etoloji - Göktan Eker http://www.goktaneker.com Polis ve Askeri Köpek Eğitim Uzmanı - K9 Trainer Göktan Eker's Blog Wed, 05 Oct 2022 10:13:13 +0000 en-US hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.7.1 Sokak hayvanları sorununda “çözümsüzlük” nasıl çözülür? http://www.goktaneker.com/2022/10/05/sokak-hayvanlari-sorununda-cozumsuzluk-nasil-cozulur/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=sokak-hayvanlari-sorununda-cozumsuzluk-nasil-cozulur Wed, 05 Oct 2022 10:13:10 +0000 http://www.goktaneker.com/?p=3781 ****Orjinal yazı :https://fikirturu.com/insan/sokak-hayvanlari-sorununda-cozumsuzluk-nasil-cozulur/ Evsiz köpekler nedeniyle yaşanan kutuplaşmayı aşmak mümkün mü? Hayvan refahı da gözetilerek sorun kalıcı bir biçimde nasıl çözülebilir? Bireylere, topluma, devlete düşen görevler neler? Köpek Eğitmenleri Derneği[...]

The post Sokak hayvanları sorununda “çözümsüzlük” nasıl çözülür? first appeared on Göktan Eker.

]]>
****Orjinal yazı :https://fikirturu.com/insan/sokak-hayvanlari-sorununda-cozumsuzluk-nasil-cozulur/

Evsiz köpekler nedeniyle yaşanan kutuplaşmayı aşmak mümkün mü? Hayvan refahı da gözetilerek sorun kalıcı bir biçimde nasıl çözülebilir? Bireylere, topluma, devlete düşen görevler neler? Köpek Eğitmenleri Derneği Başkanı Göktan Eker yazdı.

Ülkemizde çözüm bekleyen birçok sorundan biri de sokak köpekleri diğer tabir ile evsiz köpekler. Sayılarının kontrolsüzce artması, iyi örnekler olsa da hayvan barınaklarındaki refahın yanlış uygulamalar sonucu azalması bu sorunu derinleştiriyor. Köpekler tarafından saldırıya uğrayan veya uğradığını iddia eden insanların sayısı da her geçen gün artınca, birçok konuda olduğu gibi bu konuda da kutuplaşıyoruz.

Yıllardır köpek etolojisi yani köpek davranışlarıyla ile ilgilenen ve köpek eğitmenliği yapan biri olarak benim baktığım yerden sorun şöyle gözüküyor:

“Davul belediyelerin omzunda, tokmak Tarım Bakanlığı’nda, zurna hayvan severlerde, halay aşağı mahallede, düğün yan sokakta, gelin ile damat aileler arasında çıkan kavgayı ayırmaya çalışıyor.”

Peki, bu sorun nasıl çözülebiliriz? Dünyadaki örnekler neler? Mevcut uygulamada neler değişmeli?

Bütün bu sorulara yanıt vermek ve bu kaotik meseleyi ele almak için önerim şu: Önce sorunun neden bu kadar içinden çıkılmaz bir hal aldığını tartışalım, kavramları yerli yerine oturtalım, çünkü sorunu çözmek için net olarak tanımlamak gerekir, sonra da çözüm önerilerine bakalım.

Kavram kargaşası: Hayvan hakları mı hayvan refahı mı?

Ele almak istediğim ilk kavram, hayvan refahı.

Konu ile ilgili kaynaklarda hayvan refahı, “bir hayvanın fizyolojik ve davranışsal ihtiyaçları ile beklentilerine yönelik tatminiyle ilişkili pozitif ruhsal ve fiziksel durumu” olarak tanımlanıyor. Burada sadece sokak hayvanlarının değil, çiftlik hayvanlarının hatta yaban hayatında doğada yaşayan hayvanların da ele alınması gerekiyor. Ben, sokak köpekleri sorununun hayvan refahı çerçevesinde çözülmesi gerektiğini savunanlardanım.

Diğer kavram ise hayvan hakları. Hayvan refahı ile karıştırılan bu kavram, hayvanların insan amaçlarına uygun düştüğü biçimde kullanılabilecek birer eşya olmadığı, kendi arzuları ve ihtiyaçları olan bireyler olarak muamele görmeleri gerektiği anlamına geliyor.

Bu iki kavram arasındaki ayrım, konuyla ilgilenenleri bölüyor.

Yararcı bakışı savunanlar, hayvanların hakları olmasını reddediyor ama hiçbir hayvanın acı çekmemesi gerektiğini de vurguluyor. İnsanların hayvan kullanırken, hayvanların koşullarını iyileştirilmesi gerektiğine odaklanıyor.

Hak temelli bakışı savunanlarsa, hayvanlara yönelik muameleleri iyileştirmenin yeterli olmayacağını, hayvanları, insan amaçları için kullanmaktan vazgeçilmesi gerektiğini savunuyor.

Ancak her iki akımın da üzerinde hem fikir olduğu bir nokta var: Alman filozof Immanuel Kant’ın da dediği gibi hayvanlara yönelik zulüm içeren davranışlar insanı zalimleştirir ve diğer insanlara yönelik işlenebilecek şiddet eylemlerini kolaylaştırabilir. Eski bir emniyet mensubu olarak mesleki tecrübem ve bir köpek eğitmeni olarak gördüklerim Kant’ın tezini destekliyor.

Yasalar ve uygulamalarda da kavram kargaşası

Meseleye ait yasalarımızda ve onların uygulanmasında da kavram kargaşası var.

2004 yılında 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununun çıkmasında ve 2021 yılında revize edilmesinde sokak hayvanları ile ilgilenen gönüllülerin etkisi çok büyük.

Ancak hayvan severlerin ve kanun yapıcının özellikle etoloji ve köpekleri inceleyen multi-disipliner bir bilim dalı olan, köpek ırkları, davranışları, bakımı, eğitimi ve hastalıkları ile ilgilenen kinolojiden yoksun bakış açısı ile revize edilen kanun, bırakın sokak köpekleri sorununu ortadan kaldırmasını, bence çok daha karmaşık ve içinden çıkılamaz hale getirdi.

Mesela bu yasada köpek dövüşlerini engellemek gibi iyi bir niyetle yola çıkılsa da, bazı köpek ırklarının yasaklanması, köpeğin gücünü istismar eden insanlardan ziyade köpek ırklarına odaklanılması sonucunu doğurdu. Haberlerde her ısıran, havlayan köpeği Pitbull diye yaftalama geleneği de ne yazık ki bu kanunla başladı.

“Tehlikeli ırk” bir safsata mı?

2004 yılında çıkan kanunda Pitbullterrrier ve Japanes tosa ırkı köpekler, dövüşlerde kullanıldıkları ve tehlikeli oldukları alt gerekçesiyle yasaklandı. Ancak hayvanları bu amaçla eğitip dövüşleri yaptıranlar cezasız kalmanın yolunu buldu.

Hayvanların dövüştürülmesine verilen ceza idari ve hukuki olarak çok az; sadece dövüşler üzerinden kumar oynatılması nedeniyle cezalar verilmiş; bu vahşi organizasyonları yapanlar ise bir süre sonra, köpek dövüşlerini deve güreşleri misali “folklorik” olarak nitelendirerek kanundan kaçış noktası bulmuşlar.

Üstelik ülkemizde köpek dövüşlerinde bu yasaklanan ırklar değil, daha çok yerel çoban köpeği ırkları kullanılıyor. Kanunun bazı ırkları yasaklamasıyla bu daha da arttı. Bu durum iskambil kâğıtlarıyla kumar oynandığı için oyun kâğıtlarının yasaklanması, ancak kumarbazların zar ile kumar oynamaya devam etmesi hikâyesini anımsatıyor.

Irk yasaklama bununla da kalmadı, İngiltere’den alınan bir mevzuatta da olduğu öne sürülerek genelgeyle Dogo argentino ırkı da yasaklandı. Oysa İngiltere’deki yasağın sebebi, Arjantin ile yaşanan Falkland Adaları krizi sonrası oluşan siyasi baskıydı.

Kanun revize edilirken, American bully ve American stafforshire terrier cinsi köpekler de yasaklandı.

Yasa, “türlerini veya bunların melezlerini üreten, sergileyen, takas eden, ülkeye girişini, satışını, reklamını yani bu hayvanların ticaretini yapanlara” ceza getirdi. Onların kayıt altına alınmasını ve kısırlaştırılmasını, çip takılmasını şart koştu. Kayıt belgesiz, ağızlıksız ve tasmasız dolaştırılmalarını da yasakladı. Sahiplerinin, bakamamaları halinde bu ırktan hayvanları başka kimseye de veremeyeceği, belediyeye ait en yakın bakımevine bırakması zorunlu hale getirildi. Barınakların onları sahiplendirmesi de yasaklandı.

Genelgeyle de bütün bunların yapılması için 14 Ocak 2022 ye kadar süre tanındı. O tarihte kayıt altına alınan ve ‘tehlikeli ırk’ diye tanımlanan köpeklerin sayısı neredeyse 12 bindi. Çip taktırma, kısırlaştırma gibi masrafları ödemeyecek sahipler, onları ya barınaklara ya da yine yasa ceza gerektirse de sokağa terk etti. Bu düzenleme nedeniyle sokaktaki hayvan sayısı, bu ırklarla meydana gelen çiftleşmelerle birlikte arttı.

Ama bu arada, bazı ırkların, yasaklanmayı gerektirecek kadar tehlikeli olduğu, ne yapılırsa yapılsın doğalarının saldırgan olduğu ve değişmeyeceği gibi gerçekle ilgisi olmayan şehir efsaneleri, konuyla ilgili yapılan haberlerin de yardımıyla toplum bilincine yerleşti. Irkları ayırt edecek bilgiye sahip olmayan birçok kişi de, genel olarak köpekleri, tehlikeli canlılar olarak görmeye başladı.

Ama gerçekte durum böyle değil. Köpekler bütüncül bakıldığında aslında tehlikeli canlılar değil. Onları bu hale sokan, yanlış yetiştirme, ehil olmayan art niyetli kişilerin eline geçmiş olmaları ve bu yönde eğitilmeleri. Yani yapılması gereken, ırkları yasaklamak değil köpeklerin sağlıklı bir ortamda üremelerini, yetişmelerini ve büyümelerini sağlamak…

Sokak köpeği sorununun temelinde köpek üretimi mi var?

Sokak köpeği sorununun ana sebebinin köpek üretimi olduğunu savunan ve köpek üretiminin yasaklanması gerektiğini önerenler de var.

Bu öneriyi tartışmadan önce köpek ırklarının nasıl ortaya çıktığını, nasıl belirlendiğini ve hangi şartlarda üreyebildiklerini biraz açmakta fayda var.

İnsanlar, köpekleri 10-15 bin yıl önce ihtiyaçlarına göre evcilleştirdiler. Örneğin kuzeyde yaşayan insanlar köpeklerinden kızak çekmesini, ormanlık alanlarda yaşayanlar köpeklerinden avcılık ve koruma beklediler. İnsanların köpeklerden beklentileri ve köpeklerin yetenekleri ölçüsünde yapay bir seleksiyon sistemi oluştu. Sanayi devrimiyle de şehir hayatına uygun köpek ırkları gelişti.

Üniter devletlerin ortaya çıkmasıyla birlikte, insanlar kendi coğrafyalarındaki köpeklerin ırklarını korumaya ve geliştirmeye başladı. Zamanla ülkelere ait köpek ırklarının tescil edilmesi, köpeklerin insanla birlikte yaşama kriterleri başta olmak üzere uluslararası üretim kriterleri merkezi Belçika’da bulunan Uluslararası Kinoloji Federasyonu (Federation Kynology International – FCI) çatısı altında kurallara bağlandı.

Şu an FCI’ya kayıtlı 100 ülke (Türkiye’yi de Köpek Irkları ve Kinoloji Federasyonu temsil eder) ve toplam 345 tescilli köpek ırkı bulunuyor.

Irk standartları arasında da yalnızca dış görünüş yok, kafasından başlayarak kuyruğuna kadar bacak ve beden yapısından, yani fizyolojik, anatomik ve morfolojik özelliklerinden davranışlarına kadar pek çok standart göz önüne alınıyor. Bu standartlar, o köpek ırkının tarihsel geçmişinden geliyor ve bunların kapsamında örneğin dişleri eksik veya çene yapısı bozuk köpeklerin beslenme zorluğu çekebileceği düşüncesiyle üremelerine izin verilmiyor. Benzer bir biçimde aşırı korkak veya ırkına göre kontrolsüz saldırganlık gösteren köpeklerin de.

Sorunu çözmüş toplumlarda köpek yetiştiriciliği

Kinolojik yapılar ve etolojik bakış açısı, sokak hayvanları sorununu çözmüş ya da köpeklerle yaşam konusunda belli standartları yakalamış toplumlarda, köpeklerin bir amaç için üretilmesi ve yetiştirilmesi anlamına gelir: Avcı, bekçi, iş köpeği, görev köpeği, eşlik köpeği gibi.

Bu toplumlarda köpeğini çiftleştirmek isteyen kişiler, köpeklerini ırk derneklerine veya ülkelerindeki kinolojik yapıya kayıt ettirmek durumundalar. Hatta birçok ülkede zorunlular. Akabinde ırk değerlendirme etkinliğine ve ırk standartları yarışmalarına katılarak köpeklerinin ırk standartlarına ne kadar uygun olduğunun uzman hakemlerce tespit edilme süreci başlar. Örneğin bazı ırklarda beş ata nesli gösteren şecereye sahip olmayan köpeklerin üretimine izin verilmez. Köpek ırklarının korunması ancak bu sayede mümkün olabilir.

Bu sebeple köpeklerin eğitilmeleri veya belirlenen standartlar çerçevesinde üretilmelerinin hayvan haklarına aykırı olduğunu iddia etmek veya bunu istismar kabul etmek doğru değil. Burada sorun, köpeklerin üretilmeleri değil, hayvan refahı çerçevesinde ve kinolojik yapı içerisinde üretilmemeleri, yani merdiven altı tabir edilen sistem.

Oysa Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi, 5.maddesinde geleneksel olarak insanların çevresinde yaşayan türden olan bütün hayvanlar, türüne özgü koşullar ve özgürlük içinde yaşama ve üreme hakkına sahiptir, diyor. Yani ırkı yasaklamak veya bilimsel üretimi durdurmak o ırkı ortadan kaldıracağı için bu beyanname ile ters düşüyor.

Ayrıca Avrupa Konseyi üyesi devletler tarafından imzalanan Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi de bu konuda referans alınacak önemli bir doküman.

Merdiven altı sistemin zararı

Türkiye’de özellikle büyük şehirlerdeki barınaklarda ya sokaklarda yaşayan köpeklerin neredeyse tamamı işte bu merdiven altı üretimlerin sonucu. Buralarda üretilen köpeklerin görünümleri belli bir ırk olsa da ve onları satın almak için epey paralar dökülse de, bu köpeklerin göründükleri ırka ait olduğunu söylemek pek mümkün değil.

Dolayısıyla sokak köpekleri meselesinde kalıcı ve kökten çözüm de, safkan köpek yetiştirilmesini yasaklamaktan değil, merdiven altı üretimini engellemekten geçiyor.

Köpekleri kim yetiştirmeli?

Sokak köpeklerinin görülmediği toplumlarda üç tip köpek yetiştiricisi var; hobi yetiştiricisi, mikro yetiştirici ve ticari yetiştirici.

Hobi yetiştiricileri, standartlara uygun tek bir ırktan köpeğe sahip olan aileler veya bireylerdir. Önemli bir kısmı kadınlardan oluşur. Kinolojik sistemin oturtulduğu toplumlarda, hobi yetiştiricileri aynı zamanda ev ekonomisine de büyük katkı sağlıyor.

Mikro yetiştiricilerse, aynı ırkta 3-4 köpeği olan aileler veya bireylerdir. Standartlara en yakın köpek yetiştirilmesi konusunda kinolojiye ciddi değer katarlar. Mikro ve hobi yetiştiricileri için köpekleri ailelerinin bir parçasıdır.

Ticari yetiştiricilikse, şeceresi olsa bile birçok ırktan farklı köpeğin üretildiği yerlerdir. Ticari yetiştiriciler için popüler ırkların üretiminin yapılıp kâr amaçlı satışının yapılması önceliklidir. Tabii ki işini oldukça iyi yapan ticari yetiştiriciler de yok değil, ancak aile içinde büyüyen bir köpek ile çiftlik ortamında büyüyen köpek arasında davranışsal açıdan ciddi farklar olabilir.

Türkiye’de köpekleri kim yetiştiriyor?

Avrupa’da gittikçe azalan ticari yetiştiricilik, Hayvan Hakları Kanunu ile köpek satışı konusunda tek yetkili haline getirildi. Oysa yapılması gereken, mikro yetiştiricilerin ve hobi yetiştiricilerin kayıt altına alınması, belgelendirilmesi ve yetkilendirilmesi. Yetiştirme kriterlerinin, şartlarının, standartlarının belirlenmesi, köpek hareketliliğinin süreçlere bağlanması ve tabii ki denetimin de düzenli ve sürekli yapılması da önemli.

Özetle, sokak köpeği sorununun çözümü için atılması gereken ilk adımlardan biri, merdiven altı, kayıt dışı üretimlerin engellenmesi; bazılarının savunduğu gibi köpek üretiminin tamamıyla yasaklanması değil.

Sorunun köküne, köpek üretimine standart getirmedikçe, köpek popülasyonun artması da kontrol altına alınamaz.

Sokak köpekleri popülasyonu

Mevcut durumda sokak köpekleri popülasyonu, kendi aralarındaki çiftleşmeler ve sahipli olduğu halde, kısırlaştırılmamış köpeklerle çiftleşmelerden kaynaklanıyor.

Bu hızlı üreme, kısırlaştırma konusunda harcanan çabaların da boşa gitmesine de neden oluyor. Özellikle kırsal bölgelerde kontrol dışı üreme, kentlerin hemen dışında, ormanlık alanlara ya da arazilere “nasılsa bakılır” diyerek bırakılan ve buralarda üreyip, sürüleşen köpekler ciddi anlamda tehlike yaratıyor.

Köpekler adı üzerinde evcil hayvan. Yerleri yarı vahşi yaşamın olduğu ormanlar, çöplükler veya hücre hapsi verilmiş mahkumlarınkine benzer barınaklar değil, insanın yanı başı.

Bu sürüleşmelerin önüne geçilmesi gerek. Ayrıca toplumsal hayata yani insan ve diğer hayvanlara zarar veren köpeklerin de davranış rehabilitasyon uygulamalarına tabi tutulması da zorunlu olmalı. Bunların detaylarını birazdan anlatacağım ama yeri gelmişken mahalle sakini olarak kabul ettiğimiz sokak köpeklerine de değinmek istiyorum. Onların, istisnalar olmakla birlikte, insanlarla iç içe oldukları ölçüde, iyi huylu olduklarını görmek mümkün.

Ülkemizde 1800’lü yıllarda ortaya çıkan, neredeyse 1970’lere kadar devam eden, sokak hayvanlarını beslemeleri için halkın mancacı denilen kişilere para vermesi, yardım etmesi gibi bir uygulamanın bugüne de yansıması, bu köpeklerin mahalle sakini olmasının önünü açıyor.

Fakat bu köpeklere karşı özellikle bilinçsiz insanlar ve bilinçsiz çocuklar tarafından yapılan yanlış davranışlar bazen bu köpeklerin de saldırganlaşmasına sebep olabiliyor. Alanını korumaya çalışan veya defansif saldırı yapan köpeklerin hamlelerinden kaçmaya çalışan insanların yaşadığı kazalar da tehlikeli olabiliyor.

Bir köpek size saldırırsa ne yapmalısınız?

Eğer köpekle mücadeleye girmemiz kaçınılmaz ise çığlık atmak, bağırmak, kaçmak o köpeğin av güdüsünü daha fazla tetikler. Köpeğin doğrudan gözüne bakmak da tetikleyici olabilir çünkü köpeklerin dünyasında bu, ‘ona meydan okuma’ anlamına gelebilir.

