dog behavior - Göktan Eker http://www.goktaneker.com Polis ve Askeri Köpek Eğitim Uzmanı - K9 Trainer Göktan Eker's Blog Sun, 13 Mar 2022 07:57:43 +0000 en-US hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.7.1 SOKAK KÖPEĞİ SAHİPLENİRKEN http://www.goktaneker.com/2022/03/13/3520/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=3520 Sun, 13 Mar 2022 07:51:36 +0000 http://www.goktaneker.com/?p=3520 4P1K Dergisi için Köpek Eğitmenleri Derneği Üyesi Sevgili Meslektaşım Çağla Çankırılı ile yapılan bir söyleşidir.  Hoş Geldin Çağla , Öncelikle seni tanıyalım, biraz kendinden bahseder misin? Ben Çağla Çankırılı. Doğduğumdan[...]

The post SOKAK KÖPEĞİ SAHİPLENİRKEN first appeared on Göktan Eker.

]]>
4P1K Dergisi için Köpek Eğitmenleri Derneği Üyesi Sevgili Meslektaşım Çağla Çankırılı ile yapılan bir söyleşidir. 

Hoş Geldin Çağla , Öncelikle seni tanıyalım, biraz kendinden bahseder misin?

Ben Çağla Çankırılı. Doğduğumdan beri köpek sever, 2018’den beri de resmi olarak köpek eğitmeniyim. 2015 yılında yaşadığım tatsız bir olayla kaybettiğim köpeğim Balzac’tan sonra köpekle yaşamı ve sorumluluklarımızı, köpek eğitimi ve bakımını paylaştığım Patipedia’yı kurdum. Akabinde Köpekle Yaşam Derneği’ni kurduk ve daha geniş kitlelere bunları anlatmak için çalışmalar yaptık. 2018 yılında ise bilgilerimi pratik eğitimle birleştirmek için ABD’de bulunan Starmark Academy’ye kabul edildim ve yaklaşık 1 yıl orada bulunarak hem mezun oldum hem de staj yaptım. Döndüğümden beri köpeklerle ve sahipleriyle çalışmaya, bir yandan da kendimi geliştirmeye devam ediyorum. Köpek Eğitmenleri Derneği (KÖPED) üyesiyim. Ayrıca özellikle Kokla-Bul oyuncaklarına yoğunlaşan Pawtools adında bir de markam var. Olaf, Murphy ve Pinot adlarında 3 tane kurtarılmış köpekle beraber yaşıyorum 🙂

Biz Köpek Eğitmenlerine çok başvuru oluyor barınak veya sokaklardan sahiplenilmiş köpekler ile ilgili , KÖPED olarak da bu konuda çalışmalar yapıyoruz.

O yüzden direk soruya giriyorum; geçmişi çok bilinmeyen ve sahiplenilmiş/kurtarılmış köpeklerde dikkat edilmesi gerekenler nelerdir?

Köpeklerdeki mizaç özellikleri genetik temelli de olabildiği için anne-baba ve kardeşlerin özelliklerini bilememek; bunun yanında köpeğin hikâyesini, yaşadığı olumlu-olumsuz deneyimleri bilemediğimiz için bazı durumlarda gerçek karakter özelliklerini kestirmek zor olabiliyor.

Kurtarılmış köpekler yeni bir eve geldiklerinde genellikle “hiç sesi çıkmıyor, çok uslu, sürekli bir köşede oturuyor” olarak tanımlanır.  Halbuki çoğu zaman köpek gözlem yapmakta, insanların beden dillerini, hareketlerini gözlemekte ve aslında o evde ve o insanla neler yapabileceğini ya da yapamayacağını kavrama dönemindedir diyebiliriz.

Bu dönemde, yani köpeğin ilk eve geldiği günlerde sık yapılan yanlışlar neler olabilir? Bu ilk günlerde nelere dikkat edilmeli?

Öncelikle “acıma” duygumuzu kontrol altına almamız gerekiyor. Köpek geçmişte ne yaşamış olursa olsun, artık güvende ve iyi bakılacağı bir yerde. Bu yüzden köpeğe karşı olan beden dilimiz çaresiz, aşırı korumacı ve aşırı kırılgan olmamalı. Biz artık ona rehberlik edecek, ona yeni hayatını öğretecek kişiyiz. Günlük bir rutin belirlenmeli ve istikrarlı olunmalıdır. Kısacası evde uymasını bekleyeceğimiz kurallar belirlenmeli ve ailenin tüm bireyleri tarafından uygulanmalıdır. Sadece acıma duygusu ile iletişimde olmak en başta yapılan yanlışların başında geliyor.

Yani yavru köpeklerde olduğu gibi eğitim ilk günden başlıyor. Peki kurtarılmış yetişkin bir köpeğin eğitim süreci nasıl olmalı?

