köpeketolojisi - Göktan Eker http://www.goktaneker.com Polis ve Askeri Köpek Eğitim Uzmanı - K9 Trainer Göktan Eker's Blog Sat, 28 May 2022 09:29:34 +0000 en-US hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.7.1 Etoloji Nedir? http://www.goktaneker.com/2022/05/29/etoloji-nedir/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=etoloji-nedir Sun, 29 May 2022 09:18:55 +0000 http://www.goktaneker.com/?p=3736 Hayvanların Öğrenme Kabiliyetini, Davranışlarını ve Nedenlerini İnceleyen Bilim Dalı Mustafa Zenginhttps://www.webtekno.com/etoloji-nedir-h123932.html Sevimli arkadaşlarımızın bazı ilginç hareketleri neden yaptığını hiç düşündünüz mü? Peki ya doğadaki canlıların birbirleriyle nasıl iletişim kurduğunu? Bugün[...]

The post Etoloji Nedir? first appeared on Göktan Eker.

]]>
Hayvanların Öğrenme Kabiliyetini, Davranışlarını ve Nedenlerini İnceleyen Bilim Dalı

Mustafa Zengin
https://www.webtekno.com/etoloji-nedir-h123932.html

Sevimli arkadaşlarımızın bazı ilginç hareketleri neden yaptığını hiç düşündünüz mü? Peki ya doğadaki canlıların birbirleriyle nasıl iletişim kurduğunu? Bugün hayvanlar dünyasına yakından bakan etoloji bilimine göz atıyoruz.

Bazı karıncalar yuvaları etrafında döner, arılar kraliçe arıyı takip eder ve birbirlerine dans ederek sinyal gönderir. Filler ise yas tutar ve cenaze töreni düzenler. Bazı köpekler saldırgandır, kargalar ise çok zekidir. Hayvanların yeteneklerini ve birbirleri ile olan iletişiminin nasıl meydana geldiğini hiç düşündünüz mü?

Bugün insanlar arasındaki bilimi bırakıp başka bir bilime doğru, laboratuvardan çıkıp doğal yaşamı ziyaret ediyoruz. Biyoloji ana bilim dalının altında zoolojinin bir dalı haline gelen etoloji nedir, neyle ilgilenir bugünkü yazımızın konusu.

Etoloji nedir, neyle ilgilenir?

Etoloji nedir?

Etologlar ne iş yapar ?

Etoloji ne ile ilgilenir?

Etolojinin tarihi.

Etoloji neden önemlidir?

Etoloji nedir?

Etoloji, hayvan iletişimi, yırtıcılık, savunma, saldırganlık, çiftleşme, sabit eylem kalıpları ve göç dahil olmak üzere hayvan davranışlarının çoğunlukla doğal koşullarında bilimsel olarak incelenmesidir. Etolojinin önemli bir yönü, içgüdü ile öğrenmeye karşı çalışmasıdır.

Etoloji, genellikle davranışın evrimine odaklanan etologlarla (etoloji ile ilgilenen insanlara verilen unvan) biyolojinin bir parçası olarak kabul edilir. Etoloji, genellikle sahada yürütülmekle birlikte, laboratuvarda veya her ikisinin bir kombinasyonu yoluyla da yürütülebilir. ‘Etograma’ veya hayvan davranış araştırmalarında sıklıkla kullanılan davranışların açıklamasına sahip olmamız etoloji sayesindedir.

Peki etologlar ne iş yapar, etoloji ne ile ilgilenir?

  • Evcil hayvan eğitimi
  • Hayvan refahı ve korunması
  • Hayvan karşısında insan güvenliği
  • Ev, doğa veya laboratuvar ortamlarında hayvanları incelemek
  • Gözlemler ve bulgularla ilgili verileri toplamak ve analiz etmek
  • Araştırmalarının sonuçlarını yayınlamak ve konferanslarda sunmak
  • Halkı hayvanlar ve hayvanlar hakkında eğitmek ve hayvan refahını ve korunmasını teşvik etmek

Etoloji çok geniş bir çalışma alanı olduğu için etologlar, üniversite araştırmaları, tarımsal hayvancılık, hayvan eğitimi ve hayvan bakımı da dahil olmak üzere herhangi bir sayıda alanda uzmanlaşabilirler. Etolojinin amacı belirli bir hayvan grubunu değil, onların davranışlarını incelemektir ve çoğu kez tek bir davranış kalıbının, örneğin saldırganlığın değişik hayvanlarda nasıl ortaya çıktığını araştırır.

Etolojinin tarihi:

Etoloji biyolojinin bir dalı olduğundan, etologlar özellikle davranışın evrimi ve bunun doğal seleksiyon açısından nasıl açıklanabileceği ile ilgilendiler. Bazı yönlerden Charles Darwin, 1872 tarihli The Expression of the Emotions in Man and Animals (İnsan ve Hayvanlarda Duyguların İfadesi) adlı kitabıyla sayısız etologu etkileyen ilk çağdaş etologdu. Davranışa olan ilgisini, bilimsel olarak desteklenmeyen anekdot bilişselcilik adı verilen antropomorfik bir yöntem kullanarak hayvanlarda öğrenme ve zeka üzerinde çalışan George Romanes’i teşvik ederek sürdürdü.

Etoloji alanının büyümesi II. Dünya Savaşı’na giden yıllarda, Niko Tinbergen ve Konrad Lorenz’in çabaları sayesinde Avrupa kıtasında gelişmesine dayanır. Savaştan sonra, Tinbergen Oxford Üniversitesi’ne taşınmış ve etoloji, Cambridge Üniversitesi Hayvan Davranışları Alt Bölümü’ndeki Robert Hinde, William Thorpe ve Patrick Bateson’ın çalışmaları sayesinde Birleşik Krallık’ta yükseliş kazanmıştı. Aynı zamanda Etoloji Kuzey Amerika’da da bu dönemde gelişmeye başlamıştır.

1972’de İngiliz etolog John H. Crook, önceki etolojinin tamamının karşılaştırmalı etoloji (hayvanları bireyler olarak araştıran bilim dalı) olduğunu savunarak karşılaştırmalı etolojiyi sosyal etolojiden ayırdı; daha sonraki yıllarda hayvanların sosyal gruplarının davranışları ve altlarındaki sosyal yapı. E. O. Wilson’ın Sociobiology: The New Synthesis (Sosyobiyoloji: Yeni Sentez) adlı kitabının 1975’te yayınlanmasından bu yana, davranış araştırmaları çok daha fazla sosyal unsurlara odaklandı. Bu aynı zamanda Wilson’ın, Robert Trivers’ın ve W. D. Hamilton’ın daha güçlü ama çok daha incelikli Darwinizm anlayışı tarafından da körüklenmiştir. Özetle etoloji, davranışsal ekolojinin bağlantılı gelişiminin bir sonucu olarak dönüştürülmüştür.

Sonuç: Etoloji neden önemlidir?

Yeni bir köpek yavrusu veya kedi yavrusu olan herkes, eğitimin zor olabileceğini bilir. Belirli tür ve cinslerdeki hayvanların doğal davranışlarını anlayarak, istenen davranışları nasıl teşvik edeceğinizi ve istenmeyenleri nasıl caydıracağınızı daha iyi anlayabilirsiniz. Yavru köpeğinize nasıl oturacağını veya tuvalet eğitimini öğretiyor olun, hayvan davranışları üzerine temel bilgiler sizi çok ileriye götürecektir.

Etoloji, savunmasız türleri korumaya çalışan herkes için hayati bir alandır. Bir hayvan türünün doğal davranışlarını anlarsanız, onları nasıl güvende tutacağınızı da anlarsınız. Örneğin, Kaliforniya Akbabası’nın nesli neredeyse tamamen tükenmiştir çünkü avcılar onun leş yeme alışkanlıkları hakkında yeterince bilgi sahibi değillerdi ve akbabalar zehirli kurşun mermilerle öldürülen hayvanların leşlerini yiyorlardı. Yabani türlerin davranışlarını anlamak, bal arılarından martılara kadar hassas hayvan popülasyonlarını korumanıza yardımcı olabilir.

Yazlıkta olduğunuzu düşünün. Huzur içinde yürüyüş yaparken hiç tehlikeli bir vahşi hayvan gördünüz mü? Güvende kalmak ve hayvanı sakin tutmak için nasıl tepki vereceğinizi biliyor musunuz? Temel bir etoloji bilgisine sahip olmak, herhangi bir durumda hayvanlarla karşılaştığınızda güvende kalmanıza yardımcı olabilir. İster bir ayı, ister bir çıngıraklı yılan, ister zehirli bir örümcek görüyor olun her anda etoloji hayatınızı kurtarabilir.

The post Etoloji Nedir? first appeared on Göktan Eker.

]]>
KÖPEK SAHİBİNİN YANINDA UYUYORSA ONU YATAĞINDAN ETMEYİ Mİ DÜŞLER? http://www.goktaneker.com/2022/05/24/kopek-sahibinin-yaninda-uyuyorsa-onu-yatagindan-etmeyi-mi-dusler/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=kopek-sahibinin-yaninda-uyuyorsa-onu-yatagindan-etmeyi-mi-dusler Tue, 24 May 2022 11:04:28 +0000 http://www.goktaneker.com/?p=3688 İlker Ünlü@Ocak 2022 Köpeğin yatakta sahibiyle uyuması konusunda farklı fikirler mevcut. Hijyen konusunda haklı endişeleri olanları saymazsak bir taraf, köpeğin bu denli ayrıcalıklı bir yeri sahibiyle her istediğinde teklifsizce paylaşmasının[...]

The post KÖPEK SAHİBİNİN YANINDA UYUYORSA ONU YATAĞINDAN ETMEYİ Mİ DÜŞLER? first appeared on Göktan Eker.

]]>
İlker Ünlü@Ocak 2022

Köpeğin yatakta sahibiyle uyuması konusunda farklı fikirler mevcut. Hijyen konusunda haklı endişeleri olanları saymazsak bir taraf, köpeğin bu denli ayrıcalıklı bir yeri sahibiyle her istediğinde teklifsizce paylaşmasının köpek-sahip ilişkisinde saygı ve itaat döngüsünü sekteye uğrayacağına inanıyor. Diğer bir grup ise köpeğiyle kurduğu bu yakın ilişkinin iki tarafa da iyi geldiğinden ve aralarındaki bağın daha yakınlaştığından gayet emin.

Daha çok pet köpek sahibi olan bu grup aynı yatağı ya da koltuğu paylaşmanın gözle görülür bir davranış problemine yol açmadığı kanısındalar. Beyan esassa buna karşı çıkmak güç. Buna ek olarak şimdiye kadar evde köpeğiyle uyuyan kişilerin daha fazla davranışsal problemle karşılaştığına dair bir çalışma da henüz yok.

İki tarafın da düşüncelerini göz önüne alacak olursak ,köpek yatağımıza girerek otoritemizi al aşağı etmeye göz koymuş bir Mata Hari* (*Birinci Dünya Savaşında Alman hükümeti için çalıştığı için idam edilen çok çekici bir kadın casus)mi?

Yoksa aynı yastığa baş koymak evcilleştirildiği günden beri köpeğin insanla kurduğu yakınlığın zirve noktası mı?


Dominantlık/Alfa Teorisi

Köpeklerin ataları kurtlarla tamamiyle aynı sosyal yapıya sahip oldukları ve günlük hayatımızda benzer bir hiyerarşik yapının sağlanması aracılığıyla, dengeli bir insan-köpek ilişkisine ulaşabileceği fikri aslında 50 yıl kadar önce yapılmış yanlış bir gözleme dayanıyor. Farklı gruplardan bir araya getirilmiş tutsak kurtları gözlemleyen İsviçreli zoolog Rudolf Schenkel 1947 yılında kurt sürülerinin baskın bir alfa kurt tarafından kontrol edildiğini söylemis ve astlarının her an kontrolü ele geçirmek üzere onun zayıflığını gözleyen sürü üyeleri olarak tanımlamıştı. Böylece alfa kurt her daim diğerlerine göz dağı vermek zorunda kalan gayet stresli bir ortamın yönetiminden sorumluydu.

Bu yanlış gözlemin sonucunda ortaya atılan Dominantlık/Alfa Teorisi gelecek onlarca yıl boyunca insanın da kendi sürüsünün lideri olarak köpeği davranışsal olarak baskılayarak kontrolü altında tutması gerektiği bilgisini yaygınlaştırdı. Bu teoriye göre köpek her an sahibinin zayıf anını kollayıp gözünü onun yerine dikmiş gizli fırsatçılardı.

Öncelikle belirtmek gerekiyor ki köpekler sürü hayvanlarıdır. Tabii her sürünün içinde de bir lider yani 'alfa' vardır.

Daha sonra NatGeo’da ‘Köpekler Fısıldayan Adam’ adıyla Cesar Milan’ın tüm dünyaya tanıttığı bu teori televizyon izleyicileri tarafından sorgusuz sualsiz kabul görerek yaygınlaştı. Kurtların sürü yapısı Halbuki doğada kurt sürüleri akraba gruplarından oluşurlar. Kafeslerdeki gibi zorla bir araya gelip kaynaklar için agresyona dayalı bir hiyerarşiye ihtiyaçları yoktur.

Anne ve baba kurt doğal olarak liderlik pozisyonuna sahiptirler çünkü diğer üyeleri zaten çocukları ve çok yakın akrabalarından oluşur. Aile içi çiftleşme gerçekleşmemesi için düzenli aralıklarla erişkinliğe ulaşan gençler sürüden ayrılıp kendi sürülerini kurarlar.

Lider anne ve baba diğerlerini düzen içinde tutma ve kaynakların kontrolünü sağlamada agresif algılanabilecek bir beden dilini ritüelistik bir şekilde sık sık kullanması onların birer diktatör oldukları anlamına gelmez. Hiyerarşide alt sırada olan bireyler liderlik hayali kuracak olurlarsa aslında anne-babalarını al aşağı etmek zorundadırlar. Bundan elde edebilecekleri en büyük ayrıcalık çiftleşme hakkıdır.

Sürünün selameti açısından kardeşleri ve yakın kuzenleriyle çiftleşerek uzun vadede ne kazançları olabilir ki? Bu nedenle kendi ailesini kurmak isteyen sürüyü ele geçirmek değil ondan ayrılmak zorundadır. Lider anne ve baba kurtun görevi sürüyü güvende tutacak organizasyonu yapmak, avları planlamak ve eldeki kaynakları herkesin yeri ve sırasını bildiği bir sosyal ortamda paylaşmaktır. Kurt sürülerinde uzun yıllar yanlış anlaşılmış bu sosyal yapı, köpeklerin doğuştan Ödüpal Kompleksle** doğmuş ve onlara yuvalarını açmış insancıkları alaşağı etmeye programlanmış
hin yaratıklar olarak görmemize neden olmuştur. (** Freudyen teoriye göre her erkek çocuk, 4 yaş civasında annesine aşıktır ve kendi babasını bertaraf etme isteğine sahiptir. Tersi Elektra Kompleksi.)


Köpeklerde Sürü Algısı

Köpek sürüleri ise kurtlara göre çok daha gevşek bağlarla bağlanmaktadır. Başı boş köpeklerin sosyal yaşamları üzerinde yapılan gözlemlerde köpekler geçici gruplar oluşturmakta, sık sık bu gruplar çeşitli nedenlerle dağılmakta, başka kombinasyonlarda bir araya gelmektedir.