Saldırı durumunda da kaçmamak, sabit durmak, köpekleri yok saymak, onları tehdit etmiyormuş gibi yavaşça yürümek aslında saldırılardan korunmanın temel niteliği.

Ama köpek bize saldırıyorsa elimizdeki eşyayla – çanta, şemsiye vb – bariyer yaparak ve sakin vücut dili kullanarak yavaş yavaş ilerlemek işe yarar. Vurmak, fiziksel temas köpeği daha da agresif hale getirebilir. Bununla birlikte deodorant veya benzeri sprey kokularla, köpek ile aranıza koku bariyeri oluşturmanız da işe yarayabilir.

Sürüleşmenin önüne nasıl geçilir?

Popülasyon kontrolü, sadece kısırlaştırma ile değil, kırsal bölgeler ve şehirlerin dış alanlarından başlayarak köpeklerin sahipleri ile ilintilenmesi, ilintisi olmayan köpeklerin kısırlaştırılmasıyla başlamalı. Yani öncelikli olarak kırsaldan başlayarak tüm köpekler bir sahip ile ilintilenmeli.

Sahipli köpeklerin de üretim yeterliliği yoksa, çiftleşmesine ve üremesine cezai müeyyide getirilmeli.

Son yasayla birlikte, köpek ve sahibi arasında bir ilinti kurulmaya çalışılmış olsa da ülkenin ihtiyacı olan düzenleme ve uygulama ne yazık ki hâlâ kurulamadı.

Köpek almak isteyenler sahiplik eğitimine tabi tutulmalı

Öte yandan, köpek almak da belli süreçlere tabi olmalı.

Köpek almak isteyenler, bakanlıkça yetkilendirilen kişi ya da kurumların veya bizzat bakanlık tarafından sahiplik eğitimine ve sınavına tabi tutulmalı. Bu eğitimi tamamlayanların yine bakanlıkça kayıt altına alınmış resmî yetiştiricilerden köpek alarak sertifikalarının numarası ile köpek sahibi olabilmeleri sağlanmalı. Bu eğitimler, barınaklardan köpek sahiplenenler için ücretsiz, diğerleri için ücretli olmalı.

Bu sistem ile artık köpeklerin kâr maksimizasyonu güden sistem tarafından bir ürün çeşidi olarak görülmesinin önüne geçebilir, marketten domates alır gibi köpek sahibi olunması engellenebilir. Yaratılan bütçe, hayvanların refahı ve kısırlaştırma için gerekli masraflar için pekâlâ kullanılabilir.

“Satın alma sahiplen” sloganının da altı doldurulmalı, bu slogan mahalle baskısına dönmekten ziyade teşvik edici uygulamalar içermeli. Mesela, Almanya, Fransa gibi ülkelerde olduğu gibi barınaktan sahiplenildiğinde şehir hizmetlerinde (yol, su, elektrik, vergi vb) indirimler yapılabilir. Belediyelerin, sahipsiz hayvanların masraflarını ödedikleri düşünüldüğünde, bu tür indirimlerin aslında kârlı olduğu da görülecektir.

Belirli kilo üzerinde köpeklere kesinlikle sosyal köpek sınavı, toplumsal yaşama uyum sınavı, itaat ve refakat sınavı gibi sınavlardan başarılı olma zorunluluğu da getirilmeli. Gücü istismara açık olan ırkları sahiplenecek kişiler için de sahiplerinden söz gelimi psikoteknik raporu ve ruhsatlandırma gibi ekstra uygulamalar talep edilebilir.

Bu öneriler, sahipli köpeklerin karıştığı saldırma olaylarını da engelleyecektir. Aynı zamanda ülkedeki köpek yetiştiricisinden üreticisine, eğitmeninden gezdiricisine, bakıcısına kadar sürecin tüm insan kaynaklarının kayıt ve kontrol altında, yani denetime alınacağı bir sistem de sorunları çözecektir.

Sahipli köpeklerin sokaklara bırakılması nasıl önlenir?

Bir diğer sorun ise sokaklara terk edilen köpekler… Sosyal hayattaki herhangi bir değişiklikten ötürü (iş kaybı, hastalık, taşınma vb) hayvanlarını bırakma halinde, barınma masrafları karşılığı beyanlı terk sistemi Amerika gibi birçok ülkede uygulanıyor.

Bu kişilerden alınacak aylık düzenli meblağ, barınakların kapasitesi başta olmak üzere refahının arttırılması için de kullanılabilir. Bu durum, nasılsa bakılıyor diye köpeklerin sokaklara salınmasını engelleyecektir.

Köpek – sahip ilintisinin doğru bir şekilde kurulması durumunda mazeretsiz terk etmeler muhakkak cezalandırılmalı.

Nasıl bir rehabilitasyon olmalı?

Ülkemizde ne yazık ki rehabilitasyon merkezi adı altında yapılanan barınaklarda, rehabilitasyon kelimesi sadece sağlık uygulamalarını içeriyor. Oysa sokaklara atılmış veya orda doğmuş köpeklerin ciddi travmaları olabiliyor. Travmaları olmasa bile insan ile birlikte yaşamaya hazırlanmaları önemli bir süreç.

Özellikle belediye barınaklarında ve gönüllü barınaklarında davranış rehabilitasyonu ile ilgili de birimler kurulmalı ve bu birimlere insan kaynağı sağlanmalı. Zira bir köpeğin insan ile birlikte yaşamaya alışması için öncelikle travmalarından arındıracak rehabilitasyon uygulamalarına daha sonra eğitim uygulamalarına ihtiyaç var.

Sokaklarda veya barınaklarda onlarca yetenekli köpeğin heba olduğunu görmek acı verici. Zira arama kurtarma faaliyetlerinden terapi yapabilecek köpeklere kadar birçok köpek yarı aç veya hapsedilmiş durumda. Merkezi bir politika ve kurumsal bir yaklaşımla bu potansiyel de değerlendirilebilir. Mesela biz, bu bağlamda uyguladığımız projemizde şu ana kadar dört terkedilmiş köpeğe arama kurtarma eğitimi verebildik.

Gönüllü barınaklar

Batı’daki birçok ülkede hayvan koruma gönüllülerince açılan barınaklar ruhsatlandırılır. Denetime tabi olur, buralarda rehabilite edilen ve eğitilen köpekler doğru ailelere sahiplendirilir. Sahiplendirme esnasında bazı masraflar talep edilse de genellikle bağışlarla ve gönüllülerle bu barınaklar ayakta durur. Sistemin oturduğu ülkelerde gönüllü barınaklarının standartları ve açılma şekilleri de net bir şekilde bellidir.

Türkiye’de ise gönüllü barınakların kuruluşundan yönetimine kadar birçok konuda devlet desteği alabilmesi gerekliliği bence diğer önemli bir konu.

Bu durum belediyelerin iş yükünü azaltacağı gibi, gerekli koordinasyonun kurulması durumunda köpeklerin bakım beslenme maliyetlerini de düşürür, sahiplendirme hızını artırır.

Modern gönüllü barınaklar, köpeklerin muhtaç hallerini gösterip vicdanlara hitap ederek istismar edenleri de sistem dışına iter hem. Köpeklerin geldikleri andan itibaren hızla sağlıklarına kavuşup rehabilite edildikleri, eğitildikleri ve ne tip insanlarla hangi ortamlarda yaşayacaklarına göre, yetenek ve mizaçlarına doğrultusunda ayrıldıkları bir sistem kurduklarında çok daha etkili olurlar.

Şehir efsaneleri ve ötenazi

“Batı’da neden sokaklarda sahipsiz hayvan yok? Sahipsiz başıboş hayvanlar bir süre barınaklarda bekletildikten sonra yaşamlarına son veriliyor.” En sık duyduğumuz cümlelerden… Peki, doğru mu?

Geldik zurnanın zırt dediği yere. Amerika’da her ne kadar “no kill shelter” (ötenazi olmayan köpek barınağı) uygulaması giderek yaygınlaşmış olsa da, bu barınaklar dahi saldırganlık eğilimi çok yüksek, bir yabani hayvan gibi aşırı korkak ve sosyal hayata uyum konusunda aşırı çekingen köpekleri kabul etmiyor ve bu köpekleri ötenazi uygulanan barınaklara yönlendiriyorlar. Ötenazinin uygulandığı barınaklarda ise belirli bir süre sahiplenmeyen köpeklerin ya da bu aşırı saldırgan veya aşırı korkak uyutulduğunu biliyoruz.

Benzer bir uygulama Avrupa’da da var. İnsanla birlikte yaşamaya uygun köpeklerin doğru yöntemlerle bilinçli ve eğitimli hayvan severler tarafından rehabilite edilmesi ve eğitilmesi sonucu sahipsiz hayvan sorununu tamamen bitirmiş Hollanda gibi bazı ülkelerde, ötenazi sadece ağır hasta köpek sahiplerinin talep etmesi durumunda, topluma zarar verebilecek aşırı ve kontrolsüz saldırgan köpekler için uygulanıyor.

Ülkemizdeyse barınaklara gelen köpeklerin büyük bir bölümü daha önce bir insanla yaşamış köpekler. Yani sahipli köpekler. Bizde ise başıboş köpeklerin kendi aralarında üremeleri kontrol altına alınmamış olduğu için sahipli olup da sokağa bırakılan köpek sayısı ile sokakta üreyen köpek sayısı konusunda bir ayrım yok.

Ne yapmalı?

Yaklaşık 20 yıldan fazla köpek eğitmenliği ve köpek etolojisi ile ilgilenen eski bir emniyet mensubu olarak öncelikle yaratılan her gri alanın istismara açık olduğunu belirtmeliyim. Hayvan sever arkadaşlarımızın gayretleri, gerekli ve doğru düzenlemelerin olmaması sebebiyle yetersiz kalıyor, belirttiğim bu gri alan giderek büyüyor, adeta herkesin birbirini istismarcılıkla suçlamasına neden oluyor. Devlet ivedilikle gri alanı ortadan kaldıracak önlemler almalı.

Bir devlet, hayvanını da doğasını da çocuğunu da gencini de yaşlısını da kadınını da erkeğini de korumakla mükellef.

Bu gri alan ve hayvan severlerin kendi aralarındaki büyük fikir ayrılığının, ego savaşlarının, “benim dediğim doğru”, “en çok ben kurtarıyorum” narsizminin ve bazen yakışmayan tartışmaların, çatışmaların olması, yıllardır sorunun çözülememesine kendileri gibi düşünmeyenlerin adeta linç edilmesine ve son dönemlerde de toplu itlafı savunan, oldukça aktif, yine linç kültüründen beslenen birtakım insanların türemesine neden oldu.

Oysa makulde buluşmak zorundayız.

Ülkemiz bu sorunu yönetememe konusunda kritik sınıra geldi, giderek derinleşen ekonomik ve sosyolojik sorunlar köpekleri, bizim onlara baktığımız gibi bakmayan insanların hedefi haline getirdi.

Makulu ivedilikle bulmak; dayatma ile değil devletin alacağı önlem ve biz hayvan severlerin bizler gibi sevmeyenlere veya korkanlara da saygı duyacağı bir platformda gerçekleşebilir.

Bu platformun ilk adımı da devletin gri alanı ortadan kaldıracak adımları atması olabilir. Söz gelimi Tarım Bakanlığı bünyesinde bir Evcil Hayvan Genel Müdürlüğü kurulması ve bu yapılanmanın liyakatli kişilere devredilmesiyle etkin ve vicdani bir çözüm mümkün olabilir.

Toplumsal huzur sadece insanların hakkı değil, on binlerce yıldır insanoğluna yol arkadaşlığı yapmış köpeklerin de hakkıdır.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 1 Temmuz 2022’de yayımlanmıştır.


The post Sokak hayvanları sorununda “çözümsüzlük” nasıl çözülür? first appeared on Göktan Eker.

]]>
KİNOLOJİ AÇISINDAN SOKAK KÖPEKLERİ http://www.goktaneker.com/2022/07/22/kinoloji-acisindan-sokak-kopekleri/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=kinoloji-acisindan-sokak-kopekleri Fri, 22 Jul 2022 14:23:38 +0000 http://www.goktaneker.com/?p=3771 KİNOLOJJİ AKADEMSİNİN KURUCULARINDAN SEVGİLİ DOSTUM İLKER ÜNLÜ İLE 4P1K DERGİSİ İÇİN KİNOLOJİ VE SOKAK KÖPEKLERİ BAŞLIKLI SÖYLEŞİMİZİ SEVGİLİ OKUYUCULARIMIZ İLE PAYLAŞIYORUM. GE: İlkercim selamlar ülkemizde son süreçte özellikle revize edilen[...]

The post KİNOLOJİ AÇISINDAN SOKAK KÖPEKLERİ first appeared on Göktan Eker.

]]>
KİNOLOJJİ AKADEMSİNİN KURUCULARINDAN SEVGİLİ DOSTUM İLKER ÜNLÜ İLE 4P1K DERGİSİ İÇİN KİNOLOJİ VE SOKAK KÖPEKLERİ BAŞLIKLI SÖYLEŞİMİZİ SEVGİLİ OKUYUCULARIMIZ İLE PAYLAŞIYORUM.

GE: İlkercim selamlar ülkemizde son süreçte özellikle revize edilen hayvan hakları kanununun ardından sokak köpekleri ile ilgili birçok olumsuz olay meydana geldi, bir anda büyük bir kamplaşma oluştu. Bir taraf tüm köpeklerin toplatılması hatta uyutulması için kampanyalar yaparken diğer taraf ta sokak köpekleri için sınırsız özgürlük istiyor. Sosyal medyada karşılıklı hakaretlere varan yazışmalar görüyoruz ve artık makul çizgi iyice inceldi. Ben bu konuda makul alanın genişletilmesi bunun da gerek hayvan refahı gerekse başta etoloji ve  kinoloji gibi bilim dallarının ışığında gerçekleşmesi taraftarıyım. 

Bu kapsamda sorunun bazı noktalarını çok önem verdiğim bir kinolog olarak seninle konuşmak istiyorum,  ancak öncesinde okuyucularımız için kendini tanıtır mısın ?

İÜ: Köpekler hakkında öğrenmeyi ve öğrendiklerimi paylaşmayı seven birisyim diye özetleyebilirim sanıyorum kendimi. İngilizce öğretmeni olmam, çok geniş bir bilgi kaynağına kolaylıkla ulaşabilmemi ve öğretmenliğin verdiği pratikle bunları harmanlayıp yorumlayarak Türk köpek severlerle paylaşmamı kolaylaştırdığını düşünüyorum. Zaten henüz ilkokuldayken kendi hayvanlar ansiklopedimi yazmaya çalışır, beslediğim güvercinlerin bakım ve üretimi üzerine not defterleri tutardım. Kafam hep bu yönde çalıştı kısacası.

GE: Çok teşekkür ederim, dilersen multidisipliner bir bilim olan Kinoloji ve Kİnolog kavramları ile başlayalım, nedir kinoloji ve kinolog ne iş yapar bize biraz açıklar mısın ?

İÜ: Kinoloji -köpek bilimi- dediğin gibi çok geniş bir alanı kapsıyor. Yıllar önce eve bir usta gelmişti. Kitaplığımdaki köpekler üzerine yazılmış kitapları görünce dediğini hiç unutamıyorum: ‘insan bir köpek hakkında yazacak bu kadar çok şeyi nereden bulabilir ki?’ Kinoloji işte bize bunu sağlıyor. Köpeklerle ilgili masaya yatırılabilecek her konu kinolojinin bir parçası; ancak  çok geniş bir alan olduğu içinde insanlar yoğunlaştıkları belirli alanlarda uzmanlaşabiliyorlar. Batı üniversitelerinde kinoloji diye tek bir kürsü yok. Gidip kinolog olacağım diyemiyorsun. Üniversiteler davranış bilimleri ya da veterinerlik fakültelerinde fiziksel sağlık konusuna yoğunlaşmış durumda. Buradan çıkana da kinolog denmiyor. Örneğin İngilizce’de kinoloji ya da kinolog desen insanlar anlamıyor bile. Kullanılan bir kelime değil. Orda veteriner hekim ayrı, davranış bilimcisi ayrı, hakemi ayrı vs vs. Öte yandan biliyoruz ki Doğu Avrupa ülkelerinde ve Rusya’da kinoloji eğitimi üniversite düzeyinde verilebiliyor. Benim için yukarda kinolog sıfatını kullandın. Çok teşekkürler; ancak ben resmi bir üniversite eğitimi almadığımdan kinolog olmadığımı düşünüyorum. Öte yandan çocukluğumdan beri köpek okuyorum. Hemen her gün. Düzenli olarak köpeklerle ilgili yazılar yazıyorum ya da çeviriyorum . Kendi kendimi bu konuda iyi yetiştirdiğimi düşünüyorum. Gayri resmi olarak belki de artık bu titre kendimi alıştırmalıyım.

GE: İlker bir  süredir basında daha uzun süredir de sosyal medyada dönüp duran bana göre oldukça romantik ama altı o kadar dolu olmayan bir söylem var: ‘satın alma evlat edin.’ Barınaklardaki sahipsiz köpeklerin sayısı düşünüldüğünde gün geçtikçe en sağduyulu yaklaşımın bu olduğuna yemin edecek insanların sayısı da doğal olarak artışta. Bu asil çağrının tüm sorunların çaresi olduğunu düşündükleri açık. Ancak bu giderek bir zorlamaya hatta ırk köpek sahiplenenleri aşağılamaya ve ötekileştirmeye varan bir hal almış durumda , ne düşünüyorsun bu konuda ?

İÜ: 9 yıldır yurtdışındayım ve sosyal medyayı takip ettiğim kadarıyla özellikle de pet olarak beslenen köpekler için kullandığımız dilde bariz bir değişiklik gözlemliyorum. İnsanlar köpeklerine evlat diyor mesela. Mahsuru yok. Ben de köpeğime oğlum duyuyorum; ama günün sonunda onun bir köpek olduğunun da farkındayım. Köpeklere yaptığımız duygusal yatırımın ağırlığının, günlük kararlarımızı gitgide daha fazla etkilediğini düşünmüyor değilim. Kendini duygularıyla tanımlayan diğer Akdeniz ve Orta Doğu milletleri gibi ülkemizde de nedeni-nasılı konuşulmaktansa bize hissettirdikleri üzerinden tepkisel kararları rasyonalize etmeye çalışıyoruz gibime geliyor.

Satın alma evlat edin  sloganı,  köpek sahiplenmek isteyenler ve hali hazırda köpek sahiplenmiş insanları baskı altında bırakan bir yaklaşım. Kendilerini haklı çıkarmak için temelde iki argümana dayandırılıyor:

·  Özellikle de safkan köpek üretimi bu kontrolsüz artışın temel nedenidir.

·  Bunun için ticari pet amaçlı köpek üretimine son verilerek insanların barınaklardan köpek evlat edinmeye yönlendirilmesi iki sorunun birden çözümü anlamına gelir.

GE: Safkan Köpek yetiştiriciliğinin ardındaki bilimsel kültürel ve tarihi nedenleri sanırım biz de kamuoyuna çok anlatamıyoruz.  Söz gelimi konu milli ırklar Kangal – Akbaş olduğunda pek tepki gelmezken, başka ülkelere ait safkan ırklar söz konusu olduğunda müthiş bir linç gelebiliyor.

Sokak hayvanları sorununu çözme konusundaki safkan ırklara gösterilen bu yaklaşımda bir sorun var bence 

İÜ: Bu keyfi yaklaşım demin bahsettiğim nedeni-nasılı eşit mesafeden sorgulamak yerine benim inandığım, beni duygusal olarak besleyen öneri seninkine yaşam alanı bırakmaz argümanına dayanıyor. Sanırım politik olarak da buna idmanlıyız suan.