İlk olarak aramızda güven bağını sağlıklı bir şekilde kurmak çok önemli. Köpeğe onun koruyucusu olduğumuzu duruşumuz ve davranışlarımızda hissettirirsek, bu ilerde onun bizi korumaya almak adına göstereceği istenmeyen davranışlar göstermesi olasılığını düşürür. Sahiplenilmiş köpeklerde eski travmalarının da etkisi ile kaynak koruma sorunlarıyla sık karşılaşıyoruz. O nedenle korunmaya muhtaç biri olmadığımızı, sakin ve sağlam durarak ona göstermemiz gerekiyor. Bunun için de kontrolü elden bırakmamalı, ona öğretmek istediklerimizi karmaşık değil, net ve anlaşılır kurallarla anlatmalıyız. Örneğin, istediğimiz davranışlarını her zaman ödüllendirmeliyiz ki onları yapmaya devam etsin.

Sanırım ilk yapmamız gereken köpekten beklentilerimizden emin olmak , bir liste yapmak beklentilerimizi net belirlemek mantıklı olabilir. Peki güven bağı kurmak için başka neler yapabiliriz?

Yapabileceğimiz en önemli şeylerden biri onunla oyun oynamak. Doğru oyun seçimleri köpeklerle iletişimimizin güçlenmesi, özgüven gelişimi ve güven bağının kurulması için hem çok önemli hem de eğlenceli. Köpeğin yaşadığı olumlu deneyimler, köpeğin olumlu duygular içinde olması, adaptasyon ve eğitim sürecini hızlandırıyor. Sağlıklı kemirmelikler, eğitimde de kullanılabilecek lezzetli ödül mamaları; köpeğin kendi kendine de vakit geçirebileceği interaktif oyuncaklar ve koklama oyuncakları köpeklere iyi geliyor. Bunların yanısıra KÖPED’in düzenlediği Mantrailing, Nosework/Scentwork gibi köpekli aktiviteleri takip edip, uygun olabilecek etkinliklere katılmak da köpekle bağ kurulmasına yardımcı olacaktır.

Bir de insanlarda köpekleri doğru okumak veya anlamak ile ilgili ciddi eksiklik var bence. Köpekleri anlamak için beden dillerini de iyi okumamız gerekiyor. Köpeklerdeki stres sinyalleri nelerdir?

Evet dediğiniz gibi özellikle yeni tanımaya başladığımız köpekleri anlamak için beden dillerini okuyabilmek önemli. Nelerden hoşlanıp nelerden hoşlanmadığını, neler üzerine çalışmamız gerektiğini buna bakarak anlayabiliriz. En sık görülen stres sinyallerini örneklerle şöyle açıklayabiliriz: Öpmek ya da sarılmak istediğinizde –ki bu etapta önerdiğimiz davranışlar değil- bakışların sabitleşmesi, kulakların geriye yatması, minik minik dudak yalama hareketi ve en belirgini diyebileceğimiz başını ya da bedenini başka yöne çevirmek. Bir diğer sık görülen de “whale eyes” tabir edilen göz beyazını göstermek. Bunlar köpeğin stres altında olduğunu gösteren ilk sinyallerdir ve daha yükselmeden her ne yapıyorsanız yavaşça durmanız için uyarılardır. Burdan daha ilerisi hırlamaya ve ısırmaya kadar gidebilir, o yüzden beden dili iyi öğrenilmeli.

Son olarak, köpek edinmek isteyenlere önerilerin neler?

İster şecereli, ister melez; ister yavru ister yetişkin olsun – her köpek emek ve zaman istiyor. Köpeklere hakettikleri ilgiyi, zamanı, sabrı gösteremeyecek olan köpek severler, bir köpeği alıp eve getirmek yerine, barınak ve/ya gönüllü barınaklarındaki bir köpeğe koruyucu aile olmaları her iki taraf için de daha doğru diye düşünüyorum. Çünkü gerçekten bazen kolay değil. Ciddi anlamda maddi ve manevi fedakarlık yapmanız, emek harcamanız gerekebiliyor zaman zaman. Teşekkürler.

Ben çok teşekkür ederim değerli bilgiler için

The post SOKAK KÖPEĞİ SAHİPLENİRKEN first appeared on Göktan Eker.

]]>
KÖPEKLERDE ÖĞRENME ÜZERİNE http://www.goktaneker.com/2022/03/13/kopeklerde-ogrenme-uzerine/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=kopeklerde-ogrenme-uzerine Sun, 13 Mar 2022 07:33:19 +0000 http://www.goktaneker.com/?p=3516 *4P1K Dergisi için Köpek Eğitmenleri Derneği Üyesi Sevgili Meslektaşım Oktay Gülsaçan ile yapılan bir söyleşidir. G-Oktay kardeşim merhabalar, hoş geldin. Öncelikle okurlarımıza kendinden biraz bahseder misin? Biraz karmaşık bir öykün[...]

The post KÖPEKLERDE ÖĞRENME ÜZERİNE first appeared on Göktan Eker.

]]>
*4P1K Dergisi için Köpek Eğitmenleri Derneği Üyesi Sevgili Meslektaşım Oktay Gülsaçan ile yapılan bir söyleşidir.

