kinoloji - Göktan Eker https://www.goktaneker.com Polis ve Askeri Köpek Eğitim Uzmanı - K9 Trainer Göktan Eker's Blog Fri, 15 Sep 2023 12:30:24 +0000 en-US hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.7.1 PETA’nin Evcil Hayvan Bakımına Bakışı ve Dünya’ya Etkisi https://www.goktaneker.com/2022/10/03/petanin-evcil-hayvan-bakimina-bakisi-ve-dunyaya-etkisi/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=petanin-evcil-hayvan-bakimina-bakisi-ve-dunyaya-etkisi Mon, 03 Oct 2022 12:24:13 +0000 http://www.goktaneker.com/?p=3784 PETA’nin Evcil Hayvan Bakımına Bakışı ve Dünya’ya Etkisi İlker Ünlü@Eylül 2022 Şeytan dürttü ve PETA’nın internet sayfasına girip evcil hayvan besleme hakkında düşünceleri ve neyin yapılması gerektiğini savunduklarına tekrar bakmak[...]

The post PETA’nin Evcil Hayvan Bakımına Bakışı ve Dünya’ya Etkisi first appeared on Göktan Eker.

]]>
PETA’nin Evcil Hayvan Bakımına Bakışı ve Dünya’ya Etkisi

İlker Ünlü@Eylül 2022

Şeytan dürttü ve PETA’nın internet sayfasına girip evcil hayvan besleme hakkında düşünceleri ve neyin yapılması gerektiğini savunduklarına tekrar bakmak istedim. Daha önceki bir yazımın içinde bir paragraf halinde bahsetsem de bu konuya daha ayrıntılı odaklanarak ilgili herkesi uyarmam gerektiğini düsnüyorum.

PETA, hayvan hakları ve refahı konularında dünyada yanlış giden herşeyi düzeltmeye çalışan ABD merkezli bir organizasyon gibi görünse de dünya çapında aldıkları destek ve etki güçleri aşağıdaki yazıyı okuyunca kedimiz ya da köpeğimizle ilgili bizi olmasa da torunlarımız için nasıl bir dünya hayal ettikleri konusunda endişe verici ipuçları içeriyor.

PETA’ya ait ‘satın almayın evlat edinin’ ya da ‘kısırlaştırın’ kampanyalarını duymayanımız yoktur sanıyorum. Kendi içinde evcil hayvan refahı konusunda gayet olumlu sonuçları hedefleyen atılımlar gibi görünse de sahneyi bu ve etki altına aldığı diğer hayvan sever gruplara tamamen bıraktığımızda bizleri ve sevgili evcil hayvanlarımızı bekleyen karanlık gerçekle yüzleşmemiz gerekiyor. Neyseki bunu açık açık sayfalarında da yazmışlar. Aşağıdaki metin direkt olarak PETA’nın kaleminden çevrilmiş ve altlarına farklı renkle benim yorumlarımla niyetleri açıklanmaya çalışılmıştır. Herşey komplo olamayacak kadar açık!

Öncelikle metin ‘’Animal Rights Uncompromised: Pets’’ başlığı altında yayınlanmış; yani hayvan hayvanlarına dair görüşlerini uncompromised, ‘’uzlaşmaz / tartışmaya açık olamayan’’ olarak tanımlıyorlar. Yani ya olacak ya olacak tutumundalar. Buna neden dikkat çekiyorum? ‘’Aslında şu ve şu uygulamalarının hayvan refahı açısından harika. Varsın evcil hayvan bakımını yasaklatabilmeyi hayal etsinler. O kadar da değil. Köprüyü geçinceye kadar…’’

diyebilirsiniz. ‘’Resmin bütününü görmezden gelerek ben şuraya kadar destek veriririm tutumu’’ durumun önemini görmek isteyenlerin içini rahatlatmamalı.

GE: ‘SATIN ALMA SAHİPLEN’ sloganı özellikle batı ülkelerinde Peta ile ortaya çıkmış bir slogan. Ancak batı ülkelerinde barınaklardaki köpeklere baktığınızda daha çok sahipli hayvanların ve safkan ırklara benzeyen köpeklerin çoğunlukta olduğunu görüyorsunuz. Sloganın çıkış sebebi gidip safkan bir köpek satın almadan önce barınaklarda size uygun safkan bir köpek bulabilirsiniz anlamını taşıyor. Bununla birlikte amerikada AKC- American Kennel Club veya avrupada FCI- Uluslararası kinoloji federasyonu şecereli köpekleri görmek neredeyse mümkün değil. Sorun dünyada merdiven altı tabir edilen köpek üreticiliğinin medya , sosyal medya , basın, ve özellikle hollywoodun özendiridiği köpek ırklarında yayın olması, yani bu üreticiler için moda neyse onu standartlarına , sağlığına veya psikolojisine bakmadan üretip satmak ana hedef. Oysa AKC ve FCI da köpeklerin üretim kritlerleri var ve her köpeği öyle kafanıza göre üretemiyorsunuz, altı ayda bir çiftleştirmek 18 aydan önce çiftleştirmek ise ceza gerektiriyor. Hollanda ve Fransada Hükümetlerin FCI çatısı altında olan ulusal Kennel Clublarla yaptığı çalışma neticesinde üreticiler ciddi anlamda disipline edilmiş durumda. Micro ve Hobi yetiştiriciliğinin yani aile yetiştiriciliğinin bu kapsamda ön plana çıktığını çiftlik tarzı üretim yerlerinin ve merdiven altı üreticiliğin ciddi anlamda kontrol altına alındığını görebiliyorsunuz.

Şimdi yazıya odaklanalım.

   PETA’da evlerimizi paylaşan hayvan dostlarımızı sever ve saygı duyarız. Sokakta soylenenin aksine, PETA sevgili, bakımlı hayvan dostlariniza el koymak ve onları “serbest bırakmak” istemiyor. İstediğimiz şey, kısırlaştırma ve kısırlaştırma yoluyla köpek ve kedilerin trajik aşırı nüfusunu azaltmak. Daha fazla köpek ve kedinin doğmasını önlemek için çok çalışıyoruz, çünkü zaten var olan tüm hayvanlar için yeterince iyi yuva mevcut degil – bu da neredeyse hayal edilemez acılara neden oluyor.

 ‘’Sokakta söylenin aksine,’’ diye başlayarak aslında bu konuya defalarca dikkat çekmeye çalışan kişilerin endişelerini evham düzeyinde indirgemeye çalışıyorlar. Evet, evimize gelip kedimize ya da köpeğimize el koymak istemiyorsunuz ancak ‘’daha fazla köpek ve kedinin doğmasını önlemek için çalışıyoruz,’ diyerek ilk paragrafta açık açık hepsinin kısırlaştırılması sonucunda dünyanın bir yerlerinden başlayarak evcil hayvan bakımının sonlandırmayı amaçlıyorsunuz.

   Yaşam boyu bir hayvana bakmak için gereken zamana, paraya, sabra, bağlılığa ve sevgiye sahip olan insanları, barınaktan bir hayvanı evlat edinmeye veya daha da iyisi, birbirlerine arkadaşlık edebilmeleri için iki uyumlu hayvanı sahiplenmeye teşvik ediyoruz. Ev ihtiyacı olan bu kadar çok kedi ve köpek varken, aşırı nüfusu ve evsizlik krizini daha da kötüleştiren evcil hayvan dükkanlarından veya yetiştiricilerden hayvan satın almak için hiçbir mazeret yok.

 Barınaklardan köpek evlat edinmenin önemi ve değeri tartışılmaz; ancak sanki sahipsiz hayvan sorununun tek nedeninin evcil hayvan mağazalarından yapılan satışlara ek olarak safkan kedi-köpek yetiştiricilerinin üzerine yüklenmesi, durumun açıklayıcı ayrıntılarını görmezden gelmeyi seçmek anlamına gelir. Bu, bir grubu şeytanlaştırarak hedef göstermekten başka bir şey değil. Politikacıların sıklıkla uyguladığı bir yöntem. Özellikle safkan köpek yetiştiriciliğinin sokakları terk edilmiş ırklarla doldurduklarını iddia etmeleri hedef şaşırtmacanın dik alası. Neden mi? Burada öncelikle merdivenaltı üretici ile dikkatli yetiştirici kavramlarını iyi anlamamız gerekiyor. Birincisi bahsi geçen sorunun çok önemli bir parçasıyken ikincisi sorunun çözümüne giden saç ayaklarından biri bence.

Merdivenaltı üretici para kazanma motivasyonuyla yıl boyunca birden fazla dişiyi ya da ard arda dinlendirmeden aynı dişiden yavru alan kişidir. Perdenin arkası daha da vahimdir. Hangi ırkı seçtiyse ki genellikle o yılın en çok satışı olan popular ırkına yönelir nedense, üretimi belirli bir seçere sistemine dayalı ve kayıt altına alarak zaten yapmaz. Bu, köpeklerinin geçmişi hakkında birşey bilinmiyor demektir. Sattığı yavruların davranışsal ya da fizyolojik herhangi bir hastalık ya da kusur taşıyıp taşımadığıyla ilgilenmez. Damızlıklarına yaptırması gereken sağlık testlerini ekstra masraf olarak görür ve önündeki köpeğe bakarak hepsinin yeterince sağlıklı olduğunu farzeder. Köpeğin ırk standardına ne kadar uyduğu da onun için önemli değildir. Çiftleştirmek için seçtiği köpeklerin o ırktan olması ya da çok benzemesi yeterlidir. Sıklıkla nadir ya da egzotik renkler adı altında pazarlanabilirliğini arttıracak standart dışı fiziksel özellikleri abartacak üretimlere yönelir. Bunların getirdiği sağlık sorunlarını önemsemez. Yavru sahiplerini çoğunlukla parayı ilk havale yapacak kişiye göre seçer. Yaşam tarzlarına ya da köpek bakma tecrübelerine uygun olup olmadığına göre değerlendirme yapmaz. Yavruda bir sıkıntı çıkarsa telefonlara bakmaz; yavru ailesine uyum sağlamadıysa hatta genetik bir sağlık sorunu geliştirdiyse onu geri almaz ya da yeni bir ömürlük yuva bulma konusunda liderlik üstlenmez. Bu nedenle de potansiyel davranışal ya da bedensel sağlık sorunlarına sahip düzinelerce yavru onları bakmaya belki de hazır olmayan ailelere dağıtılır durur. İşletme giderlerini karşılamak için daha fazla doğum ve daha az seçiciliğin sonucunda, birlikte yaşanması zor karakter ve sağlıkta köpekler ya da onları bakmaya hazır olmadan bir hevesle eve köpek getiren insanların terk etmek zorunda kaldığı canların barınaklara düşmesiyle karşıya karşıya kalırız.

Hayvan hakları derneklerinin aslında tedbir alınması gerektiğine dair dikkat çekmek istedikleri işte bu tip sorumsuz üretim pratiğidir.

Dikkatli yetiştiriciler, köpek üretmezler. Onlar aşık oldukları ırkın fiziksel ve davranışsal bütünlüğünü tarif eden ayrıntılı bir standarta bağlı kalarak geçmişi belki de yüzyıllarca öncesine ait tarihi bir armağanı korumak derdindedirler. İşini doğru yapıyorsa bir çeşit Ebru ya da Minyatür sanatçısı edasıyla tarihin bir kesidine şahitlik edegelmiş bir köpek ırkını geleceğe taşımak ister. Bu nedenle ırk standardını İstiklal Marşı gibi ezberler. Damızlıklarını bu standardin idealine en yakın köpeklerden seçerken ırkın karakterini orjinaline en yakın tutmaya gayret eder. Bu ne mi demektir? Kangal yetiştiriyorsa, koyunun başında duran, çoluğa çocuğa saldırmayan, cesur ancak kavgacı olmayan köpeklerin fiziksel olarak bir sürü köpeğine en yakışanını seçer. Bu sıklıkla her yavru olmaz. Bu nedenle üretim değil yetiştiricilik diyorum. Bunun bilimsel bir programa oturtulmuş olması gerekmektedir.

Dikkatli yetiştiriciler ırklarının uluslararası köpek kayıt organizasyonlarınca tanınmaları gereği şecereli üretimi herşeyin önünde tutarlar. Bu onların bazılarının iddia ettiği gibi Nazi olduklarını değil, sağlıklı bir şekilde standarda uygun köpeklerinin geçmişini kayıt altında tutarak objektif ölçme değerlendirmenin gelecekteki yetiştiricilere rehberlik etmesini hedeflerler. Alınan her yavru seceresindeki köpeklerin karakterlerinin mülayimliğine, çalışma kapasitelerindeki ünvanlara ve fiziksel değerlendirmeye tabi tutuldukları konformasyon showlarındaki atalarının ürünüdür. Seceresiz yavrular çok fazla bilinmezlik içermektedir.

Gerçek bir yetiştiricinin hayalinde standart dahilinde bir ideal vardır ve her batımda ona ne kadar tutarlı yaklaştığını değerlendirir durur. Yavru alacağı damızlıkları varsa irka ait genetik hastalıklara karşı test ettirerek olası problemleri ortaya çıkmadan engellemeyi hedefler. En azından yüzdesini minimize eder. Irkı, para kazanma kapısı olarak görmediği için yeni nesil için yavru gereksiniminde olduğunda yeni bir çiftleştirme yapar. Bu da nadiren her yıl anlamına gelir. Köpeklerinin yetiştirici imzası olarak belirgin bir fiziksel ve karaktersel kalitesi oturmuşsa zaten ondan yavru almak isteyenler olarak bir bekleme listesi vardır. Yavru alıcılarını dikkatle denetler. Irkına uygun bir yaşam tarzına, ortama ve tecrübeye sahip olduklarından emin olmadan satış yapmaz. Kız vermek gibi düşünelim bunu. Bir sıkıntı yaşandığında her zaman yavruyu geri almayı seçerek kendi yetiştirdiği köpeklerin istenmeyen ellere geçmesinin önüne geçer. Dikkatli yetiştirici, kendini ırkın bütününün sorumlusu olarak gördüğünden her bir köpeğin doğru ailelerle uyumlu bir şekilde bir araya geldiğinden emin olmak ister. Bu nedenle gerçek bir yetiştiricinin yavruları sokaklara ya da barınaklara düşmez. Hayvan hakları derneklerinin bu iki grubu birbirinden ayırabilecek şekilde bilgilendirilmesi bu nedenle büyük önem taşımakta. Biri asla diğeri değildir.

