detektör köpek - Göktan Eker http://www.goktaneker.com Polis ve Askeri Köpek Eğitim Uzmanı - K9 Trainer Göktan Eker's Blog Mon, 23 May 2022 17:10:09 +0000 en-US hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.7.1 KOKU DUYUSUNUN DİĞER DUYULARDAN FARKI VE FARKLILIĞIN EVRİMSEL PERSPEKTİFLE DEĞERLENDİRİLMESİ http://www.goktaneker.com/2022/04/30/koku-duyusunun-diger-duyulardan-farki-ve-farkliligin-evrimsel-perspektifle-degerlendirilmesi/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=koku-duyusunun-diger-duyulardan-farki-ve-farkliligin-evrimsel-perspektifle-degerlendirilmesi Sat, 30 Apr 2022 14:30:24 +0000 http://www.goktaneker.com/?p=3578 GE: Okuyucularımın bildiği gibi Köpeklerin Koku Becerileri ile ilgili yıllardır çalışmalar ve araştırmalar yapmaktayım. Köpeklerin bu mucizelerini daha iyi anlamak için sürekli insan ile karşılaştırmalar yapmakta , onları daha iyi[...]

The post KOKU DUYUSUNUN DİĞER DUYULARDAN FARKI VE FARKLILIĞIN EVRİMSEL PERSPEKTİFLE DEĞERLENDİRİLMESİ first appeared on Göktan Eker.

]]>
GE: Okuyucularımın bildiği gibi Köpeklerin Koku Becerileri ile ilgili yıllardır çalışmalar ve araştırmalar yapmaktayım. Köpeklerin bu mucizelerini daha iyi anlamak için sürekli insan ile karşılaştırmalar yapmakta , onları daha iyi anlamak için köpek -insan farklılıklarını ve benzerliklerini araştırmanın ve öğrenmenin gerek detektör köpekler eğiten biri olarak gerek ise köpeklere saygı duyulmasını sağlamak açısından önemsiyorum. Aşağıdaki okuyacağınız çalışma bu anlamda çalışmalarımda oldukça katkısı olan bir çalışma. Bununla birlikte makaleyi ilk okuduğum 2018 yılından beri referans verilen kaynaklara da ulaşmaya ve gerek köpeklerin gerekse insanların koklama becerisini tam olarak anlamaya çalıştım. İyi okumalar


Reyhan ÜNVER FİDAN
Gönderim Tarihi: Şubat 2018
Kabul Tarihi: Haziran 2018
ÖZET
Düşük enerjiyle verimli bilgi edinme işlemi bilginin bilinç gerektirmeyen kanallardan elde edilmesine işaret etmektedir. Bilinç bilgi işlemede hem verimlilik elde etme hem de problem çözme becerisi için her zaman üstün bir araç değildir. Verimli bilgi edinme işlemi bilginin bilinç gerektirmeden hızla anlam bulmasını kolaylaştırmaktadır. Özellikle hayatta kalmaya yardımcı olacak kritik bilgileri seçerek belleğe daha güçlü şekilde kaydetmekte ve organizma hayati önem taşıyan bilgiye hızla cevap verebilmektedir.

Diğer duyularla karşılaştırıldığında koku sistemi üst bilişle doğrudan bağlantıları sayesinde çevre hakkında bilgi toplamak için daha
ekonomik bir olanak sunmaktadır. Bu bağlamda koku alma sürecine aracılık eden nöral yollar ve mekanizmalar diğer duyu sistemlerinin anatomik organizasyonundan oldukça farklılık göstermektedir. Yapılan araştırmalar koku, duygu ve hafıza arasındaki bağlantıyı ortaya koyan davranışsal bulgular ile koku duyusunu diğer duyulardan ayrıştıran sinirsel bağlantılarını gösteren nöro-görüntülerin örtüştüğünü
göstermektedir. Bu çalışma koku duyusunun özelleşmiş anatomik yapısı ile insan davranışları üzerindeki etkisini ve işlevini evrimsel perspektifle değerlendirmek amacıyla hazırlanmıştır.


Araş. Gör., Hitit Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü,
reyhanunverfidan@hitit.edu.tr
Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi
Uludağ University Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences
Cilt: 19 Sayı: 35 / Volume: 19 Issue: 35
744
Differentiation of Sense of Smell and Assessment of Diversity in
Evolutionary Perspectives


Giriş
Zihnin, duyular olmadan fiziksel dünyaya yönelik bilgi üretmesi
mümkün değildir. Dünyayı anlamak ve çevreyi yapılandırmak üzere bir nesnenin “ne” ve “nerede” olduğu bilgisine ulaşmak duyuların muazzam sayıda bilgiden bir kısmını seçmesi ve kodlanması ile mümkündür (Solso vd.2007: 53).

Beyin çevreden gelen ve birbiriyle yarışan verilerden en doğru sonucu elde etmek için bu duyusal kayıtları kullanmaktadır. Duyusal girdiler kortekse görme, işitme, dokunma, tat alma ve koklama olmak üzere beş temel
sistem
ile belirli bir temsil oluşturmak üzere ulaşmaktadır.

Bu sistemler fiziksel dünyanın algısında vazgeçilmez ve ayrı ayrı öneme sahip olup her yeni uyarıcı yeni semboller oluşturarak organizmanın dış dünyaya yönelik veriler elde etmesini sağlamaktadır (Craik 1947: 57).

Girdiler analiz edilerek kodlanmakta, geçmiş yargı ve öğretilerden beslenmekte sonuç olarak dış dünya ile ilgili yorumlar dizini ortaya çıkmaktadır. Bu süreç oldukça karmaşıkbir dizi işlem gerektirmektedir (Smith vd. 2017: 192).


Duyular olaylara, kişilere, nesnelere ve dış dünyaya yönelik algı ve
tutum geliştirmede ekonomik (Boring 1946: 103) bir araçtır. İnsanın çevreyle uyumunu kolaylaştırmakta ve hayatta kalmasını sağlamaktadır. Özellikle hayatta kalmaya yardımcı olacak kritik bilgileri seçerek belleğe daha güçlü şekilde kaydettiği (Nairne vd. 2007: 263) için hayati önem taşıyan bilgiye organizma hızla cevap verme olanağına sahiptir. Atalarımız duyuların belleği sayesinde hayatta kalma mücadelesinde karşılaştıkları problemleri aşabilmişlerdir (Pinker 1997: 548).


Dış dünyanın çetrefilli bilgi akışına duyular eşit miktarda yanıt
vermezler. Fiziksel dünyanın değişen yapısına uygun ve organizmanın değişen ihtiyaçlarını gözetecek biçimde bazı sistemlerin öne çıktığı görülmektedir. Bu bağlamda koku duyusunun hayatta kalma şansını artırmak üzere evrimleştiği ve günümüze dek büyük oranda gelişmiş yapısını koruduğuna yönelik önemli işaretlerle karşılaşmaktayız. Bu çalışmanın hedefi bilgi edinme süreçlerinde duyuların ve koku duyusunun işlevi ile diğer duyulardan ayıran özelleşmiş anatomik yapısını incelemektir.

BİLGİ EDİNME İŞLEMLERİ


2.1.Duyum
Duyu organlarının faaliyetiyle ilişkili sınırlı yapılardır. Dış dünyadaki
enerjinin algılayanla ilk buluşması duyum olarak adlandırılmaktadır. Bir diğer deyişle duyum dış dünyadan duyu organlarına ulaşan fiziksel enerjinin sinirsel enerjiye dönüştürülmesi sürecidir. Uyaranların yetersiz olması veya çok fazla olması duyumdan algıya giden süreçte iki temel sorundur (Avant vd. 1990:35).


2.1.1. Algı
Duyuma oranla daha yüksek düzeyde bir bilişi ve daha karmaşık bir
süreci kapsayan algı, duyusal girdilerin yorumlanma faaliyetine karşılık
gelmektedir. Dolayısıyla duyular ile algı etkileşim ve aktarım ilişkisi içindedir(Avant vd. 1990: 47).