G-Oktay kardeşim merhabalar, hoş geldin. Öncelikle okurlarımıza kendinden biraz bahseder misin? Biraz karmaşık bir öykün var sanki?

O. Hoş buldum abi. Tabii seve seve. Aslında karmaşık değil, disiplinler arası bir iş yapıyoruz, dolayısıyla bence hepimiz biraz karmaşığız. Ben Oktay Gülsaçan, küçüklüğümden beri -aslında 6-7 yaşlarından itibaren- tüm hayvanlara, bilhassa köpeklere karşı yoğun bir merak ve sevgi içindeydim. Evimizden de hiçbir dönem hayvan eksik olmadı. Sokaktaki hayvanlar vs derken hayatımın her döneminde hayvanlar oldu. Lisans eğitimimi Hacettepe Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde tamamladıktan sonra Başkent Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsünde alanımda öğretmenlik yapmak üzere pedagoji eğitimi aldım. Bu esnada profesyonel anlamda köpek eğitmenliğine ve kinoloji dünyasına girmemi sağlayan köpeğim Vesta’yı edindim. Hikayem böyle başladı yani.

G. Eee sonra? Aslen öğretmensin yani? Öğretmenlik yaptın mı peki hiç?

O. Evet yaptım. 7 yıl kadar çeşitli özel kurumlarda öğretmenlik hatta bir dönem zümre başkanlığı bile yaptım. Hem de çok severek. Ancak tüm bu süre zarfında bir hobi olarak başlayan köpek eğitimi sevdam adım adım profesyonelleşmeye itti beni. Bilhassa öğretmenliğin verdiği insana bir şey öğretme yeteneği ve hazzı diyeyim, köpek eğitimi dünyasında eksik bir yönü tamamlamam için beni çok itti: hayvan sahibi eğitimini. Biliyorsun o yıllarda -bundan 16 yıl öncesinden bahsediyorum- öyle köpek sahibini eğitelim filan pek yoktu, ben o noktaya dikkat çeken belki de ilk üç beş kişiden biriydim.

G. Böyle bitmiyor ama bildiğim kadarıyla?

O. Evet böyle bitmiyor tabii. Bir süre bu şekilde devam ediyor hikaye. Köpekler konusunda kendi öğrendiklerimi ve küçüklükten itibaren edindiğim tecrübeleri, insanlara aktararak devam ettim. Elbette burada önemli bir nokta da öğrenme teorileri konusundaki bilgimdi. Neticede köpek eğitimi de bu öğrenme teorilerinin pratik alanıydı. Sonrasında Adnan Menderes Üniversitesi Veteriner Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı’nda yüksek lisansa kabul edildim.

G. Oktaycığım o öğrenme teorilerinden biraz bahsetmek istiyorum. Ama öncesinde şu yüksek lisans meselesinden bahsedip senin o yönünü de okurlarımıza göstermek istiyorum. Şurayı bir tamamlayalım mı?

O. Abi ben edebiyat mezunuyum, öğretmenim . Sözel aklı yani. Ama çocukluğumdan beri biyologlar arasında büyüdüm (Ağabeyim ve arkadaş çevresi sağ olsun), yani uzak olduğum bir alan değildi zaten. Sonra kısa bir süre de kurumsal bir firmada ilaç sektöründe çalıştım. Dolayısıyla farmakoloji olsun, biyoloji olsun hayatımda ilk kez karşılaştığım alanlar değildi. Sağ olsun hocam Doç. Dr. Cengiz Ünsal ve tüm anabilim dalındaki hocalarım da beni bu anlamda destekledi ve en çok ilgim olan alanlardan birinde fizyoloji kürsüsünde hayvan davranışları konusunda çalışmamı kabul ettiler.

G. Zor olmadı mı? Ya da zor olmuyor mu? Nedir son durum?

O. Zorlukları var tabii ki. Fizyoloji deniz derya bir alan açıkçası. Genelde toplumca fizyoloji, köpeğin fizyolojisi denince anatomi ya da morfoloji ile karıştırılıyor. Oysa fizyoloji, canlıların fiziksel, mekanik ve biyokimyasal fonksiyonlarını ve sistemlerinin işleyişini inceler. Yani hücrenin beslenmesinden tutun da hormonlara, vücudun içindeki elektron düzeyindeki işleyişten bir annenin emzirmesi sırasında olan her tür zincirleme reaksiyonu inceliyor. Yani bu kadar geniş bir alanda bir alt yapı sahibi olmak bile epey hırpalayıcı açıkçası. Tabii ben çok daha dar bir alanda çalışma yapıyorum: davranışların fizyolojisi benim ilgi alanım ve köpeklerde yalnızlık anksiyetesi üzerine çalışıyorum.

G. Oldukça etkileyici bir hikaye. Hiç boş durmamışsın. Pandemi döneminde edinilen pek çok köpekte karşılaştığımız bir problem yalnızlık kaygısı. Bunun bir fizyolojik sebebi var o halde?