   Hayvanları besleyen ve onları “evcil hayvan” olarak satan açgözlü endüstri, muazzam miktarda sefalete neden olur. Milyonlarca merdivenaltı köpek ve kedi üreticisi yüzünden, yavru kedi ve köpekler pis tel kafeslere kapatılıyor ve bitkin bedenleri tükenene ve terk edilene veya öldürülene kadar doğum yapmaya zorlanıyor. Pek çok “safkan” köpek, doğal olmayan şekilde uzamış omurgalar ve düzleştirilmiş yüzler gibi çarpık fiziksel özelliklere sahip olacak şekilde yetiştirildikleri için ömür boyu acı verici sağlık sorunlarıyla yaşıyorlar.

 Merdiven altıcılar konusunda haklı; ama zaten bunu yukarda ben de açıkladım. Özellikle de batıda son yıllarda ortaya çıkan leş gibi kafeslerde ardarda doğuma zorlanmış Fransız Bulldogların, Pomeranianların vs içler acısı fotoğrafları çok fazla kişininin öfkesini çekti. Kamyonlarla gizli bölmelerde sahte seçere ve aşı belgeleriyle pazarlanmak isterken yakalanmaları bunun arkasındaki milyon avroluk-dolarlık çetelerin parmağına işaret ediyor. Burada bir kez daha dikkat çekmek istediğim sorun, bu kişilerle dikkatli yetiştiricileri aynı çuvala koyup Sarayburnu’ndan atmaya davet etmeleri. Çıkıkçıyla ortopedist aynıymış gibi.

GE: Hayvanseverlerden sık sık duyduğum bir talep vardır , köpek üretimi türkiyede beş yıl yasaklansın ! Biz kinolojinin içinde olanlar ise bunun ötesinde düşünürüz. Bizce Üretim yeterlilik kriterini ( fizyoloji, anatomi, ırkstandardı, davranış vb ) karşılamayan tüm köpeklerin üretimi ömür boyu yasaklanmalıdır.

Basık burun, kırışık deri gibi aşırı fiziksel özelliklerde üretilen safkan köpek ırkları var mı? Var. Ben dahil bunun bir hayvan refahı sorunu olduğuna hararetle dikkat çeken binlerce kişi safkan köpek merakı dahilinde bu sorunun çözülmesi için çaba sarfediyor. Sağlık testlerinin her yetiştirme programının temeli ve yanlış yorumlanacak ırk standartlarının revize edilmesi gibi yöntemlerle kendi söküğümüzün dikilmesini savunuyoruz. Yoksa PETA gibi sırf bu yüzden top yekün safkan kedi-köpek yetiştiriciliğinin yasaklanmasının çıkar yol omadığı ortada. Tıp, bağımlılık bir hastalık olarak kabul edilirken alkolozmi salt alkol varlığına bağlayarak yok edeceğini vaaz veren toptancı uygulamalar gibi birşey olurdu bu. Çözüm bu değil. Bu nedenle katmanların her birinin iyi anlaşılması, açıklanması ve yorumlanması gerekiyor.

   Kuşlar, balıklar, sürüngenler, gerbiller, hamsterlar, tavşanlar, sıçanlar, fareler, kobaylar, yaban gelinciği ve hatta kaplanlar gibi egzotik hayvanlar da dahil olmak üzere “evcil hayvan” olarak yetiştirilen ve satılan diğer türler amansız ıstıraplarla karşı karşıyadır. Bazıları doğada evlerinden ve ailelerinden vahşice kaçırılıyor ve dünya çapında çetin bir yolculuğa maruz kalıyor. Diğerleri, PETA’nın araştırmalarının ortaya koyduğu gibi, yeterli yiyecek, su, alan ve veteriner bakımı olmadan acı çekmeye ve ölmeye bırakıldığı büyük depolarda yetiştiriliyor. Bu hayvanları satın alan çok az kişi, özel ihtiyaçlarını uygun şekilde karşılayacak uzmanlığa veya yeteneğe sahip. Sonuç olarak, bu hayvanların çoğu erken ve acı verici bir şekilde olur.

 Bu paragrafın Türkçesi şu: ‘’ Bütün evcil hayvanlar perişan şartlarda bakılıyor. Hadi beslenmelerini yasaklayalım.’’ Bunu okuyunca her sabah beş buçukta uyanıp köpeğimi 1.5 saat dolaştırmadan ise gitmediğimi hatırlıyorum; ama yine gözlerine giremeyiz bu kişilerin. Burada aç-susuz depolarda yetiştirildikleri için tamamen yok edilmektense neden Birleşik Krallığın yaptığı gibi Hayvan Refahı Polis Teşkilatı kurulup sıkı denetlemeler yapılmasını önermiyorlar? Çünkü başlıkta da söyledikleri gibi uzlaşmak istemiyorlar. Bazı kötü örneklerden dolayı bunları denetimli bir gelişmeye tabii tutmaktansa önlerini tamamen keselim; yok edelim tutumu burada da devam ediyor.

   Yetiştiriciler büyük karlar elde ederken (2021’de ABD üretim pazarı 2 milyar dolardı), ürettikleri ve sattıkları her köpek yavrusu veya yavru kedi ile bir barınakta veya sokaklarda bir hayvan için potansiyel bir yuva kayboluyor. Tahmini 70 milyon evsiz hayvan, ABD’de herhangi bir zamanda hayatta kalma mücadelesi veriyor. Sokaklarda onlara araba çarpabilir ve diğer hayvanlar ve zalim insanlar tarafından saldırıya uğrayabilir. Bulaşıcı hastalıklardan ve tedavi edilmeyen yaralanmalardan ve enfeksiyonlardan hasta düşer ve ölürler. Kışın donarlar ve yazın sıcaktan bitkin düşerler.

 Gerçek yetiştiriciler kazandıklarının çok daha fazlasını sevdikleri, hayran oldukları ırkın korunmasına harcar. Para odaklı üretim, özellikle de bazı Doğu Avrupa ülkelerinde merdiven altıcıların da parçası olduğu bambaşka bir kanunsuz aktivite. Doğru bir yetiştiricinin arzu ettiği kan hattından seçerek aldığı damızlıkların ücreti, özellikle de yurtdışından geliyorsa seyahat ve transport masrafları, her yavru için pahalli sağlık testleri, yarışma yarışma taşıyıp şampiyonluk unvanı alabilmek umuduyla ilden ile yolculuk yapma, kayıt paraları, seçere çıkarma, mikroçiplendirme, veteriner masrafları ve verebilecekleri en iyi mamayla besleme isteğinin yılda 10 yavru satarak karşılanabileceğini mi sanıyorsunuz?

PETA bunun ikisinin aynı olduğunu iddia edip barınaklardan endişe verici rakamlar vererek düşünmemenizi sadece duygularınıza göre karar vermenizi istiyor.

*******İnsana bağımlı olmayan evcil hayvan olamayacağından bir kez daha niyetlerini açık ediyorlar. Evet, ne yazık ki barınaklarda bütün bir nesle yetecek kadar köpek bulmak mümkün. Peki bir gün gelip kısırlaştırılıp üremesine izin verilmeyen tüm o köpekler bittiğinde? Hedef de bu zaten. Evcil hayvansız bir insanlık. İneksiz, atsız, koyunsuz, kedi ve köpeksiz bir dünya. Halbuki birlikte evrilmedik mi?******

  Evlere muhtaç bu kadar çok hayvan varken, hayatımız boyunca hayvan dostlarımızsız kalma şansımız yok. Ancak PETA, artık insanlara bağımlı olarak yetiştirilmemelerinin hayvanların yararına olacağına inanıyor.

  Bunu, refakatçı olarak tutulan hayvanlar açısından düşünün: İnsanlar hayatlarının her yönünü kontrol eder – ne zaman ve ne yediklerini, kiminle etkileşime girdiklerini, kendilerini neleri eğlendirmek zorunda olduklarını, ne zaman ve nerede tuvaletlerini yapmaya izin verilse bile. Köpekler koşmak, koklamak, diğer köpeklerle oynamak ve bölgelerini işaretlemek için can atar. Kediler tırmalamak, tırmanmak, tünemek ve oynamak için can atar. Ancak, güvendikleri insanlar onlara bunu yapma fırsatı vermedikçe, bu doğal arzuları tatmin edemezler – ve çoğu zaman vermezler.

 Demagoji.

Günümüzde çocuklarımız ne kadar Heidi gibi Alp yaylalarında çıplak ayak büyüyecek özgürlüğe sahip değilse ev hayvanlarımız da bizimle beraber belirli yaşam düzenlerine adapte olmak zorunda. Burada taciz çizgisinin yukarda bahsetttiğim Hayvan Refah Polisi’nin denetleyebileceğini tekrar hatırlatırım. Okullarda başlayan eğitim programları ve kurumsal bir denetleme ile insan-ev hayvanı ilişkisi geliştirilebilir ki 100 yıl öncesine nazaran suan kedi ve köpeklerimiz aile üyesi statüsüne çıkmış vaziyette. Bunu başaran bizlerin daha dikkatli olamayacağımızı mı savunuyorlar?

 İyi niyetli koruyucular bile hayvanlarına tatlı su, kediler için temiz bir tuvalet kutusu ve köpekler için birden fazla uzun yürüyüşler gibi temel günlük ihtiyaçların yanı sıra hayatlarını ilginç ve neşeli kılmak için eğlence fırsatları sağlamakta rutin olarak başarısız oluyorlar.

    Birçok insan, hayvanlar için neyin en iyi olduğunu veya onların istek ve ihtiyaçlarını düşünmeden, genellikle yalnızca görünüşe dayalı olarak, dürtüşel olarak hayvanları edinir. Örneğin, Florida’da yaşayan biri, Sibirya husky’yi edinebilir – özellikle aşırı ısınmaya karşı hassas olan çift kürklü bir cins – çünkü turun görünümünü beğenirler. Ancak kürküyle Florida’nın sıcak ve nemli ikliminde muhtemelen rahatsız ve hatta mutsuz olacaktır. New York City’de küçük bir apartman dairesinde yaşayan biri, border collie gibi son derece enerjik bir cins edinebilir, köpeği tüm gün boyunca küçük bir alanda (ya da daha kötüsü, bir ev içi kafeste) kilitli tutabilir ve ardından hayvanı “hiper” olduğu için azarlayabilir.

GE: Tam da u yüzden herkes köpek sahibi olmamalı , köpek sahiplenmenin şartları belirlenmeli, köpek sahipliği eğitimleri köpek almadan önce şart konmalı diyoruz.

Haklı payları olsa da bu konu bu denli siyah-beyaz değil. Huskysini alıp hava sıcakken klimalı ortamda tutup sabah ve akşam serinliğinde uzun bisiklet turlarına çıkaranlara ne demeli? Bu, her köpek gittiği ortama illa ki ayak uydurur anlamına gelmez tabii ki; ancak bu tip uygulamaların önüne yaşam tarzlarına uygun olmayan ailelere belirli ırkların sahiplendirilmemesiyle başlayarak geçebiliriz. Merdivenaltı üretici problemine tekrar dikkat çekiyorum. Eğer köpek refah açısından durumla başa çıkamıyorsa, egzersiz eksikliğinden gece gündüz bahçede havlamak gibi, bunun takipçisi ve hesap sorucusu gene kanunlar olmalıdır.

Şimdiye kadar insan-hayvan ilişkisinin tamamen insanın bencil beklentilerinden kaynaklanan hasıraltı bir zalimlik gibi göstermeleri sizin de dikkatinizi çekti mi?

Halbuki insan-hayvan ilişkisi bunun çok daha ötesinde birşey. Kedi ya da köpeğimizle kurduğumuz bağ çoğu zaman arkadaşlarımızla kurduğumuzun çok ötesinde. Sevgilimiz ya da çocuğumuz yok diye bir ev hayvanı beslemiyoruz. Peki belki bazıları besliyordur! Asıl nedenimiz evcil hayvanımızla türler arası bambaşla bir ilişki deneyimlememiz. Bunun bedelinin her seferinde ev hayvanının refahına mal oluyormuş gibi hissettirmek gerçeği yansıtmıyor.

Bazen yaşlı bir çiftin Chihuahuasıyla hergün yürüyüşe çıkmasına, bazen de karşılıksız sevgilerin en güzellerinden birini deneyimleyerek çok daha derinlere bakmamıza vesile oluyorlar. Sürüsünü savunan, evini koruyan, çocuğumuzu zehirleyecek torba torba uyuşturucuları tespit eden, kayıp insanların izini süren, dağılmış koyun sürümüzü toplayıp getiren, boğulmakta olan insanları karaya çıkaran, görme engellilere rehberlik eden, epilepsi hastalarının yaklaşan nöbetlerini haber vererek güvenli bir yere sığınmalarını sağlayan, kanserli hücreleri koklayarak buldukları için erken tanı şansını arttıran, sokağa bile çıkmaya çekinen duygusal çöküntüdeki insanlara eşlik eden binlerce köpekle olan tek derdimiz su kaplarının düzenli değiştirilip değiştirilmediğine indirgenemez.