Aralarında katii bir lider olmadığından örneğin üreme döneminde dişi köpek birden fazla erkekle çiftleşebilmektedir. Yavruları sürüsüyle değil kendi başına yetiştirmeyi seçer. Baba ya da akrabaların yuvaya yiyecek getirerek onları hayatta tutmaya çalışmaları gözlemlenmez. Aynı evde yaşayan köpekler arasında dişilerin doğmuş yavrulara yiyecek kusarak
beslenmelerine destek oldukları görülse de anne, normal hayatta buna güvenerek üremez.


Bu dinamik, köpeklerin kurdukları sosyal birlikteliklerde ataları kurtlarla aynı dinamiklere sahip olmadıklarını gözler önüne sermektedir.
Klasik Dominantlık/Alfa Teorisi yanlış yapılandırıldığını ortaya koyduğumuza göre köpeğimizle uyumlu bir ilişki nasıl kurmalıyız ki ayak ucumuzda yatması sorun teşkil etmesin sorusuna yanit arayabiliriz.
Bir konuda herkes haklı tabii ki: köpekler fırsatçı yaratıklardır! Buna mecburdurlar çünkü hem ataları kurtlar hem de yaban köpekleri hayatta kalmak için her küçük fırsatı gole çevirmeye programlanarak günümüze gelmişlerdir. Bu nedenle evde sizi tahtınızdan edip kontrolü ele
geçirmeye çalışan ‘içten pazarlıklı’ bir dört ayaklıyla yaşadığımızı kendimizi ikna etmeden önce bu bilgiyi, fırsatları avantaja dönüştürerek hayatta kalarak evrilmiş bir türle karşı karşıya olduğumuz gerçeğiyle değiştirmemiz gerekiyor.

Bu aşamaların ardından yapılması gereken bir diğer şey ise köpeğinizin size güvenmesini sağlamaktır.

Köpek de aslına bakarsanız her ne kadar gece ve gündüz kadar farklı oldukları söylense de aynen bir kedi gibi sizle olan ilişkisinde mümkün olan en üst düzeyde faydalanmak ister. Kediden farkı bunu aynı zamanda bizle bir aile yaşamı içinde bir ‘takım çalışması’ halinde yapmaya hevesli olması. Köpeği insanın en yakın dostu olmasına imkan tanıyan iççgüdüler de işte bunlardir. Bize düşen bu takım çalışmasını karşılıklı uyumu gözeterek mümkün mertebe yönetebilmektir.


Lider olmak diktatör olmak değildir!


Yönetici olmak ya da liderlik ile alfa tutumun, Dominantlık Teorisi altında aynı seymiş gibi pazarlandığı geçmiş 50 yıldan sonra eldeki yeni bilgilerle bu takım çalışmasını artık daha net tanımlayabiliyoruz.


Köpek yetiştirmeyi çocuk yetiştirmeye benzetmek yanlış olmaz. İkisi de büyük ölçüde aynı temeller üzerine oturmakta. Disiplinsiz bir şekilde tüm kaynaklara hakkı olduğunu düşünen bir çocuk neyse her istediğine sevgi adı altında kolayca ulaşan köpek de aynı şeydir.


Ebevenylerine posta koyan ve bunun sonuçlarıyla yüzleşmeyen çocuk neyse istemediği birşey nedeniyle sahibini ya da aile üyelerini tehdit edebileceğini sanan bir köpek aynı kategoridedir. Çocuklar hayatta kalmaya programlanmış ancak bu yetilerden yoksun yaratıklar olarak ben
merkezci bir doğayla doğarlar. İstemek, istediğinde ısrarcı olmak doğalarında olduğundan ebevenyleri sayesinde ihtiyaçlarına ulaşmaları ama bu sürecin disiplinli bir sosyal birliktelik içinde adil ve makul bir şekilde yapılandırılması gerekmektedir.

Köpeklerde de aynı!
Köpekler istediklerini elde etmek için sanıldığı gibi her zaman tehdit edici bir vücut dili kullandıkları zaman değil aynı zamanda aşırı şirinliği ve oyunu kullandıkları zaman da bizleri maniple ediyor olabilirler. Her akşam dışarı çıkma saatinde kayısını ağzında getirip kucağınıza bırakan köpek size dört ayaklı bir dahi gibi gelebilir ama bu davranışın istediğini elde etmek için ağlayan bir çocuktan aslında çok da farkı yoktur. Ağlamaklı gözlerle elinizdeki yiyeceğe bakan bir köpek yüreğinizin yağlarını eritebilir ama her zaman şu sorunun cevabını sorgulamanızı tavsiye ederim: benim davranışlarımı ne kadarını maniple etmesine izin veriyorum?

Ne yapmalı?


Temel prensip, köpeğin hayatında onun için önemli olan herşeyin sizin kontrolünüzde olması ve bir diktatör olarak değil ancak adil bir lider olarak köpeğinizin bunlara ulaşımını kontrol etmenizdir. Bunun karşılığında köpeğinizin sizin için çalışması tamamlayıcı ikinci prensiptir.

Yattığı yerden sürekli ilgi, ödül maması, oyuncak ve park gezilerine boğulan bir köpek tıpkı ilgi arsızı çocuklar gibi aşırı talepkar tavırlarıyla bunun suyunu çıkaracaktır. İstediği, istediği zaman gerçekleşmeyen çocuk neyse aynı durumdaki köpek de benzer aksi, hatta tehditkar tepkiler verebilir.

Bu noktaya kadar gelmesine izin verilmişse işlerin tekrar rayına sokulması, liderlik anlayışının ve köpeğinizle kurduğunuz sosyal yapının tekrar gözden geçirilmesine bağlıdır.


Bırakın köpeğiniz istediğine ulaşmak için en basit haliyle sizin için çalışsın. Bunu adil bir liderlik tutumuyla gerçekleştirdiğinizde aranızdaki ilişki sevgi ve güvene dayalı bir takım çalışmasına dönüşecektir. Bu yöntem, ayrıca, köpeğinize sizin rehberliğinizde gerçekleşen bu takım çalışmasının onun yaşamına düzen, güvenlik ve sevgi getirdiği mesajı vermenin en sağlıklı
yoludur. Takip edilmeye değer o adil lider olmayı öğrenmeniz gerekmektedir.


Nasıl bir lider?


Uzun süre lider olmayı aşırı baskıcı, korkulan ve zorbalık yapan bir figürün gazabından kurtulmak için astların itaati üzerinden tanımladık. Halbuki liderden korkulduğunda korkunun ulaşamayacağı mesafede astlar kendi isteklerini öncelikleri haline getirirler. Burada güven ilişkisinden bahsedilemez. Bu nedenle dünya çapında büyük şirketler psikolojik teorilerle desteklenmiş modern liderlik eğitimlerine büyük paralar ödeyerek üretkenliği ve şirket içindeki uyumu arttırmaya çalışmaktalar. O maaşa gereksinimi olan insanları adeta değersizleştirerek ast-üst ilişkisini kurmak artık eski dünyanın tiranlarının gölgeleri.


Ne köpeğe ne de çocuğa her istediğinde her istediğini vererek sizi sevmesini ya da saygı duymasını sağlayamazsınız. Her ikisi için de hayatta değerli olan şeylerin kontrolü sizde olmalı ve bunun için onlardan belirli davranış kalıplarını sergilemeleri beklenmelidir.


Köpeğinizin yemek saati mi geldi? Sızlanıp sizi ayağa kaldırıyorsa sizi o kontrol ediyor demektir. Sabredip susmasını ya da dikkatinin dağalmasını bekledikten sonra sizin seçtiğiniz zamanda kalkıp mama kabına gitmeniz ilk adım; yemeğe başlamadan önce oturup bekletmeniz ve sizin izninizle yemeğe başlaması ikinci adımdır. Bu noktada köpeğinize sizle çalışmanın ve size güvenmenin faydasını her gün düzenli olarak pekiştirmiş olursunuz.

Ağzında topuyla hevesle yanınıza geldi ve tam filmin ortasında kucağınıza bırakıverdi. Oyunu/avı başlatan lider olarak bu kararı kimin vermesi gerektiğini düşünün. Gün içinde uygun zamanlarda oyunun başlatıcısı ve bitiricisi siz olun. Bunun dışındaki zamanlarda (günlük egzersiz ihtiyacı karşılanmış) köpek dinlenebilir ya da kendi oyuncağıyla kendini meşgul
edebilir olmalıdır. Eğer gerçekten de oyun saatiyse oyun fikrini ortaya atan siz olduğunuz kanısı uyandırarak sizin kararlarınıza saygı duymayı ve sizin eğlenceli liderliğinizin takipçisi olmanın keyfini yaşamasını sağlayabilirsiniz.

Gelelim başlangıçtaki sorumuza: köpeğimizi yatağımıza alalım mı? Almayalım mı? Lider sizsiniz. Bir davranış problemi yaşamıyorsanız herşey sizin kontrolünüzde gidiyor demektir.

Günlük yaşamınızda köpeğinizin sizi takmamaya başladığı anların sayısı artıyorsa bunu yatakta ya da koltukta köpeğinizin sizle kıvrılıp uyumasına izin vermenizden çok, bütün günlük rutininizi gözden geçirmeniz gerekmektedir. Köpeğin karar verici olduğu ortamlarda, gece nerde yattığından çok sizi gün içinde ne kadar maniple etmesine izin verdiginiz ve ek olarak günlük egzersiz ihtiyacının ne kadarının düzenli olarak karşılandığı sorularına cevap aranmalıdır.


Kaynakların kontrollü dağıtımında nerede hata yapıyor, nerede köpeğinizin sizin adınıza karar vermesine izin veriyorsanız o alanlara odaklanın. Ek olarak itaat eğitimine geri dönerek sizle işbirliği yaparak sizin liderliğinizin takipçisi olmasının faydalarını ona hatırlatın. Ona yeni
numaralar öğreterek ilişkinize yeni heyecanlar da katabilirsiniz.

Son olarak bu kadar anlatının içinde hiç bir yerde öfkeden, kızgınlıktan, köpeğe fiziksel cezadan bahsetmediğimi fark etmişsinizdir. Çünkü köpek içgüdüsel olarak bir zorbayla bir liderin aynı kişiler olmadığını kolaylıkla hissedebilir. Gazabınızdan kaçmak için köpeğinize boyun eğmeyi
öğretmek liderlik vasfına girmez.

The post KÖPEK SAHİBİNİN YANINDA UYUYORSA ONU YATAĞINDAN ETMEYİ Mİ DÜŞLER? first appeared on Göktan Eker.

]]>
Askeri ve Polis Köpekleri Eğitim Uzmanı Göktan Eker, Haberler.com stüdyosunda Melis Yaşar’ın konuğu oldu. http://www.goktaneker.com/2022/05/21/askeri-ve-polis-kopekleri-egitim-uzmani-goktan-eker-haberler-com-studyosunda-melis-yasarin-konugu-oldu/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=askeri-ve-polis-kopekleri-egitim-uzmani-goktan-eker-haberler-com-studyosunda-melis-yasarin-konugu-oldu Sat, 21 May 2022 16:39:56 +0000 http://www.goktaneker.com/?p=3652 Askeri ve Polis Köpekleri Eğitim Uzmanı Göktan Eker, Haberler.com stüdyosunda Melis Yaşar’ın konuğu oldu. Eker, görev köpeklerinin eğitimi ve #köpekkorkusu hakkında konuştu. 00:00 Giriş 01:03 Göktan Eker kimdir? 02:26#Köpekeğitmeni nasıl[...]

The post Askeri ve Polis Köpekleri Eğitim Uzmanı Göktan Eker, Haberler.com stüdyosunda Melis Yaşar’ın konuğu oldu. first appeared on Göktan Eker.

]]>

Askeri ve Polis Köpekleri Eğitim Uzmanı Göktan Eker, Haberler.com stüdyosunda Melis Yaşar’ın konuğu oldu. Eker, görev köpeklerinin eğitimi ve #köpekkorkusu hakkında konuştu.

00:00 Giriş

01:03 Göktan Eker kimdir?

02:26#Köpekeğitmeni nasıl olunur?

03:57 “Çok fazla köpek ırkı çeşitliliği görüyoruz”

06:40 Görev köpeklerinin eğitimi nasıl gerçekleşiyor?

07:13 “Köpeğe ilk önce oyuncağını bulmayı öğretiyoruz”

08:26 “Türkiye’de 11 tane sertifikalı arama kurtarma köpeği var”

11:13#Pitbull yasaklandı fakat köpeklerin insanlara saldırmasında ciddi bir düşüş yok”

17:03 “Köpeklerde kontrolsüz üreme kırsal alanlarda oluyor”

20:52 “Köpeklerden kaçmaya çalışırken trafik kazası geçirenlerin sayısı arttı”

21:35 “Ani hareketler ve çığlıklar köpeklerin mücadele ve avlanma güdüsünü tetikler”

23:03 “İnsanın beden dilindeki korku köpekler için tehdit oluşturuyor” 24:55 “Köpekle aramızdaki optik görüntüyü kesmek için bariyer uygulamasını kullanıyoruz”

27:45 “Deprem öncesi ya da esnasında sezgisel tepkileri köpeklerde çok görüyoruz”

The post Askeri ve Polis Köpekleri Eğitim Uzmanı Göktan Eker, Haberler.com stüdyosunda Melis Yaşar’ın konuğu oldu. first appeared on Göktan Eker.

]]>
Psikolojiye Göre Evcil Hayvanlarımıza “Çocuğum!” Diyecek Kadar Bağlanmamızın Ardında Yatan Sebepler http://www.goktaneker.com/2022/05/17/psikolojiye-gore-evcil-hayvanlarimiza-cocugum-diyecek-kadar-baglanmamizin-ardinda-yatan-sebepler/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=psikolojiye-gore-evcil-hayvanlarimiza-cocugum-diyecek-kadar-baglanmamizin-ardinda-yatan-sebepler Tue, 17 May 2022 06:23:06 +0000 http://www.goktaneker.com/?p=3589 https://www.webtekno.com/evcil-hayvanlara-yavrum-demek-h122723.html 2018 yılında yapılan bir araştırmaya göre evcil hayvan sahiplerinin %85’i heteroseksüel kadınlardan oluşuyor. Araştırmanın sonuçlarına göre; bu kişilerin, eğer kendi biyolojik çocukları yoksa, evcil hayvanlarından bahsederken “yavrum, çocuğum” ifadelerini[...]

The post Psikolojiye Göre Evcil Hayvanlarımıza “Çocuğum!” Diyecek Kadar Bağlanmamızın Ardında Yatan Sebepler first appeared on Göktan Eker.

]]>
https://www.webtekno.com/evcil-hayvanlara-yavrum-demek-h122723.html

2018 yılında yapılan bir araştırmaya göre evcil hayvan sahiplerinin %85’i heteroseksüel kadınlardan oluşuyor. Araştırmanın sonuçlarına göre; bu kişilerin, eğer kendi biyolojik çocukları yoksa, evcil hayvanlarından bahsederken “yavrum, çocuğum” ifadelerini daha sık kullandığı görülmüş.

Antropolog Shelly Volsche’un bir araştırmasında dile getirdiği üzere son yıllarda, evcil hayvanlara olan ilgi artmış durumda. Artan ilgiyle beraber hayvanları sevme şeklimiz de evrilmiş gibi duruyor; çünkü online platformlarda ve hayvan sahiplendirme sayfalarında “Ben onun annesiyim“, “Ben onun babasıyım“, “Öz çocuğum olsa anca bu kadar severdim”, “Oğlum”, “Kızım” gibi söylemleri sık duyar olduk.