O. Var elbet. Her şeyin bir fizyolojik sebebi ve sonucu var. Vücudumuz çeşitli tepkiler veriyor, bazen bir hormonumuz az salgılanıyor ve hayat çok sıkıcı ya da tam tersi çok güzel gelebiliyor. Ben yalnızlık anksiyetesi ve mikrobiyota ilişkisi üzerine çalışıyorum. Biliyorsunuz son yıllarda bağırsak ikinci beynimiz olarak bilinmeye başlandı. İçerideki bakterilerin bir dengesi var ve o bakterilerin salgıladıkları ya da dolaylı yoldan salgılattıkları çeşitli enzimler, duygularımızı, davranışlarımızı etkiliyor. Annemizden doğarken ondan bize bulaşma yoluyla geçen bakterilerin bile bir sürü etkisi var. Ben de köpeklerde görülen yalnızlık anksiyetesini kendime çalışma alanı olarak belirledim ve bu duygu durumunun mikrobiyota ile ilişkisi üzerine akademik bir çalışma yürütüyorum. Bu vesileyle durumdan muzdarip köpekli ailelere de buradan seslenmek istiyorum, çalışmam henüz bitmedi, bana ulaşırsanız sizi de teze dahil edebilirim.

G. Bu yalnızlık anksiyetesi konusunu bir başka konuşmanın konusu olarak saklayalım mı? Çok önemli bir çalışma bence. Hatta tezin de sonuçlandığında yapalım bu konuşmayı, okurlarımız da faydalansınlar bu önemli çalışmadan.

O. Seve seve abi. Bi’ biterse sonuçları seve seve paylaşacağım. Belki sektöre bilimsel bir katkımız da olmuş olacak.

G. Böyle bir çalışmanın bizler tarafından yapılıyor olması bile gurur verici. Şimdi şu öğrenme teorilerine gelelim. Köpek eğitiminin elbette bilimsel temelleri var. Peki insanların bilmesi gereken en önemli konu, kuram, püf noktası desek, ne dersin?

O. Açıkçası eğitim bilimleri bir bütün. Günümüzde bu alanda çalışma yapmak isteyen yani köpek eğitimine merak sarmış hiç kimsenin ”Ben sadece edimsel koşullanmadan faydalanıyorum.” ya da “Ben köpek eğitiminde bireysel ayrılıklar ilkesini reddediyorum.” deme şansı yok. Alana ne kadar hakim olursak, o kadar başarılı oluruz. Çünkü en başta bu alanda bilhassa ev ve aile köpekleriyle ilgili çalışma yapıyorsak konumuz sadece köpek de değil, köpeğin birlikte yaşadığı aileye neyi nasıl öğreteceğimizi, hangi yöntemin en faydalı olacağını, bunu daha eğlenceli hâle nasıl getireceğimizi bulabilmek için eğitim bilimlerinden faydalanıyoruz.

G. Çok haklısın gerçekten. O halde şöyle sorayım, en sık kullanılan kuram, biraz da kafa karıştırıcı olan pozitif cezaların, negatif ödüllerin havada uçuştuğu edimsel koşullanmayı okurlarımıza en kolay nasıl anlatırsın?

O. En kolay , anlatmak mesele değil abi, kötü anlatmayayım derdim o … Ödül diyoruz, ceza diyoruz filan anlatırken. Çoğunlukla es geçtiğimiz nokta kimin tarafından baktığımız. Yani o an köpek sevilmek istemiyor, ama aile diyor ki “Onu seviyoruz, ödüllendiriyoruz”. Şimdi köpek sevilmek, okşanmak istemediği bir anda, sizin algınıza göre siz onu severek ödüllendirmeye çalışıyorsunuz. İşte kafa karıştırıcı olan kuram değil aslında, kuram basit, “organizma için olumlu” diyor kuram ödülü tanımlarken, ama yetiştirici, eğitmen ya da aile “organizma için” kısmını es geçip kendi bakış açısıyla bakıyor. İşte bu küçük detay görmezden gelindiğinde ya da dikkatten kaçtığında, köpek için ceza olanı ödül olarak vermeye kalkıyor insan. Püf nokta dedin ya az önce, hah işte püf nokta tam olarak bu belki de, bakış açısı. Köpeğin gözünden dünyayı görmeye çalışınca aslında hepsi çorap söküğü gibi gelecek. Yaptığımız bir şeyden köpek tam olarak vermek istediğimiz mesajı alıyor mu almıyor mu, ikimiz aynı dili konuşmuyoruz, o halde bir ortak dil geliştirmeliyiz.