İnsanın öznel tasarımları, uyaranları gruplama ve bütünleme eğilimi, geçmiş yaşantılardan elde edilen izlenimler, travma, depresyon gibi ruh sağlığı patolojilerinin varlığı algıyı şekillendirmektedir.


Algı geçmiş deneyimlerden, inançlardan, kültürel kodlardan, öğrenilen
bilgilerden, kurulan hipotezlerden, ön kabullerden, beynin başlangıçtaki
yapılanma tarzından büyük ölçüde etkilenmektedir. Yeni gelen duyusal veriler ve uyarıcılar ile algılama süreci yeniden yapılandırılmaktadır. Aynı zamanda algı öncelik/sonralık etkisi, koku gibi anlık faktörlerden de etkilenmektedir(Smith vd. 2017: 51).

Duyu organlarından gelen bilgiler net ve sade olmasına karşın algılama birçok faktörü içinde barındırdığı için oldukça öznel ve değişken yapıya sahiptir. Farklı süzgeçlerden gelen algılama şekilleri kişilerin
aynı konu üzerindeki düşünce çeşitliliğinin temelini oluşturmaktadır.


2.1.2. Dikkat
Genel bir tanım olarak dikkat zihinsel çabanın duyusal verilere veya
zihinsel olaylara yoğunlaştırılmasıdır. Duyusal olaylara yönelme,
odaklanılacak uyaran belirleme ve gerekli durumda dikkati sürdürme olarak dikkatin üç bileşeni vardır (Posner vd. 1971: 397). Bilişsel bir yaklaşımla bakıldığında algısal bilgilerin seçilerek dikkat edilmesi veya yok sayılması rastgele olmamaktadır. Dikkat algılanan uyarıcıya ve algılayana bağlı olarak yönlendirilmektedir. Büyüklük, renk, parlaklık, koku dikkati etkileyen dışsal faktörlerden bazılarıdır. Dikkat aynı zamanda ön kabullerden, kültürel kodlardan, deneyimlerden doğrudan etkilenmektedir. Evrimsel açıdan değerlendirildiğinde organizma için hayati önem taşıyan bilgilere organizmanın hızla ulaşabilmesi ve tepki verebilmesi dikkat sayesindemümkün olmaktadır (Simith vd. 2017: 107).


2.1.3. Otomatik İşleme
Bilinç eylemleri denetlemektedir. Ancak bazı davranışlar çok fazla
tekrarlandığında öğrenilen bilgi alışkanlıklara ve otomatik davranışlara
dönüşebilmektedir. Kitap okurken harfleri düşünmemek, dili doğru
kullanmak, sosyal yargılarda bulunmak gibi birçok karmaşık sistem otomatik olarak gerçekleşmektedir. Otomatik işlemler çok az bilinç kullanmaktadır.


Böylece birkaç işi aynı anda yapabilmek mümkün olmaktadır. Bir iş bilinç
gerektirmediği oranda ikinci işi aynı anda yapmak mümkün olmaktadır
(Simith vd. 2017: 152).
Ağır basan otomatik işlem diğer işlemin önüne geçmektedir. Örneğin:
Stroop testinde, “KIRMIZI” “SARI” gibi sözcükler geçen ve deneklerden
sözcüklerin rengini söylemesini isteyen testte, rengi söylemek yerine
deneklerin otomatik olarak okumaya eğilimli oldukları görülmüştür (Posner vd. 2004: 207).

Görsel ve işitsel mekanizmaların dışında koku duyusunun otomatik işlemlerde oldukça etkin olduğuna yönelik kanıtlar mevcuttur.
Kokulandırılmış ortamda görülen davranış değişikliklerinin büyük bir kısmı otomatik olarak gerçekleşmektedir. Otomatik işlemler bilinç hâlinde
gerçekleşiyor gibi görünen düşünme, karar verme, yargıda bulunma, zevkler gibi karmaşık bilişsel faaliyetler hakkında bizi şüphe etmeye götürmektedir.


2.1.4. Yanılsamalar
Duyu sisteminin aldığı verilerle zihnin çıktıları birbirinden farklı
olabilmektedir. Yanılsamalar görme, işitme, koku, tat olmak üzere beş duyu sistemine bağlı olarak gelişmektedir. Yanılsamalar parasteziler, duyu
bozuklukları veya ruhsal bozuklukların belirtisi olarak meydana gelebileceği gibi sağlıklı insanlarda da görülebilmektedir.
Sağlıklı bireyler için ele alındığında algılama öznel ve oldukça aktif
bir fenomendir. Algı sürecine kişisel tasarımlar, geçmiş kabuller, yaş faktörü, toplumsal yapı ve kültürel faktörlerle birlikte gelen duyuları seçme, dikkat odağını belirleme, bazılarını ihmal edip bazılarını öne çıkarma ile yanılsamalar meydana gelmektedir (Zellner vd. 1990: 392). Duyu sisteminin yapısı gereği söz konusu bu etkilerden bağımsız olarak bir uyaranı algılamak mümkün değildir. Dolayısıyla duyu sistemine ulaşan verilere yönelik zihnin yaptığı çıkarımlar yanılsama içerebilmektedir.


2.1.5. Bellek
Bellek duyu organları vasıtasıyla çevreden toplanan verilerin,
düşüncelerin, algıların ve deneyimlerin yeniden kullanılmak üzere depolandığı en temel sistemlerden biridir (Keleş vd. 2006: 75). Bellek insanın çevresiyle etkileşim içinde olmasını mümkün kılmaktadır. Problem çözme, karar verme, hayatta kalma gibi temel fonksiyonlarında önemli işlevlere sahiptir. Bellek, duyu sistemleri ve algı süreçleri ile etkileşerek üst biliş faaliyetler için veri tabanı sağlayan karmaşık bir sistemdir.
Bellek dağınık bir ağ sistemi tarafından kontrol edilmektedir.
Hatırlanması gereken materyaller uzun süreli bellek deposunda taranarak
gerekli bilgi bulunup hatırlanmaktadır. Ancak bellek basit bir hatırlama ve
pasif bir kodlama fonksiyonu olmadığı için yeni yaşam olayları, duygular, bilişsel süreçler, kişinin sahip olduğu zihinsel yapı gibi faktörler belleğe
depolanan bilgiyi doğrudan etkilemektedir (Keleş vd. 2006: 76).

Duyuların İşlevinin Evrimsel Perspektifle Açıklanması
Organizmanın bilgi edinmesi ve davranış göstermesinde evrimsel
süreç verimliliğini optimize etmeye dayanmaktadır. Verimli bilgi edinme
işlemi beynin kullanımının olabildiğince azaltılması ile mümkündür.
İnsanlarda tüm enerjinin yaklaşık %20’si beyin tarafından tüketilmektedir ki bu oran diğer canlı türlerine göre oldukça fazladır. Düşük enerjiyle verimli bilgi edinme işlemi bilginin bilinç gerektirmeyen kanallardan elde edilmesine işaret etmektedir. Bilinçli organizma bu yeteneğe sahip olmayan
organizmaların çözemediği problemlerin üstesinden her zaman
gelememektedir. Dolayısıyla bilinç bilgi işlemede hem verimlilik hem de
problem çözme becerisi yönünden her zaman üstün bir araç değildir.
Kişinin beş duyu sistemiyle edindiği kayıt duyusal kayıtın içeriğini
oluşturmaktadır (Soylu 2004: 56). İnsan beyni çevreden gelen belirsiz ve
birbiriyle yarışan verilerden en doğru sonucu elde etmek için bu duyusal
kayıtları kullanmaktadır. Depolanan mevcut bilgiler algıyı verimli, hatasız,
yaşanan durumla uyumlu olan en iyi çıkarımı sağlamak üzere kullanılmaktadır(Simith vd. 2017: 153).