İnsan ilişkilerini tanımlamak için kullanılan bu kavramlar, insanların evcil hayvanlar ile olan ilişkilerini tanımlamak için de kullanılmaya başlanınca online platformlarda yanlış anlaşılmalar ortaya çıkabiliyor.

Ortaya çıkan yanlış anlaşılmalarla beraber, bu durumu daha ileri bir seviyeye taşıyan ve gerçekten de kendi çocuğu gibi gören bir kitle de mevcut gibi duruyor. İnsanların neden hayvanlarla bu kadar yakın bir bağ kurduğuyla ilgili farklı mecralarda farklı teoriler mevcut. Bu teorilerden bazıları ise şunlar: 

  • Hayvan yavruları insan yavrularının yerini mi alıyor?
  • İnsanlar bağ kurma ihtiyacını hayvanlarla mı gideriyor?
  • İnsanların bu davranışları hayvanların doğasını mı değiştiriyor?

Hayvan yavruları insan yavrularının yerini mi alıyor?

köpek sevgisi

İnsan ve hayvan ilişkileri üzerine çalışan bilim insanları, bilimde yeni bir alanın keşfini sağladılar: Antrozooloji (Anthrozoology). Bu alanda çalışan evrimci antropolog Sarah Hrdy, 2009’da, kendi türünden olmayan canlıların yavrularının bakımını üstlenmenin insanlara has bir özellik olduğunu belirttikten sonra bunun antropologlar ve biyologlar arasında alloparenting olarak bilindiğini de aktardı.

Bu anlayışa göre insanlar bu çağda kendi yavruları yerine hayvanların yavrularını koyuyor olabilir. Çünkü evcil hayvanın bakımını üstlenmek bir çocuk yetiştirmeye kıyasla daha az zaman, maliyet  ve emek gerektirir. Bununla beraber insanın duygusal ihtiyaçlarını (sevgi, ilgi, bağ kurma vb.) gidermenin yeni bir yolu da olabilir.

İnsanlar bağ kurma ihtiyacını hayvanlarla mı gideriyor?

Bağlanma kuramının kurucularından olan Psikolog John Bowbly’ye göre insan ilk güvenli bağlanmasını kendisine bakım veren kişiyle, çoğu zaman annesiyle kurar. Bu, 2 yaşına kadar devam eder. Ergenlikte bu bağ arkadaşlarla kurulurken yetişkinlikte ise romantik ilişkilere evrilir. Dolayısıyla bu bağ kurma ihtiyacı sürekli devam eder. Bu teoriyi dillendiren kişilere göre insanlar birbirlerine karşı güven problemi yaşadıkları ve birbirleriyle bağ kurmak istemedikleri için kendilerine ihanet edemeyecek canlılar olan hayvanlara yönelmiş olabilirler. 

hachi

Ayrıca hayvanlar kontrol edebildiğimiz canlılar oldukları için gelecek korkumuzu da yatıştırıyor olabilirler: Evcil hayvanlar yaşlansalar da değişmezler ve istediğimiz tutarlılığı sağlarlar. Her gün eve geldiğimizde bizi görmekten mutlu olurlar, ilgimizi beklerler, bize sevgi vermeye hazırdırlar. Hatta biz öldükten sonra bile bizi sevmeye devam edebilirler. Tıpkı ölen sahibinin ardından 15 yıl boyunca onu her akşam beklediği metro istasyonunda aynı saatte bekleyen Hachi gibi. Hachi: Bir Köpeğin Hikayesi (Hachiko: A Dog’s Tale) filminde, Hachi her sabah sahibiyle beraber metro istasyonuna kadar yürür, akşam da onun geleceği saatlerde tekrar metro istasyonuna gelip onu bekler ve beraber evlerine dönerler. Sahibi öldüğünde de, kendisi de ölene kadar buna devam eder.

İnsanların bu davranışları hayvanların doğasını değiştiriyor olabilir mi?

Bu teoriye göre hayvanlar insan olmadıkları için onları seviyoruz. Kendimizde ve başkalarında görmek istediğimiz şeyleri onlara yansıtıyoruz. Onların gerçekten hayvan -vahşi, doğal- olmalarını istemiyor ve bizim gibi bir insan olmalarını ama daha statik ve öngörülebilir olmalarını istiyor olabiliriz. 

Hatta bu yüzden  onlara banyo yaptırıp, kıyafetler almış, onlara kendi evimizi açmış olabiliriz. Yalnızlık korkumuzu da onlarla yenmeye çalışıyoruzdur belki de.

köpek

The post Psikolojiye Göre Evcil Hayvanlarımıza “Çocuğum!” Diyecek Kadar Bağlanmamızın Ardında Yatan Sebepler first appeared on Göktan Eker.

]]>
KÖPEK-İNSAN GELİŞİMSEL KARŞILAŞTIRMA http://www.goktaneker.com/2022/04/08/kopek-insan-gelisimsel-karsilastirma/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=kopek-insan-gelisimsel-karsilastirma Fri, 08 Apr 2022 16:51:40 +0000 http://www.goktaneker.com/?p=3558 *4P1K Dergisi için Uzman Psikolog Aylin EKE ile yaptığımız söyleşi -Aylincim hoş geldin, okurlarımız aslında seni çok iyi tanıyor , ancak birlikte yürüttüğümüz çalışmalar kapsamında senden tekrar bir hatırlatma rica[...]

The post KÖPEK-İNSAN GELİŞİMSEL KARŞILAŞTIRMA first appeared on Göktan Eker.

]]>
*4P1K Dergisi için Uzman Psikolog Aylin EKE ile yaptığımız söyleşi

-Aylincim hoş geldin, okurlarımız aslında seni çok iyi tanıyor , ancak birlikte yürüttüğümüz çalışmalar kapsamında senden tekrar bir hatırlatma rica edeceğim.

-Merhaba abicim tabii ki memnuniyetle, ben Aylin Eke, uzman psikolog olarak çocuk ve evcil hayvanlarla ilgili çalışmalar yürütüyorum. Aynı zamanda seminerler verip eğitimlere katılıyorum. Lisans eğitimimi FMV Işık Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde, yüksek lisansımı da Maltepe Üniversitesi Gelişim Psikolojisi alanında tamamladım. Çocukluğumdan beri hayvanlarla iç içe bir yaşantım var. Bireyin kendinden başka bir canlı ile hayatı paylaşırken destek alabileceğini, kendini yalnız hissetmemesi onun için oldukça önemlidir. Bireyin bir köpekle veya kedi ile yaşamaya ne kadar uygun bir hayat düzeni var, eve yeni bir üye geldiğinde nasıl davranılmalı, köpeğin fiziksel ve mental ihtiyaçları gerçekten yeterli derecede karşılanıyor mu? gibi konularda uzman olarak bireylere evcil hayvanları ile ortak yaşam konusunda destek olmaktayım. Aynı zamanda; Türk Psikologlar Derneği, Köpek Eğitmenleri Derneği (KÖPED) ve Çak Bi Pati Derneği üyesiyim. Aynı zamanda  KÖPED bünyesinde terapi köpekleri komisyonunda görev alıyorum. Bu konuda Terapi Köpekleri ile ilgili bir sertifikasyon çalışması yürütüyoruz.

-Köpek eğitmenliği kurslarımızda verdiğin derslerden birinde kullandığın bir kelime var biyopsikososyal, bu kavramı biraz açarak başlayalım ne dersin ?

-İnsan, biyopsikososyal bir varlık. Peki ne demek tam olarak biyopsikososyal? Kişilik gelişimimizde biyolojik, sosyokültürel ve psikolojik etkiler oldukça önemlidir. Biraz daha açacak olursak eğer; biyolojik faktörler dediğimizde bireysel farklılıklarımız, beyin yapımız ve kimyamız, evrim sürecimizi kapsayan faktörler; toplumsal roller, beklentiler ve normal/anormal kavramları sosyokültürel faktörleri ve son olarak stres, travma, öğrenilmiş çaresizlik, duygu düzenleme ve anılarımız kavramları da psikolojik faktörlerin altında incelenmektedir ve her birinin kişiliğimizin gelişiminde önemli bir rolü vardır.

Peki ya köpek gelişiminde nasıl oluyor bu süreç dediğimizde, tıpkı bizler gibi köpekler de sosyal varlıklardır ve gelişimleri belirli evrelerden oluşur. Gelişim dediğimiz olgu, aslında anne karnından itibaren başlayan ve ölüme kadar uzanan bir süreç. Gelişim psikolojsi ise, psikoloji biliminin çeşitli alt dallarından biri olup, anne karnından başlayıp ölüme kadar uzanan süreç içerisindeki davranış ve değişimleri inceleyen bir alt bilim dalı olarak kısaca tanımlayabiliriz. 

-Anlattıklarından hareketle hayat adına hem insan hem de köpek için sosyalleşme son derece önemli o zaman.

-Sağlıklı bir gelişim için hem bizler hem de köpekler için sağlıklı bir sosyalleşme ortamı içerisinde yer almamız gerekiyor. Her bir gelişim evresinin sağlıklı tamamlanabilmesi için başta sosyalleşme olmak üzere pek çok parametre de gerçekleşmeli. Sosyal bir varlık olduğumuz için kendimizi gerçekleştirebilmek adına başkalarıyla iletişim içerisinde olmamız, hem kişilik hem de sosyal gelişimimiz için oldukça önemli. 

J. Bowlby ve ekibi tarafından detaylıca incelenmeye başlanan bağlanma süreçlerinin aslında düşündüğümüzden çok daha derin bir anlamı var. Sosyal bir canlı olarak iletişim içerisinde olmak kendimizi gerçekleştirme adına hem bizler hem de hayvanlar adına önemli bir adımdır. Dolayısıyla, insanın hayvanla ilişkisi bir nevi kendine yaptığı bir yatırım olarak değerlendirilebilir. Aynı dili konuşmadan kendini anlatırken karşındakini de anlayabilmek için ilk önce o güven duygusuna ihtiyacımız var, sonraki adım da sevgi bağını güçlendirmek.

– Harika, peki sosyalleşme ile başladık, sonraki süreç nasıl işliyor ?

Gelişim evrelerini biraz daha detaylandırmak gerekirse, insanda fizyolojik gelişim basamakları özetle yatma, emekleme, ayaklanma, yürüme, koşma, zıplama ve tırmanma olarak sıralanabilmektedir. Bunu tuvalet alışkanlığı kazanma, bireyselleşme-ayrışma, sosyalleşme, kendi kendine vakit geçirme diye diğer basamaklar takip etmektedir.  Bahsettiğimiz gelişim evresini tamamlama aslında burada somut olarak karşımıza çıkıyor. Her bir evre tamamlanmadan diğerini yapmak konusunda zorlanabiliyor birey. Bu yüzden hazır bulunuşluk özellikle öğrenme söz konusu olduğunda bir hayli önemli.

Köpeklerde fizyolojik gelişim basamaklarına baktığımız zaman benzer bir sıralamayı burada da gördüğümüzü söylersek pek de yanlış olmaz; gözlerin açılması, yatma, emekleme, ayaklanma, yürüme, koşma, saklanma ve zıplama diye devam eder. Tuvalet alışkanlığı edinme, sosyalleşme, bireyselleşme, yalnız kaldığında kendini oyalayabilme gibi diğer basamakları tamamlamaya devam eder.

Gallahue’nin (1982) piramit modeline baktığımız zaman; 4ay-1yaş arası refleks hareketler dönemi, 1-2 yaş arasu-ı ilkel hareketler dönemi, 2-3/4-5/6-7 yaş dönemleri temel hareket dönemi, 7-10/11-13/14 yaş ve üstü spor hareketleri dönemi olarak ayrılmıştır. Ayrıca ilk kontrol evresi, reflekslerin ortadan kalktığı evre olarak tanımlanır.

Köpeklerde benzer bir gelişim piramit modelinden bahsedecek olursak; 0-6ay arası bebeklik dönemi, 6ay-1yaş arası yavruluk dönemi, 1,5-4yaş arası gençlik dönemi, 4-8 yaş arası olgunluk/yetişkinlik dönemi, 8 yaş ve sonrası ise yaşlılık dönemi şeklinde tanımlanabilir.

-Bu insan ile köpek arasında bir paralellik olduğunu gösterdiği gibi, farklılıklarımızın da altını çizen bir durum anladığım kadarı ile.

Kesinlikle , bununla birlikte davranışsal ve duygusal gelişime bakacak olursak, ilk önce davranışın tanımı ile başlamak isterim. Davranış aslında bir uyarana karşı verilen yanıttır. Davranışların oluşumunda genetik ve çevre faktörü oldukça önemli olmakla birlikte mizaç yapılarının da etkisi büyüktür. Duyusal kapasiteler davranış modelinin oluşumunda önemli bir rol oynar. Bunun yanı sıra öğrenme ve motivasyon süreçleri ile duyu sistemleri davranışın oluşma sürecinde atlanılmaması, değerlendirilmesi gereken önemli değişkenlerdir. Ek olarak, sinir sistemi ve hormonların da davranış ve duyusal gelişiminde önemli bir rol oynadığını söylemek mümkündür. Canlı olarak hayatta kalma iç güdümüz oldukça yoğundur ve (savaş-kaç-don) temel savunma mekanizmalarımız ile hayatta kalma içgüdümüzü koruruz. Tüm bu bilgileri toparlayacak olursak eğer, genel gelişim evrelerinden bahsediyor olsak bile tıpkı çocuk gibi köpeğin de gelişim evreleri kendine özgüdür, her biri parmak izi kadar özeldir. Mizaç, yaşanılan aile ortamı, çevre, doğum anı gibi gelişimi etkileyen pek çok faktör mevcuttur.

-Harika bilgiler, aslında verdiğin değerli bilgiler ile köpeği insanlaştıma konusunda köpek sahiplerinin yaptığı temel yanlışları da vurgulamış oldun.

– Çok doğru , köpeğin insanlaştırılması , köpeğin gelişim sürecinde onun doğasına aykırı bir çok etken yaratılmasına sebeb oluyor, ayrıca fiziksel, davranışsal ve psikolojik gelişim basamaklarını anlattığımızda  aklımıza peki bunca ortak noktamız varken duygularımız da ne derece ortak? Diye bir soru belirebilir. Köpeklerin zihinsel ve bilişsel süreçlerinin de oldukça zengin olduğunu söylemek mümkün. Duyguları oluşturan beyin-sinir yapıları ile hormonlar da oldukça benzerlik göstermektedir. Sevgi ve şefkat duygularını uyandıran en önemli hormonlardan olan oksitoksin başta olmak üzere; nörolojik ve kimyasal olarak da benzerliklerimiz var.:)

-İnsanların duygularına baktığımız zaman hepimiz her zaman aynı duyguları hissetmiyor veya yaşamıyor olabiliriz. Duygu durumumuz değişkenlik gösterebilmektedir. Bu köpekler için de geçerli anladığım kadarı ile. Sürekli benzer bir duygu sürecinde olmayabilirler, tıpkı bizler gibi.

