelliği ile ilgilidir. Anket yönteminin genel olarak, özellikle karmaşık davranış özellikleri değerlendirildiğinde (örn. köpeklerinin davranışlarından. Bu nedenle, sahiplerin safkanlara ve karma ırklara karşı tutumlarındaki farklılıklar sonuçlarımızı etkileyebilir. Köpeklerin gerçekten safkan olup olmadıklarını veya sadece sahiplerinin inandıklarını belirlememiz mümkün olmasa da, bazı sahipler bir köpeğin soyağacına bir statü sembolü olarak değer verebilir veya bir soyağacının, köpeğin üstün davranış özelliklerine sahip olduğu anlamına geldiğine inanabilir. Bu tür sahipler, köpeklerini “fazla abartma” veya daha az sorunlu davranışlar bildirme eğiliminde olabilir. Ancak, bu önyargıların büyük örneklem boyutlarıyla en aza indirilebileceğine inanıyoruz. Ayrıca, sahiplerimiz, köpeklerinin davranışlarıyla ilgilenen, kendilerinin aday gösterdiği, uygun bir örneği temsil etti ve tüm deneklerimiz ailelerde yaşıyordu, bu nedenle barınak, sokak veya vahşi köpek popülasyonları hakkında hiçbir bilgimiz yok. Son olarak, hiçbir çalışma, köpeklerin davranışlarıyla ilişkili tüm ilgili çevresel ve köpek tutma faktörlerini ölçemez; örneğin, bu çalışmadaki köpeklerin nereden elde edildiğini ve bunun onların davranış özelliklerini nasıl etkilemiş olabileceğini belirlemek ilginç olurdu.

Sonuçlar

Sahiplerinin raporlarına dayanarak safkan ve karma cins köpekler arasında çok sayıda davranışsal, demografik ve çevresel farklılık bulduk. Bununla birlikte, bunların çoğu küçüktü ve biyolojik uygunlukları sorgulanabilir. Köpek sosyalliği ve eğitilebilirlik özellikleri, örneğimizin çevresel özelliklerinden daha güçlü bir şekilde etkilenmiştir: başlangıçta bulduğumuz karışık cinslerin diğer köpeklere karşı düşük sosyalliği, safkanlar ve karışık cinsler arasındaki çevresel farklılıkların dolaylı bir sonucu gibi görünüyordu. Karışık ırkların daha yüksek eğitilebilirliği, bu çevresel farklılıklar tarafından maskeleniyor gibiydi. Ancak sakinlik ve sorunlu davranış özelliklerinde bulduğumuz farklılıklar, çevresel faktörlerden daha az etkilenmişti ve erken sosyalleşme ve/veya genetik etkilerden kaynaklanma olasılığı daha yüksekti. Bu nedenle, sonuçlarımız, cins veya tür karşılaştırma çalışmalarında kontrol köpekleri olarak karışık cinsler kullanılırken dikkatli olunması gerektiğini göstermektedir. Morfolojik açıdan çeşitliliklerine rağmen, karışık cins köpekler “ortalama” köpekleri temsil etmeyebilirler, bunun yerine karakteristik davranış özelliklerine sahip özel bir köpek grubu oluştururlar.

Referanslar

1. Mehrkam LR, Wynne CD. Behavioral differences among breeds of domestic dogs (Canis lupus familiaris): Current status of the science. Appl Anim Behav Sci. 2014;155: 12–27. [Google Scholar]

2. American Veterinary Medical Association (AVMA). US pet ownership and demographics sourcebook. Schaumburg, USA: American Veterinary Medical Association; 2012. [Google Scholar]

3. American Pet Products Association (APPA). 2010 National Pet Owners Survey. Greenwich, USA: American Pet Products Association; 2009. [Google Scholar]

4. Verband für das Deutsche Hundewesen (VDH). Geschäftsbericht zum Jahr 2012. Verband für das Deutsche Hundewesen; 2012. Available: http://www.vdh.de/tl_files/media/pdf/VDH_Geschaeftsbericht_2012.pdf [G oogle Scholar]

5. People’s Dispensary for Sick Animals (PDSA). Animal Wellbeing Report 2013: The state of our pet nation. People’s Dispensary for Sick Animals (YouGov, UK); 2013. Available: http://www.statista.com/statistics/299516/dog-owners-in-the-unitedkingdom-uk-by-breed/ [Google Scholar]

6. Animal Health Alliance of Australia. Pet Ownership in Australia 2013. Animal Health Alliance of Australia; 2013. Available: http://animalmedicinesaustralia.org.au/wp-content/uploads/2015/06/AMAPet-Ownership-in-Australia-5-AUGUST-2013.pdf [Google Scholar]

7. Bennett PC, Rohlf VI. Owner-companion dog interactions: Relationships between demographic variables, potentially problematic behaviours, training engagement and shared activities. Appl Anim Behav Sci. 2007;102: 65–84. [Google Scholar]

8. Ley J, Bennett P, Coleman G. Personality dimensions that emerge in companion canines. Appl Anim Behav Sci. 2008;110: 305–317. [Google Scholar]

9. Kubinyi E, Turcsán B, Miklósi Á. Dog and owner demographic characteristics and dog personality trait associations. Behav Process. 2009;81: 392–401. [PubMed] [Google Scholar]

10. Patronek GJ, Rowan AN. Determining dog and cat numbers and population dynamics. Anthrozoös. 1995;8: 199–205. [Google Scholar]

11. Coppinger R, Coppinger L. Dogs: a new understanding of canine origin, behavior and evolution. Chicago: University of Chicago Press; 2002. [Google Scholar]

12. Egenvall A, Bonnett BN, Olson P, Hedhammar A. Gender, age, breed and distribution of morbidity and mortality in insured dogs in Sweden during 1995 and 1996. Vet Rec. 2000;146: 519–525. [PubMed] [Google Scholar]

13. Mellanby RJ, Ogden R, Clements DN, French AT, Gow AG, Powell R, et al. Population structure and genetic heterogeneity in popular dog breeds in the UK. Vet J. 2013;196: 92–97. 10.1016/j.tvjl.2012.08.009 [PubMed] [CrossRef] [Google Scholar]

14. Akey JM, Ruhe AL, Akey DT, Wong AK, Connelly CF, Madeoy J, et al. Tracking footprints of artificial selection in the dog genome. P Natl Acad Sci USA. 2010;107: 1160–1165. [PMC free article] [PubMed] [Google Scholar]

15. Leroy G. Genetic diversity, inbreeding and breeding practices in dogs: results from pedigree analyses. Vet J. 2011;189: 177–182. 10.1016/j.tvjl.2011.06.016 [PubMed] [CrossRef] [Google Scholar]

16. Salvin HE, McGreevy PD, Sachdev PS, Valenzuela MJ. The effect of breed on age-related changes in behavior and disease prevalence in cognitively normal older community dogs, Canis lupus familiaris. J Vet Behav. 2012;7: 61–69. [Google Scholar]

17. Patronek GJ, Waters DJ, Glickman LT. Comparative longevity of pet dogs and humans: implications for gerontology research. J Gerontol A Biol Sci Med Sci. 1997;52: B171–B178. [PubMed] [Google Scholar]

18. Proschowsky HF, Rugbjerg H, Ersbøll AK. Mortality of purebred and mixed-breed dogs in Denmark. Prev Vet Med. 2003;58: 63–74. [PubMed] [Google Scholar]

19. Hsu Y, Sun L. Factors associated with aggressive responses in pet dogs. Appl Anim Behav Sci. 2010;123: 108–123. [Google Scholar]

20. Blackwell EJ, Bradshaw JWS, Casey RA. Fear responses to noises in domestic dogs: Prevalence, risk factors and co-occurrence with other fear related behaviour. Appl Anim Behav Sci. 2013;145: 15–25. [Google Scholar] 21. Schneider LA, Delfabbro PH, Burns NR. Temperament and lateralization in the domestic dog (Canis familiaris). J Vet Behav. 2013;8: 124–134. [Google Scholar]

22. Temesi A, Turcsán B, Miklósi Á. Measuring fear in dogs by questionnaires: An exploratory study toward a standardized inventory. Appl Anim Behav Sci. 2014;161: 121–130. [Google Scholar]

23. Ottenheimer-Carrier L, Ricketts CJ, Perry EA, Anderson RE, Walsh CJ. Ownerreported personality assessments are associated with breed groups, but not with oxytocin receptor gene polymorphisms in domestic dogs (Canis familiaris). J Vet Behav. 2016; in press. [Google Scholar]

24. Ley JM, Bennett PC, Coleman GJ. A refinement and validation of the Monash Canine Personality Questionnaire (MCPQ). Appl Anim Behav Sci. 2009;116: 220– 227. [Google Scholar]

25. Diverio S, Tami G. Effect of owner experience, living environment, and dog characteristics on owner reports of behavior of Argentine Dogos in Italy. J Vet Behav. 2014;9: 151–157. [Google Scholar]

26. McGreevy PD, Masters AM. Risk factors for separation-related distress and feedrelated aggression in dogs: additional findings from a survey of Australian dog owners. Appl Anim Behav Sci. 2008;109: 320–328. [Google Scholar]

27. Turcsán B, Kubinyi E, Miklósi Á. Trainability and boldness traits differ between dog breed clusters based on conventional breed categories and genetic relatedness. Appl Anim Behav Sci. 2011;132: 61–70. [Google Scholar] 28. Nakagawa S, Cuthill IC. Effect size, confidence interval and statistical significance: a practical guide for biologists. Biol Rev. 2007;82: 591–605. 10.1111/j.1469-185X.2007.00027.x [PubMed] [CrossRef] [Google Scholar]

29. Pierce CA, Block RA, Aguinis H. Cautionary note on reporting eta-squared values from multifactor ANOVA designs. Educ Psychol Meas. 2004;64: 916– 924. [Google Scholar]

30. Gácsi M, McGreevy P, Kara E, Miklósi Á. Effects of selection for cooperation and attention in dogs. Behav Brain Funct. 2009;5: 1. [PMC free article] [PubMed] [Google Scholar]

31. Howell TJ, King T, Bennett PC. Puppy parties and beyond: the role of early age socialization practices on adult dog behavior. Veterinary Medicine: Research & Reports 2015;6: 143–152. [PMC free article] [PubMed] [Google Scholar]

32. Harvey ND, Craigon PJ, Blythe SA, England GC, Asher L. Social rearing environment influences dog behavioral development. J Vet Behav. 2016; in press. [Google Scholar]

33. Luescher AU, Medlock RT. The effects of training and environmental alterations on adoption success of shelter dogs. Appl Anim Behav Sci. 2009;117: 63– 68. [Google Scholar]

34. Birkenheuer AJ. Canine Babesiosis: Epidemiological, Molecular and Therapeutic Investigations. Doctoral dissertation, North Carolina State University. 2004. Available: http://repository.lib.ncsu.edu/ir/handle/1840.16/4705.

35. Tuber DS, Miller DD, Caris KA, Halter R, Linden F, Hennessy MB. Dogs in animal shelters: problems, suggestions, and needed expertise. Psychol Sci. 1999;10: 379–386. [Google Scholar]

36. De Palma C, Viggiano E, Barillari E, Palme R, Dufour AB, Fantini C, et al. Evaluating the temperament in shelter dogs. Behaviour. 2005;142: 1307– 1328. [Google Scholar]

37. Hennessy MB, Davis HN, Williams MT, Mellott C, Douglas CW. Plasma cortisol levels of dogs at a county animal shelter. Physiol Behav. 1997;62: 485–490. [PubMed] [Google Scholar]

38. Wells DL, Hepper PG. Prevalence of behaviour problems reported by owners of dogs purchased from an animal rescue shelter. Appl Anim Behav Sci. 2000;69: 55– 65. [PubMed] [Google Scholar]

39. Barrera G, Jakovcevic A, Elgier AM, Mustaca A, Bentosela M. Responses of shelter and pet dogs to an unknown human. J Vet Behav. 2010;5: 339–344. [Google Scholar] 40. Kubinyi E, Gosling S, Miklósi Á. A comparison of rating and coding behavioural traits in dogs. Acta Biol Hung. 2015;66: 27–

40. 10.1556/ABiol.66.2015.1.3 [PubMed] [CrossRef] [Google Scholar] KAYNAK: https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC5319786/#pone.0172720.ref021 sayfasından İlker Ünlü tarafından çevrilmiştir.

The post Köpek Sahipleri gözünde melez ve safkan köpekler arasındaki farklar first appeared on Göktan Eker.

]]>
On Ortak Köpek Korkusu ve Fobisi https://www.goktaneker.com/2022/05/28/on-ortak-kopek-korkusu-ve-fobisi%ef%bb%bf/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=on-ortak-kopek-korkusu-ve-fobisi%25ef%25bb%25bf Sat, 28 May 2022 07:28:51 +0000 http://www.goktaneker.com/?p=3726 Birçok köpek korku ve fobilerden muzdariptir. Bu fobilerin, erken sosyalleşme eksikliği ve olumsuz bir geçmiş deneyim gibi çeşitli nedenleri olabilir. Köpeklerde korku belirtileri arasında sinme, titreme, salya akması, havlama, yıkıcı[...]

The post On Ortak Köpek Korkusu ve Fobisi first appeared on Göktan Eker.

]]>

Birçok köpek korku ve fobilerden muzdariptir. Bu fobilerin, erken sosyalleşme eksikliği ve olumsuz bir geçmiş deneyim gibi çeşitli nedenleri olabilir. Köpeklerde korku belirtileri arasında sinme, titreme, salya akması, havlama, yıkıcı davranışlar ve bazı durumlarda saldırganlık sayılabilir. 

Köpeğiniz korkuyor mu? Nedenini belirlediniz mi? Köpeğinize yardımcı olabilmeniz için en yaygın köpek korkuları ve fobilerinden bazılarını öğrenin.

GE: Köpeklerde bu istenmeyen davranışların oluşmasını engelleme yani doğru köpek seçimi, doğru bakım ve yetiştirme ve en önemlisi zamanında doğru sosyalleştirme oldukça önemlidir.

1-) Gök Gürültüsü Korkusu

Astrofobi, gök gürültüsü korkusu, köpeklerde çok yaygındır. Bu korkunun derecesi köpekten köpeğe farklılık gösterebilir. Bazıları sadece hafif bir gök gürültüsü korkusuna sahip olabilir. Bu durumda, bir köpek hafifçe titreyebilir veya bir fırtına sırasında basık kulaklar, geniş gözler ve kıvrılmış bir kuyruk fark edebilirsiniz. 2 Diğer köpeklerin, saklanmalarına, yıkıcı olmalarına ve hatta bağırsaklarının veya mesanelerinin kontrolünü kaybetmelerine yol açan daha şiddetli bir fobisi olabilir.

Astrofobisi olan köpekler diğer yüksek seslerden korkabilir veya korkmayabilir. Birçok köpeğin genel bir gürültü fobisi vardır. Gök gürültüsü, havai fişekler, yüksek sesli müzik, yoldan geçen kamyonlar vb. duyduklarında korkuya kapılırlar.

2-) Havai Fişek Korkusu

Bir başka yaygın köpek fobisi de havai fişek korkusudur. Fırtına korkusuna benzer şekilde, havai fişeklerin yüksek ve öngörülemeyen sesleri ve ışık gösterileri birçok köpeği korkudan titretir. Bu korku bir köpeğin kaçmasına ve kaybolmasına bile neden olabilir .

Bazı köpeklerin havai fişek sesine yavaş yavaş alışmaları fobiyi ortadan kaldırabilir. Diğer durumlarda, yönetim tekniklerini kullanmanız gerekebilir . Şiddetli havai fişek fobisi olan köpeklerin, kaygı önleyici ilaçlar veya sakinleştiricilerle tedavi edilmesi gerekebilir.

GE: Bu ve benzer bazı davranış sorunlarının uzman veteriner hekim gözetiminde hem sistematik duyarsızlaştırma hem de doğru sakinleştiricilerle giderebilemsinin mümkün olduğuna inanıyorum.

3-) Yalnız Kalma Korkusu (Ayrılık Kaygısı)

Evde yalnız kalma korkusu ayrılık kaygısı olarak adlandırılır. Ayrılık kaygısı yaşayan köpekler, sahipleri evden çıkar çıkmaz yıkıcı davranışlar sergileme eğilimindedir. Diğer belirtiler arasında aşırı havlama ve yalnız bırakıldığında evde eşyalara zarar verme , eşelenme davranışları sayılabilir.

Köpek sahibinin davranışındaki bir değişiklik, bir köpeğin korkularını hafifletmeye yardımcı olabilir. Köpek sahipleri, sadece evden çıkmadan önce alışkanlıklarında değişiklik yaparak ve evden ayrılıp eve döndüklerinde sessiz kalarak, köpeğin kaygısının bir kısmını hafifletebilir. Duyarsızlaştırma, köpeğin yavaş yavaş evde yalnız bırakılmasına alışma süreci, ayrılık kaygısından muzdarip köpekler için de faydalı olabilir.

Bazen, sahibi uzaktayken bir köpeği kafeste kalması için eğitmek de yardımcı olabilir. Ayrılma kaygısı şiddetliyse, bazen hayvan için ilaç verilmesi garanti edilir.

GE: Bu konuda değerli meslektaşım ve Köpek Eğitmenleri Derneği üyesi Oktay Gülsaçan ve Değerli eşi Veteriner Hekim Nil Gülsaçan’ın akademik çalışmaları bulunmaktadır. Sorundan muzdarip olanlar kendilerinden destek alabilirler.

4-) Veteriner Korkusu

Köpeklerin veterinere gitmekten korkması biraz yaygındır. Bir köpeğin veterinere gitmeye ilk kez maruz kalması genellikle garip kokuları, yeni yöntemlerle ele alınmayı, kısıtlanmayı ve aşı olmayı içerir . Köpeklerin veterinere gitmekten kolayca korkmalarına şaşmamalı.