Ancak insan zihni bilgisayarın çalışma sistemi gibi algoritmik çalışmadığı için kapasitesinde yer alan bütün ihtimal, bilgi ve değerleri işleyerek bir sonuca varmamaktadır. İnsan zihni basit yollar hızlı çözümler üreterek çalışmaktadır. Dolayısıyla organizmanın ihtiyaçlarına göre duyu sisteminde bazı yapılar öne çıkmaktadır.

OLFAKTÖR İŞLEMLERİN İŞLEVİNİN EVRİMSEL PERSPEKTİFLE AÇIKLANMASI


Beyin organizmanın karşılaştığı etkileşimleri yansıtacak şekilde bugünkü
şekline kavuşmuştur. Beynin kimyasal özellikleri organizmanın hayatta
kalması için gereken bilgileri almaya doğal olarak hazırdır. Dolayısıyla beyin, hayatta kalmak ve organizmanın türünün devamını sağlamak için gerekli ihtiyaçların bilgisini güncel tutmaktadır. Ayrıca gelecekteki koşulların net tahmin unsurları olan çevresel sinyallere karşı oldukça duyarlıdır.

Çevresel sinyaller bir organizmada gelişimsel değişikliklere sebep olduğunda bu değişiklikler yüksek üreme ve daha uzun süre hayatta kalma ile sonuçlanıyorsa bu yetenekler doğal seçme tarafından ayrıcalıklı hâle gelmektedir. Bir organizmanın çevresel koşullara uygun olarak gelişimini değiştirebilmesi yeteneği organizmanın kendi biçimini yaşadığı ortama uydurabilmesini sağlamaktadır. Dolayısıyla bazı sistemler canlılar için özelleşmiş üst yapılar olarak evrimleşmiştir.


Farklı çevresel işlemleri yerine getirmek için uyarlanmış farklı bellek
sistemlerine sahip olmanın evrimsel avantajlar (Sherry vd. 1987: 441)
sağladığı ve tüm insan öncesi memeli türlerinde olfaktör işlemenin biyolojik olarak önemli roller üstlenmek üzere evrimleştiği açıktır (Herz vd. 1996: 300). Ayrıca koku alma duyusunun evrimsel açıdan korunduğu insanın sahip olduğu en eski sistem olduğu düşünülmektedir (Eisthen 1997: 225).
Koku sisteminin biyolojik sadeliği ve üst bilişle kurduğu anatomik
bağlar sayesinde koku duyusu çevre hakkında bilgi toplamak için oldukça
hızlı bir araçtır. Koku sistemi feromonları türler arası iletişimi sağlayarak
hormonal değişiklikler, uygun eş seçme, saldırganlık gibi içgüdüsel
davranışları uyararak (Malnic vd. 2004: 2585) türlerin duruma, çevreye uygun karar vermesini ve davranış sergilemesini sağlamaktadır.


Pek çok çalışma kokulu ortamı kokusuz ortama tercih ettiğimizi ve
hoş kokulu bir yerde daha fazla zaman geçirmeye eğilimli olduğumuzu
göstermektedir (Teller vd. 2012: 18). Dolayısıyla koku deneyimi öncelikle
hedonik veya estetik, diğer bir deyişle beğenme-beğenmeme, olarak
deneyimlenmektedir (Livesey 1986: 14). Bu hedonik başlayan deneyim savaş-kaç seçeneklerinden birini seçmede oldukça hızlı bir yol göstericidir.


Kişinin sevmediği ona zarar verme ihtimali olan koku aldığında
uzaklaşma, sevdiği ve güven veren ihtiyacına ulaştıracak kokuya ise yaklaşma eğilimi göstermektedir. Bu durumda organizma bilinen ve hoş bir deneyimle kodlanmış koku algıladığında, bilinmeyen yani tehlike riski taşıyan koku algılandığından daha farklı reaksiyon geliştirmektedir.

Örneğin, amigdala bilinmeyen kokuya daha yüksek aktivasyon göstermektedir (Anderson vd.2003: 198). Bu durum bilinmeyen kokunun tehlikeli olma ihtimaline yönelik organizmanın tetikte olduğu şeklinde yorumlanmaktadır.

DUYULARI İŞLEME SÜRECİNİN ANATOMİK YAPISI


Beynin işlem yapması nöron demetlerinin aktivitesi ile gerçekleşmektedir. Nöronlar hücre gövdesi, dentrit ve akson kısımlarından oluşur. Nöronların iletişim kurması sinaps ve sinapslar arası boşluklar ile
gerçekleşmektedir. Dış dünyadan gelen bilgilerle dentritler sayesinde fiziksel bağlantı kurulmakta ve kortikal bağlantılar aracılığıyla hipokampus ve amigdalaya ve sinir sisteminin diğer yapılarına ulaşmaktadır. Bu şekilde
koklama, görme, tatma ve hissetme ile uyaranların anlamlandırılması, beyinde kodlanması, gruplanması, bilgilerin saklanması ve tepkinin oluşması mümkünhâle gelmektedir (Keleş vd. 2006: 75).

Nöroanatomi beyni dört temel bölüm olarak sınıflandırmaktadır. Her
ne kadar loblar birlikte çalışsa da bazı zihinsel süreçlerde belli bir bölge öne çıkmaktadır.

Görsel girdinin işlenmesinde oksipital alanlar öne çıkmaktadır.


Temporal lob kulaktan gelen bilgiyi işleyen ve görsel bilginin zihinde
tutulmasından sorumlu olan bölgedir. Koku alma soğanı da bu bölgede yeralmaktadır.

Parietal loblar bilinç, dikkat ve matematiksel düşünme ile ilgili işlevleri üstlenmektedir.

Frontal loblar planlama, davranış, karar verme, duyguların işlenmesi ve kişiliğe yön veren belleğin oluşması gibi mekanizmaları yürüten yüksek kortikal işlevlerin merkezidir (Keleş vd. 2006:73).


Talamus koku dışında diğer tüm duyu organlarından gelen verilerin
kontrol edildiği bilginin düzenlenmesi ve dikkatle ilgili bilişsel süreçleri
yöneten yapıdır. Bazal çekirdekler gündelik davranışların düzenlenmesinde görev almaktadır.

Limbik sistemin parçaları olan hipokampus ve amigdala
savaş ya da kaç davranışını yöneten yapılardır. Hipokampus alınan verilerin içerik analizi, geçmiş yaşantılarla karşılaştırma, bilginin depolanması sürecinin yürütüldüğü merkezdir.

Amigdala duyguları tanıma ve ifade etme ilE ilgili görev alan alandır. Amigdala duygusal yönü olan içeriğin hipokampus tarafından daha canlı şekilde depolanmasını sağlamaktadır (Keleş vd. 2006:72).

Koku ile kodlanmış belleğin daha canlı anılardan oluşması bu kortikal
bağlar sayesinde olduğu kabul edilmektedir.

OLFAKTÖR İŞLEMLERİN ANATOMİK YAPISI
Feromon adı verilen kimyasal sinyalleri algılayan periferal bir kemoreseptör organ olan vomeronasal organ tüm memelilerde, amfibilerin,
sürüngenlerin burun epitelinde varlığı kanıtlanmış ve türler içi davranışları düzenlemede rolü olduğu belirlenmiştir. Beynin subkortikal alanları insan ve diğer canlılarda fonksiyonel anlamda benzerlik göstermektedir. Bu alanlar tipik olarak organizmanın hayatta kalması için gerekli bilgiyi sağlayan yapılardır. Feromonlar aracılığıyla kurulan iletişimde bütün türler için koku alma duyusu oldukça önemlidir (Herz vd. 1996: 308).


Linda Buck ve Richard Axel yaptıkları çalışmada farelerin koku
reseptör proteinlerini kodlayan 1000 genden oluşan gen ailesini
keşfetmişlerdir. Koku alma duyarlılığı mevcut koku alma reseptörlerinden çok daha fazla sayıda koku molekülünün ayrımının yapılmasına imkân
vermektedir. Diğer bir örnek yılanlar çevrelerini koklamada dillerini
kullanmaktadırlar. Yılanların yavaş nefes alması hatta uzun süreler hava giriş çıkışının tamamen durması koku bilgisinin hızla alınıp işlenmesi için bu yapıyı özelleştirmiştir (Gould vd. 2001: 35).