– Her canlı gibi onlar da değişken, ancak insanda duygusal gelişimin; bebek ve çocuklarda duygu kapasitesinin daha kısıtlı olduğunu, yaş aldıkça ve geliştikçe arttığını söyleyebiliriz. Bir başka deyişle, çocuklarda büyüme gerçekleştikçe daha kompleks bir duygulanma yapısı oluşuyor. Ancak yapılan araştırmalara baktığımızda köpeklerin duygusal gelişimi 2-2,5 yaşındaki çocuğun duyguları halinde durduğu sonuçlarını görmekteyiz. Bu da aslında köpeklerin temel duyguları hissedebildiğini göstermektedir. Temel duygular dediğimizde ise bahsettiğimiz; mutluluk, korku, öfke, memnuniyetsizlik ve nefret olarak tanımlayabiliriz. Ancak köpekler bu duyguların ötesinde suçluluk, gurur, utanç gibi daha kompleks duyguları hissedemiyor. Burada gözlemlenen durum aslında korkunun basit bir formu (verilen tepkiyi bildiği için cezalandırma korkusunu yaşıyor, suçluluk değil).

-Çok önemli bir noktaya geldik, çoğu insan köpeğinin yanlış davranışları karşısında verdikleri tepkiyi, hatasını anladı, utandı diye tanımlıyor ki sayende bunun böyle olmadığını da anlamış bulunuyoruz.

-Çocuklarda utanma, gurur gibi daha kompleks duygular yaklaşık 3 yaşından sonra ortaya çıkmaya başlıyor; suçluluk 3,5-4yaş, kibir ise 4-5 yaştan itibaren ortaya çıkıyor ve duygusal öğrenme gelişimi ömür boyu sürüyor. Köpeklerde ise duygusal gelişim bize göre çok daha kısa bir sürede tamamlanıyor, ırksal gelişim ve olgunlaşma süreçlerine göre değişiklik gösterebiliyor olsa da insanlardaki 2-2,5 yaş civarındaki sınırda kaldıklarını belirtiyor araştırmalar.

-Bu değerli bilgiler için çok  teşekkür ederim , biraz karşılıklı gelişimsel benzerlikleri ve farklılıkları anlattıktan sonra davranışa gelelim istersen.

-Hem insan hem de köpek davranışını etkileyen faktörlere baktığımız zaman; genetik ve çevresel faktörler, iç ve dış uyaranlar (fizyoloji), öğrenme süreçleri (koşullanma/gözlem yoluyla/taklit etme/sosyal öğrenme), duyu sistemleri, motivasyon, yaşanılan aile ortamı ve hazır bulunuşluk gibi pek çok parametrenin etkilediğini söylemeliyiz. Dolayısıyla aslında davranışın oluşumu ve öğrenilmesi aslında bir anda olan bir durum değil, bol tekrar ve pratik yapılması gereken, emek isteyen bir süreç.

-Köpek eğitmenliği kurslarına katılan arkadaşlarımıza anlattığımız devamlılık/tutarlılık/kararlılık prensiplerine de bu bağlamda bakmak gerekiyor zaten. İstenmeyen davranışlarla ilgili nasıl bir yaklaşım içerisinde olmalıyız ?

 -İstenmeyen pek çok davranışın yerine istenen davranışı yerleştirmek başta olmak üzere o davranış kalıbının oturması için zaman, emek ve sabır çok mühim. Bir örnek vermek gerekirse, köpeklerin beden dillerini doğru bir şekilde okumak davranışı gözlemlemenin en önemli adımlarından. Köpeklerin iletişim kurma biçimleri genellikle beden dilleri, kokusal, görsel ve işitsel olmak üzere devam eder. Dolasıyla köpek için havlamak oldukça normal bir davranışken bu durumun yaşanılan ortama adapte edilmesi de ortak yaşamın sağlıklı gelişimi ve sürdürülmesi açısından kıymetlidir.

-Çok iyi anladım, etolojik ( Hayvan Davranış Bilimi)  yaklaşım ile köpek sahiplerinin ve köpek eğitmenlerinin önce çok iyi gözlemci olmaları gerekli.

-Kesinlikle katılıyorum abi, davranışı değiştirmeye başlamadan önce muhakkak doğru bir gözlem yapılması gerekli .

Davranışların değişmesinde kullanılan bazı tekniklere örnek vermek gerekirse; görmezden gelme, dikkati dağıtma, alternatif davranış belirleme ve istenilen davranışı ödülleme sıklıkla kullanılan tekniklerin başında gelmektedir. Gerek çocuk gerek köpek davranışlarında ve gelişim süreçlerinde ‘hayır’ın kesin kullanımı, tutarlı ve net olmanın altın kuralıdır. Eğer bir tutarsızlık ortaya çıkarsa, çocuk veya köpek fark etmez o boşluğu çok güzel değerlendirir ve tabiri caizse aileyi parmağında oynatmaya başlar. Bunun önleminin en kısa ve kesin yolu, net olmaktır; hayır hayır olarak kalmalıdır. Yukarıda belirttiğin gibi tutarlı olunmalıdır.

-Çok ortak noktamız var, ancak bunun yanlış anlaşılması ve yönetilmesi de söz konusu.Bu denli ortak noktamız varken aslında bu ortak-lık kavramının köpeğimizin refahını da düşünerek iyileştirmemiz ve sınırlarını belirlememiz gereken bazı noktalar da var. Bunlardan belki de en önemlisi insanlaştırma (antropomorfizm). 

-Abicim aslında köpek ile birlikte yaşamın günümüzde ana sorunu bu , karşımızdakinin de sosyal ve duyguları olan bir canlı olduğunu, aslında köpek olduğunu unutmamız gerekiyor. Hem fiziksel hem de mental gelişiminin sağlıklı sürmesi için ihtiyaçlarını karşılayabildiğimizden emin olmamız gerekiyor. Evlerimizin, yaşamlarımızın bir parçası olarak birlikte büyüyoruz bu çok kıymetli ancak can dostlarımızın doğalında olan ihtiyaçlarını karşılamamız gerektiğini de aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor. 

-Doğal olarak onlara köpek birey olarak bakmalı ve ona göre davranmalıyız değil mi ?

-Kesinlikle, koku duyusu onların en sık kullandıkları ve bundan oldukça keyif aldıkları bir duyu, ev ortamında da koku duyusunu destekleyecek koklama matları veya Mantrailing ( Koku takibi ) , Nosework/Scentwork  gibi kokusal aktivitelere katılmamız aramızdaki bağı kuvvetlendireceği gibi köpeğimizin psikososyal gelişimini de olumlu etkileyecektir. Bunun yanı sıra benim bir parçam gibi değil benden bağımsız da hayatına devam edebilecek bir sosyal gelişime sahip olmalı. Bağlılık-bağımlılık ayrımını çok iyi yapmamız gerekiyor. Köpek ve de aslında çocuk için bağımlı değil bağlı olması sağlıklı gelişimin parçasıdır. Sınırları koruma, net iletişim kurma ve rutin oluşturma da diğer sağlıklı iletişim ve gelişim basamaklarından birkaçını oluşturuyor.

-Köpekde gelişen bağlılık ve bağımlılık davranışlarını çok önemsiyorum, zira köpek sahibi için de köpek için de hayat kalitesini olumsuz yönde etkileyen bir durum. Bu konuda ortak arkadaşımız ve meslektaşın ile de okurlarımız için  ayrı bir söyleşi yapmayı planlıyorum.

-Çok faydalı olacağına eminim , Nasıl ki çocuk gelişimi açısından bütüncül bir bakış açısının önemi vurgulanıyor; çocuk doktoru, çocuk psikiyatristi, çocuk psikoloğu ve ailesinin bakış açıları ve yorumları ile değerlendiriliyor; aynı değerlendirme köpeğin sağlıklı gelişimi açısından da çok önemli. Köpeğin yaşadığı aile ortamı, çevresi, psikolog/davranış bilimci, veteriner hekim ve eğitmenin ortak değerlendirmesi ile yol alınması sürecin çok daha sağlıklı işlemesini sağlayacaktır.

Aslında köpeklerden öğreneceğimiz çok şey var. Bunlardan belki de en önemlisi duyguların kontrolü, o an hissedilen duygu ile yaşamak ve dengeyi sağlamak. Yargılamadan, koşulsuz sevebilmek ve anda kalmak, tek bir işe odaklanarak tamamlamak, fiziksel sağlıkları için sık sık yaptıkları esneme hareketleri ve tabi ki ortak gelişim evreleri.

-Kesinlikle katılıyorum Aylincim, köpeklerden öğreneceğimiz çok şey var, bence onlar doğa ve ekosistem ile bağ kurmamızda yüzyıllardır bizlere bir şeyler anlatmaya öğretmeye çalışıyorlar, ancak insan egosu onları anlamamakta direniyor. Aylin harika bilgilerle dolu keyifli bir söyleşiydi, hem öğrendim hem keyif aldım, çok teşekkür ediyorum, sabahlara kadar konuşulacak konular bunlar . Bu güzel bilgilere eklemek istediğin bir şey var mı ? 

-Yaptığım sunumlarda hep bir sözüm ile tamamlarım:
Sen elini uzatırsın o kalbini açar. Sen bir adım atarsın o on adım koşar.

Birlikte büyüyebilmenin tadına varabilmeniz dileğiyle…

Bu güzel röportaj için ben çok teşekkür ederim. Köpek eğitmenlerine ve köpek sahiplerine faydalı olabilmemiz temennisi ile sevgilerimle

The post KÖPEK-İNSAN GELİŞİMSEL KARŞILAŞTIRMA first appeared on Göktan Eker.

]]>
MAKULDE BULUŞMAK http://www.goktaneker.com/2022/03/13/makulde-bulusmak/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=makulde-bulusmak Sun, 13 Mar 2022 11:34:07 +0000 http://www.goktaneker.com/?p=3532 ŞEHİR HAYATINDA KÖPEKLERİMİZİN ÇIKMAZI Eminim Köpekler hakkında yazılan bir çok yazıda onbinlerce yıldır süre gelen evcilleşme süreci diye başlayan bir çok tespit görmüşüzdür. Ben de bunu sık sık vurgularım.Aynı insanın[...]

The post MAKULDE BULUŞMAK first appeared on Göktan Eker.

]]>
ŞEHİR HAYATINDA KÖPEKLERİMİZİN ÇIKMAZI

Eminim Köpekler hakkında yazılan bir çok yazıda onbinlerce yıldır süre gelen evcilleşme süreci diye başlayan bir çok tespit görmüşüzdür. Ben de bunu sık sık vurgularım.Aynı insanın tarihsel yolculuğunda olduğu gibi yanıbaşımızda olan köpeklerimiz de son dönemde yaşanan  pandeminin de etkisi  ile birlikte bizimle beraber şehir hayatının çıkmaz duvarına adeta çarptılar.

Sadece varlıklarıyla bile modern toplumun birey üzerinde yarattığı travmalardan arınmamızı sağlayan köpeklerimizin aynı yaşam koşullarında yaşadıkları travmalar konusunda ne yazık ki biz sahipleri pek fikir sahibi değiliz.

Apartman dairelerinde yaşamaya adeta bizimle birlikte katlanan köpeklerimiz bizim bu zor ve sıkıcı hayatlarımıza katlanmamızda en büyük desteği verirlerken , biz onların bu hayata adaptasyonları için neler yapıyoruz ?

Bebekken kucağımızda gezdirip , yanımızda uyumasıyla bizi tedavi eden , pandemi döneminde dışarı çıkabilme özgürlüğümüzü bize adeta bahş eden köpeklerimiz için şimdi nasıl bir planımız var ? 

Sıkı bir İtaat eğitimi, insan egosunun köpeklerle vücut bulmuş hali olarak köpeğim her istediğimi yapmak zorunda yaklaşımı mı ? 

Günlük sıkıcı rutin tuvalet yürüyüşleri mi ?

Sosyalleşme adı altında Bir basketbol sahasında anlaşabildiği köpeklerle delice ve amaçsız koşturması mı ? 

8-10 saatlik mesailerimiz esnasında eve tuvaletini bile yapmadan bizi beklemesi mi ? 

Sıkıntıdan stresten bir yerleri kemirdiği için ona kızmak mı ? 

Yalnız kaldığında ağladığı için yakınmak mı ? 

Arada bir Hafta sonları yaptığımız doğa yürüyüşleri mi ? 

Modern Toplumun Yeni Sorunu: Köpekleri  İnsanlaştırma

La Fonten hayvanlara insani karakterler vererek, toplumsal ilişkilerde hatta kişisel ahlaki deneyimlerde hem yetişkinlere hem çocuklara ders vermeye çalışmıştır. Oysa biz köpeklerimizi modern toplumun defolu insan ilişkilerinde onlara fazla anlam yükleyerek bu defolardan kaynaklanan travmalarımızı iyileştirmelerini beklerken onlarda ne gibi sorunlar  yarattığımızın farkında bile değiliz. Köpeklerimizin bizlere bağlı olmasını isterken bağımlı hale getirmiş olmanın onlarda ağır yarattığı yarayı görmezden geliyoruz.

Köpeklerimize özgür alanlar ararken bu özgürlüğün diğer insanlar ve diğer köpeklerin özgürlük alanları ile sınırlı olduğunu farketmiyoruz, en kötüsü de bu alanda yok saydıklarımız köpekleri bizim kadar sevmeyenler ve korkanlar, onların bu bakış açısı bizi ilgilendirmiyor bile.

Gördüğünüz gibi bu konu tartışmaya üzerinde düşünmeye çok açık bir konu olmakla beraber bir çok insan içinde tartışılması veya konuşulması bile absürt bulunuyor. Dilerseniz bu konuyu daha sonra çok daha detaylı ele alıp , tekrar köpeklerimize odaklanalım.

Köpeklerimizin İçgüdüleri ve duyguları olan , duyu organları ve algılarının bizden faklılıkları hatta bana göre üstünlükleri olan birer canlı olduklarını çoktan unuttuk bile. 

Hani onlar kurtlardan binlerce yıllıklık bir seleksiyon ile gelmişlerdi ya , görüntüleri sizleri yanıltabilir ama hala avlanma ve av güdüleri var , hala beyinlerinin %30 una yakını koku duyusu ile ilintili ( ki insanda bu %5) hala muhteşem duyu organları  var , insandan çok daha fazla koku hücreleri olduğuna , çok daha iyi duyduklarına dair bilimsel yayınlar sürekli artıyor.

İnsanın moslow ihtiyaçlar piramidindeki gibi köpeklerin de  bir sosyolojik ve kişisel ihtiyaçları olduğunu davranış uzmanları sıklıkla belirtiyor.

Peki biz ne yapıyoruz ?

Günde iki kez mama ye , benim istediğim yere tuvaletini yap , ben gelene kadar sessizce bekle. Verdiğim her komutu koşulsuzca uygula, ne diyorsam onu yap ben senin sahibinim , ya da tam tersi ne istiyorsan onu yap sen özgür bir bireysin, seni benim gibi sevmeyen herkes kötüdür, en iyi ben seviyorum.

Adil Bir Birliktelik

Köpeklerimiz ile adil bir birliktelik ve ilişki inşa etmek istiyorsak öncelikle kendimize bir tokat atmalı ve onların köpek olduklarını unutmamalıyız. 

içgüdülerini doğru yöntemle tatmin etmeli söz gelimi günlük yedikleri besin için en azından biraz avlanma( koklama)  egzersizleri yapmayı düşünmeliyiz, Bu egzersizlerin köpekler için ihtiyaçları olan zihinsel egzersizlerin başında geldiğini ve özgürce takılsın yaklaşımı ile kilometrelerce koşmaktan daha etkili olduğunun farkına varmalıyız.