Çocuk Esirgeme Kurumlarındaki kimsesiz çocuklar bize neyi hissetiriyorsa içinde canlı sevgisi olan herkes de barınaklarda ağlamaklı gözlerle parmaklikların arasından bakan köpekleri görünce aynısını hissediyor olmalı. Ancak insanlara artık çocuk yapmayacaksınız taa ki kimsesiz çocukların hepsinin bir evi oluncaya kadar diyebiliyor muyuz? Hayır!

 İnsanların duygularından yola çıkarak çok geniş bir kitleyi etkileyecek karar alınması aklı selim midir? Öyleyse çocuk yapmayı da bırakalım.

GE: Eş değer bir örnek oldu. Ben burada hayvan refahı ve sokak hayvanı sayısının kontrolsüz artışının, doğa olarak köpeklerin ve insanların bu kontrolsüz durumdan mağdur olmasının karıştırıldığını düşünüyorum. Bilimsel altyapı ve hayvan refahı gözetilerek insan ile birlikte yaşamaya uygun, bir amaca yönelik , denetime tabi köpek yetiştiriciliği zaten merdiven altı tabir edilen saçmalığın da önüne geçecek bir yetiştiricilik olarak tüm batı ülkelerinde karşımıza çıkıyor.

Peki tüm Yetiştiriciler topyekün öcü mü? Doğru yetiştiriciler ile merdiven altı yetiştiricileri nasıl birbirinden ayırabiliriz ? 

İÜ: Bu söylemin dayandığı iddia köpek yetiştiricilerin hepsinin gözleri dönmüş bir şekilde para hırsıyla yanıp tutuştukları ve köpeklerini bir bakıma bu şekilde istismar ettikleri iddiasına dayanıyor. Sanki üretip üretip sokaklara atıyorlarmış gibi.

Tabii ki işini hakkıyla yapan, köpeklerini aile üyesi gibi sevip kollayıp doğan yavruları ellerinden geldiği kadar en doğru aileyle birleştiren yetiştiriciler olduğu gibi köpeğini yumurta makinası gibi görüp yıl boyunca sayısız batımla piyasaya bolca yavru pompalayan,  üstelik yavru alıcılarını dikkatsizce seçtiği için sıklıkla ömürlük aileleri ıskalayanlar da var. Tıpkı iyi ve kötü ebeveyn olanlar gibi. İkisini aynı kefeye koyarak aynı değerleri ve pratiği temsil ediyormuş gibi göstermek gerçekleri yansıtmıyor.

Bu sorumsuz köpek üreticilerini sıkı kanuni düzenlemelerle durdurmayı hedeflemenin yanında onlardan yavru alacak kişilerin köpek almadan önce sormaları gereken sorular, almaları gereken garantiler, köpeği aldıkları kişinin köpekleriyle ilişkisi, bakım şartları, bu ırkla olan geçmişi gibi çok önemli ipuçlarını bir araya getirmeleri gerekiyor. İnsanlar belirli bir ırka ait yavru  seçtiklerini sanıyorlar. Hayır. Onlar aslında doğru yetiştiriciyi seçiyorlar. Parayı o ırkın adına değil o yavrunun soy ağacına veriyorlar. O soy ağacındaki köpeklerin karakteri, fiziksel yapıları, genetik sağlıkları başta olmak üzere ister iş köpeği isterse de  ırk standartları yarışmalarındaki dereceleri şu Doberman’ı o Doberman’dan ayırıyor. Benim en çok güldüğüm soru, ”X ırkı köpekler ne kadardır?‘ sorusu. Bir ırkın ederi seceresidir; adı değil.

GE: Sana katılıyorum, tüm dünyada profesyonel yetiştiriciliğin etik kuralları var , başta hayvan refahı, sonrasında FIT FOR FUNCTION felsefesi, yani yetiştirilen ırkın tarihsel kültürel görevine uygun standartlarda yetiştirilmesi, tamamının kayıt altında olması, anne ve babanın üretim yeterlilik kriterlerini tam olarak karşılaması, yılda birden daha fazla çiftleştirmeme, genetik hastalıkların tespiti ve bu bireylerin kısırlaştırılarak yetiştiricilik programından ayrılması ilk etapta aklıma gelen ana kurallar.

Safkan Irk Köpekler deyince endemik rıklarımızda durum nedir ? 

İÜ: Köpek ırklarının çoğaltılmasının önüne geçmek deyince aklınıza sadece moda ecnebi ırklar geliyor olabilir. Halbuki bu yerli endemik ırklarımızın da gelecek nesillere ulaşmasının önüne geçmekle eş anlamlı olduğunu görmemiz gerekiyor. Kangal ve Akkuş (Akbaş) Çoban Köpekleri, Orta Anadolu Sultan Tazısı, Aksaray Malaklısı, Doğu Karadeniz Çoban Köpeği ve Türk Kopoyu gibi pek çok ırkmızın gelecek 10 yıl içinde sonsuza dek yok olabilirler. Neden? Safkan köpek üretimine tü kaka dendiği için.

GE: Bir kırılma noktasına geldik , safkan köpek yetiştiriciliğinin yasaklanmasını talep ederken endemik ırklarımızın da tarih sahnesinden silinmesine sebep olabiliriz. Bununla birlikte özellikle görev köpekleri  ( bomba, uyuşturucu arama vb.. ) ve hizmet köpekleri ( rehber köpekler, asistan köpekler terapi köpekleri vb..) yurtdışına bağımlılık fazlaca artar.

İÜ: Irklar da tarihin hediyesidir. Safkan köpek üretimi aynı zamanda tarihin bir kesitinin de değerleri olarak önemlidir. Borzoi (Rus Kurt Tazısı) Bolşevik Devrimine kadar Rus aristokrasisinin avcı köpekleri olmuşlardır. Eğer dönemin Rus edebiyatından da vazgeçmeyi planlamıyorsak tarihin belli bir dönemine şahitlik etmiş düzinelerce köpek ırkına da sadece kapitalizmin tüketim ürünlerinden biriymiş gibi muamele yapmayı bırakmalıyız.

Ayrica görev köpeği üretimi şakaya gelmez!

Safkan köpek üretimi görsel ve davranışsal tahmin edilebilirlik prensibine dayalıdır. Köpeğin soy ağacına bakarak bir sonraki neslin nasıl bir karaktere ya da çalışma kapasitesine sahip olacağını kestirmek önemlidir. Bu nedenle bazı ırklar çocuklu aileler için tercih edilenler arasında en yüksek sıradadırlar. Çünkü nesiller boyunca ne hayvana ne de insana agresyon göstermeyen bireylerden üretildikleri bilinmektedir.

Başka bir ırk grup çalışma kapasitesinin eğilimleri nedeniyle arama-kurtarma ya da polis köpeği olmaya çok daha yatkındır.

 Peki barınaklardan seçilenler dediğinizi duyar gibiyim. Elbette umulmadık cevherler her yerden çıkabilir; ancak en az iki yılınızı verdiğiniz bir eğitim sürecinde en uygun adayı seçtiğinizi bilmek maddi ve manevi daha doğru bir yatırım olmaz mı?

Nasıl Kangal ya da Akkuş (Akbaş) Köpeği diğer çoban köpekleri arasından sivrilebildiyse bir Alman Çobanı, Malinois, Doberman ya da Rottweiler da aynı nedenlerden dolayı aranan ırklar olmuşlardır. Korumadan, arama-kurtarmaya, rehber köpeklikten eşlik köpekligine profesyonel bir sonuç bekliyorsanız bunları sokaklardan tutarlı şekilde toplayamazsınız. Kendi ulusal yetiştirme programlarınız da yoksa yurtdışına bağımlı olursunuz.

GE: Evet barınak ve sokaklarda da topluma faydalı eğitimleri alabilecek köpekler var. Biz bu konuda uzun süredir çalışmalar yürütmeye çalışıyoruz. Ancak önümüzdeki en büyük engel sloganlaşmış veya klişeleşmiş tabirler. Satın alma sahiplen sloganının altını, sokak veya barınaklardaki köpeklerin öncelikle travmalarından arıdındırılması, sonrasında insan ile birlikte yaşayabilmeleri için eğitilmeleri gerekli. Ancak belediyeleri REHABİLİTASYON MERKEZİ adı altında açtıkları tesislerde bu konuda bir çalışma görmüyorum. Dostlar alışverişte görsün uygulamaları var ne yazık ki köpekler rehabilite edilip , eğitilirse sahiplenmeleri çok daha kolay olur, köpeklerin bu merkezlerde insan ile birlikte yaşamaya uygun hale getirilmesi gerekir. Ayrıca  barınaklarda bu yöntemle görev köpeği de bulunabilir ancak Belediyelerin istekli olması ve insan kaynakları eğitimine önem vermesi gerekir. 

İşte o zaman SATIN ALMA SAHİPLEN bir mantık çerçevesine oturur. Hele bir de sahiplenme yapanlara belediye hizmetlerinden indirim gelse işte o zaman talep de artar.

İÜ: Sana katılıyorum, safkan köpek yetiştiriciliğinin yukarıda anlatılan prensiplerde yapılması ve denetim geliştirilmesi, aynı zamanda büyük bir kısırlaştırılma seferberliği ki bu hem sokak köpekleri için hem de üretim yeterlilik kriterlerini kapsamayan ırk köpekler için ( davranış bozukluğu olan , genetik hastalığı olan , ırk standartlarına haiz olmayan vb… ) de uygulanmalı. 

Safkan köpek severleri bir çeşit nazi parti üyesiymiş gibi gösterip çatlayıncaya kadar besledikleri ve artık obezitenin ölümcül sınırlarına dayanmış sokak köpeklerini sevgileriyle öldüren köpek severleri anlamaya çalışmak çok yorucu. Mahallelerde artan sayıları nedeniyle çeteleşen köpeklere toz  kondurmayan, bu huzursuz edici gerçekle yaşamak zorunda olduğumuzu bize sanki mantıklı bir şeymiş gibi dayatanlar da cabası.

İnsanlar ırk standardına dayalı köpek üretiminin görüntü bazlı sosyal medya şirinlikleri yaratma amaçlı yapıldığını sanıyor. Bet sesli bir şarkıcı nasıl müziğin gerçeğini değiştiremezse mental ve duygusal sağlıklarına önem verilerek yapılan köpek yetiştiriciliği de insan yaşamına son 15000 yıldır olduğu gibi değer katmaya devam eder. Tüm yapılması gereken üretilen köpeklerin kontrollü, takip edilebilir ve denetlenebilir bir üretim programının meyvesi olacak şekilde kanuni düzenlemeler yapılması.

GE: Sana katılıyorum ilker. Bununla birlikte sokak köpeklerini morfolojik olarak incelediğimizde ağırlıklı çoban ve av köpeği melezleri olduklarını görüyoruz. Yani popülasyon kontrolüne kırsaldan başlarken, şehirlerde de saf ırk yetiştiricilik kurallarının uluslararası kurumların yani FCI ve ülkemizdeki temsilcisi KIF prensipleri ile yapılması soruna hızlı çözüm üretecektir.

İlkercim çok değerli bilgiler bunlar. Sorun ile ilgili farklı sesleri,  farklı önerileri en önemlisi bilimsel yaklaşımları ele almaya devam edeceğiz. Eklemek istediğin bir şey var mı ? 

İÜ: Son olarak köpeklerin hepsini kısırlaştırıldığı, safkan köpek yetiştirme programlarının durdurulduğu bir dünyaya bir gün uyandığımızda barınaklardaki köpeklerin de bir gün tükeneceğini tahmin edersiniz. O zaman köpeksiz ne yapacağız? İddia edildiği gibi kişisel kaprislerimiz için beslenmedikleri zaman. Dostumuz, iş arkadaşımız, kurtarıcımız, refakatçımız olmadıkları zaman..

GE: Çok teşekkür ederim ilşkercim görüşmek üzere

The post KİNOLOJİ AÇISINDAN SOKAK KÖPEKLERİ first appeared on Göktan Eker.

]]>
KÖPEK SAHİBİNİN YANINDA UYUYORSA ONU YATAĞINDAN ETMEYİ Mİ DÜŞLER? http://www.goktaneker.com/2022/05/24/kopek-sahibinin-yaninda-uyuyorsa-onu-yatagindan-etmeyi-mi-dusler/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=kopek-sahibinin-yaninda-uyuyorsa-onu-yatagindan-etmeyi-mi-dusler Tue, 24 May 2022 11:04:28 +0000 http://www.goktaneker.com/?p=3688 İlker Ünlü@Ocak 2022 Köpeğin yatakta sahibiyle uyuması konusunda farklı fikirler mevcut. Hijyen konusunda haklı endişeleri olanları saymazsak bir taraf, köpeğin bu denli ayrıcalıklı bir yeri sahibiyle her istediğinde teklifsizce paylaşmasının[...]

The post KÖPEK SAHİBİNİN YANINDA UYUYORSA ONU YATAĞINDAN ETMEYİ Mİ DÜŞLER? first appeared on Göktan Eker.

]]>
İlker Ünlü@Ocak 2022

Köpeğin yatakta sahibiyle uyuması konusunda farklı fikirler mevcut. Hijyen konusunda haklı endişeleri olanları saymazsak bir taraf, köpeğin bu denli ayrıcalıklı bir yeri sahibiyle her istediğinde teklifsizce paylaşmasının köpek-sahip ilişkisinde saygı ve itaat döngüsünü sekteye uğrayacağına inanıyor. Diğer bir grup ise köpeğiyle kurduğu bu yakın ilişkinin iki tarafa da iyi geldiğinden ve aralarındaki bağın daha yakınlaştığından gayet emin.

Daha çok pet köpek sahibi olan bu grup aynı yatağı ya da koltuğu paylaşmanın gözle görülür bir davranış problemine yol açmadığı kanısındalar. Beyan esassa buna karşı çıkmak güç. Buna ek olarak şimdiye kadar evde köpeğiyle uyuyan kişilerin daha fazla davranışsal problemle karşılaştığına dair bir çalışma da henüz yok.

İki tarafın da düşüncelerini göz önüne alacak olursak ,köpek yatağımıza girerek otoritemizi al aşağı etmeye göz koymuş bir Mata Hari* (*Birinci Dünya Savaşında Alman hükümeti için çalıştığı için idam edilen çok çekici bir kadın casus)mi?

Yoksa aynı yastığa baş koymak evcilleştirildiği günden beri köpeğin insanla kurduğu yakınlığın zirve noktası mı?


Dominantlık/Alfa Teorisi

Köpeklerin ataları kurtlarla tamamiyle aynı sosyal yapıya sahip oldukları ve günlük hayatımızda benzer bir hiyerarşik yapının sağlanması aracılığıyla, dengeli bir insan-köpek ilişkisine ulaşabileceği fikri aslında 50 yıl kadar önce yapılmış yanlış bir gözleme dayanıyor. Farklı gruplardan bir araya getirilmiş tutsak kurtları gözlemleyen İsviçreli zoolog Rudolf Schenkel 1947 yılında kurt sürülerinin baskın bir alfa kurt tarafından kontrol edildiğini söylemis ve astlarının her an kontrolü ele geçirmek üzere onun zayıflığını gözleyen sürü üyeleri olarak tanımlamıştı. Böylece alfa kurt her daim diğerlerine göz dağı vermek zorunda kalan gayet stresli bir ortamın yönetiminden sorumluydu.

Bu yanlış gözlemin sonucunda ortaya atılan Dominantlık/Alfa Teorisi gelecek onlarca yıl boyunca insanın da kendi sürüsünün lideri olarak köpeği davranışsal olarak baskılayarak kontrolü altında tutması gerektiği bilgisini yaygınlaştırdı. Bu teoriye göre köpek her an sahibinin zayıf anını kollayıp gözünü onun yerine dikmiş gizli fırsatçılardı.

Öncelikle belirtmek gerekiyor ki köpekler sürü hayvanlarıdır. Tabii her sürünün içinde de bir lider yani 'alfa' vardır.

Daha sonra NatGeo’da ‘Köpekler Fısıldayan Adam’ adıyla Cesar Milan’ın tüm dünyaya tanıttığı bu teori televizyon izleyicileri tarafından sorgusuz sualsiz kabul görerek yaygınlaştı. Kurtların sürü yapısı Halbuki doğada kurt sürüleri akraba gruplarından oluşurlar. Kafeslerdeki gibi zorla bir araya gelip kaynaklar için agresyona dayalı bir hiyerarşiye ihtiyaçları yoktur.

Anne ve baba kurt doğal olarak liderlik pozisyonuna sahiptirler çünkü diğer üyeleri zaten çocukları ve çok yakın akrabalarından oluşur. Aile içi çiftleşme gerçekleşmemesi için düzenli aralıklarla erişkinliğe ulaşan gençler sürüden ayrılıp kendi sürülerini kurarlar.

Lider anne ve baba diğerlerini düzen içinde tutma ve kaynakların kontrolünü sağlamada agresif algılanabilecek bir beden dilini ritüelistik bir şekilde sık sık kullanması onların birer diktatör oldukları anlamına gelmez. Hiyerarşide alt sırada olan bireyler liderlik hayali kuracak olurlarsa aslında anne-babalarını al aşağı etmek zorundadırlar. Bundan elde edebilecekleri en büyük ayrıcalık çiftleşme hakkıdır.

Sürünün selameti açısından kardeşleri ve yakın kuzenleriyle çiftleşerek uzun vadede ne kazançları olabilir ki? Bu nedenle kendi ailesini kurmak isteyen sürüyü ele geçirmek değil ondan ayrılmak zorundadır. Lider anne ve baba kurtun görevi sürüyü güvende tutacak organizasyonu yapmak, avları planlamak ve eldeki kaynakları herkesin yeri ve sırasını bildiği bir sosyal ortamda paylaşmaktır. Kurt sürülerinde uzun yıllar yanlış anlaşılmış bu sosyal yapı, köpeklerin doğuştan Ödüpal Kompleksle** doğmuş ve onlara yuvalarını açmış insancıkları alaşağı etmeye programlanmış
hin yaratıklar olarak görmemize neden olmuştur. (** Freudyen teoriye göre her erkek çocuk, 4 yaş civasında annesine aşıktır ve kendi babasını bertaraf etme isteğine sahiptir. Tersi Elektra Kompleksi.)


Köpeklerde Sürü Algısı

Köpek sürüleri ise kurtlara göre çok daha gevşek bağlarla bağlanmaktadır. Başı boş köpeklerin sosyal yaşamları üzerinde yapılan gözlemlerde köpekler geçici gruplar oluşturmakta, sık sık bu gruplar çeşitli nedenlerle dağılmakta, başka kombinasyonlarda bir araya gelmektedir.


Aralarında katii bir lider olmadığından örneğin üreme döneminde dişi köpek birden fazla erkekle çiftleşebilmektedir. Yavruları sürüsüyle değil kendi başına yetiştirmeyi seçer. Baba ya da akrabaların yuvaya yiyecek getirerek onları hayatta tutmaya çalışmaları gözlemlenmez. Aynı evde yaşayan köpekler arasında dişilerin doğmuş yavrulara yiyecek kusarak
beslenmelerine destek oldukları görülse de anne, normal hayatta buna güvenerek üremez.


Bu dinamik, köpeklerin kurdukları sosyal birlikteliklerde ataları kurtlarla aynı dinamiklere sahip olmadıklarını gözler önüne sermektedir.
Klasik Dominantlık/Alfa Teorisi yanlış yapılandırıldığını ortaya koyduğumuza göre köpeğimizle uyumlu bir ilişki nasıl kurmalıyız ki ayak ucumuzda yatması sorun teşkil etmesin sorusuna yanit arayabiliriz.
Bir konuda herkes haklı tabii ki: köpekler fırsatçı yaratıklardır! Buna mecburdurlar çünkü hem ataları kurtlar hem de yaban köpekleri hayatta kalmak için her küçük fırsatı gole çevirmeye programlanarak günümüze gelmişlerdir. Bu nedenle evde sizi tahtınızdan edip kontrolü ele
geçirmeye çalışan ‘içten pazarlıklı’ bir dört ayaklıyla yaşadığımızı kendimizi ikna etmeden önce bu bilgiyi, fırsatları avantaja dönüştürerek hayatta kalarak evrilmiş bir türle karşı karşıya olduğumuz gerçeğiyle değiştirmemiz gerekiyor.