İnsan günde ortalama 20.000 defa nefes almaktadır. Her nefes
alımında çok çeşitli koku kaynaklarından moleküller koku alma sistemine
ulaşmaktadır. Dolayısıyla nefes almak koklamak ile eş değerdir (Ozan 2016:32). Bu da kaçınılamaz bir uyarandan bahsettiğimiz anlamına gelmektedir.


Her duyu belirli sinir merkezleri tarafından desteklenmekte ve
yürütülmektedir. Bununla birlikte koku alma sürecine aracılık eden nöral
yollar ve mekanizmalar diğer duyu sistemlerinin nöroanatomik
organizasyonundan oldukça farklı olarak özelleşmiştir.


Koku inhalasyonla burun mukazasından kan dolaşımına
girebilmektedir. Böylece koku duyusu ile nörolojik ve sinirsel aktivasyon
gerçekleşmektedir (Jhonson 2011: 5470). Şakakların hemen yanında bulunan temporal lob koku duyusunun kaydedildiği merkezdir. Koku alma epitelinde burun mukusunda eriyen koku maddeleri ile teması sağlayan milyonlarca koku alma nöronu bulunmaktadır. Koku önce bu koku duyu nöronları tarafından saptanmaktadır. Ardından bu nöronlar beyindeki koku alma ampulüne sinyaller göndermektedir. Koku bilgileri talamusa uğramadan kokunun duygusal ve fizyolojik etkilerine aracılık eden limbik alanlara, feromonlara hormonal ve davranışsal tepkiler üretmek üzere iletilmektedir (Herz vd. 1996: 300).


Fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme ile koku sisteminde
amigdala, piriform, talamus ve hipokampüs alanlarının aktif olduğu
görülmüştür. Aynı zamanda koku algılama işlemleri piriform, entorinal ve
orbitofrontal kortekste aktivasyona neden olmaktadır (Poellinger 2001: 550).

Koku sisteminin ayırıcı yapısının bir sonucu olarak kokunun belleği (Moss vd.2008: 71), yaratıcılığı, ağrı algısını (Villemure vd. 2003: 103), güven
duygusunu (Roberts vd. 2009: 50), karar verme şekillerinİ etkileyen üst bilişsel fonksiyonlarla direkt bağlantı kurduğunu göstermektedir


Talamus beyne gelen çok sayıda uyaranı alarak korteksin ilgili alanına
iletmektedir. Diğer tüm duyu sistemlerinden gelen bilgi serebral kortekse yönlendirilmeden önce talamusta işlenirken koku duyusu doğrudan limbik sistemin amigdala-hipokampal kompleksinde işlenmektedir (Herz ve Engen 1996: 300). Diğer duyular ile koku duyusu arasındaki bu farklılık koku duyusunun bilinçli bir farkındalık olmaksızın organizmanın otomatik davranış şekilleri geliştirmesine sebep olmaktadır.

Duyguyu yöneten ve duygusal hafıza için kritik olan amigdaladan (Herz vd. 2004: 371) primer koku korteksini ayıran sadece iki sinaps vardır (Cahill vd. 1995: 295). Primer koku korteksini hipokampüsten ayıran ise yalnızca üç sinaps vardır ki bilgi seçimi ve iletimini, kısa ve uzun süreli hafıza işlemlerini ve çeşitli bildirimsel hafıza fonksiyonlarını yönetmekten sorumlu bölgeye anatomik olarak oldukça yakındır (Eichenbaum 1996: 200).


Bu dolaysız bağlantılar kokunun duygusal yoğunluk içeren bir
bağlamda deneyimlendiğinde koku ile olay arasındaki bağlantının daha güçlü olmasına ve koku yeniden deneyimlendiğinde yoğun duyguların ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Diğer duyu sistemlerinden hiçbiri bu tür yoğun duygu ve hafıza nöral substratlarıyla doğrudan temas kurmamaktadır (Herz ve Engen 1996: 300).

Pek çok araştırmacı da primer koku korteksinin diğer duyulardan ayıran anatomik bağlantıların ortaya çıkardığı davranış ve duygulanım biçimi üzerine çalışmalar yapmıştır (Chu ve Downes 2000: 111).
Araştırmalar koku, duygu ve hafıza arasındaki bağlantıyı ortaya koyan
davranışsal bulgular ile olfaktor işlemlerin limbik sistem içinde amigdala ve hipokampus ile doğrudan sinirsel bağlantısını gösteren nöro-görüntülerin örtüştüğünü göstermektedir (Herz vd. 2004: 371).


SONUÇ
Gelişimsel değişikliklere sebep olan çevresel değişiklikler yüksek
üreme ve daha uzun süre hayatta kalma ile sonuçlandığında bu yetenekler
doğal seçme tarafından ayrıcalıklı hâle getirilmektedir. Yazıda
değerlendirildiği üzere koku duyusunun anatomik ve işlevsel yönden diğer
duyulardan farklılaşması hayatta kalmayı sağlayacak bilgilere hızlı ve
ekonomik tepki vermesini sağlayacak nitelikte olması ile açıklanmaktadır.

Bu makalede koku duyusunun insanın hayatta kalmasında aldığı rol ve özelleşmiş anatomik yapısı nöro-görüntüleme çalışmaları ışığında ele alınmıştır.Organizmanın hayatta kalması için gerekli bilgiyi sağlayacak şekilde özelleşen koku duyusunun işlevi ve anatomik yapısı değerlendirilmiştir.

Türler arası iletişimde koku alma duyusunun önemi ve koku
duyusunun daha az bilinç kullanarak insan davranışlarında çoğunlukla
farkında olunmadan sebep olduğu anlamlı değişiklikler değerlendirilmiştir.


Literatüre bakıldığında koku ve görsel bellek ilişkisi, koku ve sözel bellek,
koku hafızası, kişisel bağlam ve koku alma sürecinin nörolojik temeline
yönelik çalışmalar koku alma duyusu ile ilgili bildiklerimizi genişletmiştir.
Bütün araştırmalar koku alma duyusunun organizmanın hayatta kalması işlevinde önemli roller üstlenmek üzere evrimleştiğine işaret etmektedir.
Kaçınılmaz bir uyaran olan koku, organizmanın bilgi edinimi ve davranış
sergilemesinde oldukça hızlı bilgi akışı sağlayacak bir sistem kapasitesi içinde anlam bulmaktadır. Koku sisteminin hayatta kalma ve türün devamı için oldukça önemli olduğu görülmektedir.