Fiziksel Egzersizlerin onların başarabileceği zorluklarla dolu , aşabilecekleri engellerin olduğu bir etkinlik olması gerektiğini , duygusal durumlarının ancak bu şekilde olumlu olabileceğini gözden kaçırmamalıyız. Köpek bir evcil hayvan , yani yapacağı etkinlikleri birlikte yaşadığı insan ile yapmaya ihtiyacı var , insan istediği için değil , özgürce kafasına göre takılması gerektiği için değil , birlikte….

Yaşadığı insan sürüsünü sanki kurt sürüsü gibi değerlendirip kulaktan dolma bilgilerle ben alfayım her istediğimi yapmalı adaletsizliğinin köpeği mutsuz ettiğinin farkına varmalıyız, zira kurt sürülerinde bile alfa böyle adaletsiz davranmaz. 

Köpeğin de başarılı olmaya kendini gerçekleştirmeye ihtiyacı yok mu sizce ? 

Kurt alfasının Kararlılık davranışı ile insanın despot davranışını bir tutmak belki de en büyük hatamız değil mi ? 

Özgürce hareket etme davranışının birlikte yaşadığı sürünün ve diğer hayvanların tabi olduğu  kurallar ile sınırlandırılmış olduğunu görmemek çok büyük haksızlık değil mi ? 

Köpek eğitiminde itaat  demek  Canis Familiaris’in , Homodeusun ( tanrılaşmış insan-hariri) her istediğini yapması değil , Homo Sapiens ve Canis Familiarisin un birlikte yaşadıkları  sosyal hayata en üst düzeyde uyumlu olması anlamı taşıdığını gözden kaçırmıyor muyuz ? 

Bu uyumu yakalamak  için de Canis Familiarisin tüm içgüdüsel ,duygusal fiziksel ve psikolojik  ihtiyaçlarını doğru anlamak gerekmez mi ? 

Makulde buluşmaya çalışmak çok mu ütopik ? ……….

The post MAKULDE BULUŞMAK first appeared on Göktan Eker.

]]>
KÖPEK ETOLOJİSİ&KÖPEK PSİKOLOJİSİ http://www.goktaneker.com/2022/03/13/kopek-etolojisikopek-psikolojisi/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=kopek-etolojisikopek-psikolojisi Sun, 13 Mar 2022 08:41:35 +0000 http://www.goktaneker.com/?p=3529 4P1K Dergisi için Köpek Eğitmenleri Derneği Genel Sekreteri Davranış Bilimci-Uzman Psikolog Arzu Önşen ile yapılan bir söyleşidir.  G-Merhabalar Arzu hanım öncelikle sizi tanıyalım A-Selamlar adım Arzu Önşen , uzman psikoloğum,[...]

The post KÖPEK ETOLOJİSİ&KÖPEK PSİKOLOJİSİ first appeared on Göktan Eker.

]]>
4P1K Dergisi için Köpek Eğitmenleri Derneği Genel Sekreteri Davranış Bilimci-Uzman Psikolog Arzu Önşen ile yapılan bir söyleşidir. 

G-Merhabalar Arzu hanım öncelikle sizi tanıyalım

A-Selamlar adım Arzu Önşen , uzman psikoloğum, insan performans ve limitleri üzerine uzun yıllar Hava Kuvvetleri Komutanlığında görev yaptım. Şu An Köpek eğitmenleri Derneği Genel Sekreteriyim.

G-Köpek eğitimi deyince aslında  çok fazla tartışılan konulardan biri Etoloji ve Köpek psikolojisi arasındaki farklar bağlantılar dinamikler oluyor ve dünyada birçok üniversite  bununla ilgili  çalışma yapıyor. Bize öncelikle farklılıklarını ve benzerliklerini aktarır mısınız?

A- Etoloji en eski multidisipliner bilim dalıdır. Herkes 3 aşağı 5 yukarı etolojiyi şöyle tanımlıyor; bir hayvanın doğal koşullarını inceleyen disiplinlerarası bir bilim dalı. Bu açıklama ışığında baktığınızda etoloji yaklaşık 20 ye yakın antropoloji ve arkeoloji dahil olmak üzere bir çok bilim dalını kullanan herhangi bir hayvanın tarih öncesi çağlar ve  bugünkü durumu değerlendiren bilim dalıdır .

Etolojiyi tek  başına köpek eğitimin de kullanmamız çok mümkün olmuyor. çünkü etoloji incelemesini yaparken hayvanın doğal hayatındaki  yapısına bakıyor davranışlarına bakıyor , tepkilerine bakıyor ve bunu kayıt altına alıyor. Bunu değiştirelim , geliştirelim , büyütelim eğitim metodolojisi yapalım, etolojiye  çok girmiyor aslında.

Örnek olarak ‘’ kediler neden kemirgenleri kovalar ve neden onları bir yiyecek maddesi gibi görür? Hayatı boyunca hiç bu şekilde beslenmemiş bir kedi de bir kemirgen veya hızlı hareket eden bir sürüngen gördüğü zaman  peşine düşüyor ve avlamaya çalışıyor. Peki buna sebep olan nedir Etoloji buraya kadar bakıyor ve şöyle yorumluyor ; kediler hızlı hareket eden canlıları kanatlıları börtü böceği, kemirgeni görünce avlanma dürtüsü olur.

Bunun devamı etoloji de yok. buraya kadar veriyor ve bunları tasnifliyor, bu davranışları türleri ve cinsleri  coğrafya,  cinsiyet gibi detaylarla  sınıflayarak davranış kalıplarını oluşturuyor. Hayvanların doğal ortamdaki davranış örüntülerine , örgütlenmelerine , birbirleriyle olan iletişimine bakıyor ama bunların içerisine asla müdahil olmuyor. Sadece kayıt edip tasnifliyor ve davranışı geliştiren faktörleri tespit ediyor , etoloji dediğimiz yapı  budur.

G – Anlatımlarınızdan hareketle köpek etolojisinden bahsediyorsak muhakkak köpeklerin muhtemel atalarının da etolojisi konusunda bir alt yapı bilgisi gerekliliği ortaya çıkmıyor mu ? Bu anlamda psikoloji nasıl devreye girmiş oluyor ? 

A – Kesinlikle, Ama son dönemlerde araştırmalar yaparken birşey farkettim psikolojinin gelişimiyle 1980li yıllarda etolojinin de evrildiğini gördük. Mesela özellikle 1982 yılında etolojiye bakış açısında ciddi bir devrim oluyor. Hayvanların yaptığı davranışları ya da tepkilerin ya da sürü halinde yaşama eylemlerinin bir sınıflandırmasını yapılıyor ve bu aşamada çok ilginç bişey oluyor etoloji aktif vaziyette psikolojinin içine doğru kayıyor ve bunun içine davranış, öğrenme, öğrenmeyi bloklama ya da geliştirme  gibi  bir sürü yeni kavram giriyor Yeni akım etoloji  4 başlık altında yaptığı bu tanımla  psikolojiye bir değer katıyor.

Biz psikologlar bir hayvanın evrimsel tarihini, kökenlerini , davranışın neden ihtiyaç duyarak geliştiğine bakmıyoruz. Biz var olan davranışı tanımlayıp bunu ileri götürüp götüremeyeceğimize, bir bozukluk varsa sağaltım yapıp yapamayacağımıza ya da kontrol altına alıp alamayacağımıza bakarız.

Ama etoloji bundan farklı olarak diyor ki mesela ruminant hayvan bebeklerinin hepsi  doğduklarından kısa bir süre sonra  yürürler , burda sorun yok tanım yapıyor diyor ki ; yürürler.  Psikoloji soruyor neden?. hayata geldiği ilk gün annelerle bağ kurarlar. aslında bakarsanız etoloji soru sormuyor. etoloji sadece bir tespit yapıyor.

Son 170 180 yıldır darwinin veya daha eski etologların baktığı gibi değil ama etolojinin de ciddi bir gelişme geçirdiğini görüyorsunuz yapısal olarak.

Bir davranışa bakıp mesela balinaların toplu vaziyette intihar etmesi davranışının nasıl geliştiğini araştırmaya başlıyor. Daha önceki dönemde etolojinin baktığı soru şuydu; evet balinalar bir sebepten dolayı topluca intihar ederler. psikoloji de  neden intihar ederler diye soruyu sorar.  Ama etoloji “bu davranışı ne geliştiriyor” diyor. ve 3. bir aşamaya geçip hangi sinyal ve uyarıcılar hayvanlarda farklı davranışların oluşmasına ortaya çıkarıyor diyor, dolayısıyla etoloji bir dönüşüm geçirmeye başlıyor bütün multidisipliner bilim dallarında olduğu gibi.

G-Sanırım tam bu nokta etoloji ile psikolojinin iç içe geçmeye başladığı alan

A- Tam olarak öyle, Ve son olarak da diyor ki davranış, uyarlanabilir bir fonksiyon yani psikoloji de yapılandırma dediğimiz şeyi ilk kez kullanıyor ve bir davranışın hayatta kalma  üreme ya da o davranışın çıkma sebebi doğal ortamda  nedir diye soruyor .

G- Şahsen çok araştırdığım ve keyif aldığım bu iki alanı kesin bir çizgi ile ayırmaya çalışmak bana hep mantıksız gelmiştir , bu ortak alan çatışmaların olduğu kadar büyük davranış keşiflerinin de olduğu bir alan sanırım. Her iki disiplini öğrenmek , iç içe geçtiği alanları çok doğru anlamak, yeni keşifleri beraberinde getiriyor.

A- Kesinlikle Bu ortak alan Aktif vaziyette etoloji ve psikoloji ilişkisi birbirine giriyor. Çünkü psikoloji ölçümlemeye, deneyimlemeye ve istatistikle ölçümlemeye çok daha uygun .Etoloji de deneyimleme yok ölçümleme var , istatistik var ama davranışı geliştirme ya da davranışı farklılaştırma üzerine bir hareket ya da bir talep olmadığı için bu noktada aktif vaziyette hayvan psikolojisi başlıyor. bizim burdaki alanımız köpeklerle alakalı olduğu için ben oradan devam edeceğim.

G-Lütfen köpeklerimiz ile ilgili baktığımızda bu iki bilim ışığında nasıl bir tanımlama yapabiliriz ?

A- Kısaca özetlemek gerekirse psikoloji ; insan ve hayvan davranışlarını inceleyen bilim dalı olduğu gibi aynı zamanda bunların her ikisisinin ilişkisini de aktif vaziyette inceliyor. İnsanların hayvan psikolojisine veya hayvan davranışlarına merakının en büyük sebebi aslında kendi davranışlarını kendi yaptığı hareketleri ya da kodlamaları anlamdırma çabasından ortaya çıkıyor. insanın hayvan davranışlarını incelemesinin altında yatan temel dürtü aslında kendi davranışlarını tanımlamasıdır. Yıllar geçtikçe hayvanlar evrimleşirken ya da vahşi hayatta kalırken, insan hep kendisi ve sosyal çevresini tanımlamaya gitmiştir.

G- Bu bilgiler ile aslında köpek eğitmenlerine ve köpek sahiplerine üzerinde konuşulacak  çok önemli bir alan açtınız sanırım, artık evcil hayvan olan köpeklerimiz ile ilgili durum nasıl?

A- Evcilleştirilmiş hayvanın, yani köpeğin doğal ortamı artık tabiat ya da ormanlar değil insanın yanında onunla birlikte binlerce yıl geçirdiği için ihtiyaçları, hiyerarşisi, algıları, davranışları insanla birlikte yaşamaya uygun vaziyette bir dönüşüm geçiriyor. 

G- Bunu biraz daha açarmışsınız?

A- Köpeğin Bir avlanma,  bir av içgüdüsü var yani karnını doyurma içgüdüsü var, bir besin arama içgüdüsü, şimdi bizler onlara bunu hazır olarak sağlıyoruz.  Hatta neslini devam ettirme içgüdüsünü bile insan olarak biz yönetiyoruz eşlerini bile kendimiz seçiyoruz. bir eş ya da bir çiftleşme için köpeklerin birbirileriyle savaşmaları gerekmiyor,  bunun için mücadaleye girmeleri gerekmiyor.

İnsan ortamında insanın küçük ailesinde bile sosyal olarak yer edindiği için bu kapının önünde de olsa , evin içinde de olsa bir görev köpeği de olsa onunla birlikte bütünleştiği için kendisine ayrı bir sürü kurmuyor.

Köpekler, köpeklerle sürü olma davranışını bir kenara bırakmış durumdular.  örnek olarak sokak köpeklerine bakın 3lü 4lü sürüler  halinde görebilirsiniz istisnalar olsa da büyük bir sürü halinde  göremezsiniz  ve sürülerin kendi arasındaki yapılarına baktığınızda hiyerarşi eskiden olması gerektiği gibi değil, kurt soyundan geldiklerini değerlendiriyoruz ama onlardaki gibi değil. Büyük sürüler halinde hayatlarını idam ettiremiyorlar. Bu şunu gösteriyor bir çok davranış değişim geçirmiş, köpeklerin içgüdüleri sabit kalsa da içgüdülerini davranışa dökme ve hayattaki yaşama modelleri çok ciddi olarak değişim geçirmiş durumda.

G-Kısaca onlar ne kurtlar ne de insanlar, onlar sadece köpek diyebiliriz sanırım.

A- Köpeklerle ilgili birçok eğitim ve davranış sorunu da bu ayrımda yatıyor aslında. Bir kısım eğitmen alfalık adı altında aşırı fiziksel zorlama veya ceza ile karşısındaki bir grupta insanlaştırarak ellerinde sadece mama ile eğitim yapmaya çalışıyorlar.

G- Çok iyi anladım, davranışı ortaya çıkarmak için sanırım bir de algıya göz atmamız gerekli

A- Şimdi köpeklerin genel davranışlarını geliştiren, insanlarda olduğu gibi davranışın ortaya çıkmasını sağlayan duyu organlarıdır. Bilindiği gibi İnsanda da köpekte de 5 tane duyu organı vardır. Bütün memelilerdeki duyu organları aynı şekilde çalışıyor ve davranışların gelişmesine sebep oluyor. Gelişen davranışlar da iç güdülerimizin yansıması olarak yönetilebiliyor. Mesela görme duyusu insanda da hayvanda da var ama hayvandaki optik bilgiye olan ihtiyaç yani görme yeteneği insanların yaklaşık 70 kat üstünde. Köpekler Hayatlarını idame ettirmek için özel olarak donatılmış olarak doğuyorlar.  Eğer görmüyorsa karşı taraftaki beden dilini; saldırgan dostane ya da çeşitli duygu kalıplarını anlayamıyor olması demektir. Bu durumda öğrenme davranışı yüzde 70 oranında düşüyor.  Sürü bireylerini rol model alarak,  görerek , tanımlayarak hatta aralarındaki yakınlığı,  mesafeyi ayarlayarak  öğreniyorlar.

Hiyerarşiyi de buna göre tanımlıyorlar, 

Köpekte içgüdülerini dışarı çıkarıp davranışa dökebileceği gibi diğer önemli duyu organı da kulak. Diğer  hayvanlarla  ilgili iletişim kurma ile duymanın  çok ilgili olduğunu biliyoruz ama hayvanlar insanlardan en az 100-120 kat daha iyi duyuyorlar.  