   İnsanlar rutin olarak arkadaşlarını acımasız “kolaylık” uygulamalarına maruz bırakırlar: Kedilerinin ayak parmaklarını kanunsuz keserek keserler, bir musluğu koklamak için durduklarında köpekleri sürüklerler, her bekçilik yaptıklarında onlara “sus” diye bağırırlar ve onları kilitlerler. Onları kendi evlerindeki mahkûmlar gibi (“ev içi kafesinde tutmak”) davranırlar.

 Demogoji.

  Ayrıca birçok insan, onlarla vakit geçirmek ve onları tasma ve koşum takımı üzerinde gezdirmek yerine, hayvanlarının gözetimsiz olarak açık havada dolaşmasına izin verir. Bu ihmal, kedileri ve köpekleri araba çarpması, saldırıya uğrama veya istismara uğrama konusunda aşırı risk altına sokar; bulaşıcı hastalıklar; aşırı hava koşullarına yenik düşmek; ve hatta mülklerinde onları istemeyen insanlar tarafından vurulmak veya zehirlenme gibi.

 Tekrar tekrar aynı yere dönüp bireysel insan hatalarını insan evriminin çok değerli bir parçası olan insan-hayvan ilişkisinin yanlışlığına kanıt göstermekten sıkılmıyorlar. Çocuk yetiştirmedeki hatalarımızdan dolayı birgün doğumların durdurulmasını savunan bir grup gibiler.

  GE: Daha çok evangelist kıyamet günü tarikatları yaklaşımı gibi. Türkiyede de kendine oldukça çok yandaş bulan PETA nın insan hayvan ilişkisi ile ilgili ortaya koyuduğu prensiplerin tartışılamaz olması bana Tanrıyı kıyamete zorlama mantığını güden evangelist yaklaşımı hatırlattı nedense…. önce hayvanları kurtaralım sonra insanlığın yok olmasını sağlayıp dünyayı kurtaralım……….

Yoldaş hayvanlar tamamen insanların insafına kalmıştır ama birçok insan acımasız, zalim ve vahşidir. PETA’nın dosyaları, oklarla vurulan, havai fişeklerle havaya uçurulan, benzine batırılan ve ateşe verilen, mikrodalga fırınlarda pişirilen, it dalaşlarında yem olarak kullanılan, şeytani ayinlerde işkence gören, dövülen köpek ve kediler de dahil olmak üzere taciz raporlarıyla dolup taşıyor. canı sıkılan çocuklar tarafından beyzbol sopalarıyla, kaçmaları için “onlara bir ders vermek” için arabaların arkasına sürüklendiler ve havlamalarını susturmak için koli bandıyla bağlandılar. Bunun gibi istismarlar her gün oluyor.

 Demogoji. Çözüm hayvanların kanunlarla daha kararlı bir şekilde korunmasında.

   Tüm bu nedenlerle ve daha fazlası için PETA, daha fazla hayvanın doğmasını ve sonunda evsiz kalmasını veya istismara uğramasını önlemek için çok çalışıyor. Lütfen bize yardım edin: PETA’nın ‘’Kısırlaştırın!’’ ile hayat kurtaran bir ameliyata sponsor olun Hemen, Lütfen programlayın. Asla yetiştiricilerden veya evcil hayvan mağazalarından hayvan satın almayın. Bir hayvana ömür boyu bakmak için gereken zamana, paraya, sabra, bağlılığa ve sevgiye sahipseniz, bir barınaktan bir hayvan sahiplenin. Hayvanlarınızı kısırlaştırın, olabileceğiniz en iyi koruyucu olmayı taahhüt edin ve tanıdığınız herkesi de aynısını yapmaya teşvik edin.

 Doğru! Sahipsiz köpekler, üretime alınmayacak köpekler kısırlaştırılmalı; ancak sadece isteniyorsa barınaklardan köpek alınmalı. Bu, çocuk bakım evlerindeki çocuklar tükeninceye kadar eşlere kendi çocuklarına sahip olamayacakları gibi bir baskının başka türlüsü değil mi?

Bunun her ne kadar yüce bir davranış olduğuna inandırılmaya çalışılsa da barınaktan köpek almak toz pembe bir deneyim değildir. Evlat edilebilir olması için köpeklerin karakter testinden geçip agresyon başta olmak üzere insan yaşamına uyumlu olup olmadıklarından emin olunmalıdır. Ne yazık ki barınağa düşen köpeklerin çoğu hem bu eğitim ve sosyalizasyondan mahrum hem de büyük ihtimalle çeşitli taciz vakaları nedeniyle davranış problemlerine sahip olabilirler. Bunların rehabilite edilmesi kaynak, yeterli sayıda bu işten anlayan eğitmen ve zaman alır. Barınaklar bu kadar zaman ve alana sahip midir? Ne yazık ki hayır! Hayvan Refahı için çalışan pek çok barınak ne yazık ki yeni köpeklere sans tanımak için belirli bir süre içinde yuva bulamayanları uyutmak zorunda kalırlar. Uyutulanlar arasında rehabilite edilemeyecek köpekleri de eklediğinizde barınaktan evlat edinilen her köpek için onun yolunu açmak için bertaraf edilen düzinelerce köpekten bahsediyor olabiliriz.

Gökten Eker’le yaptığım bir telefon sohbetinde çok önemli bir konuya dikkatimi çekti. Bugün Türkiye’deki barınak ve sokak köpekleri popülasyonuna göz gezdirdiğimizde çoğunluğun safkan köpek ırkları değil de zaten Osmanlı’dan beri sokaklarımızda yaşayan köpeklere ek olarak bolca kırsal alana ait çoban köpeği tipi köpekler oluşturuyor. Bu durumda sorunun, kaç tane 2000 Avroya alınan X ırkından köpeğinin sokakları arşınladığından çok, organize bir kısırlaştırma, evlat edinilebilecek köpeklerin tespiti ve onların gelip teslim alınabileceği ferah alanlardan geçtiğini anlamız gerekiyor.

İnsanlar isterse sokaktan, isterse barınaktan, isterse dikkatli bir yetiştiriciden, isterse yeni yuva arayan birilerinin köpeğini alabilme özgürlüğüne sahip olmalı. Tek bir ideal olmadığı gibi bunu dayatmak da mümkün değil. PETA’nın amacı yukarda defalarca gösterdiğim gibi insan-hayvan ilişkisine dayalı içine evrildiğimiz o dünyanın son bulması. Elbette ki bu yaşamda aksaklıklar, yapılan hatalar, üzerinde düşünülmesi gereken uygulamalar var: ancak PETA üzüm yemek değil bağcıyı dövmek istiyor. Duygularımızla karar vermeyelim.

Kaynak:

https://www.peta.org/about- peta/whypeta/pets/#:~:text=Animal%20Rights%20Uncompromised%3A%20’Pets’&text=At% 20PETA%2C%20we%20love%20and,cats%20through%20spaying%20and%20neutering

The post PETA’nin Evcil Hayvan Bakımına Bakışı ve Dünya’ya Etkisi first appeared on Göktan Eker.

]]>
KİNOLOJİ AÇISINDAN SOKAK KÖPEKLERİ https://www.goktaneker.com/2022/07/22/kinoloji-acisindan-sokak-kopekleri/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=kinoloji-acisindan-sokak-kopekleri Fri, 22 Jul 2022 14:23:38 +0000 http://www.goktaneker.com/?p=3771 KİNOLOJJİ AKADEMSİNİN KURUCULARINDAN SEVGİLİ DOSTUM İLKER ÜNLÜ İLE 4P1K DERGİSİ İÇİN KİNOLOJİ VE SOKAK KÖPEKLERİ BAŞLIKLI SÖYLEŞİMİZİ SEVGİLİ OKUYUCULARIMIZ İLE PAYLAŞIYORUM. GE: İlkercim selamlar ülkemizde son süreçte özellikle revize edilen[...]

The post KİNOLOJİ AÇISINDAN SOKAK KÖPEKLERİ first appeared on Göktan Eker.

]]>
KİNOLOJJİ AKADEMSİNİN KURUCULARINDAN SEVGİLİ DOSTUM İLKER ÜNLÜ İLE 4P1K DERGİSİ İÇİN KİNOLOJİ VE SOKAK KÖPEKLERİ BAŞLIKLI SÖYLEŞİMİZİ SEVGİLİ OKUYUCULARIMIZ İLE PAYLAŞIYORUM.

GE: İlkercim selamlar ülkemizde son süreçte özellikle revize edilen hayvan hakları kanununun ardından sokak köpekleri ile ilgili birçok olumsuz olay meydana geldi, bir anda büyük bir kamplaşma oluştu. Bir taraf tüm köpeklerin toplatılması hatta uyutulması için kampanyalar yaparken diğer taraf ta sokak köpekleri için sınırsız özgürlük istiyor. Sosyal medyada karşılıklı hakaretlere varan yazışmalar görüyoruz ve artık makul çizgi iyice inceldi. Ben bu konuda makul alanın genişletilmesi bunun da gerek hayvan refahı gerekse başta etoloji ve  kinoloji gibi bilim dallarının ışığında gerçekleşmesi taraftarıyım. 

Bu kapsamda sorunun bazı noktalarını çok önem verdiğim bir kinolog olarak seninle konuşmak istiyorum,  ancak öncesinde okuyucularımız için kendini tanıtır mısın ?

İÜ: Köpekler hakkında öğrenmeyi ve öğrendiklerimi paylaşmayı seven birisyim diye özetleyebilirim sanıyorum kendimi. İngilizce öğretmeni olmam, çok geniş bir bilgi kaynağına kolaylıkla ulaşabilmemi ve öğretmenliğin verdiği pratikle bunları harmanlayıp yorumlayarak Türk köpek severlerle paylaşmamı kolaylaştırdığını düşünüyorum. Zaten henüz ilkokuldayken kendi hayvanlar ansiklopedimi yazmaya çalışır, beslediğim güvercinlerin bakım ve üretimi üzerine not defterleri tutardım. Kafam hep bu yönde çalıştı kısacası.

GE: Çok teşekkür ederim, dilersen multidisipliner bir bilim olan Kinoloji ve Kİnolog kavramları ile başlayalım, nedir kinoloji ve kinolog ne iş yapar bize biraz açıklar mısın ?

İÜ: Kinoloji -köpek bilimi- dediğin gibi çok geniş bir alanı kapsıyor. Yıllar önce eve bir usta gelmişti. Kitaplığımdaki köpekler üzerine yazılmış kitapları görünce dediğini hiç unutamıyorum: ‘insan bir köpek hakkında yazacak bu kadar çok şeyi nereden bulabilir ki?’ Kinoloji işte bize bunu sağlıyor. Köpeklerle ilgili masaya yatırılabilecek her konu kinolojinin bir parçası; ancak  çok geniş bir alan olduğu içinde insanlar yoğunlaştıkları belirli alanlarda uzmanlaşabiliyorlar. Batı üniversitelerinde kinoloji diye tek bir kürsü yok. Gidip kinolog olacağım diyemiyorsun. Üniversiteler davranış bilimleri ya da veterinerlik fakültelerinde fiziksel sağlık konusuna yoğunlaşmış durumda. Buradan çıkana da kinolog denmiyor. Örneğin İngilizce’de kinoloji ya da kinolog desen insanlar anlamıyor bile. Kullanılan bir kelime değil. Orda veteriner hekim ayrı, davranış bilimcisi ayrı, hakemi ayrı vs vs. Öte yandan biliyoruz ki Doğu Avrupa ülkelerinde ve Rusya’da kinoloji eğitimi üniversite düzeyinde verilebiliyor. Benim için yukarda kinolog sıfatını kullandın. Çok teşekkürler; ancak ben resmi bir üniversite eğitimi almadığımdan kinolog olmadığımı düşünüyorum. Öte yandan çocukluğumdan beri köpek okuyorum. Hemen her gün. Düzenli olarak köpeklerle ilgili yazılar yazıyorum ya da çeviriyorum . Kendi kendimi bu konuda iyi yetiştirdiğimi düşünüyorum. Gayri resmi olarak belki de artık bu titre kendimi alıştırmalıyım.

GE: İlker bir  süredir basında daha uzun süredir de sosyal medyada dönüp duran bana göre oldukça romantik ama altı o kadar dolu olmayan bir söylem var: ‘satın alma evlat edin.’ Barınaklardaki sahipsiz köpeklerin sayısı düşünüldüğünde gün geçtikçe en sağduyulu yaklaşımın bu olduğuna yemin edecek insanların sayısı da doğal olarak artışta. Bu asil çağrının tüm sorunların çaresi olduğunu düşündükleri açık. Ancak bu giderek bir zorlamaya hatta ırk köpek sahiplenenleri aşağılamaya ve ötekileştirmeye varan bir hal almış durumda , ne düşünüyorsun bu konuda ?

İÜ: 9 yıldır yurtdışındayım ve sosyal medyayı takip ettiğim kadarıyla özellikle de pet olarak beslenen köpekler için kullandığımız dilde bariz bir değişiklik gözlemliyorum. İnsanlar köpeklerine evlat diyor mesela. Mahsuru yok. Ben de köpeğime oğlum duyuyorum; ama günün sonunda onun bir köpek olduğunun da farkındayım. Köpeklere yaptığımız duygusal yatırımın ağırlığının, günlük kararlarımızı gitgide daha fazla etkilediğini düşünmüyor değilim. Kendini duygularıyla tanımlayan diğer Akdeniz ve Orta Doğu milletleri gibi ülkemizde de nedeni-nasılı konuşulmaktansa bize hissettirdikleri üzerinden tepkisel kararları rasyonalize etmeye çalışıyoruz gibime geliyor.

Satın alma evlat edin  sloganı,  köpek sahiplenmek isteyenler ve hali hazırda köpek sahiplenmiş insanları baskı altında bırakan bir yaklaşım. Kendilerini haklı çıkarmak için temelde iki argümana dayandırılıyor:

·  Özellikle de safkan köpek üretimi bu kontrolsüz artışın temel nedenidir.