Kaynaklar
Anderson, Adem vd. (2003). “Dissociated Neural Representations of Intensity
and Valence in Human Olfaction”. Nature Neuroscience, S. 6, s. 196-201.
Avant, L. L., ve Harry Nelson (1990). Algı Kuramları. Çev: Yurdal Topsever,
İzmir: Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları.
Bluck, Susan vd. (2005). “A Tale of Three Functions: The Self–reported Uses
of Autobiographical Memory”. Social Cognition, S. 23, s. 91-117.
Boring, Edwin Garrigues (1946). “The Perception of Objects”. American
Journal of Physics, S. 14, s. 99-107.
Cahill, Larry vd. (1995). “The Amygdala and Emotional Memory”. Nature, S.
377, s. 295.
Carmichael’s, Thomas vd. (1994). “Central Olfactory Connections in the
Macaque Monkey”. Journal of Comparative Neurology, S. 346, s. 403-434.
Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi
Uludağ University Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences
Cilt: 19 Sayı: 35 / Volume: 19 Issue: 35
754
Chu, Simon ve John Joseph Downes (2000). “Odour-evoked Autobiographical
Memories: Psychological Investigations of Proustian phenomena”. Chemical
Senses, S. 25, s. 111-116.
Craik, Kenneth (1947). “Theory Of The Human Operator In Control
Systems”. British Journal of Psychology, S. 38, s. 56-61.
Eichenbaum, Howard (2001). “The Hippocampus And Declarative Memory:
Cognitive Mechanisms And Neural Codes”. Behavioral Brain Research, S.
127, s. 199-207.
Eisthen, Heather (1997). “Evolution of Vertebrate Olfactory Systems”. Brain,
Behavior and Evolution, S. 50, s. 222-233.
Gould, James ve Carol Grant Gould (2001). Hayvan Zihni. Tübitak Popüler
Bilim Kitapları.
Herz, Rachel ve Trygg Engen (1996). “Odor Memory: Review and
Analysis”. Psychonomic Bulletin & Review, S. 3, s. 300-313.
Herz, Rachel vd. (2004). “Neuroimaging Evidence For The Emotional
Potency of Odor-evoked Memory”. Neuropsychologia, S. 42, s. 371-378.
Herz, Rachel ve Jonathen W. Schooler (2002). “A Naturalistic Study Of
Autobiographical Memories Evoked by Olfactory And Visual Cues: Testing
The Proustian Hypothesis”. American Journal of Psychology, S. 115, s. 21–
32.
Johnson, Andrew J. (2011). “Cognitive Facilitation Following Intentional
Odor Exposure”. Sensors, S. 11, s. 5469-5488.
Keleş, Esra ve Salih Çepni (2006). “Beyin ve Öğrenme”. Türk Fen Eğitimi
Dergisi, S. 3, s. 66-82.
Keller, Fred S. ve William N. Schoenfeld (2014). Principles of Psychology: A
Systematic Text In The Science Of Behaviour. Cambridge: BF Skinner
Foundation.
Livesey, Petter J. (1986). “Learning and Emotion: Evolutionary processes”.
Psychology Press, S. 1, s. 13-15.
Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi
Uludağ University Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences
Cilt: 19 Sayı: 35 / Volume: 19 Issue: 35
755
Malnic, Bettina vd. (2004). “The Human Olfactory Receptor Gene
Family”. Proceedings of the National Academy of Sciences of the United
States of America, S. 101, s. 2584-2589.
Moss, Mark vd. (2008). “Modulation Of Cognitive Performance And Mood
By Aromas Of Peppermint and Ylang-ylang”. Int. J. Neurosci., S. 118, s. 59-
77.
Nairne, James vd. (2007). “Adaptive Memory: Survival Processing Enhances
Retention”. Journal of Experimental Psychology: Learning, Memory, and
Cognition, S. 33, s. 263.
Ozan, Vedat (2016). Kokular Kitabı. İstanbul: Everest Yayınları.
Pinker, Steven (1997). “Words and Rules In The Human Brain”. Nature, S.
387, s. 547-548.
Poellinger, Alexander vd. (2001). “Activation And Habituation In Olfaction
An FMRI Study”. Neuroimage, S. 13, s. 547-560.
Posner, Michael ve Stephen Boies (1971). “Components of
Attention”. Psychological Review, S. 78, s. 391-408.
Posner, Michael vd. (2004). “Attention and Cognitive Control”. Cognitive
Psychology: Key Readings, Hove (England): Psychology Press.
Roberts, Craig vd. (2009). “Manipulation of Body Odour Alters Men‟s Selfconfidence And Judgements of Their Visual Attractiveness by Women”. Int. J.
Cosmet. Sci., S. 31, s. 47-54.
Sherry, David ve Daniel L. Schacter (1987). “The Evolution of Multiple
Memory Systems”. Psychological Review, S. 94, s. 439-454.
Smith, Edward ve Stephen Kosslyn (2017). Bilişsel Psikoloji. Çev: Muzaffer
Şahin vd, İstanbul: Nobel Akademik Yayıncılık.
Solso, Robert vd. (2007). Bilişsel Psikoloji. Çev: Ayşe Ayçiçeği, İstanbul:
Kitabevi Yayınları.
Soylu, Hüseyin (2004). Fen Öğretiminde Yeni Yaklaşımlar: Keşif Yoluyla
Öğrenme. Ankara: Nobel Yayıncılık.
Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi
Uludağ University Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences
Cilt: 19 Sayı: 35 / Volume: 19 Issue: 35
756
Teller, Christoph ve Charles Dennis (2012). “The Effect of Ambient Scent on
Consumers’ Perception, Emotions and Behaviour: A critical review”. Journal
of Marketing Management, S. 28, s. 14-36.
Villemure, Chantal vd. (2003). “Effects of Odours on Pain Perception:
Deciphering the Roles of Emotion and Attention”. Pain, S. 106, s. 101-108.
Zellner, Debra ve Mary A. Kautz (1990). “Color Affects Perceived Odor
Intensity”. Journal of Experimental Psychology, S. 12, s. 391-397.

The post KOKU DUYUSUNUN DİĞER DUYULARDAN FARKI VE FARKLILIĞIN EVRİMSEL PERSPEKTİFLE DEĞERLENDİRİLMESİ first appeared on Göktan Eker.

]]>
Pamuk Ayna-Bağımlı Rehabilitasyon Projesi http://www.goktaneker.com/2013/10/20/pamuk-ayna-bagimli-rehabilitasyon-projesi/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=pamuk-ayna-bagimli-rehabilitasyon-projesi http://www.goktaneker.com/2013/10/20/pamuk-ayna-bagimli-rehabilitasyon-projesi/#comments Sun, 20 Oct 2013 19:06:19 +0000 http://www.goktaneker.com/?p=1188 YAZAR:  Zafer ERCAN   http://www.zaferercan.com/letter/ Uyuşturucuyla Mücadele ve K9’lar Narkotik detektör köpekleri ile ilgili insanların kafasında bazı yanlış düşünceler barınmaktadır. Ağzı var, dili yok bu masumların uyuşturucu bulabilmeleri için, onların uyuşturucuya[...]

The post Pamuk Ayna-Bağımlı Rehabilitasyon Projesi first appeared on Göktan Eker.

]]>

YAZAR:  Zafer ERCAN   http://www.zaferercan.com/letter/

Uyuşturucuyla Mücadele ve K9’lar

Narkotik detektör köpekleri ile ilgili insanların kafasında bazı yanlış düşünceler barınmaktadır. Ağzı var, dili yok bu masumların uyuşturucu bulabilmeleri için, onların uyuşturucuya alıştırıldığı dedikoduları yapılmaktadır. Bu düşünce tam anlamıyla, “bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olmak” anlamına gelmektedir.“Köpekleri uyuşturucu bağımlısı yaparak, uyuşturucuyu buldurtuyorlar ” iftirasını , köpekleri azıcık tanımayla ortadan kaldırmak mümkündür.

Köpeklerin ortalama ömrü 10-15 yıldır.15 yıl üzeri yaşayan bir köpek, insan ömrüne kıyasla asır yaşamış, “çok yaşlı” unvanını elde eder. Bir narkotik köpeğinin eğitiminden itibaren çalışmaya devamı etmesi ortalama 8-10 yıldır. Doğal olarak 10 yıldan sonra refleksleri zayıflamaya başlayan köpekler emekli edilir. Dolayısı ile köpeklerin bağımlı hale getirilmesi demek, onların kısa ömürlerinin daha da kısaltılması anlamına gelir ki bağımlı bir köpeğin bu kadar uzun yaşaması imkânsız. Bu konunun diğer bir yanı şudur; narkotik köpekleri, aramalarda uyuşturucu maddelerin hemen hemen tamamını arayıp-bulurlar.

Uyuşturucuyu bulmak için köpekler uyuşturucu kullanıyor iddiasının doğru olabilmesi için bir detektör köpeğin bilumum tüm maddeleri kullanıyor olması gerekir. Zaten böyle bir durumda da tabiri caizse kafası dumanlı bir köpeğin kokuları ayırt ederek tespit yapması imkânsızın diğer adıdır! Çoklu madde kullanımı bağımlılığın zirvesidir, ölüme yakınlaşmış olmanın tescilidir. Detektör Köpeklerin bu zirve ile uzaktan yakından bir ilgileri yoktur…

Peki, o zaman köpekler maddeleri nasıl buluyorlar?

