The post Köpek Saldırısı Haberleri first appeared on Göktan Eker.
]]>Yine bir köpek saldırısı haberi ile sarsıldık.
Konunun bu kadar yüksek perdede dile getirilmesi ise saldırıya uğrayan hanımefendinin üstdüzey bir bürokratın akrabası olması.
Sahipli veya sahipsiz köpeklerin saldırı haberlerine gün geçmiyor ki yenisi eklenmesin Ancak çözüm için halen bir adım atılmış değil.
Daha önce köpeklerin saldırma sebepleri ile ilgili dergimizde de yayınlanmış bir yazıyı kaleme almıştım, ancak sorunun çözüm, ile halen bir adım atılmaması üzerine sorunun tespiti ve çözüm önerileri ile ilgili bu yazıyı tekrar kaleme almak istedim. http://www.goktaneker.com/2022/04/29/kopeklerde-saldirganlik/
Kedi ve Köpeklere mikroçip zorunluluğun getirilmesini oldukça önemli bir adım olarak görmekle beraber bu uygulamanın sahipsiz hayvan sorunu çözümüne ve köpek saldırıları sorununa pratikte maalesef büyük bir etkisi yok. Ülkemizin sorunu halen bir evcil hayvan politikasının olmaması, belirlenecek politika çerçevesinde halen bir sistem kurulmamış olması
Tekrar konumuza dönmek gerekirse Köpek saldırılarını 2 başlıkta ele almak ve çözüm önerilerini bu başlıklar altında incelemenin sorunu tanımlama ve çözüm için bir adım atma açısından önemli olduğunu düşünüyorum.
1-) Sahipli Köpek Saldırıları
2-) Sahipsiz köpek saldırıları
SAHİPLİ KÖPEK SALDIRILARI
Sahipli köpek saldırılarının sadece insanları değil diğer sahipli köpekleri ve başka hayvanları da olumsuz etkilediğini söylemek gerekiyor.
-Ülkede köpek sahipliği ile ilgili ne yazık ki bir mevzuat yok. Bir çok batı ülkesindeki gibi köpek sahibi ( kedi vb gibi diğer evcil hayvanlar da dahil ) olmak isteyenlerin hayvanı sahiplenmeden önce eğitim alması zorunlu olmalı.
-İnsanlar aldığı eğitimi belgeleyen evrak ile yine yetiştiricilerden veya barınaklardan köpeği ancak bu evrak ile sahiplenmeli. Böylece sorunlu davranışları raporlanmış köpeklerin nasıl üretildikleri , nasıl yetiştirildikleri, nasıl eğitildikleri takip edilebilir, sistemdeki hatalar geri bildirim alınarak düzeltilebilir.
-Belirli ırkların sahipliği için ( gücü istismara açık ırklar ) ruhsat getirilmeli. Bu köpeklere SKS- Sosyal Köpek Sınavı ve TYS Toplumsal Yaşama Uyum Sınavı gibi sınavlar mecburi tutulmalı. Ruhsata tabi ırklar için ayrıca belirli periyotta Mizaç Sınavı zorunlu olmalı.
-Yavru köpek sahiplenen kişilerin yavru köpek eğitim ve sosyalizasyon eğitimleri mecburi olmalı ( insan çocuklarında ilk öğretim zorunluluğu gibi). batı ülkelerinin bir çoğunda yavru köpek almak isteyenler için bu sistem mecburi.
-Primitif karakterde olan köpekler örneğin haberdeki çoban köpeği gibi köpeklerin davranışsal ve eğitim seviyesi muhakkak belgelendirilmeli aksi takdirde şehirlerde bu ırklar olmamalı. Yüzlerce hatta binlerce yıldır koyunla birlikte yaşayan ve onları yabani hayvandan korumakla mükellef bir köpeği şehirlere getirmek son derece yanlış. bırakın köpek çiftlik hayvanlarının yanında görevini yapsın. Hatta belirli sayıda küçükbaş hayvanı olmayanların bu tip köpekleri sahiplenmesi bile engellenmeli.
-Koruma ihtiyacınız mı var ? Köpeğinizin koruma görevi üstlenmesini mi istiyorsunuz ki her köpek bu eğitimi alamaz , bu da belgelendirilmeli. Köpeği inşaatın önüne bağlamak bir güvenlik görevini yerine getirmesi açısından ülkemizde çokça uygulanan bir durum ancak son derece yanlış. Köpeğin bir alanda koruma görevi yapması isteniyorsa o alanın etrafının tamamen çevrili olması ve köpeğin serbest olması sağlanmalı. Bağlama ancak belirli şartlarda uygulanabilmeli.
-Köpeğin eğitimi sahibinin eğitimi ile başlar , bu eğitimleri almayan belirli bilince ulaşmayan insanlar köpek sahibi olmamalı.
-Köpek yetiştiricileri de aynı batı toplumlarında olduğu gibi hobi yetiştiricisi , mikro yetiştirici ve ticari yetiştirici sınıflarında ayrı ayrı ruhsatlandırılmalı( halihazırda ticari yetiştiricilik ruhsatlandırılmaktdır) Barıda pek tercih edilmeyen icari yetiştiricilik neyazık ki ülkemizde belgelendrilmiş, köpeklerine ev halkının bir parçası gibi davranarak yetiştiricilik yapanlar ve ırka özgü yetiştiricilik yapanlar göz ardı edilmiştir. Bunun yerine popüler bir çok ırk köpeği çiftliğe doldurup üretenler ruhsatlandırılmıştır.http://www.goktaneker.com/2022/09/17/etik-kopek-yetistiricilerine-gereksinimin-nedeni/
-Köpek yetiştiriciliği kinoloji adı verilen multidisipliner bir sistemdir. dünyanın hemen hemen tüm modern ülkelerinde olduğu gibi FCI şecere sistemi benimsenmeli ve acilen merdiven altı köpek üretimi engellenmelidir. Köpek yetiştirmek içerisinde genetik davranış ölçme değerlendirme ( dog showlar ve sınavlar ) olan bir sistemdir. Bu sistem köpeğin insan ile birlikte mutlu yaşaması üzerine kurulmuştur.
-Sadece ticari kaygılar ile yapılan yetiştiricilik özellikle davranış sorunları açısından ülkede yaşanan sorunun parametrelerinden biridir. Merdiven altı yetiştiricilik sokak köpeği sorunun da nedenlerinden biri , her aşaması ile hayvan refahı açısından da bir faciadır.
2-) SAHİPSİZ KÖPEK SALDIRILARI
-Sahipsiz köpekleri morfolojik açıdan incelediğimizde büyük ölçüde çoban köpeği melezleri , daha düşük ölçüde av köpekleri ve ırk köpeklere benzer köpekleri ve melezlerini görürsünüz.
-Bu durum sorunun çözümü ile ilgili adımın ilk olarak kırsal bölgede popülasyon kontrolünün başlaması anlamına gelmektedir. http://www.goktaneker.com/2022/10/05/sokak-hayvanlari-sorununda-cozumsuzluk-nasil-cozulur/
-Zira mikroçip zorunluluğu çıktığında köpeğine evladı gibi bakanların hemen kayıt yaptırdıklarını görebilirsiniz.Ancak kırsalda halen kayıt altına alınmamış köpeklerin üremeye devam ettiğini görebiliyoruz.
-Şehirlerin bazı bölgelerinde ve şehir dışlarında oluşan sürüleşme ve sürü psikolojine bağlı olarak saldırı olayları ne yazık ki çokça yaşanmaktadır.
-Sürüleşerek insan ile sosyal teması azalan köpeklerde insanlara karşı saldırganlık gözlemlenmesi köpek açısından bakıldığında son derece normaldir. Zira insana ihtiyaç duymadan besine ulaşmakta, yeteri kadar sosyal temas bulunmadığı için de yaşadığı alanlar ve kaynakları açısından insanı tehdit olarak görebilmektedirler.
-İnsanla yeteri kadar sosyal iletişi olmayan köpeklerin adeta tersine evrim gibi evcil olma durumundan yarı vahşi bir yaşam formuna dönüştüklerini de görebiliyoruz.
-Sahipli hayvanların saldırıları ile ilgili köpek sahipleri sorumlu tutulabilmekle beraber sahip hayvan saldırısı sonucu mağdur olan kişilerle ilgili halen gerekli idari ve hukuki altyapı oluşturulamamıştır.
-Sahipsiz hayvanlarla ilgili olarak en acil atılması gereken adım kırsal bölgelerde köpek sahip ilintisinin kurulması, ulusal topyekün kısırlaştırma kampanyası ve üretim yeterlilik belgesine sahip olmayan köpeklerin üretiminin engellenmesi.
-Ülkede sayıları hiç de azınsanmayacak kadar çok hayvansever ve hayvan koruma gönüllüleri ve organizasyonları var , devletin kurumsal olarak bu organizasyonları muhattap alması ve denetlemesi son derece önemli olmakla beraber , diğer taraftan bakıldığından sadece gönüllü olan birey ve organizasyonlara tesis, tesis yönetimi ve benzeri konularda destek verilmesi devletin barınak sayısını gönüllülere de sorumluluk vererek arttırması bu sürüleşme ve tehlikeli davranışlar sergileyecek köpeklerin kontrol altına alınmasında son derece etkin olabilecektir.
SİSTEMSEL SORUN !
Ölümcül köpek saldırılarına baktığımızda karşımıza çıkan tablo yanlış yetiştirilen ve eğitilen sahipli köpeklerin saldırı ve hasar oranlarının çok daha fazla olduğunu, bununla birlikte sürüleşmiş olan sahipsiz köpek saldırılarının da daha ölümcül sonuçlara sebebiyet verdiğini gösteriyor.
yazımın yukarıdaki bölümlerinde bu iki ana sorun ve çözümlere odaklanmaya çalıştım ancak sorunumuz daha çok sistemsel , yani ülkemizde bir evcil hayvan politikası bulunmaması merkezi ve yerel planlamalar yapılmaması.
Evcil hayvanalrla ilgili olarak acilen Tarım bakanlığı bünyesinde bir Evcil Hayvan Daire Başkanlığı ( ya da Genel müdürlüğü ) kurulmalı , tüm muhattapları ile birlikte ulusal politikalar belirlenmelidir.
The post Köpek Saldırısı Haberleri first appeared on Göktan Eker.
]]>The post TV 24- SOKAK HAYVANLARI RÖPORTAJI first appeared on Göktan Eker.
]]>Sahipsiz Hayvanların çöplüklerde , doğal yaşama zarar verdikleri orman kenarlarında özgürlük adı altında sefalet içinde yaşamalarını uygun bulmuyorum.
Çocukların özgürce sokaklarda oyun oynayamadığı , engelli arkadaşlarımızın , yaşlıların sürüleşmiş hayvanlar yüzünden sokaklarda korku yaşadığı ve hayatını kaybettiği bir ortam nasıl kabul edilebilir ?
Bakanlık genelgesine göre 2022 sonuna kadar tüm sahipli hayvanların Tarım İl Müdürlüklerine Kayıt zorunluluğu var. Bu süre sonunda üretim yeterlilik kriterine haiz olmayan hiç bir köpeğin üremesine izin verilmemeli , şeceresiz üretim engellenmeli , merdiven altı tabir edilen sistem cezalandırılmalı.
Sefalet içinde yaşayan , sürüleşip tehlike saçan tüm köpekler TOKİ eli ile İnşa edilen Doğal Yaşam Merkezlerine alınmalı ( İstanbul Beykoz , Bursa Osmangazi örneği. )
Hayvan koruma gönüllülük eğitimi alanların barınaklara giriş çıkışı engellenmemeli , gönüllü insan kaynakları doğru yönetilmeli.
Haydi polisi , izinsiz , kayıtsız , üretim yeterlilik belgesi olmayan , şeceresiz üretim yapanlara işlem yapmalı , hayvanlara kötü muamele işkence kesinlikle yatar cezalı olmalı.
Sahipli köpeklerin verdiği zararlar , müteselsil sorumluluk kapsamına alınmalı ve sahibe ceza verilmeli. Tüm barınaklara davranış rehabilitasyon ve eğitim birimi açılmalı , köpekler eğitimli bir şekilde yetenekleri mizaçları çerçevesinde sahiplendirilmeli. Saldırı gerçekleştiren ve rahebilite edilemeyen köpekler uyutulmalı , barınaklarda bu hayvanlara bakanlar da insan , kaç çalışan tanıyorum eli kolu parmakları yara bere içinde.
Hayvansever organizasyonlardan( sivil toplum örgütleri ) istekli olanlara TOKi eliyle barınak inşa edip destek olunmalı , işletme desteği verilmeli. Hayvanlar adına Bireysel para toplama , hayvanları dillendirme uygulamaları son bulmalı.
Şimdilik konu İle ilgili şahsi görüşlerim bunlar. Çatışma iletişim dili , linç kültüründen uzak makul çözüm için diyalog gerekli , bu sorunun çözülmemesi be bu hale gelmesinin ardında ne yazık ki bu var , anlamak için dinlemiyoruz , cevap vermek için dinliyoruz.
Veteriner Hekimlerin , Köpek Eğitmenlerinin, Köpek Davranışları çalışanların hatta Zootekni uzmanlarının olmadığı bir çözüm platformu işe maalesef yaramaz, bunca yıldır yaramadı da…….
Saygılarımla
Göktan Eker
Askeri ve polis köpekleri eğitim uzmanı
The post TV 24- SOKAK HAYVANLARI RÖPORTAJI first appeared on Göktan Eker.
]]>The post Sokak hayvanları sorununda “çözümsüzlük” nasıl çözülür? first appeared on Göktan Eker.
]]>Evsiz köpekler nedeniyle yaşanan kutuplaşmayı aşmak mümkün mü? Hayvan refahı da gözetilerek sorun kalıcı bir biçimde nasıl çözülebilir? Bireylere, topluma, devlete düşen görevler neler? Köpek Eğitmenleri Derneği Başkanı Göktan Eker yazdı.
Ülkemizde çözüm bekleyen birçok sorundan biri de sokak köpekleri diğer tabir ile evsiz köpekler. Sayılarının kontrolsüzce artması, iyi örnekler olsa da hayvan barınaklarındaki refahın yanlış uygulamalar sonucu azalması bu sorunu derinleştiriyor. Köpekler tarafından saldırıya uğrayan veya uğradığını iddia eden insanların sayısı da her geçen gün artınca, birçok konuda olduğu gibi bu konuda da kutuplaşıyoruz.
Yıllardır köpek etolojisi yani köpek davranışlarıyla ile ilgilenen ve köpek eğitmenliği yapan biri olarak benim baktığım yerden sorun şöyle gözüküyor:
“Davul belediyelerin omzunda, tokmak Tarım Bakanlığı’nda, zurna hayvan severlerde, halay aşağı mahallede, düğün yan sokakta, gelin ile damat aileler arasında çıkan kavgayı ayırmaya çalışıyor.”
Peki, bu sorun nasıl çözülebiliriz? Dünyadaki örnekler neler? Mevcut uygulamada neler değişmeli?
Bütün bu sorulara yanıt vermek ve bu kaotik meseleyi ele almak için önerim şu: Önce sorunun neden bu kadar içinden çıkılmaz bir hal aldığını tartışalım, kavramları yerli yerine oturtalım, çünkü sorunu çözmek için net olarak tanımlamak gerekir, sonra da çözüm önerilerine bakalım.
Kavram kargaşası: Hayvan hakları mı hayvan refahı mı?
Ele almak istediğim ilk kavram, hayvan refahı.
Konu ile ilgili kaynaklarda hayvan refahı, “bir hayvanın fizyolojik ve davranışsal ihtiyaçları ile beklentilerine yönelik tatminiyle ilişkili pozitif ruhsal ve fiziksel durumu” olarak tanımlanıyor. Burada sadece sokak hayvanlarının değil, çiftlik hayvanlarının hatta yaban hayatında doğada yaşayan hayvanların da ele alınması gerekiyor. Ben, sokak köpekleri sorununun hayvan refahı çerçevesinde çözülmesi gerektiğini savunanlardanım.
Diğer kavram ise hayvan hakları. Hayvan refahı ile karıştırılan bu kavram, hayvanların insan amaçlarına uygun düştüğü biçimde kullanılabilecek birer eşya olmadığı, kendi arzuları ve ihtiyaçları olan bireyler olarak muamele görmeleri gerektiği anlamına geliyor.
Bu iki kavram arasındaki ayrım, konuyla ilgilenenleri bölüyor.
Yararcı bakışı savunanlar, hayvanların hakları olmasını reddediyor ama hiçbir hayvanın acı çekmemesi gerektiğini de vurguluyor. İnsanların hayvan kullanırken, hayvanların koşullarını iyileştirilmesi gerektiğine odaklanıyor.
Hak temelli bakışı savunanlarsa, hayvanlara yönelik muameleleri iyileştirmenin yeterli olmayacağını, hayvanları, insan amaçları için kullanmaktan vazgeçilmesi gerektiğini savunuyor.
Ancak her iki akımın da üzerinde hem fikir olduğu bir nokta var: Alman filozof Immanuel Kant’ın da dediği gibi hayvanlara yönelik zulüm içeren davranışlar insanı zalimleştirir ve diğer insanlara yönelik işlenebilecek şiddet eylemlerini kolaylaştırabilir. Eski bir emniyet mensubu olarak mesleki tecrübem ve bir köpek eğitmeni olarak gördüklerim Kant’ın tezini destekliyor.
Yasalar ve uygulamalarda da kavram kargaşası
Meseleye ait yasalarımızda ve onların uygulanmasında da kavram kargaşası var.
2004 yılında 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununun çıkmasında ve 2021 yılında revize edilmesinde sokak hayvanları ile ilgilenen gönüllülerin etkisi çok büyük.
Ancak hayvan severlerin ve kanun yapıcının özellikle etoloji ve köpekleri inceleyen multi-disipliner bir bilim dalı olan, köpek ırkları, davranışları, bakımı, eğitimi ve hastalıkları ile ilgilenen kinolojiden yoksun bakış açısı ile revize edilen kanun, bırakın sokak köpekleri sorununu ortadan kaldırmasını, bence çok daha karmaşık ve içinden çıkılamaz hale getirdi.
Mesela bu yasada köpek dövüşlerini engellemek gibi iyi bir niyetle yola çıkılsa da, bazı köpek ırklarının yasaklanması, köpeğin gücünü istismar eden insanlardan ziyade köpek ırklarına odaklanılması sonucunu doğurdu. Haberlerde her ısıran, havlayan köpeği Pitbull diye yaftalama geleneği de ne yazık ki bu kanunla başladı.
“Tehlikeli ırk” bir safsata mı?
2004 yılında çıkan kanunda Pitbullterrrier ve Japanes tosa ırkı köpekler, dövüşlerde kullanıldıkları ve tehlikeli oldukları alt gerekçesiyle yasaklandı. Ancak hayvanları bu amaçla eğitip dövüşleri yaptıranlar cezasız kalmanın yolunu buldu.
Hayvanların dövüştürülmesine verilen ceza idari ve hukuki olarak çok az; sadece dövüşler üzerinden kumar oynatılması nedeniyle cezalar verilmiş; bu vahşi organizasyonları yapanlar ise bir süre sonra, köpek dövüşlerini deve güreşleri misali “folklorik” olarak nitelendirerek kanundan kaçış noktası bulmuşlar.
Üstelik ülkemizde köpek dövüşlerinde bu yasaklanan ırklar değil, daha çok yerel çoban köpeği ırkları kullanılıyor. Kanunun bazı ırkları yasaklamasıyla bu daha da arttı. Bu durum iskambil kâğıtlarıyla kumar oynandığı için oyun kâğıtlarının yasaklanması, ancak kumarbazların zar ile kumar oynamaya devam etmesi hikâyesini anımsatıyor.
Irk yasaklama bununla da kalmadı, İngiltere’den alınan bir mevzuatta da olduğu öne sürülerek genelgeyle Dogo argentino ırkı da yasaklandı. Oysa İngiltere’deki yasağın sebebi, Arjantin ile yaşanan Falkland Adaları krizi sonrası oluşan siyasi baskıydı.
Kanun revize edilirken, American bully ve American stafforshire terrier cinsi köpekler de yasaklandı.
Yasa, “türlerini veya bunların melezlerini üreten, sergileyen, takas eden, ülkeye girişini, satışını, reklamını yani bu hayvanların ticaretini yapanlara” ceza getirdi. Onların kayıt altına alınmasını ve kısırlaştırılmasını, çip takılmasını şart koştu. Kayıt belgesiz, ağızlıksız ve tasmasız dolaştırılmalarını da yasakladı. Sahiplerinin, bakamamaları halinde bu ırktan hayvanları başka kimseye de veremeyeceği, belediyeye ait en yakın bakımevine bırakması zorunlu hale getirildi. Barınakların onları sahiplendirmesi de yasaklandı.