·  Bunun için ticari pet amaçlı köpek üretimine son verilerek insanların barınaklardan köpek evlat edinmeye yönlendirilmesi iki sorunun birden çözümü anlamına gelir.

GE: Safkan Köpek yetiştiriciliğinin ardındaki bilimsel kültürel ve tarihi nedenleri sanırım biz de kamuoyuna çok anlatamıyoruz.  Söz gelimi konu milli ırklar Kangal – Akbaş olduğunda pek tepki gelmezken, başka ülkelere ait safkan ırklar söz konusu olduğunda müthiş bir linç gelebiliyor.

Sokak hayvanları sorununu çözme konusundaki safkan ırklara gösterilen bu yaklaşımda bir sorun var bence 

İÜ: Bu keyfi yaklaşım demin bahsettiğim nedeni-nasılı eşit mesafeden sorgulamak yerine benim inandığım, beni duygusal olarak besleyen öneri seninkine yaşam alanı bırakmaz argümanına dayanıyor. Sanırım politik olarak da buna idmanlıyız suan.

Çocuk Esirgeme Kurumlarındaki kimsesiz çocuklar bize neyi hissetiriyorsa içinde canlı sevgisi olan herkes de barınaklarda ağlamaklı gözlerle parmaklikların arasından bakan köpekleri görünce aynısını hissediyor olmalı. Ancak insanlara artık çocuk yapmayacaksınız taa ki kimsesiz çocukların hepsinin bir evi oluncaya kadar diyebiliyor muyuz? Hayır!

 İnsanların duygularından yola çıkarak çok geniş bir kitleyi etkileyecek karar alınması aklı selim midir? Öyleyse çocuk yapmayı da bırakalım.

GE: Eş değer bir örnek oldu. Ben burada hayvan refahı ve sokak hayvanı sayısının kontrolsüz artışının, doğa olarak köpeklerin ve insanların bu kontrolsüz durumdan mağdur olmasının karıştırıldığını düşünüyorum. Bilimsel altyapı ve hayvan refahı gözetilerek insan ile birlikte yaşamaya uygun, bir amaca yönelik , denetime tabi köpek yetiştiriciliği zaten merdiven altı tabir edilen saçmalığın da önüne geçecek bir yetiştiricilik olarak tüm batı ülkelerinde karşımıza çıkıyor.

Peki tüm Yetiştiriciler topyekün öcü mü? Doğru yetiştiriciler ile merdiven altı yetiştiricileri nasıl birbirinden ayırabiliriz ? 

İÜ: Bu söylemin dayandığı iddia köpek yetiştiricilerin hepsinin gözleri dönmüş bir şekilde para hırsıyla yanıp tutuştukları ve köpeklerini bir bakıma bu şekilde istismar ettikleri iddiasına dayanıyor. Sanki üretip üretip sokaklara atıyorlarmış gibi.

Tabii ki işini hakkıyla yapan, köpeklerini aile üyesi gibi sevip kollayıp doğan yavruları ellerinden geldiği kadar en doğru aileyle birleştiren yetiştiriciler olduğu gibi köpeğini yumurta makinası gibi görüp yıl boyunca sayısız batımla piyasaya bolca yavru pompalayan,  üstelik yavru alıcılarını dikkatsizce seçtiği için sıklıkla ömürlük aileleri ıskalayanlar da var. Tıpkı iyi ve kötü ebeveyn olanlar gibi. İkisini aynı kefeye koyarak aynı değerleri ve pratiği temsil ediyormuş gibi göstermek gerçekleri yansıtmıyor.

Bu sorumsuz köpek üreticilerini sıkı kanuni düzenlemelerle durdurmayı hedeflemenin yanında onlardan yavru alacak kişilerin köpek almadan önce sormaları gereken sorular, almaları gereken garantiler, köpeği aldıkları kişinin köpekleriyle ilişkisi, bakım şartları, bu ırkla olan geçmişi gibi çok önemli ipuçlarını bir araya getirmeleri gerekiyor. İnsanlar belirli bir ırka ait yavru  seçtiklerini sanıyorlar. Hayır. Onlar aslında doğru yetiştiriciyi seçiyorlar. Parayı o ırkın adına değil o yavrunun soy ağacına veriyorlar. O soy ağacındaki köpeklerin karakteri, fiziksel yapıları, genetik sağlıkları başta olmak üzere ister iş köpeği isterse de  ırk standartları yarışmalarındaki dereceleri şu Doberman’ı o Doberman’dan ayırıyor. Benim en çok güldüğüm soru, ”X ırkı köpekler ne kadardır?‘ sorusu. Bir ırkın ederi seceresidir; adı değil.

GE: Sana katılıyorum, tüm dünyada profesyonel yetiştiriciliğin etik kuralları var , başta hayvan refahı, sonrasında FIT FOR FUNCTION felsefesi, yani yetiştirilen ırkın tarihsel kültürel görevine uygun standartlarda yetiştirilmesi, tamamının kayıt altında olması, anne ve babanın üretim yeterlilik kriterlerini tam olarak karşılaması, yılda birden daha fazla çiftleştirmeme, genetik hastalıkların tespiti ve bu bireylerin kısırlaştırılarak yetiştiricilik programından ayrılması ilk etapta aklıma gelen ana kurallar.

Safkan Irk Köpekler deyince endemik rıklarımızda durum nedir ? 

İÜ: Köpek ırklarının çoğaltılmasının önüne geçmek deyince aklınıza sadece moda ecnebi ırklar geliyor olabilir. Halbuki bu yerli endemik ırklarımızın da gelecek nesillere ulaşmasının önüne geçmekle eş anlamlı olduğunu görmemiz gerekiyor. Kangal ve Akkuş (Akbaş) Çoban Köpekleri, Orta Anadolu Sultan Tazısı, Aksaray Malaklısı, Doğu Karadeniz Çoban Köpeği ve Türk Kopoyu gibi pek çok ırkmızın gelecek 10 yıl içinde sonsuza dek yok olabilirler. Neden? Safkan köpek üretimine tü kaka dendiği için.

GE: Bir kırılma noktasına geldik , safkan köpek yetiştiriciliğinin yasaklanmasını talep ederken endemik ırklarımızın da tarih sahnesinden silinmesine sebep olabiliriz. Bununla birlikte özellikle görev köpekleri  ( bomba, uyuşturucu arama vb.. ) ve hizmet köpekleri ( rehber köpekler, asistan köpekler terapi köpekleri vb..) yurtdışına bağımlılık fazlaca artar.

İÜ: Irklar da tarihin hediyesidir. Safkan köpek üretimi aynı zamanda tarihin bir kesitinin de değerleri olarak önemlidir. Borzoi (Rus Kurt Tazısı) Bolşevik Devrimine kadar Rus aristokrasisinin avcı köpekleri olmuşlardır. Eğer dönemin Rus edebiyatından da vazgeçmeyi planlamıyorsak tarihin belli bir dönemine şahitlik etmiş düzinelerce köpek ırkına da sadece kapitalizmin tüketim ürünlerinden biriymiş gibi muamele yapmayı bırakmalıyız.

Ayrica görev köpeği üretimi şakaya gelmez!

Safkan köpek üretimi görsel ve davranışsal tahmin edilebilirlik prensibine dayalıdır. Köpeğin soy ağacına bakarak bir sonraki neslin nasıl bir karaktere ya da çalışma kapasitesine sahip olacağını kestirmek önemlidir. Bu nedenle bazı ırklar çocuklu aileler için tercih edilenler arasında en yüksek sıradadırlar. Çünkü nesiller boyunca ne hayvana ne de insana agresyon göstermeyen bireylerden üretildikleri bilinmektedir.

Başka bir ırk grup çalışma kapasitesinin eğilimleri nedeniyle arama-kurtarma ya da polis köpeği olmaya çok daha yatkındır.

 Peki barınaklardan seçilenler dediğinizi duyar gibiyim. Elbette umulmadık cevherler her yerden çıkabilir; ancak en az iki yılınızı verdiğiniz bir eğitim sürecinde en uygun adayı seçtiğinizi bilmek maddi ve manevi daha doğru bir yatırım olmaz mı?

Nasıl Kangal ya da Akkuş (Akbaş) Köpeği diğer çoban köpekleri arasından sivrilebildiyse bir Alman Çobanı, Malinois, Doberman ya da Rottweiler da aynı nedenlerden dolayı aranan ırklar olmuşlardır. Korumadan, arama-kurtarmaya, rehber köpeklikten eşlik köpekligine profesyonel bir sonuç bekliyorsanız bunları sokaklardan tutarlı şekilde toplayamazsınız. Kendi ulusal yetiştirme programlarınız da yoksa yurtdışına bağımlı olursunuz.

GE: Evet barınak ve sokaklarda da topluma faydalı eğitimleri alabilecek köpekler var. Biz bu konuda uzun süredir çalışmalar yürütmeye çalışıyoruz. Ancak önümüzdeki en büyük engel sloganlaşmış veya klişeleşmiş tabirler. Satın alma sahiplen sloganının altını, sokak veya barınaklardaki köpeklerin öncelikle travmalarından arıdındırılması, sonrasında insan ile birlikte yaşayabilmeleri için eğitilmeleri gerekli. Ancak belediyeleri REHABİLİTASYON MERKEZİ adı altında açtıkları tesislerde bu konuda bir çalışma görmüyorum. Dostlar alışverişte görsün uygulamaları var ne yazık ki köpekler rehabilite edilip , eğitilirse sahiplenmeleri çok daha kolay olur, köpeklerin bu merkezlerde insan ile birlikte yaşamaya uygun hale getirilmesi gerekir. Ayrıca  barınaklarda bu yöntemle görev köpeği de bulunabilir ancak Belediyelerin istekli olması ve insan kaynakları eğitimine önem vermesi gerekir. 

İşte o zaman SATIN ALMA SAHİPLEN bir mantık çerçevesine oturur. Hele bir de sahiplenme yapanlara belediye hizmetlerinden indirim gelse işte o zaman talep de artar.

İÜ: Sana katılıyorum, safkan köpek yetiştiriciliğinin yukarıda anlatılan prensiplerde yapılması ve denetim geliştirilmesi, aynı zamanda büyük bir kısırlaştırılma seferberliği ki bu hem sokak köpekleri için hem de üretim yeterlilik kriterlerini kapsamayan ırk köpekler için ( davranış bozukluğu olan , genetik hastalığı olan , ırk standartlarına haiz olmayan vb… ) de uygulanmalı. 

Safkan köpek severleri bir çeşit nazi parti üyesiymiş gibi gösterip çatlayıncaya kadar besledikleri ve artık obezitenin ölümcül sınırlarına dayanmış sokak köpeklerini sevgileriyle öldüren köpek severleri anlamaya çalışmak çok yorucu. Mahallelerde artan sayıları nedeniyle çeteleşen köpeklere toz  kondurmayan, bu huzursuz edici gerçekle yaşamak zorunda olduğumuzu bize sanki mantıklı bir şeymiş gibi dayatanlar da cabası.

İnsanlar ırk standardına dayalı köpek üretiminin görüntü bazlı sosyal medya şirinlikleri yaratma amaçlı yapıldığını sanıyor. Bet sesli bir şarkıcı nasıl müziğin gerçeğini değiştiremezse mental ve duygusal sağlıklarına önem verilerek yapılan köpek yetiştiriciliği de insan yaşamına son 15000 yıldır olduğu gibi değer katmaya devam eder. Tüm yapılması gereken üretilen köpeklerin kontrollü, takip edilebilir ve denetlenebilir bir üretim programının meyvesi olacak şekilde kanuni düzenlemeler yapılması.

GE: Sana katılıyorum ilker. Bununla birlikte sokak köpeklerini morfolojik olarak incelediğimizde ağırlıklı çoban ve av köpeği melezleri olduklarını görüyoruz. Yani popülasyon kontrolüne kırsaldan başlarken, şehirlerde de saf ırk yetiştiricilik kurallarının uluslararası kurumların yani FCI ve ülkemizdeki temsilcisi KIF prensipleri ile yapılması soruna hızlı çözüm üretecektir.

İlkercim çok değerli bilgiler bunlar. Sorun ile ilgili farklı sesleri,  farklı önerileri en önemlisi bilimsel yaklaşımları ele almaya devam edeceğiz. Eklemek istediğin bir şey var mı ? 

İÜ: Son olarak köpeklerin hepsini kısırlaştırıldığı, safkan köpek yetiştirme programlarının durdurulduğu bir dünyaya bir gün uyandığımızda barınaklardaki köpeklerin de bir gün tükeneceğini tahmin edersiniz. O zaman köpeksiz ne yapacağız? İddia edildiği gibi kişisel kaprislerimiz için beslenmedikleri zaman. Dostumuz, iş arkadaşımız, kurtarıcımız, refakatçımız olmadıkları zaman..

GE: Çok teşekkür ederim ilşkercim görüşmek üzere

The post KİNOLOJİ AÇISINDAN SOKAK KÖPEKLERİ first appeared on Göktan Eker.

]]>
Görev köpekleri K9’lar https://www.goktaneker.com/2013/10/24/gorev-kopekleri-k9lar/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=gorev-kopekleri-k9lar https://www.goktaneker.com/2013/10/24/gorev-kopekleri-k9lar/#respond Thu, 24 Oct 2013 18:05:42 +0000 http://www.goktaneker.com/?p=1200 ‘Mehmetçiğimizin terörle mücadelesinde K9’lardan daha fazla istifade edilmesinin personel kaybını önleyeceğini düşünmekteyim’… Neredeyse dünyanın her yerinde güvenlik birimleri K9’ suz hareket etmezlerken, Amerika’da ve bazı kıta avrupası ülkelerinde özel güvenlik[...]

The post Görev köpekleri K9’lar first appeared on Göktan Eker.