Cevabı basit bir soru;“diğer canlılardan daha fazla gelişmiş ve hassas olan burunları sayesinde”. Tabii bunun için her köpeğin burnu aynı işi yapar demek de doğru değil. Örneğin Ülkemize ait olan Sivas Kangal Köpekleri, tüm çalışmalara rağmen uyuşturucu tespit çalışmalarında başarılı olamamışlardır. Dünyanın her yerinde olduğu gibi ülkemizde de narkotik eğitimi için en uygun ırklar; Golden Retriver, Labrador Retriever, Alman Çoban Köpeği, Cocker Spaniel, Belçika Çoban Köpeği, Springerspaniel, ve Ulusal ırkımız olan Mersin Çatalburun gibi koku alma duyusu yüksek köpeklerdir.

Narkotik köpekleri, eğitim süresi ve görevde kaldığı süre içinde narkotik maddelerin kokusu ile iç içe olmaktadır. Narkotik eğitiminde köpekleri eğitmenin yolu onlarla her an oyun oynamaktan geçer. Her şey köpeğin içgüdülerine ve oyun gücüne bırakılır. Köpekler bir eğitim aldığının farkında bile değildir, onun tek derdi sahibi ile oyunlarına devam edebilmek için ona verilen komutları yerine getirebilmektir.

Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Daire Başkanlığı bünyesinde faaliyet gösteren (KEM) Köpek Eğitim Merkezi’nde, her köpek eğitiminde olduğu gibi narkotik eğitimine alınacak köpekler içinde bazı testler uygulanır ve bu testleri başarı ile geçen köpeklerin eğitimine devam edilir. Köpekler için yapılan bu testler köpeğin ilk yaşında yapılmaktadır.Yapılan testleri geçen köpekler eğitime tabi tutulur ve eğitim sonrası sınavı geçenler operasyona hazır hale gelirler.

Öncelikle köpeğin oyun oynama potansiyeline bakılır. Ve eğitimin ilk başından itibaren oynaması için küçük sağlam plastik bir top ya da yine ağzı ile ısırabilecek büyüklükte bir plastik boru ile köpek eşleştirilir. Köpek için en önemli özellik; yorulduğunda dahi oyun oynama azmini kaybetmemesidir. Oynama isteği iyi olan köpekler narkotik detektörü olmak için en iyi olanlardır. Köpeğin ani olarak karşılaşacağı durumlardan olan gürültü, farklı davranışlar veya başka insanlar karşısındaki durumlara tepkisi önemlidir. Eğitim sırasında, köpeğin tüm bu tepkileri tespit edilerek durum eğitimi verilir.

Eğitimin devamında köpeklerle oynanan oyunların en önemlisi “geri al-getir oyunu”dur. Bu oyun için eşleştirilip-tanıtılan oyuncağı tercih edilir. Atılan oyuncağı getirirken hedefe kilitlenmesi başka bir materyal getirmemesine dikkat edilir. Buradan hareketle oyun biraz zorlaşmaya başlar ve esas narkotik alanında alması gereken eğitime geçilir. Oyuncağı saklanmaya başlanır. Saklanan ya da gömülen yerden bulması sağlanır. Eğitim sırasında yorulduğu anlarda köpeğin susaması da, göz önüne alınarak su karşısında ne yapacağını öğretmek için, oyuncak köpeğin sudan geçmesi gerekecek şekilde bir yere konur ya da atılır. Su içmeden oyuncağını gidip alması önemlidir. Suyla birlikte aynı zamanda önüne atılan bir yiyeceğimi, yoksa oyuncağımı, alıp geleceği köpeğe öğretilir.

Sırasıyla yapılan tüm aşamaları başarabilen köpeklerden narkotik detektörü yapılabilmektedir. Eğitimin en son safhasında oyuncağını aramaya devam eden köpeğe, uyuşturucuların kokusunu tanıyıp-tespit etme eğitimi verilir.Köpek oyuncağını aradığı anlarda, oyuncağının yanına-çevresine sırasıyla konulan narkotik maddelerin sayesinde uyuşturucuların kokusu koklatılır. Oyuncağını aramaya devam eden köpeklere bu yöntem sayesinde tüm maddelerin kokuları sırasıyla öğretilmiş olur. Araştırmalara göre köpekler aynı anda dört farklı maddeyi koklayarak birbirinden ayırt edebilmektedirler. Tüm kokuların öğrenilmesi tamamlandıktan sonra narkotik detektör köpekleri, onlardan sorumlu polislerin yanında operasyonlara başlar.

Bizim için hayati önemli olan uyuşturucu maddeleri saklandıkları yerden bulmak ve suçluları yakalamak köpekler için sadece bir oyundur. Köpekler hiçbir zaman narkotik maddelerini değil eğitimin başından bu yana alıştıkları oyuncaklarını aramaktadırlar. Köpeklerin, oyun oynarken birçok insanın uyuşturucu ile zehirlenmesini engellediklerinden zerre haberleri yoktur.

Uyuşturucuların saklandığı yeri bulduklarında patileri ile kazımaya başlarlar ya da hedefe doğru bakarak oturup işaret ederler, o esnada köpeğin oyuncağı köpeğe atılır-verilir. Böylece, oyuncağı bulduğunu-başardığını gören köpek oyuncağına kavuşarak ödülünü almış olur. İşaret ettiği yerlerde gerekli aramalar yapılarak, uyuşturucu bulunur ve operasyon tamamlanmış olur.

Detektör köpekleri oyunlarını başarılı bir şekilde oynadıkça, birilerinin planladığı kötü oyunları, küçük bir köpek oyuncağı ile yerle bir etmenin hazzı paha biçilmez bir buluş…

Kanserli Hastalara köpek terapisi

New York’ta bulunan MemorialSloanKettering Kanser Merkezi’nde özel olarak yetiştirilen köpeklerle hastalara terapi uygulanıyor. Köpek terapisinden yararlanan kanser hastalarının daha hızlı iyileşme sürecine girdiği bilimsel olarak da kanıtlanmış. Bu köpekler; doktorlar, hemşireler ve diğer hastane görevlileri gibi kanser hastaları için çalışıyor. Özel yetiştirilen terapi köpekleri hastanelerde, bakım evlerinde veya rehabilitasyon merkezlerinde hastalara yardımcı oluyor. Köpeklerin bir sahipleri ve bakıcıları var. Hastanede görevlendirilmeden önce özel eğitim alıyorlar. Kanser Merkezi’nde çalışacak köpeklerin en az bir yaşında olması gerekiyor. Öncelikle programın belirlediği hijyen standartlarına sokuluyorlar.

Acı kontrolü, rahatlama konusunda son derece yararlı olduğu kanıtlanan köpekler hastaların acıyı ve hastalığı unutmasını sağlarken morallerinin yükselmesinde ciddi etkide bulunuyormuş. Araştırmacıların tavsiyesine göre terapi köpeğine dokunmak ve sevmek hormonların rahatlamasına neden oluyor. Kan akışını hızlandırıp iyileşme sürecine katkı yapıyorlar. Köpeklerin hastalardan yemek yemesi yasak, yalnızca bakıcılarının verdiği yemekleri yiyorlar. Köpekler belirlenen saatlerde gün içinde iki saat hasta odalarını ziyaret ediyor. Ziyaretler yatak kenarlarında ya da özel bir katta gerçekleştiriliyor. Hastanın köpek terapisine katılıp katılamayacağına öncelikle doktor karar veriyor, sonra hasta isterse bu terapi grubu içinde yer alıyor. Henüz teşhis konulmayanlar, bağırsak hastalığı olanlar ve köpek alerjisi olanlar terapi programına alınmıyor. (Kaynak: Sabah Gazetesi 3 Haziran 2008)

Uyuşturucuyu bulan köpekler aynı zamanda uyuşturucuyu da bıraktırır mı?