Bu aşamaların ardından yapılması gereken bir diğer şey ise köpeğinizin size güvenmesini sağlamaktır.

Köpek de aslına bakarsanız her ne kadar gece ve gündüz kadar farklı oldukları söylense de aynen bir kedi gibi sizle olan ilişkisinde mümkün olan en üst düzeyde faydalanmak ister. Kediden farkı bunu aynı zamanda bizle bir aile yaşamı içinde bir ‘takım çalışması’ halinde yapmaya hevesli olması. Köpeği insanın en yakın dostu olmasına imkan tanıyan iççgüdüler de işte bunlardir. Bize düşen bu takım çalışmasını karşılıklı uyumu gözeterek mümkün mertebe yönetebilmektir.


Lider olmak diktatör olmak değildir!


Yönetici olmak ya da liderlik ile alfa tutumun, Dominantlık Teorisi altında aynı seymiş gibi pazarlandığı geçmiş 50 yıldan sonra eldeki yeni bilgilerle bu takım çalışmasını artık daha net tanımlayabiliyoruz.


Köpek yetiştirmeyi çocuk yetiştirmeye benzetmek yanlış olmaz. İkisi de büyük ölçüde aynı temeller üzerine oturmakta. Disiplinsiz bir şekilde tüm kaynaklara hakkı olduğunu düşünen bir çocuk neyse her istediğine sevgi adı altında kolayca ulaşan köpek de aynı şeydir.


Ebevenylerine posta koyan ve bunun sonuçlarıyla yüzleşmeyen çocuk neyse istemediği birşey nedeniyle sahibini ya da aile üyelerini tehdit edebileceğini sanan bir köpek aynı kategoridedir. Çocuklar hayatta kalmaya programlanmış ancak bu yetilerden yoksun yaratıklar olarak ben
merkezci bir doğayla doğarlar. İstemek, istediğinde ısrarcı olmak doğalarında olduğundan ebevenyleri sayesinde ihtiyaçlarına ulaşmaları ama bu sürecin disiplinli bir sosyal birliktelik içinde adil ve makul bir şekilde yapılandırılması gerekmektedir.

Köpeklerde de aynı!
Köpekler istediklerini elde etmek için sanıldığı gibi her zaman tehdit edici bir vücut dili kullandıkları zaman değil aynı zamanda aşırı şirinliği ve oyunu kullandıkları zaman da bizleri maniple ediyor olabilirler. Her akşam dışarı çıkma saatinde kayısını ağzında getirip kucağınıza bırakan köpek size dört ayaklı bir dahi gibi gelebilir ama bu davranışın istediğini elde etmek için ağlayan bir çocuktan aslında çok da farkı yoktur. Ağlamaklı gözlerle elinizdeki yiyeceğe bakan bir köpek yüreğinizin yağlarını eritebilir ama her zaman şu sorunun cevabını sorgulamanızı tavsiye ederim: benim davranışlarımı ne kadarını maniple etmesine izin veriyorum?

Ne yapmalı?


Temel prensip, köpeğin hayatında onun için önemli olan herşeyin sizin kontrolünüzde olması ve bir diktatör olarak değil ancak adil bir lider olarak köpeğinizin bunlara ulaşımını kontrol etmenizdir. Bunun karşılığında köpeğinizin sizin için çalışması tamamlayıcı ikinci prensiptir.

Yattığı yerden sürekli ilgi, ödül maması, oyuncak ve park gezilerine boğulan bir köpek tıpkı ilgi arsızı çocuklar gibi aşırı talepkar tavırlarıyla bunun suyunu çıkaracaktır. İstediği, istediği zaman gerçekleşmeyen çocuk neyse aynı durumdaki köpek de benzer aksi, hatta tehditkar tepkiler verebilir.

Bu noktaya kadar gelmesine izin verilmişse işlerin tekrar rayına sokulması, liderlik anlayışının ve köpeğinizle kurduğunuz sosyal yapının tekrar gözden geçirilmesine bağlıdır.


Bırakın köpeğiniz istediğine ulaşmak için en basit haliyle sizin için çalışsın. Bunu adil bir liderlik tutumuyla gerçekleştirdiğinizde aranızdaki ilişki sevgi ve güvene dayalı bir takım çalışmasına dönüşecektir. Bu yöntem, ayrıca, köpeğinize sizin rehberliğinizde gerçekleşen bu takım çalışmasının onun yaşamına düzen, güvenlik ve sevgi getirdiği mesajı vermenin en sağlıklı
yoludur. Takip edilmeye değer o adil lider olmayı öğrenmeniz gerekmektedir.


Nasıl bir lider?


Uzun süre lider olmayı aşırı baskıcı, korkulan ve zorbalık yapan bir figürün gazabından kurtulmak için astların itaati üzerinden tanımladık. Halbuki liderden korkulduğunda korkunun ulaşamayacağı mesafede astlar kendi isteklerini öncelikleri haline getirirler. Burada güven ilişkisinden bahsedilemez. Bu nedenle dünya çapında büyük şirketler psikolojik teorilerle desteklenmiş modern liderlik eğitimlerine büyük paralar ödeyerek üretkenliği ve şirket içindeki uyumu arttırmaya çalışmaktalar. O maaşa gereksinimi olan insanları adeta değersizleştirerek ast-üst ilişkisini kurmak artık eski dünyanın tiranlarının gölgeleri.


Ne köpeğe ne de çocuğa her istediğinde her istediğini vererek sizi sevmesini ya da saygı duymasını sağlayamazsınız. Her ikisi için de hayatta değerli olan şeylerin kontrolü sizde olmalı ve bunun için onlardan belirli davranış kalıplarını sergilemeleri beklenmelidir.


Köpeğinizin yemek saati mi geldi? Sızlanıp sizi ayağa kaldırıyorsa sizi o kontrol ediyor demektir. Sabredip susmasını ya da dikkatinin dağalmasını bekledikten sonra sizin seçtiğiniz zamanda kalkıp mama kabına gitmeniz ilk adım; yemeğe başlamadan önce oturup bekletmeniz ve sizin izninizle yemeğe başlaması ikinci adımdır. Bu noktada köpeğinize sizle çalışmanın ve size güvenmenin faydasını her gün düzenli olarak pekiştirmiş olursunuz.

Ağzında topuyla hevesle yanınıza geldi ve tam filmin ortasında kucağınıza bırakıverdi. Oyunu/avı başlatan lider olarak bu kararı kimin vermesi gerektiğini düşünün. Gün içinde uygun zamanlarda oyunun başlatıcısı ve bitiricisi siz olun. Bunun dışındaki zamanlarda (günlük egzersiz ihtiyacı karşılanmış) köpek dinlenebilir ya da kendi oyuncağıyla kendini meşgul
edebilir olmalıdır. Eğer gerçekten de oyun saatiyse oyun fikrini ortaya atan siz olduğunuz kanısı uyandırarak sizin kararlarınıza saygı duymayı ve sizin eğlenceli liderliğinizin takipçisi olmanın keyfini yaşamasını sağlayabilirsiniz.

Gelelim başlangıçtaki sorumuza: köpeğimizi yatağımıza alalım mı? Almayalım mı? Lider sizsiniz. Bir davranış problemi yaşamıyorsanız herşey sizin kontrolünüzde gidiyor demektir.

Günlük yaşamınızda köpeğinizin sizi takmamaya başladığı anların sayısı artıyorsa bunu yatakta ya da koltukta köpeğinizin sizle kıvrılıp uyumasına izin vermenizden çok, bütün günlük rutininizi gözden geçirmeniz gerekmektedir. Köpeğin karar verici olduğu ortamlarda, gece nerde yattığından çok sizi gün içinde ne kadar maniple etmesine izin verdiginiz ve ek olarak günlük egzersiz ihtiyacının ne kadarının düzenli olarak karşılandığı sorularına cevap aranmalıdır.


Kaynakların kontrollü dağıtımında nerede hata yapıyor, nerede köpeğinizin sizin adınıza karar vermesine izin veriyorsanız o alanlara odaklanın. Ek olarak itaat eğitimine geri dönerek sizle işbirliği yaparak sizin liderliğinizin takipçisi olmasının faydalarını ona hatırlatın. Ona yeni
numaralar öğreterek ilişkinize yeni heyecanlar da katabilirsiniz.

Son olarak bu kadar anlatının içinde hiç bir yerde öfkeden, kızgınlıktan, köpeğe fiziksel cezadan bahsetmediğimi fark etmişsinizdir. Çünkü köpek içgüdüsel olarak bir zorbayla bir liderin aynı kişiler olmadığını kolaylıkla hissedebilir. Gazabınızdan kaçmak için köpeğinize boyun eğmeyi
öğretmek liderlik vasfına girmez.

The post KÖPEK SAHİBİNİN YANINDA UYUYORSA ONU YATAĞINDAN ETMEYİ Mİ DÜŞLER? first appeared on Göktan Eker.

]]>
Barınak Köpeği Davranış Değerlendirmelerine İlişkin Açıklama http://www.goktaneker.com/2022/04/22/barinak-kopegi-davranis-degerlendirmelerine-iliskin-aciklama/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=barinak-kopegi-davranis-degerlendirmelerine-iliskin-aciklama Fri, 22 Apr 2022 10:03:33 +0000 http://www.goktaneker.com/?p=3563 Uzun bir süredir barınaklara ve sokaklara terk edilen köpeklerin topluma verebilecekleri muhtemel zararlar veya kötü niyetli insanların bu köpeklere verecekleri zararlar ile ilgili çalışmalar yapıyorum. Bir çok genç eğitmen arkadaşıma[...]

The post Barınak Köpeği Davranış Değerlendirmelerine İlişkin Açıklama first appeared on Göktan Eker.

]]>
Uzun bir süredir barınaklara ve sokaklara terk edilen köpeklerin topluma verebilecekleri muhtemel zararlar veya kötü niyetli insanların bu köpeklere verecekleri zararlar ile ilgili çalışmalar yapıyorum. Bir çok genç eğitmen arkadaşıma bu konuda bilgiler vermiş, özellikle sokak köpekleri sahiplendirme ile ilgili çalışan gönüllü arkadaşları da elimden geldiğince sistemsel olarak uyarmışımdır.

Bununla birlikte barınaklara ve sokaklara terk edilen köpekler arasında topluma faydalı , söz gelimi arama kurtarma köpeklerinin olabileceği kanaati ile We Help Dogs to Help People sloganıyla başlattığımız Koku Takibi-Mantrailing eğitimlerinde ciddi başarılar elde ettik. Bu eğitimler sürecinde köpeklerin arama kurtarma seviyesine çıkamasalar bile davranış rehabilitasyonu uygulamaları ile paralel yürütülen koku takibi eğitimleri ile bir çok köpeği tekrar ailesine ve topluma kazandırdık, kaldı ki ülkemizde ilk uluslararası koku takibi sınavını geçen köpek , bir çok saf kan ırkın önüne geçen bir sokak köpeğiydi.

Ancak ilerleyen süreçte insanlara verdiğimiz bilgilerin gerek eğitmenler gerek hayvan kurtarmacılar gerekse belediyeler tarafından istismar edildiğini gördük, zira yeteri kadar bilgi beceri ve tecrübesi olmayanlar , aynı Satın Alma Sahiplen sloganının altını boşaltıp romantik bir çağrı haline getirdilerse, özellikle eğitmenlerinde we help dogs to help people sloganımızın altını adeta boşalltılar.

Bu nedenle ASPCA’nın ( American Society for the Prevention of Cruelty to Animals –  hayvanlara karşı şiddeti önlemeyi amaç edinmiş bir kâr amacı gütmeyen kuruluştur) Amerika’da barınaklara terk edilen köpeklerin sahiplendirme programı ile ilgili bir bilgiyi blogumda paylaşmaya karar verdim.

Zira yola çıkış dışarıdan oldukça güzel gözükse de yanlış uygulamalar ve içi boşaltılan sloganlar ne köpeklere ne de insanlara bir fayda sağlamıyor.

Sahiplendirme Öncesi Barınak Köpeği Davranış Değerlendirmelerine ( MİZAÇ TESTİ )  İlişkin Uygulama 

ASPCA ( American Society for the Prevention of Cruelty to Animals –  hayvanlara karşı şiddeti önlemeyi amaç edinmiş bir kâr amacı gütmeyen kuruluştur) , barınakların, tesislerinde sahiplendirilmesi düşünülen herhangi bir köpeğin davranış profilini belirlemek için mümkün olduğunca fazla bilgi toplamasını amaçlamaktadır. Ancak, bu bilgi arayışı, bu köpekleri barınakta gereğinden fazla tutma pahasına olmamalıdır. Bir barınağın kapsayıcı hedefi, sahiplendirilmeye uygun köpekleri belirlemek ve onları mümkün olduğunca çabuk evlere veya bir yeniden yerleştirme programına taşımak olmalıdır.

-ASPCA, (a) herhangi bir belirli bilgi kaynağının bir evdeki gelecekteki davranışları diğerlerinden daha fazla tahmin edip etmediğinin hala bilinmediğini ve (b) saldırgan davranışı tahmin etmede davranış değerlendirmelerinin yararlılığına ilişkin mevcut bilimsel düşüncenin %100 kesin sonuçlu  olmadığını  kabul etmektedir. 

Davranış değerlendirmelerinin,değerlendirme yapıldıktan sonra saldırganlığı tahmin etmek için kullanıldığında, yüksek düzeyde doğru veya kesin olduğu kanıtlanmamıştır. Bir değerlendirmede saldırganlık sergileyen önemli sayıda köpeğin bunu sahiplenildiği bir evde yapmadığı öne sürülmüştür. Bu nedenlerle, ASPCA, ötenazi kararlarının, saldırganlık korkunç* olmadığı sürece, yalnızca bir köpeğin bir değerlendirme sırasındaki davranışına veya başka herhangi anlık bir durumdaki davranışına dayanmaması gerektiğini savunur. Bir köpek ötenazi gerektirebilecek bir davranış sergiliyorsa, bu çoklu sebeplerden kaynaklanmaktadır.

Barınakların, köpekleri davranışsal olarak nasıl değerlendireceklerine karar verirken, mümkün olduğunca fazla bilgiyi nasıl uygun bir şekilde toplayabileceklerini belirlemek için en iyi kararlarını kullanarak, bireysel durumlarını ve kaynaklarını göz önünde bulundurmaları gerekir. Barınaklara bilgi toplama çabalarına nasıl odaklanacakları ve aldıkları bilgileri nasıl tartacakları konusunda bilinçli kararlar vermelerinde yardımcı olmak için, aşağıda çeşitli bilgi kaynaklarının faydalarını ve sınırlamalarını kullanıyor, ancak bu sistemi geliştirmek için araştırmaya devam ediyoruz.

  1. Önceki sahibinden bilgi : Sahiplerin, barınağa bıraktıkları köpeğin davranışları konusunda dürüst olmayacakları yaygın bir varsayımdır, ancak araştırmalar, sahiplerinin, yerleştirme ve yerleştirme kararları vermek için değerli bilgileri ifşa ettiğini göstermektedir. Sahiplerin, Köpek Davranışsal Değerlendirme ve Araştırma Anketi’nin (C-BARQ) kısaltılmış versiyonu gibi standart bir ankette, yüz yüze görüşmeden daha dürüst olabileceği düşüncesidir. Bununla birlikte, araştırmalar, evlat edinen raporlarının yalnızca, tanıdık olmayan insanlara karşı saldırganlık, yalnız bırakıldığında idrara çıkma ve yıkıcı çiğneme ve kemirme  için C-BARQ anketindeki sahip yanıtlarına karşılık geldiğini göstermektedir. Bu sınırlamalar akılda tutulmalıdır.
  2. Köpeği bulan birinden bilgi : Bir köpek bulan kişiler, köpekle sınırlı deneyime sahip olmalarına rağmen, paylaşacakları yararlı bilgilere sahip olabilirler. Köpeği bir süreliğine evlerine getirmiş olabilirler veya en azından başıboş bir köpeği yakalayıp ele almış olabilirler. Bir barınağın bu bilgilere verdiği değer, kişinin köpekle geçirdiği süreyi ve bilgilerin toplandığı koşulları yansıtmalıdır.
  3. Tıbbi giriş muayenesi : Bir barınağa gelen her köpek bir tıbbi giriş muayenesinden geçmelidir ve bu, verimli, bazen yararlı bir bilgi kaynağıdır. Bununla birlikte, herhangi bir köpeğin muayene sırasındaki davranışının, normal davranışını pek yansıtmayabileceğinin farkında olmak çok önemlidir. Nasıl davranacağı, muayene sırasında gerçekleştirilen işlemlerden duyduğu rahatsızlıktan ve tıbbi işlemlerle ilgili geçmiş deneyimlerinden etkilenebilir. Diğer her durumda insanlara karşı hoşgörülü olan bazı köpekler, özellikle acı çekiyorlarsa, sağlık personeli tarafından ele alındığında savunmacı bir şekilde agresif veya aşırı derecede korkmuş olabilirler. Ek olarak, bu tıbbi muayene genellikle köpeğin barınağa gelmesinden kısa bir süre sonra, stres seviyelerinin genellikle en yüksek olduğu zaman gerçekleşir.
  4. Günlük bakım personeli ve gönüllü gözlemleri : Günlük bakım personeli ve gönüllüler genellikle bir köpekle barınaktaki herkesten daha fazla doğrudan temas halindedir. Bu etkileşimler muhtemelen köpeğin barınakta yaşayacağı daha doğal etkileşim biçimlerinden biridir. Bununla birlikte, araştırmalar, insanların bir köpeğin “başını belaya sokmak” istemedikleri için, bir köpekle ilgili sorunları açıklamak konusunda genellikle isteksiz olduklarını göstermektedir. Bu nedenle, bu bilgi kaynağı, olumlu geri bildirime karşı önyargılı olma eğilimindedir. Ek olarak, hayvan davranışları konusunda eğitimsiz personel ve gönüllüler, davranışları yanlış yorumlayabilir veya daha incelikli saldırgan davranış örneklerini fark edemeyebilir.
  5. Sosyalleşme Egzersizleri : Personel, gönüllüler veya evlat edinenler ile bire bir etkileşimler, barınak köpekleri için önemli zenginleştirme biçimleridir ve bir köpeğin tanıdık olmayan insanlar da dahil olmak üzere insanlarla nasıl etkileşime girdiği hakkında faydalı bilgiler sağlar. Bu seanslar köpek kulübesinde veya başka bir alanda gerçekleşebilir. Bilgi toplarken, benimsenen bilgi eşleşmelerini kolaylaştırmak için sorular sorulmaktadır. Köpek insanlarla etkileşim kurmak için motive mi? Köpek sevilmekten zevk alıyor mu? İnsanlarla oynamaktan zevk alıyor mu? Sadece bir kişiyle takılmaktan memnun mu? “Otur”, “Aşağı” ve “Gel” gibi yaygın sözlü talimatlara yanıt veriyor mu? Ödül  kazanmak için davranışlar sergilemeye istekli mi? Bununla birlikte, sosyalleşme seanslarından elde edilen bilgilerin, insanların davranışsal uzmanlıkları ve köpeği olumlu bir şekilde sunma arzusu tarafından önyargılı olabileceğini göz önünde bulundurun.
  6. Yürüyüşler : Bir yürüyüş, bir köpeğin davranışı hakkında çok şey ortaya çıkarabilir: kulübesinden çıkmak için duyduğu coşku, tasmasını tutup tasmasını takmak konusundaki rahatlığı, barınak koridorunda yürürken diğer köpeklere nasıl tepki verdiği, ilgi çevreyi kontrol etmeye karşı bakıcıyla etkileşime girmek, yeni ve açık hava ortamlarına olan güveni, tasmayı takma eğilimi ve köpek kulübesine (bazı köpeklerin nahoş olarak algıladığı bir yer) geri dönme isteği. Yürüyüşün nerede gerçekleştiğine bağlı olarak, bakıcı köpeğin yoldan geçenlere, çocuklara, koşuculara, bisikletçilere ve/veya diğer yeni uyaranlara tepkilerini de gözlemleyebilir.
  7. Oyun grupları: Bir köpeğin oyun gruplarına katılması, sadece köpek dostu köpekler için mükemmel bir zenginleştirme şekli olmakla kalmaz, aynı zamanda bir köpeğin kapalı bir alanda tasmasızken insanlara ve diğer köpeklere nasıl tepki verdiği hakkında zengin bir bilgi sağlar. Ne kadar oyuncu ve enerjik? Çevreyi keşfetmek yerine insanlarla veya köpeklerle ne kadar etkileşime giriyor? Köpek, diğer köpeklerden gelen düzeltmelere nasıl tepki veriyor ve diğer köpeklere düzeltmeleri ne kadar uygun şekilde yapıyor? Bir oyun grubundayken diğer köpeklere karşı davranışı özellikle değerlidir çünkü tasma kaynaklı davranış sorunları  veya bariyer uygulaması ile köpek ilgili saldırganlıktan etkilenmez. Duruma bağlı olarak köpek, diğer köpeklerle etkileşimine müdahale eden insanlara (sözlü düzeltmeler, fiziksel kısıtlama vb.) ve cezalandırıcılara nasıl tepki verdiğini de ortaya çıkarabilir, uygunsuz davranışları veya it dalaşını (su spreyi, sallama kabı (, basınçlı hava, vb.) kesintiye uğratmak amacıyla kullanılması gerekliyse bu not alınmalıdır. Oyun grubu gözlemlerinin en büyük dezavantajı, bir köpeğin diğer köpeklerle oynama motivasyonunun, insanlarla etkileşim kurma arzusunu tamamen bastırabilmesidir. Ek olarak, bazı köpeklerin oyun grubu durumlarındaki kaygıları, genel olarak davranışlarını engelleyebilir.
  8. Koruyucu ailede kalma : Yetiştirme evinde kalmak , köpeğin evlat edinen bir evde nasıl davranacağının en doğru yansıması olabilir. Araştırmalar, bir veya iki gecelik konaklamanın bile, barınaktan uzaktayken barınak köpeğinin yaşam kalitesini iyileştirdiğini doğrulamaktadır. Deneyimli bir bakıcı ile kalmak, davranışsal olarak zorlayıcı bir köpeğin güvenli olup olmadığını veya bir evde kabul edilebilir bir yaşam kalitesi yaşayabileceğini belirlemek için çok değerli olabilir. Bununla birlikte, bu seçenek kaynak ve zaman alıcı olabilir ve bir koruyucu aileye yerleştirme, köpeklerin potansiyel evlat edinenlere erişimini sınırlamak anlamına geliyorsa, dikkatli bir şekilde düşünülmelidir. Köpek kulübesinde istenmeyen davranışlar sergileyen veya uzun süre kalan köpekler, stresi azaltmak ve evlat edinme şansını artırmak için barınaktan uzakta geçirilen zamandan en çok fayda sağlayabilir.
  9. Davranış değerlendirmesi: Standart bir davranış değerlendirmesi, bir köpek hakkında oldukça kısa bir süre içinde bilgi toplamak için tasarlandığından benzersizdir. Köpek, bir evcil köpeğin sıkça karşılaştığı deneyimleri simüle etmek için tasarlanmış bir dizi uyarana maruz kalır. Hoş olmayan muamele ve muhtemelen korkutucu gibi bazı deneyimler potansiyel olarak kışkırtıcıdır. Ne yazık ki, eğitimli personel bile değerlendirmeyi yönetebilir ancak  köpeğin davranışını tutarsız bir şekilde yorumlayabilir. Araştırma çalışmaları, bir değerlendirmede gıda saldırganlığı olaylarının, bir barınak köpeğinin evlat edinilen evde davranışını öngörmediğini doğrulamıştır. Başka bir araştırma, barınak köpeklerinde köpek saldırganlığını değerlendirmek için gerçek bir köpeğin yerine sahte bir köpeğin kullanılmasının geçerli bir gösterge olmadığını ortaya koymuştur. Yine başka bir araştırma, bir köpeğin gerçekçi bir oyuncak bebeğe karşı davranışının, köpeğin bir çocuğa nasıl davranacağını yansıtmayabileceğini belirlemiştir. Patronek ve Bradley (2016) tarafından yapılan matematiksel bir analiz, davranış değerlendirmelerinin orantısız sayıda yanlış pozitif sonuç vermesinin muhtemel olduğunu ortaya koydu – bir değerlendirme sırasında saldırgan olan ancak evde olmayan köpekler. Bu nedenlerle, ASPCA, bir değerlendirme sırasında saldırgan davranış korkunç* olmadığı sürece, sığınma evlerinin bunu yalnızca başka bir ortamda doğrulanması halinde geçerli olarak değerlendirmesini tavsiye eder.