Genelgeyle de bütün bunların yapılması için 14 Ocak 2022 ye kadar süre tanındı. O tarihte kayıt altına alınan ve ‘tehlikeli ırk’ diye tanımlanan köpeklerin sayısı neredeyse 12 bindi. Çip taktırma, kısırlaştırma gibi masrafları ödemeyecek sahipler, onları ya barınaklara ya da yine yasa ceza gerektirse de sokağa terk etti. Bu düzenleme nedeniyle sokaktaki hayvan sayısı, bu ırklarla meydana gelen çiftleşmelerle birlikte arttı.
Ama bu arada, bazı ırkların, yasaklanmayı gerektirecek kadar tehlikeli olduğu, ne yapılırsa yapılsın doğalarının saldırgan olduğu ve değişmeyeceği gibi gerçekle ilgisi olmayan şehir efsaneleri, konuyla ilgili yapılan haberlerin de yardımıyla toplum bilincine yerleşti. Irkları ayırt edecek bilgiye sahip olmayan birçok kişi de, genel olarak köpekleri, tehlikeli canlılar olarak görmeye başladı.
Ama gerçekte durum böyle değil. Köpekler bütüncül bakıldığında aslında tehlikeli canlılar değil. Onları bu hale sokan, yanlış yetiştirme, ehil olmayan art niyetli kişilerin eline geçmiş olmaları ve bu yönde eğitilmeleri. Yani yapılması gereken, ırkları yasaklamak değil köpeklerin sağlıklı bir ortamda üremelerini, yetişmelerini ve büyümelerini sağlamak…
Sokak köpeği sorununun temelinde köpek üretimi mi var?
Sokak köpeği sorununun ana sebebinin köpek üretimi olduğunu savunan ve köpek üretiminin yasaklanması gerektiğini önerenler de var.
Bu öneriyi tartışmadan önce köpek ırklarının nasıl ortaya çıktığını, nasıl belirlendiğini ve hangi şartlarda üreyebildiklerini biraz açmakta fayda var.
İnsanlar, köpekleri 10-15 bin yıl önce ihtiyaçlarına göre evcilleştirdiler. Örneğin kuzeyde yaşayan insanlar köpeklerinden kızak çekmesini, ormanlık alanlarda yaşayanlar köpeklerinden avcılık ve koruma beklediler. İnsanların köpeklerden beklentileri ve köpeklerin yetenekleri ölçüsünde yapay bir seleksiyon sistemi oluştu. Sanayi devrimiyle de şehir hayatına uygun köpek ırkları gelişti.
Üniter devletlerin ortaya çıkmasıyla birlikte, insanlar kendi coğrafyalarındaki köpeklerin ırklarını korumaya ve geliştirmeye başladı. Zamanla ülkelere ait köpek ırklarının tescil edilmesi, köpeklerin insanla birlikte yaşama kriterleri başta olmak üzere uluslararası üretim kriterleri merkezi Belçika’da bulunan Uluslararası Kinoloji Federasyonu (Federation Kynology International – FCI) çatısı altında kurallara bağlandı.
Şu an FCI’ya kayıtlı 100 ülke (Türkiye’yi de Köpek Irkları ve Kinoloji Federasyonu temsil eder) ve toplam 345 tescilli köpek ırkı bulunuyor.
Irk standartları arasında da yalnızca dış görünüş yok, kafasından başlayarak kuyruğuna kadar bacak ve beden yapısından, yani fizyolojik, anatomik ve morfolojik özelliklerinden davranışlarına kadar pek çok standart göz önüne alınıyor. Bu standartlar, o köpek ırkının tarihsel geçmişinden geliyor ve bunların kapsamında örneğin dişleri eksik veya çene yapısı bozuk köpeklerin beslenme zorluğu çekebileceği düşüncesiyle üremelerine izin verilmiyor. Benzer bir biçimde aşırı korkak veya ırkına göre kontrolsüz saldırganlık gösteren köpeklerin de.
Sorunu çözmüş toplumlarda köpek yetiştiriciliği
Kinolojik yapılar ve etolojik bakış açısı, sokak hayvanları sorununu çözmüş ya da köpeklerle yaşam konusunda belli standartları yakalamış toplumlarda, köpeklerin bir amaç için üretilmesi ve yetiştirilmesi anlamına gelir: Avcı, bekçi, iş köpeği, görev köpeği, eşlik köpeği gibi.
Bu toplumlarda köpeğini çiftleştirmek isteyen kişiler, köpeklerini ırk derneklerine veya ülkelerindeki kinolojik yapıya kayıt ettirmek durumundalar. Hatta birçok ülkede zorunlular. Akabinde ırk değerlendirme etkinliğine ve ırk standartları yarışmalarına katılarak köpeklerinin ırk standartlarına ne kadar uygun olduğunun uzman hakemlerce tespit edilme süreci başlar. Örneğin bazı ırklarda beş ata nesli gösteren şecereye sahip olmayan köpeklerin üretimine izin verilmez. Köpek ırklarının korunması ancak bu sayede mümkün olabilir.
Bu sebeple köpeklerin eğitilmeleri veya belirlenen standartlar çerçevesinde üretilmelerinin hayvan haklarına aykırı olduğunu iddia etmek veya bunu istismar kabul etmek doğru değil. Burada sorun, köpeklerin üretilmeleri değil, hayvan refahı çerçevesinde ve kinolojik yapı içerisinde üretilmemeleri, yani merdiven altı tabir edilen sistem.
Oysa Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi, 5.maddesinde geleneksel olarak insanların çevresinde yaşayan türden olan bütün hayvanlar, türüne özgü koşullar ve özgürlük içinde yaşama ve üreme hakkına sahiptir, diyor. Yani ırkı yasaklamak veya bilimsel üretimi durdurmak o ırkı ortadan kaldıracağı için bu beyanname ile ters düşüyor.
Ayrıca Avrupa Konseyi üyesi devletler tarafından imzalanan Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi de bu konuda referans alınacak önemli bir doküman.
Merdiven altı sistemin zararı
Türkiye’de özellikle büyük şehirlerdeki barınaklarda ya sokaklarda yaşayan köpeklerin neredeyse tamamı işte bu merdiven altı üretimlerin sonucu. Buralarda üretilen köpeklerin görünümleri belli bir ırk olsa da ve onları satın almak için epey paralar dökülse de, bu köpeklerin göründükleri ırka ait olduğunu söylemek pek mümkün değil.
Dolayısıyla sokak köpekleri meselesinde kalıcı ve kökten çözüm de, safkan köpek yetiştirilmesini yasaklamaktan değil, merdiven altı üretimini engellemekten geçiyor.
Köpekleri kim yetiştirmeli?
Sokak köpeklerinin görülmediği toplumlarda üç tip köpek yetiştiricisi var; hobi yetiştiricisi, mikro yetiştirici ve ticari yetiştirici.
Hobi yetiştiricileri, standartlara uygun tek bir ırktan köpeğe sahip olan aileler veya bireylerdir. Önemli bir kısmı kadınlardan oluşur. Kinolojik sistemin oturtulduğu toplumlarda, hobi yetiştiricileri aynı zamanda ev ekonomisine de büyük katkı sağlıyor.
Mikro yetiştiricilerse, aynı ırkta 3-4 köpeği olan aileler veya bireylerdir. Standartlara en yakın köpek yetiştirilmesi konusunda kinolojiye ciddi değer katarlar. Mikro ve hobi yetiştiricileri için köpekleri ailelerinin bir parçasıdır.
Ticari yetiştiricilikse, şeceresi olsa bile birçok ırktan farklı köpeğin üretildiği yerlerdir. Ticari yetiştiriciler için popüler ırkların üretiminin yapılıp kâr amaçlı satışının yapılması önceliklidir. Tabii ki işini oldukça iyi yapan ticari yetiştiriciler de yok değil, ancak aile içinde büyüyen bir köpek ile çiftlik ortamında büyüyen köpek arasında davranışsal açıdan ciddi farklar olabilir.
Türkiye’de köpekleri kim yetiştiriyor?
Avrupa’da gittikçe azalan ticari yetiştiricilik, Hayvan Hakları Kanunu ile köpek satışı konusunda tek yetkili haline getirildi. Oysa yapılması gereken, mikro yetiştiricilerin ve hobi yetiştiricilerin kayıt altına alınması, belgelendirilmesi ve yetkilendirilmesi. Yetiştirme kriterlerinin, şartlarının, standartlarının belirlenmesi, köpek hareketliliğinin süreçlere bağlanması ve tabii ki denetimin de düzenli ve sürekli yapılması da önemli.
Özetle, sokak köpeği sorununun çözümü için atılması gereken ilk adımlardan biri, merdiven altı, kayıt dışı üretimlerin engellenmesi; bazılarının savunduğu gibi köpek üretiminin tamamıyla yasaklanması değil.
Sorunun köküne, köpek üretimine standart getirmedikçe, köpek popülasyonun artması da kontrol altına alınamaz.
Sokak köpekleri popülasyonu
Mevcut durumda sokak köpekleri popülasyonu, kendi aralarındaki çiftleşmeler ve sahipli olduğu halde, kısırlaştırılmamış köpeklerle çiftleşmelerden kaynaklanıyor.
Bu hızlı üreme, kısırlaştırma konusunda harcanan çabaların da boşa gitmesine de neden oluyor. Özellikle kırsal bölgelerde kontrol dışı üreme, kentlerin hemen dışında, ormanlık alanlara ya da arazilere “nasılsa bakılır” diyerek bırakılan ve buralarda üreyip, sürüleşen köpekler ciddi anlamda tehlike yaratıyor.
Köpekler adı üzerinde evcil hayvan. Yerleri yarı vahşi yaşamın olduğu ormanlar, çöplükler veya hücre hapsi verilmiş mahkumlarınkine benzer barınaklar değil, insanın yanı başı.
Bu sürüleşmelerin önüne geçilmesi gerek. Ayrıca toplumsal hayata yani insan ve diğer hayvanlara zarar veren köpeklerin de davranış rehabilitasyon uygulamalarına tabi tutulması da zorunlu olmalı. Bunların detaylarını birazdan anlatacağım ama yeri gelmişken mahalle sakini olarak kabul ettiğimiz sokak köpeklerine de değinmek istiyorum. Onların, istisnalar olmakla birlikte, insanlarla iç içe oldukları ölçüde, iyi huylu olduklarını görmek mümkün.
Ülkemizde 1800’lü yıllarda ortaya çıkan, neredeyse 1970’lere kadar devam eden, sokak hayvanlarını beslemeleri için halkın mancacı denilen kişilere para vermesi, yardım etmesi gibi bir uygulamanın bugüne de yansıması, bu köpeklerin mahalle sakini olmasının önünü açıyor.
Fakat bu köpeklere karşı özellikle bilinçsiz insanlar ve bilinçsiz çocuklar tarafından yapılan yanlış davranışlar bazen bu köpeklerin de saldırganlaşmasına sebep olabiliyor. Alanını korumaya çalışan veya defansif saldırı yapan köpeklerin hamlelerinden kaçmaya çalışan insanların yaşadığı kazalar da tehlikeli olabiliyor.
Bir köpek size saldırırsa ne yapmalısınız?
Eğer köpekle mücadeleye girmemiz kaçınılmaz ise çığlık atmak, bağırmak, kaçmak o köpeğin av güdüsünü daha fazla tetikler. Köpeğin doğrudan gözüne bakmak da tetikleyici olabilir çünkü köpeklerin dünyasında bu, ‘ona meydan okuma’ anlamına gelebilir.
Saldırı durumunda da kaçmamak, sabit durmak, köpekleri yok saymak, onları tehdit etmiyormuş gibi yavaşça yürümek aslında saldırılardan korunmanın temel niteliği.
Ama köpek bize saldırıyorsa elimizdeki eşyayla – çanta, şemsiye vb – bariyer yaparak ve sakin vücut dili kullanarak yavaş yavaş ilerlemek işe yarar. Vurmak, fiziksel temas köpeği daha da agresif hale getirebilir. Bununla birlikte deodorant veya benzeri sprey kokularla, köpek ile aranıza koku bariyeri oluşturmanız da işe yarayabilir.
Sürüleşmenin önüne nasıl geçilir?
Popülasyon kontrolü, sadece kısırlaştırma ile değil, kırsal bölgeler ve şehirlerin dış alanlarından başlayarak köpeklerin sahipleri ile ilintilenmesi, ilintisi olmayan köpeklerin kısırlaştırılmasıyla başlamalı. Yani öncelikli olarak kırsaldan başlayarak tüm köpekler bir sahip ile ilintilenmeli.
Sahipli köpeklerin de üretim yeterliliği yoksa, çiftleşmesine ve üremesine cezai müeyyide getirilmeli.
Son yasayla birlikte, köpek ve sahibi arasında bir ilinti kurulmaya çalışılmış olsa da ülkenin ihtiyacı olan düzenleme ve uygulama ne yazık ki hâlâ kurulamadı.
Köpek almak isteyenler sahiplik eğitimine tabi tutulmalı
Öte yandan, köpek almak da belli süreçlere tabi olmalı.
Köpek almak isteyenler, bakanlıkça yetkilendirilen kişi ya da kurumların veya bizzat bakanlık tarafından sahiplik eğitimine ve sınavına tabi tutulmalı. Bu eğitimi tamamlayanların yine bakanlıkça kayıt altına alınmış resmî yetiştiricilerden köpek alarak sertifikalarının numarası ile köpek sahibi olabilmeleri sağlanmalı. Bu eğitimler, barınaklardan köpek sahiplenenler için ücretsiz, diğerleri için ücretli olmalı.
Bu sistem ile artık köpeklerin kâr maksimizasyonu güden sistem tarafından bir ürün çeşidi olarak görülmesinin önüne geçebilir, marketten domates alır gibi köpek sahibi olunması engellenebilir. Yaratılan bütçe, hayvanların refahı ve kısırlaştırma için gerekli masraflar için pekâlâ kullanılabilir.
“Satın alma sahiplen” sloganının da altı doldurulmalı, bu slogan mahalle baskısına dönmekten ziyade teşvik edici uygulamalar içermeli. Mesela, Almanya, Fransa gibi ülkelerde olduğu gibi barınaktan sahiplenildiğinde şehir hizmetlerinde (yol, su, elektrik, vergi vb) indirimler yapılabilir. Belediyelerin, sahipsiz hayvanların masraflarını ödedikleri düşünüldüğünde, bu tür indirimlerin aslında kârlı olduğu da görülecektir.
Belirli kilo üzerinde köpeklere kesinlikle sosyal köpek sınavı, toplumsal yaşama uyum sınavı, itaat ve refakat sınavı gibi sınavlardan başarılı olma zorunluluğu da getirilmeli. Gücü istismara açık olan ırkları sahiplenecek kişiler için de sahiplerinden söz gelimi psikoteknik raporu ve ruhsatlandırma gibi ekstra uygulamalar talep edilebilir.
Bu öneriler, sahipli köpeklerin karıştığı saldırma olaylarını da engelleyecektir. Aynı zamanda ülkedeki köpek yetiştiricisinden üreticisine, eğitmeninden gezdiricisine, bakıcısına kadar sürecin tüm insan kaynaklarının kayıt ve kontrol altında, yani denetime alınacağı bir sistem de sorunları çözecektir.
Sahipli köpeklerin sokaklara bırakılması nasıl önlenir?
Bir diğer sorun ise sokaklara terk edilen köpekler… Sosyal hayattaki herhangi bir değişiklikten ötürü (iş kaybı, hastalık, taşınma vb) hayvanlarını bırakma halinde, barınma masrafları karşılığı beyanlı terk sistemi Amerika gibi birçok ülkede uygulanıyor.
Bu kişilerden alınacak aylık düzenli meblağ, barınakların kapasitesi başta olmak üzere refahının arttırılması için de kullanılabilir. Bu durum, nasılsa bakılıyor diye köpeklerin sokaklara salınmasını engelleyecektir.
Köpek – sahip ilintisinin doğru bir şekilde kurulması durumunda mazeretsiz terk etmeler muhakkak cezalandırılmalı.
Nasıl bir rehabilitasyon olmalı?
Ülkemizde ne yazık ki rehabilitasyon merkezi adı altında yapılanan barınaklarda, rehabilitasyon kelimesi sadece sağlık uygulamalarını içeriyor. Oysa sokaklara atılmış veya orda doğmuş köpeklerin ciddi travmaları olabiliyor. Travmaları olmasa bile insan ile birlikte yaşamaya hazırlanmaları önemli bir süreç.
Özellikle belediye barınaklarında ve gönüllü barınaklarında davranış rehabilitasyonu ile ilgili de birimler kurulmalı ve bu birimlere insan kaynağı sağlanmalı. Zira bir köpeğin insan ile birlikte yaşamaya alışması için öncelikle travmalarından arındıracak rehabilitasyon uygulamalarına daha sonra eğitim uygulamalarına ihtiyaç var.
Sokaklarda veya barınaklarda onlarca yetenekli köpeğin heba olduğunu görmek acı verici. Zira arama kurtarma faaliyetlerinden terapi yapabilecek köpeklere kadar birçok köpek yarı aç veya hapsedilmiş durumda. Merkezi bir politika ve kurumsal bir yaklaşımla bu potansiyel de değerlendirilebilir. Mesela biz, bu bağlamda uyguladığımız projemizde şu ana kadar dört terkedilmiş köpeğe arama kurtarma eğitimi verebildik.
Gönüllü barınaklar
Batı’daki birçok ülkede hayvan koruma gönüllülerince açılan barınaklar ruhsatlandırılır. Denetime tabi olur, buralarda rehabilite edilen ve eğitilen köpekler doğru ailelere sahiplendirilir. Sahiplendirme esnasında bazı masraflar talep edilse de genellikle bağışlarla ve gönüllülerle bu barınaklar ayakta durur. Sistemin oturduğu ülkelerde gönüllü barınaklarının standartları ve açılma şekilleri de net bir şekilde bellidir.
Türkiye’de ise gönüllü barınakların kuruluşundan yönetimine kadar birçok konuda devlet desteği alabilmesi gerekliliği bence diğer önemli bir konu.
Bu durum belediyelerin iş yükünü azaltacağı gibi, gerekli koordinasyonun kurulması durumunda köpeklerin bakım beslenme maliyetlerini de düşürür, sahiplendirme hızını artırır.
Modern gönüllü barınaklar, köpeklerin muhtaç hallerini gösterip vicdanlara hitap ederek istismar edenleri de sistem dışına iter hem. Köpeklerin geldikleri andan itibaren hızla sağlıklarına kavuşup rehabilite edildikleri, eğitildikleri ve ne tip insanlarla hangi ortamlarda yaşayacaklarına göre, yetenek ve mizaçlarına doğrultusunda ayrıldıkları bir sistem kurduklarında çok daha etkili olurlar.
Şehir efsaneleri ve ötenazi
“Batı’da neden sokaklarda sahipsiz hayvan yok? Sahipsiz başıboş hayvanlar bir süre barınaklarda bekletildikten sonra yaşamlarına son veriliyor.” En sık duyduğumuz cümlelerden… Peki, doğru mu?
Geldik zurnanın zırt dediği yere. Amerika’da her ne kadar “no kill shelter” (ötenazi olmayan köpek barınağı) uygulaması giderek yaygınlaşmış olsa da, bu barınaklar dahi saldırganlık eğilimi çok yüksek, bir yabani hayvan gibi aşırı korkak ve sosyal hayata uyum konusunda aşırı çekingen köpekleri kabul etmiyor ve bu köpekleri ötenazi uygulanan barınaklara yönlendiriyorlar. Ötenazinin uygulandığı barınaklarda ise belirli bir süre sahiplenmeyen köpeklerin ya da bu aşırı saldırgan veya aşırı korkak uyutulduğunu biliyoruz.
Benzer bir uygulama Avrupa’da da var. İnsanla birlikte yaşamaya uygun köpeklerin doğru yöntemlerle bilinçli ve eğitimli hayvan severler tarafından rehabilite edilmesi ve eğitilmesi sonucu sahipsiz hayvan sorununu tamamen bitirmiş Hollanda gibi bazı ülkelerde, ötenazi sadece ağır hasta köpek sahiplerinin talep etmesi durumunda, topluma zarar verebilecek aşırı ve kontrolsüz saldırgan köpekler için uygulanıyor.
Ülkemizdeyse barınaklara gelen köpeklerin büyük bir bölümü daha önce bir insanla yaşamış köpekler. Yani sahipli köpekler. Bizde ise başıboş köpeklerin kendi aralarında üremeleri kontrol altına alınmamış olduğu için sahipli olup da sokağa bırakılan köpek sayısı ile sokakta üreyen köpek sayısı konusunda bir ayrım yok.
Ne yapmalı?