G. İşte eğitmenin görevi de burada başlıyor aslında değil mi, köpek ve insan arasındaki iletişimi sağlamak.

O. Bana göre evet. Eğitmen, köpeğin alesine köpeği ile nasıl iletişim kuracağını, yaptığı şeyin köpek tarafından nasıl algılandığını, vermek istediği mesajı en net biçimde köpeğe nasıl vereceğini, tecrübelerine dayanarak muhtemel sebep ve sonuçları öğretip aradan çekildiğinde köpek ve insan arasında tamamen kendilerine özgü, biricik bir ilişkinin önünü açmış olur. Şimdi müsadenle edimsel koşullanma meselesine dönersek, en başta edim ne demek oradan başlıyoruz. Edim, davranış demek. Yani köpek bir davranış sergiliyor, bunun sonucunda hep aynı şey olduğunda bu davranışı ve sonucu arasında bir bağlantı kuruyor ve öğrenme gerçekleşiyor. Eğer az önce de üzerine basa basa söylediğim gibi, “organizma için” olumlu bir sonuç olduysa davranış tekrar ediyor, olumsuz bir sonuç olduysa organizma o davranıştan bir süre kaçınıyor. Bundan sonrası detay, sönme patlamaları, pekiştirme tarifeleri vs her şey önce bu temeli anlamakla başlıyor.

G. O halde tutarlılık için ikinci püf nokta diyebilir miyiz?

O. Tam da bu! Davranışın sonucunda her seferinde başka bir sonuç olursa hayvan ne anlayacak? Olumluysa hep olumlu olacak ki hayvan da doğru bir şey yaptığını anlayacak. İnsan bile aynı değil mi? Aynı davranışın sonucunda bir takdir görüp bir eleştirilse, insanın bile kafası karışmaz mı?

G. Ne yapacağını şaşırır elbette. Peki şaşırmak dedin, Pozitif ceza kavramı belki de en sık şaşırtan tanım insan için. Cezanın pozitifi nasıl oluyor? Ödülün negatifi nasıl oluyor?

O. Hahah. Haklısın abi. Burada pozitif ve negatifi iyi/kötü gibi düşünürsek kafamız karışır. Bu iki kavramı ortama vermek ve ortamdan çıkarmak yani artı ve eksi olarak düşünmek gerekiyor. Bu durumda negatif ödül, “organizmayı rahatsız eden bir unsuru ortamdan çekmek” olarak düşünülebilir. Yani bazen köpeğin korktuğu bir insanın ortamdan gitmesi bile köpek için ödüldür ve köpek onun gitmesi ile kendi yaptığı herhangi bir davranışı ilişkilendirmeyi başarırsa, o rahatsız edici şeyin ortamdan uzaklaşması için bir sonraki sefer aynı davranışı sergilemeyi seçecektir. Bu yerine göre oturup beklemek de olabilir, havlamak da, ısırmak da. İşte bu örnekte olduğu gibi köpeği rahatsız eden kişinin ortamdan çıkması “eksi” oluyor yani “negatif”, rahatsız eden bir kişi gittiği için de bu onun için “ödül” olmuş oluyor. İşte negatif ödül bu kadar da basit bir kavram aslında.

G. Peki bu ödüller, cezalar dediğimizde okurun aklına ne gelmeli?

O. Bu çok geniş bir yelpaze. Karşımızda bir canlı var, onun kendi duyguları, eğilimleri, motivasyonları, önceden öğrendikleri, alışkanlıkları var. Her köpek biriciktir demiştim az önce, dolayısıyla her köpek yeni bir maceradır. Aslında her eğitim anı bile yeni bir maceradır. Çünkü biz gelişip değişirken karşımızdaki canlı da kendine göre değişip gelişiyor. Yani dün, hatta bugün sabahki eğitim saatimizdeki köpekle akşamki köpek aynı değil, sabahki çalışmamızda biz bir şeyler anlatmaya çalıştık, o da bir şeyler anladı. Belki istediğimizi, belki istediğimiz dışında başka şeyler anladı, satır aralarında başka mesajlar da aldı ve artık o köpek sabahki ya da dünkü köpekten daha farklı bir köpek aslında. Her insan da farklı, o halde o kadar çok değişken var ki…Geleneksel köpek eğitim metodlarını kullandığınızda elinizdeki bir topa ulaşmak için elinize atlayan bir köpeğin kayışını çekerek ona “düzeltme” verirsiniz, “science-based” yani “bilimsel temelli” bir yöntem kullanıyorsanız sakince topu onun ulaşamayacağı yüksekliğe kaldırır ve oturduğu ya da atlamaktan vazgeçtiği -artık hangisini pekiştirmek istiyorsanız- anda topu vererek ödüllendirirsiniz.

G. Klasik koşullanma dedik, edimsel koşullanma dedik, evet hepsi çok daha detaylı ama üstünden şöyle bir geçmiş olduk. Bir de senin çok sevdiğini bildiğim, benim de çok önemsediğim Premack ilkesi var. Bahsetmek ister misin?

O. Hahah! Hiç sormayacaksın sandım. En sevdiğim gerçekten.

O.Premack’a göre, belirli bir anda, organizmanın yapmayı istediği davranışların hiyerarşik bir sıralaması var. Bu hiyerarşinin en üstünde, organizmaya bütün olanakları sağladığınızda organizmanın doğal olarak yapacağı ilk faaliyet yer alıyor. Diğer faaliyetlerin ortaya çıkma olasılığı ise hiyerarşideki sıralamasına göre azalıyor.