    Bir barınak standart bir davranış değerlendirmesi kullanmayı tercih ederse, SAFER, Match-Up II ve Assess-a-Pet dahil olmak üzere bir dizi seçenek mevcuttur. Barınaklar , toplumlarının ihtiyaçlarını en iyi şekilde ele alan bir değerlendirmeyi benimsemelidir. Örneğin, barınak ailelerin egemen olduğu bir toplulukta bulunuyorsa, evlat edinenler muhtemelen köpeğin çocukların yanında nasıl davrandığını bilmek isteyecektir. Barınak büyük bir metropol bölgesinde bulunuyorsa, evlat edinenler köpeğin yabancılara ve yoğun trafiğe nasıl tepki verdiğini bilmek isteyecektir. Barınak birden fazla köpek parkına sahip bir mahalledeyse, evlat edinenler bir köpeğin diğer köpeklerle sosyalliği konusunda endişe duyabilirler. Müşterilerinin ihtiyaçlarını ve isteklerini tanımak, bir barınak için köpeklerini en iyi nasıl değerlendireceklerini ve pazarlayacaklarını seçmede çok önemli bir adımdır.

Bir köpeğin kişiliği, genetik yatkınlıkları, gelişim koşulları ve yaşam deneyimleri arasındaki karmaşık bir etkileşimle oluşur. Bir bütün olarak davranış, kişiliğin bir yansıması olsa da, herhangi bir zamanda bir köpeğin davranışı, duygusal durumundan, stres seviyesinden ve özel ortamından büyük ölçüde etkilenir. Bu nedenle, herhangi bir tek bilgi kaynağı yapbozun bir parçası olarak düşünülmelidir. Ne kadar çok parçanız varsa, bulmacayı o kadar tamamlarsınız.

*”Aşırı” saldırganlık bireysel özellik olarak barınak yönetimi tarafından tanımlanmalıdır, ancak bazı tanımlayıcı özellikler (a) tıbbi tedavi gerektiren bir ısırık, (b) köpeğin vermekten kaçınabileceği, ancak geri çekilmek yerine ısırmayı tercih ettiği zararlı bir ısırık, (c) bariz bir uyarı olmaksızın verilen yaralayıcı bir ısırık veya (d) tekrarlayan yaralayıcı ısırıkların verildiği bir saldırı.

Referanslar

Barnard S., Siracusa C., Reisner I., Valsecchi P. & Serpell JA (2012). Davranış testlerinde köpek mizacını değerlendirmek için kullanılan model cihazların geçerliliği. Uygulamalı Hayvan Davranış Bilimi , 138 , 79-87.

Bennett SL, Litster A., ​​Weng HY., Walker SL Luescher AU (2012). Köpeklerde saldırganlığı tahmin etmek için davranış değerlendirme araçlarının araştırılması. Uygulamalı Hayvan Davranış Bilimi , 141 , 139-148.

Christensen E., Scarlett J., Campagna M. & Houpt KA (2007). Bir mizaç testini geçen evlat edinilmiş köpeklerde agresif davranış. Uygulamalı Hayvan Davranış Bilimi , 106 , 85-95.

Duffy DL, Kruger KA ve Serpell JA (2014). Barınaklara bırakılan köpekler için davranışsal değerlendirme aracının değerlendirilmesi. Koruyucu Veterinerlik , 117 , 601-609.

Kroll TL, Houpt KA ve Erb HN (2004). Köpeklerde saldırgan davranışın göstergesi olarak yeni uyaranların kullanımı. Amerikan Hayvan Hastanesi Derneği Dergisi , 40 , 13-19.

Marder AR, Shebelansky A., Patronek GJ, Dowling-Guyer S. & D’Arpino S. (2013). Barınak köpeklerinde gıdaya bağlı saldırganlık: Barınaktaki bir davranış değerlendirmesi ile belirlenen davranışların ve evlat edinildikten sonra sahip raporlarının karşılaştırılması. Uygulamalı Hayvan Davranış Bilimi , 148 , 150-156.

Mohan-Gibbons H., Weiss E. & Slater M. (2012). Preliminary investigation of food guarding in shelter dogs in the United States. Animals, 2, 331-346.

Patronek G.J. & Bradley J. (2016). No better than flipping a coin: Reconsidering canine behavior evaluations in animal shelters. Journal of Veterinary Behavior, 15, 66-77.

Shebelansky A., Dowling-Guyer S., Quist H., D’Arpino S.S. & McCobb E. (2015). Consistency of shelter dogs’ behavior toward a fake versus real stimulus dog during a behavior evaluation. Applied Animal Behaviour Science, 163, 158-166.

Van der Borg JAM, Netto W. & Planta JU (1991). Hayvan barınaklarındaki köpeklerin problem davranışlarını tahmin etmek için davranış testleri. Uygulamalı Hayvan Davranış Bilimi , 32 , 237-251.

The post Barınak Köpeği Davranış Değerlendirmelerine İlişkin Açıklama first appeared on Göktan Eker.

]]>
KÖPEK ETOLOJİSİ&KÖPEK PSİKOLOJİSİ http://www.goktaneker.com/2022/03/13/kopek-etolojisikopek-psikolojisi/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=kopek-etolojisikopek-psikolojisi Sun, 13 Mar 2022 08:41:35 +0000 http://www.goktaneker.com/?p=3529 4P1K Dergisi için Köpek Eğitmenleri Derneği Genel Sekreteri Davranış Bilimci-Uzman Psikolog Arzu Önşen ile yapılan bir söyleşidir.  G-Merhabalar Arzu hanım öncelikle sizi tanıyalım A-Selamlar adım Arzu Önşen , uzman psikoloğum,[...]

The post KÖPEK ETOLOJİSİ&KÖPEK PSİKOLOJİSİ first appeared on Göktan Eker.

]]>
4P1K Dergisi için Köpek Eğitmenleri Derneği Genel Sekreteri Davranış Bilimci-Uzman Psikolog Arzu Önşen ile yapılan bir söyleşidir. 

G-Merhabalar Arzu hanım öncelikle sizi tanıyalım

A-Selamlar adım Arzu Önşen , uzman psikoloğum, insan performans ve limitleri üzerine uzun yıllar Hava Kuvvetleri Komutanlığında görev yaptım. Şu An Köpek eğitmenleri Derneği Genel Sekreteriyim.

G-Köpek eğitimi deyince aslında  çok fazla tartışılan konulardan biri Etoloji ve Köpek psikolojisi arasındaki farklar bağlantılar dinamikler oluyor ve dünyada birçok üniversite  bununla ilgili  çalışma yapıyor. Bize öncelikle farklılıklarını ve benzerliklerini aktarır mısınız?

A- Etoloji en eski multidisipliner bilim dalıdır. Herkes 3 aşağı 5 yukarı etolojiyi şöyle tanımlıyor; bir hayvanın doğal koşullarını inceleyen disiplinlerarası bir bilim dalı. Bu açıklama ışığında baktığınızda etoloji yaklaşık 20 ye yakın antropoloji ve arkeoloji dahil olmak üzere bir çok bilim dalını kullanan herhangi bir hayvanın tarih öncesi çağlar ve  bugünkü durumu değerlendiren bilim dalıdır .

Etolojiyi tek  başına köpek eğitimin de kullanmamız çok mümkün olmuyor. çünkü etoloji incelemesini yaparken hayvanın doğal hayatındaki  yapısına bakıyor davranışlarına bakıyor , tepkilerine bakıyor ve bunu kayıt altına alıyor. Bunu değiştirelim , geliştirelim , büyütelim eğitim metodolojisi yapalım, etolojiye  çok girmiyor aslında.

Örnek olarak ‘’ kediler neden kemirgenleri kovalar ve neden onları bir yiyecek maddesi gibi görür? Hayatı boyunca hiç bu şekilde beslenmemiş bir kedi de bir kemirgen veya hızlı hareket eden bir sürüngen gördüğü zaman  peşine düşüyor ve avlamaya çalışıyor. Peki buna sebep olan nedir Etoloji buraya kadar bakıyor ve şöyle yorumluyor ; kediler hızlı hareket eden canlıları kanatlıları börtü böceği, kemirgeni görünce avlanma dürtüsü olur.

Bunun devamı etoloji de yok. buraya kadar veriyor ve bunları tasnifliyor, bu davranışları türleri ve cinsleri  coğrafya,  cinsiyet gibi detaylarla  sınıflayarak davranış kalıplarını oluşturuyor. Hayvanların doğal ortamdaki davranış örüntülerine , örgütlenmelerine , birbirleriyle olan iletişimine bakıyor ama bunların içerisine asla müdahil olmuyor. Sadece kayıt edip tasnifliyor ve davranışı geliştiren faktörleri tespit ediyor , etoloji dediğimiz yapı  budur.

G – Anlatımlarınızdan hareketle köpek etolojisinden bahsediyorsak muhakkak köpeklerin muhtemel atalarının da etolojisi konusunda bir alt yapı bilgisi gerekliliği ortaya çıkmıyor mu ? Bu anlamda psikoloji nasıl devreye girmiş oluyor ? 

A – Kesinlikle, Ama son dönemlerde araştırmalar yaparken birşey farkettim psikolojinin gelişimiyle 1980li yıllarda etolojinin de evrildiğini gördük. Mesela özellikle 1982 yılında etolojiye bakış açısında ciddi bir devrim oluyor. Hayvanların yaptığı davranışları ya da tepkilerin ya da sürü halinde yaşama eylemlerinin bir sınıflandırmasını yapılıyor ve bu aşamada çok ilginç bişey oluyor etoloji aktif vaziyette psikolojinin içine doğru kayıyor ve bunun içine davranış, öğrenme, öğrenmeyi bloklama ya da geliştirme  gibi  bir sürü yeni kavram giriyor Yeni akım etoloji  4 başlık altında yaptığı bu tanımla  psikolojiye bir değer katıyor.

Biz psikologlar bir hayvanın evrimsel tarihini, kökenlerini , davranışın neden ihtiyaç duyarak geliştiğine bakmıyoruz. Biz var olan davranışı tanımlayıp bunu ileri götürüp götüremeyeceğimize, bir bozukluk varsa sağaltım yapıp yapamayacağımıza ya da kontrol altına alıp alamayacağımıza bakarız.

Ama etoloji bundan farklı olarak diyor ki mesela ruminant hayvan bebeklerinin hepsi  doğduklarından kısa bir süre sonra  yürürler , burda sorun yok tanım yapıyor diyor ki ; yürürler.  Psikoloji soruyor neden?. hayata geldiği ilk gün annelerle bağ kurarlar. aslında bakarsanız etoloji soru sormuyor. etoloji sadece bir tespit yapıyor.

Son 170 180 yıldır darwinin veya daha eski etologların baktığı gibi değil ama etolojinin de ciddi bir gelişme geçirdiğini görüyorsunuz yapısal olarak.

Bir davranışa bakıp mesela balinaların toplu vaziyette intihar etmesi davranışının nasıl geliştiğini araştırmaya başlıyor. Daha önceki dönemde etolojinin baktığı soru şuydu; evet balinalar bir sebepten dolayı topluca intihar ederler. psikoloji de  neden intihar ederler diye soruyu sorar.  Ama etoloji “bu davranışı ne geliştiriyor” diyor. ve 3. bir aşamaya geçip hangi sinyal ve uyarıcılar hayvanlarda farklı davranışların oluşmasına ortaya çıkarıyor diyor, dolayısıyla etoloji bir dönüşüm geçirmeye başlıyor bütün multidisipliner bilim dallarında olduğu gibi.

G-Sanırım tam bu nokta etoloji ile psikolojinin iç içe geçmeye başladığı alan

A- Tam olarak öyle, Ve son olarak da diyor ki davranış, uyarlanabilir bir fonksiyon yani psikoloji de yapılandırma dediğimiz şeyi ilk kez kullanıyor ve bir davranışın hayatta kalma  üreme ya da o davranışın çıkma sebebi doğal ortamda  nedir diye soruyor .

G- Şahsen çok araştırdığım ve keyif aldığım bu iki alanı kesin bir çizgi ile ayırmaya çalışmak bana hep mantıksız gelmiştir , bu ortak alan çatışmaların olduğu kadar büyük davranış keşiflerinin de olduğu bir alan sanırım. Her iki disiplini öğrenmek , iç içe geçtiği alanları çok doğru anlamak, yeni keşifleri beraberinde getiriyor.

A- Kesinlikle Bu ortak alan Aktif vaziyette etoloji ve psikoloji ilişkisi birbirine giriyor. Çünkü psikoloji ölçümlemeye, deneyimlemeye ve istatistikle ölçümlemeye çok daha uygun .Etoloji de deneyimleme yok ölçümleme var , istatistik var ama davranışı geliştirme ya da davranışı farklılaştırma üzerine bir hareket ya da bir talep olmadığı için bu noktada aktif vaziyette hayvan psikolojisi başlıyor. bizim burdaki alanımız köpeklerle alakalı olduğu için ben oradan devam edeceğim.

G-Lütfen köpeklerimiz ile ilgili baktığımızda bu iki bilim ışığında nasıl bir tanımlama yapabiliriz ?

A- Kısaca özetlemek gerekirse psikoloji ; insan ve hayvan davranışlarını inceleyen bilim dalı olduğu gibi aynı zamanda bunların her ikisisinin ilişkisini de aktif vaziyette inceliyor. İnsanların hayvan psikolojisine veya hayvan davranışlarına merakının en büyük sebebi aslında kendi davranışlarını kendi yaptığı hareketleri ya da kodlamaları anlamdırma çabasından ortaya çıkıyor. insanın hayvan davranışlarını incelemesinin altında yatan temel dürtü aslında kendi davranışlarını tanımlamasıdır. Yıllar geçtikçe hayvanlar evrimleşirken ya da vahşi hayatta kalırken, insan hep kendisi ve sosyal çevresini tanımlamaya gitmiştir.

G- Bu bilgiler ile aslında köpek eğitmenlerine ve köpek sahiplerine üzerinde konuşulacak  çok önemli bir alan açtınız sanırım, artık evcil hayvan olan köpeklerimiz ile ilgili durum nasıl?

A- Evcilleştirilmiş hayvanın, yani köpeğin doğal ortamı artık tabiat ya da ormanlar değil insanın yanında onunla birlikte binlerce yıl geçirdiği için ihtiyaçları, hiyerarşisi, algıları, davranışları insanla birlikte yaşamaya uygun vaziyette bir dönüşüm geçiriyor. 

G- Bunu biraz daha açarmışsınız?

A- Köpeğin Bir avlanma,  bir av içgüdüsü var yani karnını doyurma içgüdüsü var, bir besin arama içgüdüsü, şimdi bizler onlara bunu hazır olarak sağlıyoruz.  Hatta neslini devam ettirme içgüdüsünü bile insan olarak biz yönetiyoruz eşlerini bile kendimiz seçiyoruz. bir eş ya da bir çiftleşme için köpeklerin birbirileriyle savaşmaları gerekmiyor,  bunun için mücadaleye girmeleri gerekmiyor.

İnsan ortamında insanın küçük ailesinde bile sosyal olarak yer edindiği için bu kapının önünde de olsa , evin içinde de olsa bir görev köpeği de olsa onunla birlikte bütünleştiği için kendisine ayrı bir sürü kurmuyor.