]]>
‘Mehmetçiğimizin terörle mücadelesinde K9’lardan daha fazla istifade edilmesinin personel kaybını önleyeceğini düşünmekteyim’…

Neredeyse dünyanın her yerinde güvenlik birimleri K9’ suz hareket etmezlerken, Amerika’da ve bazı kıta avrupası ülkelerinde özel güvenlik firmaları K9’ suz önlem almazlarken, biz henüz çok gerideyiz’..

Röportaj: GAZETE 9 EYLÜL/İZMİR- 22 EKİM 2013- YILDIZ ÇELİK
http://yildizcelikist.blogspot.com/2013/10/gorev-kopekleri-k9-lar.html

‘Güvenlik’ ve ‘Pet’ Sektörü, bu iki sektörün birbiri ile alakası yokmuş gibi görünmesine rağmen ‘Güvenlik Güçlerimiz’ ve ‘Özel Güvenlik Teşkilatı’nın en stratejik yardımcılarından birinin köpekler olduğu ya da olması gerektiğini söylemek yanlış olmaz. Sivil halkın bundan pek haberi olmasa da, ‘Görev Köpekleri’ bu sıralarda polisiye amaçlı çok kısıtlı olarak ta askeriye amaçlı kullanılmakta. Jandarmanın hizmetleri de aslında bir nevi kırsal polis gibi.

Hizmet alanı ağırlıklı olarak K9 eğitimi. K9 Latince’ den gelen, köpek anlamındaki canine kelimesinin ca-nine, yani K9 olarak kısaltılması. Önceleri köpeklerin sadece askeri ve polisiye eğitimleri yapılırken ihtiyaçların yaygınlaşmasıyla eğitim disiplinini ifade etmeye başlıyor ve hemen hemen tüm Askeri ve polisiye hizmet köpekleri K9 olarak adlandırılıyor. K9 filmine kanmayın, bu köpekler sadece Alman kurdu değil.

İşte bu tür yanlış anlaşılmaları ve eğitimi on üç yıldır faaliyetteki K9 Güvenlik firmasının ’ nin kurucularından 1998 yılına kadar devam eden memurluğu zamanından bu yana köpek eğitmeni Göktan Eker:‘K9’lar tüm dünyada askeri kullanımın birçok farklı evrelerinde ve farklı birimlerinde etkin olarak kullanılmaktadırlar. Mehmetçiğimizin terörle mücadelesinde K9’lardan daha fazla istifade edilmesinin personel kaybını önleyeceğini düşünmekteyim, Hatta Bölge ülkelerinden birinde K9’larla askeri kullanım konusunda çalışan biri olarak buna eminim. TSK’ nın köpeklerin askeri kullanımı konusunda daha etkin olması gerektiğini düşünüyorum. Sınır güvenliği konusunda neredeyse doğru dürüst bir kullanım olmadığı, kevgir olan sınırlarımızın halinden ve yıllardır temizleyemediğimiz mayınlardan hareketle aşikardır’ diye anlatıyor.

Eğitimin esasını ne oluşturuyor?

Sistemimizi köpeklerin içgüdülerinin artırılarak yönlendirilmesi üzerine kuruyoruz; avcılık, takip ve benzeri içgüdülerin artırılması ile arama köpekleri, mücadele ve benzeri içgüdülerin artırılması ile koruma köpekleri eğitimi yapıyoruz. Tabii ana kural doğru davranışları gerektiği kadar ödüllendirmek, yanlış davranışları görmezden gelmek veya ikaz etmek. Ceza hemen hemen hiç kullanmadığımız bir uygulama, ancak kaçınılmaz bir durum varsa, eğitmenin değil de üçüncü kişilerin bu uygulamayı yapmasını rica ediyoruz.

Unutulmaması gereken ana kural ise köpek eğitiminin en önemli dayanağı genetik yapının o eğitime uygunluğu.

Bu pazarı yaratan koşullar nelerdir?

Nüfus artışı, liberalleşen-globalleşen ekonomi, evcil hayvanlara karşı giderek aertan talep ülkemize birçok köpek ırklarının gelmesine neden oldu. Bu büyük Pazar gerek içeride gerekse dışarıda birçok kişinin iştahını kabarttı, reklamlarda, filmlerde boy gösteren ünlü köpekler pazarı daha da şişirdi ve Türkiye bir köpek çöplüğüne dönüştü. Buna ülkemizde köpek yetiştiriciliğini, iki birbirine benzeyen köpeği çiftleştirip çıkan yavruları daha sütten kesilmeden satmak sanan tüccarlar da eklenince köpekçilik çözümlenemez sorun yumağı haline geldi.

Eski Doğu bloğu ülkeleri başta Bulgaristan ve yakın ülkeler olmak üzere bu ülkelerdeki köpek yetiştiricileri, merkez Avrupa’ya satamadıkları standartların altında kırma, hasta, problemli ne varsa ülkemize gönderip satmaya başladılar. 15-20 yıl öncesine kadar köpek eğitimi, köpek pansiyonu ya da köpek çiftliği gibi tabirlere uzak bir toplumduk. Belki de Özallı yıllar, dünyaya açılım, yeni gelişen burjuvazinin katkısı ile pet adını verdiğimiz ev köpekleri ile tanıştık…

Burjuvazi, medya, toplumda model olan kişiler, sinema ve pek tabii internet yeni köpeklere ve farklı köpek ırklarına talebi arttırırdı.
Buna ülkemizde köpek yetiştiriciliğini iki birbirine benzeyen köpeği çiftleştirip çıkan yavruları daha sütten kesilmeden satmak sanan tüccarlar da eklenince KÖPEKÇİLİK çözümlenemez sorun yumağı haline geldi.

İşte bu arada artık eğitmenler devreye girmeye başladı, gerek yerli gerekse doğu Avrupa kökenli eğitimciler bu çarpıklıkların içerisine adeta “köpekleme“ daldılar. Ancak bırakın çözüm getirmeyi sorunu daha da karmaşık hale getirdiler. Getirdiler derken kendimi bu gruptan ayrı tutmuyorum, bende köpek eğitmeni olduğum için sorumluluğun bir kısmını da kendime alıyorum.

Yabancı kökenli eğitmenler belirli genetik havuzdan gelen köpeklerle çalışmaya alışık olduklarından ülkemizdeki durum karşısında şoka uğradılar. Ülkemizdeki köpek Çöplüğünde boğuldular, yerli eğitmenler ise sahipsiz, itile kakıla işlerini yapmaya çalıştılar, ama nafile, ha bide iki gün bakıcılık yapıp, bir süre köpek çiftliğinde çalışıp türeyen ‘UZMAN’ eğitmenlerle doldurduk büyük şehirleri. Zira ülkemizde ‘Köpek Eğitmeni’ yetiştirecek ne okul ne de bir sistem vardı, eğitilen köpekleri sınava tabi tutacak, eğitmenlerin yaptıklarının ya da söylediklerinin doğruluğunu kontrol edecek hiçbir ama hiç bir şey yoktu.

Sizin deyiminizle ‘Köpekçilik’ sektörünün bu sorunlarının yansımaları nelerdir?

Alınıp bakılmayan, ihtiyaçtan fazla üretilen köpekler sokaklara salınmaya başlandı. ‘Sokak köpeği’ problemi büyüdü. Belediyeler halktan gelen şikayetlerle hayvan severlerin arasında sıkışıp kaldı; bir tarafta toplum sağlığı, diğer tarafta insani duygular, öbür tarafta hayvan severler!

Dışa açılım ile ithalatın artması, tüketim alışanlıklarımızdaki değişim, hayvancılığımızı da menfi yönde etkiledi. Hayvancılığın gerilemesi ile Köylü Çoban Köpeğimiz kangalın ve Anadolu’daki diğer akrabaları ve bu coğrafyada yaşayan aynı amaçlı diğer ırkların da bu yeni akıma, pet sektörünün gelişimine fazla dayanamayacağı anlaşıldı.
Köylü çoban köpekleri şehre taşınıp dejenere oldular, Avrupalı rakipleri ile dövüş kulüplerinde birbirlerine kırdırıldılar, işi binlerce küçükbaş hayvanı gütmek olan, çobanın en büyük yardımcısı heybetli köpek, çobanın şehre taşınıp otoparkta çalışmaya başlaması ile artık kurt yerine dövüş ringlerinde rakiplerinin üzerine saldırtırdılar.

Ne yapabilirlerdi ki? İmdatlarına genelde yurtdışı kökenli Hayvan Hakları Savunucuları, Hayvan Koruma Dernekleri ve benzeri kurumlar yetişti. Belediyeler, sokak hayvanı koruması, bakımı ve benzeri konularda onlardan büyük destek alarak belediye hizmetlerinde değişikliğe gitmeye başladı.
Pet sektörü yapısal olarak Tarım Bakanlığı bünyesinde. Bakanlık, eğitim çiftliği için eğitmenlerden sertifika istiyor ama ülkemizde bu konuda eğitim veren bir okul veya kurs yok. Buna Tarım Bakanlığı el atmalı. Sokakta köpeğin olmamasına odaklanmış belediyelerimiz problemin gerçek kaynağı, yani köpeklerin sokağa bırakılmasıyla ilgili çalışmalar yapmalı. Milli Eğitim Bakanlığı ‘Köpek bakımı, Yetiştirilmesi, Eğitimi’ konularında ellerindeki program oluşturmalı. Bu konuda yüksek okul düzeyindeki ülkelerden ‘Müslüman köpek idarecisi’ talebi geliyor. Ve biz bu talebe cevap veremiyoruz.

Peki, K9 kullanımında Türkiye’ yi diğer ülkelerle karşılaştırmanızı istesem !

Neredeyse dünyanın her yerinde güvenlik birimleri K9’ suz hareket etmezlerken, Kıta Avrupa’ sında özel güvenlik firmaları K9’ suz önlem almazlarken, biz henüz çok gerideyiz. Özel güvenlik sektöründe acilen K9 kullanımı ile ilgili yapısal ve yasal düzenleme yapılması gerekiyor. Köpek eğitiminin ne olduğunu ne yazık ki eğitmen arkadaşlarımızın dahi bir çoğu bilmiyor. ‘Köpek Eğitim’ ‘Kinoloji’ adı verilen birçok alt kısımlara ayrılmış bir bilim olmasına rağmen herhangi örgün ya da yaygın eğitim sitemi içerisinde ele alınmaması, üniversitelerin buna uzak kalması sebebiyle sadece piyasa şartlarına göre gelişmiş bir sektör:‘Köpek eğiticiliği!’

Köpek sahiplerinin eğitim ihtiyacı ile örtüşmeyen köpek eğitim sistemi, kısır ve Uluslar arası standartlardan uzak çalışmalar, köpek eğitmenlerinin asıl sorunu aslında. Buna ek olarak bir de ego savaşları var ki, herkes dünyanın en iyi eğitmeni Türkiye’de…

‘Görev Köpekleri’ ve ‘Pet’ ler için, önerileriniz nedir?

Köpekle beraber yaşamak istiyor, onu evimizin bir parçası gibi görüyorsak o ırkın en iyi özelliklerini korumalı, ırk kalitesini savunmak için çalışmalıyız, sivil toplum örgütü olmalıyız. Köpeklerimizin bizim ve ailemizin yaşantısına uyumu için iyi eğitilmelerini sağlayacak kulüpler kurmalıyız. Ülkemizde Köpekçilik sektörünün farklı oyuncularının değişik ağırlıkta Tarım Bakanlığı’ nın, belediyelerin, Milli Eğitim Bakanlığı’ nın, Üniversiteler&YÖK’ ün, İçişleri Bakanlığı’ nın, Türk Silahlı Kuvvetleri’ nin, Sivil Toplum Örgütleri’ nin, rolleri olduğunu düşünüyorum, belirttiklerime herkes katılmayabilir kimilerini rahatsız edebilir, benim yanlış anlamam olabilir, ama en büyük eksiklik halen herhangi bir çalışma başlatılamamasıdır. Yani yanlış yapmak korkusuyla bir şey yapmamaktır !

The post Görev köpekleri K9’lar first appeared on Göktan Eker.

]]>
https://www.goktaneker.com/2013/10/24/gorev-kopekleri-k9lar/feed/ 0
Rusya’da özel güvenlik ve K9’lar https://www.goktaneker.com/2013/08/02/rusyada-ozel-guvenlik-ve-k9-lar/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=rusyada-ozel-guvenlik-ve-k9-lar https://www.goktaneker.com/2013/08/02/rusyada-ozel-guvenlik-ve-k9-lar/#respond Fri, 02 Aug 2013 10:58:45 +0000 http://www.goktaneker.com/?p=973 Bir özel güvenlik firmasının davetlisi olarak geldiğim Moskova’da dolu dolu 3 gün geçirdim. Yaptığım geziyi 3 ana başlıkta ele alarak değerli okuyucularıma aktarmak isterim: 1-) ÖZEL GÜVENLİK OPERASYONLARI VE K9’LAR[...]

The post Rusya’da özel güvenlik ve K9’lar first appeared on Göktan Eker.

]]>
Bir özel güvenlik firmasının davetlisi olarak geldiğim Moskova’da dolu dolu 3 gün geçirdim. Yaptığım geziyi 3 ana başlıkta ele alarak değerli okuyucularıma aktarmak isterim:

1-) ÖZEL GÜVENLİK OPERASYONLARI VE K9’LAR
2-) KARA MAYINLARI
3-) RUS GÜVENLİK BİRİMLERİ TARAFINDAN KÖPEK EĞİTİMİNDE KULLANILAN İMİTASYON KOKULAR

2. Ve 3. Başlıkları daha sonra detaylı bir şekilde ele alacağımdan öncelikle özel güvenlik operasyonlarına değinmek istiyorum.