İnsanda tatma ve koklama diye iki ayrı duyu organı vardır . Hayvanlarda bu biraz daha ilginç . Koku duyusuyla tat duyusu burun yapılarından dolayı iç içe geçmiş durumda. bu bir anlamda artı olurken bi anlamada sizin için eksi oluyor neyi çok sevdiklerini veya asıl tat aldıklarıyla alakalı net bilimsel veriler ortaya çıkmıyor ne yazık ki.

Görme duyusu,  işitme duyusu,  Koku duyusu dediğimiz zaman  köpeklerin hayatta kalmasını sağlayan, köpeklerin iletişimini sağlayan, diğer bireylerle insanlarla sosyal hayat içindeki her şeyi tanımlamalarını sağlayan diğer en temel duygu koku duygusu olduğunu da vurgulamamız gerekli. Birbirlerini koklayarak birbirleri hakkında karar veriyorlar. Kokuyla diğer bir tabir ile feromonlarla birbirlerine mesaj bırakıyorlar. Kokuyla bireyler arasında duygusal bağ kuruluyor.  Yırtıcıları, düşmanları ya da başlarına gelebilecek olayları aslında koku duygusuyla tanımlayabiliyorlar.

G- Evet Köpeklerin koku becerilerini her gün birlikte deneyimliyoruz.

A- Bu konuda her gün onlara hayran oluyorsunuz, kokuyla alakalı beyinlerinde bir sürü sınıflandırma yapıyorlar.  Köpekler kesinlikle kokular dünyasında yaşıyor,

5 duyu organını en etkiliden  en etkisize doğru sıraladığımızda yani öğrenimde ve hayatta kalmada en etkili olandan daha az etkili olana ;1.koku 2. gorme 3. duyma 4. dokunma 5. tat alma diyebilirim.

Köpeklerin  birbiriyle temasları; sürülerde gergin bir durum oluştuğunda veya tehlike arz eden bir durumda en zayıflar arkaya kaçar ve sürü lideri ve en güçlüler birbirlerine yakın veya temaslı bir şekilde durur. Aslında birbirlerinden destek alma davranışıdır. Temas onlar için önemlidir. Bu insanla birlikte yaşarken de ön plana çıkıyor, sahibinin kucağında yani ona temas halindeyken saldırgan olan bir köpek, yere bıraktığınızda bir anda kendini zayıf hissettiği için süt dökmüş kediye dönebiliyor.

G- Peki bir köpek eğitmeninin etolojiden faydalanma yöntemi nedir?

A- Aslında köpeği çok iyi gözlemleme, yetenek ve becerilerini yani içgüdülerinin seviyesini tespit etme ile işe başlamalıdır. Zira köpek sahibinin köpekten beklentileri ile köpeğin yeteneklerini ortak bir noktada buluşturması gereklidir.

Sonrası davranış inşa etme işi zaten. Ancak çok istismar edilen bir konu daha var, Köpeklerde Davranış Sorunları. Ne yazık ki, itaat eğitimi veririz sorun ortadan kalkar şeklindeki yaklaşımlar çok yanlış. Bir çok eğitmen köpeğe yeni bir davranış inşa etme yani öğretme süreci ile davranış bozukluğunu sağaltım arasında ayrım yapamıyor. İkisi her ne kadar iç içe geçmiş gibi gözükse de çok farklı konular.

Tekrar sorunuza gelirsek birlikte geliştirdiğimiz köpek itaat eğitiminde sezgisel liderlik yaklaşımı aslında etoloji ve psikolojiden esinlenerek gelişmiş bir yöntem ve bu tabiri yani sezgisel öğrenme, sezgisel yaklaşım, sezgisel eğitim, konularını önümüzdeki dönemde çok daha fazla duyacağız.

G- Peki bu sezgisel liderlik konusunu başka bir yazı konusu olarak bir kenara bırakalım. Ancak müsadeniz ile okuyucularımıza benim düzenlediğim sizin de edite ettiğiniz Köpek Etolojisi Kitabından bahsedelim.

A- Bir pandemi kitabı , sizinle tanıştığımız günden beri köpek etolojisi ile ilgili çalışıyor ve araştırıyoruz, 1990 lı yıllarda eğitimini aldığınız etoloji ders notlarınızdan hareketle üzerinde çalıştığımız kitap inşallah yakında biter , köpek sahipleri ve köpek eğitmenleri için önemli bir kaynak olur.

G- Arzu Hanım verdiğiniz bilgiler için çok çok teşekkür ederim, Kitabımız basıldıktan sonra bu konu ile ilgili atölyeler düzenlemeye başlayacağımızı da bu vesile ile okuyucularımıza iletmek isterim. Tekrar teşekkürler.

A- Ben teşekkür ederim bu fırsatı verdiğiniz için size ve 4P1K ailesine sevgilerimi sunarım.

ETOLOJİ VE PSİKOLOJİ NEDİR, ARASINDAKİ FARKLAR NELERDİR*

*Köpek Eğitmenliği Kurs Programı Teorik Dersinden alıntı-2018

Etolojinin Öncülleri 19. yy biyologları Charles Darwin, Oskar Heinroth, Charles Otis whitman ve wallace craig olarak kabul edilir.

Kurucuları ise 1930’lardan 1970’lere kadar yaptıkları çalışmalarla Konrad Lorenz ve Nikolaas Tinbergen‘dir. 

Bu bilim adamlarının çalışmaları incelendiğinde etoloji bir laboratuvar bilimi değildir. Hayvanlar doğal ortamlarında, tercihen rahatsız edilmeden incelenir.( konrad lorenz genelde tutsak hayvanlarla çalışmış olmasına rağmen gözlemin önemini vurgular) 

Uzun süreli, “varsayımsız” gözlemlerden deneylere geçmeden önceki zorunlu bir aşamadır ve bu gözlemler bir geştalt ( davranış ekolu)  süreci sonucunda deneylerin ve hipotezlerin tasarlanmasını sağlayan bir uzmanlığa dönüşür. 

Etoloji sadece yöntemiyle değil, sorduğu sorularla da hayvan davranışını çalışan diğer disiplinlerden ayrılır.

Tinbergen 1963 tarihli makalesinde etolojinin amacını dört soruyla belirler. bu sorular, belirli bir davranış için;

1) Nedensellik,

 2) Gelişim,

 3) Uyarlanım,

 4) Evrimdir.

bu soruları gerçek bir davranışa uygulayalım. mesela: neden Köpekler havlar “?

1) Nedensellik (doğrudan): ne tip uyaranlar (görsel, işitsel) Köpeklerin havlamasına neden olmaktadır?
2) Gelişim: Köpeğin gelişimi boyunca Havlama davranışı ne şekilde ortaya çıkar? bu davranış öğrenilir mi yoksa doğuştan mı gelmektedir?
3) Uyarlanım: bu davranış Köpeğin hayatta kalmasına nasıl katkı yapar? davranış ne tip sonuçlar doğurmaktadır?
4) Evrim: bu davranışın evrimsel tarihi nedir? başka türlerdeki davranışlarla karşılaştırılabilir mi?

Böylece Etologlar ; öznel, sezgisel veya rastgele değil; nesnel, doğrulanabilir ve genelleyebilir cevaplar üretir. 

Psikoloji bilimi ise genel tanımıyla insan ve hayvan davranışlarını inceleyen bilim dalıdır.

Psikologlar, insanların ve hayvanların davranış ve zihinsel süreçlerini sadece betimlemeye değil, ayrıca yordamaya (tahmin etmeye) ve açıklamaya da çalışırlar.

Hatta bu bilimsel çalışmaların sonunda elde edilen bilgiler bireylerin ve sosyal grupların ( İnsan yada hayvan ) sorunlarını gidermede, yeni davranışları edinmelerini sağlamada, problemli gördükleri davranışlardan kurtulmalarına yardım etmekte, kısaca daha iyi bir hayat yaşamalarını sağlamaya çalışırlar

Oysaki Etolojide düzenleme yada müdahale etme kavramı yoktur. Sadece tanımlama ve anlama kavramı vardır.

Başka bir anlatımla Psikoloji, bireysel bir hayvanda davranış geliştirme çalışmaları yapar. Davranışları etkileyen Genel Yasalar oluşturmaya ve öğrenmeyle nasıl değiştiğine odaklanır. 

Bunu yapabilmek içinde bir çok alt disiplininden destek alır.

Psikolojinin temel bilim alt dalları şunlardır,

Deneysel psikoloji
Bilişsel psikoloji
Gelişim psikolojisi
Sosyal psikoloji

Psikolojinin uygulamalı alt dalları şunlardır,

Klinik psikoloji
Endüstri psikolojisi
Eğitim psikolojisi
Psikolojinin uygulamalı diğer disiplinleri

Sonuç olarak belirtmek gerekir ki;  Etoloji ve Psikoloji çok iç içe geçmiş iki bilim dalı olmakla birlikte varılmaya çalışılan sonuç kavramında ayrışmaktadırlar. Etoloji davranışı izleme ve anlama boyutunda kazanımlar elde ederken, Psikoloji İzlediği, anladığı davranışı geliştirme ve değiştirmeyi hedeflemektedir.

Arzu Önşen 

Davranış Bilimci 

Uzman Psikolog

Kaynaklar;

https://sielearning.tafensw.edu.au/MPR/8131G/equine/Behaviour/Normal/EthologyPsychology.htm )

The post KÖPEK ETOLOJİSİ&KÖPEK PSİKOLOJİSİ first appeared on Göktan Eker.

]]>
TANRILARIN TANRISI ZEUS http://www.goktaneker.com/2021/09/09/tanrilarin-tanrisi-zeus/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=tanrilarin-tanrisi-zeus Thu, 09 Sep 2021 19:29:46 +0000 http://www.goktaneker.com/?p=3512 Bir Başka Zeus Hikayesi Tanrıların tanrısı Zeus. Kronos ve Rhea’nın oğulları, Hera’nın kocası Zeus. Hani eğer bir şeyler hoşuna gitmemişse yeryüzüne şimşekler yağdıran. Bildiniz mi? Tamam işte o Zeus bu[...]

The post TANRILARIN TANRISI ZEUS first appeared on Göktan Eker.

]]>
Bir Başka Zeus Hikayesi

Tanrıların tanrısı Zeus. Kronos ve Rhea’nın oğulları, Hera’nın kocası Zeus. Hani eğer bir şeyler hoşuna gitmemişse yeryüzüne şimşekler yağdıran. Bildiniz mi? Tamam işte o Zeus bu Zeus o değil. Bu başka Zeus!

Zeus. Oğlumuz. 6 mayıs 2019’da doğan ve 21 temmuz 2019’da da sahiplenilen. Henüz iki buçuk aylıkken evimizin bir ferdi olan, hızlıca büyüyen, siyah bir İngiliz Cocker. Köpek sahipleri bana katılacaktır: çocuğunuz olsa da olmasa da size çocuğunuz olduğu hissini veren, sevgisi dünyadaki başka hiçbir canlıda olmayan, saflığın ve iyiliğin sınırlarını zorlayan canlılar bunlar. Köpekler…

Evet bizim oğlumuzda inanılmaz oyuncu, sevgi dolu, diğer insanlar ve hayvanlarla uyumlu bir köpek olarak yaklaşık dokuzuncu ayını doldurmuştu ki Covid-19 pandemisi başladı ve dünyaca evlere kapandık. Yaklaşık üç ay süre ile eşim, ben ve Zeus tamamen izole bir hayat yaşadık. Her ikimizde evden çalışmaya başlamıştık. Daha öncesinde gündüz evde tek olan Zeus’un keyfi fazlaca yerindeydi. Her an anne ve baba ile birlikteydi. Bizimle birlikte olmanın ona çok faydalı olduğunu, zihinsel gelişiminde fazlaca ilerlediğini, yönergeleri alma ve kendini anlatma da ileri seviyeye ulaştığını gözlemliyor ve çok seviniyorduk. Artık gerçekten ne konuşsak anlıyor kendi de ne istese veya istemezse bize işaretlerle anlatıyordu.

Kapanma süreci devam ederken bizler her yerin kapalı olmasının getirdiği zorluğu bir şekilde temel ihtiyaçlarımızı farklı yollardan gidererek karşılıyor, sevdiklerimizle online platformlardan görüşerek sosyalliğimizi devam ettirmeye çalışıyorduk. Ama diğer yandan gerçekliğe dönüp baktığımızda biz insansız, Zeus ise tamamen arkadaşsız kalmıştı. Aylar boyunca kimsenin olmadığı sokaklarda tek başımıza yürüyor, çoğunlukla kimselere denk gelmiyor, eğer köpeği ile gezen birilerine denk gelirsek de sosyal mesafeyi koruma ve tedbirli olma adına çok yaklaşmıyorduk. Onlar da öyle… Farkına varmadan aylarca bu yalnızlığın içinde, kendi içimizde sağlığımızı korumaya ve yaşamaya çalışıyorduk.

Zeus’da bizimle beraber yeni normale alışmıştı… Dışarı çıkarken eğer maske almamışsak koşup maskelerin olduğu yerden bir tane alıp oturup bekliyordu. Adeta pandemi köpeği olmuştu. Uyum sağlamış görünüyordu. Ancak sandığımız gibi olmadı. Haziran 2020’de yeniden normale dönüşle birlikte bir şeylerde sorunlar olduğunu gözlemlemeye başlamıştık. Zeus insanlardan korkuyor, kendini sevmeye çalışanlara çok basınçlı ve yüksek bir tonda havlayarak onların çok korkmalarına yol açıyor, parklarda diğer köpeklere yaklaşmıyor, kendine yaklaşmak isteyenlere uzaktalarken bile hırlıyor, yanına geldiklerinde ise sanki saldıracakmış gibi havlıyordu. Ancak bu havlama sadece bir kere oluyor. Akabinde korkup kucağımıza gelmek istiyordu. Biz parklarda artık Zeus’u çocukların üzerine koşar, havlayarak hayvanlara karşı fobi geliştirir korkusu ile sürekli bağlı tutuyorduk. Bu hem Zeus’un bağımsızlığını çok kısıtlıyor hem bizim onula beraber hiçbir ortama giremememize yol açıyordu. Artık onun bu hallerinden biz de etkilenmiş olacağız ki bir insan ya da hayvan bize doğru yaklaştığında yoğun kaygı duymaya başlıyorduk. Bizim duygumuzu alıyor olacak ki Zeus’da inanılmaz geriliyor ve kendisine büyük sevme arzusu ile yaklaşan insanları ve oynamak isteyen hayvanları korkutarak uzaklaştırıyordu. Buna ek olarak ailemizden herkese ve her gün gördüğü kişilere karşı da aynı tavırları genellemişti. Ayrıca sanıyoruz ki büyümeyle gelen hormonal değişimleri de oluyordu ki fazlaca duygusal dalgalanmalar yaşıyor, bizimle çok yakın temasta iken bir anda bir sünger parçasını sahiplenip üç gün koltuğun altından çıkmıyor ve bize de düşman gibi davranıyordu.