İlgili başka bir fobi yoksa, veteriner korkusu, sadece bir köpeği veterinere muayene gerektirmeyen birkaç sosyal ziyaret için getirerek ele alınabilir. Köpeğiniz sakin kalırsa bol bol övgü ve ikram sunun.

GE: Ülkemizde oldukça yaygın bir fobidir. yazarların da dediği gibi , klinikleri sık sık ziyaret etmek, köpeğin o çevresel şartlar ve veteriner hekim uygulamaları ile ilgili olumlu deneyim kazanlamları son derece önemlidir.

5-) Arabaya Binme Korkusu

Bazı köpekler arabaya binmekten korkarlar. Bu korku genellikle araba sürmek için erken maruz kalma eksikliğinden kaynaklanır. Ayrıca arabayı hasta etmek, barınakta bırakılmak üzere arabaya binmek veya sadece veterineri ziyaret etmek için arabaya binmek gibi arabaya binmekle ilgili olumsuz deneyimlerden sonra da gelişebilir . Köpeğinizi arabaya yavaşça çekmek için ödüller ve övgüler kullanarak ve ardından küçük adımlarla gezintiye çıkmaya çalışarak köpeğinizin arabaya binme korkusunun üstesinden gelmek mümkündür . Hedefin köpek parkı veya yürüyüş gibi mutlu bir yer olduğundan ve çok uzak olmadığından emin olun.

GE: Köpeğin araç yolculuğu ile ilgili zamanında alıştırmaların yapılmaması veya araç yolculuğu sonunda olumsuz tecrübeler edinmesi , özellikle tok karnına yolculuk sonrasında istifra gibi nedenler bu korkuya yol açabilir.

6-) Merdiven Çıkma ve İnme Korkusu

Bir köpek sahibi, bir dizi adıma yaklaşırken köpeği mola verene kadar köpeğinin merdiven inip çıkma korkusu olduğunu fark etmeyebilir. Bu fobi neredeyse her zaman erken sosyalleşme ve maruz kalma eksikliğinden kaynaklanır . Küçük bir köpek yavrusu olarak adımlara maruz kalmayan bir köpek, daha sonraki yaşamlarında bir merdivenle karşılaştığında merdivenlerden yukarı ve aşağı gitme korkusu geliştirebilir. Yukarı ve aşağı basamakları bir oyuna çevirirseniz, bazı köpekler bu korkunun üstesinden gelebilir. Diğer köpeklerin, kelimenin tam anlamıyla, adım adım merdivenlerde gezinmeyi öğrenmesi gerekebilir. Bu zaman alacak ve bolca olumlu pekiştireç alacaktır.

Daha yaşlı köpekler, artrit veya diğer hareketlilik sorunları varsa merdiven kullanmak konusunda isteksiz olabilirler, bu nedenle bu davranış için tıbbi sorunları dışladığınızdan emin olun. Bir köpek geçmişte merdivenlerden kötü bir şekilde düştüyse, bu da korkunun bir nedeni olabilir.

7-) Erkeklerden Korku

Köpeklerin erkeklerden korkmasının oldukça yaygın olduğunu öğrenmek insanları şaşırtabilir. 5 Bazı durumlarda, bu korku bir erkek tarafından istismar edilmekten kaynaklanabilir. Bununla birlikte, daha çok sosyalleşme eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Erkeklerin etrafında fazla zaman geçirmemiş köpekler, daha derin seslerinden, daha büyük yapılarından ve hatta sakallarından korkabilirler.

Erkeklerden korkan köpekler, tehdit edici olmayan bir şekilde erkeklere karşı yavaş yavaş duyarsızlaştırılmalıdır. Korkunç bir köpeğin, bu korkunun bir sonucu olarak birisini hırlayacağını, kırabileceğini veya ısırabileceğini unutmayın. Köpeğinizi dikkatlice bir mesafeden erkeklere maruz bırakın. Erkeklerin göz teması kurmamasını veya köpeğinize yaklaşmaya çalışmamasını sağlayın. Köpeğinizin bu korkuyu yenmesi zaman alabilir.

😎 Yabancı Korkusu

Yabancılardan korkma, erkeklerden korkmaya benzer, ancak bu durumda, bir köpek tanımadığı birinden korkabilir . Bu, üstesinden gelinmesi zor bir problem olabilir çünkü köpeğinize olası her yeni insanı kabul etmesini öğretmek imkansızdır. Köpeğinizin kendi zamanında yeni insanlara yaklaşmasına izin vermek önemlidir. Korkunç bir köpeği bir yabancıyı kabul etmeye zorlamak, bir köpeği saldırgan olmaya itebilir.

9-)Çocuk Korkusu

Köpekler, çeşitli nedenlerle çocuklardan korkarlar. En yaygın olarak, çocuklara erken maruz kalma eksikliğinden kaynaklanır. Birçok insan ebeveyn olmadan önce köpek alacak. Çocuklu bir eve bir köpek yavrusu getirmediğiniz sürece , köpeğiniz onlarla sosyalleşme fırsatı bulamayabilir. Köpeğinizi, yavruluktan başlayarak her yaştan çocuğa göstermek için elinizden gelenin en iyisini yapın.

Çocuklardan korkan köpekler, çocuklarla olumsuz deneyimler yaşamış olabilir. Bir çocuğun niyeti iyi olsa da, bir köpek sevgi tekliflerini bir tehdit olarak yorumlayabilir. Bazı köpekler, bir çocuğun seslerini veya sarsıntılı, koordine olmayan hareketlerini veya küçük boyutlarını anlamayabilir. Çocuk korkusu olan bir köpekle uğraşan köpek sahipleri , bu fobi üzerinde çalışmak için bir köpek eğitmenine veya davranışçıya danışmalıdır.

10 Belirli Nesnelerden Korkma

Bazı köpekler belirli bir nesneden korkarlar: elektrikli süpürge, tatil süsleri, çocuk oyuncağı, inşaat ekipmanı ve daha fazlası. Çoğu zaman bu tür bir korku önemli değildir, çünkü birçok nesne kolayca gözden kaybolabilir. Ancak bazı durumlarda sorunlu olabilir. Örneğin, köpeğiniz apartmanınızın dışındaki bir heykelin yanından geçmeyi reddederse veya halıyı her süpürmeniz gerektiğinde titreyen, endişeli bir karmaşaya dönüşürse . Bu durumda, köpeğinizi korktuğu nesnelerle yavaş yavaş pozitif, mutlu bir şekilde tanıştırmanız gerekebilir.

Evcil hayvanınızın hasta olduğundan şüpheleniyorsanız hemen veterinerinizi arayın. Sağlıkla ilgili sorular için, evcil hayvanınızı muayene ettikleri, evcil hayvanınızın sağlık geçmişini bildikleri ve evcil hayvanınız için en iyi önerileri yapabilecekleri için her zaman veterinerinize danışın.

Amy Bender

Amy Bender, köpeklerle profesyonel olarak çalışan on yılı aşkın deneyime sahip bir köpek eğitim uzmanı ve yazarıdır. Köpek eğitim işletmesi sahibidir ve Profesyonel Köpek Eğitmenleri Derneği üyesidir.

Anna O’Brien

Anna O’Brien, DVM, besi hayvanları, evcil hayvanlar ve egzotik hayvanları tedavi etme konusunda on yıldan fazla deneyime sahip başarılı bir veteriner ve ödüllü yazardır. Amerika Köpek Yazarları Derneği’nden Maxwell Madalyonunu kazandı. Dr. O’Brien, The Spruce Pets’in veterinerlik inceleme kurulunun bir parçasıdır.

The post On Ortak Köpek Korkusu ve Fobisi first appeared on Göktan Eker.

]]>
KÖPEK SAHİBİNİN YANINDA UYUYORSA ONU YATAĞINDAN ETMEYİ Mİ DÜŞLER? https://www.goktaneker.com/2022/05/24/kopek-sahibinin-yaninda-uyuyorsa-onu-yatagindan-etmeyi-mi-dusler/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=kopek-sahibinin-yaninda-uyuyorsa-onu-yatagindan-etmeyi-mi-dusler Tue, 24 May 2022 11:04:28 +0000 http://www.goktaneker.com/?p=3688 İlker Ünlü@Ocak 2022 Köpeğin yatakta sahibiyle uyuması konusunda farklı fikirler mevcut. Hijyen konusunda haklı endişeleri olanları saymazsak bir taraf, köpeğin bu denli ayrıcalıklı bir yeri sahibiyle her istediğinde teklifsizce paylaşmasının[...]

The post KÖPEK SAHİBİNİN YANINDA UYUYORSA ONU YATAĞINDAN ETMEYİ Mİ DÜŞLER? first appeared on Göktan Eker.

]]>
İlker Ünlü@Ocak 2022

Köpeğin yatakta sahibiyle uyuması konusunda farklı fikirler mevcut. Hijyen konusunda haklı endişeleri olanları saymazsak bir taraf, köpeğin bu denli ayrıcalıklı bir yeri sahibiyle her istediğinde teklifsizce paylaşmasının köpek-sahip ilişkisinde saygı ve itaat döngüsünü sekteye uğrayacağına inanıyor. Diğer bir grup ise köpeğiyle kurduğu bu yakın ilişkinin iki tarafa da iyi geldiğinden ve aralarındaki bağın daha yakınlaştığından gayet emin.

Daha çok pet köpek sahibi olan bu grup aynı yatağı ya da koltuğu paylaşmanın gözle görülür bir davranış problemine yol açmadığı kanısındalar. Beyan esassa buna karşı çıkmak güç. Buna ek olarak şimdiye kadar evde köpeğiyle uyuyan kişilerin daha fazla davranışsal problemle karşılaştığına dair bir çalışma da henüz yok.

İki tarafın da düşüncelerini göz önüne alacak olursak ,köpek yatağımıza girerek otoritemizi al aşağı etmeye göz koymuş bir Mata Hari* (*Birinci Dünya Savaşında Alman hükümeti için çalıştığı için idam edilen çok çekici bir kadın casus)mi?

Yoksa aynı yastığa baş koymak evcilleştirildiği günden beri köpeğin insanla kurduğu yakınlığın zirve noktası mı?


Dominantlık/Alfa Teorisi

Köpeklerin ataları kurtlarla tamamiyle aynı sosyal yapıya sahip oldukları ve günlük hayatımızda benzer bir hiyerarşik yapının sağlanması aracılığıyla, dengeli bir insan-köpek ilişkisine ulaşabileceği fikri aslında 50 yıl kadar önce yapılmış yanlış bir gözleme dayanıyor. Farklı gruplardan bir araya getirilmiş tutsak kurtları gözlemleyen İsviçreli zoolog Rudolf Schenkel 1947 yılında kurt sürülerinin baskın bir alfa kurt tarafından kontrol edildiğini söylemis ve astlarının her an kontrolü ele geçirmek üzere onun zayıflığını gözleyen sürü üyeleri olarak tanımlamıştı. Böylece alfa kurt her daim diğerlerine göz dağı vermek zorunda kalan gayet stresli bir ortamın yönetiminden sorumluydu.

Bu yanlış gözlemin sonucunda ortaya atılan Dominantlık/Alfa Teorisi gelecek onlarca yıl boyunca insanın da kendi sürüsünün lideri olarak köpeği davranışsal olarak baskılayarak kontrolü altında tutması gerektiği bilgisini yaygınlaştırdı. Bu teoriye göre köpek her an sahibinin zayıf anını kollayıp gözünü onun yerine dikmiş gizli fırsatçılardı.

Öncelikle belirtmek gerekiyor ki köpekler sürü hayvanlarıdır. Tabii her sürünün içinde de bir lider yani 'alfa' vardır.

Daha sonra NatGeo’da ‘Köpekler Fısıldayan Adam’ adıyla Cesar Milan’ın tüm dünyaya tanıttığı bu teori televizyon izleyicileri tarafından sorgusuz sualsiz kabul görerek yaygınlaştı. Kurtların sürü yapısı Halbuki doğada kurt sürüleri akraba gruplarından oluşurlar. Kafeslerdeki gibi zorla bir araya gelip kaynaklar için agresyona dayalı bir hiyerarşiye ihtiyaçları yoktur.

Anne ve baba kurt doğal olarak liderlik pozisyonuna sahiptirler çünkü diğer üyeleri zaten çocukları ve çok yakın akrabalarından oluşur. Aile içi çiftleşme gerçekleşmemesi için düzenli aralıklarla erişkinliğe ulaşan gençler sürüden ayrılıp kendi sürülerini kurarlar.

Lider anne ve baba diğerlerini düzen içinde tutma ve kaynakların kontrolünü sağlamada agresif algılanabilecek bir beden dilini ritüelistik bir şekilde sık sık kullanması onların birer diktatör oldukları anlamına gelmez. Hiyerarşide alt sırada olan bireyler liderlik hayali kuracak olurlarsa aslında anne-babalarını al aşağı etmek zorundadırlar. Bundan elde edebilecekleri en büyük ayrıcalık çiftleşme hakkıdır.

Sürünün selameti açısından kardeşleri ve yakın kuzenleriyle çiftleşerek uzun vadede ne kazançları olabilir ki? Bu nedenle kendi ailesini kurmak isteyen sürüyü ele geçirmek değil ondan ayrılmak zorundadır. Lider anne ve baba kurtun görevi sürüyü güvende tutacak organizasyonu yapmak, avları planlamak ve eldeki kaynakları herkesin yeri ve sırasını bildiği bir sosyal ortamda paylaşmaktır. Kurt sürülerinde uzun yıllar yanlış anlaşılmış bu sosyal yapı, köpeklerin doğuştan Ödüpal Kompleksle** doğmuş ve onlara yuvalarını açmış insancıkları alaşağı etmeye programlanmış
hin yaratıklar olarak görmemize neden olmuştur. (** Freudyen teoriye göre her erkek çocuk, 4 yaş civasında annesine aşıktır ve kendi babasını bertaraf etme isteğine sahiptir. Tersi Elektra Kompleksi.)


Köpeklerde Sürü Algısı

Köpek sürüleri ise kurtlara göre çok daha gevşek bağlarla bağlanmaktadır. Başı boş köpeklerin sosyal yaşamları üzerinde yapılan gözlemlerde köpekler geçici gruplar oluşturmakta, sık sık bu gruplar çeşitli nedenlerle dağılmakta, başka kombinasyonlarda bir araya gelmektedir.


Aralarında katii bir lider olmadığından örneğin üreme döneminde dişi köpek birden fazla erkekle çiftleşebilmektedir. Yavruları sürüsüyle değil kendi başına yetiştirmeyi seçer. Baba ya da akrabaların yuvaya yiyecek getirerek onları hayatta tutmaya çalışmaları gözlemlenmez. Aynı evde yaşayan köpekler arasında dişilerin doğmuş yavrulara yiyecek kusarak
beslenmelerine destek oldukları görülse de anne, normal hayatta buna güvenerek üremez.


Bu dinamik, köpeklerin kurdukları sosyal birlikteliklerde ataları kurtlarla aynı dinamiklere sahip olmadıklarını gözler önüne sermektedir.
Klasik Dominantlık/Alfa Teorisi yanlış yapılandırıldığını ortaya koyduğumuza göre köpeğimizle uyumlu bir ilişki nasıl kurmalıyız ki ayak ucumuzda yatması sorun teşkil etmesin sorusuna yanit arayabiliriz.
Bir konuda herkes haklı tabii ki: köpekler fırsatçı yaratıklardır! Buna mecburdurlar çünkü hem ataları kurtlar hem de yaban köpekleri hayatta kalmak için her küçük fırsatı gole çevirmeye programlanarak günümüze gelmişlerdir. Bu nedenle evde sizi tahtınızdan edip kontrolü ele
geçirmeye çalışan ‘içten pazarlıklı’ bir dört ayaklıyla yaşadığımızı kendimizi ikna etmeden önce bu bilgiyi, fırsatları avantaja dönüştürerek hayatta kalarak evrilmiş bir türle karşı karşıya olduğumuz gerçeğiyle değiştirmemiz gerekiyor.

Bu aşamaların ardından yapılması gereken bir diğer şey ise köpeğinizin size güvenmesini sağlamaktır.

Köpek de aslına bakarsanız her ne kadar gece ve gündüz kadar farklı oldukları söylense de aynen bir kedi gibi sizle olan ilişkisinde mümkün olan en üst düzeyde faydalanmak ister. Kediden farkı bunu aynı zamanda bizle bir aile yaşamı içinde bir ‘takım çalışması’ halinde yapmaya hevesli olması. Köpeği insanın en yakın dostu olmasına imkan tanıyan iççgüdüler de işte bunlardir. Bize düşen bu takım çalışmasını karşılıklı uyumu gözeterek mümkün mertebe yönetebilmektir.


Lider olmak diktatör olmak değildir!


Yönetici olmak ya da liderlik ile alfa tutumun, Dominantlık Teorisi altında aynı seymiş gibi pazarlandığı geçmiş 50 yıldan sonra eldeki yeni bilgilerle bu takım çalışmasını artık daha net tanımlayabiliyoruz.


Köpek yetiştirmeyi çocuk yetiştirmeye benzetmek yanlış olmaz. İkisi de büyük ölçüde aynı temeller üzerine oturmakta. Disiplinsiz bir şekilde tüm kaynaklara hakkı olduğunu düşünen bir çocuk neyse her istediğine sevgi adı altında kolayca ulaşan köpek de aynı şeydir.


Ebevenylerine posta koyan ve bunun sonuçlarıyla yüzleşmeyen çocuk neyse istemediği birşey nedeniyle sahibini ya da aile üyelerini tehdit edebileceğini sanan bir köpek aynı kategoridedir. Çocuklar hayatta kalmaya programlanmış ancak bu yetilerden yoksun yaratıklar olarak ben
merkezci bir doğayla doğarlar. İstemek, istediğinde ısrarcı olmak doğalarında olduğundan ebevenyleri sayesinde ihtiyaçlarına ulaşmaları ama bu sürecin disiplinli bir sosyal birliktelik içinde adil ve makul bir şekilde yapılandırılması gerekmektedir.