RUSYA’DA 5000’e yakın özel güvenlik firması var

İrtibat halinde olduğum firma yetkilileri tam sayıyı Rusya hükümetinin bile bilemeyeceğini ancak 5000 kadar özel güvenlik firmasının olduğunu belirttiler.  Ülkenin çok büyük olması, yerleşim yerlerinin birbirinden farklı olması sebebi ile her gün yeni çalışan ve kapanan firmalar olduğunu, merkez Avrupa ve Türkiye’deki gibi büyük personel sayısına sahip az firmanın olduğunu belirttiler.

Sektörde beş yüz bin civarında istihdam var 

Bununla birlikte gözlemlediğim YAKIN KORUMA  hizmetlerinin oldukça yoğun olduğu, hatta yakın koruma hizmetinin özel güvenlik görevlileri için mesleğin en onurlu kısmı olarak adlandırıldığını da belirtebilirim.

Özel güvenlik hizmetleri içerisinde adlandırılmasa da, marka koruma ve araştırma işleri yapan yerel firmalar da mevcut. Yani özel dedektifler de iş başında 😉

Misafiri olduğum firma da bunlardan biri. Uzun yıllardır yatırımcılar için araştırmalar, marka koruma hizmetleri için saha çalışmaları yapan bir firma.

dog_training_k9_trainer_goktan_eker_russia_security

K9’LAR VE ÖZEL GÜVENLİK

Özellikle Moskova’da Metrolarda ve bazı yerleşim yerlerinde meydana gelen patlamalar ve güvenlik birimlerince patlamadan ele geçirilen ve imha edilen bombalardan sonra Rusya’da K9’ların özel güvenlik hizmetlerinde kullanılması yaygınlaşmış.

BUNUNLA BİRLİKTE BOMBA K9 EKİPLERİNE SEYYAR JAMMER UYGULAMASI DA SON DERECE YAYGIN !

RUS

Talep eden herkes ücretini ödemek kaydı ile k9 hizmetlerinden faydalanabiliyor!

Özel güvenlik hizmetlerinde görev yapan K9’lar görev yaptıkları alanın sorumlusu devlet kurumu tarafından sertifikalandırılıyorlar!

Askeri tesislerde çevre güvenliğinde çalışan özel Güvenlik K9 ekipleri ordu k9 birimi tarafından şehirlerde görev yapanlar polis tarafından, hava alanları ve kara kapılarındakiler ise gümrük tarafından sertifikalandırılıyor ve denetleniyorlar.

K9 lar o kadar yaygınlaşmış ki hatta bir sitede ikamet edenler site etrafında devriye amaçlı özel güvenlik ve K9 talep edebiliyorlar.

foto5

 Şantiye ve benzeri tesislerde gece devriyeleri YANLIZ  olmayacak şekilde görev yapıyorlar. Eğer personel YANLIZ görev yapacak sa sadece K9’larla çalışanlara müsaade var.

Özel güvenlik hizmetlerinde kullanılan detektör köpekler İMİTASYON maddelerle eğitilebiliyorlar. Bu maddeler aynı zamanda polis, asker ve gümrük K9 eğitmenleri tarafından da kullanılıyor ki imal edildiği laboratuarları gezerek önemli bir deneyim elde ettiğimi söyleyebilirim.

PAVLOVUN’un torunlarının çok büyük bir kinolojik birikimleri var. Afganistan ve Çeçen tecrübeleri ışığında da Güvenlik çerçevesinde Rusya’da K9’ların oldukça yoğun kullanıldığını söylemek mümkün.

Ancak Rus kinolog meslektaşlarımın da en önemli sorunu köpek dünyasının giderek güzelliğe ve dış görünüşe kaydığını, iş odaklı üretici ve yetiştiricilerin Rusya’da da az bulunduğunu belirtiyorlar.

Bu durum genç iş köpeği tedarikinde dışa yönelmelerine neden olmuş ki bizi de Rusya’ya götüren neden köpek tedariki sağlama çalışmalarımızdı.

Köpek eğitim sistemlerine gelince gerçekten kafa karıştıracak şekilde farklılık gözetiyor. Zaten yetkililerin bu konuda söylediği çok hoş:  Bu kadar büyük bir ülkede kimin nasıl köpek eğittiğini standardize edemeyiz, ama sınavlarımız standart! Yani sınavı geçmediğiniz sürece kullandığınız yöntemin bir kıymeti yok.

foto6

Moskova Polisi Köpek Eğitim Merkezi yöneticileri ile yaptığımız görüşmede şehirdeki tehditleri de anlamış olduk. Gece hayatı ile ünlü şehirde narkotik köpeklerine çok iş düştüğü de bir gerçek.

Hatta şu ilginç uygulamaları ülkemiz için ders olacak nitelikte:

Özel güvenlik hizmetlerinde kullanılan patlayıcı ve uyuşturucu K9 ekiplerini saat ücretleri karşılığında kiralayarak, operasyonlara götürdüklerini öğrendik. Zira polisin eğitimi ve kullanımının pahalı olduğunu, yapılan hesaplara göre sivil tedariğin 2/3 oranında daha az maliyet getirdiğini, yani bir polis K9 ekibi eğitimi yetiştirilmesi yerine aynı bütçe ile 3 sivil k9 birimi çalıştırdıklarını, bunun da suçla mücadelede oldukça etkili olduğunu, böylece polisin daha hayati görevlere konsantre olduğunu belirttiler.

Görev standartları konusunda her birimin kendi kurumsal standardı olsa da genel asgari standartların olduğu Rusya’da K9’lar gümrük, askeri ve polis birimlerinde başarı ile kullanılmakla birlikte  ÖZEL GÜVENLİK K9 EKİPLERİ de aynı çatının altında başarı ile çalışıyorlar.

The post Rusya’da özel güvenlik ve K9’lar first appeared on Göktan Eker.

]]>
https://www.goktaneker.com/2013/08/02/rusyada-ozel-guvenlik-ve-k9-lar/feed/ 0
Köpek Eğitmenliği Açısından Köpek Irk Standartları https://www.goktaneker.com/2013/07/23/kopek-egitmenligi-acisindan-kopek-irk-standartlari/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=kopek-egitmenligi-acisindan-kopek-irk-standartlari https://www.goktaneker.com/2013/07/23/kopek-egitmenligi-acisindan-kopek-irk-standartlari/#respond Tue, 23 Jul 2013 20:49:59 +0000 http://www.goktaneker.com/?p=958 Köpeklerin yaygın olarak insanlarla beraber yaşadığı, hemen hemen her ülkede bilindiği gibi bir KÖPEK IRKLARI FEDERASYONU bulunmaktadır. Bu fedaratif çatı altında bir çok ırk derneği ülkemizde olduğu gibi faaliyet göstermektedir. Irk[...]

The post Köpek Eğitmenliği Açısından Köpek Irk Standartları first appeared on Göktan Eker.

]]>
Köpeklerin yaygın olarak insanlarla beraber yaşadığı, hemen hemen her ülkede bilindiği gibi bir KÖPEK IRKLARI FEDERASYONU bulunmaktadır.

kif

Bu fedaratif çatı altında bir çok ırk derneği ülkemizde olduğu gibi faaliyet göstermektedir. Irk dernekleri ise yıl içerisinde üyelerine yönelik farklı etkinlikler düzenlemekte,  yetiştiricileri ve köpek sahiplerini bir araya getirmeye bilgilendirmeye ve bilinçlendirmeye  çalışmaktadırlar.

Düzenlenen etkinliklerin başında da ırk standartları yarışmaları gelmektedir. Bu yarışmalarda köpekler ilgili uluslararası fedararif çatı  ( FCI) tarafından belirlenmiş kriterlere göre ırk hakemleri tarafından değerlendirillirler ve bu değerlendirme sonucu sıralamalar gerçekleştirilir. Bu sıralama esnasında aynı zamanda köpeğin olumlu/olumsuz özellikleri de raporlaştırılır ve hakem notu olarak tescil edilir.

Köpek Irk Standardı

Köpeklerde ırk standardı yarışması denildiğinde bir çok köpek sahibinin aklına köpeklerin GÜZELLİK YARIŞMASINA sokulduğu gibi yanlış bir bilgi gelmektedir. Aslen köpeklerin hepsi güzeldir.

irk standardi2

Ancak Köpekte ırk standardı deyince basitçe anlaşılması gereken; gerek uygun  fiziki görünüme  ve anatomik yapıya gerekse köpeğin insanla beraber yaşamaya uygun karaktere sahip olmasıdır.  

Tabii ırk standardına ulaşmak için de köpeklerin doğru bir biçimde üremeleri gerekmektedir. Üretilecek köpeklerin özellikleri de ırk standartlarına ilave olarak belirlenir.

Damızlık Köpek

Damızlık kelimesi bir çok hayvan için kullanılır. Asıl itibarı ile çiftleştirilerek yavru alınan köpekler için biz bu kelimeyi kullanmaktayız. Bununla birlikte ırk derneği çatısı altında yapılan damızlık seçimlerinde de köpeklerde aranılan özelliklerin damızlık köpekler tarafından nesillere geçirilebilmesi de önem kazanmaktadır.

Yani damızlık köpek ırk standartları açısından yeterli olmalıdır. Bununla birlikte bu özellikleri nesillere geçirebilmelidir.

Damızlık Yeterlilik sınavlarının son derece yetersiz olması, toplam köpek kalitesini etkilemekte, hele bu sınavlarda görsellik karakterin önüne geçince de manken gibi güzel ama hiç bir işe yaramayan PET Çoban Köpekleri ortalıkta gezmektedir.

Peki bu sistemde Köpek Eğitmeninin yeri nedir ?

Düzenlenen ırk standartları yarışmalarında köpek koşturmaktan öteye gitmeyen bir durumda mı olmalıdır? Yoksa bizzat ırkın standardının belirlenmesinde etkin mi olmalıdır?  Ya da belirlenen standartlardaki köpeklerin yarışmalara hazırlanmasında görev  almaları yeterli midir ?

Köpek eğitmenleri ile ilgili bir mesleki çatı ve eğitmen eğitimi konusunda bir alt yapı olmadığından köpek eğitmenleri ülkemizde genelde mevcut sistemin dışında kalmaktadırlar.Yani mevcut sistemin karar verme sisteminin dışında…. Örneğin Alman çoban köpekleri ırkını ele aldığımızda halen bu ırkın yetiştirilmesi ve eğitimi konularında köpek eğitmenlerinin etkisi bence yok denecek kadar azdır. Evet oldukça iddialı bir yaklaşım ben de farkındayım. Ancak ben bir yada bir kaç eğitmeni değil, köpek eğitmenlerinin genel veya ortak düşüncesinin yetiştirilme ve eğitim sistemlerine yansımasından bahsediyorum. Köpek eğitmenleri kriterleri belirlenmiş sınavlara köpekleri hazırlar. Ancak eğitmenlerin bu hazırlama sürecinde tek katkıları kendilerine özgü eğitim yöntemlerinden öteye gitmemektedir. Bu sınav sistemi ile ilgili pek de inisiyatifleri yoktur.

Aslında bu konuda köpek üreticisi , köpek yetiştiricisi ve köpek eğitmeni kavramları da birbirine girmiş durumdadır.

Zira köpeklerin yavruluklarından itibaren doğru bir şekilde yetiştirilmesi gereklidir. Bu zorluklar sebebi ile ülkemizde bir çok YETİŞTİRİCİ , EĞİTMEN VE KÖPEK SAHİBİ hazır köpekler satın alarak, köpekli spor çalışmalarını bu tip hazır köpeklerlerle devam ettirmektedirler. İstisnalar yok değil ama genele bakıldığında ne yazık ki durum böyle…. Hazır yani eğitimli olarak alınan bir çok köpeğin geçtiği sınavlar konusuna hiç girmeyeceğim…

 german shepherd puppies Romeo bitework2

Köpek eğitmenleri yetiştiricilerde daha iç içe çalışarak onları bu konuda yönlendirmelidirler. Özellikle damızlık karakter testlerinin oluşturulmasında eğitmenlerin de söz sahibi olmaları gereklidir. Örneğin bir Alman çoban köpeğinin damızlık yeterlilik kriterleri sadece çok iyi bir anatomik görünüme sahip olması ve karakter testinde iyi ısırması çerçevesi ele alınmamalı, köpeğin öğrenme hızı, aldığı eğitimdeki  tekrar sayısından  ne kadar süre hatırlayabildiğini de not etmelidir.

Köpek eğitmenleri ırkların standartlarının belirlenmesinde özellikle karakter analizlerinin yapılmasında ve eğitime uygun karakter yapısının belirlenmesinde daha etkili olmalıdırlar.Çok idealist bir yaklaşım… Ve ırkların stadartlarının da belirli bir merkez ve bu merkez tarafından hazırlanan referans sınav yönetmelikleri ile belirlendiği de göz önünde bulundurulduğunda bunun olması imkansız gibi değil mi?

Bununla birlikte ticari kaygılardan dolayı her geçen gün köpeklerin yetenekleri eğitime yatkınlıkları göz ardı edilmekte, bu durum eğitmenlerin işini daha da zorlaştırmaktadır. Bir ırka uygun standartlardaki bir köpek o ırk için oluşturulan sınavları çoğu zaman geçememektedir. Bu durum özellikle alman çoban köpeklerinde ne yazık ki böyledir.

Ülkemizde henüz yeni yeni gelişen KÖPEK IRKLARI FEDERASYONU’NUN köpek eğitmenleri ile ilgili düzenli çalışmalar yapması , seminerler düzenlemesi, eğitmenleri yönlendirmesi, gerek üye kazanımında gerekse köpek toplam kalitesinin artmasında son derece faydalı olacaktır. Ancak bu durum karşılıklıdır. Aynı federatif yönetimin eğitmenlerin de beklentilerini karşılaması gereklidir, Eğitmenlerin sisteme katkısı karşılıklı etkileşim içerisinde olabilir.