Yaklaşık 20 yıldan fazla köpek eğitmenliği ve köpek etolojisi ile ilgilenen eski bir emniyet mensubu olarak öncelikle yaratılan her gri alanın istismara açık olduğunu belirtmeliyim. Hayvan sever arkadaşlarımızın gayretleri, gerekli ve doğru düzenlemelerin olmaması sebebiyle yetersiz kalıyor, belirttiğim bu gri alan giderek büyüyor, adeta herkesin birbirini istismarcılıkla suçlamasına neden oluyor. Devlet ivedilikle gri alanı ortadan kaldıracak önlemler almalı.
Bir devlet, hayvanını da doğasını da çocuğunu da gencini de yaşlısını da kadınını da erkeğini de korumakla mükellef.
Bu gri alan ve hayvan severlerin kendi aralarındaki büyük fikir ayrılığının, ego savaşlarının, “benim dediğim doğru”, “en çok ben kurtarıyorum” narsizminin ve bazen yakışmayan tartışmaların, çatışmaların olması, yıllardır sorunun çözülememesine kendileri gibi düşünmeyenlerin adeta linç edilmesine ve son dönemlerde de toplu itlafı savunan, oldukça aktif, yine linç kültüründen beslenen birtakım insanların türemesine neden oldu.
Oysa makulde buluşmak zorundayız.
Ülkemiz bu sorunu yönetememe konusunda kritik sınıra geldi, giderek derinleşen ekonomik ve sosyolojik sorunlar köpekleri, bizim onlara baktığımız gibi bakmayan insanların hedefi haline getirdi.
Makulu ivedilikle bulmak; dayatma ile değil devletin alacağı önlem ve biz hayvan severlerin bizler gibi sevmeyenlere veya korkanlara da saygı duyacağı bir platformda gerçekleşebilir.
Bu platformun ilk adımı da devletin gri alanı ortadan kaldıracak adımları atması olabilir. Söz gelimi Tarım Bakanlığı bünyesinde bir Evcil Hayvan Genel Müdürlüğü kurulması ve bu yapılanmanın liyakatli kişilere devredilmesiyle etkin ve vicdani bir çözüm mümkün olabilir.
Toplumsal huzur sadece insanların hakkı değil, on binlerce yıldır insanoğluna yol arkadaşlığı yapmış köpeklerin de hakkıdır.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 1 Temmuz 2022’de yayımlanmıştır.
The post Sokak hayvanları sorununda “çözümsüzlük” nasıl çözülür? first appeared on Göktan Eker.
]]>The post Köpek Sahipleri gözünde melez ve safkan köpekler arasındaki farklar first appeared on Göktan Eker.
]]>GE: Genellikle safkan ırk köpekler ve melez köpekler ile ilgili çok fazla kıyaslama yapılır. Bununla birlikte farklılıkları veya benzerlikleri ortaya koymak, bu bilimsel temelli çalışmalar sonucunda eğitim davranış veya popülasyon kontrolü konularında çalışma yapmak mümkün olabilecek gibi gözükür. He ne kadar her bilimsel araştırma oldukça önemli olsa da iş köpek sahiplerinin doldurdukları bilgiler ışığında oluşturulan anketler olunca ben her zaman temkinli olmuşumdur. Zira ikili konuşmalarda veteriner ziyaretleri ve eğitmenle yapılan görüşmelerde bir çok şikayet ya da sorun dile getirilse de konu anket ve yabancılara köpeklerimiz hakkında vereceğimiz bilgiler olunca durum biraz değişiyor. Bu sebeple insan faktörünün en aza indirilerek yapılacak etolojik temelli gözlemlerin daha doğru sonuçlar vereceğini düşünmekteyim.
Borbála Turcsán (*1,2) , Ádám Miklósi,(*1,3 ) ve Enikő Kubinyi(*1)
Giriş
Yeni bir köpek arkadaşı seçmek söz konusu olduğunda, uyumsuz bir ırk seçmek, hem sahibinin hem de köpeğin iyiliği açısından korkunç sonuçlar doğurabilir. Farklı köpek ırklarının tipik davranışları önemli ölçüde bilimsel ilgi çekmiş olsa da (örneğin [1]), karışık ırk köpeklerle ilgili çalışmalar nadirdir. Melez köpekler, tanım gereği, tanınan hiçbir ırka ait olmayan ve ataları genellikle karmaşık veya bilinmeyen heterojen kökenli köpeklerden oluşur.
İnsanlar tarafından tanınan ırkların melezleri (örneğin, “tasarımcı köpekler”); safkan ve melez bir köpeğin yavruları; iki melez köpeğin yavruları veya başıboş, vahşi veya sokak köpeğinin torunları olabilirler. Melez köpeklerin yüzdesinin (ABD’de evlerde yaşayan tüm köpekler içinde), Amerikan Veteriner Hekimler Birliği [2] tarafından yaklaşık %53 ve Amerikan Evcil Hayvan Ürünleri Birliği tarafından [3] yaklaşık %44 olduğu tahmin edilmektedir. Almanya ve Birleşik Krallık’ta köpeklerin yaklaşık %31-33’ü melez ırklardan [4,5], Avustralya’da ise evlerde yaşayan köpeklerin nüfusunun yarısını melez köpeklerden oluşturmaktadır [6].
Bilimsel veri tabanlarında, melez köpekler yaklaşık üçte birini oluşturur [7-9]. Ancak, bu verilerin yalnızca “sahip olunan” köpek popülasyonunu tahmin ettiği düşünüldüğünde (evcil hayvan endüstrisi raporlarına, veterinerlik kayıtlarına, ev panellerine veya posta anketlerine dayalı olarak) bu oranların tüm köpek popülasyonundaki gerçek melez sayısını muhtemelen olduğundan az tahmin etmesi muhtemeldir. 10]). Melez köpeklerin başıboş, vahşi ve sokak köpek popülasyonlarına katkısını güvenilir bir şekilde tahmin etmek zordur. Bununla birlikte, muhtemelen dünya çapındaki köpeklerin çoğunluğunu temsil etmektedirler [11].
Melez köpeklerin genellikle safkanlara göre zindelik açısından bazı fenotipik avantajlara sahip olduğu varsayılır (örneğin, daha iyi sağlık ve hastalıklara karşı daha düşük duyarlılık), çünkü daha düşük bir homozigotluk seviyesi gösterirler ve çok daha yüksek genetik varyasyona sahiptirler [12-14]. Bu da melez canlılığa yol açar [15]. Bazı araştırmalar, yetişkin melez köpeklerin safkanlara göre kalıtsal genetik hastalıklardan muzdarip olma ve daha uzun yaşama olasılığının daha düşük olduğunu bildirmiştir [12,16-18].
Çeşitli çalışmalar, karışık ırklar ve safkan köpekler arasında davranışsal farklılıklar tespit etmiştir. Örneğin, Bennett ve Rholf [7] melez ırkların daha itaatsiz, daha sinirli, daha heyecanlı olduklarını ve melez ırklarda safkan köpeklere göre daha sık aşırı havlama sergilediklerini bildirmiştir.
Hsu ve Sun [19], karışık ırklarda (yabancılara, köpeklere ve sahiplere karşı) üç saldırganlık alt ölçeği için daha yüksek oranlar bildirmiştir. Melez köpeklerin gürültü fobisi geliştirme riskinin arttığı bildirilmiştir [20]; safkanlara göre tanıdık olmayan insanlara karşı daha saldırgan, daha korkulu ve dokunmaya daha duyarlı olma olasılıkları daha yüksektir [21].
Temas et al. [22], oyuncak köpekler grubu dışındaki tüm AKC ırk gruplarına göre melez köpeklerde daha yüksek nevrotiklik, köpeğe yönelik korku ve insan odaklı korku bulmuştur. Öte yandan Ottenheimer-Carrier ve ark. [23], üç kişilik değerlendirmesinde safkan ve karışık cins köpekler arasında herhangi bir fark bulmamıştır.
Bununla birlikte, bu çalışmaların temel amacının safkanları ve melez köpekleri karşılaştırmak olmadığını belirtmek gerekir. Bu nedenle, bu sonuçlar, köpeklerin safkan statüsü dışında bu köpek grupları arasındaki bir dizi başka sistematik farkı yansıtabilir. Örneğin, köpek besleme uygulamalarının çok sayıda davranış özelliğiyle ilişkili olduğu rapor edilmiştir (örneğin [9,24–26]), bu nedenle bu faktörlerdeki farklılıklar, karma ve safkanlar arasında davranış farklılıklarına neden olabilir. Mevcut çalışmada, çeşitli davranış özelliklerinde ve köpek bakim özellikleri açısından karışık ırklar ve safkanlar arasındaki olası farklılıkları araştırdık.
Birçok ırktan çok sayıda birey birlikte araştırıldığında, ırka özgü davranış özelliklerinin birbirini dengeleyebileceğini varsaydık. Bu nedenle, karma cinsler ve safkanlar arasındaki köpek bakim uygulamalarındaki farklılıkları kontrol ettikten sonra, büyük bir karma cins köpek ve safkan köpek popülasyonunun ortalama davranışsal özellik puanları arasında hiçbir fark olmamasını bekledik. İki popülasyon arasındaki gen akışı da bu hipotezi destekliyor.
Safkanlar genellikle eski karışık ırklardan kaynaklanır ve karışık ırkların ataları arasında genellikle safkanlar bulunur. Hem sahiplerin hem de köpeklerin demografik özelliklerini ve ayrıca köpek besleme uygulamalarını ölçen iki anket geliştirilmiştir. Anket 1, köpeklerin genel davranış eğilimlerini (kişilik) ölçmeyi amaçlarken Anket 2 de tipik davranış problemlerini.
Malzemeler ve yöntemler
Etik Beyanı
Verileri, köpeklerin davranışlarını sahip raporu aracılığıyla değerlendirmek için tasarlanmış çevrimiçi bir anket kullanarak topladık. Halihazırda yürürlükte olan Macar kanununa göre (”1998. évi XXVIII. Törvény”—Hayvanları Koruma Kanunu, 3. paragraf, 9. nokta), köpek davranışlarına yönelik invaziv olmayan gözlemsel deneyler, hayvan deneyleri olarak kabul edilmez ve bu nedenle, izin verilir. Üniversite Kurumsal Hayvan Bakım ve Kullanım Komitesi’nden (UIACUC) herhangi bir özel izin alınmadan gerçekleştirilebilir.Anketlerin doldurulması gönüllü ve anonimdi, bu nedenle çalışma, katılımcıların mahremiyetini ihlal etmedi. Bilgilendirilmiş onam, anketlerin giriş mektubuna dahil edilmiştir.
Örnekler
Anket yöntemini kullandık çünkü ırk ve köpek bakımı uygulamaları açısından oldukça çeşitli olan çok sayıda denekten veri toplamamıza izin verdi. İlk anketi toplam 14.004 köpek sahibi, ikinci anketi ise 10.240 kişi doldurdu. Eksik veri ve tekrar içeren raporları hariç tuttuk (sahiplerin aynı köpek hakkında iki veya daha fazla rapor doldurduğu durumlarda, bu verileri yalnızca test-tekrar test ve değerlendiriciler arası güvenilirliği hesaplamak için kullandık). Her iki anketi de dolduran N = 312 sahip vardı, demografik ve köpek besleme soruları sadece bir kez değerlendirildi. Köpekleri, sahiplerinin özelliklerine göre safkan ve karışık cins gruplara ayırdık. Safkan gruptaki ırk popülaritesinin etkisini kontrol etmek için her iki araştırma için bir kesme noktası tanımladık, böylece belirli bir ırktaki maksimum birey sayısı Anket 1 için N = 60 ve Anket 2 için N = 37 oldu. Safkan ve melez gruptaki toplam birey sayısını eşleştirmek için kesme noktasını belirledik. Bir cins, kesme noktasından daha fazla bireyle temsil ediliyorsa, son veri seti için rastgele bir örnek seçtik.
Anket 1’in son örneğini N = 9186 köpek (safkanlarda 4593 ve karma gruplarda 4593), safkan grup 254 ırktan oluşuyordu ve hiçbir ırkın 60’tan fazla temsilcisi yoktu. Anket 2’nin son örneğinde N = 6384 köpek (safkanda N = 3199 köpek ve karma cins grubunda N = 3185 köpek) vardı, safkan grup 251 cinsten oluşuyordu ve hiçbir cinsin 37’den fazla temsilcisi yoktu. Veritabanlarının tanımlayıcı bilgileri ek materyalde bulunabilir (S1 ve S2 Tabloları).
Prosedür
Almanya’da, her ikisi de Alman “Dogs” dergisinin serbest gazetecisi Jesko Wilke tarafından geliştirilen iki anket gerçekleştirdik.Veriler derginin kendi web sitesi (www.dogs-magazin.de ) tarafından çevrimiçi olarak toplanmıştır. Anket 1’in sonuçları halihazırda [9] ve [27]’de yayınlanmıştır. Her iki anket de iki bölümden oluşmaktadır.
İlk bölümde, sahiplerin ve köpeklerin demografik özellikleri ile köpek besleme uygulamaları hakkında bilgi toplandı. Bu sorulardan 12’si her iki ankette de aynıydı; sekizi sadece birinde mevcuttu. İkinci kısım iki ankette farklılık göstermiştir. Anket 1, köpeklerin genel davranış eğilimlerini (kişilik) ölçmeyi amaçladı ve insan kişilik envanterine dayalı olarak geliştirildi. Bu anket 24 maddeyi içeriyordu (örneğin, “Köpeğim belirsiz durumlarda bile sakindir”) ve her bir madde için sahiplerden 3 puanlık bir ölçekte (doğru, kısmen doğru ve doğru değil) katılma düzeylerini belirtmeleri istendi. (bkz. S3 Tablosu). Temel bileşen analizini kullanan önceki sonuçlarımız, 24 maddeden 17’sinin sakinlik, eğitilebilirlik, köpek sosyalliği ve cesurluk olarak etiketlenen dört bileşene ait olduğunu ve tüm özelliklerin orta veya yüksek iç tutarlılığa sahip olduğunu ortaya koymuştur ([9,27], S3 Tablosu).
Anket 2, “Köpeğim onu çağırdığımda genellikle beni dinlemiyor” (S4 Tablosu) gibi 12 tipik davranışsal sorun örneği listeledi. Yine, sahipler her bir ifadeye ne kadar katıldıklarını 3’lü bir ölçek kullanarak belirtmişlerdir.Sorular, yalnızca köpeklerin davranış sorunlarının yaygınlığını değil, aynı zamanda köpek sahiplerinin bu davranışlara karşı tutumunu da değerlendirmek için tasarlanmıştır; yani onları sorunlu olarak görüyorsa. “Sorunlu davranış” ölçeğinin (Cronbach’s alpha = 0.720) 12 maddesinin iç tutarlılığı, sahiplerin köpeklerinin davranışlarını genel olarak ne kadar sorunlu değerlendirdiğine işaret eden tek bir özellik oluşturduklarını gösterir. Belirli bir özelliğe ait değişkenlerin ortalamasını alarak Anket 1 ve Anket 2’nin özellik puanlarını hesapladık.
Test-tekrar test güvenilirliğini hesaplamak için aynı köpek hakkında aynı köpek sahibine ait çoklu raporları kullandık (Sörvey 1’de N = 208 ve Anket 2’de N = 280) ve ikinci bir sahibinden (aynı köpeğin) toplanan raporları ( Anketlerin değerlendiriciler arası güvenilirliğini değerlendirmek için Anket 1’de N = 85 ve Anket 2)’de N = 136.
Istatistiksel Analizler
Anketlerin güvenirlik analizleri Anketlerin test-tekrar test ve puanlayıcılar arası güvenirliğini sınıf içi korelasyonları (test-tekrar test: İki Yönlü Karma model, tutarlılık; değerlendiriciler arası: Tek Yönlü Rastgele model, mutlak uyum) kullanarak analiz ettik.
Köpek grupları arasındaki davranış özelliği farklılıkları Veriler, her bir köpek için ayrı bir veri noktası olarak bireysel düzeyde analiz edildi. Safkan ve karma cins köpekler arasındaki farkı analiz etmek için, bağımsız örnek t-testlerini kullanarak köpek grupları arasında beş davranışsal özelliği (Araştırma 1’deki dört kişilik özelliği ve Anket 2’deki Problemli davranış özelliği) karşılaştırdık ve etki büyüklüğü Cohen’s d kullanılarak tahmin edildi.
Köpek grupları arasındaki demografik ve köpek bakımı farklılıkları İki anket arasında ortak olan on iki soru için iki anketin verilerini bir araya getirdik. Kategorik değişkenler köpek grupları arasında (safkan ve melez) ki-kare testleri ile z post hoc testi ile karşılaştırıldı ve iki gruptaki köpeklerin yaşları Mann-Whitney U testi kullanılarak karşılaştırıldı. Demografik ve köpek besleme faktörlerinin karşılaştırılması için standartlaştırılmamış etki büyüklüğü istatistikleri sağladık (yani gruplar arasındaki farkın büyüklüğü); çünkü bu durumda onları standart ölçülerden daha anlamlı bulduk [28].
Davranış farklılıkları ile demografik/köpek besleme farklılıkları arasındaki ilişki Davranışsal özellikler ile demografik ve köpek besleme faktörleri arasındaki ilişkileri beş genel doğrusal model (GLM) kullanarak analiz ettik. Her modelde bağımlı değişken davranışsal özellikti ve açıklayıcı faktörler sabit bir faktör olarak köpek grubunu (safkan ve karışık cins) ve köpek grupları arasında anlamlı farklılıkların bulunduğu tüm demografik ve köpek besleme faktörlerini içeriyordu. ortak değişken olarak yaş ve sabit faktörler olarak kategorik değişkenler). Bu GLM analizlerinin amacı, yalnızca demografik ve köpek besleme faktörlerinin davranışsal özelliklerle nasıl ilişkili olduğunu araştırmak değil, aynı zamanda demografik ve köpek beslemede herhangi bir farklılık kontrol edilirken köpek grupları arasındaki davranış farklılıklarının önemli olup olmadığını araştırmaktı. faktörler. Ayrıca köpek grubu ile demografik/köpek tutma faktörleri arasındaki tüm iki yönlü etkileşimleri de ekledik.
Önemli bir etkileşim, belirli bir faktörün safkanlarda davranışsal özellik ile karma ırklardan farklı bir ilişkisi olduğu anlamına gelir. Anlamlı olmayan etkileşimler, azalan önem sırasına göre sırayla modelden çıkarıldı; ancak tüm ana etkiler, hatta önemsiz olanlar bile modelde bırakılmıştır. Nihai modeldeki her bir faktörün etki büyüklüğü, modeldeki diğer faktörler toplam hatasız varyasyondan hariç tutulduğunda, belirli bir açıklayıcı faktöre atfedilebilen toplam varyasyon oranını yansıtan kısmi eta kare ile tahmin edildi [29].
Araştırılan çok sayıda denek ve gerçekleştirilen çoklu istatistiksel analizleri hesaba katmak için, Bonferroni düzeltme yöntemine göre anlamlılık düzeyi eşiğini p = 0.00037 (0.05 /134) olarak belirledik. İstatistiksel analizler SPSS versiyon 22 ile yapıldı.
Sonuçlar
Anketlerin güvenilirlik analizleri Beş özelliğin hem gözlemciler arası güvenilirliği hem de test-tekrar test güvenilirliği mükemmeldi (Tablo 1).
Köpek grupları arasındaki davranış özelliği farklılıkları
Anket 1’de, karışık cins köpekler daha az sakin (t-testi, N = 9.186 t = 14.910; p < 0.001, Cohen’s d = 0.311) ve diğer köpeklere karşı daha az sosyal (t = 4.919; p < 0.001) olarak derecelendirilmiştir. , Cohen’s d = 0.103), safkan köpeklerden daha fazla. Köpek grupları arasında eğitilebilirlik (t = 1.946; p = 0.052) veya cesurluk (t = 0.519; p = 0.604) özelliklerinde anlamlı bir fark bulamadık. Anket 2’de, karışık cinslerin sahipleri köpeklerinin davranışlarını safkan sahiplerine göre daha sorunlu (t-testi, N = 6.384 t = 5.577; p < 0.001, Cohen’s d = 0.140) bildirmiştir.
Köpek grupları arasındaki demografik ve köpek bakımı farklılıkları Çoklu karşılaştırmaları düzelttikten sonra, incelenen 20 demografik ve köpek bakim faktörlerinden 12’sinde safkan ve karışık cins köpekler arasında önemli farklılıklar bulduk (Tablo 2).
Bu faktörlerin on tanesi iki anket arasında ortaktı, sadece Anket 2’de iki faktör araştırıldı. Bununla birlikte, büyük örnekleme boyutu nedeniyle, p < 0.00037 eşiğinde bile, faktörlerin çoğunda anlamlı bir sonuç, belirli bir kategoride köpek grupları arasında yalnızca küçük bir (%3-6) fark olduğunu gösterdi. Demografik faktörlerle ilgili olarak: örneklemimizde karışık cins köpeklerin daha yaşlı olduğu ve aralarında safkanlardan daha fazla dişi olduğu bulundu. Karışık cins sahiplerinin kadın olma olasılığı daha yüksekti, daha gençtiler, daha düşük eğitim düzeyine sahiptiler ve köpeklerle daha önce safkan sahiplerine göre daha az deneyime sahiptiler. Ancak hanedeki yetişkin ve çocuk sayısı açısından gruplar arasında fark bulamadık.