Köpekler, köpeklerle sürü olma davranışını bir kenara bırakmış durumdular.  örnek olarak sokak köpeklerine bakın 3lü 4lü sürüler  halinde görebilirsiniz istisnalar olsa da büyük bir sürü halinde  göremezsiniz  ve sürülerin kendi arasındaki yapılarına baktığınızda hiyerarşi eskiden olması gerektiği gibi değil, kurt soyundan geldiklerini değerlendiriyoruz ama onlardaki gibi değil. Büyük sürüler halinde hayatlarını idam ettiremiyorlar. Bu şunu gösteriyor bir çok davranış değişim geçirmiş, köpeklerin içgüdüleri sabit kalsa da içgüdülerini davranışa dökme ve hayattaki yaşama modelleri çok ciddi olarak değişim geçirmiş durumda.

G-Kısaca onlar ne kurtlar ne de insanlar, onlar sadece köpek diyebiliriz sanırım.

A- Köpeklerle ilgili birçok eğitim ve davranış sorunu da bu ayrımda yatıyor aslında. Bir kısım eğitmen alfalık adı altında aşırı fiziksel zorlama veya ceza ile karşısındaki bir grupta insanlaştırarak ellerinde sadece mama ile eğitim yapmaya çalışıyorlar.

G- Çok iyi anladım, davranışı ortaya çıkarmak için sanırım bir de algıya göz atmamız gerekli

A- Şimdi köpeklerin genel davranışlarını geliştiren, insanlarda olduğu gibi davranışın ortaya çıkmasını sağlayan duyu organlarıdır. Bilindiği gibi İnsanda da köpekte de 5 tane duyu organı vardır. Bütün memelilerdeki duyu organları aynı şekilde çalışıyor ve davranışların gelişmesine sebep oluyor. Gelişen davranışlar da iç güdülerimizin yansıması olarak yönetilebiliyor. Mesela görme duyusu insanda da hayvanda da var ama hayvandaki optik bilgiye olan ihtiyaç yani görme yeteneği insanların yaklaşık 70 kat üstünde. Köpekler Hayatlarını idame ettirmek için özel olarak donatılmış olarak doğuyorlar.  Eğer görmüyorsa karşı taraftaki beden dilini; saldırgan dostane ya da çeşitli duygu kalıplarını anlayamıyor olması demektir. Bu durumda öğrenme davranışı yüzde 70 oranında düşüyor.  Sürü bireylerini rol model alarak,  görerek , tanımlayarak hatta aralarındaki yakınlığı,  mesafeyi ayarlayarak  öğreniyorlar.

Hiyerarşiyi de buna göre tanımlıyorlar, 

Köpekte içgüdülerini dışarı çıkarıp davranışa dökebileceği gibi diğer önemli duyu organı da kulak. Diğer  hayvanlarla  ilgili iletişim kurma ile duymanın  çok ilgili olduğunu biliyoruz ama hayvanlar insanlardan en az 100-120 kat daha iyi duyuyorlar.  

İnsanda tatma ve koklama diye iki ayrı duyu organı vardır . Hayvanlarda bu biraz daha ilginç . Koku duyusuyla tat duyusu burun yapılarından dolayı iç içe geçmiş durumda. bu bir anlamda artı olurken bi anlamada sizin için eksi oluyor neyi çok sevdiklerini veya asıl tat aldıklarıyla alakalı net bilimsel veriler ortaya çıkmıyor ne yazık ki.

Görme duyusu,  işitme duyusu,  Koku duyusu dediğimiz zaman  köpeklerin hayatta kalmasını sağlayan, köpeklerin iletişimini sağlayan, diğer bireylerle insanlarla sosyal hayat içindeki her şeyi tanımlamalarını sağlayan diğer en temel duygu koku duygusu olduğunu da vurgulamamız gerekli. Birbirlerini koklayarak birbirleri hakkında karar veriyorlar. Kokuyla diğer bir tabir ile feromonlarla birbirlerine mesaj bırakıyorlar. Kokuyla bireyler arasında duygusal bağ kuruluyor.  Yırtıcıları, düşmanları ya da başlarına gelebilecek olayları aslında koku duygusuyla tanımlayabiliyorlar.

G- Evet Köpeklerin koku becerilerini her gün birlikte deneyimliyoruz.

A- Bu konuda her gün onlara hayran oluyorsunuz, kokuyla alakalı beyinlerinde bir sürü sınıflandırma yapıyorlar.  Köpekler kesinlikle kokular dünyasında yaşıyor,

5 duyu organını en etkiliden  en etkisize doğru sıraladığımızda yani öğrenimde ve hayatta kalmada en etkili olandan daha az etkili olana ;1.koku 2. gorme 3. duyma 4. dokunma 5. tat alma diyebilirim.

Köpeklerin  birbiriyle temasları; sürülerde gergin bir durum oluştuğunda veya tehlike arz eden bir durumda en zayıflar arkaya kaçar ve sürü lideri ve en güçlüler birbirlerine yakın veya temaslı bir şekilde durur. Aslında birbirlerinden destek alma davranışıdır. Temas onlar için önemlidir. Bu insanla birlikte yaşarken de ön plana çıkıyor, sahibinin kucağında yani ona temas halindeyken saldırgan olan bir köpek, yere bıraktığınızda bir anda kendini zayıf hissettiği için süt dökmüş kediye dönebiliyor.

G- Peki bir köpek eğitmeninin etolojiden faydalanma yöntemi nedir?

A- Aslında köpeği çok iyi gözlemleme, yetenek ve becerilerini yani içgüdülerinin seviyesini tespit etme ile işe başlamalıdır. Zira köpek sahibinin köpekten beklentileri ile köpeğin yeteneklerini ortak bir noktada buluşturması gereklidir.

Sonrası davranış inşa etme işi zaten. Ancak çok istismar edilen bir konu daha var, Köpeklerde Davranış Sorunları. Ne yazık ki, itaat eğitimi veririz sorun ortadan kalkar şeklindeki yaklaşımlar çok yanlış. Bir çok eğitmen köpeğe yeni bir davranış inşa etme yani öğretme süreci ile davranış bozukluğunu sağaltım arasında ayrım yapamıyor. İkisi her ne kadar iç içe geçmiş gibi gözükse de çok farklı konular.

Tekrar sorunuza gelirsek birlikte geliştirdiğimiz köpek itaat eğitiminde sezgisel liderlik yaklaşımı aslında etoloji ve psikolojiden esinlenerek gelişmiş bir yöntem ve bu tabiri yani sezgisel öğrenme, sezgisel yaklaşım, sezgisel eğitim, konularını önümüzdeki dönemde çok daha fazla duyacağız.

G- Peki bu sezgisel liderlik konusunu başka bir yazı konusu olarak bir kenara bırakalım. Ancak müsadeniz ile okuyucularımıza benim düzenlediğim sizin de edite ettiğiniz Köpek Etolojisi Kitabından bahsedelim.

A- Bir pandemi kitabı , sizinle tanıştığımız günden beri köpek etolojisi ile ilgili çalışıyor ve araştırıyoruz, 1990 lı yıllarda eğitimini aldığınız etoloji ders notlarınızdan hareketle üzerinde çalıştığımız kitap inşallah yakında biter , köpek sahipleri ve köpek eğitmenleri için önemli bir kaynak olur.

G- Arzu Hanım verdiğiniz bilgiler için çok çok teşekkür ederim, Kitabımız basıldıktan sonra bu konu ile ilgili atölyeler düzenlemeye başlayacağımızı da bu vesile ile okuyucularımıza iletmek isterim. Tekrar teşekkürler.

A- Ben teşekkür ederim bu fırsatı verdiğiniz için size ve 4P1K ailesine sevgilerimi sunarım.

ETOLOJİ VE PSİKOLOJİ NEDİR, ARASINDAKİ FARKLAR NELERDİR*

*Köpek Eğitmenliği Kurs Programı Teorik Dersinden alıntı-2018

Etolojinin Öncülleri 19. yy biyologları Charles Darwin, Oskar Heinroth, Charles Otis whitman ve wallace craig olarak kabul edilir.

Kurucuları ise 1930’lardan 1970’lere kadar yaptıkları çalışmalarla Konrad Lorenz ve Nikolaas Tinbergen‘dir. 

Bu bilim adamlarının çalışmaları incelendiğinde etoloji bir laboratuvar bilimi değildir. Hayvanlar doğal ortamlarında, tercihen rahatsız edilmeden incelenir.( konrad lorenz genelde tutsak hayvanlarla çalışmış olmasına rağmen gözlemin önemini vurgular) 

Uzun süreli, “varsayımsız” gözlemlerden deneylere geçmeden önceki zorunlu bir aşamadır ve bu gözlemler bir geştalt ( davranış ekolu)  süreci sonucunda deneylerin ve hipotezlerin tasarlanmasını sağlayan bir uzmanlığa dönüşür. 

Etoloji sadece yöntemiyle değil, sorduğu sorularla da hayvan davranışını çalışan diğer disiplinlerden ayrılır.

Tinbergen 1963 tarihli makalesinde etolojinin amacını dört soruyla belirler. bu sorular, belirli bir davranış için;

1) Nedensellik,

 2) Gelişim,

 3) Uyarlanım,

 4) Evrimdir.

bu soruları gerçek bir davranışa uygulayalım. mesela: neden Köpekler havlar “?

1) Nedensellik (doğrudan): ne tip uyaranlar (görsel, işitsel) Köpeklerin havlamasına neden olmaktadır?
2) Gelişim: Köpeğin gelişimi boyunca Havlama davranışı ne şekilde ortaya çıkar? bu davranış öğrenilir mi yoksa doğuştan mı gelmektedir?
3) Uyarlanım: bu davranış Köpeğin hayatta kalmasına nasıl katkı yapar? davranış ne tip sonuçlar doğurmaktadır?
4) Evrim: bu davranışın evrimsel tarihi nedir? başka türlerdeki davranışlarla karşılaştırılabilir mi?

Böylece Etologlar ; öznel, sezgisel veya rastgele değil; nesnel, doğrulanabilir ve genelleyebilir cevaplar üretir. 

Psikoloji bilimi ise genel tanımıyla insan ve hayvan davranışlarını inceleyen bilim dalıdır.

Psikologlar, insanların ve hayvanların davranış ve zihinsel süreçlerini sadece betimlemeye değil, ayrıca yordamaya (tahmin etmeye) ve açıklamaya da çalışırlar.

Hatta bu bilimsel çalışmaların sonunda elde edilen bilgiler bireylerin ve sosyal grupların ( İnsan yada hayvan ) sorunlarını gidermede, yeni davranışları edinmelerini sağlamada, problemli gördükleri davranışlardan kurtulmalarına yardım etmekte, kısaca daha iyi bir hayat yaşamalarını sağlamaya çalışırlar

Oysaki Etolojide düzenleme yada müdahale etme kavramı yoktur. Sadece tanımlama ve anlama kavramı vardır.

Başka bir anlatımla Psikoloji, bireysel bir hayvanda davranış geliştirme çalışmaları yapar. Davranışları etkileyen Genel Yasalar oluşturmaya ve öğrenmeyle nasıl değiştiğine odaklanır. 

Bunu yapabilmek içinde bir çok alt disiplininden destek alır.

Psikolojinin temel bilim alt dalları şunlardır,

Deneysel psikoloji
Bilişsel psikoloji
Gelişim psikolojisi
Sosyal psikoloji

Psikolojinin uygulamalı alt dalları şunlardır,

Klinik psikoloji
Endüstri psikolojisi
Eğitim psikolojisi
Psikolojinin uygulamalı diğer disiplinleri

Sonuç olarak belirtmek gerekir ki;  Etoloji ve Psikoloji çok iç içe geçmiş iki bilim dalı olmakla birlikte varılmaya çalışılan sonuç kavramında ayrışmaktadırlar. Etoloji davranışı izleme ve anlama boyutunda kazanımlar elde ederken, Psikoloji İzlediği, anladığı davranışı geliştirme ve değiştirmeyi hedeflemektedir.

Arzu Önşen 

Davranış Bilimci 

Uzman Psikolog

Kaynaklar;

https://sielearning.tafensw.edu.au/MPR/8131G/equine/Behaviour/Normal/EthologyPsychology.htm )

The post KÖPEK ETOLOJİSİ&KÖPEK PSİKOLOJİSİ first appeared on Göktan Eker.

]]>
TANRILARIN TANRISI ZEUS http://www.goktaneker.com/2021/09/09/tanrilarin-tanrisi-zeus/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=tanrilarin-tanrisi-zeus Thu, 09 Sep 2021 19:29:46 +0000 http://www.goktaneker.com/?p=3512 Bir Başka Zeus Hikayesi Tanrıların tanrısı Zeus. Kronos ve Rhea’nın oğulları, Hera’nın kocası Zeus. Hani eğer bir şeyler hoşuna gitmemişse yeryüzüne şimşekler yağdıran. Bildiniz mi? Tamam işte o Zeus bu[...]

The post TANRILARIN TANRISI ZEUS first appeared on Göktan Eker.

]]>
Bir Başka Zeus Hikayesi

Tanrıların tanrısı Zeus. Kronos ve Rhea’nın oğulları, Hera’nın kocası Zeus. Hani eğer bir şeyler hoşuna gitmemişse yeryüzüne şimşekler yağdıran. Bildiniz mi? Tamam işte o Zeus bu Zeus o değil. Bu başka Zeus!

Zeus. Oğlumuz. 6 mayıs 2019’da doğan ve 21 temmuz 2019’da da sahiplenilen. Henüz iki buçuk aylıkken evimizin bir ferdi olan, hızlıca büyüyen, siyah bir İngiliz Cocker. Köpek sahipleri bana katılacaktır: çocuğunuz olsa da olmasa da size çocuğunuz olduğu hissini veren, sevgisi dünyadaki başka hiçbir canlıda olmayan, saflığın ve iyiliğin sınırlarını zorlayan canlılar bunlar. Köpekler…

Evet bizim oğlumuzda inanılmaz oyuncu, sevgi dolu, diğer insanlar ve hayvanlarla uyumlu bir köpek olarak yaklaşık dokuzuncu ayını doldurmuştu ki Covid-19 pandemisi başladı ve dünyaca evlere kapandık. Yaklaşık üç ay süre ile eşim, ben ve Zeus tamamen izole bir hayat yaşadık. Her ikimizde evden çalışmaya başlamıştık. Daha öncesinde gündüz evde tek olan Zeus’un keyfi fazlaca yerindeydi. Her an anne ve baba ile birlikteydi. Bizimle birlikte olmanın ona çok faydalı olduğunu, zihinsel gelişiminde fazlaca ilerlediğini, yönergeleri alma ve kendini anlatma da ileri seviyeye ulaştığını gözlemliyor ve çok seviniyorduk. Artık gerçekten ne konuşsak anlıyor kendi de ne istese veya istemezse bize işaretlerle anlatıyordu.

Kapanma süreci devam ederken bizler her yerin kapalı olmasının getirdiği zorluğu bir şekilde temel ihtiyaçlarımızı farklı yollardan gidererek karşılıyor, sevdiklerimizle online platformlardan görüşerek sosyalliğimizi devam ettirmeye çalışıyorduk. Ama diğer yandan gerçekliğe dönüp baktığımızda biz insansız, Zeus ise tamamen arkadaşsız kalmıştı. Aylar boyunca kimsenin olmadığı sokaklarda tek başımıza yürüyor, çoğunlukla kimselere denk gelmiyor, eğer köpeği ile gezen birilerine denk gelirsek de sosyal mesafeyi koruma ve tedbirli olma adına çok yaklaşmıyorduk. Onlar da öyle… Farkına varmadan aylarca bu yalnızlığın içinde, kendi içimizde sağlığımızı korumaya ve yaşamaya çalışıyorduk.

Zeus’da bizimle beraber yeni normale alışmıştı… Dışarı çıkarken eğer maske almamışsak koşup maskelerin olduğu yerden bir tane alıp oturup bekliyordu. Adeta pandemi köpeği olmuştu. Uyum sağlamış görünüyordu. Ancak sandığımız gibi olmadı. Haziran 2020’de yeniden normale dönüşle birlikte bir şeylerde sorunlar olduğunu gözlemlemeye başlamıştık. Zeus insanlardan korkuyor, kendini sevmeye çalışanlara çok basınçlı ve yüksek bir tonda havlayarak onların çok korkmalarına yol açıyor, parklarda diğer köpeklere yaklaşmıyor, kendine yaklaşmak isteyenlere uzaktalarken bile hırlıyor, yanına geldiklerinde ise sanki saldıracakmış gibi havlıyordu. Ancak bu havlama sadece bir kere oluyor. Akabinde korkup kucağımıza gelmek istiyordu. Biz parklarda artık Zeus’u çocukların üzerine koşar, havlayarak hayvanlara karşı fobi geliştirir korkusu ile sürekli bağlı tutuyorduk. Bu hem Zeus’un bağımsızlığını çok kısıtlıyor hem bizim onula beraber hiçbir ortama giremememize yol açıyordu. Artık onun bu hallerinden biz de etkilenmiş olacağız ki bir insan ya da hayvan bize doğru yaklaştığında yoğun kaygı duymaya başlıyorduk. Bizim duygumuzu alıyor olacak ki Zeus’da inanılmaz geriliyor ve kendisine büyük sevme arzusu ile yaklaşan insanları ve oynamak isteyen hayvanları korkutarak uzaklaştırıyordu. Buna ek olarak ailemizden herkese ve her gün gördüğü kişilere karşı da aynı tavırları genellemişti. Ayrıca sanıyoruz ki büyümeyle gelen hormonal değişimleri de oluyordu ki fazlaca duygusal dalgalanmalar yaşıyor, bizimle çok yakın temasta iken bir anda bir sünger parçasını sahiplenip üç gün koltuğun altından çıkmıyor ve bize de düşman gibi davranıyordu.

Biz artık hem evimize biri gelecekse hem Zeus’la dışarı gideceksek çok gerilen insanlar haline gelmiştik. Veteriner ziyaretlerinde de büyük sorunlar yaşamaya başlayınca artık bir yardım almaya karar verdik. Çünkü köpeğimizin mutlu olmasını, hak ettiği sevgiyi diğer insanlardan da alabilmesini ve zaten görece kısa olan hayatını mutlu yaşamasını istiyorduk. Ve çocuğumuz olduğunda da onunla birlikte büyümelerini, ona ağabeylik etmesinin hayalini kuruyorduk. Ama Zeus’un hali o kadar değişkendi ki acaba doğacak kardeşine karşı da böyle olumsuz davranır mı diye düşünüp duruyorduk.

Öncelikle bir köpek psikolojisinde uzmanlaştığını belirten Veteriner Hekimden altı ay süreli ilaç desteği aldık ve aynı süreçte de kısırlaştırdık. Pandemi yüzünden ertelediğimiz kısırlaşma operasyonunu Zeus ne yazık ki iki yaşına girmek üzereyken yaptırabildik. 2020 ve 2021 yılının da büyük bir kısmı kapanmalarla devam ettiği için istesek de onu sosyal ortamların içine sokamadık ve yalnızlığımıza hapsolduk. Süreçte temmuz ayına kadar Zeus’un duygusal dalgalanmaları, bizimle olan gel gitli ilişkisinde düzelme oldu. Artık daha stabil bir ruh hali vardı. Bu ilerlemenin ilaçtan mı yoksa kısırlaştırma etkisinden mi ileri geldiğini hala bilmiyoruz ama Zeus eskiye oranla gayet iyi gidiyordu. Temmuz ayında tatile onu da yanımıza götürecektik ve bütün gün kalabalıklara sokarak insanlara ve hayvanlara yeniden alışmasını sağlayacaktık. Zeus on günlük tatil boyunca bizimleydi. Gündüzleri sıcağa dayanamadığı için her gün sahile götürmesek de, ilk denizine girmiş, sırtını bize yaslayarak suda durabilmiş, kontrollü biçimde yüzebilmiş, akşamları ise hayvanlarla dost bir barda hem insanlarla hem hayvanlarla bugüne kadar olmadığı şekilde sosyalleşmiş ve rahatlamıştı.