Köpeklerde de aynı!
Köpekler istediklerini elde etmek için sanıldığı gibi her zaman tehdit edici bir vücut dili kullandıkları zaman değil aynı zamanda aşırı şirinliği ve oyunu kullandıkları zaman da bizleri maniple ediyor olabilirler. Her akşam dışarı çıkma saatinde kayısını ağzında getirip kucağınıza bırakan köpek size dört ayaklı bir dahi gibi gelebilir ama bu davranışın istediğini elde etmek için ağlayan bir çocuktan aslında çok da farkı yoktur. Ağlamaklı gözlerle elinizdeki yiyeceğe bakan bir köpek yüreğinizin yağlarını eritebilir ama her zaman şu sorunun cevabını sorgulamanızı tavsiye ederim: benim davranışlarımı ne kadarını maniple etmesine izin veriyorum?

Ne yapmalı?


Temel prensip, köpeğin hayatında onun için önemli olan herşeyin sizin kontrolünüzde olması ve bir diktatör olarak değil ancak adil bir lider olarak köpeğinizin bunlara ulaşımını kontrol etmenizdir. Bunun karşılığında köpeğinizin sizin için çalışması tamamlayıcı ikinci prensiptir.

Yattığı yerden sürekli ilgi, ödül maması, oyuncak ve park gezilerine boğulan bir köpek tıpkı ilgi arsızı çocuklar gibi aşırı talepkar tavırlarıyla bunun suyunu çıkaracaktır. İstediği, istediği zaman gerçekleşmeyen çocuk neyse aynı durumdaki köpek de benzer aksi, hatta tehditkar tepkiler verebilir.

Bu noktaya kadar gelmesine izin verilmişse işlerin tekrar rayına sokulması, liderlik anlayışının ve köpeğinizle kurduğunuz sosyal yapının tekrar gözden geçirilmesine bağlıdır.


Bırakın köpeğiniz istediğine ulaşmak için en basit haliyle sizin için çalışsın. Bunu adil bir liderlik tutumuyla gerçekleştirdiğinizde aranızdaki ilişki sevgi ve güvene dayalı bir takım çalışmasına dönüşecektir. Bu yöntem, ayrıca, köpeğinize sizin rehberliğinizde gerçekleşen bu takım çalışmasının onun yaşamına düzen, güvenlik ve sevgi getirdiği mesajı vermenin en sağlıklı
yoludur. Takip edilmeye değer o adil lider olmayı öğrenmeniz gerekmektedir.


Nasıl bir lider?


Uzun süre lider olmayı aşırı baskıcı, korkulan ve zorbalık yapan bir figürün gazabından kurtulmak için astların itaati üzerinden tanımladık. Halbuki liderden korkulduğunda korkunun ulaşamayacağı mesafede astlar kendi isteklerini öncelikleri haline getirirler. Burada güven ilişkisinden bahsedilemez. Bu nedenle dünya çapında büyük şirketler psikolojik teorilerle desteklenmiş modern liderlik eğitimlerine büyük paralar ödeyerek üretkenliği ve şirket içindeki uyumu arttırmaya çalışmaktalar. O maaşa gereksinimi olan insanları adeta değersizleştirerek ast-üst ilişkisini kurmak artık eski dünyanın tiranlarının gölgeleri.


Ne köpeğe ne de çocuğa her istediğinde her istediğini vererek sizi sevmesini ya da saygı duymasını sağlayamazsınız. Her ikisi için de hayatta değerli olan şeylerin kontrolü sizde olmalı ve bunun için onlardan belirli davranış kalıplarını sergilemeleri beklenmelidir.


Köpeğinizin yemek saati mi geldi? Sızlanıp sizi ayağa kaldırıyorsa sizi o kontrol ediyor demektir. Sabredip susmasını ya da dikkatinin dağalmasını bekledikten sonra sizin seçtiğiniz zamanda kalkıp mama kabına gitmeniz ilk adım; yemeğe başlamadan önce oturup bekletmeniz ve sizin izninizle yemeğe başlaması ikinci adımdır. Bu noktada köpeğinize sizle çalışmanın ve size güvenmenin faydasını her gün düzenli olarak pekiştirmiş olursunuz.

Ağzında topuyla hevesle yanınıza geldi ve tam filmin ortasında kucağınıza bırakıverdi. Oyunu/avı başlatan lider olarak bu kararı kimin vermesi gerektiğini düşünün. Gün içinde uygun zamanlarda oyunun başlatıcısı ve bitiricisi siz olun. Bunun dışındaki zamanlarda (günlük egzersiz ihtiyacı karşılanmış) köpek dinlenebilir ya da kendi oyuncağıyla kendini meşgul
edebilir olmalıdır. Eğer gerçekten de oyun saatiyse oyun fikrini ortaya atan siz olduğunuz kanısı uyandırarak sizin kararlarınıza saygı duymayı ve sizin eğlenceli liderliğinizin takipçisi olmanın keyfini yaşamasını sağlayabilirsiniz.

Gelelim başlangıçtaki sorumuza: köpeğimizi yatağımıza alalım mı? Almayalım mı? Lider sizsiniz. Bir davranış problemi yaşamıyorsanız herşey sizin kontrolünüzde gidiyor demektir.

Günlük yaşamınızda köpeğinizin sizi takmamaya başladığı anların sayısı artıyorsa bunu yatakta ya da koltukta köpeğinizin sizle kıvrılıp uyumasına izin vermenizden çok, bütün günlük rutininizi gözden geçirmeniz gerekmektedir. Köpeğin karar verici olduğu ortamlarda, gece nerde yattığından çok sizi gün içinde ne kadar maniple etmesine izin verdiginiz ve ek olarak günlük egzersiz ihtiyacının ne kadarının düzenli olarak karşılandığı sorularına cevap aranmalıdır.


Kaynakların kontrollü dağıtımında nerede hata yapıyor, nerede köpeğinizin sizin adınıza karar vermesine izin veriyorsanız o alanlara odaklanın. Ek olarak itaat eğitimine geri dönerek sizle işbirliği yaparak sizin liderliğinizin takipçisi olmasının faydalarını ona hatırlatın. Ona yeni
numaralar öğreterek ilişkinize yeni heyecanlar da katabilirsiniz.

Son olarak bu kadar anlatının içinde hiç bir yerde öfkeden, kızgınlıktan, köpeğe fiziksel cezadan bahsetmediğimi fark etmişsinizdir. Çünkü köpek içgüdüsel olarak bir zorbayla bir liderin aynı kişiler olmadığını kolaylıkla hissedebilir. Gazabınızdan kaçmak için köpeğinize boyun eğmeyi
öğretmek liderlik vasfına girmez.

The post KÖPEK SAHİBİNİN YANINDA UYUYORSA ONU YATAĞINDAN ETMEYİ Mİ DÜŞLER? first appeared on Göktan Eker.

]]>
Askeri ve Polis Köpekleri Eğitim Uzmanı Göktan Eker, Haberler.com stüdyosunda Melis Yaşar’ın konuğu oldu. https://www.goktaneker.com/2022/05/21/askeri-ve-polis-kopekleri-egitim-uzmani-goktan-eker-haberler-com-studyosunda-melis-yasarin-konugu-oldu/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=askeri-ve-polis-kopekleri-egitim-uzmani-goktan-eker-haberler-com-studyosunda-melis-yasarin-konugu-oldu Sat, 21 May 2022 16:39:56 +0000 http://www.goktaneker.com/?p=3652 Askeri ve Polis Köpekleri Eğitim Uzmanı Göktan Eker, Haberler.com stüdyosunda Melis Yaşar’ın konuğu oldu. Eker, görev köpeklerinin eğitimi ve #köpekkorkusu hakkında konuştu. 00:00 Giriş 01:03 Göktan Eker kimdir? 02:26#Köpekeğitmeni nasıl[...]

The post Askeri ve Polis Köpekleri Eğitim Uzmanı Göktan Eker, Haberler.com stüdyosunda Melis Yaşar’ın konuğu oldu. first appeared on Göktan Eker.

]]>

Askeri ve Polis Köpekleri Eğitim Uzmanı Göktan Eker, Haberler.com stüdyosunda Melis Yaşar’ın konuğu oldu. Eker, görev köpeklerinin eğitimi ve #köpekkorkusu hakkında konuştu.

00:00 Giriş

01:03 Göktan Eker kimdir?

02:26#Köpekeğitmeni nasıl olunur?

03:57 “Çok fazla köpek ırkı çeşitliliği görüyoruz”

06:40 Görev köpeklerinin eğitimi nasıl gerçekleşiyor?

07:13 “Köpeğe ilk önce oyuncağını bulmayı öğretiyoruz”

08:26 “Türkiye’de 11 tane sertifikalı arama kurtarma köpeği var”

11:13#Pitbull yasaklandı fakat köpeklerin insanlara saldırmasında ciddi bir düşüş yok”

17:03 “Köpeklerde kontrolsüz üreme kırsal alanlarda oluyor”

20:52 “Köpeklerden kaçmaya çalışırken trafik kazası geçirenlerin sayısı arttı”

21:35 “Ani hareketler ve çığlıklar köpeklerin mücadele ve avlanma güdüsünü tetikler”

23:03 “İnsanın beden dilindeki korku köpekler için tehdit oluşturuyor” 24:55 “Köpekle aramızdaki optik görüntüyü kesmek için bariyer uygulamasını kullanıyoruz”

27:45 “Deprem öncesi ya da esnasında sezgisel tepkileri köpeklerde çok görüyoruz”

The post Askeri ve Polis Köpekleri Eğitim Uzmanı Göktan Eker, Haberler.com stüdyosunda Melis Yaşar’ın konuğu oldu. first appeared on Göktan Eker.

]]>
Psikolojiye Göre Evcil Hayvanlarımıza “Çocuğum!” Diyecek Kadar Bağlanmamızın Ardında Yatan Sebepler https://www.goktaneker.com/2022/05/17/psikolojiye-gore-evcil-hayvanlarimiza-cocugum-diyecek-kadar-baglanmamizin-ardinda-yatan-sebepler/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=psikolojiye-gore-evcil-hayvanlarimiza-cocugum-diyecek-kadar-baglanmamizin-ardinda-yatan-sebepler Tue, 17 May 2022 06:23:06 +0000 http://www.goktaneker.com/?p=3589 https://www.webtekno.com/evcil-hayvanlara-yavrum-demek-h122723.html 2018 yılında yapılan bir araştırmaya göre evcil hayvan sahiplerinin %85’i heteroseksüel kadınlardan oluşuyor. Araştırmanın sonuçlarına göre; bu kişilerin, eğer kendi biyolojik çocukları yoksa, evcil hayvanlarından bahsederken “yavrum, çocuğum” ifadelerini[...]

The post Psikolojiye Göre Evcil Hayvanlarımıza “Çocuğum!” Diyecek Kadar Bağlanmamızın Ardında Yatan Sebepler first appeared on Göktan Eker.

]]>
https://www.webtekno.com/evcil-hayvanlara-yavrum-demek-h122723.html

2018 yılında yapılan bir araştırmaya göre evcil hayvan sahiplerinin %85’i heteroseksüel kadınlardan oluşuyor. Araştırmanın sonuçlarına göre; bu kişilerin, eğer kendi biyolojik çocukları yoksa, evcil hayvanlarından bahsederken “yavrum, çocuğum” ifadelerini daha sık kullandığı görülmüş.

Antropolog Shelly Volsche’un bir araştırmasında dile getirdiği üzere son yıllarda, evcil hayvanlara olan ilgi artmış durumda. Artan ilgiyle beraber hayvanları sevme şeklimiz de evrilmiş gibi duruyor; çünkü online platformlarda ve hayvan sahiplendirme sayfalarında “Ben onun annesiyim“, “Ben onun babasıyım“, “Öz çocuğum olsa anca bu kadar severdim”, “Oğlum”, “Kızım” gibi söylemleri sık duyar olduk.

İnsan ilişkilerini tanımlamak için kullanılan bu kavramlar, insanların evcil hayvanlar ile olan ilişkilerini tanımlamak için de kullanılmaya başlanınca online platformlarda yanlış anlaşılmalar ortaya çıkabiliyor.

Ortaya çıkan yanlış anlaşılmalarla beraber, bu durumu daha ileri bir seviyeye taşıyan ve gerçekten de kendi çocuğu gibi gören bir kitle de mevcut gibi duruyor. İnsanların neden hayvanlarla bu kadar yakın bir bağ kurduğuyla ilgili farklı mecralarda farklı teoriler mevcut. Bu teorilerden bazıları ise şunlar: 

  • Hayvan yavruları insan yavrularının yerini mi alıyor?
  • İnsanlar bağ kurma ihtiyacını hayvanlarla mı gideriyor?
  • İnsanların bu davranışları hayvanların doğasını mı değiştiriyor?

Hayvan yavruları insan yavrularının yerini mi alıyor?

köpek sevgisi

İnsan ve hayvan ilişkileri üzerine çalışan bilim insanları, bilimde yeni bir alanın keşfini sağladılar: Antrozooloji (Anthrozoology). Bu alanda çalışan evrimci antropolog Sarah Hrdy, 2009’da, kendi türünden olmayan canlıların yavrularının bakımını üstlenmenin insanlara has bir özellik olduğunu belirttikten sonra bunun antropologlar ve biyologlar arasında alloparenting olarak bilindiğini de aktardı.

Bu anlayışa göre insanlar bu çağda kendi yavruları yerine hayvanların yavrularını koyuyor olabilir. Çünkü evcil hayvanın bakımını üstlenmek bir çocuk yetiştirmeye kıyasla daha az zaman, maliyet  ve emek gerektirir. Bununla beraber insanın duygusal ihtiyaçlarını (sevgi, ilgi, bağ kurma vb.) gidermenin yeni bir yolu da olabilir.

İnsanlar bağ kurma ihtiyacını hayvanlarla mı gideriyor?

Bağlanma kuramının kurucularından olan Psikolog John Bowbly’ye göre insan ilk güvenli bağlanmasını kendisine bakım veren kişiyle, çoğu zaman annesiyle kurar. Bu, 2 yaşına kadar devam eder. Ergenlikte bu bağ arkadaşlarla kurulurken yetişkinlikte ise romantik ilişkilere evrilir. Dolayısıyla bu bağ kurma ihtiyacı sürekli devam eder. Bu teoriyi dillendiren kişilere göre insanlar birbirlerine karşı güven problemi yaşadıkları ve birbirleriyle bağ kurmak istemedikleri için kendilerine ihanet edemeyecek canlılar olan hayvanlara yönelmiş olabilirler. 

hachi

Ayrıca hayvanlar kontrol edebildiğimiz canlılar oldukları için gelecek korkumuzu da yatıştırıyor olabilirler: Evcil hayvanlar yaşlansalar da değişmezler ve istediğimiz tutarlılığı sağlarlar. Her gün eve geldiğimizde bizi görmekten mutlu olurlar, ilgimizi beklerler, bize sevgi vermeye hazırdırlar. Hatta biz öldükten sonra bile bizi sevmeye devam edebilirler. Tıpkı ölen sahibinin ardından 15 yıl boyunca onu her akşam beklediği metro istasyonunda aynı saatte bekleyen Hachi gibi. Hachi: Bir Köpeğin Hikayesi (Hachiko: A Dog’s Tale) filminde, Hachi her sabah sahibiyle beraber metro istasyonuna kadar yürür, akşam da onun geleceği saatlerde tekrar metro istasyonuna gelip onu bekler ve beraber evlerine dönerler. Sahibi öldüğünde de, kendisi de ölene kadar buna devam eder.

İnsanların bu davranışları hayvanların doğasını değiştiriyor olabilir mi?

Bu teoriye göre hayvanlar insan olmadıkları için onları seviyoruz. Kendimizde ve başkalarında görmek istediğimiz şeyleri onlara yansıtıyoruz. Onların gerçekten hayvan -vahşi, doğal- olmalarını istemiyor ve bizim gibi bir insan olmalarını ama daha statik ve öngörülebilir olmalarını istiyor olabiliriz. 

Hatta bu yüzden  onlara banyo yaptırıp, kıyafetler almış, onlara kendi evimizi açmış olabiliriz. Yalnızlık korkumuzu da onlarla yenmeye çalışıyoruzdur belki de.

köpek

The post Psikolojiye Göre Evcil Hayvanlarımıza “Çocuğum!” Diyecek Kadar Bağlanmamızın Ardında Yatan Sebepler first appeared on Göktan Eker.

]]>
KÖPEK-İNSAN GELİŞİMSEL KARŞILAŞTIRMA https://www.goktaneker.com/2022/04/08/kopek-insan-gelisimsel-karsilastirma/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=kopek-insan-gelisimsel-karsilastirma Fri, 08 Apr 2022 16:51:40 +0000 http://www.goktaneker.com/?p=3558 *4P1K Dergisi için Uzman Psikolog Aylin EKE ile yaptığımız söyleşi -Aylincim hoş geldin, okurlarımız aslında seni çok iyi tanıyor , ancak birlikte yürüttüğümüz çalışmalar kapsamında senden tekrar bir hatırlatma rica[...]

The post KÖPEK-İNSAN GELİŞİMSEL KARŞILAŞTIRMA first appeared on Göktan Eker.

]]>
*4P1K Dergisi için Uzman Psikolog Aylin EKE ile yaptığımız söyleşi

-Aylincim hoş geldin, okurlarımız aslında seni çok iyi tanıyor , ancak birlikte yürüttüğümüz çalışmalar kapsamında senden tekrar bir hatırlatma rica edeceğim.