Köpek besleme faktörleri ile ilgili olarak: karışık ırkların kısırlaştırılma olasılığı daha yüksekti, sahipler onları daha büyük yaşta aldılar, daha az eğitim aldılar ve safkan köpeklere göre sadece iç mekanlarda ve tek köpekler olarak tutulma olasılıkları daha yüksekti. Bununla birlikte, melez ırkların sahipleri, köpeklerini safkan sahiplerinden daha uzun süre yürüttmüslerdir. Sahiplerin genel olarak köpeğiyle ne kadar zaman geçirdikleri veya oyun oynayarak ne kadar zaman geçirdikleri, sahiplerin köpeği hangi amaçla besledikleri, köpeğe hediye alıp almadıkları ve köpeğin yatağa alınıp alınmadığı konusunda gruplar arasında bir fark bulamadık. (Tablo 2).
Davranışsal özellikler ile demografik/köpek besleme faktörleri arasındaki ilişki
Önceki analizimizde köpek grupları arasındaki farkın önemli olduğu tüm demografik ve köpek besleme faktörlerini kontrol ederken (Araştırma 1’deki özellikler için 10 faktör ve Anket 2’deki Problemli davranış özelliği için 12 faktör, bkz. Tablo 2) köpeklerin üreme durumunun sakinlik ve problemli davranış özellikleri ile hala önemli ölçüde ilişkili (Tablo 3) ve ilginç bir şekilde, eğitilebilirlik için de önemli olduğunu bulduk. Bununla birlikte, köpek grubu, Bonferroni düzeltmesinden sonra köpek sosyalliği ve cesaretinin GLM modellerinde önemli bir ana etki özelliğini yitirdi (sırasıyla p = 0,009 ve p = 0,003).
Köpek grubunun yanı sıra, demografik ve köpek bakim faktörleri ile davranış özellikleri arasında çok sayıda ilişki bulduk (istatistiksel ayrıntılar için Tablo 3’e bakınız), ancak köpek grubu ile herhangi bir modeldeki herhangi bir faktör arasında önemli bir etkileşim yoktu.
Sakinlik: 11 faktör birlikte bu özellikteki toplam varyansın %4.9’unu oluşturuyor. Bonferroni düzeltmesinden sonra beş faktörün birbiriyle önemli ilişkileri ortaya çıktı: karışık cinsler safkanlardan daha az sakindi, daha yaşlı köpekler daha sakindi ve kısırlaştırılmış köpekler daha az sakindi. 12 haftalıktan önce edinilen köpekler, daha büyük yaşta edinilen köpeklere göre daha sakindi. 18 yaşın altındaki sahipler, köpeklerini yaşlı sahiplerin değerlendirmelerinden daha sakin olarak değerlendirdi. Bu faktörlerden sadece köpek grubu %1’in üzerinde etki büyüklüğüne (%1.2) sahipti (Tablo 3).
Eğitilebilirlik: 11 faktör birlikte bu özellikteki toplam varyansın %10,3’ünü oluşturuyordu. Bonferroni düzeltmesinden sonra dört faktörün birbiriyle önemli ilişkileri ortaya çıktı: karışık cinsler safkanlardan daha eğitilebilirdi, yaşlı köpekler gençlerden daha az eğitilebilirdi, > 1 yaşında edinilen köpekler daha genç yaşta edinilen köpeklerden daha az eğitilebilirdi ve daha yüksek eğitim seviyesi daha yüksek eğitilebilirlik değerlendirmesi ile ilişkiliydi. Bu dört faktörden üçü %1’in üzerinde etki büyüklüğüne sahipti: yaş (%2.2), edinme yaşı (%1.3) ve eğitim düzeyi (%3.7) (Tablo 3).
Köpek sosyalliği: 11 faktör birlikte bu özellikteki toplam varyansın %8.3’ünü oluşturuyordu. Bonferroni düzeltmesinden sonra dört faktörün birbiriyle önemli ilişkileri ortaya çıktı: yaşlı köpekler diğer köpeklere karşı genç köpeklere göre daha az sosyaldi; dişilerde erkeklere göre ve 2-12 haftalık köpeklerde, daha büyük yaşlarda edinilen köpeklere göre daha yüksek sosyallik bulduk. 30 yaşından küçük sahipler, köpeklerinde yaşlı sahiplere göre daha düşük sosyallik bildirdiler. Bu dört faktörden sadece yaş %1’in üzerinde etki büyüklüğüne sahipti (%5,4) (Tablo 3).
Cesurluk: 11 faktör birlikte bu özellikteki toplam varyansın %4,1’ini oluşturuyordu. Bonferroni düzeltmesinden sonra üç faktörün birbiriyle önemli ilişkileri ortaya çıktı: erkeklerin dişilerden daha cesur olduğu bildirildi, 2-12 hafta arasında edinilen köpeklerin daha büyük yaşlarda edinilen köpeklerden daha cesur olduğu ve sadece bir tip eğitim alan köpeklerin, hiçbir eğitim almayan köpeklerden daha cesur olduğu bildirildi. Bu üç faktörden ikisi %1’in üzerinde etki büyüklüğüne sahipti: cinsiyet (%1.4) ve edinme yaşı (%1.6) (Tablo 3).
Sorunlu davranış: 13 faktör birlikte bu özellikteki toplam varyansın %15,4’ünü oluşturuyordu. Bonferroni düzeltmesinden sonra yedi faktörün birbiriyle önemli ilişkileri ortaya çıktı: safkanların, yaşlı köpeklerin ve dişilerin sahipleri, köpeklerinde daha az davranış sorunu bildirdiler. Daha fazla eğitim tecrübesi olan köpekler daha az davranış problemi gösterdi (sahibine göre). Daha eğitimli ve daha deneyimli sahipler de köpeklerinin daha az davranış sorunu yaşadığını bildirdi. Son olarak, köpekleriyle daha uzun yürüyüşler yapan sahipler daha az davranış sorunu bildirdiler. Bu yedi faktörden dördü %1’den daha yüksek bir etki büyüklüğüne sahipti: yaş (%2.5), eğitim (%6.3), önceki köpeklerin N sayısı (%1.4) ve yürüyüş için harcanan saatler (%2.1) (Tablo 3).
Tartışma
Bu çalışmada, safkan ve melez köpeklerin bazı kişilik özelliklerinde ve sahibi tarafından bildirilen davranış sorunlarının sıklığında farklılık gösterdiğini gösterdik. Safkan ve karışık cins köpekler ayrica sahiplerinin evlerinde farklı şekilde bakılmaktadır. Genel olarak, safkan köpek sahiplerinin köpeklerini nasıl değerlendirdikleri ile karşılaştırıldığında, karışık cins köpekler sahipleri tarafından daha az sakin ve diğer köpeklerle daha az sosyal olarak algılandı ve sahipleri davranışlarını daha sorunlu buldu. Bununla birlikte, etki büyüklüklerinin analizleri, sakinlik özelliği hariç, tüm özelliklerde küçük farklılıklar olduğunu göstermiştir. Önceki çalışmalar, safkan ve karışık cins köpekler arasında, özellikle korku, nevrotiklik ve saldırganlıkla ilgili davranışlarda benzer davranış farklılıkları bildirmiştir [7,19,21,22].
Ayrıca demografik ve köpek bakim özelliklerinde safkan ve karma cins köpekler arasında çok sayıda farklılık bulduk: Çoklu karşılaştırmalar için düzeltme yapıldıktan sonra 20 karşılaştırmadan 12’si önemliydi. Çoğunlukla, demografik faktörler farklılık gösteriyordu; erkeklere göre daha fazla kadın karma cins besliyor, karma cins sahipleri daha az eğitimli, daha genç ve köpeklerle daha az deneyime sahip. Muhtemelen demografik farklılıklarla ilgili olarak, köpek bakim özelliklerinde de farklılıklar bulduk, örn. karışık ırklar daha az eğitim aldılar, sadece içeride ve bekar köpekler olarak tutulma olasılıkları daha yüksekti. Ancak, sahiplerin tutum ve bağlılıklarında (örneğin, bakim amacı, köpekle geçirilen zaman, oyun oynama, hediye verme veya köpeğe yatakta izin verme) arasında hiçbir fark bulamadık.
Ancak, faktörlerin çoğu için, istatistiksel anlamlılığa bakılmaksızın, farklılıkların büyüklüğü alakalı olamayacak kadar küçüktü. Safkanlar ve karma ırklar arasında sadece iki faktör önemli (> %10) farklılıklar gösterdi: köpeklerin kısırlık durumu ve edinme yaşı. Karışık cins köpeklerin kısırlaştırılma olasılığı daha yüksekti, 2-12 haftalıkken elde edilme olasılıkları daha düşüktü ve safkan köpeklere göre daha büyük bir yaşta sahiplenilme olasılıkları daha yüksekti.
Demografik ve çevresel faktörler ile davranış özellikleri arasındaki ilişkiyi araştırdığımızda, 12 faktörden 9’unun en az bir davranış özelliği ile önemli ölçüde ilişkili olduğunu bulduk. Bu derneklerin çoğu, Kubinyi ve ark. [9]. Herhangi bir davranış özelliğinde köpek grubu ile herhangi bir demografik veya köpek bakim faktörü arasında anlamlı bir etkileşim bulamadık, bu faktörlerin hem safkanlarda hem de karışık ırklarda davranışla benzer ilişkilere sahip olduğunu gösterdik.
Bununla birlikte, bu üç sonucun, yani davranıştaki köpek grubu farklılıklarının, demografik/köpek besleme faktörlerindeki köpek grubu farklılıklarının ve davranışsal özellikler ile demografik/köpek besleme faktörleri arasındaki ilişkilerin birbirinden bağımsız olmadığını dikkate almaya değer. Köpek grupları arasında davranış farklılıkları bulmamız mümkündür, çünkü karışık ırklar ve safkanlar, sırayla ölçülen davranış özellikleriyle bağlantılı olan çok sayıda demografik/köpek besleme faktörü açısından farklı bir dağılım gösterir. Bu olasılığı dışlamak için, köpek grubu farklılıklarının bulunduğu tüm demografik ve köpek bakim faktörlerini kontrol eden istatistiksel modeller kullandık.
Karışık ırkların diğer köpeklere karşı daha düşük sosyalliğe sahip olduğu bulunan önceki sonucumuzun aksine, Genel Doğrusal Model, köpek grubunun köpek sosyallik özelliği üzerinde önemli bir etkisi olmadığını gösterdi. Bu modelde, köpek sosyalliğinin en güçlü belirleyicileri, köpeğin yaşı, cinsiyeti, edinme yaşı ve sahiplerinin yaşıydı: daha yaşlı köpekler, daha büyük yaşta edinilen köpekler, daha genç sahiplerin erkekleri ve köpekleri daha düşük köpek sosyallik derecelerine sahipti. Örneğimizde, melez ırklar daha yaşlı olduklarından, daha büyük yaşta edinildiklerinden ve safkanlardan daha genç sahiplere sahip olduklarından, ilk davranış karşılaştırmasında bulduğumuz melez ırkların daha düşük sosyalliği, bu demografik farklılıkların dolaylı bir sonucu gibi görünüyor. . Onları kontrol ettikten sonra, köpek grupları arasında köpek sosyalliği açısından hiçbir fark bulamadık.
Eğitilebilirlik özelliğinde durum tam tersi gibi görünüyor. Demografik ve köpek besleme farklılıklarını kontrol ettikten sonra Karışık cinslerin safkanlardan daha eğitilebilir olduğunu bulduk. Eğitilebilirlik en güçlü şekilde köpeğin yaşı, edinme yaşı ve eğitim düzeyi ile ilişkilendirildi: daha yaşlı köpekler, daha büyük yaşlarda edinilen köpekler ve daha düşük eğitim düzeyine sahip köpekler daha düşük eğitilebilirlik derecelerine sahipti. Bu durumda, örneğimizin özellikleri (yani, karma cinsler daha yaşlıydı, daha büyük yaşta edinildi ve safkanlardan daha az eğitim aldı), davranışsal farkı maskeliyor gibi görünüyor, bu nedenle sadece karışık cinslerde daha yüksek eğitilebilirlik bulduk. bu demografik ve köpek tutma farklılıkları için kontrol edildi. Cesurluk, sakinlik ve sorunlu davranış özellikleri durumunda, GLM analizleri ilk davranış karşılaştırmalarını destekler. Cesaret için, ne ilk davranış karşılaştırması ne de GLM analizi, köpek grupları arasında önemli bir fark göstermedi. Sakinlik ve sorunlu davranış özellikleri için köpek grubu, ölçülen demografik ve köpek tutma faktörleri kontrol edildikten sonra bile modellerde önemli bir belirleyici olarak kaldı. Bu, bu davranış farklılıklarının (yani, karışık cins köpeklerde daha az sakin ve daha sorunlu davranış), yalnızca çevresel farklılıklara atfedilmeyeceğini, en azından mevcut çalışmada araştırılanlara atfedilmeyeceğini göstermektedir.
Gözlenen köpek grubu farklılıkları için alternatif açıklamalar, olası genetik farklılıkları içerir. Örneğin, Schneider ve ark. [21] köpek yetiştiricilerinin genel olarak arzu edilen davranışa sahip bireyler üretmeye odaklandıklarını, bunun sonucunda daha olumlu davranış özellikleri ve karışık cinslere kıyasla safkanlarda daha düşük davranış sorunları sıklığına yol açtığını öne sürmüşlerdir. Gácsi et al. [30] ayrıca, günümüzün karma ırklarının bağımsız hayatta kalma becerileri için sürekli seçilim altında olan bir popülasyondan kaynaklanabileceğini öne süren, genetik etkileri içeren ilginç bir hipotez ortaya koydu. Bağımsız hayatta kalma becerilerine sahip köpeklerin geliştirilmesinin yetiştiriciler için uygun olmaması da mümkündür, bu nedenle iki hipotez birbiriyle bağlantılıdır. Mevcut çalışmada bu hipotezlerden herhangi birini doğrudan test edemesek de, sonuçlarımız her ikisini de desteklemektedir. Yetiştiriciler, daha sakin olmak ve daha az davranış problemi göstermek de dahil olmak üzere, iyi insan arkadaşları yapan köpekleri seçici olarak yetiştirebilirler. Buna karşılık, bağımsız hayatta kalmak için, daha iddialı ve daha gergin/uyanık davranış, örneğin sorunları bağımsız olarak çözmek, yabancılardan, diğer köpeklerden veya muhtemelen tehlikeli nesnelerden (arabalar, trenler) kaçınmak için avantajlı olabilir. Bununla birlikte, her iki sonucun da karışık ırkları en az bir melez ebeveyne sahip olarak tanımladığını ve safkan karışımı olan köpekleri içermediğini not etmeliyiz. Örneğimizdeki bu tür bireylerin oranlarını bilmediğimiz için bu tanımı yapamadık.
Erken sosyalleşme, yetiştirme ortamı ve geçmiş deneyimler gibi gelişimsel etkiler de gözlenen davranış farklılıkları için bir açıklama sağlayabilir. Önceki çalışmalar, erken gelişim sırasında uygun sosyalleşme miktarının, köpeğin korku ve saldırganlık dahil olmak üzere davranış sorunları geliştirip geliştirmemesinde büyük bir rol oynadığını göstermiştir ([31]’de gözden geçirilmiştir). Örneğin, çocuklu bir evde yetiştirilen köpekler, enerji düzeyi, uyarılabilirlik ve dikkat dağınıklığı açısından daha yüksek puan aldı; ve gelişim sırasında diğer köpeklerle oynayabilen köpekler, ayrılma ile ilgili davranışlarda daha düşük puan aldı [32]. Karışık cinsler barınaklarda (örneğin %80, [33]) ve barınaklara bırakılan sokak köpekleri arasında (%75.2, [34]) oldukça fazla temsil edilmektedir, bunun nedeni kısmen istenmeyen yavrulardan gelen yavruların nispeten sıklıkla barınağa veya sokağa düşmesidir. Bununla birlikte, aynı cinsten köpekler arasında nadiren istenmeyen yavrular meydana gelir. Bu nedenle, daha büyük yaşlarda sahiplenilen karma cinsler, büyük olasılıkla barınaklardan veya sahiplerinin yetiştirdiği köpeklerden tamamen farklı bir ortamda yaşadıkları sokaktan kaynaklanmıştır [35,36]. Çok sayıda çalışmanın sonuçları, barınak yaşamıyla ilişkili stres faktörlerine maruz kalma (sosyal ve mekansal kısıtlamalar gibi) ile yaşamın sonraki dönemlerinde istenmeyen davranışların yaygınlığı arasında bir bağlantı olduğuna dair güçlü kanıtlar sunmaktadır [23,37-39].
Çalışmamız, öncelikle safkan ve karma cins köpekler arasındaki olası davranışsal ve çevresel farklılıkları ele almayı amaçlayan ilk çalışmadır ve bu nedenle, doğası gereği büyük ölçüde keşif amaçlıdır. Çalışmanın en önemli sınırlılığı, sahibi raporlarına dayandığından öznelliği ile ilgilidir. Anket yönteminin genel olarak, özellikle karmaşık davranış özellikleri değerlendirildiğinde (örn. köpeklerinin davranışlarından. Bu nedenle, sahiplerin safkanlara ve karma ırklara karşı tutumlarındaki farklılıklar sonuçlarımızı etkileyebilir. Köpeklerin gerçekten safkan olup olmadıklarını veya sadece sahiplerinin inandıklarını belirlememiz mümkün olmasa da, bazı sahipler bir köpeğin soyağacına bir statü sembolü olarak değer verebilir veya bir soyağacının, köpeğin üstün davranış özelliklerine sahip olduğu anlamına geldiğine inanabilir. Bu tür sahipler, köpeklerini “fazla abartma” veya daha az sorunlu davranışlar bildirme eğiliminde olabilir. Ancak, bu önyargıların büyük örneklem boyutlarıyla en aza indirilebileceğine inanıyoruz. Ayrıca, sahiplerimiz, köpeklerinin davranışlarıyla ilgilenen, kendilerinin aday gösterdiği, uygun bir örneği temsil etti ve tüm deneklerimiz ailelerde yaşıyordu, bu nedenle barınak, sokak veya vahşi köpek popülasyonları hakkında hiçbir bilgimiz yok. Son olarak, hiçbir çalışma, köpeklerin davranışlarıyla ilişkili tüm ilgili çevresel ve köpek tutma faktörlerini ölçemez; örneğin, bu çalışmadaki köpeklerin nereden elde edildiğini ve bunun onların davranış özelliklerini nasıl etkilemiş olabileceğini belirlemek ilginç olurdu.
Sonuçlar
Sahiplerinin raporlarına dayanarak safkan ve karma cins köpekler arasında çok sayıda davranışsal, demografik ve çevresel farklılık bulduk. Bununla birlikte, bunların çoğu küçüktü ve biyolojik uygunlukları sorgulanabilir. Köpek sosyalliği ve eğitilebilirlik özellikleri, örneğimizin çevresel özelliklerinden daha güçlü bir şekilde etkilenmiştir: başlangıçta bulduğumuz karışık cinslerin diğer köpeklere karşı düşük sosyalliği, safkanlar ve karışık cinsler arasındaki çevresel farklılıkların dolaylı bir sonucu gibi görünüyordu. Karışık ırkların daha yüksek eğitilebilirliği, bu çevresel farklılıklar tarafından maskeleniyor gibiydi. Ancak sakinlik ve sorunlu davranış özelliklerinde bulduğumuz farklılıklar, çevresel faktörlerden daha az etkilenmişti ve erken sosyalleşme ve/veya genetik etkilerden kaynaklanma olasılığı daha yüksekti. Bu nedenle, sonuçlarımız, cins veya tür karşılaştırma çalışmalarında kontrol köpekleri olarak karışık cinsler kullanılırken dikkatli olunması gerektiğini göstermektedir. Morfolojik açıdan çeşitliliklerine rağmen, karışık cins köpekler “ortalama” köpekleri temsil etmeyebilirler, bunun yerine karakteristik davranış özelliklerine sahip özel bir köpek grubu oluştururlar.