Zira köpeklerin yarışmalara hazırlanması aşamasından tutun da,  satın alınan köpeğin doğru bir eğitimden geçirilmesi ile ırklar kaybolmayacak köpekler ve sahipleri etkinliklere daha fazla dahil olacaklardır.Köpeğinin ırk standardı yüksek de olsa  köpeğinden memnun olmayan bir sahip,  köpeğinin eğitimini yeterli bulmayan bir sahip doğal olarak etkinliklere katılmayacak, hatta belkide yukarıdaki sebeplerden dolayı köpeğinden vazgeçebilecektir.

Irk standartları yarışması köpekler için belirli bür süre devam ederken eğitim sınavları köpeğin yaşlılığına kadar devam eden bir süreçtir. Ancak bu durum ülkemizde sürekli göz ardı edilmektedir.

irk standardi

Sadece bu sebepten bile Köpek Eğitmenlerinin sisteme doğru bir şekilde adil kriterlerle adapte edilmesi bence bir zorunluluktur. Aksi takdirde sistem kendi kendini eritir, diğer bir tabirle kendi topuğuna sıkar…

İş köpekleri

Damızlık köpeklerden ve eğitmenlerden bahsederken iş köpekleri camiasını es geçemeyeceğim. Bildiğimiz gibi ağırlıklı olarak bomba, mayın,narkotik ,arama kurtarma branşlarında eğitmenlik yapmaktayım. Bu sebeple damızlık köpek karakter testleri yapılırken köpeğin özelliklerinin iş köpeği eğitimi açısından da test edilmesi ve spor köpeği damızlık belgesinin yanı sıra iş köpeği damızlık belgesi verilebilmesi için de ayrı  bir sınav yapılması taraftarıyım.

İş köpeği eğitmenlerinin de ayrı bir damızlık yeterlilik testi standardı belirlemeleri emniyet, jandarma, sivil savunma vb  başta olmak üzere iş köpekleri için de bir zemin hazırlanacaktır.

Bu durum mevcut köpeğin yavrularının veya nesillerinin  iş köpeği olarak da değer bulmasını sağlayacaktır. Aynı zamanda iş köpekleri yetiştirilmesi konusunda yerel ve ulusal kaynaklara ağırlık verilmesine de neden olacaktır. Zira artık dünyada iyi bir iş köpeği bulabilmek giderek zorlaşmaktadır. Özellikle ülkemiz iş köpeği konusunda neredeyse yüzde doksan dokuz yurtdışına bağımlıdır.

 

The post Köpek Eğitmenliği Açısından Köpek Irk Standartları first appeared on Göktan Eker.

]]>
https://www.goktaneker.com/2013/07/23/kopek-egitmenligi-acisindan-kopek-irk-standartlari/feed/ 0
Detektör Köpek Kinolojisi ve Koku https://www.goktaneker.com/2011/09/01/detektor-kopek-kinolojisi-ve-koku/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=detektor-kopek-kinolojisi-ve-koku Thu, 01 Sep 2011 11:23:00 +0000 http://www.goktaneker.com/?p=3869 Köpeklerin burunlarının üstün özellikleri ve tabii bir çok hayvana nazaran eğitime oldukça yatkın olduklarını rahatça söyleyebiliriz. Bu durum insan oğlu için zararlı maddelere ulaşmada,gelişen teknolojiye rağmen KÖPEKLERİN halen alternatifsiz birer[...]

The post Detektör Köpek Kinolojisi ve Koku first appeared on Göktan Eker.

]]>
Köpeklerin burunlarının üstün özellikleri ve tabii bir çok hayvana nazaran eğitime oldukça yatkın olduklarını rahatça söyleyebiliriz.

Bu durum insan oğlu için zararlı maddelere ulaşmada,gelişen teknolojiye rağmen KÖPEKLERİN halen alternatifsiz birer bio-dedektör olmalarını sağlamıştır. 

Biz köpek eğitmenleri daha çok köpeklerin eğitilebilirliğine veya onlara daha fazla  ne buludurabiliriz sorusu ile ilgilenirken aslında köpeklerin bulmasını istediğimiz KOKU ları ve kokuların yapısını kaçırıyoruz.

Zira kokunun yapısı ve karakteristiği köpeklerin onları ararken davranışlarına da etki ediyor ve bizim bu davranışları yorumlayabilmemiz için kokunun karakteristiğini de öğrenmemiz gerekiyor.

Yıllar önce Gölbaşı Polis KÖpek Eğitim Merkezinin kuruluşunda görev aldığım dönemde sormaya başladığımız bu soru yıllar içerisinde bizlere bir çok cevap getirdi ve aslında öğrendikçe sorularımız arttı. O dönemde birlikte çalıştığımız şimdilerde emekliliğin tadını çıkaran Serdar Sarıoğlu kardeşim de bu soruların cevabını aramada oldukça yardım etti ve yollarımız zaman içerisinde bizi ayırsa da zaman zaman bir araya geldiğimizde Koku konusunu konuşur ve tartışır olduk.

Okuyacağınız çalışma , Detektör Köpek Eğitmenliği ve Eğitici Eğitmenliği kursumuzdan bir sunumun olduça kısa bir özetidir. Gerek yabancı ve yurtiçi kolluk kuvvetlerine verdiğim eğitimlerde gerekse idarecilik eğitimlerinde sık sık karşımıza çıkan koku meselesini kendimce bir köpek eğitmeni olarak ele almaya ve genç meslektaşlarıma aktarmaya çalıştım.

yıllar içerisinde kimyagerler ve kimya mühendisleri , endüstri mühendisleri , kimya öğretmenleri , biyologlar , kriminal labratuvar çalışanları ile koku konusu ile ilgili defalarca görüşmelerim olmuş sorularıma yanıt peşinde koşmuşumdur.

KOKU NEDİR ? 

Çevre ve Orman Bakanlığı KOKUYA SEBEP OLAN EMİSYONLARIN KONTROLÜ YÖNETMELİĞİ  Kokuyu ; “İnsanda koku alma duyusunu harekete geçiren ve kokunun algılanmasına neden olan uçucu maddelerin yarattığı etki şeklinde tanımlamaktadır.”

Biyoloji açısından baktığımızda Koku;Nesnelerden yayılarak havaya karışan zerreciklerin burun zarı üzerindeki sinirlerde oluşturduğu, uyandırdığı özel duygu, alınan havayla, burun aracılığıyla duyumsanan, koklama duyusuyla algılanan şey şeklinde tanımlanabilir. 

Çzellikle parfüm açısından bakıldığında ise Osmoloji kokuları tanımlandırma, sınıflandırma bilimidir.

KOKLAMAK ?

Sözlük anlamına bakıldığında koklamak ; bir şeyin kokusunu almak, duyumsamak için o şeyi burnuna yaklaştırarak havayı içine çekmek ya da bir yerin havasını burun yoluyla içine almak şeklinde açıklanıyor. 

Koku Almak ise koklama duyusuyla algılamak şeklinde ifade ediliyor.

Koklamak, temel olarak , bir ortamda moleküler halde  bulunan kimyasalların, burundaki  reseptörler üzerinde meydana getirdikleri elektrokimyasal uyarıların beyin tarafından değerlendirilmesi sonucu ortaya çıkan hissin adıdır. Koklamanın temel işlevi, bir ortamda diğer duyu organları ile algılanması zor/olanaksız olan kimyasalların ayırt edilmesidir. 

İnsan açısından bakıldığında Koku, koku alma duyusuyla hissedilen, genelde çok küçük konsantrasyonlarda havada çözünmüş olarak bulunan kimyasal maddelerin yarattığı duyudur. Kokular algılamaya göre kabaca kötü veya ve hoş kokular olarak ayrılabilir.

Koklamak belirli bir kokuyu burunla aramak anlamına gelirken, koku almak arama faaliyeti olmadan hissedilen kokunun harekete geçirdiği anahtar dürtü olarak karşımıza çıkmaktadır.

KOKU DUYUSUNUN DİĞER DUYULARDAN FARKI !

Zihnin, duyular olmadan fiziksel dünyaya yönelik bilgi üretmesi mümkün değildir. Dünyayı anlamak ve çevreyi yapılandırmak üzere bir nesnenin  “ne” ve “nerede” olduğu  bilgisine ulaşmak duyuların  muazzam sayıda bilgiden bir kısmını seçmesi ve kodlanması ile mümkündür . 

Beyin  çevreden gelen  ve  birbiriyle  yarışan verilerden  en doğru sonucu elde etmek için bu duyusal kayıtları kullanmaktadır. Duyusal girdiler kortekse görme, işitme, dokunma, tat alma ve koklama olmak üzere beş temel sistem  ile belirli bir temsil oluşturmak  üzere ulaşmaktadır.

Duyu organlarımız vasıtası ile dış dünyada algıladığımız her şey geçmiş tecrübelerimiz ışığında beyin tarafından analiz edilerek davranış olarak dışa vurur.

Koku duyusu dışındaki  diğer duyu organlarından gelen girdiler beynin talamus adı verilen bölgesinde adeta bir kontrole tabi tutulurlar. Gelen bilgiler beynin bu bölgesinde düzenlenir.

Ara beyinin bir parçası olan talamus, ceviz büyüklüğünde bir sinir dokusudur. İnsan beyninin orta kısmında yer alır. Koku duyusu dışında tüm duyu organlarının bağlantı yeri talamusta yer alır. Belirli bir işi gerçekleştirmek için yapılan davranışlar burada şekillenir. 

Talamus tüm duyu organlarından gelen mesajlar için adeta bir filtre görevi görür.Koku duyusunun en önemli farkı , beynin talamus bölgesinde herhangi bir filtreye uğramadan adeta direk beyne mesajları iletmesidir. Dolayısı ile koku duyusu ile algınanan her girdi bilinçli bir yapıda olmaksızın davranışa direk etki eder.

KOKU NASIL YAYILIR ?

Kokunun nasıl yayıldığını anlamak için şu dört prensibi özellikle de ilk iki prensibi çok iyi anlamamız lazım.

Difüzyon: 1832 senesinde kimyager bilim adamı Thomas Graham , Graham Difüzyon Yasası (yayılma yasası) ile gaz moleküllerinin gelişigüzel (keyfi) hareketlerini tam olarak açıklamıştır. 

Diğer bir deyişle, Madelerin çok yogun ortamdan az yoğun ortama kendiliginden yayilmasına difüzyon denilir.Bunu kendi çalışmamız aç.ısından  kokunun kaynağından ayrılarak yayılması şeklinde açıklayabiliriz.

Efüzyon: Efüzyon ise  basınç altındaki bir gazın, kabın bir bölmesinden diğer bölmesine küçük bir delikten geçerek yayıldığı bir işlemdir. Yine konumuz açısından bakıldığından Bir dolabın iç çekmecesinde bulunan koku kaynağının çekmecenin dışarı çıkabileceği yerinden fışkırarak dolabın içine yayılması da efüze bir olaydır.

Süblimleşme:Bildiğimiz üzere katı  maddeler ısıya maruz kaldıklarında öncelikle sıvı akabinde ise gaz durumuna geçerler, ancak bazı istisnai katı maddelerin sıvı hale geçmeden direk gaz haline geçmeleri söz konusudur. Naftalin ,ernet ,  iyot , kuru buz bu katı maddelere örnek olarak gösterilebilir.

Kırağılaşma: Kırağılaşma ise bunun tam tersidir, gaz halindeki maddenin sıvı hale geçmeden direk katılaşması kırağılaşma( ya da kristalleşme)  olarak adlandırılır.

KOKUNUN YAYILMASINA ETKI EDEN FAKTORLER

Kokunun Yayılması bizim için oldukça önemli bir konudur. Bu yayılma bazen işimize yaradığı gibi, doğru anlaşılamaması durumunda dezavantaj da yaratabilmektedir.

Kokunun havada yayıldığı göz önünde bulundurularak öncelikle soluduğumuz havanın içeriğine bir göz atalım;

Nitrojen ……………..:78.08 % 

Oksijen…………..……: 20.95%

Argon……….………….:  0.93%

CO2 ………………. :  0.03 %

Diğer gazlar………..:  0.01 %

(Detaylı yüzdeleri verilmeyen ve havadaki hacımsal oranları toplamı onbinde bir olan diğer gazlar Hidrojen, Neon, Helyum, Metan, Kripton, Nitrik oksit, Xenon ve Ozon gazlarıdır)

Kokularla ilgili çalışırken kokuların veya gazların mol kütle ağırlıklarını hava ile karşılaştırmak son derece önemli hale gelmiştir. Zira aradığımız kokunun ilk karakteristik yapısı havadan ağır veya hafif olması ile kıyaslanmalıdır. Hemen hemen aranılan kokuların bir çoğunun havadan ağır olduğunu kokunun kimyasal yapısının mol kütle üzerinden ele alınması ile anlayabiliyoruz.

Bu açıdan baktığımızda aranılan her kokunun hava ile farklı bir ilintisi olduğunu anlamamız gerekmektedir.

Miktar

Yukarıdaki açıklamalar ışığında maddenin miktarı kokunun daha fazla yayılması ile doğru orantılıdır diyebiliriz. Ancak yüksek miktarlar algıda sorun yaratabilmekte, çok küçük miktarlar ise köpek tarafından algılanmayabilmektedir. Bu sebeple köpekle çalışırken yapılan kalibrasyon eğitimleri son derece önemlidir.

Miktari artan maddelerin daha fazla koku yayıyor olmalari gayet doğal ancak konumuz açısından bakıldığında artan miktar ile birlikte kokunun yayılma karakterinin değişmesi söz konusu, birden fazla koku akışı, birden fazla koku kaynagi , farklı koku havuzları oluşması köpeği ve idareciyi yanıltan etmenlerin başında geliyor.