-Merhaba abicim tabii ki memnuniyetle, ben Aylin Eke, uzman psikolog olarak çocuk ve evcil hayvanlarla ilgili çalışmalar yürütüyorum. Aynı zamanda seminerler verip eğitimlere katılıyorum. Lisans eğitimimi FMV Işık Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde, yüksek lisansımı da Maltepe Üniversitesi Gelişim Psikolojisi alanında tamamladım. Çocukluğumdan beri hayvanlarla iç içe bir yaşantım var. Bireyin kendinden başka bir canlı ile hayatı paylaşırken destek alabileceğini, kendini yalnız hissetmemesi onun için oldukça önemlidir. Bireyin bir köpekle veya kedi ile yaşamaya ne kadar uygun bir hayat düzeni var, eve yeni bir üye geldiğinde nasıl davranılmalı, köpeğin fiziksel ve mental ihtiyaçları gerçekten yeterli derecede karşılanıyor mu? gibi konularda uzman olarak bireylere evcil hayvanları ile ortak yaşam konusunda destek olmaktayım. Aynı zamanda; Türk Psikologlar Derneği, Köpek Eğitmenleri Derneği (KÖPED) ve Çak Bi Pati Derneği üyesiyim. Aynı zamanda  KÖPED bünyesinde terapi köpekleri komisyonunda görev alıyorum. Bu konuda Terapi Köpekleri ile ilgili bir sertifikasyon çalışması yürütüyoruz.

-Köpek eğitmenliği kurslarımızda verdiğin derslerden birinde kullandığın bir kelime var biyopsikososyal, bu kavramı biraz açarak başlayalım ne dersin ?

-İnsan, biyopsikososyal bir varlık. Peki ne demek tam olarak biyopsikososyal? Kişilik gelişimimizde biyolojik, sosyokültürel ve psikolojik etkiler oldukça önemlidir. Biraz daha açacak olursak eğer; biyolojik faktörler dediğimizde bireysel farklılıklarımız, beyin yapımız ve kimyamız, evrim sürecimizi kapsayan faktörler; toplumsal roller, beklentiler ve normal/anormal kavramları sosyokültürel faktörleri ve son olarak stres, travma, öğrenilmiş çaresizlik, duygu düzenleme ve anılarımız kavramları da psikolojik faktörlerin altında incelenmektedir ve her birinin kişiliğimizin gelişiminde önemli bir rolü vardır.

Peki ya köpek gelişiminde nasıl oluyor bu süreç dediğimizde, tıpkı bizler gibi köpekler de sosyal varlıklardır ve gelişimleri belirli evrelerden oluşur. Gelişim dediğimiz olgu, aslında anne karnından itibaren başlayan ve ölüme kadar uzanan bir süreç. Gelişim psikolojsi ise, psikoloji biliminin çeşitli alt dallarından biri olup, anne karnından başlayıp ölüme kadar uzanan süreç içerisindeki davranış ve değişimleri inceleyen bir alt bilim dalı olarak kısaca tanımlayabiliriz. 

-Anlattıklarından hareketle hayat adına hem insan hem de köpek için sosyalleşme son derece önemli o zaman.

-Sağlıklı bir gelişim için hem bizler hem de köpekler için sağlıklı bir sosyalleşme ortamı içerisinde yer almamız gerekiyor. Her bir gelişim evresinin sağlıklı tamamlanabilmesi için başta sosyalleşme olmak üzere pek çok parametre de gerçekleşmeli. Sosyal bir varlık olduğumuz için kendimizi gerçekleştirebilmek adına başkalarıyla iletişim içerisinde olmamız, hem kişilik hem de sosyal gelişimimiz için oldukça önemli. 

J. Bowlby ve ekibi tarafından detaylıca incelenmeye başlanan bağlanma süreçlerinin aslında düşündüğümüzden çok daha derin bir anlamı var. Sosyal bir canlı olarak iletişim içerisinde olmak kendimizi gerçekleştirme adına hem bizler hem de hayvanlar adına önemli bir adımdır. Dolayısıyla, insanın hayvanla ilişkisi bir nevi kendine yaptığı bir yatırım olarak değerlendirilebilir. Aynı dili konuşmadan kendini anlatırken karşındakini de anlayabilmek için ilk önce o güven duygusuna ihtiyacımız var, sonraki adım da sevgi bağını güçlendirmek.

– Harika, peki sosyalleşme ile başladık, sonraki süreç nasıl işliyor ?

Gelişim evrelerini biraz daha detaylandırmak gerekirse, insanda fizyolojik gelişim basamakları özetle yatma, emekleme, ayaklanma, yürüme, koşma, zıplama ve tırmanma olarak sıralanabilmektedir. Bunu tuvalet alışkanlığı kazanma, bireyselleşme-ayrışma, sosyalleşme, kendi kendine vakit geçirme diye diğer basamaklar takip etmektedir.  Bahsettiğimiz gelişim evresini tamamlama aslında burada somut olarak karşımıza çıkıyor. Her bir evre tamamlanmadan diğerini yapmak konusunda zorlanabiliyor birey. Bu yüzden hazır bulunuşluk özellikle öğrenme söz konusu olduğunda bir hayli önemli.

Köpeklerde fizyolojik gelişim basamaklarına baktığımız zaman benzer bir sıralamayı burada da gördüğümüzü söylersek pek de yanlış olmaz; gözlerin açılması, yatma, emekleme, ayaklanma, yürüme, koşma, saklanma ve zıplama diye devam eder. Tuvalet alışkanlığı edinme, sosyalleşme, bireyselleşme, yalnız kaldığında kendini oyalayabilme gibi diğer basamakları tamamlamaya devam eder.

Gallahue’nin (1982) piramit modeline baktığımız zaman; 4ay-1yaş arası refleks hareketler dönemi, 1-2 yaş arasu-ı ilkel hareketler dönemi, 2-3/4-5/6-7 yaş dönemleri temel hareket dönemi, 7-10/11-13/14 yaş ve üstü spor hareketleri dönemi olarak ayrılmıştır. Ayrıca ilk kontrol evresi, reflekslerin ortadan kalktığı evre olarak tanımlanır.

Köpeklerde benzer bir gelişim piramit modelinden bahsedecek olursak; 0-6ay arası bebeklik dönemi, 6ay-1yaş arası yavruluk dönemi, 1,5-4yaş arası gençlik dönemi, 4-8 yaş arası olgunluk/yetişkinlik dönemi, 8 yaş ve sonrası ise yaşlılık dönemi şeklinde tanımlanabilir.

-Bu insan ile köpek arasında bir paralellik olduğunu gösterdiği gibi, farklılıklarımızın da altını çizen bir durum anladığım kadarı ile.

Kesinlikle , bununla birlikte davranışsal ve duygusal gelişime bakacak olursak, ilk önce davranışın tanımı ile başlamak isterim. Davranış aslında bir uyarana karşı verilen yanıttır. Davranışların oluşumunda genetik ve çevre faktörü oldukça önemli olmakla birlikte mizaç yapılarının da etkisi büyüktür. Duyusal kapasiteler davranış modelinin oluşumunda önemli bir rol oynar. Bunun yanı sıra öğrenme ve motivasyon süreçleri ile duyu sistemleri davranışın oluşma sürecinde atlanılmaması, değerlendirilmesi gereken önemli değişkenlerdir. Ek olarak, sinir sistemi ve hormonların da davranış ve duyusal gelişiminde önemli bir rol oynadığını söylemek mümkündür. Canlı olarak hayatta kalma iç güdümüz oldukça yoğundur ve (savaş-kaç-don) temel savunma mekanizmalarımız ile hayatta kalma içgüdümüzü koruruz. Tüm bu bilgileri toparlayacak olursak eğer, genel gelişim evrelerinden bahsediyor olsak bile tıpkı çocuk gibi köpeğin de gelişim evreleri kendine özgüdür, her biri parmak izi kadar özeldir. Mizaç, yaşanılan aile ortamı, çevre, doğum anı gibi gelişimi etkileyen pek çok faktör mevcuttur.

-Harika bilgiler, aslında verdiğin değerli bilgiler ile köpeği insanlaştıma konusunda köpek sahiplerinin yaptığı temel yanlışları da vurgulamış oldun.

– Çok doğru , köpeğin insanlaştırılması , köpeğin gelişim sürecinde onun doğasına aykırı bir çok etken yaratılmasına sebeb oluyor, ayrıca fiziksel, davranışsal ve psikolojik gelişim basamaklarını anlattığımızda  aklımıza peki bunca ortak noktamız varken duygularımız da ne derece ortak? Diye bir soru belirebilir. Köpeklerin zihinsel ve bilişsel süreçlerinin de oldukça zengin olduğunu söylemek mümkün. Duyguları oluşturan beyin-sinir yapıları ile hormonlar da oldukça benzerlik göstermektedir. Sevgi ve şefkat duygularını uyandıran en önemli hormonlardan olan oksitoksin başta olmak üzere; nörolojik ve kimyasal olarak da benzerliklerimiz var.:)

-İnsanların duygularına baktığımız zaman hepimiz her zaman aynı duyguları hissetmiyor veya yaşamıyor olabiliriz. Duygu durumumuz değişkenlik gösterebilmektedir. Bu köpekler için de geçerli anladığım kadarı ile. Sürekli benzer bir duygu sürecinde olmayabilirler, tıpkı bizler gibi.

– Her canlı gibi onlar da değişken, ancak insanda duygusal gelişimin; bebek ve çocuklarda duygu kapasitesinin daha kısıtlı olduğunu, yaş aldıkça ve geliştikçe arttığını söyleyebiliriz. Bir başka deyişle, çocuklarda büyüme gerçekleştikçe daha kompleks bir duygulanma yapısı oluşuyor. Ancak yapılan araştırmalara baktığımızda köpeklerin duygusal gelişimi 2-2,5 yaşındaki çocuğun duyguları halinde durduğu sonuçlarını görmekteyiz. Bu da aslında köpeklerin temel duyguları hissedebildiğini göstermektedir. Temel duygular dediğimizde ise bahsettiğimiz; mutluluk, korku, öfke, memnuniyetsizlik ve nefret olarak tanımlayabiliriz. Ancak köpekler bu duyguların ötesinde suçluluk, gurur, utanç gibi daha kompleks duyguları hissedemiyor. Burada gözlemlenen durum aslında korkunun basit bir formu (verilen tepkiyi bildiği için cezalandırma korkusunu yaşıyor, suçluluk değil).

-Çok önemli bir noktaya geldik, çoğu insan köpeğinin yanlış davranışları karşısında verdikleri tepkiyi, hatasını anladı, utandı diye tanımlıyor ki sayende bunun böyle olmadığını da anlamış bulunuyoruz.

-Çocuklarda utanma, gurur gibi daha kompleks duygular yaklaşık 3 yaşından sonra ortaya çıkmaya başlıyor; suçluluk 3,5-4yaş, kibir ise 4-5 yaştan itibaren ortaya çıkıyor ve duygusal öğrenme gelişimi ömür boyu sürüyor. Köpeklerde ise duygusal gelişim bize göre çok daha kısa bir sürede tamamlanıyor, ırksal gelişim ve olgunlaşma süreçlerine göre değişiklik gösterebiliyor olsa da insanlardaki 2-2,5 yaş civarındaki sınırda kaldıklarını belirtiyor araştırmalar.

-Bu değerli bilgiler için çok  teşekkür ederim , biraz karşılıklı gelişimsel benzerlikleri ve farklılıkları anlattıktan sonra davranışa gelelim istersen.

-Hem insan hem de köpek davranışını etkileyen faktörlere baktığımız zaman; genetik ve çevresel faktörler, iç ve dış uyaranlar (fizyoloji), öğrenme süreçleri (koşullanma/gözlem yoluyla/taklit etme/sosyal öğrenme), duyu sistemleri, motivasyon, yaşanılan aile ortamı ve hazır bulunuşluk gibi pek çok parametrenin etkilediğini söylemeliyiz. Dolayısıyla aslında davranışın oluşumu ve öğrenilmesi aslında bir anda olan bir durum değil, bol tekrar ve pratik yapılması gereken, emek isteyen bir süreç.

-Köpek eğitmenliği kurslarına katılan arkadaşlarımıza anlattığımız devamlılık/tutarlılık/kararlılık prensiplerine de bu bağlamda bakmak gerekiyor zaten. İstenmeyen davranışlarla ilgili nasıl bir yaklaşım içerisinde olmalıyız ?

 -İstenmeyen pek çok davranışın yerine istenen davranışı yerleştirmek başta olmak üzere o davranış kalıbının oturması için zaman, emek ve sabır çok mühim. Bir örnek vermek gerekirse, köpeklerin beden dillerini doğru bir şekilde okumak davranışı gözlemlemenin en önemli adımlarından. Köpeklerin iletişim kurma biçimleri genellikle beden dilleri, kokusal, görsel ve işitsel olmak üzere devam eder. Dolasıyla köpek için havlamak oldukça normal bir davranışken bu durumun yaşanılan ortama adapte edilmesi de ortak yaşamın sağlıklı gelişimi ve sürdürülmesi açısından kıymetlidir.

-Çok iyi anladım, etolojik ( Hayvan Davranış Bilimi)  yaklaşım ile köpek sahiplerinin ve köpek eğitmenlerinin önce çok iyi gözlemci olmaları gerekli.

-Kesinlikle katılıyorum abi, davranışı değiştirmeye başlamadan önce muhakkak doğru bir gözlem yapılması gerekli .

Davranışların değişmesinde kullanılan bazı tekniklere örnek vermek gerekirse; görmezden gelme, dikkati dağıtma, alternatif davranış belirleme ve istenilen davranışı ödülleme sıklıkla kullanılan tekniklerin başında gelmektedir. Gerek çocuk gerek köpek davranışlarında ve gelişim süreçlerinde ‘hayır’ın kesin kullanımı, tutarlı ve net olmanın altın kuralıdır. Eğer bir tutarsızlık ortaya çıkarsa, çocuk veya köpek fark etmez o boşluğu çok güzel değerlendirir ve tabiri caizse aileyi parmağında oynatmaya başlar. Bunun önleminin en kısa ve kesin yolu, net olmaktır; hayır hayır olarak kalmalıdır. Yukarıda belirttiğin gibi tutarlı olunmalıdır.

-Çok ortak noktamız var, ancak bunun yanlış anlaşılması ve yönetilmesi de söz konusu.Bu denli ortak noktamız varken aslında bu ortak-lık kavramının köpeğimizin refahını da düşünerek iyileştirmemiz ve sınırlarını belirlememiz gereken bazı noktalar da var. Bunlardan belki de en önemlisi insanlaştırma (antropomorfizm). 

-Abicim aslında köpek ile birlikte yaşamın günümüzde ana sorunu bu , karşımızdakinin de sosyal ve duyguları olan bir canlı olduğunu, aslında köpek olduğunu unutmamız gerekiyor. Hem fiziksel hem de mental gelişiminin sağlıklı sürmesi için ihtiyaçlarını karşılayabildiğimizden emin olmamız gerekiyor. Evlerimizin, yaşamlarımızın bir parçası olarak birlikte büyüyoruz bu çok kıymetli ancak can dostlarımızın doğalında olan ihtiyaçlarını karşılamamız gerektiğini de aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor. 

-Doğal olarak onlara köpek birey olarak bakmalı ve ona göre davranmalıyız değil mi ?

-Kesinlikle, koku duyusu onların en sık kullandıkları ve bundan oldukça keyif aldıkları bir duyu, ev ortamında da koku duyusunu destekleyecek koklama matları veya Mantrailing ( Koku takibi ) , Nosework/Scentwork  gibi kokusal aktivitelere katılmamız aramızdaki bağı kuvvetlendireceği gibi köpeğimizin psikososyal gelişimini de olumlu etkileyecektir. Bunun yanı sıra benim bir parçam gibi değil benden bağımsız da hayatına devam edebilecek bir sosyal gelişime sahip olmalı. Bağlılık-bağımlılık ayrımını çok iyi yapmamız gerekiyor. Köpek ve de aslında çocuk için bağımlı değil bağlı olması sağlıklı gelişimin parçasıdır. Sınırları koruma, net iletişim kurma ve rutin oluşturma da diğer sağlıklı iletişim ve gelişim basamaklarından birkaçını oluşturuyor.

-Köpekde gelişen bağlılık ve bağımlılık davranışlarını çok önemsiyorum, zira köpek sahibi için de köpek için de hayat kalitesini olumsuz yönde etkileyen bir durum. Bu konuda ortak arkadaşımız ve meslektaşın ile de okurlarımız için  ayrı bir söyleşi yapmayı planlıyorum.

-Çok faydalı olacağına eminim , Nasıl ki çocuk gelişimi açısından bütüncül bir bakış açısının önemi vurgulanıyor; çocuk doktoru, çocuk psikiyatristi, çocuk psikoloğu ve ailesinin bakış açıları ve yorumları ile değerlendiriliyor; aynı değerlendirme köpeğin sağlıklı gelişimi açısından da çok önemli. Köpeğin yaşadığı aile ortamı, çevresi, psikolog/davranış bilimci, veteriner hekim ve eğitmenin ortak değerlendirmesi ile yol alınması sürecin çok daha sağlıklı işlemesini sağlayacaktır.

Aslında köpeklerden öğreneceğimiz çok şey var. Bunlardan belki de en önemlisi duyguların kontrolü, o an hissedilen duygu ile yaşamak ve dengeyi sağlamak. Yargılamadan, koşulsuz sevebilmek ve anda kalmak, tek bir işe odaklanarak tamamlamak, fiziksel sağlıkları için sık sık yaptıkları esneme hareketleri ve tabi ki ortak gelişim evreleri.

-Kesinlikle katılıyorum Aylincim, köpeklerden öğreneceğimiz çok şey var, bence onlar doğa ve ekosistem ile bağ kurmamızda yüzyıllardır bizlere bir şeyler anlatmaya öğretmeye çalışıyorlar, ancak insan egosu onları anlamamakta direniyor. Aylin harika bilgilerle dolu keyifli bir söyleşiydi, hem öğrendim hem keyif aldım, çok teşekkür ediyorum, sabahlara kadar konuşulacak konular bunlar . Bu güzel bilgilere eklemek istediğin bir şey var mı ? 