Referanslar
1. Mehrkam LR, Wynne CD. Behavioral differences among breeds of domestic dogs (Canis lupus familiaris): Current status of the science. Appl Anim Behav Sci. 2014;155: 12–27. [Google Scholar]
2. American Veterinary Medical Association (AVMA). US pet ownership and demographics sourcebook. Schaumburg, USA: American Veterinary Medical Association; 2012. [Google Scholar]
3. American Pet Products Association (APPA). 2010 National Pet Owners Survey. Greenwich, USA: American Pet Products Association; 2009. [Google Scholar]
4. Verband für das Deutsche Hundewesen (VDH). Geschäftsbericht zum Jahr 2012. Verband für das Deutsche Hundewesen; 2012. Available: http://www.vdh.de/tl_files/media/pdf/VDH_Geschaeftsbericht_2012.pdf [G oogle Scholar]
5. People’s Dispensary for Sick Animals (PDSA). Animal Wellbeing Report 2013: The state of our pet nation. People’s Dispensary for Sick Animals (YouGov, UK); 2013. Available: http://www.statista.com/statistics/299516/dog-owners-in-the-unitedkingdom-uk-by-breed/ [Google Scholar]
6. Animal Health Alliance of Australia. Pet Ownership in Australia 2013. Animal Health Alliance of Australia; 2013. Available: http://animalmedicinesaustralia.org.au/wp-content/uploads/2015/06/AMAPet-Ownership-in-Australia-5-AUGUST-2013.pdf [Google Scholar]
7. Bennett PC, Rohlf VI. Owner-companion dog interactions: Relationships between demographic variables, potentially problematic behaviours, training engagement and shared activities. Appl Anim Behav Sci. 2007;102: 65–84. [Google Scholar]
8. Ley J, Bennett P, Coleman G. Personality dimensions that emerge in companion canines. Appl Anim Behav Sci. 2008;110: 305–317. [Google Scholar]
9. Kubinyi E, Turcsán B, Miklósi Á. Dog and owner demographic characteristics and dog personality trait associations. Behav Process. 2009;81: 392–401. [PubMed] [Google Scholar]
10. Patronek GJ, Rowan AN. Determining dog and cat numbers and population dynamics. Anthrozoös. 1995;8: 199–205. [Google Scholar]
11. Coppinger R, Coppinger L. Dogs: a new understanding of canine origin, behavior and evolution. Chicago: University of Chicago Press; 2002. [Google Scholar]
12. Egenvall A, Bonnett BN, Olson P, Hedhammar A. Gender, age, breed and distribution of morbidity and mortality in insured dogs in Sweden during 1995 and 1996. Vet Rec. 2000;146: 519–525. [PubMed] [Google Scholar]
13. Mellanby RJ, Ogden R, Clements DN, French AT, Gow AG, Powell R, et al. Population structure and genetic heterogeneity in popular dog breeds in the UK. Vet J. 2013;196: 92–97. 10.1016/j.tvjl.2012.08.009 [PubMed] [CrossRef] [Google Scholar]
14. Akey JM, Ruhe AL, Akey DT, Wong AK, Connelly CF, Madeoy J, et al. Tracking footprints of artificial selection in the dog genome. P Natl Acad Sci USA. 2010;107: 1160–1165. [PMC free article] [PubMed] [Google Scholar]
15. Leroy G. Genetic diversity, inbreeding and breeding practices in dogs: results from pedigree analyses. Vet J. 2011;189: 177–182. 10.1016/j.tvjl.2011.06.016 [PubMed] [CrossRef] [Google Scholar]
16. Salvin HE, McGreevy PD, Sachdev PS, Valenzuela MJ. The effect of breed on age-related changes in behavior and disease prevalence in cognitively normal older community dogs, Canis lupus familiaris. J Vet Behav. 2012;7: 61–69. [Google Scholar]
17. Patronek GJ, Waters DJ, Glickman LT. Comparative longevity of pet dogs and humans: implications for gerontology research. J Gerontol A Biol Sci Med Sci. 1997;52: B171–B178. [PubMed] [Google Scholar]
18. Proschowsky HF, Rugbjerg H, Ersbøll AK. Mortality of purebred and mixed-breed dogs in Denmark. Prev Vet Med. 2003;58: 63–74. [PubMed] [Google Scholar]
19. Hsu Y, Sun L. Factors associated with aggressive responses in pet dogs. Appl Anim Behav Sci. 2010;123: 108–123. [Google Scholar]
20. Blackwell EJ, Bradshaw JWS, Casey RA. Fear responses to noises in domestic dogs: Prevalence, risk factors and co-occurrence with other fear related behaviour. Appl Anim Behav Sci. 2013;145: 15–25. [Google Scholar] 21. Schneider LA, Delfabbro PH, Burns NR. Temperament and lateralization in the domestic dog (Canis familiaris). J Vet Behav. 2013;8: 124–134. [Google Scholar]
22. Temesi A, Turcsán B, Miklósi Á. Measuring fear in dogs by questionnaires: An exploratory study toward a standardized inventory. Appl Anim Behav Sci. 2014;161: 121–130. [Google Scholar]
23. Ottenheimer-Carrier L, Ricketts CJ, Perry EA, Anderson RE, Walsh CJ. Ownerreported personality assessments are associated with breed groups, but not with oxytocin receptor gene polymorphisms in domestic dogs (Canis familiaris). J Vet Behav. 2016; in press. [Google Scholar]
24. Ley JM, Bennett PC, Coleman GJ. A refinement and validation of the Monash Canine Personality Questionnaire (MCPQ). Appl Anim Behav Sci. 2009;116: 220– 227. [Google Scholar]
25. Diverio S, Tami G. Effect of owner experience, living environment, and dog characteristics on owner reports of behavior of Argentine Dogos in Italy. J Vet Behav. 2014;9: 151–157. [Google Scholar]
26. McGreevy PD, Masters AM. Risk factors for separation-related distress and feedrelated aggression in dogs: additional findings from a survey of Australian dog owners. Appl Anim Behav Sci. 2008;109: 320–328. [Google Scholar]
27. Turcsán B, Kubinyi E, Miklósi Á. Trainability and boldness traits differ between dog breed clusters based on conventional breed categories and genetic relatedness. Appl Anim Behav Sci. 2011;132: 61–70. [Google Scholar] 28. Nakagawa S, Cuthill IC. Effect size, confidence interval and statistical significance: a practical guide for biologists. Biol Rev. 2007;82: 591–605. 10.1111/j.1469-185X.2007.00027.x [PubMed] [CrossRef] [Google Scholar]
29. Pierce CA, Block RA, Aguinis H. Cautionary note on reporting eta-squared values from multifactor ANOVA designs. Educ Psychol Meas. 2004;64: 916– 924. [Google Scholar]
30. Gácsi M, McGreevy P, Kara E, Miklósi Á. Effects of selection for cooperation and attention in dogs. Behav Brain Funct. 2009;5: 1. [PMC free article] [PubMed] [Google Scholar]
31. Howell TJ, King T, Bennett PC. Puppy parties and beyond: the role of early age socialization practices on adult dog behavior. Veterinary Medicine: Research & Reports 2015;6: 143–152. [PMC free article] [PubMed] [Google Scholar]
32. Harvey ND, Craigon PJ, Blythe SA, England GC, Asher L. Social rearing environment influences dog behavioral development. J Vet Behav. 2016; in press. [Google Scholar]
33. Luescher AU, Medlock RT. The effects of training and environmental alterations on adoption success of shelter dogs. Appl Anim Behav Sci. 2009;117: 63– 68. [Google Scholar]
34. Birkenheuer AJ. Canine Babesiosis: Epidemiological, Molecular and Therapeutic Investigations. Doctoral dissertation, North Carolina State University. 2004. Available: http://repository.lib.ncsu.edu/ir/handle/1840.16/4705.
35. Tuber DS, Miller DD, Caris KA, Halter R, Linden F, Hennessy MB. Dogs in animal shelters: problems, suggestions, and needed expertise. Psychol Sci. 1999;10: 379–386. [Google Scholar]
36. De Palma C, Viggiano E, Barillari E, Palme R, Dufour AB, Fantini C, et al. Evaluating the temperament in shelter dogs. Behaviour. 2005;142: 1307– 1328. [Google Scholar]
37. Hennessy MB, Davis HN, Williams MT, Mellott C, Douglas CW. Plasma cortisol levels of dogs at a county animal shelter. Physiol Behav. 1997;62: 485–490. [PubMed] [Google Scholar]
38. Wells DL, Hepper PG. Prevalence of behaviour problems reported by owners of dogs purchased from an animal rescue shelter. Appl Anim Behav Sci. 2000;69: 55– 65. [PubMed] [Google Scholar]
39. Barrera G, Jakovcevic A, Elgier AM, Mustaca A, Bentosela M. Responses of shelter and pet dogs to an unknown human. J Vet Behav. 2010;5: 339–344. [Google Scholar] 40. Kubinyi E, Gosling S, Miklósi Á. A comparison of rating and coding behavioural traits in dogs. Acta Biol Hung. 2015;66: 27–
40. 10.1556/ABiol.66.2015.1.3 [PubMed] [CrossRef] [Google Scholar] KAYNAK: https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC5319786/#pone.0172720.ref021 sayfasından İlker Ünlü tarafından çevrilmiştir.
The post Köpek Sahipleri gözünde melez ve safkan köpekler arasındaki farklar first appeared on Göktan Eker.
]]>The post Bir Amatörün Sosyal Köpek Sınavı Macerası first appeared on Göktan Eker.
]]>https://patipedia.com/2016/12/05/bir-amatorun-sosyal-kopek-sinavi-macerasi/
GE: Sevgili meslektaşım Çağlayı, basında da yer alan trajik bir olay sonrasında tanıdım. Köpekleri deli gibi seven onları anlamaya çalışan bilgili ve bilinçli köpek sahipliği sürecinden sonra girdiği Sosyal Köpek Sınavı tecrübesini oldukça iyi aktarmış. Devam eden süreçte yurtdışında eğitmenlik ve köpek davranışları konusunda uzun bir eğitimi tamamlayarak sektörümüze destek vermeye ve renk katmaya devam ediyor. Köpek Eğitmenleri Derneği Üyesi olan Çağlaya bu deneyimini bizlerle paylaştığı için teşekkür ederim.
Bir köpekle yaşamaya başladığımdan beri, köpek eğitimiyle ilgili yüzlerce eğitim videosu izledim, bir o kadar da yazı okudum. Teoride her şey yolundaydı aslında ama tam oturmayan bir şeyler olduğunu hissediyordum.
Kötü deneyimlerden bahsetmiyorum, Murphy ile hiç ciddi bir davranış sorunu yaşamadık, ama tasmada çekiştirmesi bile dönem dönem şehir hayatında zorluk yaşamamıza sebep oluyordu. Sosyal Köpek Sınavı (SKS) maceramız da böyle böyle başladı.
Bazen çok ufak “köpek işte” deyip geçtiğimiz detaylar bile her ikimizin de hayatına bazı olumsuzluklar getiriyordu. En önemlisi de Murphy’nin huzuruydu.
Murphy, sahiplenilmiş, melez bir köpek. İlk köpeğim Balzac’ın trajik ve travmatik ölümünden yalnızca birkaç ay sonra yollarımız kesişti onunla.
Bir sanayi mahallesinde perişan halde bulunmuş ve kurtarılmıştı. Gidecek hiçbir yeri yoktu. O dönemde evimize yeni bir köpek gelmesini düşünmüyorduk, o nedenle yuva bulunana kadar bizim evde kalabileceğine karar verdik.
Geçici yuvalık 5 gün içinde daimi oldu. Biz de zor bir dönemden geçiyorduk, o da. Günlerce yatacak yer bulamadı evde, sürekli ağladı. O ağladı, biz ağladık. Tuvalet eğitimi de yoktu, bol bol halı sildik tabii.
Böyle böyle alıştık birbirimize. Şimdi yaklaşık 2,5 yaşında.
Murphy, 2016
Bizimle göz teması kurmuyor, sürekli ağlıyor ve en ufak bir seste titreyerek (bazen çığlık atar gibi bir ses çıkararak) kaçıyordu.
Dışarda da aynı şekilde en ufak bir seste delirircesine korkuyor, ağaçtan düşen bir yapraktan bile son hızıyla kaçmaya çalışıyordu.
İşte burada, okuduğum her yazının, izlediğim her videonun aslında sadece teorik bilgiler olduğunu farkettim.
Her köpek farklı karakter ve yaşanmışlıkla giriyor hayatımıza ve onunla iletişim kurmak ve ortak yaşama alışmak farklı yöntemler ve anlayış gerektiriyor.
Biz de karşılıklı çeşitli anlaşmalar yaparak ve birbirimizin hassasiyetlerine saygı göstererek yaşamayı öğrendik. Biraz zaman aldı ama her saniyesine değdi.
KÖPED, Köpek Eğitmenleri Derneği ile yollarımız kesiştiğinde Murphy korkularından büyük ölçüde arınmış ve uyumlu bir köpek olmuştu aslında. Ben de bu süreçte öğrendiklerimi olabildiğince çok insanla paylaşmak için büyük bir istek duyuyordum. Artık benim de üyesi olduğum KÖPED’le bu noktada tanıştık.
Ortak hayallerimiz var onlarla. Köpeklerin değerini, doğru yöntemle doğru şekilde eğitilebilirliğini ve onlarla ilgili yaşanan her sorunun kökünün insan kaynaklı olduğunu konuştuk.
Çözüm yöntemleri aslında çok basit. Onları doğru şekilde sosyalleştirecek, karakterlerine uygun bir yaşam sunacak ve koruyacaktık. (Tabii KÖPED’in amaçlarından belki yalnızca biri bu. İş köpekleri ve köpek eğitmenlerinin standartları konusundaki çalışmalarını daha sonra detaylı ele alabiliriz.)
Köpek Eğitmeni Göktan Eker ve Victor
SKS yani Sosyal Köpek Sınavı, temel olarak köpeklerin güvenli bir şekilde toplum içinde vâr olabileceklerini ve çevreye agresiflik sergilemediklerini belgeleyen bir sınav.
Terimler ve kısaltmalar sizi korkutmasın. Bunun için profesyonel bir eğitim alınması gerekmiyor. Köpeğin belli bir ırka mensup olması da gerekmiyor. Sınav süresince test edildiğiniz araçlar değişiklik gösterse de, biz şu testlerden geçtik:
Kayış ile yan yana yürüme: Köpeğinizin sizi çekiştirmemesi ya da sizden geride kalmaması gerekiyor. Kayışın ise gergin olmaması, gevşek bırakılması çok önemli. Anladığım kadarıyla bu, köpeğin sizinle olan iletişiminin bir parçası, uyum sağladığının göstergesi.
Otur bekle / Yat bekle: Biraz yürüdükten sonra köpeğinizden oturmasını istiyorsunuz ve kayışını bırakarak biraz ileri yürüyorsunuz. Oturup sizi beklemesi, etrafa koşturmaması ya da aşırı heyecan belirtisi (anksiyete) göstermemesi gerekiyor. Sonra yanına dönüyor ve kayışı tekrar alıyorsunuz.
Trafik testi: Sınav alanında köpeğinizle yürürken çevrede şehir hayatında karşılaşabileceğiniz, bazı köpekler için heyecan ya da agresif tepkiler yaratabilecek şeyler oluyor. Bisikletle geçen biri, yürüyen küçük bir çocuk, şemsiyeyle gezen ya da çok kalın bir mont giymiş biri, çim biçme makinası gibi.
Bunların arasında sakince yürümeniz ve köpeğinizin hiçbirine tepki vermemesi gerekiyor. Son olarak da yanınızda bir araba duruyor, şoför sizinle konuşuyor ve tokalaşıyor. Buna da tepki vermemesi gerekiyor. Sınav hakemleri ile konuşup tokalaşıyorsunuz, onların da üzerine atlamaması gerekiyor.
Bu sırada Murphy’nin özellikle çim biçme makinasından kaçmasını beklemiştim, ama sakindi, sanırım onu fazla hafife alıyorum
Köpekleri asla hafife almayın!
Sınava girmeye karar vermemiz, ilk başta biraz örnek teşkil etmek amaçlıydı. Sahiplenilmiş, sokakta kalmış, travma yaşamış köpeklerin de en az yavruyken size gelen belli bir ırka mensup köpekler gibi olabileceğini göstermekti.
Sonrasında aslında köpekle yaşayan kişilere zorunluluk olması gerektiğine karar verdim. Köpekler bizim canımız, hayat arkadaşımız olabilir ancak en nihayetinde birer hayvan olduklarını kabul etmemiz gerekiyor.
Toplum içinde hep beraber yaşayacaksak, köpeklerin de bu şartlara uyarak kimseyi tehlikeye atmaması için bu sınav hem keyifli hem de büyük bir fırsat.
Sınava girmeye karar verdiğimizde KÖPED’deki eğitmenlerden yönlendirici tavsiyeler aldığımızı kabul ediyorum! (Göktan Eker ve Gamze Aral’a teşekkürler!) Ve bunları sizlerle paylaşmayı da görev biliyorum:
Murphy dikkati dağınık bir köpek. Çoğunluğunuzun aynı sorunu var biliyorum, sürekli yerde yiyecek bir şeyler arayarak geziyor, bu nedenle de çoğu zaman beni takibi bırakıyor.
Bununla ilgili çalışırken, ben doğru beden dilini kullandığımda (ve biraz ödülle!) Murphy’nin harika bir şekilde yürüyebildiğini farkettim. Yürürken kayışı gevşek tutmanız önemli, ve köpeğe ASLA sert davranmadan, onun istediğiniz şeyi istemesini sağlamalısınız.
Köpeklere daima iyi deneyimler yaşatmalısınız. Yürürken sizinle göz göze geldiğinde, ya da yanınızda güzel bir şekilde yürüdüğünde onu ödüllendirin. (Benim gibi abartıp, oyuna yönlendirmezseniz daha hızlı ilerleyebilirsiniz :))
Köpeklerin yanında aşırı heyecanlı ya da gergin olmamanız çok önemli. Onlar sandığımızdan daha fazlasını anlıyorlar, emin olun!
“Daima nötr ol, iyi bir şey yaptığında ödül ver, hata yaptığında sert davranma ya da iyi bir şey yaptığında onun dikkatini dağıtacak derecede sevinme.” demişti bana Göktan Eker.
Deneyimlerim şu ana kadar HARİKA. Çünkü köpeğin dengesini korumak çok önemli.
Bir kere “aferin sana, bravo” diyerek sarılıp öpmeye kalktım, dikkat darmadağın oldu, oyuna döndü. Bunu eğitimler sırasında değil de oyun oynarken yapın
Bu konuda hâlâ çok başarılı olduğumuzu iddia edemeyeceğim, çünkü dediğim gibi bizimki yürürken hâlâ yerde bir şeyler arıyor. Ama Murphy’nin hakkını yiyemem, bu konuda çok çalışmadık.
Ben istikrarlı bir şekilde doğru yönlendirdiğimde bunu da aşacağımızı biliyorum. Çünkü köpekler harika varlıklar, yalnızca “pozitif” bir şekilde yönlendirilmeye ihtiyaçları var.
Odak çalışmasında, yine yüzüme baktığında ve yürürken benimle temas (dizime dokunmak, elime burnuyla değmek gibi) ettiğinde ödül vermek şeklinde bir yol izledik. Bu düşündüğünüzden daha zor, en azından bizim için zordu.
Köpeğinizin ondan ne istediğinizi anlaması için basit, akıl karışıklığı yaratmayan komutlar vermeniz önemli. “Canım neden oturmuyorsun ama” gibi tepkiler yalnızca onun aklını karıştıracaktır.
Ona karşı net olmak her şeyden önemli. Ufak eğitimlerimiz sırasında gereksiz cümlelerimi bıraktıktan sonra Murphy’nin aslında her şeyi daha kolay anlayan bir köpek olduğunu farkettim.
Komut vermek sert bir tabir aslında, sakin, kendine güvenen ve nötr tonda bir “otur” yeterli. Oturmadığında bağırmayın, ona kötü deneyimler yaşatmayın. Bir-iki adım ilerleyin ve tekrar deneyin. Ondan ne istediğinizi anlayacak, sabırlı olun.
Onlara son derece anlayışlı olmalısınız, bir hayvandan sözcüklerle bir şey yapmasını istiyorsunuz, tabii ki zaman alacak!
Murphy’nin eskiden her şeyden korkan bir köpek olduğundan bahsetmiştim. Bu testi nasıl geçtik? Zaman aldı! Korktuğu şeylere asla zorla yaklaştırmadım.
Örneğin, şemsiye gördüğünde kaçtığı dönemde, evde halının üzerine bir şemsiye bıraktım ve çekildim. Uzun bir süre uzaktan izledi. Ona bakmadım. Sonra yavaş yavaş yaklaştı, kokladı.
O yakındayken şemsiyeyi kıpırdattım, alıp başka bir yere koydum. Ona bir ödül verdim. Bekledim. Sonra evde değil, kapının önünde tekrarladım bunu. Sonra dışarı şemsiyeyle çıktık. Böyle böyle alıştı. Şimdi umrunda bile değil!
Köpeğiniz bir şeyden korktuğunda ona kıyamadığınızı anlayabiliyorum, ancak böyle bir anda onu kucağınıza alırsanız, aşırı ilgi gösterirseniz köpek korkularını aşamayacak, bu başka birçok soruna yol açacaktır.