Bu soru beni heyecanlandırıyor. Çünkü uyuşturucuları şeytanın bile aklına gelmeyecek gizli yerlerden burunları sayesinde bulup çıkaran bu güzel varlıklar, uyuşturucu bağımlısı insanlarımızın da en büyük yardımcısı olabilir. Köpek sevgisi, insanlara sunulan karşılıksız sevgilerin en başında gelir. Bir madde bağımlısının tedavi sürecinde topluma yeniden kazandırılması için eğitimli bir köpeğin tedaviye destek vermesi kesinlikle olumlu katkı sağlayacaktır.

Madde bağımlıları, uyuşturucu maddeyi bulma-satın alma ve kullanma süreçlerini yaşarken diğer tüm sorumluluklarını aksatır hatta bir süre sonra tüm sorumluluklarını tamamen terk ederler. Dolayısıyla bir bağımlının, iyileşme sürecinde sorumluluğunu alacağı bir köpek, onun unuttuğu sorumluluklarını da yeniden hatırlaması için yardımcı olacaktır. Köpeklerin insanların hayatında yeri vazgeçilmezdir. İnsanların hayvan sevgisini kazanmasını sağlayan hayvanların başında köpekler gelir. Uyuşturucu bağımlısı insanları bağımlılık süreçlerinde uyuşturucunun kural tanımaz serüveninden sonra en çok gerçek sevgiye ihtiyaç duyarlar.

Uyuşturucuyu bırakıp, yeniden başlama döngüsü maalesef her madde bağımlısının başına gelmiştir. Madde bağımlısı, bu döngüden bir köpek sahibi olarak, köpek terapisi ile çıkabilir.

Bağımlılara Köpek Terapisi

–          Köpek, bencil yaşam tarzını ortadan kaldırır:

Uyuşturucu bağımlısı, uyuşturucu kültürü içerisinde bencilleşir. Uyuşturucuyu kullanmayacağı anda yaşayacağı yoksunluğun vereceği sıkıntılar (kriz gibi) onun kendisinden başkasını düşünmesine izin vermez. Bu kısır döngüler yaşanırken, iyice bencilleşen bir madde bağımlısı için, karşısında, çıkarsız, bencil davranıştan zerre haberi olmayan bir köpek, bağımlının bencilliğini fark etmesine yardımcı olacaktır.

–          Köpeğin arkadaşlığı:

Uyuşturucu bağımlısı, tedavi aşamasından hemen önce çevresi tamamen uyuşturucu bağımlısı insanlarla çevrili kişi demektir. Uyuşturucu olgusunda arkadaşlık; uyuşturucuyu getiren, saklayan, yarısını paylaşan ve hatta satan figürlerin kısaltılmış ismidir. Uyuşturucudan uzak hayatlardaki “arkadaş” kelimesi ile uyuşturucu dünyasındaki “arkadaş” kelimesinin birbiri ile hiçbir alakası yoktur. Sosyal çevresi bu anlamda tamamen uyuşturuculu arkadaşlar ile çevrili bir madde bağımlısının, tedavi sürecinde, uyuşturucu kullanmayan eski arkadaşlarını geri kazanması ya da uyuşturucudan uzak yeni arkadaşlar edinmesi o kadar da kolay değildir. İşte tam bu gerçekten hareketle, madde bağımlısının uyuşturucu ile bezeli hayatından temiz hayata geçmesi sırasında bir köpeğin çıkarsız, uyuşturucudan uzak hayatı, tedaviden uyuşturucuya geri dönüşün önünü kesmek ve yepyeni bir arkadaşlığın hemen başlatılması için önemli bir fırsattır.

–          Köpeğin sorumluluğunu almak:

Uyuşturucu madde bağımlısı bir insan, bağımlı olduğu maddeyle ilişkisi devam ederken, uyuşturucu ile ilgili yapması gerekenler dışında kalan görev ve sorumluluklarını ihmal eder ya da bir süre sonra tamamını terk eder. Öğrenci ise öğrenciliği, ders çalışmadığı için sona erer, çalışıyorsa işi aksattığı, işe hiç gitmediği veya uyuşturucu etkisindeyken işinde büyük hatalar yaptığı için işini bir süre sonra tamamen kaybeder. Kısacası bir madde bağımlısı, hayatının devamı için gerekli olan çok basit sorumlulukları dâhil, neredeyse tamamını, bağımlılığı ile takas eder.

Tedavi süreci başladığında ona eşlik edecek bir köpeğin varlığı, köpeğin bakımını üstlenmesi ile değişiklik gösterir. Köpeğin ihtiyaçlarını karşılama sorumluluğunu almak, iyileşme sürecinde bulunan madde bağımlısının bağımlılığı karşılığında yok ettiği-unuttuğu sorumluluklarını yeniden hatırlamasını ve yerine getirmesine yardımcı olur.

–          Köpek sevgisi ve empati:

Köpek sahibine doğrudan sevgi verir. Aracısız yaşanan, yalın ve net olan bu sevgi bir madde bağımlısının iyileşme sürecinde en ihtiyaç duyduğu destektir. Köpeğini bir süre sonra kendisine iyice arkadaş gören bağımlı, karşısında bakışıyla, vücut diliyle, havlamasıyla çok rahat iletişim kurabileceği bir canlı görecektir. Böylece, uyuşturucu bağımlılığı süresinde aile ve çevresinde olan insanları nasıl ihmal ettiğinin, onları nasıl üzüp kırdığının farkına varacaktır. Köpeğin sevgisiyle bağımlıya kurduracağı empati, diğer ilişkilerini de tamir etmesini sağlayacaktır.

–          Köpekle birlikte odak değişimi:

Uyuşturucu bağımlısı, bağımlılık sürecinde bir tek odakla ilgilidir; uyuşturucu ile ilgili her şey. Tedavi sürecinde uyuşturucu dışında faydalı hayata odaklanma her madde bağımlısı için zordur. Edinilen alışkanlıkların öğrettiklerini, sağlıklı alışkanlıklar ile yer değiştirmek köpekle kurulacak ilişki ile mümkün olacaktır. Köpekle vakit geçirme, onun eğitimi ve ihtiyaçları ile ilgilenirken harcanan zaman uyuşturucu odağının yerini alacaktır. Madde bağımlısı ile birlikte yaşayan köpek, bağımlının sağlıklı çevreye odaklanmasına, dolayısıyla kurulan yeni iletişimler sayesinde odağının değişmesine yardımcı olur.

–          Köpekle uyum ve sakinlik:

Uyuşturucu satın almak, uyuşturucuyu satın almak için para bulmak bir süre sonra “çalmak” eylemi gibi başka birçok suçların da, bağımlının hayatına girmesi demektir. Her an suç olgusu içerisinde, vücut hormonları haddinden fazla dengesiz salgılanan madde bağımlısı, sakin, eğitimini iyi aldığı için sahibinin tüm komutlarını yerine getiren köpeğiyle, uyumlu yaşamanın ne olduğunu yeniden keşfedecektir. Kurallara uyulan bir hayatın da insana mutluluk, zevk ve keyif vereceğini bir köpeğin hayatından gözlemlemek insana iyi gelecektir.

–          Köpek ve ait olma duygusu:

İnsanın kendini bir yere ait hissetmesi önemlidir. Aileye, bir arkadaş grubuna, dinine, ırkına, bir futbol takımına ait olmak insanın kendisini ifade etmesi için kolaylık sağlar. Hayatta var olabilmenin anlamı çoğu zaman aidiyet duygusu ile açıklanır. Bağımlı kişi uyuşturucu arkadaş grubuna aitliğini bildiğimiz anlamda aidiyet duygusu ile açıklamaya kalksa da buna en başta kendisinin inanması mümkün değildir. Bağımlı bir köpek sahibi olduğunda, ilk başlarda köpeğe aidiyet duygusu beslemese de köpeğin kendisine aidiyet beslediğini, ilk eşleşme eğitimi ile birlikte görecektir. Böylece karşılıklı gelişecek olan ait olma duygusu, madde bağımlısı için ihmal ettiği diğer aidiyet duygularının da tekrar hatırlanmasına yardımcı olacaktır.