Biz artık hem evimize biri gelecekse hem Zeus’la dışarı gideceksek çok gerilen insanlar haline gelmiştik. Veteriner ziyaretlerinde de büyük sorunlar yaşamaya başlayınca artık bir yardım almaya karar verdik. Çünkü köpeğimizin mutlu olmasını, hak ettiği sevgiyi diğer insanlardan da alabilmesini ve zaten görece kısa olan hayatını mutlu yaşamasını istiyorduk. Ve çocuğumuz olduğunda da onunla birlikte büyümelerini, ona ağabeylik etmesinin hayalini kuruyorduk. Ama Zeus’un hali o kadar değişkendi ki acaba doğacak kardeşine karşı da böyle olumsuz davranır mı diye düşünüp duruyorduk.

Öncelikle bir köpek psikolojisinde uzmanlaştığını belirten Veteriner Hekimden altı ay süreli ilaç desteği aldık ve aynı süreçte de kısırlaştırdık. Pandemi yüzünden ertelediğimiz kısırlaşma operasyonunu Zeus ne yazık ki iki yaşına girmek üzereyken yaptırabildik. 2020 ve 2021 yılının da büyük bir kısmı kapanmalarla devam ettiği için istesek de onu sosyal ortamların içine sokamadık ve yalnızlığımıza hapsolduk. Süreçte temmuz ayına kadar Zeus’un duygusal dalgalanmaları, bizimle olan gel gitli ilişkisinde düzelme oldu. Artık daha stabil bir ruh hali vardı. Bu ilerlemenin ilaçtan mı yoksa kısırlaştırma etkisinden mi ileri geldiğini hala bilmiyoruz ama Zeus eskiye oranla gayet iyi gidiyordu. Temmuz ayında tatile onu da yanımıza götürecektik ve bütün gün kalabalıklara sokarak insanlara ve hayvanlara yeniden alışmasını sağlayacaktık. Zeus on günlük tatil boyunca bizimleydi. Gündüzleri sıcağa dayanamadığı için her gün sahile götürmesek de, ilk denizine girmiş, sırtını bize yaslayarak suda durabilmiş, kontrollü biçimde yüzebilmiş, akşamları ise hayvanlarla dost bir barda hem insanlarla hem hayvanlarla bugüne kadar olmadığı şekilde sosyalleşmiş ve rahatlamıştı.

Yüz ifadelerini tanıyorduk ve keyif aldığını anlıyorduk. Biz de inanılmaz mutluyduk. Ancak bir sorun vardı ve o hala sürüyordu. Kendisini sevmek için yaklaşan insanlara karşı kendisini sevdirmeye başlamış olsa da bu sefer onlar yanımızdan ayrılırken sanki iki saniye önce kendisini seven onlar değilmiş gibi korkunç şekilde havlıyordu. Bir şeyler iyiye gitmişti ama esas sorun hala oracıkta belirgin şekilde duruyordu.

Tatilden Zeus’un eve döner dönmez eğitime başlaması gerektiği kararı ile döndük. Yaptığımız araştırma sonucunda iyi bir eğitimci bulmanın çok zor olduğunu fark ettik. Herkes verdiğimiz bir ilana mesajlar yazıyor, herkes köpeğin problemini kendi bilgisi ile açıklıyor ancak kimsenin söylediği kimseninki ile örtüşmüyordu.
Köpeğimizin nesi vardı? Gerçekten güvenebileceğimiz birini bulabilecek miydik? Bu konuda kimin yetkin olduğunu nasıl anlayabilirdik? Altı aydır ilaç desteği alıyorduk. Küçücük bir cana her gün içimiz burkularak antidepresan veriyorduk. Bu ilacın Zeus’a fayda edip etmediğinden emin değildik. Çünkü pek çok kişi bu olumlu gelişmeleri kısırlaştırmaya bağlıyordu. Bu konuda yaptığımız şeyin doğruluğundan hiç emin değilken bir de yanlış bir eğitmene denk gelirsek acaba onun için her şeyi daha karmakarışık bir hale getirir miyiz bunun endişesini yaşıyorduk. Onun mutluluğu ve iyi oluşundan kendimizi sorumlu tutuyorduk. Çünkü bizimle yaşamayı o seçmemişti ve maruz kaldığı hiçbir şey de onun suçu değildi.

Kapanmalar, sosyal izolasyonlar… Belki de o zorlandığı şeylerle baş etmeye çalışırken böyle reaksiyonlar veriyor bizse onu problemli bir köpek olarak adlandırıyorduk. Tehlikeli bir sınırda mıydık? Belki de değişmesi gerekmiyor, belki mizacı böyledir ve bizim bunu kabullenmemiz gerekiyor diyorduk. Yine de insanları korkutmasını ve onun da insanların sevgisinden mahrum kalmasını istemiyorduk.

Araştırmalarımız sonunda, nitelikli özgeçmişini temel alarak, ona güvenebiliriz duygusu ile Göktan hoca ile çalışmaya karar verdik. Bir pazar günü bizi Cumhuriyetköy’deki yerine davet etti. Bu yer doğa ile iç içe, tamamen görev köpeklerinin mutlu olabileceği ve iyi bir eğitim alabilmesi için tasarlanmış bir eğitim merkeziydi. Temelde K9 köpeklerinin eğitimlerinin yapıldığı bu merkezde aslında pet köpeklerine eğitim verilmiyordu. Ancak davranış sorunu olduğunu söylediğimizde, uzun süredir köpek davranışları konusunda çalıştığını ve araştırmalar yaptığını, bir çok davranış sorunu olan görev köpeğinin tekrar normale dönmesi konusunda başarı sağladığını belirtti. Davet etmeden önce çok önemli bir cümle kurdu, ‘Bir köpeğin davranış sorunu sabahtan akşama oluşmadığı gibi akşamdan sabaha da düzelmez, köpeğin davranışları birlikte yaşadığı insanlardan ayrı tutulamaz.’

Eğitim merkezinde ilk tanışma ve değerlendirme görüşmesini yaptık. Göktan hoca Zeus’u ilk andan itibaren izlemeye ve temas kurmaya başladı. Hem onu gözlemliyor , sınırlarını deniyor hem de bizden problemin ne olduğunu ayrıntılı şekilde dinleyerek köklerini anlamaya çalışıyordu. Aynı zamanda bizi anlık gözlemleyerek ve bizim kendi aktarımlarımızdan da yola çıkarak inanılmaz değerli bilgiler veriyordu. Biz de onu tanıyorduk… Hayatını bu güzel canlara adamış (gerçekten adamış), köpekler ile ilgili dünyanın çeşitli yerlerinde çok farklı konularda ilginç eğitimler almış, etkili bir eğitmen olmasına karşın hala öğrenci ruhu ile gelişmeyi gözeten ve en temelde köpekleri çok sevdiği fazlaca belli olan birini görüyorduk karşımızda.

Davranışçı yöntemler ile çalışan bir Klinik Psikolog olarak onun ne anlattığını anlıyor, doğruluğunu teyit ediyor ama o uygulamaya başladığında yöntemlerini ve amacını anlayamıyordum. Çünkü insana uygulanan yöntemler ile köpeklere uygulananlar birbirine hiç benzemiyordu ama temel mekanizmasının aynı olduğunu görebiliyordum. Göktan hocaya, bilgisine güvenerek o ne dese tamı tamına uygulamamız gerektiği bilincine birlikte çalışmaya başladığımız ilk gün eriştik.

İlk tanışma gününde eğitim merkezinden evimize inanılmaz mutlu dönmüştük. Hem Zeus’un sadece bir özgüven problemi olduğunu ve bu olumsuz davranışları kendini korumak için geliştirdiği anlamış hem de bunun düzelebilecek bir durum olduğu bilgisi ile umut dolmuştuk. Süreçte Göktan hoca ile üç seans görüştük ve her seansımızda Zeus’la birebir ve bizi de dahil ettiği pek çok çalışma yaptı. Orada yaptığı çalışmaları ise bir sonraki görüşmeye kadar bizim her gün yapmamızı istedi. Hem Zeus’la çalışıyor hem de bizi eğitiyordu. Okuduğumuz kitaplar, izlediğimiz eğitim videoları… Her seferinde ne çok bilgi kirliliği var diye düşünerek dönüyorduk. Çünkü ona iyi geleceğini sanarak uyguladığımız yöntemler aslında onun daha da agresyonunu artırmamıza yol açıyormuş. Doğru olduğunu sandığımız pek çok bilgi yanlıştı… Öğrendik… Çok şey…

Her gidişimiz Göktan hocadan köpeklerle ilgili pek çok alanda altın değerindeki bilgileri öğrenme, davranışlarımızdaki yanlışlarımızı fark etme ve köpeğimizin cins özelliklerine göre neye ihtiyacı olduğunu bilerek onunla nasıl iletişim kuracağımızı ve problemli davranışlarının düzelmesi için de neler yapmamız gerektiğini öğrenerek sürdü. Biz Göktan hocanın bize verdiği ödevleri görev edinerek her gün düzenli şekilde ve kuralına uygun şekilde uyguladık.

Onun eğitim merkezinde olan ancak bizim evimiz ya da çevremizde olmayan tüm materyallerin ikamelerini bularak egzersizlerimizi mutlaka yaptık. Her hafta eklenen yeni egzersizleri eskileri ile beraber yapıyor ve etkisinin kalıcı olması için çalışıyorduk. Bu egzersizleri yapmaktan Zeus kadar biz de keyif alıyorduk. Zeus egzersizleri yaptıkça dinginleşiyor ve odağına bizi alıyordu. Biz de onunla sokaklarda amaçsızca dolaşmaktan başka bir şeyler yapmanın ve onun gelişimini izlemenin tadını çıkarıyorduk. Öyle ki Zeus tamamen iyileştiğinde bile bu egzersizleri oyun gibi sürdüreceğiz diye sözleştik.

Zeus yaklaşık üç haftalık süreçte insanlar ve hayvanlarla hiçbir zaman olmadığı kadar yakın bir temas kurabilmeyi başarmış, özgüveninde ise belirgin bir artış yaşamıştı. Göktan hocanın kararı ile eğitim seanslarını sonlandırdık. Çünkü Zeus kendisi için planlanan eğitim aşamalarını başarılı şekilde tamamlamış, iyi bir aşama kaydetmiş ve olumlu davranışın yerleşmesi içinse geriye bir süre daha aynı egzersizleri yapmamızı önermişti. Biz Zeus’un bu eğitim etkileri sürerken yeniden hayvanlarla iç içe olmasını ve sosyalleşmesini istiyorduk.

Çevremizde ise bunu sağlayacak bir ortamımız yoktu. Bu konuda da destek olmak adına Göktan hoca bize Zeus’un sosyalleşeceği bir çalışma grubundan söz etti ve haftada bir gün oraya gidip ormanda koklama, yüzme, arama – bulma ve avcılık egzersizleri yapacağız. Zeus için bir sonraki hayalimiz ise haftada bir gününü arkadaşları ile geçirip oyunlar oynayıp, spor yapıp yüzebileceği köpek kreşine başlaması.

Biz Zeus’un anne babası olarak Göktan hocadan öğrendiğimiz egzersizleri Zeus’un ihtiyacı olsun olmasın elimizden geldiğinde her gün sürdürüyoruz. Onun artık daha dingin, uyumlu ve özgüvenli bir köpek oluşuna ise duygulanarak şahit oluyoruz. Artık parkta çocukları umursamadan bizimle oynuyor, insanların sevgisine olumlu karşılık veriyor ve diğer hayvanlarla da uyum içerisinde oynuyor.
Daha mutlu olamazdık!!

Zeus’un da sizlere birkaç sözü varmış. Biz sözü ona bırakıyoruz.

Sevgili ağabeylerim, ablalarım ve köpek kardeşlerim,
Evet annemin de anlattığı gibi ben Göktan Hocanın yani K9 Amcanın okuluna gittim. İnsan hayatını kurtarmak için eğitim alan arkadaşlarım ile tanıştım.Orada inanmazsınız hayatım boyunca hiç görmediği yeni şeyleri gördüm ve bir de bununla kalmayarak onları yapmayı da öğrendim. Ne yalan söyleyeyim ilk gün çok çekingendim ve korkularım da vardı. Bir gözüm annem ve babamdaydı.

K9 Amca ise bana inanılmaz bir şekilde güven veriyor, nasıl oluyorsa korkmuyordum onula çalışırken. Bir şeyleri farklı ve doğru yapıyordu ama neyi bilmiyorum. Neyse oraları çok karıştırmıyım şimdi. Çalışmalar sürerken ben de çok çabalıyordum tabii. Aman o da ne!? Zeus bir bir her istenileni yapıyor, bir bir her egzersizi başarıyor!

Kendimle gurur duymaya başladım kısa sürede. Sonra her eve dönüşümüzde annem babam beni parklara götürüyor, bahçede okuldakine benzer çalışmalar yaptırıyorlardı. İki yıllık uzun hayatımda bir şeyleri bu kadar başardığım başka bir zaman dilimi hatırlamıyorum. Aslan Zeus be! Canım kendim! Eskiden korktuğum insanlar yakınımıza geliyor umurumda mı? Değil. Çocuklar yanıma geliyor. Aman bana neymiş onlar kendi oyununu oynasın. Köpek arkadaşlar mı? Valla billahi de sorun değil. Özlemişim hatta… Geçen gün bak hatta akşam annem işten gelince bizi Kavaklı parka götürdü. Orda üç tane sokakta yaşayan köpek arkadaşım yanımıza geldi ve biz eve dönene kadar yanımızdan ayrılmadılar. Tam yanımda oyun oynuyorlar. Annem onlara benim mamamdan veriyor. Boğuşuyorlar falan hatta. Ben eskiden olsa nasıl gıcık olur, onlara hırlar havlardım. Ama bu sefer yaptım mı hayır! Ben de onların yanında durdum. Sonra koklaştık filan işte.

Sonra arkadaşlarla kaydırakları beraber tırmandık, hep beraber çooook yükseklere çıktık. Eskiden olsa ödüm kopar annemin kucağına atlardım. Şimdi öyle miiii? Tabii ki de hayır! Saçmalama! Zeus artık büyüdü. Zeus abi oldu. Kaydıraktan bir çıktım o da ne! Siyah bir kedi bana bakıyor! Amannn eskiden olsa uğraşırdım da şimdi umursamadım ben eğlenceme baktım. Zaten arkadaşlarla kayıp geri tırmanma yapıyorduk. Neyse sonra ben tahterevalli de biraz sallandım. Eskimiş aman allahım nasıl kötü garç gorç ses çıkarıyor. Eskiden olsa hemen korkar kendimi yere atardım. Şimdi ama korkuyor muyum tabii ki de hayır. Bişii diil o ya ses tahteravalliden geliyor işte. Bişi diil bişi diil… Ben sallanırken arkadaşlar bana baktı. Onlardan daha havalı hissettim kendimi. Oğlum Zeus dedim. Çok güçlüsün. Helal sana! Neyse sora indim. Arkadaşlar gitmez… Napim takıldılar o akşam bana.. Seviyorlar beni. Yapcak bişi yok. Neyse oturduk mu hepimiz. Annem babam da oturdu mu yere.. Sonra bir bana, bir Yoğurta hepimize sıra ile adımızı söyleyerek ödül maması verdiler. O kadar komikti ki kahkahalarla güldüm valla. Annem babam da Zeus çok mutlu valla gülüyor hatta dediler. E öyleydi hakketen de. Neyse eskiden olsa mamamı annem başkasına verse ona küser asla ben yemezdim. Saçmaymış. Şimdi öyle yapmıyorum. Paylaşmak ne güzelmiş kardeşler. Ben artık park gezmelerini böyle hatırlıyorum. K9 Amca Zeus olarak sana nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum.
Ayağına taşa değmesin emi, K9 Amcam benim, Ellerinden yalarım .