Yüz ifadelerini tanıyorduk ve keyif aldığını anlıyorduk. Biz de inanılmaz mutluyduk. Ancak bir sorun vardı ve o hala sürüyordu. Kendisini sevmek için yaklaşan insanlara karşı kendisini sevdirmeye başlamış olsa da bu sefer onlar yanımızdan ayrılırken sanki iki saniye önce kendisini seven onlar değilmiş gibi korkunç şekilde havlıyordu. Bir şeyler iyiye gitmişti ama esas sorun hala oracıkta belirgin şekilde duruyordu.

Tatilden Zeus’un eve döner dönmez eğitime başlaması gerektiği kararı ile döndük. Yaptığımız araştırma sonucunda iyi bir eğitimci bulmanın çok zor olduğunu fark ettik. Herkes verdiğimiz bir ilana mesajlar yazıyor, herkes köpeğin problemini kendi bilgisi ile açıklıyor ancak kimsenin söylediği kimseninki ile örtüşmüyordu.
Köpeğimizin nesi vardı? Gerçekten güvenebileceğimiz birini bulabilecek miydik? Bu konuda kimin yetkin olduğunu nasıl anlayabilirdik? Altı aydır ilaç desteği alıyorduk. Küçücük bir cana her gün içimiz burkularak antidepresan veriyorduk. Bu ilacın Zeus’a fayda edip etmediğinden emin değildik. Çünkü pek çok kişi bu olumlu gelişmeleri kısırlaştırmaya bağlıyordu. Bu konuda yaptığımız şeyin doğruluğundan hiç emin değilken bir de yanlış bir eğitmene denk gelirsek acaba onun için her şeyi daha karmakarışık bir hale getirir miyiz bunun endişesini yaşıyorduk. Onun mutluluğu ve iyi oluşundan kendimizi sorumlu tutuyorduk. Çünkü bizimle yaşamayı o seçmemişti ve maruz kaldığı hiçbir şey de onun suçu değildi.

Kapanmalar, sosyal izolasyonlar… Belki de o zorlandığı şeylerle baş etmeye çalışırken böyle reaksiyonlar veriyor bizse onu problemli bir köpek olarak adlandırıyorduk. Tehlikeli bir sınırda mıydık? Belki de değişmesi gerekmiyor, belki mizacı böyledir ve bizim bunu kabullenmemiz gerekiyor diyorduk. Yine de insanları korkutmasını ve onun da insanların sevgisinden mahrum kalmasını istemiyorduk.

Araştırmalarımız sonunda, nitelikli özgeçmişini temel alarak, ona güvenebiliriz duygusu ile Göktan hoca ile çalışmaya karar verdik. Bir pazar günü bizi Cumhuriyetköy’deki yerine davet etti. Bu yer doğa ile iç içe, tamamen görev köpeklerinin mutlu olabileceği ve iyi bir eğitim alabilmesi için tasarlanmış bir eğitim merkeziydi. Temelde K9 köpeklerinin eğitimlerinin yapıldığı bu merkezde aslında pet köpeklerine eğitim verilmiyordu. Ancak davranış sorunu olduğunu söylediğimizde, uzun süredir köpek davranışları konusunda çalıştığını ve araştırmalar yaptığını, bir çok davranış sorunu olan görev köpeğinin tekrar normale dönmesi konusunda başarı sağladığını belirtti. Davet etmeden önce çok önemli bir cümle kurdu, ‘Bir köpeğin davranış sorunu sabahtan akşama oluşmadığı gibi akşamdan sabaha da düzelmez, köpeğin davranışları birlikte yaşadığı insanlardan ayrı tutulamaz.’

Eğitim merkezinde ilk tanışma ve değerlendirme görüşmesini yaptık. Göktan hoca Zeus’u ilk andan itibaren izlemeye ve temas kurmaya başladı. Hem onu gözlemliyor , sınırlarını deniyor hem de bizden problemin ne olduğunu ayrıntılı şekilde dinleyerek köklerini anlamaya çalışıyordu. Aynı zamanda bizi anlık gözlemleyerek ve bizim kendi aktarımlarımızdan da yola çıkarak inanılmaz değerli bilgiler veriyordu. Biz de onu tanıyorduk… Hayatını bu güzel canlara adamış (gerçekten adamış), köpekler ile ilgili dünyanın çeşitli yerlerinde çok farklı konularda ilginç eğitimler almış, etkili bir eğitmen olmasına karşın hala öğrenci ruhu ile gelişmeyi gözeten ve en temelde köpekleri çok sevdiği fazlaca belli olan birini görüyorduk karşımızda.

Davranışçı yöntemler ile çalışan bir Klinik Psikolog olarak onun ne anlattığını anlıyor, doğruluğunu teyit ediyor ama o uygulamaya başladığında yöntemlerini ve amacını anlayamıyordum. Çünkü insana uygulanan yöntemler ile köpeklere uygulananlar birbirine hiç benzemiyordu ama temel mekanizmasının aynı olduğunu görebiliyordum. Göktan hocaya, bilgisine güvenerek o ne dese tamı tamına uygulamamız gerektiği bilincine birlikte çalışmaya başladığımız ilk gün eriştik.

İlk tanışma gününde eğitim merkezinden evimize inanılmaz mutlu dönmüştük. Hem Zeus’un sadece bir özgüven problemi olduğunu ve bu olumsuz davranışları kendini korumak için geliştirdiği anlamış hem de bunun düzelebilecek bir durum olduğu bilgisi ile umut dolmuştuk. Süreçte Göktan hoca ile üç seans görüştük ve her seansımızda Zeus’la birebir ve bizi de dahil ettiği pek çok çalışma yaptı. Orada yaptığı çalışmaları ise bir sonraki görüşmeye kadar bizim her gün yapmamızı istedi. Hem Zeus’la çalışıyor hem de bizi eğitiyordu. Okuduğumuz kitaplar, izlediğimiz eğitim videoları… Her seferinde ne çok bilgi kirliliği var diye düşünerek dönüyorduk. Çünkü ona iyi geleceğini sanarak uyguladığımız yöntemler aslında onun daha da agresyonunu artırmamıza yol açıyormuş. Doğru olduğunu sandığımız pek çok bilgi yanlıştı… Öğrendik… Çok şey…

Her gidişimiz Göktan hocadan köpeklerle ilgili pek çok alanda altın değerindeki bilgileri öğrenme, davranışlarımızdaki yanlışlarımızı fark etme ve köpeğimizin cins özelliklerine göre neye ihtiyacı olduğunu bilerek onunla nasıl iletişim kuracağımızı ve problemli davranışlarının düzelmesi için de neler yapmamız gerektiğini öğrenerek sürdü. Biz Göktan hocanın bize verdiği ödevleri görev edinerek her gün düzenli şekilde ve kuralına uygun şekilde uyguladık.

Onun eğitim merkezinde olan ancak bizim evimiz ya da çevremizde olmayan tüm materyallerin ikamelerini bularak egzersizlerimizi mutlaka yaptık. Her hafta eklenen yeni egzersizleri eskileri ile beraber yapıyor ve etkisinin kalıcı olması için çalışıyorduk. Bu egzersizleri yapmaktan Zeus kadar biz de keyif alıyorduk. Zeus egzersizleri yaptıkça dinginleşiyor ve odağına bizi alıyordu. Biz de onunla sokaklarda amaçsızca dolaşmaktan başka bir şeyler yapmanın ve onun gelişimini izlemenin tadını çıkarıyorduk. Öyle ki Zeus tamamen iyileştiğinde bile bu egzersizleri oyun gibi sürdüreceğiz diye sözleştik.

Zeus yaklaşık üç haftalık süreçte insanlar ve hayvanlarla hiçbir zaman olmadığı kadar yakın bir temas kurabilmeyi başarmış, özgüveninde ise belirgin bir artış yaşamıştı. Göktan hocanın kararı ile eğitim seanslarını sonlandırdık. Çünkü Zeus kendisi için planlanan eğitim aşamalarını başarılı şekilde tamamlamış, iyi bir aşama kaydetmiş ve olumlu davranışın yerleşmesi içinse geriye bir süre daha aynı egzersizleri yapmamızı önermişti. Biz Zeus’un bu eğitim etkileri sürerken yeniden hayvanlarla iç içe olmasını ve sosyalleşmesini istiyorduk.

Çevremizde ise bunu sağlayacak bir ortamımız yoktu. Bu konuda da destek olmak adına Göktan hoca bize Zeus’un sosyalleşeceği bir çalışma grubundan söz etti ve haftada bir gün oraya gidip ormanda koklama, yüzme, arama – bulma ve avcılık egzersizleri yapacağız. Zeus için bir sonraki hayalimiz ise haftada bir gününü arkadaşları ile geçirip oyunlar oynayıp, spor yapıp yüzebileceği köpek kreşine başlaması.

Biz Zeus’un anne babası olarak Göktan hocadan öğrendiğimiz egzersizleri Zeus’un ihtiyacı olsun olmasın elimizden geldiğinde her gün sürdürüyoruz. Onun artık daha dingin, uyumlu ve özgüvenli bir köpek oluşuna ise duygulanarak şahit oluyoruz. Artık parkta çocukları umursamadan bizimle oynuyor, insanların sevgisine olumlu karşılık veriyor ve diğer hayvanlarla da uyum içerisinde oynuyor.
Daha mutlu olamazdık!!

Zeus’un da sizlere birkaç sözü varmış. Biz sözü ona bırakıyoruz.

Sevgili ağabeylerim, ablalarım ve köpek kardeşlerim,
Evet annemin de anlattığı gibi ben Göktan Hocanın yani K9 Amcanın okuluna gittim. İnsan hayatını kurtarmak için eğitim alan arkadaşlarım ile tanıştım.Orada inanmazsınız hayatım boyunca hiç görmediği yeni şeyleri gördüm ve bir de bununla kalmayarak onları yapmayı da öğrendim. Ne yalan söyleyeyim ilk gün çok çekingendim ve korkularım da vardı. Bir gözüm annem ve babamdaydı.

K9 Amca ise bana inanılmaz bir şekilde güven veriyor, nasıl oluyorsa korkmuyordum onula çalışırken. Bir şeyleri farklı ve doğru yapıyordu ama neyi bilmiyorum. Neyse oraları çok karıştırmıyım şimdi. Çalışmalar sürerken ben de çok çabalıyordum tabii. Aman o da ne!? Zeus bir bir her istenileni yapıyor, bir bir her egzersizi başarıyor!

Kendimle gurur duymaya başladım kısa sürede. Sonra her eve dönüşümüzde annem babam beni parklara götürüyor, bahçede okuldakine benzer çalışmalar yaptırıyorlardı. İki yıllık uzun hayatımda bir şeyleri bu kadar başardığım başka bir zaman dilimi hatırlamıyorum. Aslan Zeus be! Canım kendim! Eskiden korktuğum insanlar yakınımıza geliyor umurumda mı? Değil. Çocuklar yanıma geliyor. Aman bana neymiş onlar kendi oyununu oynasın. Köpek arkadaşlar mı? Valla billahi de sorun değil. Özlemişim hatta… Geçen gün bak hatta akşam annem işten gelince bizi Kavaklı parka götürdü. Orda üç tane sokakta yaşayan köpek arkadaşım yanımıza geldi ve biz eve dönene kadar yanımızdan ayrılmadılar. Tam yanımda oyun oynuyorlar. Annem onlara benim mamamdan veriyor. Boğuşuyorlar falan hatta. Ben eskiden olsa nasıl gıcık olur, onlara hırlar havlardım. Ama bu sefer yaptım mı hayır! Ben de onların yanında durdum. Sonra koklaştık filan işte.

Sonra arkadaşlarla kaydırakları beraber tırmandık, hep beraber çooook yükseklere çıktık. Eskiden olsa ödüm kopar annemin kucağına atlardım. Şimdi öyle miiii? Tabii ki de hayır! Saçmalama! Zeus artık büyüdü. Zeus abi oldu. Kaydıraktan bir çıktım o da ne! Siyah bir kedi bana bakıyor! Amannn eskiden olsa uğraşırdım da şimdi umursamadım ben eğlenceme baktım. Zaten arkadaşlarla kayıp geri tırmanma yapıyorduk. Neyse sonra ben tahterevalli de biraz sallandım. Eskimiş aman allahım nasıl kötü garç gorç ses çıkarıyor. Eskiden olsa hemen korkar kendimi yere atardım. Şimdi ama korkuyor muyum tabii ki de hayır. Bişii diil o ya ses tahteravalliden geliyor işte. Bişi diil bişi diil… Ben sallanırken arkadaşlar bana baktı. Onlardan daha havalı hissettim kendimi. Oğlum Zeus dedim. Çok güçlüsün. Helal sana! Neyse sora indim. Arkadaşlar gitmez… Napim takıldılar o akşam bana.. Seviyorlar beni. Yapcak bişi yok. Neyse oturduk mu hepimiz. Annem babam da oturdu mu yere.. Sonra bir bana, bir Yoğurta hepimize sıra ile adımızı söyleyerek ödül maması verdiler. O kadar komikti ki kahkahalarla güldüm valla. Annem babam da Zeus çok mutlu valla gülüyor hatta dediler. E öyleydi hakketen de. Neyse eskiden olsa mamamı annem başkasına verse ona küser asla ben yemezdim. Saçmaymış. Şimdi öyle yapmıyorum. Paylaşmak ne güzelmiş kardeşler. Ben artık park gezmelerini böyle hatırlıyorum. K9 Amca Zeus olarak sana nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum.
Ayağına taşa değmesin emi, K9 Amcam benim, Ellerinden yalarım .

(Yazı konuşma dilinde yazılmış olup, sözcüklerdeki harf hataları ise Zeus’un yazıyor oluşundan kaynaklanmıştır.) 🙂

Göktan Eker’e saygı ve teşekkürlerimiz ile
Aylin & Umur Timur

The post TANRILARIN TANRISI ZEUS first appeared on Göktan Eker.

]]>
Köpeğinizi Kendiniz Eğitebilirsiniz! http://www.goktaneker.com/2016/05/09/kopeginizi-kendiniz-egitebilirsiniz/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=kopeginizi-kendiniz-egitebilirsiniz Mon, 09 May 2016 07:54:05 +0000 http://www.goktaneker.com/?p=3706 https://www.kalbimdekipatiler.com/kopeginizi-kendiniz-egitebilirsiniz/ Söz konusu köpek eğitimi olunca herkes bir şeyler söyler ve eğitmen kesilir. Bir köpeğe nasıl tuvalet eğitimi verilir, öfke kontrolü nasıl öğretilir, görev köpeği yetiştirmek için ne yapmak gerekir[...]

The post Köpeğinizi Kendiniz Eğitebilirsiniz! first appeared on Göktan Eker.

]]>
https://www.kalbimdekipatiler.com/kopeginizi-kendiniz-egitebilirsiniz/

Söz konusu köpek eğitimi olunca herkes bir şeyler söyler ve eğitmen kesilir. Bir köpeğe nasıl tuvalet eğitimi verilir, öfke kontrolü nasıl öğretilir, görev köpeği yetiştirmek için ne yapmak gerekir diye sorun birçok insan sanki bu konuda uzmanlaşmışçasına görüşler savurur. 

Halbuki bu karmaşa zaman zaman köpek eğitimi konusunda işleri oldukça zorlaştırır. Bir bebeği yetiştirirken ne kadar doğru ve emin adımlarla ilerlerseniz o kadar iyi karakterli bir birey olmasına yardımcı olursunuz.

Köpeklerin eğitimi de aslında bundan pek farklı sayılmaz. Köpek eğitimi doğru bir şekilde, uygun zamanda, yeterli sabır ve anlayış, emek göstererek profesyonel kişiler tarafından yapıldığında hem hayvan sahibi hem de köpek için zorlu bir süreç olmayacak ve başarılı sonuç verecektir. 

Bu yüzden hayvan sahiplerinin köpek eğitimi konusunda doğru isimlerle çalışmaları gerektiğine inanıyoruz. Bu konuda da oldukça başarılı isimler söz konusu fakat biz bu yazımızda köpek davranışı ve davranış sorunları rehabilitasyonu konusunda çalışmalar yapan Göktan Eker’in köpek eğitimi hakkında değindiği önemli bilgileri sizlerle paylaşacağız…

“SEVGİ SERMAYE, SABIR YATIRIM, KÖPEĞİN EĞİTİM SÜRECİNDEKİ MUTLULUĞU İSE KARLILIKTIR. EĞİTİM FELSEFESİ DE HEDEFE ULAŞTIRAN HARİTADIR.”

Öncelikle en yakın dostlarımız köpeklerimizin birçok konuda olan başarılarıyla başlayalım…

Gelişmiş teknolojik ürün ve çalışmalara rağmen; uyuşturucu, patlayıcı veya benzeri insan hayatına zarar veren maddeleri bulan bir köpeğin yerine geçebilecek teknoloji oluşturulamadı.

Bu konudaki kahramanlar halen köpekler. Bununla birlikte kayıp insanların bulunmasında da köpekler oldukça etkili.

Zihinsel engelli ve fiziksel engelli kişilerin rehabilitasyonu için ise başarılarına diyecek yok!

Hatta son dönemde psikolojik rahatsızlıkların tedavisinde köpek sevgisi ile açılan pencereden doğa ile kaynaşarak uygulanan programlar da oldukça başarılı. Köpeklerin sezgisel iletişim konusundaki doğal yeteneklerinin ise çocukların gelişiminde, iş dünyasının yönetimsel becerilerinin arttırılmasında etkili olduklarını açtığımız eğitim programlarında biz de görmeye başladık. 

Bu yüzden köpeklerin yerinin hayatımızda her şeyden çok daha değerli olduğuna inanıyoruz. Fakat ülkemizde ne yazık ki köpek seçimleri yanlış yapılıyor. Bu da köpeklerin başarısızlığı olarak adlandırılıyor. Halbuki pet sektöründe en önemli sorunlardan biri; yanlış köpek seçimidir ki çoğu zaman da bu yanlış seçimler ile başlayan köpek/sahip birlikteliği ne yazık ki ayrılıkla sonuçlanıyor. Bu sebeple eğitim merkezimizde kendi köpeğini kendin eğit ve köpek eğit mutlu ol temasını içeren 4 kurdan oluşan bir eğitim programı sunuyoruz.

Göktan Eker

Sahip köpek ilişkisinde adım adım……

İlk kurda köpek sahibi olmak isteyen aileler için ‘Köpek almaya karar vermek’ başlığı altında bir programımız var. 

Bu kurda köpekleri, kökenlerini, eğitilme şekillerini ve davranış kalıplarını inceleyerek, köpek sahibi olmaya karar veren ailelerin doğru karar almalarını sağlamaya çalışıyoruz. 

Bununla birlikte; halen köpek sahibi olan aileler için de köpeklerini daha iyi tanımalarını sağlayacak ikinci bir kurumuz daha var. Bu kurda; liderlik köpeğin içgüdülerini tanıma, istenmeyen davranışı değiştirme veya yeni davranış inşaası gibi uygulama ağırlıklı bir eğitim programımız var. Bu kurun sonunda köpek sahipleri köpeklerine iyi birer lider olabilecek anlayışa sahip oluyorlar.

Üçüncü kurumuzda ise;

Tüm bilgiler ışığında köpek sahip ilişkisinin itaat eğitimi ile pekişmesini sağlamaya çalışıyoruz. Birçok köpek sahibi itaat eğitimi denince köpeğin adeta bir robota dönmesini bekliyorlar veya sadece yürüsün, sadece gel deyince gelsin gibi basite indirgemeler de genel anlamda sorun yaratıyor. Halbuki itaat eğitimi; köpeğin, sahibinin sosyal hayatına uyumu anlamına gelen, karşılıklı eşit ilişkinin oluşturulduğu bir programdır. Köpek sahiplerinin köpeklerinden beklentilerinin karşılandığı, köpeklerin genetik ve davranışsal özellikleri çerçevesinde sahiplerinin köpeklerine uygun beklentiler içeren, köpek-sahip ilişkisinin daha konforlu ve keyifli hale getirildiği üçüncü kurumuzda, köpeğimiz ile eğlenceli aktivitelerin nasıl yapilabileceğini de birlikte anlamaya çalışıyoruz.