G. Peki bunu köpeğimizin eğitimi için nasıl kullanabiliriz?

O. Aslında bu kuramları önce köpeğimizi anlamak için kullanmalıyız. Sonra da kendi istediğimiz davranışların frekansını yani görülme sıklığını artırmak için. Yani köpeğimiz neden kedi kovalamayı tercih ediyor? Üstelik de elimizde ödül maması ya da top varken? Çünkü az önce söylediğim hiyerarşide topu kovalamak, kediyi kovalamaktan daha alt sırada. O yüzden koşullar olgunlaştığında, köpek kayıştan kurtulduğunda, kapıdan kaçtığında ya da bazı durumlarda siz olsanız bile kayışın diğer ucunda, köpek hiyerarşisinde daha yukarıdaki faaliyeti seçiyor. Bu ilkeyi öncelikle köpeğimizin niçin bunu tercih ettiğini anlamak için kullanacağız yani.

G. Sonra? Köpeğimizi anladık, şimdi kendi yararımıza nasıl kullanabiliriz bu prensibi?

O. Bu hiyerarşik listede yer alan her davranışı, daha üstteki bir davranışla ödüllendirerek pekiştirebiliyoruz. İşte Premack ilkesi diye buna deniyor. Babaanne kuralı da deniyor aslında. İnsan için düşündüğümüzde daha az istediğimiz bir faaliyet karşılığında daha çok sevdiğimiz bir faaliyetle ödüllendirilmemiz buna bir örnek teşkil eder. Yani atıyorum annem eğer tabağımı bulaşık makinesine yerleştirdiğimde bana arkadaşlarımla oyun konsolu oynamam için izin veriyorsa Premack ilkesini kullanıyor demektir. Burada dikkat çekmek istediğim nokta, ikisinin de faaliyet olması. Yani bulaşık makinesine yerleştirdiğin için al bu baklavayı ye demesi ile oyun konsolu oynamama izin vermesi farklı şeyler. Faaliyeti faaliyetle pekiştirmek gerekiyor. Bunun için de köpeğimizin hiyerarşik faaliyet listesini bilmemiz gerekiyor: neyi sever, neyi daha çok sever gibi. Listenin altlarında kalan davranışların sıklığını artırmak istiyorsak, üstlerde yer alanlarla pekiştirebiliriz. Diyelim ki köpeğimiz çekiştirmece oynamayı at-getir oynamaktan daha çok seviyorsa, attığımız oyuncağı getirdiğinde biraz da çekiştirmece oynayarak attığımız nesneyi getirmesinin sıklığını artırabiliriz.

G. Çok güzel bir örnekleme oldu bence. Ağzına sağlık Oktaycığım. Sanırım bundan sonrasında insanların köpeklerini tanımalarında bitiyor iş hatta bitmek de değil, orada başlıyor.

O. Bitmek diyemeyiz abi kesinlikle. Başlamak, tam da orada başlamış oluyoruz dediğin gibi.

G. O halde bugünü böyle noktalayabiliriz, çok teşekkür ediyorum kardeşim, ağzına sağlık tekrar.

O. Ben teşekkür ederim abi. Görüşmek üzere tekrar. G. Görüşmek üzere.

The post KÖPEKLERDE ÖĞRENME ÜZERİNE first appeared on Göktan Eker.

]]>
Köpek Sahipleri Eğitimi http://www.goktaneker.com/2013/03/31/kopek-sahipleri-egitimi/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=kopek-sahipleri-egitimi http://www.goktaneker.com/2013/03/31/kopek-sahipleri-egitimi/#respond Sun, 31 Mar 2013 11:32:48 +0000 http://goktaneker.com/?p=450   Ülkemizde köpek popülasyonu artmaya başladığında Köpek Eğitimi ile ilgili sorun yaşayan  köpek sahiplerinin bir çoğunun aklına ilk olarak göndereyim keretayı bir çiftliğe eğitim alsın gelsin mantığı yaygındı. Ancak bazı[...]

The post Köpek Sahipleri Eğitimi first appeared on Göktan Eker.

]]>
 

Ülkemizde köpek popülasyonu artmaya başladığında Köpek Eğitimi ile ilgili sorun yaşayan  köpek sahiplerinin bir çoğunun aklına ilk olarak göndereyim keretayı bir çiftliğe eğitim alsın gelsin mantığı yaygındı.

Ancak bazı köpek çiftliklerindeki uygulamalar, köpeklerin artık sosyal statü göstergesi olarak değil bir dost olarak görülmeye başlaması ile köpek sahipleri köpeklerini çiftliklere eğitme gönderme konusunda düşünür oldular. Bunun başka bir bir sebei ise o ana kadar evin dışına çıkarılmamış köpeklerin bir anda yabancı insanların , yabancı köpeklerin olduğu bir ortama küüüüüüt diye bırakılmalarının  köpeklerde yarattığı başla davranış ve sağlık sorunlarının oluşması da görülebilir.