Bırakın (güvenli ve kontrollü bir şekilde) deneyimlesin, koklasın, izlesin, öğrensin. Bu deneyimler sırasında sizin sakin olmanız ÇOK önemli. Bu köpeklerin değil, sizin de sınavınız.
Sınav öncesi açıkçası fazla çalışmamıştık. Biraz zaman sıkıntısı biraz da hırsım olmadığından diyelim, sınavın olacağı KÖPED’in de merkezi olan K9 Güvenlik Eğitim tesislerine gittik.
Açıkçası giderken sınavı geçebileceğimizi bile düşünmüyordum; ama önemli değildi, çünkü bu bir ego ya da hırs değil, azim ve istikrar işiydi.
Biz iki amatör sınav alanına girdik. Öncelikle bu sınava girmek Murphy’nin kararı değildi, o yüzden her şeyden önemlisi onun huzurlu ve keyifli olmasıydı.
O yüzden benim de içim rahattı, çünkü durumdan mutsuz değildi. Bir sürü muhteşem köpek, Staffordshire Terrierler, Belgian Malinois’lar, Alman Çoban köpekleri… Ve biz!
Sınav umduğumdan güzel geçti, Murphy “cool” tavırları ile gözlerimi yaşarttı. Yat dediğimde pati vermesi ve yürürken kafasının yerde olması biraz puan kırdı tabii, ama benim gönlümün birincisi Murphy, sınavı geçmekle kalmadı, üçüncülük ödülünü de kaptı.
Her zaman diyorum, onu fazla hafife alıyorum galiba. O artık KÖPED ve KIF diplomalı bir sosyal köpek.
Murphy, kupası ve ben
Öncelikle şunu söylemeliyim, sosyal köpek sertifikası ya da köpeklerinizle aldığınız diğer ödüller, sizin sosyal ya da yasal yükümlülüklerinizi azaltmıyor.
Yani beraber sosyal hayatınızda yine kayışını takmalı, köpeklerin girmesinin yasak olduğu yerlerden uzak durmalı (rehber ya da asistan köpek değilse) ve başkalarının kişisel alanlarına aynı şekilde saygılı olmalısınız.
Bu sınav köpeğinizin sizinle beraber şehir hayatına uyumlu olduğunun bir belgesi. Yani tanımadığı biri tarafından kucağa alınma ya da kamusal alanda serbest bırakılma hakkını vermiyor.
Günlük hayatta karşılaşabileceğiniz durumlara karşı uyumlu olduğunu anlatıyor. Bunlar için profesyonel eğitmen olmanız da gerekmiyor, yani aslında bu hepimizin görevi ve sorumluluğu.
En önemlisi de, kimsesiz köpek sayısının bu bilinçle azalacağı gerçeği. Köpeklerin bir çoğu yaşama uyum sağlayamadığı gerekçesiyle terk ediliyor. Bu onların değil, insanların sorumluluğu. Ve bu sınav aslında sorunun çözümü için önemli bir adım. Farkındalık ve bilinç yaratmak için bir araç.
Sizin ve köpeğinizin bu sınava hazır olduğunu düşünüyorsanız KIF yani Köpek Irkları ve Kinoloji Federasyonu ve/ya KÖPED duyurularını takip ederek, başvuru formunu doldurmanız yeterli.
Sınav günü ise sembolik bir harç yatırarak sınav hakkı kazanıyorsunuz. Köpeğinizi KIF’a kaydettirmeniz de gerekiyor. Murphy “melez köpek kaydı” ile kayıt oldu.
Umarım Murphy ile yaşadığım bu deneyim, bizim gibi amatörlerin bu sınava katılımını ve ortak yaşama uyum sağlamanın bilincini arttırmak için bir fırsat olur. Herhangi bir sorunuz olursa lütfen bize yazın: patipediainfo@gmail.com
Bağlantılar:
KÖPED – Köpek Eğitmenler Derneği ile iletişime geçmek isterseniz buraya tıklayınız.
KIF – Köpek Irkları ve Kinoloji Federasyonu ile iletişime geçmek isterseniz buraya tıklayınız.
GE: Peki köpeğinizin sosyal yetişmesi için neler yapmanız gerekli ? gelin Bu bölümde Kinoloji Akademisinde yayınlanmış bir makaleden alıntı yapalım.
The post Bir Amatörün Sosyal Köpek Sınavı Macerası first appeared on Göktan Eker.
]]>The post On Ortak Köpek Korkusu ve Fobisi first appeared on Göktan Eker.
]]>Birçok köpek korku ve fobilerden muzdariptir. Bu fobilerin, erken sosyalleşme eksikliği ve olumsuz bir geçmiş deneyim gibi çeşitli nedenleri olabilir. Köpeklerde korku belirtileri arasında sinme, titreme, salya akması, havlama, yıkıcı davranışlar ve bazı durumlarda saldırganlık sayılabilir.
Köpeğiniz korkuyor mu? Nedenini belirlediniz mi? Köpeğinize yardımcı olabilmeniz için en yaygın köpek korkuları ve fobilerinden bazılarını öğrenin.
GE: Köpeklerde bu istenmeyen davranışların oluşmasını engelleme yani doğru köpek seçimi, doğru bakım ve yetiştirme ve en önemlisi zamanında doğru sosyalleştirme oldukça önemlidir.
Astrofobi, gök gürültüsü korkusu, köpeklerde çok yaygındır. Bu korkunun derecesi köpekten köpeğe farklılık gösterebilir. Bazıları sadece hafif bir gök gürültüsü korkusuna sahip olabilir. Bu durumda, bir köpek hafifçe titreyebilir veya bir fırtına sırasında basık kulaklar, geniş gözler ve kıvrılmış bir kuyruk fark edebilirsiniz. 2 Diğer köpeklerin, saklanmalarına, yıkıcı olmalarına ve hatta bağırsaklarının veya mesanelerinin kontrolünü kaybetmelerine yol açan daha şiddetli bir fobisi olabilir.
Astrofobisi olan köpekler diğer yüksek seslerden korkabilir veya korkmayabilir. Birçok köpeğin genel bir gürültü fobisi vardır. Gök gürültüsü, havai fişekler, yüksek sesli müzik, yoldan geçen kamyonlar vb. duyduklarında korkuya kapılırlar.
Bir başka yaygın köpek fobisi de havai fişek korkusudur. Fırtına korkusuna benzer şekilde, havai fişeklerin yüksek ve öngörülemeyen sesleri ve ışık gösterileri birçok köpeği korkudan titretir. Bu korku bir köpeğin kaçmasına ve kaybolmasına bile neden olabilir .
Bazı köpeklerin havai fişek sesine yavaş yavaş alışmaları fobiyi ortadan kaldırabilir. Diğer durumlarda, yönetim tekniklerini kullanmanız gerekebilir . Şiddetli havai fişek fobisi olan köpeklerin, kaygı önleyici ilaçlar veya sakinleştiricilerle tedavi edilmesi gerekebilir.
GE: Bu ve benzer bazı davranış sorunlarının uzman veteriner hekim gözetiminde hem sistematik duyarsızlaştırma hem de doğru sakinleştiricilerle giderebilemsinin mümkün olduğuna inanıyorum.
Evde yalnız kalma korkusu ayrılık kaygısı olarak adlandırılır. Ayrılık kaygısı yaşayan köpekler, sahipleri evden çıkar çıkmaz yıkıcı davranışlar sergileme eğilimindedir. Diğer belirtiler arasında aşırı havlama ve yalnız bırakıldığında evde eşyalara zarar verme , eşelenme davranışları sayılabilir.
Köpek sahibinin davranışındaki bir değişiklik, bir köpeğin korkularını hafifletmeye yardımcı olabilir. Köpek sahipleri, sadece evden çıkmadan önce alışkanlıklarında değişiklik yaparak ve evden ayrılıp eve döndüklerinde sessiz kalarak, köpeğin kaygısının bir kısmını hafifletebilir. Duyarsızlaştırma, köpeğin yavaş yavaş evde yalnız bırakılmasına alışma süreci, ayrılık kaygısından muzdarip köpekler için de faydalı olabilir.
Bazen, sahibi uzaktayken bir köpeği kafeste kalması için eğitmek de yardımcı olabilir. Ayrılma kaygısı şiddetliyse, bazen hayvan için ilaç verilmesi garanti edilir.
GE: Bu konuda değerli meslektaşım ve Köpek Eğitmenleri Derneği üyesi Oktay Gülsaçan ve Değerli eşi Veteriner Hekim Nil Gülsaçan’ın akademik çalışmaları bulunmaktadır. Sorundan muzdarip olanlar kendilerinden destek alabilirler.
Köpeklerin veterinere gitmekten korkması biraz yaygındır. Bir köpeğin veterinere gitmeye ilk kez maruz kalması genellikle garip kokuları, yeni yöntemlerle ele alınmayı, kısıtlanmayı ve aşı olmayı içerir . Köpeklerin veterinere gitmekten kolayca korkmalarına şaşmamalı.
İlgili başka bir fobi yoksa, veteriner korkusu, sadece bir köpeği veterinere muayene gerektirmeyen birkaç sosyal ziyaret için getirerek ele alınabilir. Köpeğiniz sakin kalırsa bol bol övgü ve ikram sunun.
GE: Ülkemizde oldukça yaygın bir fobidir. yazarların da dediği gibi , klinikleri sık sık ziyaret etmek, köpeğin o çevresel şartlar ve veteriner hekim uygulamaları ile ilgili olumlu deneyim kazanlamları son derece önemlidir.
Bazı köpekler arabaya binmekten korkarlar. Bu korku genellikle araba sürmek için erken maruz kalma eksikliğinden kaynaklanır. Ayrıca arabayı hasta etmek, barınakta bırakılmak üzere arabaya binmek veya sadece veterineri ziyaret etmek için arabaya binmek gibi arabaya binmekle ilgili olumsuz deneyimlerden sonra da gelişebilir . Köpeğinizi arabaya yavaşça çekmek için ödüller ve övgüler kullanarak ve ardından küçük adımlarla gezintiye çıkmaya çalışarak köpeğinizin arabaya binme korkusunun üstesinden gelmek mümkündür . Hedefin köpek parkı veya yürüyüş gibi mutlu bir yer olduğundan ve çok uzak olmadığından emin olun.
GE: Köpeğin araç yolculuğu ile ilgili zamanında alıştırmaların yapılmaması veya araç yolculuğu sonunda olumsuz tecrübeler edinmesi , özellikle tok karnına yolculuk sonrasında istifra gibi nedenler bu korkuya yol açabilir.
Bir köpek sahibi, bir dizi adıma yaklaşırken köpeği mola verene kadar köpeğinin merdiven inip çıkma korkusu olduğunu fark etmeyebilir. Bu fobi neredeyse her zaman erken sosyalleşme ve maruz kalma eksikliğinden kaynaklanır . Küçük bir köpek yavrusu olarak adımlara maruz kalmayan bir köpek, daha sonraki yaşamlarında bir merdivenle karşılaştığında merdivenlerden yukarı ve aşağı gitme korkusu geliştirebilir. Yukarı ve aşağı basamakları bir oyuna çevirirseniz, bazı köpekler bu korkunun üstesinden gelebilir. Diğer köpeklerin, kelimenin tam anlamıyla, adım adım merdivenlerde gezinmeyi öğrenmesi gerekebilir. Bu zaman alacak ve bolca olumlu pekiştireç alacaktır.
Daha yaşlı köpekler, artrit veya diğer hareketlilik sorunları varsa merdiven kullanmak konusunda isteksiz olabilirler, bu nedenle bu davranış için tıbbi sorunları dışladığınızdan emin olun. Bir köpek geçmişte merdivenlerden kötü bir şekilde düştüyse, bu da korkunun bir nedeni olabilir.
Köpeklerin erkeklerden korkmasının oldukça yaygın olduğunu öğrenmek insanları şaşırtabilir. 5 Bazı durumlarda, bu korku bir erkek tarafından istismar edilmekten kaynaklanabilir. Bununla birlikte, daha çok sosyalleşme eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Erkeklerin etrafında fazla zaman geçirmemiş köpekler, daha derin seslerinden, daha büyük yapılarından ve hatta sakallarından korkabilirler.
Erkeklerden korkan köpekler, tehdit edici olmayan bir şekilde erkeklere karşı yavaş yavaş duyarsızlaştırılmalıdır. Korkunç bir köpeğin, bu korkunun bir sonucu olarak birisini hırlayacağını, kırabileceğini veya ısırabileceğini unutmayın. Köpeğinizi dikkatlice bir mesafeden erkeklere maruz bırakın. Erkeklerin göz teması kurmamasını veya köpeğinize yaklaşmaya çalışmamasını sağlayın. Köpeğinizin bu korkuyu yenmesi zaman alabilir.
Yabancılardan korkma, erkeklerden korkmaya benzer, ancak bu durumda, bir köpek tanımadığı birinden korkabilir . Bu, üstesinden gelinmesi zor bir problem olabilir çünkü köpeğinize olası her yeni insanı kabul etmesini öğretmek imkansızdır. Köpeğinizin kendi zamanında yeni insanlara yaklaşmasına izin vermek önemlidir. Korkunç bir köpeği bir yabancıyı kabul etmeye zorlamak, bir köpeği saldırgan olmaya itebilir.
9-)Çocuk Korkusu
Köpekler, çeşitli nedenlerle çocuklardan korkarlar. En yaygın olarak, çocuklara erken maruz kalma eksikliğinden kaynaklanır. Birçok insan ebeveyn olmadan önce köpek alacak. Çocuklu bir eve bir köpek yavrusu getirmediğiniz sürece , köpeğiniz onlarla sosyalleşme fırsatı bulamayabilir. Köpeğinizi, yavruluktan başlayarak her yaştan çocuğa göstermek için elinizden gelenin en iyisini yapın.
Çocuklardan korkan köpekler, çocuklarla olumsuz deneyimler yaşamış olabilir. Bir çocuğun niyeti iyi olsa da, bir köpek sevgi tekliflerini bir tehdit olarak yorumlayabilir. Bazı köpekler, bir çocuğun seslerini veya sarsıntılı, koordine olmayan hareketlerini veya küçük boyutlarını anlamayabilir. Çocuk korkusu olan bir köpekle uğraşan köpek sahipleri , bu fobi üzerinde çalışmak için bir köpek eğitmenine veya davranışçıya danışmalıdır.
10 Belirli Nesnelerden Korkma
Bazı köpekler belirli bir nesneden korkarlar: elektrikli süpürge, tatil süsleri, çocuk oyuncağı, inşaat ekipmanı ve daha fazlası. Çoğu zaman bu tür bir korku önemli değildir, çünkü birçok nesne kolayca gözden kaybolabilir. Ancak bazı durumlarda sorunlu olabilir. Örneğin, köpeğiniz apartmanınızın dışındaki bir heykelin yanından geçmeyi reddederse veya halıyı her süpürmeniz gerektiğinde titreyen, endişeli bir karmaşaya dönüşürse . Bu durumda, köpeğinizi korktuğu nesnelerle yavaş yavaş pozitif, mutlu bir şekilde tanıştırmanız gerekebilir.
Evcil hayvanınızın hasta olduğundan şüpheleniyorsanız hemen veterinerinizi arayın. Sağlıkla ilgili sorular için, evcil hayvanınızı muayene ettikleri, evcil hayvanınızın sağlık geçmişini bildikleri ve evcil hayvanınız için en iyi önerileri yapabilecekleri için her zaman veterinerinize danışın.
Amy Bender, köpeklerle profesyonel olarak çalışan on yılı aşkın deneyime sahip bir köpek eğitim uzmanı ve yazarıdır. Köpek eğitim işletmesi sahibidir ve Profesyonel Köpek Eğitmenleri Derneği üyesidir.
Anna O’Brien, DVM, besi hayvanları, evcil hayvanlar ve egzotik hayvanları tedavi etme konusunda on yıldan fazla deneyime sahip başarılı bir veteriner ve ödüllü yazardır. Amerika Köpek Yazarları Derneği’nden Maxwell Madalyonunu kazandı. Dr. O’Brien, The Spruce Pets’in veterinerlik inceleme kurulunun bir parçasıdır.
The post On Ortak Köpek Korkusu ve Fobisi first appeared on Göktan Eker.
]]>The post Psikolojiye Göre Evcil Hayvanlarımıza “Çocuğum!” Diyecek Kadar Bağlanmamızın Ardında Yatan Sebepler first appeared on Göktan Eker.
]]>2018 yılında yapılan bir araştırmaya göre evcil hayvan sahiplerinin %85’i heteroseksüel kadınlardan oluşuyor. Araştırmanın sonuçlarına göre; bu kişilerin, eğer kendi biyolojik çocukları yoksa, evcil hayvanlarından bahsederken “yavrum, çocuğum” ifadelerini daha sık kullandığı görülmüş.
Antropolog Shelly Volsche’un bir araştırmasında dile getirdiği üzere son yıllarda, evcil hayvanlara olan ilgi artmış durumda. Artan ilgiyle beraber hayvanları sevme şeklimiz de evrilmiş gibi duruyor; çünkü online platformlarda ve hayvan sahiplendirme sayfalarında “Ben onun annesiyim“, “Ben onun babasıyım“, “Öz çocuğum olsa anca bu kadar severdim”, “Oğlum”, “Kızım” gibi söylemleri sık duyar olduk.
İnsan ilişkilerini tanımlamak için kullanılan bu kavramlar, insanların evcil hayvanlar ile olan ilişkilerini tanımlamak için de kullanılmaya başlanınca online platformlarda yanlış anlaşılmalar ortaya çıkabiliyor.
Ortaya çıkan yanlış anlaşılmalarla beraber, bu durumu daha ileri bir seviyeye taşıyan ve gerçekten de kendi çocuğu gibi gören bir kitle de mevcut gibi duruyor. İnsanların neden hayvanlarla bu kadar yakın bir bağ kurduğuyla ilgili farklı mecralarda farklı teoriler mevcut. Bu teorilerden bazıları ise şunlar:
İnsan ve hayvan ilişkileri üzerine çalışan bilim insanları, bilimde yeni bir alanın keşfini sağladılar: Antrozooloji (Anthrozoology). Bu alanda çalışan evrimci antropolog Sarah Hrdy, 2009’da, kendi türünden olmayan canlıların yavrularının bakımını üstlenmenin insanlara has bir özellik olduğunu belirttikten sonra bunun antropologlar ve biyologlar arasında alloparenting olarak bilindiğini de aktardı.
Bu anlayışa göre insanlar bu çağda kendi yavruları yerine hayvanların yavrularını koyuyor olabilir. Çünkü evcil hayvanın bakımını üstlenmek bir çocuk yetiştirmeye kıyasla daha az zaman, maliyet ve emek gerektirir. Bununla beraber insanın duygusal ihtiyaçlarını (sevgi, ilgi, bağ kurma vb.) gidermenin yeni bir yolu da olabilir.
Bağlanma kuramının kurucularından olan Psikolog John Bowbly’ye göre insan ilk güvenli bağlanmasını kendisine bakım veren kişiyle, çoğu zaman annesiyle kurar. Bu, 2 yaşına kadar devam eder. Ergenlikte bu bağ arkadaşlarla kurulurken yetişkinlikte ise romantik ilişkilere evrilir. Dolayısıyla bu bağ kurma ihtiyacı sürekli devam eder. Bu teoriyi dillendiren kişilere göre insanlar birbirlerine karşı güven problemi yaşadıkları ve birbirleriyle bağ kurmak istemedikleri için kendilerine ihanet edemeyecek canlılar olan hayvanlara yönelmiş olabilirler.
Ayrıca hayvanlar kontrol edebildiğimiz canlılar oldukları için gelecek korkumuzu da yatıştırıyor olabilirler: Evcil hayvanlar yaşlansalar da değişmezler ve istediğimiz tutarlılığı sağlarlar. Her gün eve geldiğimizde bizi görmekten mutlu olurlar, ilgimizi beklerler, bize sevgi vermeye hazırdırlar. Hatta biz öldükten sonra bile bizi sevmeye devam edebilirler. Tıpkı ölen sahibinin ardından 15 yıl boyunca onu her akşam beklediği metro istasyonunda aynı saatte bekleyen Hachi gibi. Hachi: Bir Köpeğin Hikayesi (Hachiko: A Dog’s Tale) filminde, Hachi her sabah sahibiyle beraber metro istasyonuna kadar yürür, akşam da onun geleceği saatlerde tekrar metro istasyonuna gelip onu bekler ve beraber evlerine dönerler. Sahibi öldüğünde de, kendisi de ölene kadar buna devam eder.
Bu teoriye göre hayvanlar insan olmadıkları için onları seviyoruz. Kendimizde ve başkalarında görmek istediğimiz şeyleri onlara yansıtıyoruz. Onların gerçekten hayvan -vahşi, doğal- olmalarını istemiyor ve bizim gibi bir insan olmalarını ama daha statik ve öngörülebilir olmalarını istiyor olabiliriz.