-Yaptığım sunumlarda hep bir sözüm ile tamamlarım:
Sen elini uzatırsın o kalbini açar. Sen bir adım atarsın o on adım koşar.

Birlikte büyüyebilmenin tadına varabilmeniz dileğiyle…

Bu güzel röportaj için ben çok teşekkür ederim. Köpek eğitmenlerine ve köpek sahiplerine faydalı olabilmemiz temennisi ile sevgilerimle

The post KÖPEK-İNSAN GELİŞİMSEL KARŞILAŞTIRMA first appeared on Göktan Eker.

]]>
MAKULDE BULUŞMAK https://www.goktaneker.com/2022/03/13/makulde-bulusmak/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=makulde-bulusmak Sun, 13 Mar 2022 11:34:07 +0000 http://www.goktaneker.com/?p=3532 ŞEHİR HAYATINDA KÖPEKLERİMİZİN ÇIKMAZI Eminim Köpekler hakkında yazılan bir çok yazıda onbinlerce yıldır süre gelen evcilleşme süreci diye başlayan bir çok tespit görmüşüzdür. Ben de bunu sık sık vurgularım.Aynı insanın[...]

The post MAKULDE BULUŞMAK first appeared on Göktan Eker.

]]>
ŞEHİR HAYATINDA KÖPEKLERİMİZİN ÇIKMAZI

Eminim Köpekler hakkında yazılan bir çok yazıda onbinlerce yıldır süre gelen evcilleşme süreci diye başlayan bir çok tespit görmüşüzdür. Ben de bunu sık sık vurgularım.Aynı insanın tarihsel yolculuğunda olduğu gibi yanıbaşımızda olan köpeklerimiz de son dönemde yaşanan  pandeminin de etkisi  ile birlikte bizimle beraber şehir hayatının çıkmaz duvarına adeta çarptılar.

Sadece varlıklarıyla bile modern toplumun birey üzerinde yarattığı travmalardan arınmamızı sağlayan köpeklerimizin aynı yaşam koşullarında yaşadıkları travmalar konusunda ne yazık ki biz sahipleri pek fikir sahibi değiliz.

Apartman dairelerinde yaşamaya adeta bizimle birlikte katlanan köpeklerimiz bizim bu zor ve sıkıcı hayatlarımıza katlanmamızda en büyük desteği verirlerken , biz onların bu hayata adaptasyonları için neler yapıyoruz ?

Bebekken kucağımızda gezdirip , yanımızda uyumasıyla bizi tedavi eden , pandemi döneminde dışarı çıkabilme özgürlüğümüzü bize adeta bahş eden köpeklerimiz için şimdi nasıl bir planımız var ? 

Sıkı bir İtaat eğitimi, insan egosunun köpeklerle vücut bulmuş hali olarak köpeğim her istediğimi yapmak zorunda yaklaşımı mı ? 

Günlük sıkıcı rutin tuvalet yürüyüşleri mi ?

Sosyalleşme adı altında Bir basketbol sahasında anlaşabildiği köpeklerle delice ve amaçsız koşturması mı ? 

8-10 saatlik mesailerimiz esnasında eve tuvaletini bile yapmadan bizi beklemesi mi ? 

Sıkıntıdan stresten bir yerleri kemirdiği için ona kızmak mı ? 

Yalnız kaldığında ağladığı için yakınmak mı ? 

Arada bir Hafta sonları yaptığımız doğa yürüyüşleri mi ? 

Modern Toplumun Yeni Sorunu: Köpekleri  İnsanlaştırma

La Fonten hayvanlara insani karakterler vererek, toplumsal ilişkilerde hatta kişisel ahlaki deneyimlerde hem yetişkinlere hem çocuklara ders vermeye çalışmıştır. Oysa biz köpeklerimizi modern toplumun defolu insan ilişkilerinde onlara fazla anlam yükleyerek bu defolardan kaynaklanan travmalarımızı iyileştirmelerini beklerken onlarda ne gibi sorunlar  yarattığımızın farkında bile değiliz. Köpeklerimizin bizlere bağlı olmasını isterken bağımlı hale getirmiş olmanın onlarda ağır yarattığı yarayı görmezden geliyoruz.

Köpeklerimize özgür alanlar ararken bu özgürlüğün diğer insanlar ve diğer köpeklerin özgürlük alanları ile sınırlı olduğunu farketmiyoruz, en kötüsü de bu alanda yok saydıklarımız köpekleri bizim kadar sevmeyenler ve korkanlar, onların bu bakış açısı bizi ilgilendirmiyor bile.

Gördüğünüz gibi bu konu tartışmaya üzerinde düşünmeye çok açık bir konu olmakla beraber bir çok insan içinde tartışılması veya konuşulması bile absürt bulunuyor. Dilerseniz bu konuyu daha sonra çok daha detaylı ele alıp , tekrar köpeklerimize odaklanalım.

Köpeklerimizin İçgüdüleri ve duyguları olan , duyu organları ve algılarının bizden faklılıkları hatta bana göre üstünlükleri olan birer canlı olduklarını çoktan unuttuk bile. 

Hani onlar kurtlardan binlerce yıllıklık bir seleksiyon ile gelmişlerdi ya , görüntüleri sizleri yanıltabilir ama hala avlanma ve av güdüleri var , hala beyinlerinin %30 una yakını koku duyusu ile ilintili ( ki insanda bu %5) hala muhteşem duyu organları  var , insandan çok daha fazla koku hücreleri olduğuna , çok daha iyi duyduklarına dair bilimsel yayınlar sürekli artıyor.

İnsanın moslow ihtiyaçlar piramidindeki gibi köpeklerin de  bir sosyolojik ve kişisel ihtiyaçları olduğunu davranış uzmanları sıklıkla belirtiyor.

Peki biz ne yapıyoruz ?

Günde iki kez mama ye , benim istediğim yere tuvaletini yap , ben gelene kadar sessizce bekle. Verdiğim her komutu koşulsuzca uygula, ne diyorsam onu yap ben senin sahibinim , ya da tam tersi ne istiyorsan onu yap sen özgür bir bireysin, seni benim gibi sevmeyen herkes kötüdür, en iyi ben seviyorum.

Adil Bir Birliktelik

Köpeklerimiz ile adil bir birliktelik ve ilişki inşa etmek istiyorsak öncelikle kendimize bir tokat atmalı ve onların köpek olduklarını unutmamalıyız. 

içgüdülerini doğru yöntemle tatmin etmeli söz gelimi günlük yedikleri besin için en azından biraz avlanma( koklama)  egzersizleri yapmayı düşünmeliyiz, Bu egzersizlerin köpekler için ihtiyaçları olan zihinsel egzersizlerin başında geldiğini ve özgürce takılsın yaklaşımı ile kilometrelerce koşmaktan daha etkili olduğunun farkına varmalıyız.

Fiziksel Egzersizlerin onların başarabileceği zorluklarla dolu , aşabilecekleri engellerin olduğu bir etkinlik olması gerektiğini , duygusal durumlarının ancak bu şekilde olumlu olabileceğini gözden kaçırmamalıyız. Köpek bir evcil hayvan , yani yapacağı etkinlikleri birlikte yaşadığı insan ile yapmaya ihtiyacı var , insan istediği için değil , özgürce kafasına göre takılması gerektiği için değil , birlikte….

Yaşadığı insan sürüsünü sanki kurt sürüsü gibi değerlendirip kulaktan dolma bilgilerle ben alfayım her istediğimi yapmalı adaletsizliğinin köpeği mutsuz ettiğinin farkına varmalıyız, zira kurt sürülerinde bile alfa böyle adaletsiz davranmaz. 

Köpeğin de başarılı olmaya kendini gerçekleştirmeye ihtiyacı yok mu sizce ? 

Kurt alfasının Kararlılık davranışı ile insanın despot davranışını bir tutmak belki de en büyük hatamız değil mi ? 

Özgürce hareket etme davranışının birlikte yaşadığı sürünün ve diğer hayvanların tabi olduğu  kurallar ile sınırlandırılmış olduğunu görmemek çok büyük haksızlık değil mi ? 

Köpek eğitiminde itaat  demek  Canis Familiaris’in , Homodeusun ( tanrılaşmış insan-hariri) her istediğini yapması değil , Homo Sapiens ve Canis Familiarisin un birlikte yaşadıkları  sosyal hayata en üst düzeyde uyumlu olması anlamı taşıdığını gözden kaçırmıyor muyuz ? 

Bu uyumu yakalamak  için de Canis Familiarisin tüm içgüdüsel ,duygusal fiziksel ve psikolojik  ihtiyaçlarını doğru anlamak gerekmez mi ? 

Makulde buluşmaya çalışmak çok mu ütopik ? ……….

The post MAKULDE BULUŞMAK first appeared on Göktan Eker.

]]>
KÖPEK ETOLOJİSİ&KÖPEK PSİKOLOJİSİ https://www.goktaneker.com/2022/03/13/kopek-etolojisikopek-psikolojisi/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=kopek-etolojisikopek-psikolojisi Sun, 13 Mar 2022 08:41:35 +0000 http://www.goktaneker.com/?p=3529 4P1K Dergisi için Köpek Eğitmenleri Derneği Genel Sekreteri Davranış Bilimci-Uzman Psikolog Arzu Önşen ile yapılan bir söyleşidir.  G-Merhabalar Arzu hanım öncelikle sizi tanıyalım A-Selamlar adım Arzu Önşen , uzman psikoloğum,[...]

The post KÖPEK ETOLOJİSİ&KÖPEK PSİKOLOJİSİ first appeared on Göktan Eker.

]]>
4P1K Dergisi için Köpek Eğitmenleri Derneği Genel Sekreteri Davranış Bilimci-Uzman Psikolog Arzu Önşen ile yapılan bir söyleşidir. 

G-Merhabalar Arzu hanım öncelikle sizi tanıyalım

A-Selamlar adım Arzu Önşen , uzman psikoloğum, insan performans ve limitleri üzerine uzun yıllar Hava Kuvvetleri Komutanlığında görev yaptım. Şu An Köpek eğitmenleri Derneği Genel Sekreteriyim.

G-Köpek eğitimi deyince aslında  çok fazla tartışılan konulardan biri Etoloji ve Köpek psikolojisi arasındaki farklar bağlantılar dinamikler oluyor ve dünyada birçok üniversite  bununla ilgili  çalışma yapıyor. Bize öncelikle farklılıklarını ve benzerliklerini aktarır mısınız?

A- Etoloji en eski multidisipliner bilim dalıdır. Herkes 3 aşağı 5 yukarı etolojiyi şöyle tanımlıyor; bir hayvanın doğal koşullarını inceleyen disiplinlerarası bir bilim dalı. Bu açıklama ışığında baktığınızda etoloji yaklaşık 20 ye yakın antropoloji ve arkeoloji dahil olmak üzere bir çok bilim dalını kullanan herhangi bir hayvanın tarih öncesi çağlar ve  bugünkü durumu değerlendiren bilim dalıdır .

Etolojiyi tek  başına köpek eğitimin de kullanmamız çok mümkün olmuyor. çünkü etoloji incelemesini yaparken hayvanın doğal hayatındaki  yapısına bakıyor davranışlarına bakıyor , tepkilerine bakıyor ve bunu kayıt altına alıyor. Bunu değiştirelim , geliştirelim , büyütelim eğitim metodolojisi yapalım, etolojiye  çok girmiyor aslında.

Örnek olarak ‘’ kediler neden kemirgenleri kovalar ve neden onları bir yiyecek maddesi gibi görür? Hayatı boyunca hiç bu şekilde beslenmemiş bir kedi de bir kemirgen veya hızlı hareket eden bir sürüngen gördüğü zaman  peşine düşüyor ve avlamaya çalışıyor. Peki buna sebep olan nedir Etoloji buraya kadar bakıyor ve şöyle yorumluyor ; kediler hızlı hareket eden canlıları kanatlıları börtü böceği, kemirgeni görünce avlanma dürtüsü olur.

Bunun devamı etoloji de yok. buraya kadar veriyor ve bunları tasnifliyor, bu davranışları türleri ve cinsleri  coğrafya,  cinsiyet gibi detaylarla  sınıflayarak davranış kalıplarını oluşturuyor. Hayvanların doğal ortamdaki davranış örüntülerine , örgütlenmelerine , birbirleriyle olan iletişimine bakıyor ama bunların içerisine asla müdahil olmuyor. Sadece kayıt edip tasnifliyor ve davranışı geliştiren faktörleri tespit ediyor , etoloji dediğimiz yapı  budur.

G – Anlatımlarınızdan hareketle köpek etolojisinden bahsediyorsak muhakkak köpeklerin muhtemel atalarının da etolojisi konusunda bir alt yapı bilgisi gerekliliği ortaya çıkmıyor mu ? Bu anlamda psikoloji nasıl devreye girmiş oluyor ? 

A – Kesinlikle, Ama son dönemlerde araştırmalar yaparken birşey farkettim psikolojinin gelişimiyle 1980li yıllarda etolojinin de evrildiğini gördük. Mesela özellikle 1982 yılında etolojiye bakış açısında ciddi bir devrim oluyor. Hayvanların yaptığı davranışları ya da tepkilerin ya da sürü halinde yaşama eylemlerinin bir sınıflandırmasını yapılıyor ve bu aşamada çok ilginç bişey oluyor etoloji aktif vaziyette psikolojinin içine doğru kayıyor ve bunun içine davranış, öğrenme, öğrenmeyi bloklama ya da geliştirme  gibi  bir sürü yeni kavram giriyor Yeni akım etoloji  4 başlık altında yaptığı bu tanımla  psikolojiye bir değer katıyor.

Biz psikologlar bir hayvanın evrimsel tarihini, kökenlerini , davranışın neden ihtiyaç duyarak geliştiğine bakmıyoruz. Biz var olan davranışı tanımlayıp bunu ileri götürüp götüremeyeceğimize, bir bozukluk varsa sağaltım yapıp yapamayacağımıza ya da kontrol altına alıp alamayacağımıza bakarız.

Ama etoloji bundan farklı olarak diyor ki mesela ruminant hayvan bebeklerinin hepsi  doğduklarından kısa bir süre sonra  yürürler , burda sorun yok tanım yapıyor diyor ki ; yürürler.  Psikoloji soruyor neden?. hayata geldiği ilk gün annelerle bağ kurarlar. aslında bakarsanız etoloji soru sormuyor. etoloji sadece bir tespit yapıyor.

Son 170 180 yıldır darwinin veya daha eski etologların baktığı gibi değil ama etolojinin de ciddi bir gelişme geçirdiğini görüyorsunuz yapısal olarak.

Bir davranışa bakıp mesela balinaların toplu vaziyette intihar etmesi davranışının nasıl geliştiğini araştırmaya başlıyor. Daha önceki dönemde etolojinin baktığı soru şuydu; evet balinalar bir sebepten dolayı topluca intihar ederler. psikoloji de  neden intihar ederler diye soruyu sorar.  Ama etoloji “bu davranışı ne geliştiriyor” diyor. ve 3. bir aşamaya geçip hangi sinyal ve uyarıcılar hayvanlarda farklı davranışların oluşmasına ortaya çıkarıyor diyor, dolayısıyla etoloji bir dönüşüm geçirmeye başlıyor bütün multidisipliner bilim dallarında olduğu gibi.

G-Sanırım tam bu nokta etoloji ile psikolojinin iç içe geçmeye başladığı alan

A- Tam olarak öyle, Ve son olarak da diyor ki davranış, uyarlanabilir bir fonksiyon yani psikoloji de yapılandırma dediğimiz şeyi ilk kez kullanıyor ve bir davranışın hayatta kalma  üreme ya da o davranışın çıkma sebebi doğal ortamda  nedir diye soruyor .

G- Şahsen çok araştırdığım ve keyif aldığım bu iki alanı kesin bir çizgi ile ayırmaya çalışmak bana hep mantıksız gelmiştir , bu ortak alan çatışmaların olduğu kadar büyük davranış keşiflerinin de olduğu bir alan sanırım. Her iki disiplini öğrenmek , iç içe geçtiği alanları çok doğru anlamak, yeni keşifleri beraberinde getiriyor.

A- Kesinlikle Bu ortak alan Aktif vaziyette etoloji ve psikoloji ilişkisi birbirine giriyor. Çünkü psikoloji ölçümlemeye, deneyimlemeye ve istatistikle ölçümlemeye çok daha uygun .Etoloji de deneyimleme yok ölçümleme var , istatistik var ama davranışı geliştirme ya da davranışı farklılaştırma üzerine bir hareket ya da bir talep olmadığı için bu noktada aktif vaziyette hayvan psikolojisi başlıyor. bizim burdaki alanımız köpeklerle alakalı olduğu için ben oradan devam edeceğim.

G-Lütfen köpeklerimiz ile ilgili baktığımızda bu iki bilim ışığında nasıl bir tanımlama yapabiliriz ?

A- Kısaca özetlemek gerekirse psikoloji ; insan ve hayvan davranışlarını inceleyen bilim dalı olduğu gibi aynı zamanda bunların her ikisisinin ilişkisini de aktif vaziyette inceliyor. İnsanların hayvan psikolojisine veya hayvan davranışlarına merakının en büyük sebebi aslında kendi davranışlarını kendi yaptığı hareketleri ya da kodlamaları anlamdırma çabasından ortaya çıkıyor. insanın hayvan davranışlarını incelemesinin altında yatan temel dürtü aslında kendi davranışlarını tanımlamasıdır. Yıllar geçtikçe hayvanlar evrimleşirken ya da vahşi hayatta kalırken, insan hep kendisi ve sosyal çevresini tanımlamaya gitmiştir.

G- Bu bilgiler ile aslında köpek eğitmenlerine ve köpek sahiplerine üzerinde konuşulacak  çok önemli bir alan açtınız sanırım, artık evcil hayvan olan köpeklerimiz ile ilgili durum nasıl?