Artık Köpek sahipleri arasında çiftliklerde köpeklere kötü bakıldığı, köpeklerin çiftlikte iyi eğitim almadıkları  ve benzeri konuşmalar yayılmaya başladığında işini iyi yapan köpek çiftlikleri de töhmet altında kalmaya başladılar.

 

Bir Köpek En Çok Sahibinin Yanında Mutlu Olur, Bir Köpeği en iyi Sahibi Eğitir.

 

Bu aslında köpek eğitimi, köpekle birlikte yaşama kültürünün de temelidir.

İnternet gibi bilginin akılalmaz hızla aktığı ve paylaşıldığı bir mecrada köpek sahiplerinin birbirlerinin tecrübelerinden hızla etkilenmeleri kadar doğal bir şey olamaz, bu aşamada köpek çiftliği yatırımının  zor olması, köpek sahiplerinin köpeklerinden ayrılmak istememeleri gibi ana nedenlerle evde köpek eğitimi sistemi ülkemizde gelişmeye başlamıştır.

Bu sistem temelinde köpeğin evden ayrılmadan eğitimini, hatta daha da ileri giderek çiftliklerdeki eğitim sistemlerini de yererek Pozitif Eğitim yaptıklarını beyan etmeleri ile bir den bire popüler olmuştur. Bu sisteminde kendi içerisinde zorlukları olmasına rağmen , peşinat alıp eğitime gelmeyen, pozitif eğitimin içeriğini anlamadan eğitim yapmaya çalışan , sürekli olarak meslektaşlarını kötürleyen eğitmenler yine işini iyi yapan yerinde köpek eğiten meslektaşlarımızı töhmet altında bırakmaktadır.

 

Köpek sahibinin köpek eğitimi konusunda yeteri kadar bilgi ve beceri sahibi olması , köpek eğitmenleri ve bakıcılarının da köpeklere köpek sahibi kadar yakın olması sorunu daha başlamadan çözebilir.

 

Bu aşamada gerek köpek sahipleri gerek köpek eğitmenleri köpek eğitimi denilen faaliyetin neredeyse yarıya yakın bir yüzdesinin köpeğin genetik özellikleri ile alakalı olduğunu atlamaktadırlar. bununla birlikte köpeğin eğitimine sahibinin de etkisi neredeyse bir okadar fazladır. Kısaca biz köpek eğitmenlerinin köpek ve sahibinin mutluluğuna katkısı sanılanın aksine çok daha azdır.

Bunu fark eden eğitmenler hem danışmanlık şeklinde köpek sahiplerini bilgilendirmekte, hemde köpek sahiplerini eğitmeye çalışarak  sahip-köpek mutluluğu dengesini kurmaya çalışmaktadırlar.

Bu anlamda ; hem köpeklerin hem sahiplerinin hem eğitmenlerin hem de hayvan hakları savunucularının ( menun olunmayan köpeklerin sokaklara veya barınaklara bırakılmasından dolayı) memnun olacağı bir sistem kurmak için zaman her geçen an alehimize işlemektedir.

Ben bu yazımda işin en önemli ayağı olan Köpek Sahibi Eğitimi ve konu ile ilgili yapılması gereken idari hukuki düzenlenemelerden bahsetmek istiyorum.

 

 KÖPEK ALMADAN ÖNCE ..

Köpek almaya karar veren ailelerin öncelikle yerel yönetimlerce , ilgili bakanlık taşra teşkilatı, üniversiteler veya yetki devri yapılan özel firmalar tarafından köpekler ırkları, davranışı, köğpekle birlikte yaşama kültürü, köpek ilk yardımı, temel köpek sağlığı gibi konularda  bir eğitmden geçirilmeleri gereklidir. Köpek sahipleri daha köpek almaya karar verme aşamasında kendileri aileleri ve pek tabii alacakları köpekler için yeterli bilgi birikimine sahip olacaklardır.

Köpek almak isteyenler eğitim aldıkları bu kurs belgesi olmadan köpek satın alamamalıdırlar.

 

Kurs planı önerisi;

– Köpek ırkları

-Köpek karakterleri

-Temel Köpek Davranışı

-Temel Köpek sağlığı ve İlk yardım

-Köpeğin davranışsal ve fiziksel gelişimi-Köpek Bakımı

-Köpek Eğitimi-evde köpeğin ilk günleri , karakter ve eğitim inşaası

Gibi konularda teorik ve mümkün ise pratik eğitimler.

 

tabii ki bu örnekler arttırılabilir. Bu sistemde amaç hem insanların kolayca ve bilinçsizce köpek sahibi olmasını engellemek olduğu gibi ,insanların köpek almasını da imkansız hale getirmemek olmalıdır.