Sıcaklık 

Sicakligin artmasi koku moleküllerinin daha hızlı hareket etmesini sağlayacağından Köpeğe ulaşan koku miktarinin artmasi hatta kokunun daha uzak noktalara ulaşmasını sağlayan etmenlerdendir.

Tam tersi soğuk havada da koku çok daha sınırlı yayılabilmektedir.

Soğuk ülkelerin detektör köpek eğitim sistemi ile sıcak ülkelerin detektör köpek eğitim sistemindeki farklılıkların başında bu etken gelmektedir. İskandinav ülkelerindeki eğitmen meslektaşlarım ile uzun zaman geçirmiş biri olarak , soğuk iklim disiplininde eğitilmiş köpeklerin Irak ve afganistanda çalıştığım dönemlerde büyük handikaplar yaşadıklarını gözlemlemiştim. İlk etapta iklim adaptasyonu olarak teşhis konulsa da zamanla bu olumsuz durumun eğitim sisteminden kaynaklandığının tespit edildiğini belirtmek isterim.

Basınç

Atmosferde bulunan gaz moleküllerinin ağırlıkları ve hareketleri nedeniyle hem kendi içerisinde hem de yeryüzünde bulunan cisimlerin birim yüzeylerine uyguladıkları dik kuvvete açık hava (atmosfer) basıncı denir. 

Atmosfer basıncı yeryüzüne (deniz kenarına) yaklaştıkça artar, yeryüzünden uzaklaşıldıkça azalır. (Basınç derinlikle doğru orantılıdır. Yeryüzüne yaklaşıldıkça atmosfer kalınlığı arttığı için gaz miktarı ve gazların ağırlığı artar. Atmosfer ağzı açık kaba benzetilebilir).

Alçak Basınç

Çevresine göre basınç değerlerinin düşük olduğu merkezlerdir. Havanın hareketi çevreden merkeze doğrudur. Kuzey yarım kürede saatin ters yönünde iken güney yarım kürede saat yönündedir.

Alçak basınç alanlarında yükselici hava hareketleri etkilidir. Yükselen hava giderek soğur ve yoğuşur. Bu nedenle gökyüzünde bulut, yağmur gibi birçok yoğuşma ürünü görülür.

Yüksek Basınç

Çevresine göre basınç değerlerinin yüksek olduğu merkezlerdir. Havanın hareketi merkezden çevreye doğrudur. Güney yarım kürede saatin ters yönünde iken kuzey yarım kürede saat yönündedir.

Yüksek basınç alanlarında hava açık, güneşli ve bulutsuzdur.

Hava basıncı kokunun yayolmasında oldukça etkilidir, yüksek basınçta koku daha rahat hareket ederken alçak basınçta daha ağır hareket edebilmektedir.

Rüzgar

Yüksek basınç (antisiklon) alanlarından alçak basınç (siklon) alanlarına doğru olan yatay hava akımlarına rüzgâr denir. Rüzgârın yönü, coğrafi yönlerle ifade edilir. 

Bir bölgede rüzgârın yıl içerisinde en fazla estiği yöne hakim rüzgâr yönü denir. Hakim rüzgâr yönü yerşekillerine göre ortaya çıkar.

Özellikle kadavra ve doğada kaybolan insanları arama faaliyetlerinde hakim rüzgar son görülme noktası kadar önemlidir. Bununla birlikte kırsalda dış mekan araması yapacaksanız hakim rüzgar yapısını ve gün içerisinde değişen rüzgar disiplinini önceden bilmeniz işinizi kolaylaştıracaktır.

KOPEK VE KOKU

Köpeğin yaşamını büyük ölçüde kokular yönlendirir. Köpekler sayısız kokudan oluşan uzayda insanlarin bile farkina varmadigi kokulari dahi algılayabilirler. Bir insanda yaklaşık 6 milyon koku hucresi olduğu bilinmektedir. Köpeklerde bu sayi ortalama 300 milyon` dur.  

Özellikle seleksiyon çalışmaları sonucu bu sayının giderek arttığını da söylemek mümkün , bu yüzden köpek yetiştiriciliği bilimsel çerçevede ve ihtiyaçlar ışığında yapılmalıdır. Ülkemizde köpek yetiştiriciliğindeki bu yetersizlik kendini görev köpekleri yetiştiriciliğinin istenilen seviyeye gelememesinin ana nedenlerindedir.

Koku hücrelerindeki sayısal üstünlüğün yanı sıra belki de en önemli farklılık İnsan beyninin ortalama %5 i koku ile ilintili iken bu oran Köpekte ortalama %35-40 civarındadır. Yani köpeğin beyninin en az 3 te biri koku ile ilintilidir.

Bununla birlikte Burun deliklerinin ucundaki kanatçık benzeri yapılar, köpeğin burnuna giren havanın yönünü tayin etmeye yarar.

Yani bir kokunun nereden geldiğini ‘‘stereo’’ olarak algılayabilirler. Yani burnun iki farklı koku algılayıcısını tek bir cihazda birleştirmiş bir canlıdan bahsediyoruz.

İnsan burun deliklerini koklamak istediği nesneye uzatır , ancak köpeğin bu direk uzatma yerine daha açılı yaklaşması kokuyu daha iyi algılamasını sağlar.

Detektör köpek eğitmenlerinin keyifle seyrettiği keskin dönüş davranışı işte bu burun fizyolojisinden gelmektedir.

Bu açıklamalar ve köpeğin koku becerisinin insanla kıyaslanması sonucu araştırmacılar köpek koku alma becersinin insandan ortalama 10 milyon kez daha fazla olduğunu göztermektedir. Eskiden köpek eğitmeni olafak köpeklerin koku becerisi konusundaki üstünlükleri için yemin edebilirim ama ispatlayamam derdik , sağolsunlar bilim insanları artık bu konuda bilimsel ispatları gözler önüne serdiler.

Köpeğin Doğada Kokuyu Kullanması

Etolojik olarak baktığımızda köpekler atalarından farklılaşmış olsalarda , koku becerilerinin halen en üst düzeyde olduğunu görebiliyoruz.

Köpeklerin canlı ve cansız varlıkların yerini belirlemede kokuyu kullandıklarını bilmekle beraber canlı varlıkların duygu durumunu da bu yöntemle tespit ettiklerini de söyleyebiliriz.

Kısaca köpeklerin burunları ile gördüklerini belirtmek sanırım yanlış olmaz.

DETEKTÖR KÖPEK EĞİTİMİ

Tüm bu açıklamalar ışığında köpekleri detektör olarak eğitip görevde kullanmanın  faydalarını saymaya gerek yok sanırım. 

Peki hangi köpekler iyi bir detektör olarak eğitilebilirler ? 

Öncelikle Köpeklerin atalarının doğadaki iki önemli davranışına göz atalım. Etolojik açıdan bakıldığında köpekler de aynı içgüdüsel davranışlara sahiptir

-Hayatta Kalma

-Neslini Devam Ettirme

Hayatta Kalmak için üç ana  İçgüdünün varlığı gerekmektedir.

-Avlanma İçgüdüsü

-Av İçgüdüsü

-Mücadele İç Güdüsü

Hayatta Kalmak için bu  üç ana  İçgüdünün varlığının yanı sıra , köpeklerin doğada yaşayanakrabalarında muhakeme ve mukayese yeteneği geliştikten sonra aşağıdaki iki içgüdüsel davranışın da gelişmesi gerekmektedir.

-Kaçınma

-Kaçma

İç güdüler , davranışının dürtüsel mekanizması gibi konulara bu yazıda girmeyeceğim , zira bunlar daha çok köpek etolojisi dersimizin konuları ancak içgüdüsel davranış , insan köpek davranışlarının farkı gibi bir karışıklığa mahal vermemek için aşağıdaki örneği sizlerle paylaşmak istedim.

İd-Ego-Süperego

Bu kavramlar sırasıyla id (alt bilinç), ego (benlik) ve süperego (üst benlik) olarak adlandırılır.

Sarhoşken yaptığınız hareketleri id, ayıldıktan sonra ki “ne yaptım ben?” söylemlerini ego ve onları bir bahaneyle kılıfa sokma meziyetinin süperego tarafından üstlenildiği söylenilebilir.

İd, zihnin en ilkel ihtiyaç dürtülerini temsil eder. Fizyolojik, duygusal ve seksüel ihtiyaçları karşılamak mutlu eder.

YÜKSEK DÜZEYDE OYUNCU YANİ AV İÇGÜDÜSÜNE SAHİP , 

OYUNCAĞINI KOKLAYARAK BULMAYA ÇALIŞAN VE BUNU UZUNCA BİR SÜRE YAPABİLEN YANİ AVLANMA İÇGÜDÜSÜNE SAHİP , 

KARŞILAŞTIĞI ENGELLERİ ( SEHPA MASA YÜKSEKLİK, SES , KALABALIK, ENGELLEME VB… ) AŞMA KONUSUNDA MÜCADELE GÜDÜSÜNE SAHİP, ÇEVRESEL FAKTÖRLERDEN DUYGUSAL OLARAK ETKİLENMEYEN ANCAK TEHLİKELERDEN KAÇINAN 

KÖPEKLER DETEKTÖR EĞİTİMİNE YATKINDIRLAR VE YUKARIDA BELİRTİLEN İÇGÜDÜLERİN TATMİNİ İLE DE AYRICA ÇALIŞTIKÇA EĞİTİMLERİ DEVAM ETTİKÇE  MUTLU OLURLAR.

Bu karakterde ve yetenekte bir köpeği ev köpeği olarak bulundurmak ne kadar zor ise , bu yapıya sahip olmayan köpeği de görev köpeği yapmak o kadar zordur.

KÖPEĞE KOKU TANITIMI NASIL OLUR ?

( Bu başlığı ayrı bir yazı ile ele alacağım, zira konu daha çok uygulama içermektedir, doküman haline getirdiğimde yine sayfamda paylaşacağım  için detayları şu anda vermiyorum)

KOKUNUN KARAKTERİSTİĞİ 

Köpeklerin  etolojik olarak doğadan aldığı beceriler ışığında , kokuların bilgisi çerçevesinde ve Detektör köpek eğitimi çerçevesinde aradığımız kokuların karakteristiğini tanımlamaya çalışalım.

Koku Havuzu: Difüze veya efüze olan kokunun çevresel şartlar sebebi ile koku kaynağı etrafında birikmesi.

Koku Akışı :Difüze veya efüze olan kokunun çevresel şartlar sebebi ile kaynaktan başlayarak termik ve mikro termik ilkeleri ile  bir istikamette hareket etmesi.

Koku Birikintisi : Difüze veya efüze olan kokunun çevresel şartlar sebebi ile kaynaktan başlayarak bir istikamette hareket ettiği esnasında kokunun termik ve mikro termik etkisinden kurtularak geçici bir süre biriktiği mecra.

Koku Bulaşması: Kokunun kaynağında, akış istikametinde , veya birikintisinde koku ile temas nesnelerin üzerindeki koku.

Koku Karakteristik değişkenliği : Aynı maddenin farklı miktar vb şartlarda hareket değişikliklerinin belirlenmesi

Yukarıdaki açıklamalar ışığında kokunun nasıl hareket ettiğinin bilinmesi köpeğin davranışlarını okumada ve ortamda meydana gelmiş koku tabanlı olayların tümünü algılamada bizlere çok yardımcı olmaktadır.

Eğer siz kokunun karakter yapısına köpeğinizin verdiği tepkileri kontrollü ortamda iyice gözlmlerseniz, köpek arama yaptığı mecrada aranılan yasak maddenin o eve nasıl getirildiğinden nasıl taşındığından nereye saklandığından tutun da miktarına kadar bir çok bilgiyi sizlere verecektir.

ARANILAN MADDELERİN KOKULARININ SINIFLANDIRILMASI

Patlayıcı maddeler

Uyuşturucu Maddeler

Canlı İnsan 

Kadavra 

vb….

BU BAŞLIK SADECE KOLLUK KUVVETLERİNİN BİLMESİ GEREKEN DETAYLARI BARINDIRDIĞINDAN NE YAZIK Kİ DETAYLARI YAZAMIYORUM. 

Sadece Kadavra ile ilgili aşağıdaki bilgi ile bu başlığı kapatıyorum.

-Başlangıç (0-1 Gün) : 

· Şişme (2-6 Gün): 

· Aktif Çürüme (7-12 Gün): 

· İleri Çürüme (13-51 Gün): 

· Kuruma (52-207 gün)

-İnsan Parçası

-Adli Koku

-Su

DEĞERLİ OKUYUCULARIM, AKTİF GÖREV YAPAN KÖPEK İDARECİLERİ VE İŞİN MERAKLILARI İÇİN SİZLERE SADELEŞTİRİLMİŞ BİR ŞEKİLDE KÖPEK VE KOKUYU AKTARMAYA ÇALIŞTIM.

TABİ BU YAZILANLAR BİLGİLERİN KÜÇÜK BİR KISMI VE BİZİM İŞİMİZ BÜYÜK ÖLÇÜDE UYGULAMA İÇERİKLİ

ANCAK TEORİK BİLİMSEL VERİLER OLMADAN KULAKTAN DOLMA HURAFELERLE HAREKET EDİLMESİ DE BAŞARIYI GETİRMİYOR.

ÖZELLİKLE SINAV YAPAN HOCALARIN BU BİLGİLER IŞIĞINDA VE SAHANIN GERÇEKLİĞİ KAPSAMINDA İŞİNE KONSANTRE OLMASI DA SON DERECE ÖNEMLİ.

DAHA GENİŞ VE DETAYLI BİLGİLER İÇİN KURSLARIMIZA KATILABİLİRSİNİZ. ( SADECE KOLLUK KUVVETLERİ İÇİN ) 

The post Detektör Köpek Kinolojisi ve Koku first appeared on Göktan Eker.

]]>