(Yazı konuşma dilinde yazılmış olup, sözcüklerdeki harf hataları ise Zeus’un yazıyor oluşundan kaynaklanmıştır.) 🙂

Göktan Eker’e saygı ve teşekkürlerimiz ile
Aylin & Umur Timur

The post TANRILARIN TANRISI ZEUS first appeared on Göktan Eker.

]]>
Köpeğinizi Kendiniz Eğitebilirsiniz! http://www.goktaneker.com/2016/05/09/kopeginizi-kendiniz-egitebilirsiniz/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=kopeginizi-kendiniz-egitebilirsiniz Mon, 09 May 2016 07:54:05 +0000 http://www.goktaneker.com/?p=3706 https://www.kalbimdekipatiler.com/kopeginizi-kendiniz-egitebilirsiniz/ Söz konusu köpek eğitimi olunca herkes bir şeyler söyler ve eğitmen kesilir. Bir köpeğe nasıl tuvalet eğitimi verilir, öfke kontrolü nasıl öğretilir, görev köpeği yetiştirmek için ne yapmak gerekir[...]

The post Köpeğinizi Kendiniz Eğitebilirsiniz! first appeared on Göktan Eker.

]]>
https://www.kalbimdekipatiler.com/kopeginizi-kendiniz-egitebilirsiniz/

Söz konusu köpek eğitimi olunca herkes bir şeyler söyler ve eğitmen kesilir. Bir köpeğe nasıl tuvalet eğitimi verilir, öfke kontrolü nasıl öğretilir, görev köpeği yetiştirmek için ne yapmak gerekir diye sorun birçok insan sanki bu konuda uzmanlaşmışçasına görüşler savurur. 

Halbuki bu karmaşa zaman zaman köpek eğitimi konusunda işleri oldukça zorlaştırır. Bir bebeği yetiştirirken ne kadar doğru ve emin adımlarla ilerlerseniz o kadar iyi karakterli bir birey olmasına yardımcı olursunuz.

Köpeklerin eğitimi de aslında bundan pek farklı sayılmaz. Köpek eğitimi doğru bir şekilde, uygun zamanda, yeterli sabır ve anlayış, emek göstererek profesyonel kişiler tarafından yapıldığında hem hayvan sahibi hem de köpek için zorlu bir süreç olmayacak ve başarılı sonuç verecektir. 

Bu yüzden hayvan sahiplerinin köpek eğitimi konusunda doğru isimlerle çalışmaları gerektiğine inanıyoruz. Bu konuda da oldukça başarılı isimler söz konusu fakat biz bu yazımızda köpek davranışı ve davranış sorunları rehabilitasyonu konusunda çalışmalar yapan Göktan Eker’in köpek eğitimi hakkında değindiği önemli bilgileri sizlerle paylaşacağız…

“SEVGİ SERMAYE, SABIR YATIRIM, KÖPEĞİN EĞİTİM SÜRECİNDEKİ MUTLULUĞU İSE KARLILIKTIR. EĞİTİM FELSEFESİ DE HEDEFE ULAŞTIRAN HARİTADIR.”

Öncelikle en yakın dostlarımız köpeklerimizin birçok konuda olan başarılarıyla başlayalım…

Gelişmiş teknolojik ürün ve çalışmalara rağmen; uyuşturucu, patlayıcı veya benzeri insan hayatına zarar veren maddeleri bulan bir köpeğin yerine geçebilecek teknoloji oluşturulamadı.

Bu konudaki kahramanlar halen köpekler. Bununla birlikte kayıp insanların bulunmasında da köpekler oldukça etkili.

Zihinsel engelli ve fiziksel engelli kişilerin rehabilitasyonu için ise başarılarına diyecek yok!

Hatta son dönemde psikolojik rahatsızlıkların tedavisinde köpek sevgisi ile açılan pencereden doğa ile kaynaşarak uygulanan programlar da oldukça başarılı. Köpeklerin sezgisel iletişim konusundaki doğal yeteneklerinin ise çocukların gelişiminde, iş dünyasının yönetimsel becerilerinin arttırılmasında etkili olduklarını açtığımız eğitim programlarında biz de görmeye başladık. 

Bu yüzden köpeklerin yerinin hayatımızda her şeyden çok daha değerli olduğuna inanıyoruz. Fakat ülkemizde ne yazık ki köpek seçimleri yanlış yapılıyor. Bu da köpeklerin başarısızlığı olarak adlandırılıyor. Halbuki pet sektöründe en önemli sorunlardan biri; yanlış köpek seçimidir ki çoğu zaman da bu yanlış seçimler ile başlayan köpek/sahip birlikteliği ne yazık ki ayrılıkla sonuçlanıyor. Bu sebeple eğitim merkezimizde kendi köpeğini kendin eğit ve köpek eğit mutlu ol temasını içeren 4 kurdan oluşan bir eğitim programı sunuyoruz.

Göktan Eker

Sahip köpek ilişkisinde adım adım……

İlk kurda köpek sahibi olmak isteyen aileler için ‘Köpek almaya karar vermek’ başlığı altında bir programımız var. 

Bu kurda köpekleri, kökenlerini, eğitilme şekillerini ve davranış kalıplarını inceleyerek, köpek sahibi olmaya karar veren ailelerin doğru karar almalarını sağlamaya çalışıyoruz. 

Bununla birlikte; halen köpek sahibi olan aileler için de köpeklerini daha iyi tanımalarını sağlayacak ikinci bir kurumuz daha var. Bu kurda; liderlik köpeğin içgüdülerini tanıma, istenmeyen davranışı değiştirme veya yeni davranış inşaası gibi uygulama ağırlıklı bir eğitim programımız var. Bu kurun sonunda köpek sahipleri köpeklerine iyi birer lider olabilecek anlayışa sahip oluyorlar.

Üçüncü kurumuzda ise;

Tüm bilgiler ışığında köpek sahip ilişkisinin itaat eğitimi ile pekişmesini sağlamaya çalışıyoruz. Birçok köpek sahibi itaat eğitimi denince köpeğin adeta bir robota dönmesini bekliyorlar veya sadece yürüsün, sadece gel deyince gelsin gibi basite indirgemeler de genel anlamda sorun yaratıyor. Halbuki itaat eğitimi; köpeğin, sahibinin sosyal hayatına uyumu anlamına gelen, karşılıklı eşit ilişkinin oluşturulduğu bir programdır. Köpek sahiplerinin köpeklerinden beklentilerinin karşılandığı, köpeklerin genetik ve davranışsal özellikleri çerçevesinde sahiplerinin köpeklerine uygun beklentiler içeren, köpek-sahip ilişkisinin daha konforlu ve keyifli hale getirildiği üçüncü kurumuzda, köpeğimiz ile eğlenceli aktivitelerin nasıl yapilabileceğini de birlikte anlamaya çalışıyoruz.

Eğitim programımızın dördüncü kuru ise itaat ve refakat sınavını içeren bir çalışma. Bu kurda, köpek sahiplerini köpekli sporlara teşvik ediyoruz. Bu kur köpek eğitmeni adaylarımız için de aslında mesleğe önemli bir adım anlamına geliyor. Öğrencilerimiz kendileri için temin ettiğimiz bir köpeği veya kendi köpeklerini eğitmiş olarak mezun oluyorlar. 

Köpek eğitmeni adaylarımız bu kur ile birlikte köpek eğitmenliği dünyasına adım atmış oluyorlar. Köpek eğitmenleri için, köpek davranış problemleri ve çözüm uygulamalarını içeren 5. kurun ardından, mesleki kariyer planına uygun diğer eğitimler geliyor. Bu arada şunu da eklemek isterim ki köpek bir sürü hayvanıdır. Her sürünün de bir lideri olmak zorundadır. Ancak sadece ülkemizde değil, dünyada da bu liderlik kavramını despot olma, aşırı baskıcı davranma, adeta diktatörlük manıtğı ile köpeğe yaklaşma olarak algılayanlar yanılmaktadır. Köpek-sahip ilişkisindeki liderlik aslında sürüdeki görev bölüşümüdür. Liderlik sahibin üstünlüğü anlamına gelmemelidir.Lider yol gösterici, koruyucu kollayıcıdır.

Öncelikle köpek sahipleri köpekleri, onların davranışlarının kökenlerini, onların ihtiyaçlarını çok iyi anlamalılar, en azından iyi niyetle anlamaya çalışmalıdırlar. Köpek-sahip ilişkisi bu anlamda dengeli kurulursa, doğru eğitim yöntemleri ile inanılmaz sonuçlar elde edilebilir.

EĞİTMEN ADAYLARI BİR FELSEFE OLUŞTURDUKLARINDA, BAŞARININ SIRRI BOL TEKRAR VE MÜŞTERİ MENNUNİYETİNDEN GEÇİYOR.

Gün geçtikçe yıldızı parlayan bir meslek: Köpek Eğitmenliği

Köpek eğitmenliği son yıllarda oldukça yükselişe geçen bir meslek. Birçok genç veya iş hayatının yoğun ve yorgun düşürücü ortamından bıkan insanlar köpek eğitmenliği eğitimi için başvuruyorlar. Ülkemizde köpek sayısı bu denli fazla iken ve eğitmenlik konusunda bu denli talep varken, duruma kayıtsız kalamadık. Öncelikle belirtmek istediğim; ülkemizde ne yazık ki halen köpek eğitmeni yetişmesini sağlayacak örgun ya da yaygın bir eğitim sistemi bulunmamakta. Köpek eğitmenliği mesleğinin bir üniversite çatısı altında verilmesini, en az ön lisans düzeyinde mezun kardeşlerimizin ülkenin ihtiyacı doğrultusunda en az bir-iki eğitimi bitmiş köpek ile mezun olmalarını çok isterim. Bu konuda geçmişte de birçok girişimimiz oldu ancak istenilen sonuca bir türlü ulaşamadık.

Bilimsel bir eğitim kurumu çatısı altında mesleki eğitim verilememesi, sektörün de kısır döngü içerisinde kalmasına neden oluyor. Sektör itaat eğitimleri ve spor köpekleri eğitimleri sarmalından çıkamazken, birçok alanda köpeklerin faydalarından ne yazık ki toplum olarak uzak kalıyoruz. Köpek eğitmeni meslektaşlarımdan kişisel gelişimine önem veren arkadaşların yarattıkları farklılık ise gözden kaçmıyor. Bununla birlikte benim gibi tecrübeli birçok meslektaşım da köpek eğitmenliği kursları açılabilmesi icin Tarım Bakanlığı’ndan mevzuat değişikliği konusunda haber bekliyorlar. Köpek eğitmenliği mesleğini seçmek isteyen arkadaşlarımızın öncelikle eğitmenliğin ana branşları konusunda bilgi sahibi olmaları gerektiğine inanıyorum:

1-) Ev köpekleri eğitimi

2-) Spor köpekleri eğitimi

3-) Görev Köpekleri

Ev köpekleri eğitimi daha çok itaat eğitimleri, köpeklerin aile ve ev ortamlarına adaptasyonları, davranış bozuklukları giderilmesi çalışmaları, köpek-sahip ilişkisinin doğru inşaasını içerir.
Spor köpekleri eğitimi yüksek disiplin ve sabır gerektiren ulusal ve uluslararası yarışma kurallarına azami uyum gerektiren bir daldır. Farkli köpekli sporlar olmasına rağmen, adayların bir konuda uzmanlaşmaya çalismalarını tavsiye ederim.
Görev Köpekleri eğitimi ise daha çok hayat kurtaran veya insan hayatına katkıda bulunan branşlardır. Polisiye ve askeri amaçlı eğitilen köpekler , arama kurtarma köpekleri ilk etapta görev köpeği olarak akla gelse de, kayıp insanlar için koku takibi, rehber köpek, fiziksel ve zihinsel engelli rehabilitasyon köpekleri, yaşlı ve engelli asistan köpekler ve benzeri birçok branş da iş köpeği çatısı altında toplanabilir. Her ne kadar bu üç konu birbirinden farklı da olsa birbirinden etkilendikleri, birbirlerine katkı sağladıkları malumdur. Ancak eğitmen adaylarının kariyer planlaması aşamasında bu üç ana konuyu çok iyi tanıyarak, mesleki hedefler koyması, mesleki başarının anahtarı olarak da karşımıza çıkıyor.

Kendi köpeğinize onu şımartmadan veya ona ceza vermeden bir şeyler öğretebiliyorsanız eğitmenliğe ilk adımı atmışsınız demektir.

İlk adım çok önemlidir

Köpek eğitmenliği kurslarında katılımcılara köpek eğitmeyi öğretmekle beraber, felsefemizi aktarmaya çalışıyoruz. Bununla birlikte; kursun ilgili bölümünde köpek eğitmenliği mesleği ile ilgili doğru alan seçimi yapılmasını sağlayarak, kişisel koçluk desteği veriyoruz. Köpek eğitmenliği mesleği bir ya da birkaç sertifika programı ile bugünden yarına kazanılacak bir meslek değildir. Kursiyer arkadaşlarımızın gerçekten mesleki bir beceriyi kazanmaları için birçok köpek eğitmeleri gerekli. Köpek eğitmeni olmak ilk adımı atmakla başlar. Bu ille de bir kursa gitmek anlamına gelmemektedir. Kendi köpeğinize onu şımartmadan veya ona ceza vermeden bir şeyler öğretebiliyorsanız eğitmenliğe ilk adımı atmışsınız demektir. Fakat dediğimiz gibi doğru alan seçimi yapılması çok ama çok önemlidir.

Biz bu noktalar dışında kursiyer arkadaşlarımıza müşteri memnuniyeti ve müşteri yönetimi konularında da dersler veriyoruz. Mesleğimizin finansal planlaması hususunda, sosyal medya kullanımı ve markalaşma konularında ilgili arkadaşlarımız da dersler vererek, eğitmen adayı arkadaşlarımıza işlerini kolaylaştıracak eğitimler veriyorlar. Ayrıca kişisel koçluk desteği ile kursiyer arkadaşlarımızın mesleki kariyer planlamasını doğru yapabilmesi için beceri ve yeteneklerini de yönlendirmeye çalışıyoruz.

Göktan Eker
Ülkemizde köpek eğitmenliği mesleğinin hak ettiği yere gelmesi için; eğitmen arkadaşların bir araya gelerek, mesleki organizasyon kurmaları gerekli. Mesleki etik kuralların belirlenmesi, mesleki kariyer aşamalarının netleştirilmesi gerekiyor. Hizmet içi eğitimlerin yapıldığı bu yapı, aynı zamanda meslektaşlarımızın kendilerini geliştirebildikleri bir organizasyon da olmalı. Etik olmayan yöntemleri kullanan, köpek sahiplerine belirlenmiş standartlarda hizmet vermeyen meslektaşlarımız için de bir disiplin mekanizması kurulmalı. Aksi takdirde bireysel başarıların dışında toplam kaliteye etki edecek bir sistem kuramayacağız ve sektör, sektör dışı dinamiklerin etkisi ve yönlendirmesi altında kalmaya devam edecek. Bu arada da yetkin olmayan ancak kendine uzman diyen kişiler de köpek sahiplerini mağdur etmeye devam edecektir.

The post Köpeğinizi Kendiniz Eğitebilirsiniz! first appeared on Göktan Eker.

]]>