A- Evcilleştirilmiş hayvanın, yani köpeğin doğal ortamı artık tabiat ya da ormanlar değil insanın yanında onunla birlikte binlerce yıl geçirdiği için ihtiyaçları, hiyerarşisi, algıları, davranışları insanla birlikte yaşamaya uygun vaziyette bir dönüşüm geçiriyor. 

G- Bunu biraz daha açarmışsınız?

A- Köpeğin Bir avlanma,  bir av içgüdüsü var yani karnını doyurma içgüdüsü var, bir besin arama içgüdüsü, şimdi bizler onlara bunu hazır olarak sağlıyoruz.  Hatta neslini devam ettirme içgüdüsünü bile insan olarak biz yönetiyoruz eşlerini bile kendimiz seçiyoruz. bir eş ya da bir çiftleşme için köpeklerin birbirileriyle savaşmaları gerekmiyor,  bunun için mücadaleye girmeleri gerekmiyor.

İnsan ortamında insanın küçük ailesinde bile sosyal olarak yer edindiği için bu kapının önünde de olsa , evin içinde de olsa bir görev köpeği de olsa onunla birlikte bütünleştiği için kendisine ayrı bir sürü kurmuyor.

Köpekler, köpeklerle sürü olma davranışını bir kenara bırakmış durumdular.  örnek olarak sokak köpeklerine bakın 3lü 4lü sürüler  halinde görebilirsiniz istisnalar olsa da büyük bir sürü halinde  göremezsiniz  ve sürülerin kendi arasındaki yapılarına baktığınızda hiyerarşi eskiden olması gerektiği gibi değil, kurt soyundan geldiklerini değerlendiriyoruz ama onlardaki gibi değil. Büyük sürüler halinde hayatlarını idam ettiremiyorlar. Bu şunu gösteriyor bir çok davranış değişim geçirmiş, köpeklerin içgüdüleri sabit kalsa da içgüdülerini davranışa dökme ve hayattaki yaşama modelleri çok ciddi olarak değişim geçirmiş durumda.

G-Kısaca onlar ne kurtlar ne de insanlar, onlar sadece köpek diyebiliriz sanırım.

A- Köpeklerle ilgili birçok eğitim ve davranış sorunu da bu ayrımda yatıyor aslında. Bir kısım eğitmen alfalık adı altında aşırı fiziksel zorlama veya ceza ile karşısındaki bir grupta insanlaştırarak ellerinde sadece mama ile eğitim yapmaya çalışıyorlar.

G- Çok iyi anladım, davranışı ortaya çıkarmak için sanırım bir de algıya göz atmamız gerekli

A- Şimdi köpeklerin genel davranışlarını geliştiren, insanlarda olduğu gibi davranışın ortaya çıkmasını sağlayan duyu organlarıdır. Bilindiği gibi İnsanda da köpekte de 5 tane duyu organı vardır. Bütün memelilerdeki duyu organları aynı şekilde çalışıyor ve davranışların gelişmesine sebep oluyor. Gelişen davranışlar da iç güdülerimizin yansıması olarak yönetilebiliyor. Mesela görme duyusu insanda da hayvanda da var ama hayvandaki optik bilgiye olan ihtiyaç yani görme yeteneği insanların yaklaşık 70 kat üstünde. Köpekler Hayatlarını idame ettirmek için özel olarak donatılmış olarak doğuyorlar.  Eğer görmüyorsa karşı taraftaki beden dilini; saldırgan dostane ya da çeşitli duygu kalıplarını anlayamıyor olması demektir. Bu durumda öğrenme davranışı yüzde 70 oranında düşüyor.  Sürü bireylerini rol model alarak,  görerek , tanımlayarak hatta aralarındaki yakınlığı,  mesafeyi ayarlayarak  öğreniyorlar.

Hiyerarşiyi de buna göre tanımlıyorlar, 

Köpekte içgüdülerini dışarı çıkarıp davranışa dökebileceği gibi diğer önemli duyu organı da kulak. Diğer  hayvanlarla  ilgili iletişim kurma ile duymanın  çok ilgili olduğunu biliyoruz ama hayvanlar insanlardan en az 100-120 kat daha iyi duyuyorlar.  

İnsanda tatma ve koklama diye iki ayrı duyu organı vardır . Hayvanlarda bu biraz daha ilginç . Koku duyusuyla tat duyusu burun yapılarından dolayı iç içe geçmiş durumda. bu bir anlamda artı olurken bi anlamada sizin için eksi oluyor neyi çok sevdiklerini veya asıl tat aldıklarıyla alakalı net bilimsel veriler ortaya çıkmıyor ne yazık ki.

Görme duyusu,  işitme duyusu,  Koku duyusu dediğimiz zaman  köpeklerin hayatta kalmasını sağlayan, köpeklerin iletişimini sağlayan, diğer bireylerle insanlarla sosyal hayat içindeki her şeyi tanımlamalarını sağlayan diğer en temel duygu koku duygusu olduğunu da vurgulamamız gerekli. Birbirlerini koklayarak birbirleri hakkında karar veriyorlar. Kokuyla diğer bir tabir ile feromonlarla birbirlerine mesaj bırakıyorlar. Kokuyla bireyler arasında duygusal bağ kuruluyor.  Yırtıcıları, düşmanları ya da başlarına gelebilecek olayları aslında koku duygusuyla tanımlayabiliyorlar.

G- Evet Köpeklerin koku becerilerini her gün birlikte deneyimliyoruz.

A- Bu konuda her gün onlara hayran oluyorsunuz, kokuyla alakalı beyinlerinde bir sürü sınıflandırma yapıyorlar.  Köpekler kesinlikle kokular dünyasında yaşıyor,

5 duyu organını en etkiliden  en etkisize doğru sıraladığımızda yani öğrenimde ve hayatta kalmada en etkili olandan daha az etkili olana ;1.koku 2. gorme 3. duyma 4. dokunma 5. tat alma diyebilirim.

Köpeklerin  birbiriyle temasları; sürülerde gergin bir durum oluştuğunda veya tehlike arz eden bir durumda en zayıflar arkaya kaçar ve sürü lideri ve en güçlüler birbirlerine yakın veya temaslı bir şekilde durur. Aslında birbirlerinden destek alma davranışıdır. Temas onlar için önemlidir. Bu insanla birlikte yaşarken de ön plana çıkıyor, sahibinin kucağında yani ona temas halindeyken saldırgan olan bir köpek, yere bıraktığınızda bir anda kendini zayıf hissettiği için süt dökmüş kediye dönebiliyor.

G- Peki bir köpek eğitmeninin etolojiden faydalanma yöntemi nedir?

A- Aslında köpeği çok iyi gözlemleme, yetenek ve becerilerini yani içgüdülerinin seviyesini tespit etme ile işe başlamalıdır. Zira köpek sahibinin köpekten beklentileri ile köpeğin yeteneklerini ortak bir noktada buluşturması gereklidir.

Sonrası davranış inşa etme işi zaten. Ancak çok istismar edilen bir konu daha var, Köpeklerde Davranış Sorunları. Ne yazık ki, itaat eğitimi veririz sorun ortadan kalkar şeklindeki yaklaşımlar çok yanlış. Bir çok eğitmen köpeğe yeni bir davranış inşa etme yani öğretme süreci ile davranış bozukluğunu sağaltım arasında ayrım yapamıyor. İkisi her ne kadar iç içe geçmiş gibi gözükse de çok farklı konular.

Tekrar sorunuza gelirsek birlikte geliştirdiğimiz köpek itaat eğitiminde sezgisel liderlik yaklaşımı aslında etoloji ve psikolojiden esinlenerek gelişmiş bir yöntem ve bu tabiri yani sezgisel öğrenme, sezgisel yaklaşım, sezgisel eğitim, konularını önümüzdeki dönemde çok daha fazla duyacağız.

G- Peki bu sezgisel liderlik konusunu başka bir yazı konusu olarak bir kenara bırakalım. Ancak müsadeniz ile okuyucularımıza benim düzenlediğim sizin de edite ettiğiniz Köpek Etolojisi Kitabından bahsedelim.

A- Bir pandemi kitabı , sizinle tanıştığımız günden beri köpek etolojisi ile ilgili çalışıyor ve araştırıyoruz, 1990 lı yıllarda eğitimini aldığınız etoloji ders notlarınızdan hareketle üzerinde çalıştığımız kitap inşallah yakında biter , köpek sahipleri ve köpek eğitmenleri için önemli bir kaynak olur.

G- Arzu Hanım verdiğiniz bilgiler için çok çok teşekkür ederim, Kitabımız basıldıktan sonra bu konu ile ilgili atölyeler düzenlemeye başlayacağımızı da bu vesile ile okuyucularımıza iletmek isterim. Tekrar teşekkürler.

A- Ben teşekkür ederim bu fırsatı verdiğiniz için size ve 4P1K ailesine sevgilerimi sunarım.

ETOLOJİ VE PSİKOLOJİ NEDİR, ARASINDAKİ FARKLAR NELERDİR*

*Köpek Eğitmenliği Kurs Programı Teorik Dersinden alıntı-2018

Etolojinin Öncülleri 19. yy biyologları Charles Darwin, Oskar Heinroth, Charles Otis whitman ve wallace craig olarak kabul edilir.

Kurucuları ise 1930’lardan 1970’lere kadar yaptıkları çalışmalarla Konrad Lorenz ve Nikolaas Tinbergen‘dir. 

Bu bilim adamlarının çalışmaları incelendiğinde etoloji bir laboratuvar bilimi değildir. Hayvanlar doğal ortamlarında, tercihen rahatsız edilmeden incelenir.( konrad lorenz genelde tutsak hayvanlarla çalışmış olmasına rağmen gözlemin önemini vurgular) 

Uzun süreli, “varsayımsız” gözlemlerden deneylere geçmeden önceki zorunlu bir aşamadır ve bu gözlemler bir geştalt ( davranış ekolu)  süreci sonucunda deneylerin ve hipotezlerin tasarlanmasını sağlayan bir uzmanlığa dönüşür. 

Etoloji sadece yöntemiyle değil, sorduğu sorularla da hayvan davranışını çalışan diğer disiplinlerden ayrılır.

Tinbergen 1963 tarihli makalesinde etolojinin amacını dört soruyla belirler. bu sorular, belirli bir davranış için;

1) Nedensellik,

 2) Gelişim,

 3) Uyarlanım,

 4) Evrimdir.

bu soruları gerçek bir davranışa uygulayalım. mesela: neden Köpekler havlar “?

1) Nedensellik (doğrudan): ne tip uyaranlar (görsel, işitsel) Köpeklerin havlamasına neden olmaktadır?
2) Gelişim: Köpeğin gelişimi boyunca Havlama davranışı ne şekilde ortaya çıkar? bu davranış öğrenilir mi yoksa doğuştan mı gelmektedir?
3) Uyarlanım: bu davranış Köpeğin hayatta kalmasına nasıl katkı yapar? davranış ne tip sonuçlar doğurmaktadır?
4) Evrim: bu davranışın evrimsel tarihi nedir? başka türlerdeki davranışlarla karşılaştırılabilir mi?

Böylece Etologlar ; öznel, sezgisel veya rastgele değil; nesnel, doğrulanabilir ve genelleyebilir cevaplar üretir. 

Psikoloji bilimi ise genel tanımıyla insan ve hayvan davranışlarını inceleyen bilim dalıdır.

Psikologlar, insanların ve hayvanların davranış ve zihinsel süreçlerini sadece betimlemeye değil, ayrıca yordamaya (tahmin etmeye) ve açıklamaya da çalışırlar.

Hatta bu bilimsel çalışmaların sonunda elde edilen bilgiler bireylerin ve sosyal grupların ( İnsan yada hayvan ) sorunlarını gidermede, yeni davranışları edinmelerini sağlamada, problemli gördükleri davranışlardan kurtulmalarına yardım etmekte, kısaca daha iyi bir hayat yaşamalarını sağlamaya çalışırlar

Oysaki Etolojide düzenleme yada müdahale etme kavramı yoktur. Sadece tanımlama ve anlama kavramı vardır.

Başka bir anlatımla Psikoloji, bireysel bir hayvanda davranış geliştirme çalışmaları yapar. Davranışları etkileyen Genel Yasalar oluşturmaya ve öğrenmeyle nasıl değiştiğine odaklanır. 

Bunu yapabilmek içinde bir çok alt disiplininden destek alır.

Psikolojinin temel bilim alt dalları şunlardır,

Deneysel psikoloji
Bilişsel psikoloji
Gelişim psikolojisi
Sosyal psikoloji

Psikolojinin uygulamalı alt dalları şunlardır,

Klinik psikoloji
Endüstri psikolojisi
Eğitim psikolojisi
Psikolojinin uygulamalı diğer disiplinleri

Sonuç olarak belirtmek gerekir ki;  Etoloji ve Psikoloji çok iç içe geçmiş iki bilim dalı olmakla birlikte varılmaya çalışılan sonuç kavramında ayrışmaktadırlar. Etoloji davranışı izleme ve anlama boyutunda kazanımlar elde ederken, Psikoloji İzlediği, anladığı davranışı geliştirme ve değiştirmeyi hedeflemektedir.

Arzu Önşen 

Davranış Bilimci 

Uzman Psikolog

Kaynaklar;

https://sielearning.tafensw.edu.au/MPR/8131G/equine/Behaviour/Normal/EthologyPsychology.htm )

The post KÖPEK ETOLOJİSİ&KÖPEK PSİKOLOJİSİ first appeared on Göktan Eker.

]]>
KÖPEKLERDE ÖĞRENME ÜZERİNE https://www.goktaneker.com/2022/03/13/kopeklerde-ogrenme-uzerine/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=kopeklerde-ogrenme-uzerine Sun, 13 Mar 2022 07:33:19 +0000 http://www.goktaneker.com/?p=3516 *4P1K Dergisi için Köpek Eğitmenleri Derneği Üyesi Sevgili Meslektaşım Oktay Gülsaçan ile yapılan bir söyleşidir. G-Oktay kardeşim merhabalar, hoş geldin. Öncelikle okurlarımıza kendinden biraz bahseder misin? Biraz karmaşık bir öykün[...]

The post KÖPEKLERDE ÖĞRENME ÜZERİNE first appeared on Göktan Eker.

]]>
*4P1K Dergisi için Köpek Eğitmenleri Derneği Üyesi Sevgili Meslektaşım Oktay Gülsaçan ile yapılan bir söyleşidir.

G-Oktay kardeşim merhabalar, hoş geldin. Öncelikle okurlarımıza kendinden biraz bahseder misin? Biraz karmaşık bir öykün var sanki?

O. Hoş buldum abi. Tabii seve seve. Aslında karmaşık değil, disiplinler arası bir iş yapıyoruz, dolayısıyla bence hepimiz biraz karmaşığız. Ben Oktay Gülsaçan, küçüklüğümden beri -aslında 6-7 yaşlarından itibaren- tüm hayvanlara, bilhassa köpeklere karşı yoğun bir merak ve sevgi içindeydim. Evimizden de hiçbir dönem hayvan eksik olmadı. Sokaktaki hayvanlar vs derken hayatımın her döneminde hayvanlar oldu. Lisans eğitimimi Hacettepe Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde tamamladıktan sonra Başkent Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsünde alanımda öğretmenlik yapmak üzere pedagoji eğitimi aldım. Bu esnada profesyonel anlamda köpek eğitmenliğine ve kinoloji dünyasına girmemi sağlayan köpeğim Vesta’yı edindim. Hikayem böyle başladı yani.

G. Eee sonra? Aslen öğretmensin yani? Öğretmenlik yaptın mı peki hiç?

O. Evet yaptım. 7 yıl kadar çeşitli özel kurumlarda öğretmenlik hatta bir dönem zümre başkanlığı bile yaptım. Hem de çok severek. Ancak tüm bu süre zarfında bir hobi olarak başlayan köpek eğitimi sevdam adım adım profesyonelleşmeye itti beni. Bilhassa öğretmenliğin verdiği insana bir şey öğretme yeteneği ve hazzı diyeyim, köpek eğitimi dünyasında eksik bir yönü tamamlamam için beni çok itti: hayvan sahibi eğitimini. Biliyorsun o yıllarda -bundan 16 yıl öncesinden bahsediyorum- öyle köpek sahibini eğitelim filan pek yoktu, ben o noktaya dikkat çeken belki de ilk üç beş kişiden biriydim.

G. Böyle bitmiyor ama bildiğim kadarıyla?

O. Evet böyle bitmiyor tabii. Bir süre bu şekilde devam ediyor hikaye. Köpekler konusunda kendi öğrendiklerimi ve küçüklükten itibaren edindiğim tecrübeleri, insanlara aktararak devam ettim. Elbette burada önemli bir nokta da öğrenme teorileri konusundaki bilgimdi. Neticede köpek eğitimi de bu öğrenme teorilerinin pratik alanıydı. Sonrasında Adnan Menderes Üniversitesi Veteriner Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı’nda yüksek lisansa kabul edildim.

G. Oktaycığım o öğrenme teorilerinden biraz bahsetmek istiyorum. Ama öncesinde şu yüksek lisans meselesinden bahsedip senin o yönünü de okurlarımıza göstermek istiyorum. Şurayı bir tamamlayalım mı?

O. Abi ben edebiyat mezunuyum, öğretmenim . Sözel aklı yani. Ama çocukluğumdan beri biyologlar arasında büyüdüm (Ağabeyim ve arkadaş çevresi sağ olsun), yani uzak olduğum bir alan değildi zaten. Sonra kısa bir süre de kurumsal bir firmada ilaç sektöründe çalıştım. Dolayısıyla farmakoloji olsun, biyoloji olsun hayatımda ilk kez karşılaştığım alanlar değildi. Sağ olsun hocam Doç. Dr. Cengiz Ünsal ve tüm anabilim dalındaki hocalarım da beni bu anlamda destekledi ve en çok ilgim olan alanlardan birinde fizyoloji kürsüsünde hayvan davranışları konusunda çalışmamı kabul ettiler.

