Olayların siyasi tarafı veya iktidar muhalefet çizgisini tartışmak ya da yazmak teknik bir kişiliğe sahip olduğumdan pek içimden gelmiyor. Zira toplumun büyük bir kesiminin dışında, farklı bir yetişme tarzım ve geçmişim var. Bu yüzden olabildiğince objektif olarak bu son olaylara bakmak istiyorum.
Gezi Parkı olaylarının sosyal medya merkezli olarak organize olması ve yürütülmesi, merkez medyanın da ilk günlerde konuya ilgisiz kalması kendini taraf hisseden herkesin sosyal medayı kullanmasına neden oldu.
Sosyal medya kullanımı deyince teknolojinin son ürünü karmaşık cihazlar ve tüm dünyadaki gelişmeleri takip etmek adına yine belirli düzeyde yabancı dil bilmekte gerekli gibi gözüküyor.
Bir çok yerel ve çok uluslu firmalar ve markalar profesyonel olarak sosyal medya yönetimi departmanları kurarken ülkemizde resmi kurumların başta da polisin bu konudaki durumunu kendimce incelemek istedim…
Zira yüksek lisans tezimin konusu Polis Çevik Kuvvet birimlerinin Polis-halka İşikiler açısından rolü idi, ve gezi olayları ile birlikte malesef polis-halkla ilişkiler katsayısı yakın dönemin en alt seviyesine inmiş oldu.
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün bir sosyal medya stratejisi yok
Her Emniyet Müdürlüğü’nün Basın ve Halkla İlişkiler birimi vardır. Bu birimler basında çıkan polis ile ilgili olumlu ya da olumsuz haberleri takip eder, aynı zamanda yapılan basın açıklamalarının içeriğinin hazırlanmasında yardımcı olur. Bu çalışmalar yazılı ve görsel basın takibi ile yapılır. Polis ile ilgili kurumsal veya bireysel çıkan tüm haberler takip edilmeye çalışılır. Bununla birlikte vatandaşın veya kurumların herhangi bir konu ile ilgili talepleri ve dilekçeleri de bu birimde değerlendirilir.
Ancak gösterdi ki Gezi Parkı ve devam eden eylemlerde Emniyet Genel Müdürlüğü’nün bir sosyal medya stratejisi ve uygulaması yok. Konuya hakim bir kaç rütbeli personelin bilinçli yazıları haricinde Bu işi İstihbarat Şube’ye ve Siber Suçlar Şubesi’ne bırakmışlar gibi gözüküyor.
“İktidarın Polisi”
İstanbul merkezli olayları ele aldığımızda; İstanbul Emniyeti’nin sosyal medyayı yönetmediği, bunun yerine polis memurlarının veya polis yakınlarının ,ayrıca iktidar partisi üyelerinin bu işi ele aldıkları görüldü. Bu durum ise polisin devletin ve halkın değil, tamamen iktidarın polisi gibi algılanmasına neden oldu.
Polisin uğradığı haksızlıkları ele almaya çalışan Emniyet mensuplarının da adeta bir sempatizan olarak algılanmasına neden oldu. Polis gerek gösterciler karşısında, gerek yönetim hataları karşısında ciddi anlamda ezildi ve aşırı yük ise orantısız güç olarak halka yansıdı. Oysa ki Emniyetin sadece bu eylemle alakalı değil, sosyal medyada yer alan polis ile ilgili tüm haberlerde müdahil olması gerekir. Bu noktada Emniyet; sosyal medyada gelişen olayların takibini bizzat yapmalı, en kısa süre içerisinde ilgilileri konu hakkında bilgilendirmelidir. Bunu yaparken de hızlı hareket ermesi son derece önemlidir. En azından konunun takip edildiği hissinin verilmesi gerekir.
Zira; vatandaş polis için en önemli eleştirmendir ve sosyal medya polisin görev kalitesi ile ilgili ANLIK VERİ alınabilecek tek mecradır.