Eğitim programımızın dördüncü kuru ise itaat ve refakat sınavını içeren bir çalışma. Bu kurda, köpek sahiplerini köpekli sporlara teşvik ediyoruz. Bu kur köpek eğitmeni adaylarımız için de aslında mesleğe önemli bir adım anlamına geliyor. Öğrencilerimiz kendileri için temin ettiğimiz bir köpeği veya kendi köpeklerini eğitmiş olarak mezun oluyorlar. 

Köpek eğitmeni adaylarımız bu kur ile birlikte köpek eğitmenliği dünyasına adım atmış oluyorlar. Köpek eğitmenleri için, köpek davranış problemleri ve çözüm uygulamalarını içeren 5. kurun ardından, mesleki kariyer planına uygun diğer eğitimler geliyor. Bu arada şunu da eklemek isterim ki köpek bir sürü hayvanıdır. Her sürünün de bir lideri olmak zorundadır. Ancak sadece ülkemizde değil, dünyada da bu liderlik kavramını despot olma, aşırı baskıcı davranma, adeta diktatörlük manıtğı ile köpeğe yaklaşma olarak algılayanlar yanılmaktadır. Köpek-sahip ilişkisindeki liderlik aslında sürüdeki görev bölüşümüdür. Liderlik sahibin üstünlüğü anlamına gelmemelidir.Lider yol gösterici, koruyucu kollayıcıdır.

Öncelikle köpek sahipleri köpekleri, onların davranışlarının kökenlerini, onların ihtiyaçlarını çok iyi anlamalılar, en azından iyi niyetle anlamaya çalışmalıdırlar. Köpek-sahip ilişkisi bu anlamda dengeli kurulursa, doğru eğitim yöntemleri ile inanılmaz sonuçlar elde edilebilir.

EĞİTMEN ADAYLARI BİR FELSEFE OLUŞTURDUKLARINDA, BAŞARININ SIRRI BOL TEKRAR VE MÜŞTERİ MENNUNİYETİNDEN GEÇİYOR.

Gün geçtikçe yıldızı parlayan bir meslek: Köpek Eğitmenliği

Köpek eğitmenliği son yıllarda oldukça yükselişe geçen bir meslek. Birçok genç veya iş hayatının yoğun ve yorgun düşürücü ortamından bıkan insanlar köpek eğitmenliği eğitimi için başvuruyorlar. Ülkemizde köpek sayısı bu denli fazla iken ve eğitmenlik konusunda bu denli talep varken, duruma kayıtsız kalamadık. Öncelikle belirtmek istediğim; ülkemizde ne yazık ki halen köpek eğitmeni yetişmesini sağlayacak örgun ya da yaygın bir eğitim sistemi bulunmamakta. Köpek eğitmenliği mesleğinin bir üniversite çatısı altında verilmesini, en az ön lisans düzeyinde mezun kardeşlerimizin ülkenin ihtiyacı doğrultusunda en az bir-iki eğitimi bitmiş köpek ile mezun olmalarını çok isterim. Bu konuda geçmişte de birçok girişimimiz oldu ancak istenilen sonuca bir türlü ulaşamadık.

Bilimsel bir eğitim kurumu çatısı altında mesleki eğitim verilememesi, sektörün de kısır döngü içerisinde kalmasına neden oluyor. Sektör itaat eğitimleri ve spor köpekleri eğitimleri sarmalından çıkamazken, birçok alanda köpeklerin faydalarından ne yazık ki toplum olarak uzak kalıyoruz. Köpek eğitmeni meslektaşlarımdan kişisel gelişimine önem veren arkadaşların yarattıkları farklılık ise gözden kaçmıyor. Bununla birlikte benim gibi tecrübeli birçok meslektaşım da köpek eğitmenliği kursları açılabilmesi icin Tarım Bakanlığı’ndan mevzuat değişikliği konusunda haber bekliyorlar. Köpek eğitmenliği mesleğini seçmek isteyen arkadaşlarımızın öncelikle eğitmenliğin ana branşları konusunda bilgi sahibi olmaları gerektiğine inanıyorum:

1-) Ev köpekleri eğitimi

2-) Spor köpekleri eğitimi

3-) Görev Köpekleri

Ev köpekleri eğitimi daha çok itaat eğitimleri, köpeklerin aile ve ev ortamlarına adaptasyonları, davranış bozuklukları giderilmesi çalışmaları, köpek-sahip ilişkisinin doğru inşaasını içerir.
Spor köpekleri eğitimi yüksek disiplin ve sabır gerektiren ulusal ve uluslararası yarışma kurallarına azami uyum gerektiren bir daldır. Farkli köpekli sporlar olmasına rağmen, adayların bir konuda uzmanlaşmaya çalismalarını tavsiye ederim.
Görev Köpekleri eğitimi ise daha çok hayat kurtaran veya insan hayatına katkıda bulunan branşlardır. Polisiye ve askeri amaçlı eğitilen köpekler , arama kurtarma köpekleri ilk etapta görev köpeği olarak akla gelse de, kayıp insanlar için koku takibi, rehber köpek, fiziksel ve zihinsel engelli rehabilitasyon köpekleri, yaşlı ve engelli asistan köpekler ve benzeri birçok branş da iş köpeği çatısı altında toplanabilir. Her ne kadar bu üç konu birbirinden farklı da olsa birbirinden etkilendikleri, birbirlerine katkı sağladıkları malumdur. Ancak eğitmen adaylarının kariyer planlaması aşamasında bu üç ana konuyu çok iyi tanıyarak, mesleki hedefler koyması, mesleki başarının anahtarı olarak da karşımıza çıkıyor.

Kendi köpeğinize onu şımartmadan veya ona ceza vermeden bir şeyler öğretebiliyorsanız eğitmenliğe ilk adımı atmışsınız demektir.

İlk adım çok önemlidir

Köpek eğitmenliği kurslarında katılımcılara köpek eğitmeyi öğretmekle beraber, felsefemizi aktarmaya çalışıyoruz. Bununla birlikte; kursun ilgili bölümünde köpek eğitmenliği mesleği ile ilgili doğru alan seçimi yapılmasını sağlayarak, kişisel koçluk desteği veriyoruz. Köpek eğitmenliği mesleği bir ya da birkaç sertifika programı ile bugünden yarına kazanılacak bir meslek değildir. Kursiyer arkadaşlarımızın gerçekten mesleki bir beceriyi kazanmaları için birçok köpek eğitmeleri gerekli. Köpek eğitmeni olmak ilk adımı atmakla başlar. Bu ille de bir kursa gitmek anlamına gelmemektedir. Kendi köpeğinize onu şımartmadan veya ona ceza vermeden bir şeyler öğretebiliyorsanız eğitmenliğe ilk adımı atmışsınız demektir. Fakat dediğimiz gibi doğru alan seçimi yapılması çok ama çok önemlidir.

Biz bu noktalar dışında kursiyer arkadaşlarımıza müşteri memnuniyeti ve müşteri yönetimi konularında da dersler veriyoruz. Mesleğimizin finansal planlaması hususunda, sosyal medya kullanımı ve markalaşma konularında ilgili arkadaşlarımız da dersler vererek, eğitmen adayı arkadaşlarımıza işlerini kolaylaştıracak eğitimler veriyorlar. Ayrıca kişisel koçluk desteği ile kursiyer arkadaşlarımızın mesleki kariyer planlamasını doğru yapabilmesi için beceri ve yeteneklerini de yönlendirmeye çalışıyoruz.

Göktan Eker
Ülkemizde köpek eğitmenliği mesleğinin hak ettiği yere gelmesi için; eğitmen arkadaşların bir araya gelerek, mesleki organizasyon kurmaları gerekli. Mesleki etik kuralların belirlenmesi, mesleki kariyer aşamalarının netleştirilmesi gerekiyor. Hizmet içi eğitimlerin yapıldığı bu yapı, aynı zamanda meslektaşlarımızın kendilerini geliştirebildikleri bir organizasyon da olmalı. Etik olmayan yöntemleri kullanan, köpek sahiplerine belirlenmiş standartlarda hizmet vermeyen meslektaşlarımız için de bir disiplin mekanizması kurulmalı. Aksi takdirde bireysel başarıların dışında toplam kaliteye etki edecek bir sistem kuramayacağız ve sektör, sektör dışı dinamiklerin etkisi ve yönlendirmesi altında kalmaya devam edecek. Bu arada da yetkin olmayan ancak kendine uzman diyen kişiler de köpek sahiplerini mağdur etmeye devam edecektir.

The post Köpeğinizi Kendiniz Eğitebilirsiniz! first appeared on Göktan Eker.

]]>
Köpek Sahipleri Eğitimi http://www.goktaneker.com/2013/03/31/kopek-sahipleri-egitimi/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=kopek-sahipleri-egitimi http://www.goktaneker.com/2013/03/31/kopek-sahipleri-egitimi/#respond Sun, 31 Mar 2013 11:32:48 +0000 http://goktaneker.com/?p=450   Ülkemizde köpek popülasyonu artmaya başladığında Köpek Eğitimi ile ilgili sorun yaşayan  köpek sahiplerinin bir çoğunun aklına ilk olarak göndereyim keretayı bir çiftliğe eğitim alsın gelsin mantığı yaygındı. Ancak bazı[...]

The post Köpek Sahipleri Eğitimi first appeared on Göktan Eker.

]]>
 

Ülkemizde köpek popülasyonu artmaya başladığında Köpek Eğitimi ile ilgili sorun yaşayan  köpek sahiplerinin bir çoğunun aklına ilk olarak göndereyim keretayı bir çiftliğe eğitim alsın gelsin mantığı yaygındı.

Ancak bazı köpek çiftliklerindeki uygulamalar, köpeklerin artık sosyal statü göstergesi olarak değil bir dost olarak görülmeye başlaması ile köpek sahipleri köpeklerini çiftliklere eğitme gönderme konusunda düşünür oldular. Bunun başka bir bir sebei ise o ana kadar evin dışına çıkarılmamış köpeklerin bir anda yabancı insanların , yabancı köpeklerin olduğu bir ortama küüüüüüt diye bırakılmalarının  köpeklerde yarattığı başla davranış ve sağlık sorunlarının oluşması da görülebilir.

Artık Köpek sahipleri arasında çiftliklerde köpeklere kötü bakıldığı, köpeklerin çiftlikte iyi eğitim almadıkları  ve benzeri konuşmalar yayılmaya başladığında işini iyi yapan köpek çiftlikleri de töhmet altında kalmaya başladılar.

 

Bir Köpek En Çok Sahibinin Yanında Mutlu Olur, Bir Köpeği en iyi Sahibi Eğitir.

 

Bu aslında köpek eğitimi, köpekle birlikte yaşama kültürünün de temelidir.

İnternet gibi bilginin akılalmaz hızla aktığı ve paylaşıldığı bir mecrada köpek sahiplerinin birbirlerinin tecrübelerinden hızla etkilenmeleri kadar doğal bir şey olamaz, bu aşamada köpek çiftliği yatırımının  zor olması, köpek sahiplerinin köpeklerinden ayrılmak istememeleri gibi ana nedenlerle evde köpek eğitimi sistemi ülkemizde gelişmeye başlamıştır.

Bu sistem temelinde köpeğin evden ayrılmadan eğitimini, hatta daha da ileri giderek çiftliklerdeki eğitim sistemlerini de yererek Pozitif Eğitim yaptıklarını beyan etmeleri ile bir den bire popüler olmuştur. Bu sisteminde kendi içerisinde zorlukları olmasına rağmen , peşinat alıp eğitime gelmeyen, pozitif eğitimin içeriğini anlamadan eğitim yapmaya çalışan , sürekli olarak meslektaşlarını kötürleyen eğitmenler yine işini iyi yapan yerinde köpek eğiten meslektaşlarımızı töhmet altında bırakmaktadır.

 

Köpek sahibinin köpek eğitimi konusunda yeteri kadar bilgi ve beceri sahibi olması , köpek eğitmenleri ve bakıcılarının da köpeklere köpek sahibi kadar yakın olması sorunu daha başlamadan çözebilir.

 

Bu aşamada gerek köpek sahipleri gerek köpek eğitmenleri köpek eğitimi denilen faaliyetin neredeyse yarıya yakın bir yüzdesinin köpeğin genetik özellikleri ile alakalı olduğunu atlamaktadırlar. bununla birlikte köpeğin eğitimine sahibinin de etkisi neredeyse bir okadar fazladır. Kısaca biz köpek eğitmenlerinin köpek ve sahibinin mutluluğuna katkısı sanılanın aksine çok daha azdır.

Bunu fark eden eğitmenler hem danışmanlık şeklinde köpek sahiplerini bilgilendirmekte, hemde köpek sahiplerini eğitmeye çalışarak  sahip-köpek mutluluğu dengesini kurmaya çalışmaktadırlar.

Bu anlamda ; hem köpeklerin hem sahiplerinin hem eğitmenlerin hem de hayvan hakları savunucularının ( menun olunmayan köpeklerin sokaklara veya barınaklara bırakılmasından dolayı) memnun olacağı bir sistem kurmak için zaman her geçen an alehimize işlemektedir.

Ben bu yazımda işin en önemli ayağı olan Köpek Sahibi Eğitimi ve konu ile ilgili yapılması gereken idari hukuki düzenlenemelerden bahsetmek istiyorum.

 

 KÖPEK ALMADAN ÖNCE ..

Köpek almaya karar veren ailelerin öncelikle yerel yönetimlerce , ilgili bakanlık taşra teşkilatı, üniversiteler veya yetki devri yapılan özel firmalar tarafından köpekler ırkları, davranışı, köğpekle birlikte yaşama kültürü, köpek ilk yardımı, temel köpek sağlığı gibi konularda  bir eğitmden geçirilmeleri gereklidir. Köpek sahipleri daha köpek almaya karar verme aşamasında kendileri aileleri ve pek tabii alacakları köpekler için yeterli bilgi birikimine sahip olacaklardır.

Köpek almak isteyenler eğitim aldıkları bu kurs belgesi olmadan köpek satın alamamalıdırlar.

 

Kurs planı önerisi;

– Köpek ırkları

-Köpek karakterleri

-Temel Köpek Davranışı

-Temel Köpek sağlığı ve İlk yardım

-Köpeğin davranışsal ve fiziksel gelişimi-Köpek Bakımı

-Köpek Eğitimi-evde köpeğin ilk günleri , karakter ve eğitim inşaası

Gibi konularda teorik ve mümkün ise pratik eğitimler.

 

tabii ki bu örnekler arttırılabilir. Bu sistemde amaç hem insanların kolayca ve bilinçsizce köpek sahibi olmasını engellemek olduğu gibi ,insanların köpek almasını da imkansız hale getirmemek olmalıdır.

Köpeklerin fiziki yapıları ve ırklara göre farklı ihtiyaçları olduğunun köpek sahipleri tarafından daha baştan bilinmesi son derece önemlidir.

Aldıkları kursun belgesi ile köpek çiftliği, yetiştirici veya petshoplardan köpek satın alınması mümkün olduğunda alınan köpeklerin microchip ile yerel yönetimlere kayıtlı olması zorunluluğuda söz konusu olmaldır. Artık hanede ilave bir birey yani köpek de yaşamaktadır.

Köpeğimizin ilk davranış ve eğitim aşamaları ile ilgili daha köpeği almadan eğitim alan köpek sahipleri köpeklerinin fizik, cinsiyet ve karakterlerine göre ileri düzey eğitimler de talep edebilirler.işte bu aşamada köpek eğitmenleri devreye girmelidir.

Tarım bakanlığı onaylı eğitmenlik belgesi olan ve bir sicil numarası olan köpek eğitmenleri çiftlikllerde veya bireysel danışmanlık şeklinde köpekleri sahipleri ile birlikte eğitebilmelidirler.

Belirli fizik ve ırktaki köpekler örneğin orta ve iri ırk köpeklerin hepsi sosyal alanlarda dolaştırılabilmeleri için bir  İtaat ve Sosyal Uyum eğitimi almalıdırlar. Bu eğitmler bir köpek eğitmeninin antrenörlüğünde yapılmalı anca bu belgenin alınması için gerekli sınavlara köpek sahipleri bizzat köpekleri ile birlikte girmelidirler.

Ülkemize köpeği ile gelen hemen her yabancıya bir çok köpek sahibi hayranlıkla bakmakta, yabancı ülkelerdeki köpeklerin çok iyi eğitimli olduklarını belirtmekte, ama ülkemizdeki köpeklerin bu şekilde olmadıklarını belirtmektedirler. Bu bir sihir değildir. Bu köpeklerin bu kadar uyumlu olmalarının sebebi çok iyi eğitmenlerin olması değil;

a-) Bilgili-Bilinçli-Eğitimli  köpek sahipliği

b-) Doğru köpek seçimi

c-) Çok iyi sosyalleşme

d-) Köpeğin kesintisizi eğitimi

dir. tabiiki bu şıklar arttırılabilir.

 

PEKİ KÖPEK SAHİPLERİNE KİM EĞİTİM VERECEK?

Sanırım bu soru bir çok okurumun aklına geldi, Köpek sahipleri eğitimi için belediyelerin veteriner işleri müdürlüğü , tarım bakabnlığında yetkilendirilmiş köpek çifitlikleri ( uygun eğitim ortamı sağlanarak) , ve veteriner fakülteleri uygun gözüküyor. Ancak Sektörel anlamda konuya bakıldığında bakanlıkça yetkilendirilmiş köpek çiftlikleri ve belediyelerin ayrı ayrı veya birlikte bu konuya el atmaları sanırım mantıklı olacak.

PİLOT PROJE

Uygulamaya bir belediyemizin uhdesinde açılacak kursla başlanabilir. belediye sınırları içerisinde tüm köpek sahiplerine bu proje kapsamında eğitimler verilebilir. Aynı zamanda belediyemiz, köpek gezdiriciliği ve bakıcılığı mesleki eğitimleri de yaparak belediye sınırları içerisinde çok öenmli bir aktiviteye imza atmış olacaktır.

Ancak unutulmamalıdır ki bu eğitimler, köpek sahipleri için eğlenceli keyifli, ayırdıkları zamanın bir hobi günü gibi mutlu olması, onlara bir eziyet olmaktan ziyade ailece keyifli bir gün geçirdikleri anlar olarak hafızalarına kazınması gereklidir.

Eğitim programı ve müfredatının çok iyi planlanması gereklidir.

 

KAZANIMLAR

-Yerel yönetimler bu sayede vatandaşı bilgilendirmiş olacaklar

– Sahipli köpek popülasyonu belirlenecek ve halkın ihtiyacına yönelik şehir planlama yapabilecekler

-Gezdiricilik ve bakıcılık eğitimleri ile köpek sahiplerinin ihtiyacını karşılayacak meslekler vatandaşa kazandırılmış olacak, istihdam yaratılacak

-İnsanların köpek sahibi olma konusunda bilgilendirilmesi sokak köpeği sorunu ile mücadelede yönetimlerin elini güçlendirecek

gibi bir çok kazanım alt alta sıralanabilir.

Köpek eğitimi programları okullara da yayılarak hayvan sevgisi çocuklarımıza aşılanabilir, çocuklarımız bu sayede kötü alışkanlıklardan kurtulabilir. belediye sınırları içerisindeki sokak köpekleri de benzer sosyal projelerle eğitilerek sahiplendirilebilirler.

 

 

 

 

 

The post Köpek Sahipleri Eğitimi first appeared on Göktan Eker.

]]>
http://www.goktaneker.com/2013/03/31/kopek-sahipleri-egitimi/feed/ 0