G. Zor olmadı mı? Ya da zor olmuyor mu? Nedir son durum?

O. Zorlukları var tabii ki. Fizyoloji deniz derya bir alan açıkçası. Genelde toplumca fizyoloji, köpeğin fizyolojisi denince anatomi ya da morfoloji ile karıştırılıyor. Oysa fizyoloji, canlıların fiziksel, mekanik ve biyokimyasal fonksiyonlarını ve sistemlerinin işleyişini inceler. Yani hücrenin beslenmesinden tutun da hormonlara, vücudun içindeki elektron düzeyindeki işleyişten bir annenin emzirmesi sırasında olan her tür zincirleme reaksiyonu inceliyor. Yani bu kadar geniş bir alanda bir alt yapı sahibi olmak bile epey hırpalayıcı açıkçası. Tabii ben çok daha dar bir alanda çalışma yapıyorum: davranışların fizyolojisi benim ilgi alanım ve köpeklerde yalnızlık anksiyetesi üzerine çalışıyorum.

G. Oldukça etkileyici bir hikaye. Hiç boş durmamışsın. Pandemi döneminde edinilen pek çok köpekte karşılaştığımız bir problem yalnızlık kaygısı. Bunun bir fizyolojik sebebi var o halde?

O. Var elbet. Her şeyin bir fizyolojik sebebi ve sonucu var. Vücudumuz çeşitli tepkiler veriyor, bazen bir hormonumuz az salgılanıyor ve hayat çok sıkıcı ya da tam tersi çok güzel gelebiliyor. Ben yalnızlık anksiyetesi ve mikrobiyota ilişkisi üzerine çalışıyorum. Biliyorsunuz son yıllarda bağırsak ikinci beynimiz olarak bilinmeye başlandı. İçerideki bakterilerin bir dengesi var ve o bakterilerin salgıladıkları ya da dolaylı yoldan salgılattıkları çeşitli enzimler, duygularımızı, davranışlarımızı etkiliyor. Annemizden doğarken ondan bize bulaşma yoluyla geçen bakterilerin bile bir sürü etkisi var. Ben de köpeklerde görülen yalnızlık anksiyetesini kendime çalışma alanı olarak belirledim ve bu duygu durumunun mikrobiyota ile ilişkisi üzerine akademik bir çalışma yürütüyorum. Bu vesileyle durumdan muzdarip köpekli ailelere de buradan seslenmek istiyorum, çalışmam henüz bitmedi, bana ulaşırsanız sizi de teze dahil edebilirim.

G. Bu yalnızlık anksiyetesi konusunu bir başka konuşmanın konusu olarak saklayalım mı? Çok önemli bir çalışma bence. Hatta tezin de sonuçlandığında yapalım bu konuşmayı, okurlarımız da faydalansınlar bu önemli çalışmadan.

O. Seve seve abi. Bi’ biterse sonuçları seve seve paylaşacağım. Belki sektöre bilimsel bir katkımız da olmuş olacak.

G. Böyle bir çalışmanın bizler tarafından yapılıyor olması bile gurur verici. Şimdi şu öğrenme teorilerine gelelim. Köpek eğitiminin elbette bilimsel temelleri var. Peki insanların bilmesi gereken en önemli konu, kuram, püf noktası desek, ne dersin?

O. Açıkçası eğitim bilimleri bir bütün. Günümüzde bu alanda çalışma yapmak isteyen yani köpek eğitimine merak sarmış hiç kimsenin ”Ben sadece edimsel koşullanmadan faydalanıyorum.” ya da “Ben köpek eğitiminde bireysel ayrılıklar ilkesini reddediyorum.” deme şansı yok. Alana ne kadar hakim olursak, o kadar başarılı oluruz. Çünkü en başta bu alanda bilhassa ev ve aile köpekleriyle ilgili çalışma yapıyorsak konumuz sadece köpek de değil, köpeğin birlikte yaşadığı aileye neyi nasıl öğreteceğimizi, hangi yöntemin en faydalı olacağını, bunu daha eğlenceli hâle nasıl getireceğimizi bulabilmek için eğitim bilimlerinden faydalanıyoruz.

G. Çok haklısın gerçekten. O halde şöyle sorayım, en sık kullanılan kuram, biraz da kafa karıştırıcı olan pozitif cezaların, negatif ödüllerin havada uçuştuğu edimsel koşullanmayı okurlarımıza en kolay nasıl anlatırsın?

O. En kolay , anlatmak mesele değil abi, kötü anlatmayayım derdim o … Ödül diyoruz, ceza diyoruz filan anlatırken. Çoğunlukla es geçtiğimiz nokta kimin tarafından baktığımız. Yani o an köpek sevilmek istemiyor, ama aile diyor ki “Onu seviyoruz, ödüllendiriyoruz”. Şimdi köpek sevilmek, okşanmak istemediği bir anda, sizin algınıza göre siz onu severek ödüllendirmeye çalışıyorsunuz. İşte kafa karıştırıcı olan kuram değil aslında, kuram basit, “organizma için olumlu” diyor kuram ödülü tanımlarken, ama yetiştirici, eğitmen ya da aile “organizma için” kısmını es geçip kendi bakış açısıyla bakıyor. İşte bu küçük detay görmezden gelindiğinde ya da dikkatten kaçtığında, köpek için ceza olanı ödül olarak vermeye kalkıyor insan. Püf nokta dedin ya az önce, hah işte püf nokta tam olarak bu belki de, bakış açısı. Köpeğin gözünden dünyayı görmeye çalışınca aslında hepsi çorap söküğü gibi gelecek. Yaptığımız bir şeyden köpek tam olarak vermek istediğimiz mesajı alıyor mu almıyor mu, ikimiz aynı dili konuşmuyoruz, o halde bir ortak dil geliştirmeliyiz.

G. İşte eğitmenin görevi de burada başlıyor aslında değil mi, köpek ve insan arasındaki iletişimi sağlamak.

O. Bana göre evet. Eğitmen, köpeğin alesine köpeği ile nasıl iletişim kuracağını, yaptığı şeyin köpek tarafından nasıl algılandığını, vermek istediği mesajı en net biçimde köpeğe nasıl vereceğini, tecrübelerine dayanarak muhtemel sebep ve sonuçları öğretip aradan çekildiğinde köpek ve insan arasında tamamen kendilerine özgü, biricik bir ilişkinin önünü açmış olur. Şimdi müsadenle edimsel koşullanma meselesine dönersek, en başta edim ne demek oradan başlıyoruz. Edim, davranış demek. Yani köpek bir davranış sergiliyor, bunun sonucunda hep aynı şey olduğunda bu davranışı ve sonucu arasında bir bağlantı kuruyor ve öğrenme gerçekleşiyor. Eğer az önce de üzerine basa basa söylediğim gibi, “organizma için” olumlu bir sonuç olduysa davranış tekrar ediyor, olumsuz bir sonuç olduysa organizma o davranıştan bir süre kaçınıyor. Bundan sonrası detay, sönme patlamaları, pekiştirme tarifeleri vs her şey önce bu temeli anlamakla başlıyor.

G. O halde tutarlılık için ikinci püf nokta diyebilir miyiz?

O. Tam da bu! Davranışın sonucunda her seferinde başka bir sonuç olursa hayvan ne anlayacak? Olumluysa hep olumlu olacak ki hayvan da doğru bir şey yaptığını anlayacak. İnsan bile aynı değil mi? Aynı davranışın sonucunda bir takdir görüp bir eleştirilse, insanın bile kafası karışmaz mı?

G. Ne yapacağını şaşırır elbette. Peki şaşırmak dedin, Pozitif ceza kavramı belki de en sık şaşırtan tanım insan için. Cezanın pozitifi nasıl oluyor? Ödülün negatifi nasıl oluyor?

O. Hahah. Haklısın abi. Burada pozitif ve negatifi iyi/kötü gibi düşünürsek kafamız karışır. Bu iki kavramı ortama vermek ve ortamdan çıkarmak yani artı ve eksi olarak düşünmek gerekiyor. Bu durumda negatif ödül, “organizmayı rahatsız eden bir unsuru ortamdan çekmek” olarak düşünülebilir. Yani bazen köpeğin korktuğu bir insanın ortamdan gitmesi bile köpek için ödüldür ve köpek onun gitmesi ile kendi yaptığı herhangi bir davranışı ilişkilendirmeyi başarırsa, o rahatsız edici şeyin ortamdan uzaklaşması için bir sonraki sefer aynı davranışı sergilemeyi seçecektir. Bu yerine göre oturup beklemek de olabilir, havlamak da, ısırmak da. İşte bu örnekte olduğu gibi köpeği rahatsız eden kişinin ortamdan çıkması “eksi” oluyor yani “negatif”, rahatsız eden bir kişi gittiği için de bu onun için “ödül” olmuş oluyor. İşte negatif ödül bu kadar da basit bir kavram aslında.

G. Peki bu ödüller, cezalar dediğimizde okurun aklına ne gelmeli?

O. Bu çok geniş bir yelpaze. Karşımızda bir canlı var, onun kendi duyguları, eğilimleri, motivasyonları, önceden öğrendikleri, alışkanlıkları var. Her köpek biriciktir demiştim az önce, dolayısıyla her köpek yeni bir maceradır. Aslında her eğitim anı bile yeni bir maceradır. Çünkü biz gelişip değişirken karşımızdaki canlı da kendine göre değişip gelişiyor. Yani dün, hatta bugün sabahki eğitim saatimizdeki köpekle akşamki köpek aynı değil, sabahki çalışmamızda biz bir şeyler anlatmaya çalıştık, o da bir şeyler anladı. Belki istediğimizi, belki istediğimiz dışında başka şeyler anladı, satır aralarında başka mesajlar da aldı ve artık o köpek sabahki ya da dünkü köpekten daha farklı bir köpek aslında. Her insan da farklı, o halde o kadar çok değişken var ki…Geleneksel köpek eğitim metodlarını kullandığınızda elinizdeki bir topa ulaşmak için elinize atlayan bir köpeğin kayışını çekerek ona “düzeltme” verirsiniz, “science-based” yani “bilimsel temelli” bir yöntem kullanıyorsanız sakince topu onun ulaşamayacağı yüksekliğe kaldırır ve oturduğu ya da atlamaktan vazgeçtiği -artık hangisini pekiştirmek istiyorsanız- anda topu vererek ödüllendirirsiniz.

G. Klasik koşullanma dedik, edimsel koşullanma dedik, evet hepsi çok daha detaylı ama üstünden şöyle bir geçmiş olduk. Bir de senin çok sevdiğini bildiğim, benim de çok önemsediğim Premack ilkesi var. Bahsetmek ister misin?

O. Hahah! Hiç sormayacaksın sandım. En sevdiğim gerçekten.

O.Premack’a göre, belirli bir anda, organizmanın yapmayı istediği davranışların hiyerarşik bir sıralaması var. Bu hiyerarşinin en üstünde, organizmaya bütün olanakları sağladığınızda organizmanın doğal olarak yapacağı ilk faaliyet yer alıyor. Diğer faaliyetlerin ortaya çıkma olasılığı ise hiyerarşideki sıralamasına göre azalıyor.

G. Peki bunu köpeğimizin eğitimi için nasıl kullanabiliriz?

O. Aslında bu kuramları önce köpeğimizi anlamak için kullanmalıyız. Sonra da kendi istediğimiz davranışların frekansını yani görülme sıklığını artırmak için. Yani köpeğimiz neden kedi kovalamayı tercih ediyor? Üstelik de elimizde ödül maması ya da top varken? Çünkü az önce söylediğim hiyerarşide topu kovalamak, kediyi kovalamaktan daha alt sırada. O yüzden koşullar olgunlaştığında, köpek kayıştan kurtulduğunda, kapıdan kaçtığında ya da bazı durumlarda siz olsanız bile kayışın diğer ucunda, köpek hiyerarşisinde daha yukarıdaki faaliyeti seçiyor. Bu ilkeyi öncelikle köpeğimizin niçin bunu tercih ettiğini anlamak için kullanacağız yani.

G. Sonra? Köpeğimizi anladık, şimdi kendi yararımıza nasıl kullanabiliriz bu prensibi?

O. Bu hiyerarşik listede yer alan her davranışı, daha üstteki bir davranışla ödüllendirerek pekiştirebiliyoruz. İşte Premack ilkesi diye buna deniyor. Babaanne kuralı da deniyor aslında. İnsan için düşündüğümüzde daha az istediğimiz bir faaliyet karşılığında daha çok sevdiğimiz bir faaliyetle ödüllendirilmemiz buna bir örnek teşkil eder. Yani atıyorum annem eğer tabağımı bulaşık makinesine yerleştirdiğimde bana arkadaşlarımla oyun konsolu oynamam için izin veriyorsa Premack ilkesini kullanıyor demektir. Burada dikkat çekmek istediğim nokta, ikisinin de faaliyet olması. Yani bulaşık makinesine yerleştirdiğin için al bu baklavayı ye demesi ile oyun konsolu oynamama izin vermesi farklı şeyler. Faaliyeti faaliyetle pekiştirmek gerekiyor. Bunun için de köpeğimizin hiyerarşik faaliyet listesini bilmemiz gerekiyor: neyi sever, neyi daha çok sever gibi. Listenin altlarında kalan davranışların sıklığını artırmak istiyorsak, üstlerde yer alanlarla pekiştirebiliriz. Diyelim ki köpeğimiz çekiştirmece oynamayı at-getir oynamaktan daha çok seviyorsa, attığımız oyuncağı getirdiğinde biraz da çekiştirmece oynayarak attığımız nesneyi getirmesinin sıklığını artırabiliriz.

G. Çok güzel bir örnekleme oldu bence. Ağzına sağlık Oktaycığım. Sanırım bundan sonrasında insanların köpeklerini tanımalarında bitiyor iş hatta bitmek de değil, orada başlıyor.

O. Bitmek diyemeyiz abi kesinlikle. Başlamak, tam da orada başlamış oluyoruz dediğin gibi.

G. O halde bugünü böyle noktalayabiliriz, çok teşekkür ediyorum kardeşim, ağzına sağlık tekrar.

O. Ben teşekkür ederim abi. Görüşmek üzere tekrar. G. Görüşmek üzere.

The post KÖPEKLERDE ÖĞRENME ÜZERİNE first appeared on Göktan Eker.

]]>
TANRILARIN TANRISI ZEUS https://www.goktaneker.com/2021/09/09/tanrilarin-tanrisi-zeus/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=tanrilarin-tanrisi-zeus Thu, 09 Sep 2021 19:29:46 +0000 http://www.goktaneker.com/?p=3512 Bir Başka Zeus Hikayesi Tanrıların tanrısı Zeus. Kronos ve Rhea’nın oğulları, Hera’nın kocası Zeus. Hani eğer bir şeyler hoşuna gitmemişse yeryüzüne şimşekler yağdıran. Bildiniz mi? Tamam işte o Zeus bu[...]

The post TANRILARIN TANRISI ZEUS first appeared on Göktan Eker.

]]>
Bir Başka Zeus Hikayesi

Tanrıların tanrısı Zeus. Kronos ve Rhea’nın oğulları, Hera’nın kocası Zeus. Hani eğer bir şeyler hoşuna gitmemişse yeryüzüne şimşekler yağdıran. Bildiniz mi? Tamam işte o Zeus bu Zeus o değil. Bu başka Zeus!

Zeus. Oğlumuz. 6 mayıs 2019’da doğan ve 21 temmuz 2019’da da sahiplenilen. Henüz iki buçuk aylıkken evimizin bir ferdi olan, hızlıca büyüyen, siyah bir İngiliz Cocker. Köpek sahipleri bana katılacaktır: çocuğunuz olsa da olmasa da size çocuğunuz olduğu hissini veren, sevgisi dünyadaki başka hiçbir canlıda olmayan, saflığın ve iyiliğin sınırlarını zorlayan canlılar bunlar. Köpekler…

Evet bizim oğlumuzda inanılmaz oyuncu, sevgi dolu, diğer insanlar ve hayvanlarla uyumlu bir köpek olarak yaklaşık dokuzuncu ayını doldurmuştu ki Covid-19 pandemisi başladı ve dünyaca evlere kapandık. Yaklaşık üç ay süre ile eşim, ben ve Zeus tamamen izole bir hayat yaşadık. Her ikimizde evden çalışmaya başlamıştık. Daha öncesinde gündüz evde tek olan Zeus’un keyfi fazlaca yerindeydi. Her an anne ve baba ile birlikteydi. Bizimle birlikte olmanın ona çok faydalı olduğunu, zihinsel gelişiminde fazlaca ilerlediğini, yönergeleri alma ve kendini anlatma da ileri seviyeye ulaştığını gözlemliyor ve çok seviniyorduk. Artık gerçekten ne konuşsak anlıyor kendi de ne istese veya istemezse bize işaretlerle anlatıyordu.

Kapanma süreci devam ederken bizler her yerin kapalı olmasının getirdiği zorluğu bir şekilde temel ihtiyaçlarımızı farklı yollardan gidererek karşılıyor, sevdiklerimizle online platformlardan görüşerek sosyalliğimizi devam ettirmeye çalışıyorduk. Ama diğer yandan gerçekliğe dönüp baktığımızda biz insansız, Zeus ise tamamen arkadaşsız kalmıştı. Aylar boyunca kimsenin olmadığı sokaklarda tek başımıza yürüyor, çoğunlukla kimselere denk gelmiyor, eğer köpeği ile gezen birilerine denk gelirsek de sosyal mesafeyi koruma ve tedbirli olma adına çok yaklaşmıyorduk. Onlar da öyle… Farkına varmadan aylarca bu yalnızlığın içinde, kendi içimizde sağlığımızı korumaya ve yaşamaya çalışıyorduk.