–          Köpek ve özsaygının yeniden oluşturulması:

Madde bağımlısı insan, uyuşturucunun etkisiyle kendine olan saygısını kaybeder. Yaptığı uyuşturucu eylemleriyle vicdanını dinlememek için çabalayan bağımlı, boş vermiş insan maskesini istemese de takar. İnsanoğlunun kendini kandırmadan, kendine zarar veren bir davranışa devam etmesi mümkün değildir. Uyuşturucu kullandığı alenen ortaya çıkan kişi bağımlılığını artık gizlemez. Bu safhada en yakın ailesi ve uyuşturucu kullanan çevresi dışında yakınlarında kimse kalmaz. Uyuşturucu bırakma safhasında bağımlının hayatına girecek bir köpek, çevresinde destek olacak insanların azaldığı bir sırada insana iyi gelir. Çünkü köpekler bağımlının o an nasıl göründüğüne, bağımlı oluşu ile ilgilenmeyecek ve önyargılı davranışlarda bulunmayacaktır. Köpeğinin ona gösterdiği saygı karşısında insan kendi özsaygısını yeniden kazanmak için çabalayacaktır.

–          Köpek ve sosyal hayat:

Uyuşturucu kullanım sürecinde sosyal hayatı uyuşturucuya göre yeniden dizayn edilen bağımlı için tedavi sürecinde köpek, yeni sosyal hayatın ilk faydalı ferdi olur. Köpeğin hayatına girmesiyle birlikte bağımlı en azından yeni bir konu başlığı hakkında konuşmaya başlar. Köpeğini anlatır, onunla paylaşımlarının keyfini çevresine haber verir. Bir zamanlar uyuşturucudan başka bir konu konuşamayan bir madde bağımlısı için, tedavi sürecinde sosyal hayatı yeniden sağlıklı tarafının oluşturulması bir köpeğin hayat arkadaşı olması ile hızlanır.

–          Köpek ve tedavide motivasyon:

Madde bağımlıları için, en büyük problem tedavilerinin bir ömür boyu sürmesi gerçeğidir. Bırakıp tekrar uyuşturucuya başlama yani uyuşturucu kullanım tekrarları kişide bıkkınlık ve özgüvenin zayıflamasına neden olur. Uyuşturucuyu bırakabilmek için bağımlının motivasyonu tedavi için şarttır. Köpeğin sorumluluğunu hisseden, onunla yaşamayı kabullenen bağımlı, köpeği ile vakit geçirdikçe, onun sevgisinin kendisini uyuşturucudan uzak tutmak için işe yaradığını gördükçe uyuşturucudan kurtulma motivasyonu artacaktır.

–          Köpek ve hafıza gelişimi:

Uyuşturucu kullanımı kişinin insani melekelerini zayıflatır. Unutkanlık had safhaya ulaşır. Bağımlının köpekle olan ilişkisi ve iletişimi sayesinde, uyuşturucu sebebiyle ortaya çıkan hafıza geriliği yeniden kazanılmaya başlanır.

–          Köpek ve uyuşturucu kullanım tekrarını, uyuşturucu tespitiyle engelleme

Köpeğe ve köpekle kurulan ilişkiye rağmen, iyileşmekte olan madde bağımlısının uyuşturucu kullanım istek ve arzusunun önüne geçmek bazen mümkün olmayabilir. Uyuşturucuyu bıraktığına çevresini tamamen ikna ettiği bir anda madde bağımlısı uyuşturucu kullanmak için bir anda her şeyi yapabilir. Bu durumda uyuşturucuların kokusunu tanıma eğitimi alan terapistköpek aynı zamanda bu aşerme anlarında sahibini durdurabilir ya da bırakma sürecinde satın alınan uyuşturucunun varlığını ve yerini bağımlının yakınlarına tepkileriyle haber verebilir. Bağımlı ile birlikte yaşayarak sahibini tanıyan ve bu alanda eğitim alan bir köpeğin uyuşturucu kokusunu alarak tepki vermesi, bağımlının belli bir süre bıraktıktan sonra “aşerme” dediğimiz uyuşturucuya yeniden yönelme anlarında, uyuşturucuya yeniden kaymaması için alınacak en önemli tedbirdir.

Uyuşturucu kokusunu tanıyan bir köpeğin iyileşmekte olan bir madde bağımlısı için varlığı, görme engelli bir insanın yanında yol gösteren köpekle aynı kıymettedir.

Göktan Eker &Zafer Ercan

The post Pamuk Ayna-Bağımlı Rehabilitasyon Projesi first appeared on Göktan Eker.

]]>
http://www.goktaneker.com/2013/10/20/pamuk-ayna-bagimli-rehabilitasyon-projesi/feed/ 1
Ceza ve tutukevlerine yasak madde girişlerinin engellenmesinde k9 ların kullanımı http://www.goktaneker.com/2013/04/22/ceza-ve-tutukevlerine-yasak-madde-girislerinin-engellenmesinde-k9-larin-kullanimi/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=ceza-ve-tutukevlerine-yasak-madde-girislerinin-engellenmesinde-k9-larin-kullanimi http://www.goktaneker.com/2013/04/22/ceza-ve-tutukevlerine-yasak-madde-girislerinin-engellenmesinde-k9-larin-kullanimi/#respond Mon, 22 Apr 2013 17:29:21 +0000 http://goktaneker.com/?p=551 K9 larınn hassas burunları ve yuksek eğitileblirlikleri bir o kadar da caydırıcı olmaları kullanım alanlarının son derece gelişmesine ne olmuştur Bir çok ülkede detektör k9 lar ceza ve tutuk evlerine[...]

The post Ceza ve tutukevlerine yasak madde girişlerinin engellenmesinde k9 ların kullanımı first appeared on Göktan Eker.

]]>
K9 larınn hassas burunları ve yuksek eğitileblirlikleri bir o kadar da caydırıcı olmaları kullanım alanlarının son derece gelişmesine ne olmuştur

Bir çok ülkede detektör k9 lar ceza ve tutuk evlerine yasak maddelerin  girişimi veya girmiş olanların bulunması sağlamada alternatifsiz gözükmektedirler.

Ceza ve tutuk evlerinin bir çoğunda yaşanan kaçak cep telefonu ve benzer elektronik eşya sorunları ve uyuşturucu madde problemlerinde k9 ların etkin kullanılabilmesi mümkün iken ne yazık ki ülkemizde konu ilemilgili atılmış planlı bir adım bulunmamaktadır.

cell-phone-detection-k9-training

Bununla birlikte belirtilen mecralarda kalabalık kontrolü veya kaçakların bulunması , sızmaların engellenmesi hususu da k9 ların ayrıca kullanılabileceği durumlardır.

K9 lar aynı zamanda içeride çıkan rehin alma ve isyan gibi durumlarda da kullanılabilirler.

Bir çok ceza evinin jandarma tarafından korunduğunu düşündüğünüzde ve jandarma teşkilatının iş yükü de göz önünde bundurulduğında bunun sebebini anlamak mümkündür

k9injail

Ancak ceza ve turk evlerinin adalet bakanlığına bağlı olması da konuya başka bir açıdan bakılması gerektiği konusunda bize fikir vermektedir.

Bu açıklamalar ışığında Ben konuya başka bir bakış açısı daha kazandırmak istiyorum.

Hükümlülerin sosyal hayata adaptasyonu veya tutukevlerinde üretimde bulunmaları mantığından hareketle hem Cezaevlerinde köpek yetiştirmeVe eğitim programları oluşturulması ile hem bu konudaki ihtiyaç karşılanır hemde hükümlüler için bir rehabilitasyon ve sivil hayata uyum çalışması oluşturulmuş olur.

 

 

The post Ceza ve tutukevlerine yasak madde girişlerinin engellenmesinde k9 ların kullanımı first appeared on Göktan Eker.

]]>
http://www.goktaneker.com/2013/04/22/ceza-ve-tutukevlerine-yasak-madde-girislerinin-engellenmesinde-k9-larin-kullanimi/feed/ 0