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün sosyal medya gibi önemli ve uzman kişiler tarafından takip edilmesi gereken bir mecrayı akıllı telefon sahibi iyi niyetli Emniyet mensuplarına bırakması son derece yanlıştır. Zira bireysel olarak polis memurlarının yaptıkları yayınlar gelişen eylemlerde tarafmış gibi gözükmelerine neden olmaktadır. Bu durum ise polis memurlarının inandırıcılığını zedelemekte ve daha fazla tepki almalarına neden olmaktadır. Zira Polis KANUNLARIN TARAFIDIR, OLMALIDIR..
Gezi Parkı eylemleri ve doğru haber ihtiyacı
Özellikle merkez medyanın doğru dürüst haber aktarmadığı bu ortamda, polisler dahi sosyal medyadan haber takip etmek zorunda kaldılar ve yazılan çizilenden ne yazık ki olumsuz etkilendiler. Emniyet’in anlık olarak polisin yanlışları ile ilgili beyanda bulunması, vatandaşın yanlışları ile ilgili de sakinleştirici yorumlar ve yayınlar yapması gerekliliği de burada ortaya çıkmaktadır. Bu durum aşırıya kaçan personelin takip edildiği hissini vereceğinden, personelde öz kontrol sağlar. Vatandaş da bu bireysel uygulamaları karşısında polis yetkililerinin sessiz ve tepkisiz kalmadığı inancına sahip olur.
Tv’ye çıkan veya sosyal medyada beyanat veren emniyet yetkililerinin de taraf gibi değil, görevini yapmaya çalışan bir devlet memuru gibi davranması gerekir.
Görevli polis memurlarının politize olmuş yayınlardan, özellikle sosyal medyada asılsız haberlerle oluşan infial karşısında fevri davranmamaları gereklidir.
Bu olaylar zinciri göstermiştir ki her resmi kurumun, özellikle Emniyet Genel Müdürlüğü’nün “Sosyal meda yönetimi stratejisi” oluşturması, bu stratejiyi gerçeklik ve tarafsızlık üzerine kurması gereklidir.
Bu görev ülkesini ve milletini seven memur arkadaşların üzerine yıkılmayacak kadar büyük, hakkını arayan vatandaşın yanlış anlamasına yol açmaması gerektiği kadar da açık ve net olmalıdır.
Sosyal medyayı en iyi kullanan Denizli Emniyeti
Gezi eylemleri süresince hayranlıkla ve memnuniyetle takip ettiğim Denizli Emniyeti ise sosyal medya kullanımı ve halkla etkileşim konusunda en iyi örneği sergilemiştir. Gerek kendi personelini, gerekse halkı çok iyi takip etmiş, zamanında yapılan yorumlar ve yayınlarda tansiyonu sürekli kontrol etmiştir.
Kalabalık kontrolü uygulamalarında amaç kalabalığı bastırmak değildir. Yatıştırmak ve yönlendirmek sureti ile kalabalığı yönetmek asıl amaçtır. Toplumda yükselen tansiyonu Denizli Emniyeti çok iyi bir şekilde yönetmiştir, bastırma ya da bilinen yöntemlerle yatıştırmaya çalışmak yerine, kalabalığın her hareketinin içerisinde bizzat Emniyet Müdürü yer almış, kalabalığın kanaat önderleri ile her an iletişim içerisinde olmuş, kendi personeli ve vatandaşa verdiği mesajlarla yükselen bu tansiyonu oldukça iyi yönetmiştir.
Bu uygulamaların sonucunda da Denizli de diğer illerdeki gibi taşkınlıklar yaşanmamış, polisin de orantısız güç kullandığı görülmemiştir. Bu olumlu örnekten de anlaşılacağı üzere Emniyet yetkililerinin gerek merkez, gerekse taşra teşkilatları nezdinde sosyal medya yönetimi konularında hazırlık yapmaları son derece gereklidir.
Sosyal medya takibi suç ve suçlu ile mücadelede polisin yardımcısı olacağı gibi kurumsal halkla ilişkiler açısından da son deve önemli bir mecradır ve giderek daha çok önemli hale gelmektedir.