Zeus’da bizimle beraber yeni normale alışmıştı… Dışarı çıkarken eğer maske almamışsak koşup maskelerin olduğu yerden bir tane alıp oturup bekliyordu. Adeta pandemi köpeği olmuştu. Uyum sağlamış görünüyordu. Ancak sandığımız gibi olmadı. Haziran 2020’de yeniden normale dönüşle birlikte bir şeylerde sorunlar olduğunu gözlemlemeye başlamıştık. Zeus insanlardan korkuyor, kendini sevmeye çalışanlara çok basınçlı ve yüksek bir tonda havlayarak onların çok korkmalarına yol açıyor, parklarda diğer köpeklere yaklaşmıyor, kendine yaklaşmak isteyenlere uzaktalarken bile hırlıyor, yanına geldiklerinde ise sanki saldıracakmış gibi havlıyordu. Ancak bu havlama sadece bir kere oluyor. Akabinde korkup kucağımıza gelmek istiyordu. Biz parklarda artık Zeus’u çocukların üzerine koşar, havlayarak hayvanlara karşı fobi geliştirir korkusu ile sürekli bağlı tutuyorduk. Bu hem Zeus’un bağımsızlığını çok kısıtlıyor hem bizim onula beraber hiçbir ortama giremememize yol açıyordu. Artık onun bu hallerinden biz de etkilenmiş olacağız ki bir insan ya da hayvan bize doğru yaklaştığında yoğun kaygı duymaya başlıyorduk. Bizim duygumuzu alıyor olacak ki Zeus’da inanılmaz geriliyor ve kendisine büyük sevme arzusu ile yaklaşan insanları ve oynamak isteyen hayvanları korkutarak uzaklaştırıyordu. Buna ek olarak ailemizden herkese ve her gün gördüğü kişilere karşı da aynı tavırları genellemişti. Ayrıca sanıyoruz ki büyümeyle gelen hormonal değişimleri de oluyordu ki fazlaca duygusal dalgalanmalar yaşıyor, bizimle çok yakın temasta iken bir anda bir sünger parçasını sahiplenip üç gün koltuğun altından çıkmıyor ve bize de düşman gibi davranıyordu.

Biz artık hem evimize biri gelecekse hem Zeus’la dışarı gideceksek çok gerilen insanlar haline gelmiştik. Veteriner ziyaretlerinde de büyük sorunlar yaşamaya başlayınca artık bir yardım almaya karar verdik. Çünkü köpeğimizin mutlu olmasını, hak ettiği sevgiyi diğer insanlardan da alabilmesini ve zaten görece kısa olan hayatını mutlu yaşamasını istiyorduk. Ve çocuğumuz olduğunda da onunla birlikte büyümelerini, ona ağabeylik etmesinin hayalini kuruyorduk. Ama Zeus’un hali o kadar değişkendi ki acaba doğacak kardeşine karşı da böyle olumsuz davranır mı diye düşünüp duruyorduk.

Öncelikle bir köpek psikolojisinde uzmanlaştığını belirten Veteriner Hekimden altı ay süreli ilaç desteği aldık ve aynı süreçte de kısırlaştırdık. Pandemi yüzünden ertelediğimiz kısırlaşma operasyonunu Zeus ne yazık ki iki yaşına girmek üzereyken yaptırabildik. 2020 ve 2021 yılının da büyük bir kısmı kapanmalarla devam ettiği için istesek de onu sosyal ortamların içine sokamadık ve yalnızlığımıza hapsolduk. Süreçte temmuz ayına kadar Zeus’un duygusal dalgalanmaları, bizimle olan gel gitli ilişkisinde düzelme oldu. Artık daha stabil bir ruh hali vardı. Bu ilerlemenin ilaçtan mı yoksa kısırlaştırma etkisinden mi ileri geldiğini hala bilmiyoruz ama Zeus eskiye oranla gayet iyi gidiyordu. Temmuz ayında tatile onu da yanımıza götürecektik ve bütün gün kalabalıklara sokarak insanlara ve hayvanlara yeniden alışmasını sağlayacaktık. Zeus on günlük tatil boyunca bizimleydi. Gündüzleri sıcağa dayanamadığı için her gün sahile götürmesek de, ilk denizine girmiş, sırtını bize yaslayarak suda durabilmiş, kontrollü biçimde yüzebilmiş, akşamları ise hayvanlarla dost bir barda hem insanlarla hem hayvanlarla bugüne kadar olmadığı şekilde sosyalleşmiş ve rahatlamıştı.

Yüz ifadelerini tanıyorduk ve keyif aldığını anlıyorduk. Biz de inanılmaz mutluyduk. Ancak bir sorun vardı ve o hala sürüyordu. Kendisini sevmek için yaklaşan insanlara karşı kendisini sevdirmeye başlamış olsa da bu sefer onlar yanımızdan ayrılırken sanki iki saniye önce kendisini seven onlar değilmiş gibi korkunç şekilde havlıyordu. Bir şeyler iyiye gitmişti ama esas sorun hala oracıkta belirgin şekilde duruyordu.

Tatilden Zeus’un eve döner dönmez eğitime başlaması gerektiği kararı ile döndük. Yaptığımız araştırma sonucunda iyi bir eğitimci bulmanın çok zor olduğunu fark ettik. Herkes verdiğimiz bir ilana mesajlar yazıyor, herkes köpeğin problemini kendi bilgisi ile açıklıyor ancak kimsenin söylediği kimseninki ile örtüşmüyordu.
Köpeğimizin nesi vardı? Gerçekten güvenebileceğimiz birini bulabilecek miydik? Bu konuda kimin yetkin olduğunu nasıl anlayabilirdik? Altı aydır ilaç desteği alıyorduk. Küçücük bir cana her gün içimiz burkularak antidepresan veriyorduk. Bu ilacın Zeus’a fayda edip etmediğinden emin değildik. Çünkü pek çok kişi bu olumlu gelişmeleri kısırlaştırmaya bağlıyordu. Bu konuda yaptığımız şeyin doğruluğundan hiç emin değilken bir de yanlış bir eğitmene denk gelirsek acaba onun için her şeyi daha karmakarışık bir hale getirir miyiz bunun endişesini yaşıyorduk. Onun mutluluğu ve iyi oluşundan kendimizi sorumlu tutuyorduk. Çünkü bizimle yaşamayı o seçmemişti ve maruz kaldığı hiçbir şey de onun suçu değildi.

Kapanmalar, sosyal izolasyonlar… Belki de o zorlandığı şeylerle baş etmeye çalışırken böyle reaksiyonlar veriyor bizse onu problemli bir köpek olarak adlandırıyorduk. Tehlikeli bir sınırda mıydık? Belki de değişmesi gerekmiyor, belki mizacı böyledir ve bizim bunu kabullenmemiz gerekiyor diyorduk. Yine de insanları korkutmasını ve onun da insanların sevgisinden mahrum kalmasını istemiyorduk.

Araştırmalarımız sonunda, nitelikli özgeçmişini temel alarak, ona güvenebiliriz duygusu ile Göktan hoca ile çalışmaya karar verdik. Bir pazar günü bizi Cumhuriyetköy’deki yerine davet etti. Bu yer doğa ile iç içe, tamamen görev köpeklerinin mutlu olabileceği ve iyi bir eğitim alabilmesi için tasarlanmış bir eğitim merkeziydi. Temelde K9 köpeklerinin eğitimlerinin yapıldığı bu merkezde aslında pet köpeklerine eğitim verilmiyordu. Ancak davranış sorunu olduğunu söylediğimizde, uzun süredir köpek davranışları konusunda çalıştığını ve araştırmalar yaptığını, bir çok davranış sorunu olan görev köpeğinin tekrar normale dönmesi konusunda başarı sağladığını belirtti. Davet etmeden önce çok önemli bir cümle kurdu, ‘Bir köpeğin davranış sorunu sabahtan akşama oluşmadığı gibi akşamdan sabaha da düzelmez, köpeğin davranışları birlikte yaşadığı insanlardan ayrı tutulamaz.’

Eğitim merkezinde ilk tanışma ve değerlendirme görüşmesini yaptık. Göktan hoca Zeus’u ilk andan itibaren izlemeye ve temas kurmaya başladı. Hem onu gözlemliyor , sınırlarını deniyor hem de bizden problemin ne olduğunu ayrıntılı şekilde dinleyerek köklerini anlamaya çalışıyordu. Aynı zamanda bizi anlık gözlemleyerek ve bizim kendi aktarımlarımızdan da yola çıkarak inanılmaz değerli bilgiler veriyordu. Biz de onu tanıyorduk… Hayatını bu güzel canlara adamış (gerçekten adamış), köpekler ile ilgili dünyanın çeşitli yerlerinde çok farklı konularda ilginç eğitimler almış, etkili bir eğitmen olmasına karşın hala öğrenci ruhu ile gelişmeyi gözeten ve en temelde köpekleri çok sevdiği fazlaca belli olan birini görüyorduk karşımızda.

Davranışçı yöntemler ile çalışan bir Klinik Psikolog olarak onun ne anlattığını anlıyor, doğruluğunu teyit ediyor ama o uygulamaya başladığında yöntemlerini ve amacını anlayamıyordum. Çünkü insana uygulanan yöntemler ile köpeklere uygulananlar birbirine hiç benzemiyordu ama temel mekanizmasının aynı olduğunu görebiliyordum. Göktan hocaya, bilgisine güvenerek o ne dese tamı tamına uygulamamız gerektiği bilincine birlikte çalışmaya başladığımız ilk gün eriştik.

İlk tanışma gününde eğitim merkezinden evimize inanılmaz mutlu dönmüştük. Hem Zeus’un sadece bir özgüven problemi olduğunu ve bu olumsuz davranışları kendini korumak için geliştirdiği anlamış hem de bunun düzelebilecek bir durum olduğu bilgisi ile umut dolmuştuk. Süreçte Göktan hoca ile üç seans görüştük ve her seansımızda Zeus’la birebir ve bizi de dahil ettiği pek çok çalışma yaptı. Orada yaptığı çalışmaları ise bir sonraki görüşmeye kadar bizim her gün yapmamızı istedi. Hem Zeus’la çalışıyor hem de bizi eğitiyordu. Okuduğumuz kitaplar, izlediğimiz eğitim videoları… Her seferinde ne çok bilgi kirliliği var diye düşünerek dönüyorduk. Çünkü ona iyi geleceğini sanarak uyguladığımız yöntemler aslında onun daha da agresyonunu artırmamıza yol açıyormuş. Doğru olduğunu sandığımız pek çok bilgi yanlıştı… Öğrendik… Çok şey…

Her gidişimiz Göktan hocadan köpeklerle ilgili pek çok alanda altın değerindeki bilgileri öğrenme, davranışlarımızdaki yanlışlarımızı fark etme ve köpeğimizin cins özelliklerine göre neye ihtiyacı olduğunu bilerek onunla nasıl iletişim kuracağımızı ve problemli davranışlarının düzelmesi için de neler yapmamız gerektiğini öğrenerek sürdü. Biz Göktan hocanın bize verdiği ödevleri görev edinerek her gün düzenli şekilde ve kuralına uygun şekilde uyguladık.

Onun eğitim merkezinde olan ancak bizim evimiz ya da çevremizde olmayan tüm materyallerin ikamelerini bularak egzersizlerimizi mutlaka yaptık. Her hafta eklenen yeni egzersizleri eskileri ile beraber yapıyor ve etkisinin kalıcı olması için çalışıyorduk. Bu egzersizleri yapmaktan Zeus kadar biz de keyif alıyorduk. Zeus egzersizleri yaptıkça dinginleşiyor ve odağına bizi alıyordu. Biz de onunla sokaklarda amaçsızca dolaşmaktan başka bir şeyler yapmanın ve onun gelişimini izlemenin tadını çıkarıyorduk. Öyle ki Zeus tamamen iyileştiğinde bile bu egzersizleri oyun gibi sürdüreceğiz diye sözleştik.

Zeus yaklaşık üç haftalık süreçte insanlar ve hayvanlarla hiçbir zaman olmadığı kadar yakın bir temas kurabilmeyi başarmış, özgüveninde ise belirgin bir artış yaşamıştı. Göktan hocanın kararı ile eğitim seanslarını sonlandırdık. Çünkü Zeus kendisi için planlanan eğitim aşamalarını başarılı şekilde tamamlamış, iyi bir aşama kaydetmiş ve olumlu davranışın yerleşmesi içinse geriye bir süre daha aynı egzersizleri yapmamızı önermişti. Biz Zeus’un bu eğitim etkileri sürerken yeniden hayvanlarla iç içe olmasını ve sosyalleşmesini istiyorduk.

Çevremizde ise bunu sağlayacak bir ortamımız yoktu. Bu konuda da destek olmak adına Göktan hoca bize Zeus’un sosyalleşeceği bir çalışma grubundan söz etti ve haftada bir gün oraya gidip ormanda koklama, yüzme, arama – bulma ve avcılık egzersizleri yapacağız. Zeus için bir sonraki hayalimiz ise haftada bir gününü arkadaşları ile geçirip oyunlar oynayıp, spor yapıp yüzebileceği köpek kreşine başlaması.

Biz Zeus’un anne babası olarak Göktan hocadan öğrendiğimiz egzersizleri Zeus’un ihtiyacı olsun olmasın elimizden geldiğinde her gün sürdürüyoruz. Onun artık daha dingin, uyumlu ve özgüvenli bir köpek oluşuna ise duygulanarak şahit oluyoruz. Artık parkta çocukları umursamadan bizimle oynuyor, insanların sevgisine olumlu karşılık veriyor ve diğer hayvanlarla da uyum içerisinde oynuyor.
Daha mutlu olamazdık!!

Zeus’un da sizlere birkaç sözü varmış. Biz sözü ona bırakıyoruz.

Sevgili ağabeylerim, ablalarım ve köpek kardeşlerim,
Evet annemin de anlattığı gibi ben Göktan Hocanın yani K9 Amcanın okuluna gittim. İnsan hayatını kurtarmak için eğitim alan arkadaşlarım ile tanıştım.Orada inanmazsınız hayatım boyunca hiç görmediği yeni şeyleri gördüm ve bir de bununla kalmayarak onları yapmayı da öğrendim. Ne yalan söyleyeyim ilk gün çok çekingendim ve korkularım da vardı. Bir gözüm annem ve babamdaydı.

K9 Amca ise bana inanılmaz bir şekilde güven veriyor, nasıl oluyorsa korkmuyordum onula çalışırken. Bir şeyleri farklı ve doğru yapıyordu ama neyi bilmiyorum. Neyse oraları çok karıştırmıyım şimdi. Çalışmalar sürerken ben de çok çabalıyordum tabii. Aman o da ne!? Zeus bir bir her istenileni yapıyor, bir bir her egzersizi başarıyor!

Kendimle gurur duymaya başladım kısa sürede. Sonra her eve dönüşümüzde annem babam beni parklara götürüyor, bahçede okuldakine benzer çalışmalar yaptırıyorlardı. İki yıllık uzun hayatımda bir şeyleri bu kadar başardığım başka bir zaman dilimi hatırlamıyorum. Aslan Zeus be! Canım kendim! Eskiden korktuğum insanlar yakınımıza geliyor umurumda mı? Değil. Çocuklar yanıma geliyor. Aman bana neymiş onlar kendi oyununu oynasın. Köpek arkadaşlar mı? Valla billahi de sorun değil. Özlemişim hatta… Geçen gün bak hatta akşam annem işten gelince bizi Kavaklı parka götürdü. Orda üç tane sokakta yaşayan köpek arkadaşım yanımıza geldi ve biz eve dönene kadar yanımızdan ayrılmadılar. Tam yanımda oyun oynuyorlar. Annem onlara benim mamamdan veriyor. Boğuşuyorlar falan hatta. Ben eskiden olsa nasıl gıcık olur, onlara hırlar havlardım. Ama bu sefer yaptım mı hayır! Ben de onların yanında durdum. Sonra koklaştık filan işte.

Sonra arkadaşlarla kaydırakları beraber tırmandık, hep beraber çooook yükseklere çıktık. Eskiden olsa ödüm kopar annemin kucağına atlardım. Şimdi öyle miiii? Tabii ki de hayır! Saçmalama! Zeus artık büyüdü. Zeus abi oldu. Kaydıraktan bir çıktım o da ne! Siyah bir kedi bana bakıyor! Amannn eskiden olsa uğraşırdım da şimdi umursamadım ben eğlenceme baktım. Zaten arkadaşlarla kayıp geri tırmanma yapıyorduk. Neyse sonra ben tahterevalli de biraz sallandım. Eskimiş aman allahım nasıl kötü garç gorç ses çıkarıyor. Eskiden olsa hemen korkar kendimi yere atardım. Şimdi ama korkuyor muyum tabii ki de hayır. Bişii diil o ya ses tahteravalliden geliyor işte. Bişi diil bişi diil… Ben sallanırken arkadaşlar bana baktı. Onlardan daha havalı hissettim kendimi. Oğlum Zeus dedim. Çok güçlüsün. Helal sana! Neyse sora indim. Arkadaşlar gitmez… Napim takıldılar o akşam bana.. Seviyorlar beni. Yapcak bişi yok. Neyse oturduk mu hepimiz. Annem babam da oturdu mu yere.. Sonra bir bana, bir Yoğurta hepimize sıra ile adımızı söyleyerek ödül maması verdiler. O kadar komikti ki kahkahalarla güldüm valla. Annem babam da Zeus çok mutlu valla gülüyor hatta dediler. E öyleydi hakketen de. Neyse eskiden olsa mamamı annem başkasına verse ona küser asla ben yemezdim. Saçmaymış. Şimdi öyle yapmıyorum. Paylaşmak ne güzelmiş kardeşler. Ben artık park gezmelerini böyle hatırlıyorum. K9 Amca Zeus olarak sana nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum.
Ayağına taşa değmesin emi, K9 Amcam benim, Ellerinden yalarım .

(Yazı konuşma dilinde yazılmış olup, sözcüklerdeki harf hataları ise Zeus’un yazıyor oluşundan kaynaklanmıştır.) 🙂

Göktan Eker’e saygı ve teşekkürlerimiz ile
Aylin & Umur Timur

The post TANRILARIN TANRISI ZEUS first appeared on Göktan Eker.

]]>