Hatta bu yüzden onlara banyo yaptırıp, kıyafetler almış, onlara kendi evimizi açmış olabiliriz. Yalnızlık korkumuzu da onlarla yenmeye çalışıyoruzdur belki de.
The post Psikolojiye Göre Evcil Hayvanlarımıza “Çocuğum!” Diyecek Kadar Bağlanmamızın Ardında Yatan Sebepler first appeared on Göktan Eker.
]]>The post BEN BİR EN GENERALLİ BAŞ MÜDÜR CEOSU KÖPEK DAVRANIŞ UZMAN ASTRONOTU KÖPEK PSİKOLOĞU EĞİTMEN EĞİTİCİSİYİM. first appeared on Göktan Eker.
]]>Dünya Psikologlar gününe ithafen…………….
Son dönemde köpek sahiplerinin kafasını oldukça karıştıran bir konuya açıklık getirmenin faydalı olacağını düşündüm. Zira danışmanlık hizmeti verdiğim köpek sahiplerinin bir çoğu köpeklerinde oluştuğunu düşündükleri sorunlarla ilgili veya köpeklerinin eğitim ihtiyacı kapsamında aldıkları hizmet sonucu ya çözüme ulaşamadıklarını ya da sorunun daha da içinden çıkılmaz hale geldiğini belirttiler.
Köpek Eğitmenleri Derneği Başkanlığı görevini yürütmemden dolayı da tabiri caiz ise bir çok köpek eğitim faciası şikayet olarak tarafımıza iletiliyor.
Köpek Sahipleri açısından konuya baktığımızda Kavramların birbirine çok karıştığını hatta art niyetli kişiler tarafından da özellikle karıştırıldığını söyleyebilirim. Bırakın davranış uzmanlığını , köpek eğitmeni olduğunu belirten eden kişilerden bile herşeyden önce bunu belgelendirilmesini istemek köpek sahiplerinin en doğal hakkıdır.
Köpek ile birlikte yaşama kültürünün oluşmasının temeli köpek sahiplerinin bilgilenmesi ve bilinçlenmesi prensibinden hareketle KÖPEK DAVRANIŞÇISI, KÖPEK DAVRANIŞ UZMANI , KÖPEK PSİKOLOĞU, KÖPEK EĞİTMENLİĞİ, UZMAN KÖPEK EĞİTMENLİĞİ , EĞİTİCİ EĞİTMENİ gibi bir çok titr hoyrat bir şekilde kullanılıyor , gelin bu kavramları beraber anlamaya çalışalım.
Davranışsal psikoloji olarak da bilinen davranışçılık, tüm davranışların koşullanma yoluyla kazanıldığı ve koşullandırmanın çevre ile etkileşim yoluyla gerçekleştiği fikrine dayanan bir öğrenme teorisidir . Davranışçılar, eylemlerimizin çevresel uyaranlar tarafından şekillendirildiğine inanırlar.
Bu düşünce okuluna göre davranış, içsel zihinsel durumlardan bağımsız olarak sistematik ve gözlemlenebilir bir şekilde incelenebilir. Davranış teorisi ayrıca biliş , duygular ve ruh halinin çok fazla öznel olduğu için yalnızca gözlemlenebilir davranışların dikkate alınması gerektiğini söyler.
Katı davranışçılar, herhangi bir kişinin herhangi bir görevi – genetik arka planı, kişilik özellikleri ve içsel düşünceleri ne olursa olsun – fiziksel yeteneklerinin sınırları dahilinde yapmak için eğitilebileceğine inanırlar. Sadece doğru şartlandırmayı gerektirir. ( https://www.verywellmind.com/behavioral-psychology-4157183#:~:text=Behaviorism%2C%20also%20known%20as%20behavioral,are%20shaped%20by%20environmental%20stimuli. )
Davranışçılık veya behaviorizm, I. Dünya Savaşı sıralarında bir grup Amerikalı psikoloğun, yapısalcılığa ve işlevselciliğe karşı çıkmaları ve bilincin iç gözlem yöntemi ile incelenmesine kuşku ile bakmaları sonucu ortaya çıkan, bilinç hallerinin değil, davranışların, gözlenebilir durumların incelenmesi gerekliliğini savunan psikoloji kuramı akımıdır.
Davranışçıların önde gelen temsilcileri Watson ve Pavlov‘dur. Bunlar bilinç kavramını bir yana bırakıp davranışları incelemişlerdir. Davranışçılara uyaran (stimulus)-tepki (response) psikologları da denir. Davranışçılara göre objektif tekniklerle gözlenebilen sadece çevresel uyarıcılara, insanların bu uyaranlara karşılık gösterdikleri tepkilerdir. Davranışçılar, gözlem ve deney yöntemini kullanırlar. Davranışçılar, organizma ve çevre ilişkilerinin insan ve hayvanlarda birbirinin aynı olduğu kanısındadırlar. Bu nedenle hayvanlar üzerinde psikolojik araştırmalar yapmışlardır. Örneğin Pavlov koşullu öğrenme deneylerini köpekler üzerinde yapmıştır.
Davranışçı psikologlar,insan davranışlarının açıklanmasında çevre faktörüne çok fazla önem verdikleri ve diğer etmenleri görmezden geldikleri gerekçesiyle diğer ekollerin savunucuları tarafından ağır bir biçimde eleştirilmiştir.Bununla birlikte davranışçı akım,psikolojinin bir bilim niteliği kazanmasına önemli katkılar sağlamıştır. Zira Psikolojiye ölçme ,değerlendirme istatistik gibi pozitif bilimler bu akım ile kazandırılmıştır.
(https://tr.wikipedia.org/wiki/Davran%C4%B1%C5%9F%C3%A7%C4%B1l%C4%B1k )
GE: Tam olarak Bu aşamada yani davranışçıların poizitif bilimlerden fazlası ile faydalanmaya başlaması ve Psikolojik davranışçılar ile özellikle çocuk gelişiminin davranışsal incelemesi ile köpeklerin de davranışlarının anlaşılmasında yeni çığırlar açıldığını düşünüyorum.
Davranışsal yaklaşım, bir zamanlar olduğu gibi baskın güç olmasa da, insan psikolojisi anlayışımız üzerinde hala büyük bir etkisi oldu . Tek başına koşullandırma süreci, insanların nasıl öğrendiğinden dilin nasıl geliştiğine kadar birçok farklı davranış türünü anlamak için kullanılmıştır.
Ancak davranışsal psikolojinin belki de en büyük katkıları pratik uygulamalarında yatmaktadır. Teknikleri, sorunlu davranışları değiştirmede ve daha olumlu, yardımcı tepkileri teşvik etmede güçlü bir rol oynayabilir. Psikolojinin dışında, ebeveynler, öğretmenler, hayvan yetiştiricileri ve diğerleri, yeni davranışları öğretmeye ve istenmeyenleri caydırmaya yardımcı olmak için temel davranış ilkelerini kullanır. ‘’
KÖPEK DAVRANIŞÇISI
Bir köpek davranışçısı, köpeklerin neyi ,neden yaptıklarını anlayan ve köpeğinize hayata farklı bir yaklaşım öğretmenize yardımcı olan kişidir.( https://www.ck9training.co.uk/blog/what-does-a-dog-behaviourist-do/ )
Yani Köpek Davranışçısının öncelikle Köpek Etolojisi konusunda temel bilgilere sahip olması gerekmektedir. Köpek ırklarını ve ırkların kendine has davranışlarına hakim olması da doğal olarak gereklidir. Köpeklerin iç güdüleri , motive edilme yöntemleri , köpeğin içgüdüsel ve duygusal ihtiyaçlarını ayırtedebilen bir kişidir. Bu sebeple köpekleri mizaçlarına ve yeteneklerine göre değerlendirerek eğitim programının kişiselleşmesini sağlayabilirler.
Köpek davranışçıları genellikle, köpek davranışını daha derinden anlamak için çalışmalarını ve deneyimlerini genişleten nitelikli köpek eğitmenleridir diyebiliriz. Nitelikli bir köpek eğitmeni, köpeklerin nasıl öğrendiğini anlar ve sizin ve köpeğinizin görgü, güven ve genel itaati beslemenize yardımcı olacak her türlü denenmiş ve test edilmiş tekniğe sahiptir. Birçok köpek eğitmeni, koku çalışması, çeviklik, beceri eğitimleri veya flyball gibi eğlenceli aktivitelerde yardımcı olur.
Davranışçılar, köpek eğitimi bilgisini bir adım daha ileri götürür ve bunu, zorlu davranışları olan köpeklere daha iyi bir şeyler yapmanın yolunu bulmalarında yardımcı olmak için kullanır. Örneğin, diğer köpeklere hırlayan, havlayan ve dişerini sıyıran bir köpeğe, diğer köpekleri görmezden gelmesi öğretilebilir. Sabır gerektirir ve ölçülü bir yaklaşım gerektirir, ancak her şey evcil hayvanınızın neden belirli bir şekilde davrandığını bulmakla başlar.
GE :Bir köpek eğitmeninin aynı zamanda davranışçı olması gerekliliğine inanan bir eğitmen olarak tüm köpeklere standart bir eğitim metodolojisi uygulamanın yanlış olduğunu söyleyebilirim. Köpek eğitmeni Köpeğin sahibinin beklentisi, köpeğin insanlarla , diğer hayvanlarla yaşadığı çevreye uyum sağlaması v, köpeğin içgüdüleri yetenekleri ve duygusal ihtiyaçları üçgeninde bir denge kurabilmelidir.
KÖPEK DAVRANIŞ UZMANI
Köpek Davranış Uzmanlığı ancak lisans düzeyinde bir eğitim ile mümkün olabilir.
Köpek Davranış uzmanlığı konusunda batı ülkelerinde sadece Veteriner Hekimlerin ve Zootekni mezunlarının eğitim olanaklarına ulaşabildikleri , bazı üniversitelerde psikolıji bölümü mezunlarının Köpek Davranış uzmanlığı konusunda çalışma yapabildiklerini görebiliyoruz. Ülkemizde de bu konuda uzun süredir çalışan veteriner hekimi davranış uzmanlarının varlığı da sektör adına sevindirici olmakla beraber , köpek eğitmenlerinin kendilerine Köpek davranış uzmanı gibi ünvanlar vermelerinin olduka yanlış ve yanıltıcı olduğunu düşünüyorum. Bir köpek eğitmeni davranışçı olabilir ancak davranış uzmanlığı ünvanını alabilmek için gerekli lisans veya yüksek lisans eğitimini almadığı sürece kendine davranış uzmanı diyemez.
Nitelikli bir köpek davranış uzmanı, köpeğinizin kötü davranışları, yaramazlıkları ve aşağıdaki gibi istenmeyen faaliyetlerle başa çıkmanıza yardımcı olabilir. anlaşılacağı üzere Davranış Uzmanı köpeğe yeni komutlar öğretmekten ziyade, sahibi ile yaşadığı sosyal hayata uyum sorunu yaşaması durumunda devreye girer. Ancak davranış uzmanlarının köpeklerin hem normal davranışlarını çok iyi bilmesi , gelen şikayetlerde hangi davranışların bir davranış bozukluğu olduğunu ayırtedebilmesi aynı zmanda davranış sağaltımı veya rehabilitasyonu konusunda bilgi ve deneyim sahibi olması gereklidir.
Köpekte Bir davranış sorunu itaat eğitimi verilerek ortadan kaldırılmaz.
Köpekte gözlemlenen bir davranış sorunu sabahtan akşama oluşmadığı gibi akşamdan sabaha da düzeltilmez bir süreç gerektirir.
Köpeklerde davranış sorunlarına sebep olabilecek bir çok sebep veya karma sebepler olabilir, genetik , fizyolojik endokrinolojik sebepler dolayısı ile agresyon, korkaklık ve benzeri istenmeyen davranış sergileyen köpekler azımsanmayacak kadar çoktur.
Ancak bir davranışın , davranış bozukluğu olup olmadığına karar vermek ve sadece eğitimle bu sorunların ortadan kalkabileceğini iddia etmek en hafif tabiri ile cehalet olarak tanımlanmalıdır.
Davranışçı bir köpek eğitmeni öncelikle davranış sorunu olduğu düşünülen bir köpeği veteriner hekime yönlendirmek sorumluluğunu taşımalıdır. Ülkemizde Köpek davranışları konusunda çalışan çok değerli veteriner hekim arkadaşlarımızın olması dolayısı ile köpeğin kendi veterineri bu konuda kendini yeterli hissetmese bile uzmanlarla irtibat kurarak köpek için gerekli sağlık taramalarını rahatlıkla yapabilir.
Tüm bu sebeplerle veteriner hekimler ve davranışçı köpek eğitmenlerinin birlikte çalışması son derece önemlidir. Öncelikle tıbbi bir sorunun bu davranış problemine neden olup olmadığı tespit edilmedilir. Veteriner hekim gerektiğinde ilaç kullanımı konusunda karar verici merci olarak , davranışçı köpek eğitmeninden uygulama ile ilgili destek isteyebilir. Zira istenmeyen davranışın yerine köpek için keyifli ve güvenli bir davranış inşa etme süreci bolca tekrar, sabır, kararlılık, devamlılık ve tutarlılık prensipleri ile olabilir.
KÖPEK EĞİTMENİ
Yukarıda davranışçılık ve davranış uzmanlığı ile ilgili yaptığımız açıklamalar ışığında köpek eğitmenlerinin normal davranışlar sergileyen bir köpeğe, köpeğin yeteneği ve karakteri göz önünde bulundurarak ulusal veya uluslararası standartlarda oluşturulmuş davranışlar kazandıran diğer bir deyişle köpeğin sahibi ile birlikte konforlu bir hayat yaşamasını sağlayan meslek dalı olarak adlandırabiliriz.
Örneğin köpeğin sizi çekiştirmeden yürümesini istiyorsanız, temel bazı komutları öğrenmesini bekliyorsanız, Tuvaletini doğru yere yapmasını istiyorsanız , Sosyal Köpek Sınavı, Toplumsal Hayata Uyum Sınavı, İtaat ve Refakat Sınavı gibi sınavlardan köpeğinizin geçip aldığı eğitimi belgelendirmesini istiyorsanız , köpekli sporlara merak sardıysanız ihtiyacınız olan bu konuda kendini kanıtlamış bir eğitmenden destek almaktır.
Ne yazık ki ülkemizde bir kişinin kendini köpek eğitmeni olarak ilan etmesi , sosyal medyada çarpıcı video tasarımları ve güzel fotoğraflarla ilginizi çekmesi son derece olağandır.
Bu sebeple bir köpek eğitmeninden destek almayı düşünüyorsanız öncelikle daha önce eğittiği köpek sahiplerinden referans almayı ,müşterilerine ait eğittiği köpekler ile girdiği sınav sonuçlarını görmeyi , HEPSİNDEN ÖNEMLİSİ KÖPEK EĞİTMENLİĞİ EĞİTİMİNİ BELGELEMESİNİ TALEP ETMEYİ ihmal etmeyiniz.
Özellikle pandemi ile birlikte mantar gibi artan ONLINE köpek eğitmenliği kurslarına da ayrı bir parantez açmak gerektiğine inanıyorum. Bir ressam , bir heykeltraş bir müzisyen ne kadar online eğitimle yetişirse , köpek eğitmeni de o kadar yetişir. Online eğitimler teorik bilgilerin aktarılması uygulamanın gösterilmesi için faydalı olabilmekle beraber bizim mesleğimiz UYGULAMA ve BOLCA tekrar içermektedir. Her eğitim programının sonucunda teorik ve uygulamalı sınav da verilen eğitimin ne kadar doğru alındığının bir göstergesidir.
Temel bir eğitmenlik eğitimi almamış , ikişer üçer günlük seminerler veya workshoplara katılmış kendini geliştirmeye çalışmış eğitmen arkadaşlarımız da yok değildir, bu durumda daha önce de bahsettiğimiz gibi emin olmamız gereken sektörel sınavlarda eğitmen arkadaşımızın ne kadar yer aldığının görülmesidir.
UZMAN KÖPEK EĞİTMENİ
Aslına bakarsanız ülkemizde sektörde uzun süre geçiren ben de dahil bir çok meslektaşımın kullandığı bir ünvan olarak karşımıza çıkan bir başlık. Ancak Köpek eğitimi konusunda ileri seviyedeki ülkelere baktığımızda devlet kurumları veya sivil toplum örgütlerince oluşturulmuş sisteme baktığımızda bir eğitmenin uzman olabilmesi için , öncelikle bir alanda uzun süredir faaliuyet gösteriyor olması , o alanda bir kaç köpekle ulusal ve uluslararası sınavları başarı ile tamamlamış olması gereklidir.
Köpek eğitmeni köpekleri eğitirken , uzman Köpek eğitmeninin hem köpekleri çok iyi eğitiyor olması hemde söz gelimi bir pet eğitmeni ise Formasyon sahibi de olması gerekmektedir. Zira Uzman köpek eğitmeni sadece köpeği eğitmekle kalmaz köpeğin nasıl doğru yönetileceği hususunda köpeğin aile bireylerini de eğitebilmesi gerekmektedir. Sahip eğitimi şunu şöyle yap bunu böyle yap talimatları ile verilen bir eğitim değildir.
Yetişkin eğitimi başta olmak üzere , pediatrik ( çocuk ) ve geriatrik ( yaşlı ) eğitimi konusunda eğitim almış olmalı, en azından bilgi ve deneyim sahibi olmalıdır. Zira köpek eğitmenleri köpekle birlikte yaşama kültürünü en önemli halkalarından biridir. Köpek sahiplerine doğru bilgi vermeli ( bilişsel) , Köpek sahiplerinde bir bilinç oluşturmalı – söz gelimi tasmasız köpeği sosyal ortamlara salmama gibi ( duyuşsal ) , son raddede ise uygulamalı beceri ile köpek sahibinin köpeği kontrol etmesini ( psikomotor ) sağlayabilmelidir.
EĞİTMEN EĞİTİCİSİ
Ülkemizde hemen hemen mesleğe her yeni başlayan köpek eğitmeni arkadaşlarımızın henüz bir uzmanlık alanına hazi olmadan veya bir yeterlilik kazanmadan kendilerine verdikleri diğer ünvanlardan biridir.
Eğitmen eğiticisi kesinlikle bir formasyon eğitimi almalı, eğitim ihtiyacı belirleme , eğitim programı oluşturma, öğretim hedefleri belirleme , ölçme değerlendirme gibi bir öğretmenin bilmesi gereken bir çok alanda kendini geliştirmiş , yetiştirmiş olması gerekmektedir. Uzman bir köpek eğitmeninin bu eğitimleri alması ile birlikte sektöre yeni eğitmenler kazandırması son derece doğal bir o kadar da gereklidir.
Köpek sahiplerini bilgilendirme ve köpek eğitmeni seçerken akıllarında tutmaları gerektiğine inandığım bu çalışmayı paylaşma nedenlerinden biri ülkemizde yasal veya yapısal bir düzenleme olmamasından dolayı konunun oldukça gri bir alanda kalması ve istismara açık olmasıdır.
Kaleme aldığım bu çalışmanın hem köpek sahipleri için bir rehber hem de köpek eğitim sektöründe faaliyet gösteren meslektaşlarım için bir kariyer hedefi belirleme açısından faydalı olması dileğiyle ….
The post BEN BİR EN GENERALLİ BAŞ MÜDÜR CEOSU KÖPEK DAVRANIŞ UZMAN ASTRONOTU KÖPEK PSİKOLOĞU EĞİTMEN EĞİTİCİSİYİM. first appeared on Göktan Eker.
]]>The post Köpeklerde Saldırganlık first appeared on Göktan Eker.
]]>Bir taraf tüm köpekleri suçlu bulup hepsinin toplanmasını isterken diğer tarafta Köpeği değil insanları hatta ısırılan ve mağdur olan insanları suçluyor.
Peki nedir köpekteki saldırgalık ve nasıl ortaya çıkar , Bu yazımda Araştırmacılar
Kenneth Martin ve Lynn Buzhardt tarafından hazırlanmış makaleyi sizler için editledim, ve konunun netleşmesi için için kişisel fikirlerimi ve açıklamalarımı ekledim.
Saldırganlık nedir?
Saldırganlık, başka bir bireye veya gruba yönelik herhangi bir tehdit veya zararlı davranış olarak tanımlanabilir. Çatışmanın daha da tırmanmasını önleme niyeti olarak, başka bir bireyi veya grubu yerinden etme yöntemi olarak veya başka bir bireye fiziksel veya duygusal zarar verme niyetiyle gösterilebilir.
Köpeklerde saldırganlık genellikle sert bir bakış, hırlama, havlama , ciğerden gelen derin ses atma, dişlerini çıkarıp şaklatma ve/veya ısırma gibi beden dili veya tehdit gösterilerini içerir.