Köpeklerin fiziki yapıları ve ırklara göre farklı ihtiyaçları olduğunun köpek sahipleri tarafından daha baştan bilinmesi son derece önemlidir.

Aldıkları kursun belgesi ile köpek çiftliği, yetiştirici veya petshoplardan köpek satın alınması mümkün olduğunda alınan köpeklerin microchip ile yerel yönetimlere kayıtlı olması zorunluluğuda söz konusu olmaldır. Artık hanede ilave bir birey yani köpek de yaşamaktadır.

Köpeğimizin ilk davranış ve eğitim aşamaları ile ilgili daha köpeği almadan eğitim alan köpek sahipleri köpeklerinin fizik, cinsiyet ve karakterlerine göre ileri düzey eğitimler de talep edebilirler.işte bu aşamada köpek eğitmenleri devreye girmelidir.

Tarım bakanlığı onaylı eğitmenlik belgesi olan ve bir sicil numarası olan köpek eğitmenleri çiftlikllerde veya bireysel danışmanlık şeklinde köpekleri sahipleri ile birlikte eğitebilmelidirler.

Belirli fizik ve ırktaki köpekler örneğin orta ve iri ırk köpeklerin hepsi sosyal alanlarda dolaştırılabilmeleri için bir  İtaat ve Sosyal Uyum eğitimi almalıdırlar. Bu eğitmler bir köpek eğitmeninin antrenörlüğünde yapılmalı anca bu belgenin alınması için gerekli sınavlara köpek sahipleri bizzat köpekleri ile birlikte girmelidirler.

Ülkemize köpeği ile gelen hemen her yabancıya bir çok köpek sahibi hayranlıkla bakmakta, yabancı ülkelerdeki köpeklerin çok iyi eğitimli olduklarını belirtmekte, ama ülkemizdeki köpeklerin bu şekilde olmadıklarını belirtmektedirler. Bu bir sihir değildir. Bu köpeklerin bu kadar uyumlu olmalarının sebebi çok iyi eğitmenlerin olması değil;

a-) Bilgili-Bilinçli-Eğitimli  köpek sahipliği

b-) Doğru köpek seçimi

c-) Çok iyi sosyalleşme

d-) Köpeğin kesintisizi eğitimi

dir. tabiiki bu şıklar arttırılabilir.

 

PEKİ KÖPEK SAHİPLERİNE KİM EĞİTİM VERECEK?

Sanırım bu soru bir çok okurumun aklına geldi, Köpek sahipleri eğitimi için belediyelerin veteriner işleri müdürlüğü , tarım bakabnlığında yetkilendirilmiş köpek çifitlikleri ( uygun eğitim ortamı sağlanarak) , ve veteriner fakülteleri uygun gözüküyor. Ancak Sektörel anlamda konuya bakıldığında bakanlıkça yetkilendirilmiş köpek çiftlikleri ve belediyelerin ayrı ayrı veya birlikte bu konuya el atmaları sanırım mantıklı olacak.

PİLOT PROJE

Uygulamaya bir belediyemizin uhdesinde açılacak kursla başlanabilir. belediye sınırları içerisinde tüm köpek sahiplerine bu proje kapsamında eğitimler verilebilir. Aynı zamanda belediyemiz, köpek gezdiriciliği ve bakıcılığı mesleki eğitimleri de yaparak belediye sınırları içerisinde çok öenmli bir aktiviteye imza atmış olacaktır.

Ancak unutulmamalıdır ki bu eğitimler, köpek sahipleri için eğlenceli keyifli, ayırdıkları zamanın bir hobi günü gibi mutlu olması, onlara bir eziyet olmaktan ziyade ailece keyifli bir gün geçirdikleri anlar olarak hafızalarına kazınması gereklidir.

Eğitim programı ve müfredatının çok iyi planlanması gereklidir.

 

KAZANIMLAR

-Yerel yönetimler bu sayede vatandaşı bilgilendirmiş olacaklar

– Sahipli köpek popülasyonu belirlenecek ve halkın ihtiyacına yönelik şehir planlama yapabilecekler

-Gezdiricilik ve bakıcılık eğitimleri ile köpek sahiplerinin ihtiyacını karşılayacak meslekler vatandaşa kazandırılmış olacak, istihdam yaratılacak

-İnsanların köpek sahibi olma konusunda bilgilendirilmesi sokak köpeği sorunu ile mücadelede yönetimlerin elini güçlendirecek

gibi bir çok kazanım alt alta sıralanabilir.

Köpek eğitimi programları okullara da yayılarak hayvan sevgisi çocuklarımıza aşılanabilir, çocuklarımız bu sayede kötü alışkanlıklardan kurtulabilir. belediye sınırları içerisindeki sokak köpekleri de benzer sosyal projelerle eğitilerek sahiplendirilebilirler.

 

 

 

 

 

The post Köpek Sahipleri Eğitimi first appeared on Göktan Eker.

]]>
http://www.goktaneker.com/2013/03/31/kopek-sahipleri-egitimi/feed/ 0