Saldırganlık köpeklerde normal bir iletişim şekli olabilir, ancak bir kişiye veya hayvana karşı saldırganlığın gösterilmesi genellikle istenmeyen veya sorunlu olarak kabul edilir.
Çoğu köpek saldırganlığı, beyinde etkisel veya duygusal (korku ve/veya kaygı) motive edilir, ancak yırtıcı saldırganlık beynin iştah merkezi tarafından motive edilir. Yırtıcı saldırganlıkta, hayvan korkmaz veya endişe duymaz ve mesafeyi azaltmak ve avı yakalamak, öldürmek ve tüketmek amacıyla saldırganlık gösterilir.
Farklı saldırganlık türleri nelerdir?
Köpek saldırganlığının birçok farklı kategorisi veya türü vardır. Saldırganlık, köpeğin saldırgan davranış için motivasyonu, davranışın meydana geldiği bağlam veya saldırganlığın amaçlanan hedefi tarafından kategorize edilebilir. İşte bazı yaygın saldırganlık türlerine örnekler.
“Köpek saldırganlığının birçok farklı kategorisi veya türü vardır. Karma Saldırganlık nedenleri de olabilir”
Bölgesel Saldırganlık. Genellikle sahibinin evi veya mülkü olan köpeğin algıladığı bölgesine giren veya yaklaşan bir kişiye veya hayvana yönelik saldırganlık.
GE: Sokak hayvanlarının bireysel saldırılarında da bu davranışı görebiliriz. Özellikle gece saatlerinde köpekler bölgelerini korumak için daha saldırgan olabilmektedirler.
Sahiplenici Saldırganlık. Bazen kaynak koruma olarak da adlandırılan saldırganlık, bir kişi veya hayvanın, genellikle yiyecek veya oyuncak olan değerli kaynakları elinden alacağı tehdidini hissettiğinde bir kişiye veya hayvana yöneliktir.
GE: Yanlış yerlerde besleme yapılan sokak hayvanlarında da görülen bir saldırganlık türü olarak karşımıza çıkar , mamaların yol kenarlarına insanların her gün yürüdüğü güzergahların üzerine dökülmesi sonucu , mama artık yenmiş ve orada olmasa bile kokusu kaldığından , bu durum kaynağın korunması davranışı tetikleyebilmektedir. Bununla birlikte sahibini eşi olarak algılayan köpeklerde de bu tip saldırganlık görülebilmektedir..
Özellikle köpeklerden korkan veya çekinen insanların maruz kaldığı saldırı olaylarındandır, sahiplenilen alan veya kaynaktan uzaklaşıldığında köpek saldırıyı bırakır.
Anne veya Koruyucu Saldırganlık. Tipik olarak yavrularını veya yavrularını koruyan bir dişi köpek tarafından bir kişiye veya hayvana yönelik saldırganlık.
Ağrıya Bağlı veya İrritabl Saldırganlık . Acı veya rahatsızlık ile motive olan bir kişiye veya hayvana yönelik saldırganlık.
GE: vücudunun bazı bölgelerine dokunulduğunda o an veya önceden yaşadığı ağrı/acı sebebi ile saldıran köpekleri bu grupta ele alabiliriz.
Yırtıcı Saldırganlık. Tipik olarak başka bir hayvana, ancak bazen bir kişiye yönelik, av olarak görülen türleri avlama, yakalama, öldürme ve tüketme arzusuyla motive edilen saldırganlık. Yırtıcı saldırganlık tipik olarak sessizdir veya seslendirme yoktur ve ısırık genellikle zarar verir veya engellenmez.
GE: gerek sahipli hayvanların gerek ise sokak köpeklerinin karıştığı ciddi yaralanmalı ve ölümlü saldırılar bu gruba girmektedir. Özellikle sürüleşmiş ve yarı vahşi haline gelmiş sokak köpeklerinin bu tip saldırıları çok daha ölümcül olabilmektedir.
Hayal kırıklığı veya Yönlendirilmiş Saldırganlık. Saldırganlık veya duygusal uyarılmanın başka bir biçimine bağlı saldırganlık. Bir köpek saldırganlığının veya uyarılmasının hedefine ulaşamadığında ve hayal kırıklığından dolayı odağını başka bir nesneye, kişiye veya başka bir hayvana çevirdiğinde ortaya çıkar.
GE: Bir köpeğe saldırırken engel olmaya çalışan sahibini ısıran köpekler bu kategoride yer alır.
Sosyal Çatışma İlişkili Saldırganlık . Tipik olarak, iç çatışma tarafından motive edilen ve sosyal etkileşimler bağlamında gösterilen tanıdık bir kişiye veya hayvana yönelik saldırganlık.
GE: Sürü üstünlüğü kurma davranışı da diyebiliriz. Bununla birlikte sürekli olarak fiziksel baskı ve negatif uyarılarla yani ceza ile eğitilen köpeklerin , bu uyarıları verenlerin güçsüz düştüğünü yani ceza veremeyecek fiziki kapasiteye indiklerini düşündüklerinde ortaya çıkan saldırganlık tipidir. Barınaklarda aşırı zayıf, güçten düşmüş köpeklerin ve yavruların uğradıkları saldırganlık tipi , sanırım belediyeler ile hayvanseverleri en çok karşı karşıya getiren olaylar bu başlıkta ele alınabilir.
Cinsel Saldırganlık. Erkek köpekler bir dişi için rekabet ettiğinde veya bir dişi bir erkeğe erişmek için savaştığında, çiftleşme davranışıyla ilişkili başka bir erkek veya dişi köpeğe yönelik saldırganlık.
GE : Buna örnek vermeye gerek yok sanırım,
Korku veya Kaygı ile İlgili Saldırganlık. Bir kişiye veya hayvana yönelik, korkmuş bir köpek tarafından motive edilen, yaklaşıldığında, köşeye sıkıştırıldığında veya tuzağa düşürüldüğünde veya hayvan belirsiz veya nahoş bir sonuç hakkında endişeli olduğunda ortaya çıkabilecek saldırganlık.
GE: Bu tip saldırganlığı şu şekilde de görebiliriz. Sahibinin yanında sahibinin özgüvensiz davranışları veya kontrolsüz tutumları ya da bozuk psikolojisi sebebi ile aşırı veya anlamsız saldırganlık gösteren köpeklerin başka birinin yanında hiç saldırganlık göstermemesi. Burada korku ve kaygı sahip kaynaklıdır.
Korku ve/veya kaygıya bağlı saldırganlığın belirtileri nelerdir?
Korku ya da kaygıya bağlı saldırganlık, köpeklerde belki de en yaygın saldırganlık biçimidir. Gerçekte, yırtıcı ve hastalıkla ilgili saldırganlık dışında, yukarıda listelenen saldırganlık türlerinin çoğu, muhtemelen bir korku veya endişe bileşenine sahiptir. Köpek savunmacı veya saldırgan vücut dili gösterebileceğinden, korku veya kaygıyla ilgili saldırganlık kafa karıştırıcı da olabilmektedir.
Korkuyla ilgili saldırganlığın erken belirtileri tipik olarak savunmacıdır, algılanan tehdit arasındaki mesafeyi artırmak veya ‘uzak dur’ ile iletişim kurmak için gösterilir, ancak saldırganlık öğrenme yoluyla daha saldırgan hale gelebilir. Algılanan tehdide olan mesafeyi kapatırken görüntülendiğinde saldırganlık kalıcı saldırgandır. Bununla birlikte, saldırgan veya savunmacı saldırganlık gösterileri farklı görünse de, korku ve uyaranı uzaklaştırmak hala davranışın birincil motivasyonudur.
Korku ve kaygıyla ilişkili saldırganlık genellikle veteriner hastanesinde veya sosyal yaklaşım durumlarında kendini gösterir. Saldırganlık gösteren köpekler, kaba veya kötü köpekler değildir. Algılanan veya beklenen bir tehdit veya hoş olmayan bir sonuç hakkında sadece korkuyorlar/çekiniyorlar ve endişeliler/gerginler.
Köpekler, bir tehditle karşılaştıklarında savaşma ya da kaçınma / kaçma içgüdüsünü miras almış olabilirler. Köpeklerde saldırganlığın gösterilmesi genetik olabilir (köpeğin ebeveynlerinden kalıtsaldır) veya cinse özgü bir davranış olabilir. Bazı köpek ırkları, çiftlik hayvanlarını korumak veya bölgesel tehditlere karşı uyarmak için seçilmiş ve kullanılmıştır. Yırtıcı davranış sergilemek için farklı köpek ırkları seçilmiştir. Saldırganlığın gösterilmesi, önceki deneyimlerden öğrenilebilir, çünkü saldırganlık, hoş olmayan bir sonuçtan kaçınmada veya önlemede başarılı olmuş olabilir.
Saldırganlığın en yaygın kaynağı korku veya kaygı güdüsüdür.
Köpeklerde bazı saldırganlık genellikle genç yaşta (yaşamın ilk 3 ila 4 ayı) ortaya çıkar, ancak diğer saldırganlık türlerinin ergenlik veya sosyal olgunluk döneminde ortaya çıkması daha olasıdır. Yavru köpeklerde saldırganlık çoğunlukla korku ya da kaygıyla ilişkilidir. Ergenlik döneminde veya sosyal olgunlukta ortaya çıkan saldırganlık cinsel, sosyal veya bölgesel tehditlerle (tesadüfen korku bileşeni olan) ilgili olabilir.
Saldırganlıkla başa çıkmanın anahtarı, bir ısırığın meydana gelebileceğini öngören uyarı işaretlerini tanımaktır.
Saldırganlık, genellikle, bazen sakinleştirici sinyaller olarak adlandırılan korku veya çatışma yatıştırıcı sinyallerden önce gelir. Bu sinyaller, sosyal çatışmayı dağıtmak için iletişim olarak sunulur. Saldırganlığın tırmanış sırasına göre gösterilebilecek beden dili şunlardır:
Evet! Köpeklerde agresif davranış, insanlar veya diğer hayvanlar için fiziksel yaralanma olasılığı olan bir tehlike oluşturur. Saldırganlık, kuduz gibi bulaşıcı hastalıklardan veya tipik olarak sinir sistemini etkileyen bulaşıcı olmayan hastalıklardan kaynaklanabilir. Bir köpek saldırganlık gösteriyorsa, sağlığı ve/veya duygusal refahı muhtemelen tehlikeye girer. Agresif davranış gösterileri konusunda köpeğinizin en başta veterineriyle görüşüp fizyolojik bir sorunu olmadığına emin olmalısınız. Ne kadar erken tedavi istenirse, iyileşme için en iyi şans.
Saldırganlığın tedavisi, saldırganlığın nedenine bağlı olacaktır. Saldırganlık, ilk önce en uygun tedavi konusunda veterinerinizle tartışılmalıdır. Veterineriniz sizi kurul onaylı bir veteriner davranış uzmanına yönlendirebilir.
GE: İşte zurnanın zırt dediği yer de burası. Ülkemizde ne yazık ki davranış ile ilgili yeteri düzeyde bilgisi ve deneyimi olmayan okadar çok eğitmen var ki , profillerinde köpek psikoloğu veya köpek davranış uzmanı yazmaktan da çekinmiyorlar. Gördüğünüz gibi ülkemizde de davranışçıların veya davranış uzmanlarının bir kurul tarafından belirlenmesi gerekiyor.
“Saldırganlığın tedavisi, saldırganlığın nedenine bağlı olacaktır.”
Saldırganlığın tedavisi zor olabilir. Saldırgan davranışın sıklığı veya yoğunluğu genellikle azaltılabilir, ancak saldırgan davranışın sergilenmesi ‘tedavi edilemez’. Saldırganlık davranışına neden olan durumlardan kaçınması teşvik edilmelidir, böylece köpeğin saldırganlığı tetikleyen durumlara, insanlara veya hayvanlara maruz kalmasından kaçınılmalıdır.
Köpeklerde saldırganlık genellikle davranışsal ve çevresel değişikliklerle birlikte kullanılan ilaçlarla tedavi edilir.
GE: Köpek Etolojisi ve Köpeklerde Davranış Sorunları çalıştığım son 20 yıl boyunca köpek sahibi olmak isteyenlere anlatmaya çalıştığım, sosyal hayatları ve köpekten beklentilerinin örtüşeceği tercihler yapmalarıdır. Köpekler, davranışları ve eğitimleri hakkında daha almadan önce yeterli araştırma yapılmalı ve bilgi sahibi olunmalıdır. Zira hayvanlarda ortaya çıkan davranış bozukluklarının ana nedeninin ne yazık ki yavruluklarından itibaren onlara yanlış davranan sahipleri olduğunu söylemeliyim. |
The post Köpeklerde Saldırganlık first appeared on Göktan Eker.
]]>The post Barınak Köpeği Davranış Değerlendirmelerine İlişkin Açıklama first appeared on Göktan Eker.
]]>Bununla birlikte barınaklara ve sokaklara terk edilen köpekler arasında topluma faydalı , söz gelimi arama kurtarma köpeklerinin olabileceği kanaati ile We Help Dogs to Help People sloganıyla başlattığımız Koku Takibi-Mantrailing eğitimlerinde ciddi başarılar elde ettik. Bu eğitimler sürecinde köpeklerin arama kurtarma seviyesine çıkamasalar bile davranış rehabilitasyonu uygulamaları ile paralel yürütülen koku takibi eğitimleri ile bir çok köpeği tekrar ailesine ve topluma kazandırdık, kaldı ki ülkemizde ilk uluslararası koku takibi sınavını geçen köpek , bir çok saf kan ırkın önüne geçen bir sokak köpeğiydi.
Ancak ilerleyen süreçte insanlara verdiğimiz bilgilerin gerek eğitmenler gerek hayvan kurtarmacılar gerekse belediyeler tarafından istismar edildiğini gördük, zira yeteri kadar bilgi beceri ve tecrübesi olmayanlar , aynı Satın Alma Sahiplen sloganının altını boşaltıp romantik bir çağrı haline getirdilerse, özellikle eğitmenlerinde we help dogs to help people sloganımızın altını adeta boşalltılar.
Bu nedenle ASPCA’nın ( American Society for the Prevention of Cruelty to Animals – hayvanlara karşı şiddeti önlemeyi amaç edinmiş bir kâr amacı gütmeyen kuruluştur) Amerika’da barınaklara terk edilen köpeklerin sahiplendirme programı ile ilgili bir bilgiyi blogumda paylaşmaya karar verdim.
Zira yola çıkış dışarıdan oldukça güzel gözükse de yanlış uygulamalar ve içi boşaltılan sloganlar ne köpeklere ne de insanlara bir fayda sağlamıyor.
ASPCA ( American Society for the Prevention of Cruelty to Animals – hayvanlara karşı şiddeti önlemeyi amaç edinmiş bir kâr amacı gütmeyen kuruluştur) , barınakların, tesislerinde sahiplendirilmesi düşünülen herhangi bir köpeğin davranış profilini belirlemek için mümkün olduğunca fazla bilgi toplamasını amaçlamaktadır. Ancak, bu bilgi arayışı, bu köpekleri barınakta gereğinden fazla tutma pahasına olmamalıdır. Bir barınağın kapsayıcı hedefi, sahiplendirilmeye uygun köpekleri belirlemek ve onları mümkün olduğunca çabuk evlere veya bir yeniden yerleştirme programına taşımak olmalıdır.
-ASPCA, (a) herhangi bir belirli bilgi kaynağının bir evdeki gelecekteki davranışları diğerlerinden daha fazla tahmin edip etmediğinin hala bilinmediğini ve (b) saldırgan davranışı tahmin etmede davranış değerlendirmelerinin yararlılığına ilişkin mevcut bilimsel düşüncenin %100 kesin sonuçlu olmadığını kabul etmektedir.
Davranış değerlendirmelerinin,değerlendirme yapıldıktan sonra saldırganlığı tahmin etmek için kullanıldığında, yüksek düzeyde doğru veya kesin olduğu kanıtlanmamıştır. Bir değerlendirmede saldırganlık sergileyen önemli sayıda köpeğin bunu sahiplenildiği bir evde yapmadığı öne sürülmüştür. Bu nedenlerle, ASPCA, ötenazi kararlarının, saldırganlık korkunç* olmadığı sürece, yalnızca bir köpeğin bir değerlendirme sırasındaki davranışına veya başka herhangi anlık bir durumdaki davranışına dayanmaması gerektiğini savunur. Bir köpek ötenazi gerektirebilecek bir davranış sergiliyorsa, bu çoklu sebeplerden kaynaklanmaktadır.
Barınakların, köpekleri davranışsal olarak nasıl değerlendireceklerine karar verirken, mümkün olduğunca fazla bilgiyi nasıl uygun bir şekilde toplayabileceklerini belirlemek için en iyi kararlarını kullanarak, bireysel durumlarını ve kaynaklarını göz önünde bulundurmaları gerekir. Barınaklara bilgi toplama çabalarına nasıl odaklanacakları ve aldıkları bilgileri nasıl tartacakları konusunda bilinçli kararlar vermelerinde yardımcı olmak için, aşağıda çeşitli bilgi kaynaklarının faydalarını ve sınırlamalarını kullanıyor, ancak bu sistemi geliştirmek için araştırmaya devam ediyoruz.
Bir köpeğin kişiliği, genetik yatkınlıkları, gelişim koşulları ve yaşam deneyimleri arasındaki karmaşık bir etkileşimle oluşur. Bir bütün olarak davranış, kişiliğin bir yansıması olsa da, herhangi bir zamanda bir köpeğin davranışı, duygusal durumundan, stres seviyesinden ve özel ortamından büyük ölçüde etkilenir. Bu nedenle, herhangi bir tek bilgi kaynağı yapbozun bir parçası olarak düşünülmelidir. Ne kadar çok parçanız varsa, bulmacayı o kadar tamamlarsınız.
*”Aşırı” saldırganlık bireysel özellik olarak barınak yönetimi tarafından tanımlanmalıdır, ancak bazı tanımlayıcı özellikler (a) tıbbi tedavi gerektiren bir ısırık, (b) köpeğin vermekten kaçınabileceği, ancak geri çekilmek yerine ısırmayı tercih ettiği zararlı bir ısırık, (c) bariz bir uyarı olmaksızın verilen yaralayıcı bir ısırık veya (d) tekrarlayan yaralayıcı ısırıkların verildiği bir saldırı.
Referanslar
Barnard S., Siracusa C., Reisner I., Valsecchi P. & Serpell JA (2012). Davranış testlerinde köpek mizacını değerlendirmek için kullanılan model cihazların geçerliliği. Uygulamalı Hayvan Davranış Bilimi , 138 , 79-87.
Bennett SL, Litster A., Weng HY., Walker SL Luescher AU (2012). Köpeklerde saldırganlığı tahmin etmek için davranış değerlendirme araçlarının araştırılması. Uygulamalı Hayvan Davranış Bilimi , 141 , 139-148.
Christensen E., Scarlett J., Campagna M. & Houpt KA (2007). Bir mizaç testini geçen evlat edinilmiş köpeklerde agresif davranış. Uygulamalı Hayvan Davranış Bilimi , 106 , 85-95.
Duffy DL, Kruger KA ve Serpell JA (2014). Barınaklara bırakılan köpekler için davranışsal değerlendirme aracının değerlendirilmesi. Koruyucu Veterinerlik , 117 , 601-609.
Kroll TL, Houpt KA ve Erb HN (2004). Köpeklerde saldırgan davranışın göstergesi olarak yeni uyaranların kullanımı. Amerikan Hayvan Hastanesi Derneği Dergisi , 40 , 13-19.
Marder AR, Shebelansky A., Patronek GJ, Dowling-Guyer S. & D’Arpino S. (2013). Barınak köpeklerinde gıdaya bağlı saldırganlık: Barınaktaki bir davranış değerlendirmesi ile belirlenen davranışların ve evlat edinildikten sonra sahip raporlarının karşılaştırılması. Uygulamalı Hayvan Davranış Bilimi , 148 , 150-156.
Mohan-Gibbons H., Weiss E. & Slater M. (2012). Preliminary investigation of food guarding in shelter dogs in the United States. Animals, 2, 331-346.
Patronek G.J. & Bradley J. (2016). No better than flipping a coin: Reconsidering canine behavior evaluations in animal shelters. Journal of Veterinary Behavior, 15, 66-77.
Shebelansky A., Dowling-Guyer S., Quist H., D’Arpino S.S. & McCobb E. (2015). Consistency of shelter dogs’ behavior toward a fake versus real stimulus dog during a behavior evaluation. Applied Animal Behaviour Science, 163, 158-166.
Van der Borg JAM, Netto W. & Planta JU (1991). Hayvan barınaklarındaki köpeklerin problem davranışlarını tahmin etmek için davranış testleri. Uygulamalı Hayvan Davranış Bilimi , 32 , 237-251.
The post Barınak Köpeği Davranış Değerlendirmelerine İlişkin Açıklama first appeared on Göktan Eker.
]]>